Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1016 E. 2022/448 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/1016 Esas
KARAR NO:2022/448

DAVA:Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ:01/11/2018
KARAR TARİHİ:27/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 12/07/2018 tarihinde … … mesire alanında dava dışı sürücü …’ın sevk ve idaresindeki plakasız motosiklet ile yaya konumundaki müvekkili …’ye çarpması sonucunda tek taraflı ve yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini, müvekkilinin anılan kazada yaralandığını, dava konusu kaza nedeniyle kaza tespit tutanağı tutulmamış olduğunu, mahkemece dosyanın kusur bilirkişisine sevk edilerek kusur raporu aldırılmasını, kazada yaralanan müvekkili …’nin hastanede tedavi gördüğünü, müvekkilinin sol frontoparietal bölgede nondeplase lineer fraktür meydana geldiğini, kazaya sebebiyet veren aracın sigortasız olduğunu, davalı … Hesabı’na sakatlanma neticesinde oluşan maddi zararın karşılanması amacıyla 10/09/2018 tarihinde yazılı başvuruda bulunulduğunu, ancak davalı kurumun 26/09/2018 tarihli yazısı ile kazanın trafik kazası olmadığını ileri sürerek tazminat taleplerini reddettiğini, bu nedenle huzurdaki dava açmak zorunda kaldıklarını belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; 3.500,00-TL. sürekli maluliyet (sakatlık) ve 100,00-TL. geçici iş göremezlik olmak üzere toplam 3.600,00-TL. maddi tazminatın davalı sigorta şirketine başvuru tarihi olan 10/09/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Hesabı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın kazaya sebebiyet verdiği belirtilen araç sürücüsüne ve işletenine ihbar edilmesini talep ettiklerini, dava öncesinde müvekkili kuruma başvuru yapıldığını, ancak dava konusu olay karayolunda meydana gelmediğinden, bu nedenle 2918 sayılı KTK kapsamında bir trafik kazasından söz edilemeyeceğinden talebin reddedildiğini, olaya sebebiyet veren aracın plakasız olduğu belirtildiğinden ZMSS sigorta poliçesi yaptırması zorunlu araçlardan olup olmadığının tespit edilmesini, müvekkili kurumun sorumluluğunun olaya sebebiyet verdiği iddia edilen aracın kusur oranı ile sınırlı olduğunu belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; 12/07/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle davacının uğradığını ileri sürdüğü cismani zararların davalı … Hesabı’ndan tazminine yönelik olarak açılmış maddi tazminat davasıdır.
Davacı taraf delil olarak; hastane evrakları, bilirkişi incelemesi, ilgili meslek odalarından emsal ücret araştırması, tanık beyanı, keşif ve diğer her türlü yasal delile dayanmıştır. Davalı taraf delil olarak; emsal Yargıtay içtihatları, mahkeme kararları, … sayılı işlem dosyası ve diğer yasal delillere dayanmıştır.
Mahkememizce İstanbul CBS Genel Soruşturma Bürosu’nun … soruşturma sayılı dosyası, …. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava dosyasının UYAP üzerinden örnekleri celbedilerek dosyaya kazandırılmıştır. Davacının kaza sonrasında tedavisine ilişkin raporlar ve kayıtlar dosya içerisine alınmıştır. Taraflarca bildirilen deliller toplanmış, sonrasında davaya konu trafik kazasına karışanların kusur durumlarının tespiti ve davacının maluliyet oranının tespiti bakımından dosya ayrı ayrı ATK Trafik İhtisas Dairesi ile ATK 2. İhtisas Kurulu’na gönderilmiştir.
ATK Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 08/07/2020 tarihli ön raporda; dosyada tarafların hareket yönlerini ve olay mahalli özelliklerini belirtir herhangi bir belge veya tutanak bulunmadığı, bu nedenle sağlıklı yüzdelik kusur izafesi yapılamadığı belirtilerek dosya işlem görmeksizin iade edilmiştir.
Bunun üzerine mahkememizce … Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak; davacı vekili tarafından 21/07/2020 tarihli dilekçe ekinde sunulan CD izleme tutanağı da eklenmek suretiyle anılan tutanağın hangi tarihte meydana gelen kazaya ilişkin olduğunun (kaza tarihi ve saatinin) bildirilmesinin istenmiştir. Müzekkereye cevap verilmiş, verilen cevapta; söz konusu kazanın 13/07/2018 tarihinde 00:15 sıralarında, … İlçesi, … Mahallesi, … Caddesi, … İçi, Lunapark önünde meydana geldiği bildirilmiştir. Akabinde mahkememizce 30/06/2021 tarihli duruşmada; … Belediyesi’nden gelen yazı cevapları ve kazaya ilişkin dosyaya sunulan CD izleme tutanağı da dikkate alınmak suretiyle dosyanın bütün halinde kusur raporu düzenlenmek üzere ATK Trafik İhtisas Dairesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.
ATK Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 17/08/2021 tarihli 2. ön raporda; gönderilen dava dosyasında olay mahalli özelliklerine ilişkin belgenin bulunmadığı, sağlıklı yüzdelik kusur izafesi yapılabilmesi adına olay anı görüntülerine ihtiyaç duyulduğu belirtilerek dosyanın işlem görmeksizin mahalline iadesine karar verilmiştir. Bunun üzerine mahkememizce … Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü’ne yeniden müzekkere yazılarak; dava konusu trafik kazasına ilişkin CD kayıtlarının gönderilmesi istenmiştir. Müzekkere olumsuz cevap verilmesi sonrasında ATK Trafik İhtisas Dairesi’ne müzekkere yazılarak “… Belediyesi tarafından verilen cevabı yazıda söz konusu kamera kayıtlarının 15 gün kayıt tutmakta olduğu, belirtilen tarihe ait kamera kayıtlarının ise bulunmadığı şeklinde cevap verildiği de belirtilerek” ön rapordaki eksik hususun tamamlanamamış olduğu, dosyada bulunan mevcut delillere göre dava konusu kaza sebebiyle tarafların kusur durumlarının tespit edilmesi istenmiştir.
ATK Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 18/10/2021 tarihli kusur raporunda özetle; 12/07/2018 günü saat 23:59 sıralarında sürücü …’ın idaresindeki tescilsiz motosiklet ile … Mesire Alanı içerisinde trafiğe kapalı alanda seyir halindeyken, sağ ilerisinde yaya olarak geçiş yapmakta olan 2013 doğumlu yaya …’ye çarpması sonucu yayanın yaralanmasına konu olayın meydana geldiği, olay mahallinin mesire alanı olduğu, yolun trafiğe kapalı olduğu, vaktin gece olduğu ve mahalde aydınlatmanın bulunduğunun anlaşıldığı, ceza dosyasında dinlenen tanık …’un 13/07/2018 tarihli ifadesinde; “Semih isimli şahsın motosikleti ile hızla geldiği, ona ellerini yukarı doğru kaldırarak “dur” şeklinde bağırmasına karşın kişinin önlerinden hızla geçtiği ve arkadaşının kızı …’a çarptığı, motosiklet çok süratli olduğu için hızla …’a çarptı” şeklinde beyanda bulunduğu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … Soruşturma sayılı dosyası için hazırlanmış 10/12/2018 tarihli bilirkişi raporunda; sürücü …’ın birinci dereceden kusurlu olduğu, 2013 doğumlu yaya …’nin ise ikinci dereceden kusurlu olduğunun belirtildiği, …. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası için hazırlanmış 27/07/2019 tarihli bilirkişi raporunda; sürücü …’ın asli kusurlu olduğu, 2013 doğumlu yaya …’nin ise kusursuz olduğunun belirtildiği, tüm dosya kapsamı, dava ve cevap dilekçeleri, tüm beyanlar ve bilirkişi raporları incelendiğinde; olay mahallindeki yolun araç trafiğine kapalı olması, yol üzerinde bulunan yaya kalabalığına rağmen sürücünün tehlikeli şekilde seyrini sürdürmesi, ön ileri hareket alanını kontrol altında bulundurmadan gerçekleştirdiği seyri neticesinde de yayaya çarpması durumları dikkate alındığında; yayaya atfedilecek herhangi bir kusurun bulunmadığı, sonuç olarak; sürücü …’ın %100 (yüzde yüz) oranında kusurlu, 2013 doğumlu yaya …’nin kusursuz olduğu şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
ATK kusur raporu dosya taraflarına tebliğ edilmiştir. Davalı … Hesabı vekili tarafından dosyaya sunulan 29/11/2021 tarihli dilekçede; ATK kusur raporunda “olayın meydana geldiği yerin karayolu olmadığı” hususunun belirtildiği iddia edilerek davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
Davacı vekili 19/01/2022 tarihli duruşmada; ATK kusur raporunda olayın meydana geldiği yerin karayolu olmadığı şeklinde herhangi bir ibarenin mevcut olmadığını, olay mahallinin mesire alanı olduğunun ve yolun trafiğe kapalı olduğunun ifade edildiğini, dava dışı motosiklet sürücüsü …’ın kazada %100 oranında kusurlu, müvekkili …’nin ise kusursuz olduğunun belirtilerek kusur değerlendirmesi yapıldığını, ayrıca 2918 sayılı KTK.’nun 2. maddesinde karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri ve saire amaçlı faydalanılan yerlerin karayolu sayılan yerlerden olduğunun açıkça belirtildiğini, somut kazanın ise …’de bulunan … içi lunapark önünde meydana geldiğini, kazanın meydana geldiği yerin karayoluyla bağlantılı ve yol olarak kabul edilmesi gereken bir yer olduğunu, Yargıtay’ın yerleşik kararlarında da vurgulandığı üzere karayoluyla bağlantısı olan ve kamunun kullanımına açılan alanların karayolu sayılması gerektiğini, davalı tarafın aksine iddialarının yerinde olmadığın, kaldı ki …. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında keşif yapıldığını ve kazaya sebep olan motosiklet sürücüsünün asli ve tek kusurlu olduğunun tespit edildiğini, sonuç olarak dosyada alınan ATK kusur raporu yeterli olduğunu beyan etmiştir.
Bir zararın, zorunlu trafik sigortası teminatı kapsamına girebilmesi için o zararın motorlu araç ile karayolunda meydana getirilmiş olması gerekir. Bir başka ifade ile Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısının (somut olayda … Hesabı’nın) sorumlu olabilmesi için zararın bir motorlu araç tarafından ve karayolunda meydana getirilmesi gerekir. Çünkü 2918 sayılı yasanın 85. maddesi gereğince karayolu olmayan veya karayolu sayılmayan yerde oluşan zarardan işleten ve işletenin sorumluluğunu üstlenen sigortacı sorumlu olmayacaktır.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 11/06/2015 tarihli, 2014/2977 E. ve 2015/8600 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK)’nun 2. maddesinde bu Kanunun, karayollarında uygulanacağı belirtildikten sonra, bu kural biraz daha genişletilerek aynı maddenin (a) ve (b) fıkralarındaki durumlarda da uygulanabileceği öngörülmüş; karayolu tanımına girmediği halde genel trafiğin kullanımına açık olan yerler “karayolu gibi” kabul edilmiştir. Bu bağlamda, karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile, erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da, bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı; bu haliyle, toplu trafiğin bulunduğu yerler ile karayoluyla bağlantısı olan yerlerin de bu kapsama alındığı belirtilmiştir. Anılan yasal düzenlemeler gereğince kamunun yararlandığı tüm yollar karayolu tanımı içindedir. Bu açıdan karayolunda taşıt trafiğine kamu yönetimince izin verilip verilmemesi önemli olmayıp, fiilen bu amaçla kullanılması yeterlidir. Yine karayolu zemininin asfalt, beton, taş veya toprak olması arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Bu açıdan köy, orman, dağ, tarla ve yayla yolları da karayoludur.
Somut olayda; davaya konu kaza …’de bulunan … içindeki mesire alanında ve lunapark önünde meydana gelmiştir. Karayolları Trafik Kanunu’nun uygulanması için kazanın mutlaka karayolunda meydana gelmesi gerekmez. Karayolu ile bağlantısı olan ve karayolu sayılan bir alanda (mesire alanında) meydana gelen dava konusu kazanın karayolunda meydana gelmiş gibi kabul edilmemi gerekmektedir. Zira davaya konu trafik kazasının meydana geldiği yerin (mesire alanının) karayolu ile bağlantısı bulunmaktadır. 2918 sayılı KTK.’nun 2. maddesi gereğince olay yerinin karayolu ile bağlantısı bulunduğundan ve kazanın meydana geldiği mesire alanı karayolu sayılan yerlerden olduğundan, davalı … Hesabı’nın bu yöndeki itirazlarına mahkememizce itibar edilmemiş ve meydana gelen zarar teminat kapsamında olduğu kanaatine varılmıştır.
Diğer taraftan Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 26/03/2015 tarihli, 2013/18924 Esas ve 2015/4895 Karar sayılı ilamına göre; “Haksız fiil sonucu çalışma gücünün kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite hastanelerinin Adli Tıp Ana Bilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler de dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden maluliyet raporu alınarak yapılması…” gerekmektedir. Yine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin güncel kararlarında da belirtildiği üzere; maluliyete ilişkin raporun haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Bu kapsamda davacıya ait tedavi evrakları ilgili yerlerden celbedildikten sonra dava konusu kaza sebebiyle davacının maluliyetinin tespiti bakımından dosya İstanbul Adli Tıp 2. İhtisas Dairesi’ne gönderilmiştir.
ATK 2. İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 14/09/2020 tarihli – 11983 sayılı maluliyet raporunda özetle; 21/07/2014 doğumlu, …’nin 12/07/2018 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı gelişen yaralanmasının, 30/03/2013 tarih ve 28603 sayılı resmi gazetede yayımlanan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik dikkate alındığında; sinir Sistemi, Kranial Sinir Bozuklukları, Periferik Fasial Paralizi, 1- Hafif (minimum fonksiyon bozukluğu veya estetik kayıp)‘e göre, Kişinin Tüm Vücut Engellilik Oranının %5 (yüzde beş) olduğu, iyileşme (iş göremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 18 (onsekiz) aya kadar uzayabileceği şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
ATK maluliyet raporu dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, maluliyet raporuna yönelik davalı vekili tarafından itirazda bulunulmuştur. Mahkememizce 24/02/2021 tarihli duruşmada dosyanın yeniden maluliyet raporu düzenlenmek üzere dosya ATK 2. İhtisas Kurulu’na gönderilmiştir.
İstanbul ATK 2. İhtisas Dairesi’nin 10/03/2021 tarih ve 4554 sayılı maluliyet raporunda özetle; …’nin 12/07/2018 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı gelişen yaralanmasının, 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak ve mesleği bildirilmemekle Grup1 kabul olunarak:Gr1 IV(4……….10)A %14 x ½ = %7, E cetveline göre %5,1 (yüzdebeşvirgülbir) oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme (iş göremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 18 (onsekiz) aya kadar uzayabileceği şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
ATK maluliyet raporu dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, maluliyet raporuna yönelik davalı vekili tarafından 11/05/2021 tarihli dilekçe ile itiraz edilmiştir. Mahkememizce 30/06/2021 tarihli duruşmada dosyada alınan maluliyet raporlarının yargısal denetime uygun, hüküm kurmaya elverişli ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli olduğu anlaşıldığından davalı … Hesabı vekilinin yeniden maluliyet raporu alınması yönündeki talebinin reddine karar verilmiştir.
12/07/2018 kaza tarihi itibariyle geçerli yönetmelik Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik’tir. Bu nedenle dosyada alınan 14/09/2020 tarihli – 11983 sayılı ATK maluliyet raporu, 12/07/2018 kaza tarihi itibariyle uygulanması gereken Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenmiş olup, mahkememizce benimsenmiş, anılan maluliyet raporundaki maluliyet oranının (%5) esas alınması gerektiği kanaatine varılmıştır.
Dosyada alınan maluliyet raporları, kusur raporu ile tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirilmiş ve dosya aktüer hesabı yapılmak üzere bilirkişiye tevdi edilmiştir.
Aktüer bilirkişi tarafından 06/02/2022 tarihinde düzenlenerek dosyaya sunulan raporda özetle; dosya kapsamı, dosyada alınan maluliyet raporları ile kusur raporu hep birlikte değerlendirildiğinde; davacı …’nin 12/07/2018 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazası sonrası %5 maluliyet dönemi için sürekli iş göremezliğe (efor kaybına) ilişkin maddi zararının 184.417,57-TL. olacağı, davalı … Hesabı’nın kaza tarihi itibariyle 2018 yılı için kişi başı teminat limitinin 360.000,00-TL. olduğu, davacının başvuru dilekçesinin işleme alındığı tarihten sonraki 8 iş günün 20/09/2018 tarihi olduğu, sorumluluk, temerrüt tarihi ve faiz türü gibi hukuki konularda takdirin mahkemeye ait olduğu şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Aktüer bilirkişi raporu dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı vekilince rapora itiraz edilmiş, davacı vekili tarafından ise 15/02/2022 tarihli dilekçe ile talep artırımında bulunulmuştur. Davacı vekili, 15/02/2022 tarihli talep artırım dilekçesi ile dava dilekçesinde 3.500,00-TL. olarak talep ettikleri sürekli iş göremezlik tazminatı miktarını 188.105,92-TL.’ye yükseltmiş, böylece davadaki toplam dava değerinin 188.205,92-TL.’ye çıkarmıştır.
Eldeki dava; 12/07/2018 tarihinde … … mesire alanında dava dışı sürücü …’ın sevk ve idaresindeki plakasız motosikletin çarpması sonucu yaralanan davacının, anılan kaza nedeniyle malul kaldığı iddiasıyla geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı talepli olarak davalı … Hesabı aleyhine açılmış maddi tazminat davasıdır.
2918 sayılı Karayolu Trafik Kanunu’nun (KTK’nun) 91. maddesinde; “İşletenlerin, bu kanunun 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” denmektedir. Buna göre, motorlu araç işletenlerin zorunlu mali sorumluluk sigortası (ZMSS) yaptırmaları zorunludur. Ancak işletenin 91. madde gereğince mali sorumluluk sigortası yaptırması gerektiği yönündeki bu düzenlemeye karşın yaptırmaması durumunda 3. kişilerin bedensel zararlarının karşılanması için 14 Haziran 2007 tarih, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesiyle Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri bünyesinde … Hesabı kurulmuştur. Kamusal nitelikte olan ve ayrı bir tüzel kişiliği bulunan … Hesabı’nın yasal çerçevesi ise 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi ve … Hesabı Yönetmeliği’nde çizilmiştir.
5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14/1. maddesine göre; “Bu Kanunun 13 üncü maddesi, 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve 10/7/2003 tarihli ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu ile ihdas edilen zorunlu sorumluluk sigortaları ile bu Kanunla mülga 21/12/1959 tarihli ve 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu çerçevesinde ihdas edilmiş olan zorunlu sigortalara ilişkin olarak aşağıdaki koşulların oluşması halinde ortaya çıkan zararların bu sigortalarla saptanan geçerli teminat miktarlarına kadar karşılanması amacıyla Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği nezdinde … Hesabı oluşturulur.” Buna göre davalı … Hesabı’nın sorumluluğu; rizikonun gerçekleştiği tarihte geçerli zorunlu sigorta poliçesinin teminat limitleri ile sınırlıdır. Bir başka ifade ile … Hesabı, zarar görenlerin trafik kazası sonucunda uğramış olduğu zararları, ancak zorunlu sigortalarla saptanan geçerli teminat miktarlarına kadar karşılar. Somut olayda; kaza tarihi olan 12/07/2018 (2018 yılı) itibariyle davalı … Hesabı’nın sorumluluk limiti 360.000,00-TL.’dir.
… Hesabı Yönetmeliği’nin “Hesaba Başvurulacak Haller” başlıklı 9. maddesinin (a) bendinde açıkça; sigortalının veya sigortayı yaptırmakta sorumlu olanın tespit edilememesi hallerinde kişide meydana gelen bedensel zararlar için … hesabına başvurabileceği belirtilmiştir.
Dosya içerisine örneği alınan ceza dosyasında bulunan 14/07/2018 tarihli Trafik İdari Para Cezası Karar Tutanağı’ndan anlaşıldığı üzere dava konusu kazaya sebebiyet veren sürücü …’ın kaza sırasında kullandığı motosikletin plakasının … olduğu görülmüştür. Anılan araca (motosiklete) ait yine ceza dosyasında bulunan araç ruhsatından da tespit edildiği üzere … plakalı Yamaha marka motosikletin motor silindir hacmi 250 cc olup, kazaya neden olan araç zorunlu trafik sigortası yaptırılması gereken araçlardandır. Dosya kapsamına aracın kaza tarihi itibariyle ZMSS poliçesi olduğuna dair herhangi bir belge sunulmamıştır. Sonuç olarak; dosya kapsamından dava konusu kazaya neden olan motosikletin, kaza tarihi itibariyle ZMSS poliçesinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu sebeple davalı … Hesabı’nın kaza tarihi itibariyle ZMSS poliçesi bulunmayan aracın işletilmesi sırasında davacı 3. kişiye verdiği zarardan sorumluluğu olduğu kanaatine varılmıştır.
6098 sayılı TBK.’nun 54. maddesinde “Bedensel zararlar”; -1. Tedavi giderleri, -2. Kazanç kaybı, -3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve -4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar” olarak açıklanmıştır.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararlarında da vurgulandığı üzere; sorumluluğu doğuran olayın zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlal etmesi hali 6098 sayılı TBK.’nun 54. maddesinde özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince, vücut bütünlüğünün ihlali halinde mağdurun malvarlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddi zararın türleri; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar şeklinde düzenlenmiştir.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’nda “yaralanma hallerinde”; tedavi dışında, yaralanan kimsenin çalışma gücünün tamamen veya kısmen azalması gibi durumlarda, bundan kaynaklanan zararların, ileride ekonomik yönden yoksun kalacağı zarar ve ziyan ile masrafların, kişinin olay nedeniyle mahrum kaldığı diğer ekonomik zararların poliçe kapsamında kalan zararlardan olduğu kabul edilmektedir. (Işıl Ulaş, Uygulamalı Sigorta Hukuku; 2002, 3.baskı, sh.709-710)
Sürekli iş göremezlik zararı, bir kişinin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi sonucunda fiziksel, psikolojik, duygusal ya da entelektüel potansiyelin azalmasından kaynaklanan bir zarardır. Yüksek Yargıtay kararlarında sürekli iş göremezlik zararına “güç kaybı veya efor kaybı zararı da denilmektedir. Bir başka ifade ile sürekli iş göremezlik zararı; beden gücü kaybına uğrayan kişinin, zarar görmeden önce yapmakta olduğu iş için daha fazla bir güç (efor) harcaması nedeniyle doğan zarardır. Bu durumdaki kişi çalışmasını sürdürebilir ise de yaşıtlarına ve kendisi ile aynı işi yapanlara göre (malul kaldığı oranda) daha fazla güç ve çaba harcayacağından, kazançlarında bir azalma olmasa dahi (sakatlığı oranında) tazminat isteme hakkı bulunmaktadır.
Öte yandan 2918 sayılı KTK.’nun “Tazminat ve Giderlerin Ödenmesi” başlıklı 99. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren 8 (sekiz) iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” Aynı şekilde Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B.2.1 maddesine göre; “Sigortacı; hak sahibinin, kaza veya zararın tespit edilebilmesi için bu genel şartlar ekinde yer alan gerekli tüm belgeleri sigortacının merkez veya şubelerinden birine ilettiği tarihten itibaren 8 (sekiz) iş günü içinde tazminatı hak sahibine öder.” Somut olayda davacı tarafça davalı … Hesabı’na 10/09/2018 tarihinde dava konusu kaza nedeniyle tazminat başvurusunda bulunulmuş, başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü sonrası olan 20/09/2018 tarihi mahkememizce temerrüt tarihi olarak kabul edilmiştir.
İddia, savunma, dosyada toplanan deliller, ATK Trafik İhtisas Dairesi’nin 18/10/2021 tarihli kusur raporu, ATK 2. İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 14/09/2020 tarihli – 11983 sayılı maluliyet raporu ve dosyada alınan aktüer bilirkişi raporu hep birlikte değerlendirilmiş; 06/02/2022 tarihli aktüer bilirkişi raporunun güncel Yargıtay uygulamalarına, yargısal denetime uygun, hüküm kurmaya elverişli ve aynı zamanda uyuşmazlığı çözmeye yeterli olduğu kanaatine varılarak hükme esas alınmıştır.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 10/11/2021 tarihli, 2021/6243 Esas ve 2021/8655 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, 12/07/2018 kaza tarihi itibariyle 18 yaşından küçük (4 yaşında) olan ve yaşı itibariyle kazanç getiren herhangi bir işte de çalışması söz konusu olmayan davacı …’nin geçici iş göremezlik tazminatına yönelik talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, İstanbul CBS Genel Soruşturma Bürosu’nun … Soruşturma sayılı dosyası, …. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava dosyası, dosyaya gelen tedavi evrakları, ATK Trafik İhtisas Dairesi’nin 18/10/2021 tarihli kusur raporu, ATK 2. İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 14/09/2020 tarihli – 11983 sayılı maluliyet raporu, dosyada alınan ve mahkememizce de benimsenen 06/02/2022 tarihli aktüer bilirkişi raporu ile toplanıp değerlendirilen tüm delillere göre; 12/07/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde …’nin yaralanmasına neden olan motosikletin dava dışı sürücüsü …’ın kazanın meydana gelmesinde %100 oranında kusurlu olduğu, davacı …’nin ise kazada herhangi bir kusurunun bulunmadığı, kaza nedeniyle davacının %5 oranında meslekte kazanma gücü kaybına uğradığı, iyileşme (iş göremezlik) süresinin ise olay tarihinden itibaren 18 (onsekiz) aya kadar olduğu, kaza tarihi itibariyle aracın (motosikletin) zorunlu trafik sigorta poliçesinin bulunmadığı, bu nedenle davalı … Hesabı’nın yasa ve ilgili mevzuat gereğince sigortasız aracın karıştığı kaza nedeniyle davacıda meydana gelen yaralanmadan kaynaklı maddi zararlardan teminat limiti dahilinde ve sigortasız araç sürücüsünün kusuru nispetinde sorumlu olduğu, hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda yapılan hesaplamaya göre davacının kaza sonucu yaralanmasından kaynaklı olarak davalıdan talep edebileceği sürekli iş göremezlik (maddi) tazminatının 184.417,57-TL. olduğu, davacı tarafın davalı … Hesabı’na başvuruda bulunduğu 10/09/2018 tarihinden 8 (sekiz) iş günü sonrası olan 20/09/2018 tarihinin davalı … Hesabı yönünden temerrüt tarihi olduğu, davalı … Hesabı’nın sürekli iş göremezlik tazminatından kaza tarihi itibariyle geçerli olan teminat limiti ile sınırlı olmak kaydıyla sorumlu olduğu, davalı … Hesabı’nın kaza tarihinde geçerli teminat limitinin 360.000,00-TL. olduğu ve aktüer bilirkişi tarafından hesaplanan miktarın (184.417,57-TL.’nin) davalı … Hesabı’nın sorumlu olduğu teminat limiti içerisinde kaldığı, hükmolunan tazminata 20/09/2018 (temerrüt) tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiği kanaatine varılarak davanın kısmen kabulüne, davacının fazlaya dair istemin ise reddine dair aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.
KARAR : Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen kabulü ile; 184.417,57-TL sürekli iş göremezlik (efor) tazminatının temerrüt tarihi olan 20/09/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … Hesabı’ndan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin isteminin ise reddine,
2-Alınması gerekli 12.597,56-TL karar ve ilam harcından 3.188,90-TL peşin harç + ıslah harcının mahsubu ile 9.408,66-TL’nin davalıdan alınarak maliyeye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 3.188,90-TL peşin harç + ıslah harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 3.972,80-TL. (35,90-TL başvuru harcı, 5,20-TL vekaletname harcı, 1.200,00-TL bilirkişi ücreti, 494,40-TL posta ve tebligat, 2.237,30-TL ATK faturası) yargılama giderinin kabul ve red oranına göre 3.892,83-TL’sinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, geriye kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 21.359,23-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
6-Davalı vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/2 uyarınca hesap ve taktir olunan 3.788,35-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
7-Gider avansının harcanmayan kısmının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair; HMK.’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere bir başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 27/04/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır