Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1005 E. 2021/723 K. 13.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/1005 Esas
KARAR NO :2021/723

DAVA:İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:30/10/2018
KARAR TARİHİ:13/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı taraftan 55.037,98-TL. değerinde plastik hammadde satın almış olduğunu ve bunun için davalıya 35.000,00-TL. tutarında ödeme yapıldığını, taraflar arasındaki sözleşme gereğince satın alınan malların teslimatının 29/08/2018 tarihinde Erdemli’de yapılacağının kararlaştırıldığını, müvekkili tarafından kararlaştırılan bedelin ödenmesine karşın malların davalı tarafından teslim edilmediğini, sonrasında yapılan görüşmelerde davalının çeşitli bahaneler ileri sürerek müvekkilini oyaladığını, davalının hem edimini yerine getirmeyip, hem de aldığı ödeme miktarını iade etmemesi üzerine davalı aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, ancak davalının takibe ve borca yönelik haksız itirazı üzerine takibin durduğunu, davalı tarafça borca itirazın yanında icra dairesinin yetkisine de itiraz edildiğini, taraflar arasında imzalanan sözleşmede; taraflar arasında çıkabilecek her türlü uyuşmazlıkta İstanbul Merkez Mahkemeleri ile İcra Daireleri’nin yetkili kılındığını, dolayısıyla davalı tarafın yetki itirazının haklı ve yerinde olmadığını belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; davalının …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyasına borca yönelik itirazlarının iptali ile takibin devamına, davalı-borçlu aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın edimine ilişkin para borcunu ödeme tarihinin 27/08/2018 olduğunu, müvekkilinin hammadde teslim tarihinin ise 29/08/2018 olduğunu, buna göre başlatılan icra takibinin haksız olduğunu, taraflar arasında anlaşılmış olan ücretin 8.761,50-USD olduğunu, davacı tarafın ödemiş olduğu miktarın ise ifa etmesi gereken borcun yaklaşık yarısı kadar olduğunu, davacı taraf henüz kendi borcunu ifa etmemiş iken müvekkilinden ifa talebinde bulunmasının ve buna ek olarak icra takibi başlatmasının kanuna aykırı olduğunu belirterek; davanın reddine, takibinin iptaline, haksız takip nedeniyle davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; taraflar arasında plastik hammadde alım-satımı konusunda yapılan sözleşme gereğince davacı tarafından davalıya ödeme yapılmasına karşın, davalı tarafından sözleşme konusu malların teslim edilmediği iddiasıyla davacının davalıya ödemiş olduğu bedelin iadesine yönelik olarak …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla girişilen ilamsız icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkindir.
Davacı taraf delil olarak; …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyası, banka dekontu, mesajlaşma örnekleri, sözleşme örneği, bilirkişi incelemesi, tanık beyanı, yemin ve diğer her türlü yasal delile dayanmıştır. Davalı taraf ise delil olarak; sözleşme örneği, proforma fatura, banka dekontu, …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, bilirkişi incelemesi, tanık beyanı, yemin ve diğer yasal delillere dayanmıştır.
Davacı tarafça deliller arasında dosyaya sunulan 27/08/2018 tarihli “Sipariş formu” başlıklı belgenin altında “satış sözleşmesi” alt başlığı mevcut olduğundan, anılan sözleşme mahkememizce tacir olan taraflar arasında akdedilmiş geçerli bir sözleşme olarak kabul edilmiştir.
Her ne kadar davalı/borçlu vekili tarafından icra takip dosyasına sunulan 04/10/2018 tarihli itiraz dilekçesinde; borca itirazla birlikte icra dairesinin yetkisine de itiraz edilerek … Adliyesi İcra Daireleri’nin yetkili olduğu ileri sürülmüş ise de; tacir olan taraflar arasında akdedilen “Sipariş Formu” başlıklı 27/08/2018 tarihli sözleşmenin 9. maddesine göre; ortaya çıkabilecek her türlü uyuşmazlık yönünden İstanbul Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkili kılındığından, dolayısıyla davaya konu ilamsız icra takibinin yapıldığı …. İcra Müdürlüğü de yetkili olduğundan, 6100 sayılı HMK.’nun 17. maddesi gereğince davalı tarafın yetki itirazının reddine karar verilerek işin esasına girilmiştir.
Yasal dayanağını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesinden alan itirazın iptali davası ile alacaklı; icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK.’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir.
Mahkememizce …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyası celbedilerek incelenmiştir. İcra takip dosyasının incelenmesinde; davacı … vekili tarafından davalı … aleyhine 14/09/2018 tarihinde 35.000,00-TL. asıl alacağın tahsiline yönelik olarak ilamsız icra takibi başlatıldığı, Örnek-7 no’lu ödeme emrinin davalı/borçluya 27/09/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı/borçlu vekili tarafından 04/10/2018 tarihli dilekçe ile borca ve yetkiye itiraz edildiği, davalının itirazı üzerine takibin durduğu, akabinde davacı vekili tarafından 30/10/2018 tarihinde ve 1 (bir) yıllık hak düşürücü süre içerisinde, harca esas değer olarak 35.000,00-TL. gösterilmek suretiyle huzurdaki itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce … Vergi Dairesi’ne müzekkere yazılarak davalıya ait BA-BS formları dosyaya kazandırılmış, sonrasında davacı tarafın ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmak üzere … Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılmıştır.
Davalı vekili tarafından dosyaya sunulan 30/07/2019 tarihli delil dilekçesinin 2 no’lu bendinde “sevk irsaliyesi” şeklinde delil bildirildiği görülmüş ve 11/12/2019 tarihli duruşmada mahkememizce davalı vekiline; delilleri arasında bahsi geçen sevk irsaliyesini sunması için kesin süre verilmiştir. Ancak davalı vekili, mahkememizce verilen kesin süreye rağmen delilleri arasında dayandığı sevk irsaliyesini sunamamıştır. Sonrasında 21/10/2020 tarihli duruşmada davalı vekili, dosyaya yeni aldıklarını, sevk irsaliyesi ile ilgili olarak gerekirse yazılı beyanda bulunacaklarını belirtmiştir. Bunun üzerine mahkememizce aynı celsede davalı vekiline; delil dilekçesinde bahsettiği sevk irsaliyesini sunması, bu konuda beyanda bulunması, ayrıca davacı tarafça ödendiği iddia edilen meblağı tahsil edip etmediklerine ilişkin beyanda bulunmak üzere yeniden 2 (iki) haftalık kesin süre verilerek, verilen kesin süre içerisinde beyanda bulunulmadığı takdirde mevcut dosya durumuna göre değerlendirme yapılacağı hususu açıkça ihtar edilmiştir. Davalı vekili tarafından UYAP’tan dosyaya sunulan 03/11/2020 tarihli beyan dilekçesinde; ellerinde sundukları proforma faturadan başka sunulacak bir evrak bulunmadığı, bahsi geçen sevk irsaliyesinin delil dilekçesine sehven yazıldığı, sonuç olarak sunabilecekleri herhangi bir sevk irsaliyesinin mevcut olmadığını bildirmiştir.
… 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …Talimat sayılı dosyasında SMMM bilirkişi … tarafından düzenlenen 23/06/2020 tarihli raporda özetle; davacının ticari defter ve kayıtlarına göre davacı tarafından davalıya yapılan 35.000,00-TL. ödemeye ilişkin olarak TTK.’nun 23. ve VUK.’nun 229. maddesinde tanımlandığı şekilde fatura tanzim edilmediği, tanzim olunan proforma faturanın da ticari defterde yevmiye maddesi olarak kayda alınmasının hukuken mümkün olmadığı, buna karşılık 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 188. maddesine göre davacının para, mal ve diğer varlıklarıyla genel olarak borçlu ve alacaklı durumlarını, nicelikleri ve değerleriyle ayrıntılı olarak işletme defterinde gösterdiği, davacı tarafın işletme defterinde yer alan envanter liste/kayıtlarına göre, davalıdan 35.000,00-TL. alacaklı olduğu, davacı tarafından başlatılan icra takibine davalı tarafından yapılan itirazda “herhangi bir borcun bulunmadığı” gerekçesine dayanıldığı, davaya karşı verilen cevapta ise “edimin eksik ifa edildiği” yönünde savunma yapıldığı, davacı tarafın ticari defter kayıtlarına dayalı tanzim olunan işbu rapor ile davalı tarafın ticari defter ve kayıtları üzerinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi akabinde tespit edilecek hususların bir bütün olarak dikkate alınarak sonuca gidilmesinin yerinde olacağı şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Sonrasında mahkememizce 15/03/2021 tarihli ara karar ile; iddia, savunma ve toplanan deliller üzerinde, talimat ile alınan bilirkişi raporu da dikkate alınmak suretiyle davalı defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenerek 14/06/2021 tarihinde dosyaya sunulan raporda özetle; 27/08/2018 tarihli, 8283 sayılı “Sipariş Formu” incelendiğinde, davalı … Hammadde Toptan Alım ve Satım firması tarafından, alıcı (davacı) … – … adına … kodlu ürün için, 220 torbadan oluşan ve 5,500 kg ağırlığında sipariş alındığı, taraflarca kg birim fiyatı olarak 1.593,00-$’nin, toplamda ise 8.761,50-$’nin toplam ücret olarak belirlendiği, ödeme tarihi olarak 27/08/2018 tarihinin, ürün teslim tarihi olarak ise 29/08/2018 tarihinin belirlendiği, sipariş formunu davacı …’ın imzalayıp kaşelediğinin görüldüğü, TBK.’nun 19. maddesi uyarınca tarafların yanlışlıkla kullandıkları kelimelere bakılmaksızın gerçek ve ortak iradelerinin esas alınması gerektiği, bunun sonucu olarak taraflar arasında “Sipariş Formu” olarak başlıklandırılmış olan belgenin aslında tipik bir “satış sözleşmesi” niteliğini haiz olduğu, dolayısıyla satış sözleşmesi niteliğindeki dava konusu sipariş formunun 3. maddesinin ”Faturalar, sevk tarihindeki … üzerinden kesilecektir. Ödeme türü döviz ise ödemeler döviz olarak yapılacaktır.” şeklinde olduğu, sözleşme gereği yapılacak ödemelerin dolar ($) cinsinden yapılmasının gerekeceği, fakat kesilecek olan faturaya istinaden yapılacak ödemelerin faturada belirtilmiş olan TL. değer üzerinden ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu, davalı tarafından düzenlenen 27/08/2018 tarihli ve 273 no’lu proforma fatura incelendiğinde; … kodlu ürün için 8,481-TL. birim fiyatlı, toplamda KDV dahil 55.037,98-TL. değer biçildiğinin görüldüğü, yine sözleşmede yer alan hükmün aynen “Bağlantı yapılıp onay alınmış mallarda aynı gün %50 ön ödeme yapılması durumunda sipariş geçerli sayılacaktır.” şeklinde olduğu, dosyada mübrez … …’ın ödeme dekontu incelendiğinde; 28/08/2018 tarihinde davacı … – … tarafından davalı … Üçüncü – … hesabına, ”7000 fl polietilen hammate ödemesi” açıklamasıyla birlikte 35.000,00-TL. tutarında ödeme yapıldığının görüldüğü, davalı tarafın davacının bedelin tamamını ödemediğini ve davacının bedel ödemede temerrüde düştüğünü bu nedenle malların teslim edilmediğini iddia etmekte olduğu, taraflar arasındaki sözleşmede bedelin peşin ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu, ancak taraflar arasındaki yazışmalarda malların alıcıya gönderilmek üzere yola çıktığının ve TIR’a yüklenmiş olduğunun anlaşılmakta olduğu, dolayısıyla taraflar arasında satış bedelinin ödenmesi hususunda değişiklik yapıldığı sonucuna varılması gerektiği, zira 6098 sayılı TBK.’nun 1. maddesinin 2. fıkrası uyarınca sözleşme değişikliğinin (irade açıklamasının) açık veya örtülü şekilde yapılmasının mümkün olduğu, satış sözleşmesinin herhangi bir şekle bağlı olmadığı ve sözleşmede yapılan değişikliğin de şekle bağlı olmadığı, dolayısıyla somut olayda davalı satıcının temerrüde düştüğünün kabulünün gerektiği, TBK.’nun 123. maddesi uyarınca tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde taraflardan birinin temerrüdü halinde, diğer tarafın uygun süre vermesinin gerektiği, ancak TBK.’nun 124. maddesinde süre vermeye gerek olmayan hallerin de düzenlenmiş olduğu, borçlunun içinde bulunduğu durumdan süre vermenin etkisiz olduğu anlaşılıyorsa süre vermeye gerek olmadığı, yine taraflar arasındaki yazışmalardan davacının uzun süre malların teslimini beklediği, davalının davacıyı oyalamış olduğunun ve süre vermenin zorunlu olmadığının kabul edilmesinin gerektiği, …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyası incelendiğinde; Proforma Fatura’ya ilişkin yapılan 35.000,00-TL. tutarındaki ödemenin ilamsız icra takibine konu edildiği, davacı tarafın bu iradesinin yani davalı aleyhine takibe girişmesinin TBK.’nin 125/3 maddesine göre “sözleşmeden dönme” olarak anlaşılmasının mümkün olduğu, davacı tarafından davalıya 35.000,00-TL.’lik kısmi bir ödeme yapılmış olduğunun her iki tarafın da kabulünde olduğu ve sözleşme konusu malların davacıya teslim edilmediği, bu nedenle davacının davalıya ödediği bedelin davacıya iadesinin gerektiği, özetle; taraflar arasında satış sözleşmesi ilişkisi bulunduğu, davacının sözleşme nedeniyle davalıya 35.000,00-TL. ödeme yaptığı, ancak davalının malları davacıya teslim etmediği, davalı tarafından inceleme gününe katılan olmadığı, davalı vekili ile yapılan görüşmede defter ve belge ibraz edilmeyeceği bilgisinin verildiği, somut olayda davalının temerrüde düşmüş olduğu ve davacı tarafından yapılan icra takibinin sözleşmeden dönme iradesi olarak kabul edilmesinin mümkün olduğu, takdiri mahkemeye ait olmak üzere sonuç olarak davalının davacıya 35.000,00-TL.’yi iade etmesinin gerektiği şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulu raporu dosya taraflarına tebliğ edilmiş, davalı vekili tarafından 05/07/2021 tarihli dilekçe ile bilirkişi kurulu raporuna karşı itirazda bulunularak, mahkemece rapora itibar edilmeksizin davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
Eldeki dava, taraflar arasında plastik hammadde alım-satımı konusunda yapılan sipariş formu başlıklı satış sözleşmesi gereği, davacı tarafından davalıya ödenen bedelin iadesi amacı ile başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Satış sözleşmesi, karşılıklı iki tarafa borç yükleyen sözleşme tiplerindendir. Her sözleşmenin temel amacı kuşkusuz tarafların karşılıklı olarak edimlerini yerine getirmesidir.
Davalı taraf, yargılama sırasında gerek davacı ile olan sözleşme ilişkisini, gerekse dava ve takip konusu yapılan 35.000,00-TL. tutarındaki kısmi ödemeyi davacıdan aldığını inkar etmemiştir. Davalı taraf, sözleşme ile belirlenen miktarın (paranın) tamamını almadıklarını, bu nedenle de kendi edimlerini yerine getirmediklerini, öncelikle paranın tamamının davacı tarafça ödenmesi gerektiğini, bir başka ifade ile önce karşı tarafın edimini ifa etmesi gerektiğini, kendilerinin ise ancak bunun sonrasında edimini ifa edebileceğini beyan ve ikrar etmiştir.
Eldeki uyuşmazlık yönünden, davanın tarafları arasında akdedilen sözleşme konusu malların bedelinin 35.000,00-TL.’lik kısmının davacı tarafından davalıya ödendiği hususu dosya kapsamı ve tarafların beyanları ile sabittir.
Davacı taraf, davalı aleyhine icra takibine girişmek suretiyle davalıya ödediği 35.000,00-TL. tutarındaki bedelin sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince geri almak istediğini belirterek, sözleşmeden döndüğüne dair iradesini açıklamıştır. Bir başka ifade ile davacı taraf, davalı aleyhine takip başlatmakla akdi ilişkiyi sonlandırılmak istediğini, davalının bu aşamadan sonra kendi edimini ifa etmesini istemediğini, davalıya ödediği bedelin onun uhdesinde kalmasına rıza göstermediğini açık ve net olarak ortaya koymuştur.
6098 sayılı TBK.’nun sebepsiz zenginleşmeyi düzenleyen 77. maddesinde “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür.” hükmü bulunmaktadır. Buna göre; geçerli bir nedene dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerine kayan değerler, sebepsiz zenginleşme teşkil etmektedir. Hukuka uygun bir neden olmadan bir kişinin mal varlığından yararlanarak kendi mal varlığını artıran kimse, TBK.’nun 77. ve devamı maddeleri uyarınca elde ettiğini diğer tarafa geri vermekle yükümlüdür.
Somut olayda olduğu gibi, eğer sözleşme taraflara karşılıklı olarak borç yüklüyorsa, diğer tarafın (davacının) sözleşmeden dönmesi sebebiyle kendi edimini ödeme borcundan kurtulan borçlunun (davalının) sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre kendisine ödenen (ifa edilen) edimi (parayı) geri vermekle yükümlüdür. Bu noktada bir kişinin mal varlığı değerlerinde meydana gelen artışın nedeni başta geçerli ve hukuka uygun bir sebep var iken sonradan bu sebep ortadan kalkabilir. Bu kapsamda başta hukuka uygun olarak akdedilmiş bir sözleşme sonlandırıldığında, tarafların edimleri için geçerli neden olan “sözleşme” ortadan kalkmış olacağından, edimini kısmen dahi olsa ifa eden taraf (davacı) sözleşmeye istinaden sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca ifa ettiği edimin iadesini davalıdan talep edilebilecektir. Davalı taraf, yargılamanın başında delil dilekçesinde bahsettiği sevk irsaliyesini dosyaya sunamamış, dolayısıyla davacıya mal teslim ettiğine ilişkin iddiasını kanıtlayamamıştır. Bu durumda davalı taraf, davacıdan aldığı bedel (35.000,00-TL.) kadar sebepsiz zenginleşmiştir ve zenginleştiği bu miktarı davacıya iade etmek zorundadır.
Diğer taraftan 2004 sayılı İİK.’nun 67/2 maddesine göre; icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması, borçlunun da itirazında haksız olması yasal koşullardandır. İcra inkâr tazminatı, aleyhinde yapılan icra takibine haksız olarak itiraz eden borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunların dışında alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 09/10/2019 tarihli, 2019/4054 Esas ve 2019/7699 Karar ve 04/06/2020 tarihli, 2020/2083 Esas ve 2020/2727 Karar sayılı ilamları)
Dosyada alınan bilirkişi raporları mahkememizce incelenip denetlenmiş, raporların toplanan delillere, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere uygun olduğu görülmüştür. Ayrıca raporun yargısal denetime uygun ve hüküm kurmaya elverişli olduğu saptanmış, raporda yer alan teknik değerlendirme ve hesaplamalar mahkememizce benimsenerek hükme esas alınmıştır.
İddia, savunma, taraflar arasında akdedilen 27/08/2018 tarihli “Sipariş Formu” başlıklı satış sözleşmesi hükümleri, …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyası, davacının davalıya gönderdiği 35.000,00-TL.’ye ilişkin banka dekontu, taraflar arasındaki mesajları, dosyada alınan bilirkişi raporları hep birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında plastik hammadde alım-satımı konusunda akdi ilişki kurulduğu, sözleşmeye konu malların bedelinin 35.000,00-TL.’lik kısmının davacı tarafından davalıya banka yolu ile ödendiği, davalının gerek davacı ile olan akdi ilişkiyi, gerekse dava ve takip konusu yapılan 35.000,00-TL.’yi davacıdan tahsil ettiğini inkar etmediği, sözleşme gereği davacı tarafından davalıya kısmi ödeme yapılmasına karşın, davalının sözleşme konusu malları davacıya teslim etmediği, ayrıca davacıya mal teslim ettiğini de kanıtlayamadığı, davacının davalıya ödediği 35.000,00-TL.’nin iadesine yönelik olarak davalı aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla icra takibine girişmekle artık sözleşmeden dönme iradesini açıkladığı, böylece davacının akdi ilişkiyi sonlandırılmak istediğini, davalının bu aşamadan sonra kendi edimini ifa etmesini istemediğini açık ve net olarak ortaya koyduğu, davacının taraflara karşılıklı borç yükleyen dava konusu satış sözleşmesinden dönmesi sebebiyle kendi edimini ödeme borcundan kurtulan davalının, artık sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre kendisine ödenen tutarı davacıya geri vermekle yükümlü olduğu, bir başka ifade ile davalının davacıdan aldığı bedel olan 35.000,00-TL. kadar sebepsiz zenginleştiği ve bu miktarı davacıya iade etmek zorunda olduğu, davalının takiple birlikte temerrüde düştüğü, buna göre davalının 35.000,00-TL.’ye yönelik itirazının haksız olduğu ve İİK.’nun 67. maddesi gereğince iptalinin gerektiği, ayrıca İİK.’nun 67/2 maddesinde düzenlenen icra inkar tazminatının amacı alacağın tahsilini geciktirmeye yönelik haksız itirazları önlemek olduğundan, takip konusu para alacağı da likit ve önceden belirlenebilir olduğundan, ayrıca davalı şirketin itirazları da haksız olduğundan, davacı lehine kabul edilen alacağın %20’si oranında hesaplanan icra inkar tazminatını da kapsar şekilde davanın kabulüne ilişkin olarak aşağı gibi karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulü ile; davalının …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında 35.000,00-TL. asıl alacağa yönelik itirazının iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %9 oranında yasal faiz uygulanmak suretiyle takibin talepnamedeki diğer kayıt ve şartlarda aynen devamına,
2-İtirazın iptaline karar verilen miktar üzerinden %20 oranında hesaplanan 7.000,00-TL. icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gerekli 2.390,85-TL. karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 597,72-TL. harcın mahsubu ile kalan 1.793,13-TL.’nin davalıdan alınıp Hazine’ye gelir kaydına,
4-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 5.250,00-TL. vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 35,90-TL. başvuru harcı, 597,72-TL. peşin harç, 5,20-TL. vekalet harcı, 2.500,00-TL. bilirkişi ücreti ve 226,50-TL. posta masrafı olmak üzere toplam 3.365,32-TL. yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan ve harcanmayan gider avansından geriye kalan kısmın karar kesinleştikten sonra davacı tarafa iadesine,
Dair; HMK.’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere bir başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda açıkça okunup, usulen anlatıldı. 13/10/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır

Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.