Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/985 E. 2021/422 K. 07.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/985 Esas
KARAR NO:2021/422

DAVA :Menfi Tespit
DAVA TARİHİ:02/11/2017
KARAR TARİHİ:07/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından müvekkiline 27.09.2016, 31.10.2016, 25.11.2016 tarihlerinde sırasıyla 50.000, 40.000, 40.000 TL bedellerle borç para verilmiş olduğunu, müvekkili ile davalı arasında hiçbir ticari ilişki bulunmadığını, tamamen nakit paraya duyduğu ihtiyaç nedeniyle, davalıdan söz konusu miktarları borç olarak alındığını, davalının ise, borç olarak yapmış olduğu ödemelere istinaden ve teminat olarak müvekkiline, 01.10.2016, 03.11.2016 tanzim tarihli sırasıyla 150.000 ve 40.000 TL’lik iki senet tanzim ettiğini, müvekkilinin ise 27.09.2016, 31.10.2016 ve 25.11.2016 tarihlerinde davalıdan aldığı borcu peyder pey ödemek üzere davalı ile sözlü mutabakata vardıklarını ve 05.10.2016 tarihinde 5.000,00-TL, 07.11.2016 tarihinde 4.500,00-TL, 05.12.2016 tarihinde 9.500,00-TL, 09.01.2017 tarihinde 3.400,00-TL ve 1.600,00-TL olmak üzere düzenli olarak geri ödemeler yapmış olup ödemeye de devam etmekte olduğunu, ancak davalı söz konusu ödemelerin düzenli yapılmasına ve ödemelerin devam etmesine karşın, müvekkilinin önceki teminat senetlerini takibe koyacağı tehdidiyle, yeniden teminat senedi yapmaya zorlamış ve bu kez de, alacaklısı olduğu 20.02.2017 tanzim tarihli 10.000,00-TL, 10.03.2017 tanzim tarihli 40.000,00-TL, 10.04.2017 tanzim tarihli 40.000,00-TL, 10.05.2017 tanzim tarihli 50.000,00-TL, 10.06.2017 tanzim tarihli 40.000,00-TL ve 10.07.2017 tanzim tarihli 40.000,00-TL bedelli olmak üzere 6 adet senet düzenlemiş olduğunu, senetlerin imzalanması akabinde ise tüm bu senetlerin ve alınan borç paranın yazılı olduğu, “Anlaşma” adını taşıyan bir evrakı müvekkilinin en müşkül olduğu zamanda ve zor durumundan faydalanmak suretiyle imzalatmış ve olmayan bir borç oluştuğunu, müvekkilinin 130.000,00-TL tutarındaki borcu bahse konu anlaşma ile 220.000,00-TL ye çıkarılmış olup, aradaki fahiş artışın hiçbir nedeni bulunmadığını, davalının açık bir şekilde para üzerinden, para satmakta olduğunu, dolayısıyla yapılan anlaşma adlı sözleşme de hukuka ve ahlaka aykırılık nedeniyle baştan itibaren geçersiz olduğunu, müvekkili adına davalı …’ in alacaklı olduğu …. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı icra takibinin, haksız ve mesnetsiz olarak müvekkili aleyhine başlatılmış olduğunu, müvekkilinin, davalı alacaklıya herhangi bir borcu bulunmadığını, aksine, müvekkilinin fazladan ödemelerinin dahi söz konusu olduğunu, bu nedenlerle ve davacı müvekkilin borca dayanak senet nedeniyle borçlu bulunmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin arkadaşı …, … isimli arkadaşlarının döviz alış satış işiyle uğraştığını, bu işin helal bir kazanç olduğunu ve iyi getirisi olduğunu, isterse müvekkilinin de sermaye ortağı edebileceğini, istediği zaman anaparasını iade alabileceğini belirtmiş olduğunu, anlaşma üzerine müvekkilinin, davacının döviz alış satış işine sermaye ortağı olmak için, 30.03.2016 tarihinde 55.000-TL, 13.05.2016 tarihinde 25.000-TL ve 08.06.2016 tarihinde 40.000-TL olmak üzere 120.000-TL’yi davacıya göndermiş olup buna ilişkin dekontları dosyaya sunduklarını, müvekkilden parayı aldıktan sonra sadece 2 ay müvekkilinin sermayesi üzerinden kar payı veren davacının, sonrasında müvekkilinin sistemden çıkartıldığını, vadesinden önce çıkardığı için kar payının yandığının belirtilmiş olduğunu, bunun üzerine müvekkilnin koyduğu ana sermayeyi davacıdan istemiş, ancak davacının vadesi geldiğinde parayı iade edeceğini belirttiğini, belirttiği vade tarihi geldiğinde ise davacının bu kez, kar payını %5’e yükseltelim çalışmaya devam etmeyi teklif etmiş, yine sadece 2 ay düzenli ödeme yaparak müvekkilini oyaladığını, bunun üzerine müvekkilinin yine parasını istediğinde, yurtdışında kar paylarının çok daha yüksek olduğunu, her ay %10 kar payı kazanabileceklerini, içerideki paranın 100.000,00-USD ve katları olmasında kar marjının daha yükseleceğini belirterek müvekkilin aklını çeldiğini, müvekkilinin 27.09.2016 tarihinde 50.000,00-TL, 31.10.2016 tarihinde 40.000,00-TL ve 24.11.2016 tarihinde 40.000,00-TL olmak üzere 130.000,00-TL ve daha öncekilerle beraber toplamda 250.000,00-TL’yi davacıya göndermiş olup buna ilişkin dekontları da sunduklarını, müvekkilinin yüksek kar elde edeceğine o kadar inandırılmıştır ki yüksek kredi faizi ödemesi yapmak bile gözüne gelmemiş, gönderdiği paralardan 30.03.2016 tarihindeki için … Bankası ve 27.09.2016 tarihindeki için … Bankası’ndan kredi kullanmış olduğunu, müvekkilinin böylelikle davacıya gönderdiği toplam parayı 100.000,00-USD’ye tamamlamaya çalışmışsa da miktar eksik kaldığı için davacının paranın yurtiçi şartlarında kullanılacağını ve kar payı oranının %5 olacağını belirtmiş olduğunu, sürekli hayali senaryolarla müvekkilinin iştahını kabartmaya ve kısa yoldan kolay para kazanma fırsatı sunduğunu belirten davacının, son olarak 60.000,00-TL para bulduğunu, müvekkilinin de 60.000,00-TL getirirse parayı 100.000,00 USD üzerine çıkacağını (… görüşmesiyle sabittir) ve uluslararası işleme sokarak daha fazla kazanç elde edebileceklerini söylemişse de müvekkilinin, elde avucunda ne varsa verdiğini, bu parayı da vermek için bankadan kredi çektiğini söylemiş olup, müvekkilinden başka para alamayacağını anlayan davacının müvekkilinin telefonlarına çıkmamaya başlamış ve müvekkilin ısrarlı aramaları neticesinde ise, müvekkilinin telefonuna whatsapptan ekte sunulu kendi el yazısıyla yazdığı belgeyi göndermiş, bu belgeden de görüldüğü üzere, davacı zarar nedeniyle müvekkilinin içerideki sermayesini düşürmüş olduğunu, hal böyle iken, müvekkilinin tefecilik yaptığını iddia etmesinin iftira olduğunun net bir şekilde ortada olduğunu, nitekim müvekkilinin kendisine faizle para vermiş olsa, işbu ortaklıkta olduğu şekilde zarar etmesi mümkün olmadığını, faiz veren kar eder, zarar değil. Davacının iddialarının iftira olduğu net şekilde ortada olduğunu, cevap dilekçesinde belirtilen nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Davacı taraf delil olarak; …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası, takip konusu edilen 16.02.2017 tanzim ve 10.06.2017 vade tarihli 40.000-TL, 20.07.2017 vade tarihli 40.000-TL bedelli bonolar, 3-16.02.2017 tarihli anlaşma adıyla düzenlenen evraklar, anlaşma adlı evrakta düzenlendiği belirtilen bonoların tümü, müvekkili tarafından borca karşılık ödenen bedelleri gösterir makbuzlar, tanık, bilirkişi incelemesi, yemin ve yasal tüm delillere dayanmıştır.
Davalı taraf delil olarak; savcılık dosyası, … Ticaret Mahkemesi’nin …/… D.İş nolu dosyası, …. İcra Müdürlüğü’nün … E. nolu takip dosyası, davacı (… Bankası …-… Şb. Hs. No: …-…, …) (… Bank … Şb. …/… …), davalı (… Bankası …-… Şb. Hs. No: …-…, …) (… …), müvekkilin davacıyı aracı kullanarak para gönderdiği …’a (… Bankası …-… … Şb. Hs. No: … …) ait hesap dökümleri, 10.06.2017 vadeli ve 40.000,00-TL tutarlı, 10.07.2017 vadeli 40.000,00-TL tutarlı senetler, 16.02.2017 tarihli “ANLAŞMA” başlıklı sözleşme ve taahhütname, anlaşma başlıklı sözleşme ve taahhütnamede yazılı senetler, … konuşma dökümleri, müvekkilinin … Bankası’ndan kullandığı 72.586,99-TL geri ödemeli “Tüketici Kredisi Sözleşmesi Krediye İlişkin Bilgiler ve Ödeme Planı” başlıklı ödeme planı ile … Bankası’ndan kullandığı 65.354,97-TL geri ödemeli “Bireysel Kredi Taksit Ödeme Tablosu”, davacının el yazısı ile yazılmış; Aralık Ayı Zarar Durumu, Sermaye Çekme Takvimi ve Genel Durum başlıklı belge, tanık, bilirkişi incelemesi ve sair tüm delillere dayanmıştır.
Dava, icra takibine konu yapılan iki adet bono nedeni ile davacı keşidecinin davalı lehtara borçlu olmadığının tespitine dair icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesine göre borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığının tespiti için menfi tespit davası açabilir.
Somut olayda, davalı tarafından davacı aleyhine ….İcra Dairesi’nin … esas sayılı takip dosyası ile 40.000 TL ve 40.000 TL bedelli iki adet bono nedeni ile toplan 72.597,65 TL alacak için kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibe giriştiği, takip konusu bonolarda davacı yanın keşideci, davalının ise lehtar olduğu, bonolarda malen kaydının bulunduğu, bonoların birinin 10/06/2017, diğerinin ise 10/07/2017 vade tarihli olduğu görülmüştür.
Davacının iddiası, davalıya olan borcuna ilişkin ödemelerin düzenli yapılmasına ve ödemelerin devam etmesine karşın, önceki teminat senetlerini takibe koyacağı tehdidiyle davalıya başkaca borcu olmamasına rağmen takibe dayanak bonoları tanzim ettiğini, icra tehdidi ile bonoları verdiğini, bonolardan dolayı davalıya borçlu olmadığını iddia etmiştir.
Taraflar arasında tefecilik suçundan yürütülen … Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma dosyasında, eylemin hukuki ihtilaf kapsamında kaldığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği görülmektedir.
Kural olarak menfi tespit davalarında ispat yükü davalı olan alacaklıdadır. Ancak davacı tarafından bonodaki keşideci imzası inkar edilmemiştir. Bonoya karşı ileri sürülen iddiaların yazılı delille kanıtlanması gerekir. İspat külfeti davacı taraftadır. (Yargıtay …. Hukuk Dairesinin …/… esas, …/… karar sayılı içtihadı da benzer mahiyettedir.)
Somut olayda davacı taraf bonoların icra tehdidi altında, borçlu olmamasına rağmen verildiğini ispat yükü altında olup, davacı taraf bu iddiasını yazılı delil ile ispat yükü altındadır. Davacı bu konuda yazılı bir delile dayanmış değildir.
Yukarıda yapılan açıklamalar gereği, davacının üzerine düşen ispat yükünü yerine getiremediği anlaşılmış bu sebeple davacının ispat edilemeyen davasının reddine karar verilmiştir.
Davalının icra inkar tazminatı talebi bakımından, İcra İflas Kanunu’nun 72.maddesinin 4.fıkrası gereği davalı lehine tazminata hükmedilebilmesi için icra takibinin durmasına karar verilmiş olması gerekmekte olup, mahkememizce davacının icra takibinin durdurulmasına dair talebinin reddedildiği, davalı lehine tazminat şartları oluşmadığı anlaşıldığından, davalının tazminat talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelere binaen;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının icra inkar tazminatı talebinin reddine,
3-Alınması gerekli 59,30-TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 1.195,43-TL den mahsubu kalan 1.136,13-TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap olunan 9.900,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan ve harcanmayan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup ana hatları ile anlatıldı.07/06/2021

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı