Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/73 Esas
KARAR NO : 2018/834
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 20/01/2017
KARAR TARİHİ : 03/09/2018
Yukarıda tarafları, konusu, esas ve karar numarası yazılı mahkememiz dosyasının yapıp bitirilen açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP : Davacı vekili sunmuş olduğu dava dilekçesi ile; Müvekkili ile davalı şirket arasındaki kredi sözleşmesinde tarafların edimleri arasında ki dengenin aşırı derecede bozulduğunu, son 10 yıldır istikrarlı giden USD kurunun, devalüasyon ile bu kadar çok yükseleceğini öngörmesinin müvekkilinden beklenemeyeceğini, davalı bankanın, müvekkilinin yapmış olduğu erken ödemeyi kabul etmediğini, hesaba erken ödeme olarak gönderilen tutara bloke koyduğunu ve kredi kapamasını ileri tarihe erteleyerek müvekkilinin kur farkından daha çok etkilenmesine neden olduğunu, fazlaya dair haklarının saklı kalmak üzere şimdilik 20.000- TL fazladan ödenen tutarın iadesine, yapılacak yargılama sonucunda, dava konusu kredi sözleşmesine ilişkin USD dolar kurunun müvekkilinin erken ödeme yaptığı 04.07.2016 tarihindeki USD kuru dikkate alınarak ödeme alınmasına, ödeme alınmış ise fazladan ödenen bedelin müvekkiline iadesine, sözleşmenin uyarlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesi ile; Davacı taraf ile müvekkili banka arasında imzalanmış olan kredi sözleşmesinin, her aşaması ile usul ve yasalara uygun bir şekilde 2013 yılında akdedildiğini, borçlunun borcunu da henüz ifa etmemiş olması şartı olduğunu, davaya konu somut olayın bu kriter bakımından TBK m. 138 kapsamı yasanın aradığı şekil şartlarını sağlamadığını, Zira TBK. m.138 ile düzenlenen aşırı ifa güçlüğü, sözleşmenin taraflarca imzalanmasından sonra, ancak ifasına başlanmadan önce tarafların içinde bulunduğu şartların beklenmeyen şekilde değişebileceği durumlarda uygulama alanı bulabilecek bir yasa hükmü olduğunu, “sözleşmenin kurulduğu sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum” söz konusu olması gerektiğini, davacının gerekçe olarak ileri sürdüğü somut olaylardan; ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durum, terör olayları ve Suriye’ deki savaş hali zaten sözleşme kurulmadan çok önce de mevcut olan ve süreklilik arz eden, uzun süreden beri herkes tarafından bilincinde olunup idrak edilebilen haller olduğunu, taraflar arasındaki edim dengesinin aşırı ve öngörülemez şekilde bozulduğu iddiasının da tamamen yersiz ve mesnetsiz olduğunu, tarafların edimleri arasındaki dengenin aşırı derecede bozulmasının söz konusu olmadığım, uyuşmazlık konusu kredinin, ticari nitelikte bir taksitli kredi olduğunu ve davalı bankanın ticari fonlarından kullandırıldığım, davaya konu somut olayda, yapılmış olan tahsilat işleminin de herhangi bir aşamasında hukuka aykırılık mevcut olmadığını, usul ve yasaya aykırı, ayrıca açıkça haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Davacı taraf delil olarak; Kredi tahsilat planı, hesap ekstreleri, tanık, Yargıtay kararları, keşif, bilirkişi incelemesi ve her türlü delillere dayanmıştır. Davalı taraf delil olarak; Genel Kredi Sözleşmesi, bilgilendirme formu, rehin/blokaj sözleşmesi, erken kapama talep yazısı, kredi geri ödeme planı, tüm banka kayıtları, bilirkişi incelemesi ve yasal tüm delillere dayanmıştır.
Dosyanın teknik bilgi ve bilirkişi incelemesi gerektirmesi nedeniyle, dosya SMMM bilirkişisi emekli banka müdürü Mehmet Haznedar, SMMM bilirkişisi … ve bağımsız denetçi öğretim üyesi Prof, Dr….’ya tevdi edilmiş ve bilirkişiler sunmuş oldukları raporlarında; taraflar arasında imzalanan genel işlem şartlarının belirlendiği sözleşmenin 9. ve takip eden bendleri ile genel kredi sözleşmesinin, döviz veya dövize endeksli alacaklara ilişkin yükümlükler başlıklı 13. maddesi hükümleri kapsamında, kur risklerin kendisine ait olduğunu kabul ve beyan etmesi, diğer bir anlatımla davacının, kur riskinin oluşabileceğini kredi sözleşmesi kurulurken öngörebilecek durumda olması, davacının seçme özgürlüğü varken TL yerine Döviz bazında kredi kullanması, davanın kredi geri ödeme tarihinin başlamasından (Taksit ödemelerinde ihtirazı kayıt bulunmamaktadır.) 3 yıl sonra açıldığı gözetildiğinde, davacının sözleşmeyi benimsediği ve kur riskinden kaynaklanan risk sonuçlarına katlanması gerektiğine dair rapor sunmuşlardır.
Dava; uyarlama davasıdır.
Taraflar arasındaki ihtilafın; Davacı ile davalı arasında yapılan ticari döviz kredisi sözleşmesine göre 77 aylık vade ve 36 taksitli ödenmesi gereken döviz kredi sözleşmesinden davacı tarafça ön görülemeyen, davacı yönünden uyarlamayı gerektiren sözleşme şartlarında değişiklik olup olmadığının, bu şartların sözleşmenin kurulumu sırasında var olup olmadığı, sonradan ortaya çıkıp çıkmadığının, sonradan ortaya çıkmış ise taraflarca ön görülebilecek nitelikle olup olmadığının, sözleşmedeki menfaat dengesinin bozulup bozulmadığı, uyarlama şartlarının oluşup oluşmadığı ve davacı tarafça davalı bankaya 04/07/2016 tarihinde toplu olarak yapılan 3.240.000 USD nin kredinin erkan kapanması amacıyla bankaya yatırılıp yatırılmadığı, bu konuda davalıya talimatın yazılı bir başvurunun olup olmadığı, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davacının krediyi erken kapatma talep edip edemeyeceği, davanın belirsiz alacak davası olarak açılıp açılamayacağı, davacının uyarlama davasının kabul edilmesi halinde davalıya fazladan yapmış olduğu ödeme miktarı noktalarında toplandığı görülmüştür.
Tarafların iddia ve savunmaları, dosyadaki bilgi ve belgeler, alınan detaylı, gerekçeli ve dosya kapsamı ile uyumlu olması nedeniyle itibar edilen bilirkişi raporu uyarınca davacının davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
Bilirkişiler tarafından yapılan incelemede, taraflar arasındaki uyuşmazlık, kurulan kredi sözleşmesinde taraflar arasındaki edim (Döviz kurlarının beklenmedik bir şekilde artması) dengesinin aşırı ve öngörülemez şekilde bozulmuş olduğu iddiasına dayalı uyarlama davası olduğu, davacı taraf uyarlama talebine dayanak olarak BK.138. Maddesi; “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hakimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır,” hükmüne dayanmış olduğu, davalı bankanın ise, davaya konu somut olay bakımından TBK m. 138 kapsamı yasanın aradığı şekil şartlarını sağlamadığını, zira TBK. m. 138 ile düzenlenen aşırı ifa güçlüğü, sözleşmenin taraflarca imzalanmasından sonra, ancak ifasına başlanmadan önce tarafların içinde bulunduğu şartların beklenmeyen şekilde değişebileceği durumlarda uygulama alanı bulabilecek bir yasa hükmü olduğunu, “sözleşmenin kurulduğu sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum” söz konusu olması gerektiğini, davacının gerekçe olarak ileri sürdüğü somut olaylardan; ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durum, terör olayları ve Suriye’ deki savaş hali zaten sözleşme kurulmadan çok önce de mevcut olan ve süreklilik arz eden, uzun süreden beri herkes tarafından bilincinde olunup idrak edilebilen haller olduğunu, taraflar arasındaki edim dengesinin aşırı ve öngörülemez şekilde bozulduğu iddiasının da tamamen yersiz ve mesnetsiz olduğu savunmaları ile kanıtlamaya çalışılmış olduğun kanaat getirilmiştir.
Taraflar arasındaki ticari ilişki özetlendiğinde; davalı katılım bankasınca, kredi kullandırdığı müşteriye doğrudan nakit ödeme yapılmadığı, ödemeyi satıcıya (Kredi müşterisinin ihtiyaç duyduğu malı satan) dava dışı üçüncü kişiye yapıldığı, satıcı hesabına bu ödemeyi yaptıktan sonra, kredili müşterisi ile üzerinde uzlaşılan oran ve bedeller üzerinden de kar payı, masraf, komisyon, harç, vergi, vb. gibi feri kalemleri kredi miktarı üzerine ilave edip ortaya çıkan toplam meblağ tutarında kredi müşterisini borçlandırıldığı, akabinde üzerinde mutabık kalınan geri ödeme planı çerçevesinde ve taksitler halinde bu kredi borcunu belirlendiği, diğer bir anlatımla kredi ilişkisi, müşteriye nakit ödeme şeklinde değil “Kar Getiren Vadeli Satış Sözleşmesi”şeklinde kurularak kredi borcu bir vadeye bağlanarak taksitlendirilerek sonuçlandırılmakta olduğunu, davacı ile davalı banka arasında 24.07.2013 tarihinde ” Genel Kredi Sözleşmesindeki Genel İşlem Şartlarına ve vadeli İşlemlerdeki Risklere İlişkin Bilgilendirme Formu imzalandığı, akabinde 31.07.2013 tarihinde 15.000.000,00,-TL Limitli Genel Kredi Sözleşmesi ve imzalanarak 05.08.2013 tarihinde 4.500.000-USD davalı Banka tarafından, dava dışı üçüncü kişi hesabına, nakden ve defaten ödendiği, kredi geri ödeme planından tespit edildiği üzere geri ödemeler ondört ayı ödemesiz ve toplamda da 26 taksit 77 ay sürecek bir tahsilat planlaması yapıldığı tespit edildiğini, Genel İşlem Şartlarının belirlendiği sözleşmenin 9. Maddesinde özetle; Yapılan işlemlerde Kur riski bulunmakta olup, kur dalgalanmaları nedeniyle kaybın olabileceği, devletlerin yabancı sermaye ve döviz hareketlerinin kısıtlayabileceği, ek ve/veya yeni vergiler getirebileceği, alım-satım işlemlerin zamanında gerçekleşmeyebileceğinin bilinmesi gerektiğini, müşteri, işlemlere başlamadan önce yükümlü olacağı bütün komisyon ve diğer ücretler konusunda Bankadan teyit alması gerektiğini, bu bildirim/uyarı genel olarak mevcut riskler hakkında bilgilendirmeyi amaçlamakta olup, uygulamadan kaynaklanacak tüm riskleri kapsamayabilir. Bu nedenle Müşterinin, işlemlere başlamadan önce piyasa şartlarını göz önünde bulundurarak dikkatlice inceleme ve çalışma yapması gerektiğini, taraflarca imzalanmış olan sözleşmede, dövizde her zaman ciddi boyutlarda dalgalanmaların meydana gelebileceğini, basiretli bir tacir olma yükümlülüğü ile bunu şimdiden öngörebileceğini ve döviz ve dövize endeksli kredi kullanırken tüm bu risklerin kendisine ait olduğunu kabul ettiğini, kabul ve beyan eder, banka kayıtlarında yapılan incelemede; 77 aylık bir vadeye yayılmış olan bu kredinin 1. taksit tarihi olan 30.12.2013 tarihinden 21.10.2016 tarihli 13. taksit ödemesinde her hangi bir gecikme ve ihtirazı kayıt ileri sürülmeksizin davacı tarafından ödenmiş olduğu tespit edilmiş olduğunu, sözleşmenin 3.12-maddesinde, müşteri kredi taksitlerini vade tarihinden önce ödediğinden bahisle, hiçbir surette kar payı indirim talebinde bulunamaz, kredi geri ödemeleri, bankanın yazılı kabulü olmadıkça kısmen veya tamamen vade tarihinden önce yapılamaz. Bankanın erken ödemeyi kabulü ancak yazılı ve banka yetkililerinin imzalarını taşıyan belge ile ispat olunabilir. Müşterinin parasın banka nezdindeki özel cari hesaba yatırılmış olması, erken ödemenin kabul edildiği anlamına gelmemekte olduğunu, davacı tarafın, davalı bankaya muhatap 23.01.2017 tarihli dilekçesinde; “Şubeniz nezdinde bulunan Cuma Karadayı Turizm firmasına ait olan 2112677-137 nolu kredinin 23.01.2017 tarihi itibariyle herhangi bir cezai ödeme olmaksızın anapara+kur farkı ödemesi ile erken kapatılmasını rica ederim.” talimatı verdiği tespit edilmiş olduğunu, süreçle ilgili olarak, davacı banka yetkilileri ile konuya ilişkin yapılan inceleme/görüşmelerde; Davacının içinde bulunduğu ödeme zorluğu ve talebi dikkate alınarak öncelikle kendilerine yapılandırma teklifi iletildiği, buna karşm davacının Denizbank’ tan kredi kullanabileceği bu seçeneğin kendisi için daha cazip olduğu, Denizbank’ tan kullanacağı kredisiyle kredisini kapatmak istediği, davacıya yardımcı olunması yönünden davacı lehine olacak 2 çözüm alternatifi sunulduğunu, komisyon alarak kalan anapara ile kredisini erken kapatması ve Kredi kapaması için gerekecek tutarı 7 ay bankamızda katılım hesabı olarak tutarsa erken kapama komisyonu almadan 7 ay sonra 23.01.17 tarihinde kalan anapara ile kapatma seçenekleri sunulduğunu, davacının 2. seçeneğin kendisi için daha uygun olduğunu ifade ettiği; Denizbank’ tan temin etmiş olduğu kredi bedelinden 2.754.200-USD’ lik tutarı, 08.07.2016 tarihinde, bankada kar payı getirişi olan 2112677-5000 (daha sonra -5001) numaralı katılım hesaplarına yatırarak 3′ er aylık periyotlar neticesinde elde etmiş olduğu fazladan 30.838,30-USD kar payı getirişi de bu paranın üzerine ilave edilmek suretiyle ve ekte de yer alan kapama talebi doğrultusunda kredisi kapatıldığı beyan edilmiş olduğunu, davalı banka beyanları ve banka kayıtları üzeri üzerinde yapılan incelemede, davacının 08.07.2016 tarihinde, bankada kar payı getirişi olan 2112677-5000 (daha sonra -5001) numaralı katılım hesabına 3.240.000,00 USD yatırarak 3′ er aylık periyotlar neticesinde 30.838,30-USD kar payı elde ettiği, kredi erken kapama talebini ise 23.01.2017 tarihli dilekçe ile talep ettiğinin görüldüğünü, sonuç olarak 137 no’lu kredi 23.01.2017 tarihi itibariyle 2.776.260,05-USD anapara + 250.210,12-TL kur farkı tahsilatı yapıldığı, ekteki hesap ekstrelerinden (ilişik: 1) görüldüğü üzere; sadece kar payı kalemleri olarak ödeme planı tablosuna dahil edilmiş olan 15-17-19-21 ve 23. taksitlerin tahsil edilmediği, sadece 23.01.2017 tarihinden sonraki taksitlerin anapara tutarları tahsil edilerek kredi borcunun kapatıldığı, davacının raporun 11. Maddesi 2. Fıkrasındaki “Kredi kapaması için gerekecek tutarı 7 ay banka katılım hesabında tuttuğu dikkate alındığında, davacının davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin yapıldığı tarih, davacının uyarlama gerekçesi olarak dile getirdiği terör olaylarının ülkede 1984 yılından beri süre geldiği, zaman zaman şiddetlendiği, zaman zaman da şiddetinin düştüğü, bir diğer sebep olarak dile getirilen Suriye savaşının ise 2011 yılında başladığı sözleşmenin yapıldığı tarih itibariyle üzerinden 2 yıllık sürenin geçtiği, dolayasıyla her iki sebebin uyarlama talebine etken olamayacağı, bu yöndeki iddiaların bu nedenle, diğer kur farkına ilişkin iddiaların ise davacının tacir olması ve 6102 sayılı yasanın 18/2 maddesi uyarınca basiretli olması beklendiği, tacir basiretinin normal diğer iş yapan esnaf veya tüketici basiretinden daha yoğun olduğu ve tacirin iş ve sözleşme yaparken lehine ve aleyhine olacak hususların detaylı bir şekilde inceleyerek, düşünerek, tecrübelerinden yararlanarak kararlar vermesi gerektiği hususu ve sözleşmenin içeriğinde yer alan ve açıkça belirtilen döviz üzerinden kredi almanın risklerinin açıkça kendisine izah edildiği, izah edilmese bile tacir olması hesabıyla bile bilmesi gerektiği, tüm bu nedenlerle dövizdeki dalgalanmanın da uyarlama gerekçesi olamayacağı ve yine davacı ile davalı arasındaki sözleşmenin doğrudan nakdi kredi temini değil , davalının katılım bankası olması hesabıyla kar payı üzerinden satışa aracılık etmek suretiyle kredi sağlandığı ve satış bedelinin dava dışı satıcıya ödenerek kendi payını da üzerine koymak suretiyle davacının borçlanmış olduğu miktarın tespit edildiği, yani doğrudan bir nakit teminin de sağlanmadığı, sözleşmeden sonra sözleşme hükümlerinde açıkça belirtilmiş olmasına rağmen, davacının davalıdan kar payından feragat etmesini gerektirecek talepte bulunmasının da bu manada yerinde olamayacağı, zira davacının mal alımı sırasında temin ettiği kredi nedeniyle dava dışı satıcıya ödemeyi yaptıktan sonra üzerine anlaşılan oranda kar payını uyguladığı, davacının talebinin kabul edilmesi halinde davalının zarara uğramış olacağı ve kaldı ki uyarlama yapılabilmesi için 6098 sayılı yasanın 138 /1 maddesinde ön görülen borcun henüz ifa edilmemiş olması şartının bulunmadığı, zira ödemeden sonra uyarlama davasının açıldığı ve davacının erken kapama olarak belerttiği hususun ise doğru olmadığı, aksine bir başka bankadan temin ettiği nakdi krediyi, davalı katılım bankası nezdinde kar payı getirecek şekilde hesaba kattığı ve bunun neticesinde de 30.838,30-USD kar payı elde ettiği, tüm bu nedenlerde davacının davasının kabul şartlarının bulunmadığı ciheti ile reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının reddine,
2-Alınması gerekli 35,90 TL harçtan davacı tarafça peşin yatırılan 341,55 TL harcın mahsubu ile bakiye kısmın davacıya iadesine,
3-Davacının yapmış olduğu masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan 4,60 TL vekalet harcı, 7,25 TL vekalet pulu olmak üzere toplam 11,85 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap olunan 2.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okunup anlatıldı.
Katip
¸e-imzalı
Hakim
¸e-imzalı
Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.