Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/936 E. 2018/1098 K. 15.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/936 Esas
KARAR NO : 2018/1098
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ: 29/04/2009
KARAR TARİHİ: 15/11/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı idare arasındaki 21/12/1995 tarihli … İnşaatı işine ait sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirdiğini, müvekkilinin tamamladığı işlerden doğan 1997 yılı bayındırlık birim fiyatları ile oluşan alacağının ödenmemesi üzerine İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açtıklarını, dava neticesinde müvekkili lehine alacağa hükmedildiğini ve kararın kesinleştiğini ancak, söz konusu alacağın icra takibi sonucu 26/06/2008 tarihinde tahsil edebildiğini, vadesinde ödenmeyen alacağın müvekkili şirketi zarara uğrattığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle şimdilik 10.000 TL munzam zarar talebinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 09/01/2013 tarihli dilekçesi ile talebini 18.297,33 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin kesinleşen kararı ile davacıya ödeme yapıldığını, bu nedenle kesin hüküm itirazında bulunduklarını, aynı konuya ilişkin davacının yeniden dava açması ve munzam zarar ziyan talep etmesinin mümkün olmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkememizce yapılan yargılama sonrasında 06/05/2014 tarih,… Esas,… Karar sayılı kararıyla davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, verilen karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Yargıtay … Hukuk Dairesinin 26/10/2016 tarih, … E-K sayılı kararıyla; “Dava munzam zarar nedeniyle alacak istemine ilişkindir. Dava tarihine göre uygulanması gereken mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu 105. maddede munzam zarar düzenlenmiştir. (Maddenin 6098 Sayılı Türk borçlar Kanunundaki karşılığı 122. maddedir.)
Anılan 105. (6098 sayılı T.B.K. 122) madde uyarınca alacaklının uğradığı zarar geçmiş günler faizinden fazla olduğu takdirde borçlu kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini kanıtlamadıkça bu zararı ödemekle mükelleftir.
Yasa koyucu para borcunun geç ödenmesi halinde bir zararın mevcut olduğunu kural olarak benimsemiştir. Bu zararın karşılanması iki bölümde düşünülmüştür. Birinci bölüm kanıtlanmadan ödenmesi talep edilecek zarar miktarıdır ki bu temerrüt faizidir. Diğer bir deyişle temerrüt faizi miktarınca alacaklının zarara uğradığı yasal bir karine olarak kabul edilmiştir. Bunun dışında davacının herhangi bir karineden istifade etmek olanağı yasal olarak mevcut değildir.
Dava konusu somut olaydaki çözümlenmesi gereken hukuki sorun; temerrüt faizini aşan bir zararın mevcut olup olmadığıdır.
Yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu davacıyı ispat yükünden kurtarmaz. Zira; davacı para alacağını zamanında alması halinde ne şekilde kullanacağını kanıtlayamamıştır. Ayrıca alacaklı, uğradığı zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu ispat etmek zorundadır. Soyut enflasyonun ya da bankalarda mevduat için ödenen faizin temerrüt faizinden yüksek oranda olması, munzam zararın gerçekleştiği ve kanıtlandığı anlamına gelmez. Burada davacının kanıtlaması gereken husus enflasyon ve mevduat faizinin yüksekliği gibi genel olgular değil, kendisinin şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı zarar gördüğü keyfiyetidir. Örneğin alacağını zamanında tahsil edememekten ötürü, başkasına olan borcunu ödemek için daha yüksek oranda faizle borç aldığını, alacaklı olduğu parayı zamanında alsa idi yabancı para ile ödemek durumunda olduğu borcunu, geçen süre içinde gerçekleşen bu fark sebebiyle daha yüksek kurdan ödemek zorunda kaldığını kanıtlamak durumundadır. Ülkede yaşanan ekonomik kriz nedeniyle paranın döviz karşısında hızlı değer kaybı, yüksek enflasyon gibi genel afaki ve doğrudan davacının zararını ifade etmeyen umumi ekonomik konjonktürel olgular BK’nın 105. (T.B.K. 122.) maddesinde sözü edilen munzam zararın varlığını göstermez.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davacı munzam zararın varlığını somut delillerle kanıtlayamamış olup davanın tümüyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından kararın temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir.” neden ve gerekçeyle mahkememiz kararı bozulmuş, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce bozma ilamına uyulmuş, yargılamaya devam olunmuştur.
Dava tarihi itibariyle olaya uygulanması gereken mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 105.maddesinde (6098 sayılı TBK 122.madde) munzam zarar düzenlenmiştir. Anılan 105.madde gereğince alacaklının uğradığı zarar geçmiş günler (temerrüt) faizinden fazla olduğu takdirde borçlunun da kendisine kusur yüklenemeyeceğini kanıtlamadıkça bu zararı ödemekle mükelleftir.
Hükmüne uyulmasına karar verilen bozma ilamında da işaret edildiği gibi, somut olayda; taraflar arasındaki uyuşmazlık, temerrüt faizini aşan bir zararın mevcut olup olmadığı noktasındadır. Davacı taraf, yüksek enflasyon, dolar kuru artışı ve serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşundan dolayı zarara uğradığını iddia etmiş ise de; davacı tarafça alacağın zamanında tahsil edilmesi halinde paranın ne şekilde kullanılacağı kanıtlanamamıştır. Başka bir anlatımla davacı alacaklı, uğradığını iddia ettiği zararı kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu ispat etmek zorundadır. Soyut enflasyonun yada bankalara mevduat için ödenen faizin temerrüt faizinden yüksek olması, munzam zarar oluştuğu ve zararın kanıtlandığı anlamına gelmez. Burada davacının, kendisinin şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı gördüğü zararı kanıtlaması gerekir. Ülkede yaşanan ekonomik kriz nedeniyle paranın döviz karşısında hızlı değer kaybı, yüksek enflasyon gibi genel afaki ve doğrudan davacının zararını ifade etmeyen umumi ekonomik konjonktürel olgular olay tarihi itibariyle yürürlükte olan BK’nın 105. (T.B.K. 122.) maddesinde sözü edilen munzam zararın varlığını göstermez. Yukarıda açıklandığı üzere davacı tarafça munzam zararın varlığını somut delillerle kanıtlayamadığından davanın reddine ilişkin aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 35,90-TL karar ve ilam harcının 277,00-TL peşin ve ıslah harcından mahsubu ile geriye kalan 241,90-TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine (Davalı tarafından yatırıldığı anlaşılan 247,95 TL bakiye karar harcının iş bu karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine),
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 2.195,68 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
4-Davalı tarafından ilk kararda yapılan 31,25 TL ve bozma sonrası yapılan 10,00 TL tebligat gideri toplamı 41,25 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı , gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay’da temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okundu usulen anlatıldı.
Katip …
¸e-imzalı
Hakim …
¸e-imzalı
Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.