Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/722 E. 2021/228 K. 24.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/722 Esas
KARAR NO:2021/228

DAVA:Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
ASIL DAVA TARİHİ:14/12/2012
BİRLEŞEN DAVA TARİHİ:22/06/2018
KARAR TARİHİ:24/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 01/07/2011 tarihinde …, …, … Karayolu, … Köyü mevkiinde davacılardan …’un eşi … idaresindeki … plakalı otomobil ile dava dışı … idaresindeki … plakalı kamyonun çarpışması sonucu …, … ve…’un vefat ettiğini, olayla ilgili olarak … (…) Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … Hazırlık sayılı dosyası ile soruşturma başlatıldığını, anılan soruşturma dosyasının içerisinde tüm kayıt ve belgelerin bulunduğunu, … (eş) ile çocuklar … ve…’un kazada vefatı nedeniyle geride davacılardan … ile onun velayeti altındaki davacı …’un kaldığını, olaydan dolayı davacı … ile kızı (davacı) …’nın kazada vefat edenlerin desteğinden yoksun kaldıklarını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından 22/02/2012 tarihli, … E. ve … K. sayılı ilam ile; davacıların desteği olan araç işleteni sürücünün, tam kusuru ile meydana gelen trafik kazası nedeniyle onun desteğinden yoksun kalan kişilerin 3. kişi sıfatıyla ZMSS sigortacısı aleyhine destekten yoksun kalma talepli dava açabileceklerine karar verildiğini, destekten yoksun kalma tazminatının, eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından (desteğinden) yoksun kalan kimselerin muhtaç duruma düşmelerini önlemek ve yaşamlarını desteğin ölümünden önceki düzeyde tutmalarını sağlamak amacına yönelik sosyal karakterde ve kendine özgü bir tazminat niteliğinde olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30/11/2005 tarihli, 2005/4-648 E. ve 2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esasların benimsendiğini belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; fazlaya ilişkin talep ve dava haklarını saklı tutarak, 01/07/2011 tarihli trafik kazasında vefat eden …, … ve…’un vefatı sonucunda destekten yoksun kalan davacılara sigorta poliçesinde ölüm vukuunda ödenmesi gereken miktar olarak belirtilen sigorta bedelinden şimdilik 10.000,00-TL.’nin destekten yoksun kalma bedeli olarak ödenmesine, bu tazminat bedeline olay tarihinden itibaren reeskont faizi uygulanarak davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin ise davalı karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; sakatlanma ve ölümlerde geçerli olan teminatın her halükarda verilecek bir teminat olmadığını, destekten yoksun kalma tazminatında davacıların ölen kişi ile ilişkilerinin, davacıların yaşlarının ve ölüm olayı dolayısıyla destekten yoksun kalıp kalmadıklarının, destekten yoksun kalmışlarsa bu zararlarının ne kadar olduğunun uzman bilirkişilere hesaplatılması gerektiğini, işleten/sürücü …’un vefatı nedeniyle talep edilen destekten yoksun kalma tazminatının trafik poliçesi teminatından karşılanabilmesinin mümkün olmadığını, somut olayda davacıların desteğinin dava konusu zararlara tam kusuru ile sebebiyet verdiğini, davacıların TBK.’nun 52. ve KTK.’nun 86/2. maddelerindeki düzenlemeler karşısında hiçbir maddi ve hukuki sebebe dayalı olarak trafik sigortacısı olan müvekkili şirkete taleplerini yöneltemeyeceğini belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Asıl ve birleşen dava ve birleşen dava; trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı taraf delil olarak; Gerede Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … Hazırlık sayılı soruşturma dosyası, veraset belgesi, … plakalı kamyona ait olan ve davalı sigorta şirketince tanzim edilen Zorunlu Trafik Sigortası Poliçesi, tanık beyanları, bilirkişi incelemesi ve ikamesi mümkün her türlü delile dayanmıştır.
Davalı taraf ise delil olarak; hasar dosyası, ZMSS poliçesi, kaza tespit tutanağı ile sair resmi tutanaklar, Yargıtay kararları, konuya ilişkin Prof. Dr. … tarafından hazırlanan hukuki mütalaa, bilirkişi incelemesi, yemin ve ikamesi mümkün her türlü delile dayanmıştır.
Davacılar vekili, 27/01/2014 havale tarihli ıslah dilekçesinde fazlaya ilişkin talep ve dava haklarını saklı tutarak; dosyada alınan 27/12/2012 tarihli bilirkişi raporunda tespit edilerek hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatı miktarına göre davalarını ıslah ettiklerini belirterek, dava dilekçesinde 10.000,00-TL. olan maddi tazminat taleplerini 172.868,70-TL. artırarak, davalı sigorta şirketinden toplamda 182.868,70-TL. destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunmuş ve talep ettiği bu miktara kaza (olay) tarihi olan 01/07/2011 tarihinden itibaren reeskont faizi yürütülmesini talep etmiştir.
Mahkemece Yargıtay bozması öncesinde yapılan yargılama sonucunda verilen 20/02/2014 tarihli, … E. ve 2014/32 K. sayılı kararda özetle; davalı sigorta şirketi vekili tarafından dosyaya sunulan cevap dilekçesinde beyan ve kabul edildiği üzere, mülkiyeti müteveffa …’a ait … plakalı aracın kaza tarihini de kapsayan dosyada mevcut 20/01/2011-20/01/2012 tarihleri arası geçerli ZMSS poliçesi ile davalı … A.Ş. nezdinde sigortalı olduğu, anılan poliçede tedavi, sakatlık ve ölüm halinde kişi başına ayrı ayrı teminat tutarının 200.000,00-TL. olarak belirlendiği, müteveffa …’dan dolayı davacı hak sahipleri eş ve çocuk bakımından tespit edilen ve hesaplanan maddi zararlar toplamının 135.421,23-TL. olduğu, bunun poliçede belirlenen teminat limitinin altında kaldığı, müteveffa çocuk…’dan dolayı davacı anne … bakımından tespit edilen ve hesaplanan maddi zararın 24.719,76-TL. olduğu, bunun poliçede belirlenen teminat limitinin altında kaldığı, müteveffa çocuk …’dan dolayı davacı anne … bakımından tespit edilen ve hesaplanan maddi zararın 22.727,64-TL. olduğu, bunun da poliçede belirlenen teminat limitinin altında kaldığı, sonuç olarak 01/07/2011 tarihinde meydana gelen olay sonucunda vefat eden …’un geride kalan hak sahiplerinden davacı eşi …’un nihai ve gerçek maddi zararının 122.649,47-TL., davacı kızı …’un nihai ve gerçek maddi zararının 12.771,83-TL., aynı olayda vefat eden…’un geride kalan davacı annesi …’un nihai ve gerçek maddi zararının 24.719,76-TL., aynı olayda vefat eden …’un geride kalan davacı annesi …’un nihai ve gerçek maddi zararının ise 22.727,64-TL.’den ibaret bulunduğu, ayrıca dava tarihinden önce davalı tarafın temerrüde düşürülmemiş olması nedeniyle faizin ancak dava tarihinden itibaren başlaması gerektiği, tüm dosya kapsamı, dava dilekçesi, cevap dilekçesi, veraset ilamı, nüfus kayıt örneği, hasar dosyası, kaza tespit tutanağı, tutanaklar, Zorunlu Trafik Sigortası Poliçesi, … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … Soruşturma sayılı dosyası, Yargıtay ve ilgili daire emsal karaları ve dava konusu olayla örtüşen ve karar ihdas etmeye elverişli konusunda uzman ehil bilirkişi heyetinin düzenlediği ayrıntılı rapora göre davanın aşağıdaki şekilde kabulüne karar vermek gerektiği belirtilerek; davanın kabulü ile davacılardan … için; bu davacının ölen eşi …’dan dolayı 122.649,47-TL., ölen çocuğu…’dan dolayı 24.719,76-TL., ölen çocuğu …’dan dolayı 22.727,64-TL. olmak üzere bu davacı için toplam 170.096,87-TL.; davacı … için ise; ölen babası …’dan dolayı 12.771,83-TL. olmak üzere toplamda 182.868,70-TL. destekten yoksun kalma (maddi) tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir.
Mahkemece verilen bu karar, sadece davalı sigorta şirketi vekili tarafından temyiz edilmiş, bunun üzerine dosya temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’ne gönderilmiştir. Davacılar vekili ise anılan kararı temyiz etmemiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 01/12/2016 tarihli, 2014/13307 E. ve 2016/11078 K. sayılı ilamında özetle; “…Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir… Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatının tahsili istemine ilişkindir. Davalı vekili, 29/01/2014 havale tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ile destek payının hatalı hesaplandığını, taleplerine rağmen muris …’in anne ve babasının destek payı olup olmadığının araştırılmadığını, diğer dava etmeyenlere ayrılması gereken pay ayrılmadan davacılara tamamen pay verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür. Mahkemece, bu konu üzerinde durulup bu hususta ek rapor alınmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir…” denilmek suretiyle ve oy çokluğuyla mahkememiz kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin anılan “bozma ilamına karşı” davacılar vekili tarafından “karar düzeltme” kanun yoluna gidilmiş ise de; davacılar vekilinin tashih-i karar istemi Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin verdiği 06/07/2017 tarihli, 2017/1385 E. ve 2017/7264 K. sayılı karar ile reddedilmiştir.
Mahkememizce 26/04/2018 tarihli duruşmada; usul ve yasaya uygun Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 01/12/2016 tarih, 2014/13307 Esas ve 2016/11078 Karar sayılı bozma ilamına uyularak, Yargıtay bozma ilamı gereğince dosyaya alınan 27/12/2013 tarihli bilirkişi raporuna karşı davalı sigorta şirketi vekilince sunulan 29/01/2014 havale tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesindeki itirazların değerlendirilmesi bakımından bilirkişi kurulundan ek rapor alınmasına karar verilmiştir. Yani mahkememizce, Yargıtay bozma ilamı ile davalı sigorta şirketi vekilinin 29/01/2014 havale tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ileri sürdüğü “destek payının hatalı olarak hesaplandığını, taleplerine rağmen muris …’in anne ve babasının destek payının olup olmadığının araştırılmadığı, diğer dava etmeyenlere ayrılması gereken pay ayrılmadan davacılara tamamen pay verildiği” hususları bozma konusu yapıldığından, bozması sonrasında mahkemece sadece bozma konusu yapılan konuların değerlendirilmesi bakımından ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından dosyaya sunulan 30/05/2018 tarihli ek raporda özetle; 01/07/2011 tarihinde meydana gelen olay sonucu vefat eden …’un geride kalan hak sahiplerinden davacı eşi …’un poliçede belirlenen teminatla sınırlı olarak nihai ve gerçek maddi zararının 185.752,58-TL. olduğu, davacı kızı …’un poliçede belirlenen teminatla sınırlı olarak nihai ve gerçek maddi zararının 14.247,42-TL. olduğu, aynı olayda vefat eden…’un geride kalan davacı annesi …’un nihai ve gerçek maddi zararının 70.040,13-TL. olduğu, aynı olayda vefat eden …’un geride kalan davacı annesi …’un nihai ve gerçek maddi zararının 67.635,45-TL. olduğu şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulunun düzenlediği ek rapor dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı sigorta şirketi vekili tarafından 20/06/2018 tarihli dilekçe ile rapora itiraz edilmiştir.
Davacılar vekili, Yargıtay bozma ilamı üzerine alınan ek rapor sonrasında …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile birleştirme talepli olarak açtığı davadaki dava dilekçesinde özetle; asıl dava dilekçesindeki beyanlarını aynen tekrar ettikten sonra, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin (mahkememizin) … Esas sayılı dosyasında dava ikame ettiklerini, bu davanın mahkemece kabul şeklinde karara bağlandığını, ancak Yargıtay 17. HD.’nin temyiz incelemesi sonucunda kararın bozulduğunu, dosyanın bozma sonrasında 2017/722 Esas numarasını aldığını, Yargıtay bozması sonrası alınan ek bilirkişi raporuna göre fark bedel olarak müvekkillerinin toplamda 154.806,88-TL. daha destekten yoksun kalma tazminatı talep etme hakları bulunduğunun ortaya çıktığını belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; davacılardan …’a eşi …’un vefatı sebebiyle 63.103,11-TL., oğlu…’un vefatı sebebiyle 45.320,37-TL., kızı …’un vefatı sebebiyle 44.907,81-TL. olmak üzere toplam 153.331,29-TL., davacılardan …’a ise babası …’un vefatı sebebiyle 1.475,59-TL. destekten yoksun kalma tazminatı bedelinin, genel toplamda 154.806,88-TL. destekten yoksun kalma (maddi) tazminatının olay tarihi olan 01/07/2011 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacıların açtığı bu dava; Yargıtay bozma kararı sonrasında alınan ek rapor sonucu asıl davadaki destekten yoksun kalma taleplerine ek olarak açılmış bir ek dava niteliğinde olup, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce … Esas sayılı dosyada verilen 2018/592 K. sayılı kararla anılan dosyanın mahkememizin 2017/722 E. sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Mahkememizce 18/10/2018 tarihli duruşmada; Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 01/12/2016 tarihli, 2014/13307 E. ve 2016/11078 K. sayılı bozma ilamında işaret edilen hususlar göz önüne alınarak; davalı vekilinin 20/06/2018 tarihli bilirkişi raporuna karşı itirazlarını değerlendirmek suretiyle dosyanın tekrar bilirkişi kuruluna tevdi edilerek, yeniden ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından tanzim edilerek dosyaya sunulan 15/11/2018 tarihli 2. ek raporda ise özet olarak; 30/05/2018 tarihli ek rapordaki görüşlerinde değişikliği gerektiren herhangi bir hususun bulunmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulunun 2. ek raporu da dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş ve davalı sigorta şirketi vekili tarafından 05/12/2018 tarihli dilekçe ile ek rapora itiraz edilmiştir.
Mahkememizce Yargıtay bozma ilamı sonrası alınan ek raporların Yargıtay bozma ilamında açıklanan hususları tam olarak karşılamadığı, mevcut haliyle ek raporların hüküm kurmaya elverişli olmadığı kanaatine varılarak, 13/05/2019 tarihli duruşmada; davalı sigorta şirketi vekilinin 05/12/2018 tarihli dilekçesinde belirttiği itirazlarını da dikkate almak suretiyle yeniden ek rapor düzenlemeleri için dosyanın önceki raporları tanzim eden bilirkişi kuruluna tevdiine karar verilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından düzenlenerek 22/08/2019 tarihinde UYAP’tan dosyaya sunulan 3. ek raporda özetle; Yargıtay bozma ilamından önceki raporun tanzimi sırasında müteveffa …’un anne ve babasının sağ olup olmadığına dair dosyada Aile Nüfus Kayıt örneği mevcut olmadığından, bu konuda değerlendirme yapılamadığı, bozmadan sonra ise bilgisayar ortamında temin edilen müteveffa …’un anne ve babasına ait Nüfus Kayıt Örneği’ne göre müteveffanın annesi …’un kazadan önce 09/09/2003 tarihinde vefat ettiği, babası …’un ise sağ olduğu, Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda işbu raporda müteveffa …’un eşi ve çocuğunun destekten yoksunluk sebebiyle maddi zararları hesaplanırken, halen sağ olan babasının da destek süresi ile müteveffanın gelirindeki payının da belirleneceği, 01/02/1973 doğumlu müteveffa …’un 01/07/2011 kaza ve vefat tarihi itibariyle 38 yaşında olduğu kabul edilerek PMF 1931 yaşam tablosuna göre muhtemel bakiye ömrünün 31 yıl olduğu, bu kaza sebebiyle ölmeyip sağ kalmış olsa idi muhtemelen 69 yaşına kadar yaşayacağı, dosyada mevcut … İlçe Emniyet Müdürlüğü … Polis Merkezi Amirliği’nin 19/08/2013 tarihli cevabi yazısına ekindeki tutanakta davacı eş …’un müteveffa eşinden dolayı SGK.’dan emekli maaşı almakta olduğu belirtildiğinden, müteveffanın sağlığında SGK’lı olarak çalışmakta olduğu sonucuna varıldığı, Yargıtayın bu konudaki yerleşmiş içtihatlarına göre kural olarak aktif çalışma yaşı sonunun 60 yaş olarak kabul edildiği, bu itibarla müteveffanın bu olay sebebiyle ölmeyip de sağ kalmış olsa idi aktif çalışmasını 60 yaşına kadar devam ettireceği kabul edilerek kaza ve vefat tarihi itibariyle 38 yaşından itibaren 60 yaşına kadar zarar gördüğü bakiye aktif hayat süresinin 22 yıl olduğu, Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre müteveffanın 60 yaşından sonra geçecek olan emeklilik ve pasif devresi için de destekten yoksun kalma tazminatı hesabının yapılması gerektiği, müteveffanın 60-69 yaşları arasında geçecek olan pasif devresinin 9 yıl olduğu, dosyada mevcut 23/03/2012 tarihli teknik bilirkişi raporuna göre kazanın meydana gelmesinde … plakalı araç sürücüsü müteveffa …’un asli kusurlu, kazaya karışan … plakalı diğer araç sürücüsü …’ın ise kusursuz olduğunun tespit edildiği, öte yandan yerleşik Yargıtay uygulamasına göre; araç şoförünün ve onun eylemlerinden sorumlu olan işletenin kusurunun araç şoförünün desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceği, dolayısıyla davacıların davalı sigorta şirketinden destekten yoksunluk tazminatı talep edebileceği, müteveffa sürücünün desteğinden yoksun kalan davacılar zarar gören 3. kişi konumunda bulunduklarından davalı sigorta şirketinin zarardan sorumlu olduğu, bu nedenle sigortalı aracın sürücüsü olan ve tam kusuru ile meydana gelen trafik kazası sonucunda vefat eden desteğin mirasçısı durumunda olan davacı hak sahipleri bakımından destekten yoksunluk tazminatı hesaplanacağı, aynı olayda müteveffa baba ile birlikte çocukları … ve …’un da vefat ettiği, baba ve evlatlar kazada beraber vefat etmeselerdi müteveffa …, davacı eş ve çocuk … gibi aynı olayda vefat eden çocuklarına da destekte bulunacağından, davacı eş ve davacı çocuk …’nın destek süresi ile müteveffanın gelirindeki payı belirlenirken aynı olayda vefat eden … ve …’un destek süreleri ile müteveffanın gelirindeki paylarının belirleneceği, Yargıtay’ın bu konudaki yerleşmiş içtihatlarına göre kız çocuklarının evlenebilme ve destek görebilme yaşlarının 22 olarak kabul edildiği, bu nedenle hak sahibi davacı kız çocuklarının destek süresi ve maddi zararlarının 22 yaşına kadar hesaplanacağı, hak sahibi davacı eş …’un 08/10/1970 doğumlu olduğu ve olay tarihi itibariyle 40 yaşında olduğu kabul edilerek PMF 1931 yaşam tablosuna göre muhtemel bakiye ömrünün 30 yıl olduğu ve muhtemelen 70 yaşına kadar yaşayacağı, bu itibarla kendi bakiye ömür süresi ile sınırlı olarak müteveffa eşinin desteğinden mahrum kaldığı sürenin 22 yıl aktif, 8 yıl pasif olmak üzere 30 yıl olduğu, bozma öncesi düzenlenen 27/12/2013 tarihli kök raporda davacı eş … için yeniden evlenme şansı olmadığı belirtilerek hesaplanan maddi tazminat miktarından evlenme şansı indirimi yapılmadığından ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesi tarafından bu husus bozma kapsamı dışında bırakıldığından, bozmadan önceki raporda belirtildiği gibi davacı eş için hesaplanan maddi tazminattan evlenme şansı indiriminin yapılmayacağı, hak sahibi davacı (kızı) …’un 31/01/1998 doğumlu olduğu ve olay tarihinde 13 yaşında olduğu kabul edilerek olay tarihinden itibaren 22 yaşına kadar müteveffa babasının desteğinden mahrum kaldığı sürenin 9 yıl olduğu, müteveffa çocuk…’un 26/04/2002 doğumlu olduğu ve olay tarihinde 9 yaşında olduğu kabul edilerek bu olay nedeniyle vefat etmeyip yaşasaydı rüşte ereceği 18 yaşına kadar müteveffa babasının desteğinden mahrum kalacağı sürenin 9 yıl olacağı, müteveffa çocuk …’un 26/04/2002 doğumlu olduğu ve olay tarihinde 9 yaşında olduğu kabul edilerek bu olay nedeniyle vefat etmeyip yaşasaydı rüşte ereceği 22 yaşına kadar müteveffa babasının desteğinden mahrum kalacağı sürenin 13 yıl olacağı, dava dışı baba …’un ise 20/06/1949 doğumlu olduğu ve olay tarihi itibariyle 62 yaşında olduğu kabul edilerek PMF 1931 yaşam tablosuna göre muhtemel bakiye ömrünün 14 yıl olduğu ve muhtemelen 76 yaşına kadar yaşayacağı, bu itibarla bakiye ömür süresi ile sınırlı olarak müteveffa oğlunun desteğinden mahrum kaldığı sürenin 14 yıl olduğu, dava dosyasında müteveffa …’un kazanç durumuna ilişkin herhangi bir bilgi ve belge olmadığından, hesaplamaların yasal asgari ücrete göre yapılacağı, davacı tarafça davalı sigorta şirketine ödeme hususunda başvuruda bulunduğuna dair dava dosyasında bilgi ve belgeye rastlanmadığı, davalı sigorta şirketi nezdinde kaza tarihini de kapsayacak şekilde 20/01/2011-20/01/2012 tarihleri arasında geçerli ZMSS poliçesi ile sigortalı … plakalı araç için kişi başına teminat limitinin 200,000,00-TL. olduğu, bu duruma göre; 01/07/2011 tarihinde meydana gelen olay sonucu vefat eden …’un geride kalan hak sahiplerinden; davacı eşi …’un poliçede belirlenen teminatla sınırlı olarak nihai ve gerçek maddi zararının 115.726,58-TL.’den, davacı kızı …’un poliçede belirlenen teminatla sınırlı olarak nihai ve gerçek maddi zararının 11.175,35-TL.’den, aynı olayda vefat eden…’un geride kalan davacı annesi …’un nihai ve gerçek maddi zararının 24.719,76-TL.’den, aynı olayda vefat eden …’un geride kalan davacı annesi …’un nihai ve gerçek maddi zararının 22.727,64-TL.’den ibaret bulunduğu şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulunun 3. ek raporu da taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı vekili tarafından 05/09/2019 tarihli dilekçe ile, davacılar vekili tarafından ise 10/09/2019 tarihli dilekçe ile ek rapora itiraz edilmiştir.
Mahkememizce 06/11/2019 tarihli duruşmada; her iki taraf vekilinin ayrı ayrı sundukları itiraz dilekçelerindeki tüm itirazlarını ve Yargıtay bozma ilamında belirtilen tüm hususları karşılar nitelik ve yeterlilikte ek rapor düzenlenmek üzere dosyanın önceki bilirkişi heyetine tevdine karar verilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından dosyaya sunulan 17/06/2020 tarihli 4. ek raporda ise özetle; Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin bozma ilamı ile mahkemece verilen ilk kararın müteveffa …’un hak sahipleri için hesaplanan maddi tazminat yönünden bozulduğu, davacı … bakımından ölen çocukları … ile…’dan dolayı hesaplanan maddi tazminatın bozma kapsamı dışında kaldığı, bu husus davalı lehine usulü kazanılmış hak halini oluşturduğundan, adı geçen ölen çocuklardan dolayı anne … için bozmadan önceki 27/12/2013 tarihli raporda hesaplanan miktarların bu raporda da aynen geçerli olduğu, davacı tarafça davalı sigorta şirketine ödeme hususunda başvuruda bulunduğuna dair dava dosyasında bilgi ve belgeye rastlanmadığı, bu durumda davacı eş …’un indirimle tabi tutulmayan nihai ve gerçek maddi zararının 307,185,78 TL., davacı kızı …’un indirimle tabi tutulmayan nihai ve gerçek maddi zararının 17.812.54-TL. olduğu, böylece müteveffa …’un hak sahiplerinden olan davacıların nihai ve gerçek maddi zararları toplamının 324.998,32-TL. olduğu, bozmadan önce düzenlenen 27/12/2013 tarihli raporda müteveffa çocuklardan dolayı davacı anne … için hesaplanan ve bozma kapsamı dışında kalan davacı anne …’un müteveffa kızı …’dan dolayı nihai ve gerçek maddi zararının 22.727,64-TL., müteveffa oğlu …’den dolayı nihai ve gerçek maddi zararının 24.719,76 TL. olduğu, davalı sigorta şirketi nezdinde kaza tarihini de kapsayacak şekilde 20/01/2011-20/01/2012 tarihleri arasında geçerli ZMSS poliçesi ile sigortalı … plakalı araç için kişi başına teminat limitinin 200,000,00-TL. olduğu, müteveffa …’dan dolayı duvacı hak sahipleri eş ve çocuk bakımından yukarıda hesaplanan maddi zararlar toplamının 324.998.32-TL. olduğu, bunun ise poliçede belirlenen 200.000,00-TL. tutarındaki teminat limitini aştığı, davalı sigorta şirketi müteveffa …’un hak sahiplerine karşı poliçede belirlenen teminat limiti ile sınırlı olarak sorumlu olduğundan, 01/07/2011 tarihinde meydana gelen kaza sonucu vefat eden …’un geride kalan hak sahiplerinden davacı eşi …’un poliçede belirlenen teminatla sınırlı olarak nihai ve gerçek maddi zararının 189.038,38-TL.’den, davacı kızı …’un poliçede belirlenen teminatla sınırlı olarak nihai ve gerçek maddi zararının 10.961,62-TL.’den ibaret bulunduğu, aynı olayda vefat eden…’un geride kalan davacı annesi …’un nihai ve gerçek maddi zararının 24.719,76-TL’den ibaret bulunduğu, aynı olayda vefat eden …’un geride kalan davacı annesi …’un nihai ve gerçek maddi zararının 22.727,64-TL’den ibaret bulunduğu, temerrüt ve faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olarak kabulünün gerektiği şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulunun 4. ek raporu da dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı sigorta şirketi vekili tarafından 13/07/2020 tarihli dilekçe ile, davacılar vekili tarafından ise 13/07/2020 tarihli dilekçe ile 4. ek rapora itiraz edilmiştir.
Mahkememizce 24/03/2021 tarihli duruşmada; gelinen aşama itibariyle hükmüne uyulan Yargıtay bozma ilamı kapsamında alınan ek bilirkişi raporlarının yargısal denetime uygun, hüküm kurmaya elverişli ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli olduğu kanaatine varılarak, davacılar vekilinin yeniden ek rapor alınması, davalı sigorta şirketi vekilinin ise yeni bir bilirkişiden rapor alınması yönündeki taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
Huzurdaki dava; 01/07/2011 tarihinde meydana gelen ölümlü trafik kazasından dolayı açılmış destekten yoksun kalma tazminat talebine ilişkindir. Davacılar vekili, davalı sigorta şirketi nezdinde ZMSS poliçesi ile sigortalı aracın davacıların desteği …’un idaresindeyken 01/07/2011 tarihinde meydana gelen çift taraflı trafik kazası sonucunda, davacıların desteği sürücü … ile aynı araç içinde bulunan davacıların desteği … ve …’in vefat ettiğini, destek kişilerin vefatı nedeniyle davacıların destekten yoksun kaldıklarını belirterek ve fazlaya ilişkin haklarını da saklı tutarak, davalı sigorta şirketinden maddi tazminat talep etmiş, sonrasında ise 27/01/2014 havale tarihli ıslah dilekçesiyle toplam olarak 182.868,70-TL. destekten yoksun kalma (maddi) tazminatının kaza tarihi olan 01/07/2011 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir. Davalı sigorta şirketi vekili ise; sigortalının kusuru ve poliçe limitiyle sorumlu olduğunu, kendi kusuru ile kazaya sebebiyet veren ve kazada vefat eden davacıların murisi sürücü …’un vefatından dolayı müvekkili sigorta şirketinin sorumlu tutulamayacağını, davacıların haksız fiilden direkt olarak zarar gören kişiler olmadığını, bu nedenle yansıma yoluyla uğradıkları zararı talep eden kişi olarak haksız fiilin asıl muhatabı olan müteveffanın kusurundan yararlanamayacaklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
6098 Sayılı TBK’nun 53/3 maddesinde “…ölenin desteğinden yoksun kalan kişiler…” ifadesi kullanılmak suretiyle ölenin “destek” olması zarureti ortaya konulmuştur. Destek, başkasının geçimini kısmen veya tamamen, sürekli ve düzenli olarak sağlayan veya ona ileride bakması kuvvetle muhtemel olan kişidir. Destekten yoksun kalma tazminatı ise ölümün sonucu olarak ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek, yaşamının, desteğinin ölümünden önceki düzeyinde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde ve kendine özgü bir tazminat biçimidir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06/03/1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde; “Destekten yoksun kalma tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının, desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşmiş kararlarında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatı ile güdülen amaç; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25/05/1984 tarihli ve 1984/9-301 E., 1984/619 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi; destek yaşamış olsaydı, yardım ettiği kimseye yapabileceği yardım tutarını sağlamaktır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06/03/1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde; “Destekten yoksun kalma tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının, desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşmiş kararlarında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Dava konusu trafik kazası 01/07/2011 tarihinde meydan gelmiştir. Davalı sigorta şirketi vekili tarafından cevap dilekçesinde her ne kadar ZMSS Genel Şartları gereğince kendi kusuru ile kendi ölümüne neden olan kişilerin geride kalanlarının tazminat talep edemeyecekleri, bu yöndeki taleplerin teminat dışında olduğu, dolayısıyla davacıların destek tazminatı taleplerinin teminat dışında kaldığı iddia edilmiş ise de; mahkememizce kaza tarihi olan 01/07/2011 itibariyle 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartları’nın A.6-d maddesinin dava konusu somut olayda uygulanması mümkün olmadığından, davalı vekilinin bu yöndeki savunmasına itibar edilmemiştir.
Yargıtay HGK. 14/03/2019 tarihli, 2017/17-1089 E. ve 2019/294 K. sayılı kararında; davacının ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığını, ölüm nedeniyle doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağını, dolayısıyla araç sürücüsünün tam kusurlu olması hâlinde, bunun desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyeceğini, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olan davalı sigorta şirketinin işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığını, somut olayda ise işleten veya sürücü tam kusurlu olsa bile destekten yoksun kalan davacının zarar gören 3. (üçüncü) kişi konumunda bulunduğunu, bu nedenle davalı sigorta şirketinin oluşan zarardan sorumlu olduğunu ifade etmiştir.
Somut davada, talebin dayanağını oluşturan kaza 01/07/2011 tarihinde meydana gelmiş olup, kaza tarihi itibariyle uygulanması gereken yasal mevzuat ve HGK kararları ile Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin yerleşmiş uygulamaları dikkate alındığında; sürücü destek ister kendi kusuru, ister bir başkasının kusuru ile ölmüş olsun, ölüm destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğuran bir sonuç olduğundan, desteğin kusurunun destekten yoksun kalanlara yansıtılamayacağı, araç sürücüsünün veya işleteninin tam kusurlu olması halinde dahi 3. (üçüncü) kişi konumunda olan destekten yoksun kalan kişilerin sigorta şirketinden tazminat isteme hakkına sahip oldukları konusunda duraksamamak gerekir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 16/04/2019 gün 2016/10995 Esas-2019/4807 Karar sayılı emsal içtihadı.) Kazanın oluş tarihi (01/07/2011) ve yerleşik Yargıtay uygulamaları dikkate alındığında; kazanın oluşumunda davacıların murisi … tamamen kusurlu olsa dahi, davacıların destekten yoksun kalan 3. (üçüncü) kişi konumunda oldukları, davacıların ölenin desteğinden yoksun kaldıkları ve bu nedenle de destekten yoksun kalma tazminatına hak kazanmaları gerektiği, davalı sigorta şirketinin de teminat limiti ile bundan sorumlu olduğu kanaatine varılmıştır.
Öte yandan 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Usuli kazanılmış hak; davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle ise usuli kazanılmış hak; bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Bir mahkemenin Yargıtay’ın ilgili dairesi tarafından verilen bozma kararına uyması sonrasında, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” da olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09/05/1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İBK)
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile artık bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir.
Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usulî kazanılmış hak” ya da “usulî müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilke, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10/02/1988 tarihli, 1987/2-520 Esas ve 1988/89 Karar sayılı ilâmında “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usulî kazanılmış hak denilmektedir…” şeklinde tanımlanmaktadır. Yargıtay’ın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak doğmuştur. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 17/03/2021 tarihli, 2020/3109 E. ve 2021/2848 K. sayılı kararı)
Diğer taraftan hükmün hangi hususları kapsayacağı 6100 sayılı HMK.’nun 297. maddesinde açıkça belirtilmiştir. Hükmün sonuç kısmında; gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin bir gereğidir. Aksi halde, yeni tereddüt ve ihtilaflar ortaya çıkar ki bu da hükmün hedefine ulaşmasını engeller.
Yargıtay bozma ilamı sonucunda mahkemece verilen ilk hüküm tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar ve ifa kabiliyetini yitirir. Yargıtay’ın bozmaya ilişkin kararından sonra mahkemece bozmaya uyularak verilen hüküm ise yeni bir hükümdür. Yargıtay bozma ilamına uyularak tesis edilen hükmün mahkemece tüm istekleri karşılar şekilde yeniden yazılması gerekir. Bir başka ifade ile; Yargıtay bozmasının kapsamı dışında kalan hususlar, davacılar lehine usuli kazanılmış hak oluşturmakla birlikte mahkemece yeniden hüküm kurulmalıdır. Aksi halde kararın infazında tereddüt hasıl olacağından ve Yargıtay HGK’nun kararları da bu yönde olduğundan, mahkememizce, HMK.’nun 297/2. maddesi gereği davacı yanın davadaki tüm talepleri yönünden yeniden hüküm kurulması yoluna gidilmiştir.
Mahkememizce dosyaya sunulan bilirkişi kök ve ek raporları incelenip denetlenmiş, özellikle bozma sonrası düzenlenen 22/08/2019 tarihli 3. ek raporun dosyada toplanan delillere, Yargıtay bozma ilamında karşılanması istenen hususlara ve dosya kapsamına uygun olduğu, denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunduğu saptanarak mahkememizce de benimsenmiştir.
İddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; mülkiyeti müteveffa …’a ait … plakalı aracın kaza tarihini de kapsayan 20/01/2011-20/01/2012 tarihleri arası geçerli ZMSS poliçesi ile davalı … A.Ş. nezdinde sigortalı olduğu, anılan poliçenin teminat limitinin ise 200.000,00-TL. olduğu, 01/07/2011 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu her iki davacının da desteği olan (eş – baba) … ile davacı …’un çocukları … ve…’un vefat ettikleri, kazada ölen destek …’un kazanın oluşumunda %100 kusurlu olduğu, meydana gelen trafik kazasında kendi kusuruyla ölen … plakalı araç sürücüsü davacıların murisi müteveffa …’un eşi ve çocuğu olan davacıların müteveffanın desteğinden yoksun kaldıkları, yine davacılardan …’un aynı kazada vefat eden çocukları … ve…’un desteğinden yoksun kaldığı, destek …’un kullandığı … plakalı aracın ZMSS poliçesini yapan davalı şirketin destekten yoksun kalma maddi tazminatından sorumlu olduğu, müteveffa destek …’un annesi …’un davaya konu kazadan daha önce 09/09/2003 tarihinde vefat ettiği, müteveffa destek …’un babası …’un ise kaza tarihi itibariyle sağ olduğu, bu husus dikkate alınarak Yargıtay bozma ilamına uygun olarak düzenlenen ve mahkememizce benimsenen 22/08/2019 3. ek bilirkişi kurulu raporundaki hesaplamaya göre ve ayrıca eldeki davada Yargıtay bozmasından önce mahkemece verilen karar sadece davalı sigorta şirketi tarafından temyiz edildiğinden, davacılar vekilinin bozma öncesi verilen kararda hükmedilen tazminat miktarları bakımından herhangi bir temyizi de bulunmadığından, mahkememizce bozma öncesinde hükmedilen tazminat miktarlarının davalı sigorta şirketi lehine usuli kazanılmış hak teşkil ettiği de gözetilerek, davacılardan desteğin eşi …’un ölen eşi …’dan dolayı poliçe limiti dahilinde davalı sigorta şirketinden talep edebileceği tazminat tutarının 115.726,58-TL., desteğin kızı …’un ölen babası …’dan dolayı poliçe limiti dahilinde davalı sigorta şirketinden talep edebileceği tazminat tutarının 11.175,35-TL. olduğu, davacılardan …’un kazada ölen çocuğu…’dan dolayı poliçe limiti dahilinde davalı sigorta şirketinden talep edebileceği tazminat tutarının bozma öncesindeki gibi 24.719,76-TL., …’dan dolayı poliçe limiti dahilinde davalı sigorta şirketinden talep edebileceği tazminat tutarının ise yine bozma öncesindeki gibi 22.727,64-TL. olduğu, böylelikle davacıların davalı sigorta şirketinden poliçe limiti dahilinde talep edebileceği toplam destekten yoksun kalma tazminatı tutarının 174.349,33-TL. olabileceği, dosyada davacılarca davalı sigorta şirketine tazminat ödenmesi hususunda başvuruda bulunduğuna dair herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmadığından, davalı sigorta şirketinin temerrüt ve faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olarak kabulünün gerektiği, somut olayda zarara neden olan … plakalı araç hususi bir otomobil olduğundan (ticari nitelikte bir araç olmadığından), hükmolunan tazminata dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi gerektiği kanaatine varılarak, asıl davanın kısmen kabulü ve kısmen reddine, birleşen davanın ise reddine dair aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçede açıklandığı üzere;
1- Asıl davanın kısmen kabulü ile; davacılardan … için dava konusu kazada ölen eşi …’dan dolayı 115.726,58-TL., kazada ölen oğlu…’dan dolayı 24.719,76 TL., kazada ölen kızı …’dan dolayı 22.727,64 TL., davacılardan … için kazada ölen babası …’dan dolayı 11.175,35-TL. olmak üzere toplam 174.349,33-TL. destekten yoksun kalma (maddi) tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, davacıların asıl davadaki fazlaya ilişkin istemlerinin ise reddine,
2) Birleşen …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında açılan davanın reddine,
3-Alınması gerekli 11,909,80-TL. karar ve ilam harcından, peşin harç ve ıslah harcı toplamı olan 2.981,90-TL. harcın mahsubu ile kalan 8.927,90-TL. harcın davalıdan alınıp Hazine’ye gelir kaydına,
4-Davacılar tarafından yatırılan peşin harç ve ıslah harcı toplamı 2.981,90-TL.’nin davalıdan alınıp davacılara verilmesine,
5-Davacılar tarafından yapılan 21,15-TL. başvuru harcı, 3,30-TL. vekalet harcı, 600,00-TL. bilirkişi ücreti ve 384,70-TL. posta masrafı olmak üzere toplam 1.009,15-TL. yargılama giderinin, kabul ve red oranına göre hesaplanan 962,14-TL.’sinin davalıdan alınıp davacılara verilmesine, geri kalan kısmın ise davacılar üzerinde bırakılmasına,
6-Davacılar vekille temsil olunduğundan, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan davacı … için 19.451,53-TL., davacı … için 4.080,00-TL. vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacılara verilmesine,
7-Davalı tarafça yapılan 52,00-TL. yargılama giderinden davanın kabul ve red oranı dikkate alınarak hesaplanan 2,42-TL.’nin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, geri kalan kısmın ise davalı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 4.080,00-TL. vekalet ücretinin davacı …’dan ve 1.596,48-TL. vekalet ücretinin davacı …’dan alınmak üzere toplam 5.676,48-TL vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalıya verilmesine,
9-Gider avansının harcanmayan kısmının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair; dosya daha önce Yargıtay denetiminden geçmiş olduğundan, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 (onbeş) gün içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 24/03/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır