Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/714 E. 2020/270 K. 24.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/714 Esas
KARAR NO:2020/270

DAVA:Tasarrufun İptali (İİK. 277 ve devamı)
DAVA TARİHİ :07/02/2012
KARAR TARİHİ:24/06/2020

Yukarıda tarafları ve konusu yazılı tasarrufun iptali davasının mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle davalılardan …’in müvekkili şirketten mal aldığını ve buna karşılık olarak da müvekkili şirkete çekler verdiğini, ancak verdiği bu çekleri ödemediğini, meblağlarının toplamı 129.000,00-TL. olan 9 adet çekin tahsili için borçlu-davalı aleyhine icra takipleri başlattıklarını ve takiplerin kesinleştiğini, davalı-borçlunun alacağı karşılayacak mal varlığı bulunmadığı ve hakkındaki takipleri sonuçsuz bırakmak için 15/12/2008 tarihinde adına kayıtlı bulunan … ili … ilçesi, …, … Köyü, … parsel sayılı taşınmazlar üzerine davalılardan … lehine her bir parsel için 1.250.000,00-TL.’lik ipotek işlemi tesis ettirdiğini, ipotek işleminin tesisinden çok kısa bir süre sonra 24/02/2009 tarihinde kesinleşen icra takip dosyalarında dava konusu taşınmazlar üzerine haciz konulduğunu, haciz işleminden sadece 3 (üç) gün sonra 27/02/2009 tarihinde anılan taşınmazların ipotekli ve hacizli olarak davalılardan …’a satıldığını, …’un ise diğer davalı … aynı zamanda ipotek alacaklısı olan … Tic. A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü olduğunu, bir başka ifade ile bu şirketin sahibi olduğunu, yapılan bu işlemlerle diğer alacaklıların zararına bir durumun yaratıldığını, İİK.’nun 279/1 maddesinin hacizden veya iflastan önceki 1 (bir) yıl içerisinde yapılan bu türden rehin işlemlerini yasakladığını, işlemlerin kronolojisi incelendiğinde ipotek işleminin taşınmazlar üzerine kendilerince konulmuş hacizlerden sadece 2,5 (ikibuçuk) ay önce yapıldığının anlaşıldığını, davalılardan …’nin alacağını ipoteği paraya çevirmek suretiyle tahsil etme yolu yerine, ipotekli gayrimenkullerin şirket sahibine devri suretiyle ve muvazaalı olarak tahsil etme yolunu seçtiğini, İİK.’nun 279/2. maddesinin para veya mutat ödeme vasıtaları dışında yapılan ödemeleri yasakladığını, yapılan taşınmaz satış işleminin gerçek bir satış işlemi olmayıp, diğer alacaklılardan mal kaçırma kastı ve iradesiyle yapılmış bir tahsilat olduğunu, borçlu-davalı …’in faaliyet adresinin 08/05/2009 tarihinden itibaren … Mahallesi, … …Blok, No:…, K:… …/… olduğunu, borçlu-davalının bu adresine hacze gidildiğini ancak haczi kabil bir malının bulunamadığını, her ne kadar takibe konu çeklerdeki keşide tarihleri ipotek işleminden ve bir kısmı da satış işleminden sonra ise de müvekkili davacı şirketin alacaklarının doğumunun ipotek işleminden çok önce olduğunu, bu durumun ticari defterlerde yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde ortaya çıkacağını belirterek ipotek ve taşınmaz devrine ilişkin tasarrufların iptaline, alacaklarının takip tarihinden işleyecek faizleri, icra harç ve giderleri ile birlikte söz konusu taşınmazların satılması suretiyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar … ve …Tic. A.Ş vekili ise cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın dava konusu gayrimenkuller üzerine 24/02/2009 tarihinde haciz koymuş olduğunu, bu nedenle taşınmazların üzerlerindeki hacizler ve ipotekler ile birlikte müvekkili … tarafından satın alındığını, müvekkillerinden şirket lehine tesis edilen ipoteğin tesis edildiği tarih olan 15/12/2008 tarihinde müvekkili şirketin diğer davalı …’den alacağı bulunmadığını, buna göre borçlu-davalının kabul ve ikrar ettiği borcuna teminat olmak üzere müvekkili şirket lehine tesis edilen ipoteğe ilişkin tasarrufun iptal edilmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin de borçlunun hal ve vaziyetini bilmediğini, borca batak olduğuna ilişkin hiçbir bilgisi bulunmadığını, müvekkilinin iyiniyetli olduğunu, İİK.’nun 279. maddesine göre bu tasarruflardan istifade eden kimsenin borçlunun hal ve vaziyetini bilmediğini ispat ederse iptal davasının dinlenemeyeceğini, İİK.’nun 277/1 maddesine göre tasarrufun iptali davası ikame edebilmek için davacının elinde kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerektiğini, ancak davacının elinde dava şartı olan böyle bir aciz belgesi mevcut olmadığını, icra dosyalarındaki tutanakların da geçici aciz vesikası mahiyetinde kabul edilmesinin mümkün olmadığını, ayrıca dava konusu tasarrufa konu taşınmazlar dışındaki taşınmazların ve araçların varlığı karşısında müvekkilinin dava konusu taşınmazları iyi niyetle satın aldığının kabul edilmesi gerektiğini, borçlunun taşınmazındaki haczi kaldırmasının davacının açıkça kötü niyetli olduğunu ve borçlunun aciz halinde bulunmadığını gösterdiğini, dava konusu gayrimenkuller üzerine konulan ipoteğin tarihinin 15/12/2008 olduğunu, davacı tarafça başlatılan takiplere konu alacağın ise ipotek tesis tarihinden sonra doğduğunu, davaya dayanak yapılan icra takip dosyalarında alacak nedeni olarak gösterilen çeklerden en eskisinin keşide tarihinin 30/01/2009 olduğunu, icra takiplerinin borçlusu davalının müvekkili …’a satış tarihinin ise 27/02/2009 olduğunu, bu nedenle İİK.’nun 278/1 maddesine göre işbu tasarrufun iptalinin mümkün olmadığını, davacı tarafın işbu davayı açmakta hukuki yararının da bulunmadığını, sonuç olarak İİK.’nun 277 vd. maddelerindeki şartlar oluşmadığını belirterek haksız ve hukuki aykırı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılardan … kendisine usulüne uygun olarak tebligat yapılmasına karşın davaya karşı cevap dilekçesi sunmamış ve duruşmalara da katılmamıştır.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; İİK.’nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılmış olan tasarrufun iptaline ilişkindir.
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, davacı tarafça dosyaya sunulan 18/03/2014 tarihli dilekçe ekindeki kıymet taktiri raporları, aciz vesikaları, tapu sicil kayıtları, ipotek senedi, ticaret sicil kayıtları, trafik sicil kayıtları, kroki, … Asliye Hukuk Mahkemesi’nden talimat yoluyla alınan bilirkişi heyet raporu, …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyası, …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyası, taraflarca bildirilen tüm deliller üzerinde inceleme yapan bilirkişi heyetinin düzenlediği tüm kök ve ek bilirkişi raporları dosyanın delillerini oluşturmaktadır.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda verilen 13/05/2014 tarih, … Esas, … Karar sayılı kararla davanın kabulüne karar verilmiş, verilen karar davalılardan … ve … Tic. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nce yapılan temyiz incelemesi sonucunda verilen 07/06/2016 tarih, 2014/15385 Esas ve 2016/6934 Karar sayılı kararda;
“…
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillere hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davalılar … ve …Tic. A.Ş vekillerinin aşağıda yazılı bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Mahkemece davalı şirket lehine verilen ipotek tesisinin mutad ödeme aracı olarak kabul edilmemesi ticari teamüllere uygun değildir. Alacaklı her zaman borçluya ait taşınmazlar üzerinde alacağını garanti altına alabilmek için ipotek tesisi isteyebilir. Önemli olan ipoteğe konu alacağın gerçek ve ipotek verilen şeye göre orantılı olmasıdır.
Mahkemece, alınan 06.08.2013 tarihli bilirkişi raporunda davacı alacaklı ve borçlunun ticari defterleri incelenmiş, üçüncü kişi şirketin ticari defteri incelenmemiştir. Borçlunun ticari defteri üzerindeki inceleme ise davalı şirketin alacağını tespit yönünden yetersiz ve belirsizdir.
Yapılacak iş, borçlu ve davalı … Tic. A.Ş’nin ticari defterleri üzerinde inceleme yapılarak, iptali istenilen ipoteğe konu alacağın miktarı, taşınmaz değerine göre oranı ve makul olup olmadığı tespit edilerek, ipoteğin geçersiz olduğunun tespiti halinde hem 15.12.2008 tarihinde davalı …Tic. A.Ş lehine tesis edilen ipoteğin iptaline hem de bu ipotekten sonra anılan şirketin ortağı davalı …’a yapılan satışın da önceki karar gibi iptaline karar verilmesi, aksi durumda yani ipoteğin geçerli olması halinde sadece satışın iptaline karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.”“…
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillere hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davalılar … ve …Tic. A.Ş vekillerinin aşağıda yazılı bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Mahkemece davalı şirket lehine verilen ipotek tesisinin mutad ödeme aracı olarak kabul edilmemesi ticari teamüllere uygun değildir. Alacaklı her zaman borçluya ait taşınmazlar üzerinde alacağını garanti altına alabilmek için ipotek tesisi isteyebilir. Önemli olan ipoteğe konu alacağın gerçek ve ipotek verilen şeye göre orantılı olmasıdır.
Mahkemece, alınan 06.08.2013 tarihli bilirkişi raporunda davacı alacaklı ve borçlunun ticari defterleri incelenmiş, üçüncü kişi şirketin ticari defteri incelenmemiştir. Borçlunun ticari defteri üzerindeki inceleme ise davalı şirketin alacağını tespit yönünden yetersiz ve belirsizdir.
Yapılacak iş, borçlu ve davalı … Tic. A.Ş’nin ticari defterleri üzerinde inceleme yapılarak, iptali istenilen ipoteğe konu alacağın miktarı, taşınmaz değerine göre oranı ve makul olup olmadığı tespit edilerek, ipoteğin geçersiz olduğunun tespiti halinde hem 15.12.2008 tarihinde davalı … Tic. A.Ş lehine tesis edilen ipoteğin iptaline hem de bu ipotekten sonra anılan şirketin ortağı davalı …’a yapılan satışın da önceki karar gibi iptaline karar verilmesi, aksi durumda yani ipoteğin geçerli olması halinde sadece satışın iptaline karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” denilmek suretiyle mahkememizce verilen karar bozulmuştur.
Bozma ilamı üzerine davacı şirket ve davalılardan … ile … Tic. A.Ş. vekilleri tarafından ayrı ayrı karar düzeltme yoluna gidilmiş, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nce yapılan karar düzeltme incelemesi sonucunda verilen 13/07/2017 tarihli, 2016/18946 Esas ve 2017/7307 Karar sayılı kararla karar düzeltme talebinin reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce 01/03/2018 tarihli duruşmada usul ve yasaya uygun Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 07/06/2016 tarihli, 2014/15385 Esas ve 2016/6934 Karar sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuş, sonrasında Yargıtay bozma ilamında belirtildiği üzere; davalı-borçlu ve davalı … Tic. A.Ş.’nin ticari defterleri üzerinde inceleme yapılarak, iptali istenen ipoteğe konu alacağın miktarı, taşınmaz değerine göre oranı ve makul olup olmadığının tespiti bakımından rapor düzenlenmek üzere dosya bozma öncesi rapor düzenleyen mali müşavir bilirkişiye tevdii edilmiş, bozma ilamına göre davalılardan borçlu (…) ve davalı şirketin (… Tic. A.Ş.) ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmak suretiyle iptali istenilen ipoteğe konu alacağın miktarının belirlenmesi yönünden rapor düzenlenmesi istenilmiştir.
Mahkememizce davalılardan borçlu …’e bilirkişi incelemesine esas olmak üzere ticari defter ve belgelerini ibraz etmesi için usulüne uygun muhtıra çıkarılmasına karşın bu davalı ticari defter ve belgelerini mahkememize sunmadığı gibi, yerinde inceleme talebinde de bulunmamıştır.
Yeminli mali müşavir bilirkişi … tarafından düzenlenen 25/09/2018 tarihli ek raporda özetle; “…Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda yapılan görevlendirme ve verilen yetki uyarınca davacı … davalı şirkete ait ticari defterlerin incelendiği, yapılan ihtara rağmen davalı-borçluya ait ticari defter ve belgelerin ibraz edilmediği, bu nedenle davalı-borçluya ait defterlerin bunların incelenemediği, davalı şirketin ticari defterleri üzerinde inceleme yapmak üzere taraf vekilleri ile mutabık kalınan 02/05/2018 tarihinde şirket merkezinde yerinde inceleme yapıldığı, davalı şirketin 2008 yılına ait defterlerinin açılış ve kapanış onayları yasal sürelerde yaptırıldığı ve usulüne uygun tutulduğu, sahibi lehine delil olma niteliği taşıdığı, 2009 yılına ait defterlerin ise açılış ve yevmiye defteri kapanış onayının yasal sürelerde yaptırılmış olmasına karşılık, envanter defterinin kapanış onayının bulunmadığı, 2009 yılına ait defterlerin usulüne uygun tutulmadığı ve sahibi lehine delil olma niteliği taşımadığı, davalı-borçlu … adına kayıtlı … ili, … ilçesi, … Köyü, … ve … no.lu parseller üzerine 15/12/2008 tarihinde davalı şirket (…A.Ş.) lehine her bir parsel için 1.250.000,00- TL.’lik olmak üzere ipotek işlemi tesis edildiği, gayrimenkullerin değerlerinin tespiti amacıyla 28/08/2009 tarihinde … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında yaptırılan kıymet taktirine göre tüm parsellerin değerinin 1.209.790,00-TL. olarak tespit edildiği, mahkemece dava konusu parsellere ilişkin olarak … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Talimat sayılı dosyasında yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen heyet raporunda dava konusu parsellerin satış tarihi olan 27/02/2009 ve dava tarihi olan 07/02/2012 itibariyle toplam satış değerinin 1.241.355,00-TL. olarak belirlendiği, davalı şirketin (….A.Ş.) defterlerine göre dava konusu ipoteğin tesis edildiği tarihte davalı-borçlunun (…’in) davalı şirketten 187.499,88-TL. tutarında alacaklı olduğu, anılan tarih itibariyle davalı-borçlu … cari hesabına alacak olarak kaydedilmiş olan 525.000,00-TL. tutarındaki 41 adet çekin henüz vadesinin gelmemiş olduğunun görüldüğü, 27/02/2009 tarihinde söz konusu taşınmazların ipotekli ve hacizli olarak ipotek alacaklısı davalı şirketin (… A.Ş ’nin) yönetim kurulu başkanı ve genel müdürü olan …’a satılmış olduğu, satışın yapıldığı tarih itibariyle de davalı-borçlu …’in davalı şirketten 310.266,51-TL. alacağının bulunduğu, 26/06/2009 tarihinden itibaren davalı-borçlu …’den alınmış olan ve karşılıksız oluşu nedeniyle davalı şirketçe takibe konu edilen çeklerin toplam tutarının ise 25/11/2009 tarihi itibariyle 684.700,00-TL. olduğu, davalı şirketin ticari defterlerinin incelenmesi sonucu düzenlenmiş olan kök raporda tespit edilen hususların aynen korunduğu belirtilerek, tespit hususların takdirinin mahkememize ait olacağı…” yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
25/09/2018 tarihli ek bilirkişi raporu dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davacı vekili ile bir kısım davalılar vekili ek rapora karşı beyan ve itirazlarını yazılı olarak bildirmişler, davalı-borçlu … ise ek rapora karşı herhangi bir beyan ve itirazda bulunmamıştır. Sonrasında mahkememizce 14/03/2019 tarihli duruşmada dosya; davacı vekili ile bir kısım davalılar (…. A.Ş. ve …) vekilinin 25/09/2018 tarihli bilirkişi ek raporuna karşı beyan ve itirazlarını karşılar nitelikte ek rapor tanzim etmesi için önceki ek raporu düzenleyen yeminli mali müşavir bilirkişi …’ya tevdi edilmiştir.
Bilirkişi … tarafından 02/08/2019 tarihli 2. ek raporda tarafların tüm itirazları tek tek irdelenmiş ve düzenlenen raporda özetle; “… Asliye Hukuk Mahkemesi’ne sunulan talimat bilirkişi raporunda; dava konusu taşınmazların değerinin 27/02/2009 satış tarihi itibariyle 1.241.355,00-TL., 07/02/2012 dava tarihi itibariyle ise 1.773.855,00-TL. olduğu tespit edilmiş olmasına karşın, 25/09/2018 tarihli raporda maddi hata yapılarak satış ve dava tarihindeki değerin sehven 1.241.355,00-TL. olduğunun ifade edildiği, davacı … davalılar vekillerinin bu hususla ilgili itirazlarının yerinde olduğunun anlaşıldığı, kök raporda da belirtildiği üzere davalı-borçlu …’den alınan ve vadeleri 15/07/2008-15/10/2009 tarihleri arasında değişen ve her biri 25.000,00-TL. olan 60 adet çek nedeniyle “Alıcılar” hesabındaki davalı cari hesabına 01/03/2008 tarih, 3344 sayılı yevmiye kaydı ile 1.500.000,00-TL.alacak kaydedildiği, 15/12/2008 ipotek tarihi itibariyle anılan çeklerden 41 adedinin henüz vadesinin gelmemiş olduğu tespit edilmiş ise de çeklerin her biri 25.000,00-TL. olduğundan vadesi gelmemiş olan çeklerin toplam tutarı 1.025.000,00-TL. (41 x 25.000,00 =1.025.000,00-TL.) iken, maddi hata yapılarak bu tutarın raporda sehven 525.000,00-TL. olarak ifade edildiği, davalılar vekilinin bu husustaki itirazının yerinde olduğunun anlaşıldığı, dosyada mevcut 01/03/2008 tarihli 5894 sayılı “Çek Giriş Bordrosu”’ndan da görüleceği üzere 20/12/2008 – 15/10/2009 tarihleri arasında 41 adet çekin ipotek tarihi itibariyle henüz vadesinin gelmemiş olduğu, dosyada mevcut tapu kayıtlarından görüleceği üzere; Ankara, Gölbaşı, İncek, İmar Köyü 2, 3, 4, 5, 6, 7, 16, 17 no.lu parseller ile ilgili “İpoteğin Konulduğu Hisse Bilgisi” başlıklı tabloda, her bir parselin karşısında “Malik Borç” başlığı altında ayrı ayrı 1.250.000,00-TL. yazılı olduğundan, “davalılardan … A.Ş. lehine 15/12/2008 tarihinde her bir parsel için 1.250.000,00-TL.lik ipotek işlemi tesis edilmiştir. ” yönünde görüşe ulaşıldığı, 15/12/2008 tarih, 16199 yevmiye no.lu Resmi Senet içeriğinde yer alan; “…16 parselin tamamı, …2 parselin tamamı, …3 parselin tamamı, … parselin tamamı, … parselin tamamı, … parselin tamamı, … parselin tamamı, … parselin …/… hissesi … adına kayıtlı iken bu defa adı geçenlerden …’in … Tic. A.Ş.’den olan 1.250.000,00-YTL. bedel mukabilinde faizsiz teminat olarak …A.Ş. lehine … ipotek tesis ettikleri…” şeklindeki ifadeden bu 8 parsel için tesis edilen ipotek miktarının toplam 1.250.000,00-YTL olduğunun anlaşıldığı, davalılar vekilinin bu yöndeki itirazının de yerinde olduğu sonucuna varıldığı…” belirtilerek görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Yukarıda da belirtildiği gibi huzurdaki dava; İİK.’nun 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılmış bulunan tasarrufun iptali isteğine ilişkindir. Dosyada taraflar arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlığın; davalılardan … lehine tesis edilen ipotek işlemleri ile diğer davalı … lehine yapılan satış niteliğindeki tasarruf işlemlerinin iptale tabi olup olmadığının tespiti noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.
İcra ve İflas Kanunu’nun 277. ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davası; borçlunun alacaklısını zarara uğratmak kastıyla mal varlığından çıkarmış olduğu mal ve hakların veya bunların yerine geçen değerlerin, tasarruftan zarar gören alacaklının alacağını elde etmesi amacıyla dava açarak tekrar borçlunun mal varlığına geçmesini sağlayan bir dava olarak tanımlanabilir.
Tasarrufun iptali davaları ile güdülen amaç; bir alacağın tamamının ya da bir kısmının tahsiline olanak bırakmamak amacıyla, borçlu tarafından yapılan bir taraflı hukuksal işlemler ile, borçlunun amacını bilen veya bilmesi gereken kimselerle yapılan bütün hukuksal işlemlerin hükümsüzlüğünü sağlamak ve bu yolla alacağı tahsil etmektir. Alacaklı tarafından açılan böyle bir dava ile cebri icra yolunun tamamlanması amaçlanır. İptal davası hukuki niteliği itibariyle, dava konusu malın aynına ilişkin bir dava olmayıp, şahsi bir davadır. Bunun doğal sonucu olarak da, dava ve tasarrufa konu mal, devir alanın mal varlığından çıkartılarak borçlunun mal varlığına iade edilmez. Sadece alacaklıya malın bedelinden alacağını alma imkânı sağlar.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30/03/2016 tarihli, 2014/17-843 E. ve 2016/433 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi; tasarrufun iptali davasının kendisine özgü dava şartları mevcut olup, bu davalarda yetki, görev, taraf ehliyeti, dava ehliyeti, hukuki yarar gibi genel dava şartları yanında iptal davasına özgü bazı özel dava şartlarının da varlığı aranmaktadır. İİK.’nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılan tasarrufun iptali davasında; davacının gerçek bir alacağının olması, borçlu hakkında kesinleşmiş bir icra takibinin bulunması ve iptal konusu tasarrufun borcun doğumundan sonra yapılmış olması gerekir. Bunların yanı sıra alacaklının elinde kesin veya geçici nitelikte aciz vesikasının da bulunması şartı aranmaktadır. Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28/03/2012 tarihli, 2012/17-25 E. ve 2012/241 K. sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için alacaklının kesinleşmiş bir alacağının ve icra takibinin bulunması zorunludur. Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için; alacaklının borçluda gerçek bir alacağının olması, borcun tasarruftan önce doğması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması ve borçlu hakkında alınmış aciz belgesinin bulunması gereklidir. Diğer bir ifade ile davacının alacağının mevcudiyetine dair herhangi bir tereddüt bulunmamalıdır. Bununla birlikte takibin tasarrufun iptali davasından önce başlatılması, bu davanın görülebilmesinin koşulu olarak öngörülmemektedir.
Somut olay bakımından bu şartlar değerlendirildiğinde; davacı şirket tarafından davalı-borçlu … hakkında 13/02/2009 keşide tarihli 34.350,00-TL. meblağlı çek sebebiyle … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile, keşide tarihleri 30/01/2009 ile 31/05/2009 tarihleri arasında olan ve toplamda 129.000,00-TL. meblağlı çekler sebebiyle ise … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takipleri başlatıldığı anlaşılmıştır.
Her ne kadar çekte vade olmamasına rağmen, uygulamada ve ticari hayatta vadeli çek kullanıldığı, çeklere ileri bir keşide tarihi yazılarak tedavüle çıkarıldığı bilinen bir gerçektir. Dosyada mevcut bilirkişi raporunun mali inceleme bölümünde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; davacı şirket tarafından …. İcra Müdürlüğü’nün … E. ve … E. sayılı icra dosyalarında takibe konu edilen çeklerden kaynaklı alacağın, davacı şirket ile davalı-borçlu … arasında önceden mevcut ticari ilişki nedeniyle oluşan vadeli çek uygulamasından kaynaklandığı görülmektedir. Taraflar arasında icra takip dosyalarına konu edilen çeklerin (dolayısıyla borcun) kaynağı olan temel ilişkinin huzurdaki davada iptali istenen tasarruflardan önce doğduğu açıktır. Dolayısıyla dava konusu tasarruf işlemlerinin 15/12/2008 ve 27/02/2009 tarihlerinde gerçekleştiği gözetildiğinde, davacı tarafça takibe konu edilen alacakların dava konusu tasarruf işlemlerinden önce mevcut olduğu (doğduğu), ancak vadesinin 15/12/2008 tarihli tasarruf işleminden sonra geldiği anlaşılmakla, mahkememizce somut davada davacının alacağının iptali istenen tasarruf tarihinden önce doğmuş olması gerektiğine ilişkin dava koşulunun gerçekleştiği kanaatine varılmıştır.
Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesinin bir diğer koşulu da, davalı-borçlu hakkında düzenlenmiş geçici veya kat’i nitelikteki aciz belgesinin (vesikasının) sunulması gerekliliğidir. İİK.’nun 105. maddesine göre haczi kabil malı bulunmadığına ilişkin haciz tutanağı İİK.’nun 143. maddesindeki aciz belgesi hükmündedir. Buna göre icra dairesi sadece İİK.’nun 143 ve 251. maddesine dayalı olarak kat’i aciz belgesi düzenleyebilir. İİK.’nun 105. maddesine göre icra dairesinin geçici aciz belgesi düzenleme yetkisi olmayıp, sadece borçlunun haczi kabil mal varlığı olmadığına ilişkin haciz tutanağı (belge) İİK.’nun 143. maddesi anlamında aciz belgesi niteliğindedir.
Somut olay bakımından… İcra Müdürlüğü’nün… E. ve … E. sayılı icra takip dosyaları kesinleşmiş olup, bu dosyalarda mevcut haciz tutanakları geçici aciz vesikası niteliğindedir. Şöyle ki; davacı şirket tarafından geçici aciz vesikası yerine geçmek üzere … İcra Müdürlüğü’nün … Talimat sayılı dosyasından alınmış 01/02/2012 tarihli ve borçlunun haczi kabil mallarının bulunmadığına ilişkin haciz tutanağı yukarıda açıklanan nedenlerle geçici aciz belgesi niteliğinde olup, mahkememizce borçlu hakkında alınmış geçici veya kesin aciz vesikasının bulunması şartının da gerçekleştiği kanaatine varılmıştır.
Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için gerekli diğer koşul olan “davanın 5 (beş) yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması şartı” da davanın açıldığı tarih dikkate alındığında somut dosya bakımından gerçekleşmiştir.
Mahkememizce Yargıtay bozması sonrası yeminli mali müşavir bilirkişiden alınan 25/09/2018 tarihli ek raporda ve sonrasında alınan 2. ek raporda; davalılardan … A.Ş.’nin ticari defterlerine göre, ipotek tesis tarihi olan 15/12/2008 itibariyle davalı-borçlu …’in davalı şirketten 187.499,88-TL. alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Yani ipotek tesis tarihinde davalı-borçlu … davalı şirkete borçlu olmayıp, bilakis alacaklıdır. Davalı-borçlu …, mahkememizce kendisine yapılan usule uygun ihtarata rağmen ticari defter ve belgelerini ibraz etmediğinden, bilirkişi tarafından davalı-borçluya ait ticari defterler incelenememiştir.
Dosyadaki ipotek belgelerinden ve özellikle 16199 yevmiye no.lu “Resmi Senet” içeriğinde yer alan ifadelerden; 15/12/2008 tarihinde davalı-borçlu … adına kayıtlı … ili, … ilçesi, … Köyü mevkiinde kain … adet parsel (… ve … no.lu parseller) üzerine davalı şirket (…A.Ş.) lehine toplam 1.250.000,00-TL.’lik ipotek işlemi tesis edildiği anlaşılmıştır.
Dava konusu parsellerin değerinin tespiti amacıyla 28/08/2009 tarihinde … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında yaptırılan kıymet takdirine göre tüm parsellerin toplam değeri 1.209.790,00-TL. olarak tespit edilmiştir. Mahkememizce dava konusu taşınmazlara ilişkin olarak … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Talimat sayılı dosyasında yaptırılan değer tespitine göre; 27/02/2009 satış tarihi itibariyle parsellerin toplam değerinin 1.241.355,00-TL.olduğu, 07/02/2012 dava tarihi itibariyle toplam değerinin ise 1.773.855,00-TL. olduğunun tespit edildiği görülmüştür. Buna göre satış tarihi olan 27/02/2009 tarihinde dava konusu tüm parsellerin toplam değeri 1.241.355,00-TL.’dir. İpotek tarihi ise satış tarihinden yaklaşık 2,5 ay öncesindeki 15/12/2008 tarihidir.
Dosya kapsamında Yargıtay bozması öncesinde ve sonrasında alınan bilirkişi raporlarına göre; davalı-borçlu …’in 29/02/2008 tarihinde davalı şirkete 270.331,12-TL. borçlu olduğu, 01/03/2008 tarihinde borcuna karşılık ve fakat borcunun 5,5 kat fazlası tutarında vadeleri 15/07/2008-15/10/2009 tarihleri arasında değişen ve her biri 25.000,00-TL. meblağlı olan 60 adet çek verdiği, bahsi geçen çeklerin 01/03/2008 tarihinde 3344 yevmiye numarasıyla “Alıcılar” hesabında yer alan davalı-borçluya ait cari hesaba 1.500.000,00-TL. tutarında alacak olarak kaydedildiği, ancak ipotek tesis tarihi olan 15/12/2008 itibariyle anılan çeklerden 41 adedinin henüz vadesinin gelmediği, bunların toplam tutarının ise 1.025.000,00-TL. olduğu tespit edilmiştir. Bozma sonrası alınan ek raporlarda; bizzat davalı şirketin ( ….A.Ş.’nin) defterlerine göre dava konusu ipoteğin tesis edildiği tarihte davalı-borçlunun (…’in) davalı şirketten 187.499,88-TL. tutarında alacaklı olduğu, bu tarih itibariyle davalı-borçlu … cari hesabına alacak olarak kaydedilmiş olan 41 adet çekin ise henüz vadesinin gelmemiş olduğu tespit edilmiştir. Yine bozma sonrası alınan ek raporlarda, 26/06/2009 tarihinden itibaren davalı-borçlu …’den alınmış olan ve karşılıksız oluşu nedeniyle davalı şirketçe takibe konu edilen çeklerin toplam tutarının ise 25/11/2009 tarihi itibariyle 684.700,00-TL. olduğu, davalı şirketin ticari defterlerinin incelenmesi sonucu düzenlenmiş olan kök raporda tespit edilen hususların aynen korunduğu hususu açıkça belirtilmiştir.
Taşınmazların sahibi davalı-borçlu … aleyhine, davalı şirket lehine tesis edilen dava konusu ipoteklerin tesis edildiği 15/12/2008 tarihi itibariyle davalı şirketin (… A.Ş.’nin) davalı-borçlu …’den herhangi bir alacağının olmaması, ipotek tesis tarihi itibariyle davalı-borçlu …’in davalı şirkete verdiği çeklerden 41 adedinin henüz vadesinin gelmemiş olması, davalı-borçlu …’in davalı şirkete ipotek tarihi itibariyle muaccel hale gelmiş borcunun bulunmaması, bilakis davalı şirketten 187.499,88-TL. tutarında alacaklı olması karşısında, davalı şirket lehine bu şekilde tesis edilen ipoteğin ticari hayatın olağan akışına uygun olmadığı, davalı şirketin ipotek tesis tarihi itibariyle alacağı olmamasına rağmen davacıdan mal kaçırmak amacıyla taşınmazlar üzerine ipotek tesis ettiği kanaatine varılmıştır.
Öte yandan dosyada alınan bilirkişi kök ve ek raporlarına göre, davalı şirketin davalı-borçlu …’den ipotek ve satış işlemlerinden çok çok sonraki bir tarih olan 25/11/2009 tarihinde sadece 684.700,00-TL. tutarında alacaklı olduğu anlaşılmaktadır. Bu alacak miktarı (684.700,00-TL.) baz alındığında dahi taşınmazların … Asliye Hukuk Mahkemesi’nden talimatla aldırılan bilirkişi raporu ile ipotek tesis tarihine en yakın tarih olan 27/02/2009 satış tarihi itibariyle belirlenen toplam değeri olan 1.241.355,00-TL.’ye oranlaması yapıldığında; fahiş miktarda düşük kaldığı, aralarında neredeyse 2 kata yakın bir farkın bulunduğu, bu haliyle dahi ipoteğe konu alacak miktarının üzerine ipotek tesis edilen taşınmazın değerine göre orantısız miktarda düşük olduğu, yeni makul olmadığı anlaşılmıştır.
İİK.’nun 278. maddesinin 3. fıkrasının 2. bendinde; edimler arasında fahiş farkın bulunduğu hallerde yapılan tasarrufun bağışlama hükmünde sayılacağı ve bunun sonucu olarak da iptale tabi olacağı öngörülmüştür. Burada edimler arasındaki aşırı oransızlığa ilişkin hüküm, borçlu ile borçludan tasarrufa konu malı satın alan 3. kişi arasındaki tasarruflarda iptal nedenidir. Tasarrufun bu madde/bent uyarınca iptal edilebilmesi için, malın veya hakkın satış tarihindeki satış bedeli ile tasarruf tarihindeki gerçek değeri arasında aşırı oransızlık bulunması gerekir.
Somut olayda, Yargıtay bozma ilamında belirtildiği şekilde; davalı-borçlu ile davalı … Tic. A.Ş’nin ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılmasına karar verilerek, iptali istenilen ipoteğe konu alacağın miktarı, taşınmaz değerine göre oranı ve makul olup olmadığı tespiti bakımından ticari defterler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Davalı-borçlu …, mahkememizce yapılan ihtarata rağmen ticari defterlerini incelemeye sunmadığından ve yerinde inceleme de talep etmediğinden, mecburen sadece davalı şirketin (… A.Ş.) defterleri üzerinde inceleme yapılarak ek rapor aldırılmıştır. Bozma sonrası alınan ek raporlara göre ve yukarıda detaylı olarak açıklandığı üzere, iptali istenilen ipoteğe konu alacağın miktarının taşınmaz değerine oranla çok düşük olduğu ve makul olmadığı tespit edilmiş, İİK.’nun 278. maddesinin 3. fıkrasının 2. bendine göre de dava konusu ipoteğin geçersiz olduğu kanaatine varılarak 15/12/2008 tarihinde davalı … Tic.A.Ş lehine tesis edilen ipoteğin iptaline karar vermek gerekmiştir.
Dosyadaki tapu kayıtları ve diğer belgelere göre; davaya konu taşınmazların davalı-borçlu … tarafından 27/02/2009 tarihinde ipotekli ve hacizli olarak ipotek alacaklısı davalı şirketin (…A.Ş.’nin) yönetim kurulu başkanı ve genel müdürü olan …’a satıldığı anlaşılmıştır. Ayrıca bu satış işlemine ait tapu harç bedeli olan 15.000,00-TL., alıcı …’un yönetim kurulu başkanı ve genel müdürü olduğu davalı şirket tarafından davalı-borçlu …’in hesabına borç olarak kaydedilmiştir.
Dosyada alınan kök ve ek bilirkişi raporlarında; satışın yapıldığı tarih (27/02/2009) itibariyle davalı-borçlu …’in davalı şirkete borçlu olmadığı, bilakis davalı şirketten 310.266,51-TL. tutarında alacaklı bulunduğu tespit edilmiştir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, bozma sonrası alınan bilirkişi kök ve ek raporu, toplanıp değerlendirilen tüm delillere göre; davaya konu taşınmaz satış işleminin davalılardan … A.Ş.’nin alacağına karşılık şirket hakim ortağına yapılmış bir satış işlemi olması, davalı alıcı …’un aynı zamanda lehine ipotek tesis edilen davalı şirketin sahibi (yönetim kurulu başkanı ve genel müdürü) olması nedeniyle davalı-borçlu …’in durumunu bilmiyor olmasının ticari hayatın teamüllerine aykırı olması, İİK.’nun 279. maddesi uyarınca gayrimenkul devrinin mutad bir ödeme aracı olarak kabul edilmesinin mümkün olmaması, vadesi gelmemiş alacak için yapılmış olan satışın batıl olması, İİK.’nun 279’a göre bu şekilde yapılmış tasarrufların tamamının iptale tabi olması, alıcının ödemesi gereken tapu harcının dahi davalı şirketçe davalı-borçlunun cari hesabına borç olarak kaydedilmesinin hayatın oğlan akışına uymaması karşısında mahkememizce yapılan satışın gerçek anlamda bir satış olmadığı ve davacı alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla yapılmış göstermelik bir satış olduğu kanaatine varılarak taşınmazların dosya davalılarından …’a satışına dair işlemlerin (tasarrufların) da iptaline karar vermek gerekmiştir.
Netice itibariyle; somut davada yukarıda açıklanan hukuki nedenlerle tasarrufun iptali davasının kabul edilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmış ve dava konusu taşınmazlar üzerinde davalılardan … lehine tesis edilen dava konusu 15/12/2008 tarihli ipotek tesisi işlemleri ile aynı taşınmazların dosya davalılarından …’a satışına dair işlemlerin (tasarrufların) iptaline dair aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile;
… ili, … ilçesi, …, … köyü … ve … parsel sayılı taşınmazlar üzerinde davalılardan … lehine tesis edilen dava konusu 15/12/2008 tarihli ipotekler ile bu taşınmazların diğer davalı …’a yapılan satışına dair işlemlerin (tasarrufların) İPTALİNE, bu taşınmazlar üzerinde davacı tarafa … İcra Müdürlüğü’nün …Esas ve yine aynı İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyalarında alacağın tahsili amacıyla icra takibi yetkisi verilmesine,
2-Alınması gerekli 11.832,27-TL karar ve ilam harcının, 2.572,25-TL peşin yatırılan harçtan mahsubu ile kalan 9.260,02-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile maliyeye gelir kaydına (Mahkememiz 21/07/2014 tarihli, … Esas sayılı harç tahsil müzekkeremiz ile maliyeye bildirilen ve davalılardan tahsili istenilen 9.260,05-TL tahsil edilmiş ise yeniden harç tahsiline yer olmadığına),
3-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 20.405,36-TL vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından ilk kararda yapılan 5.382,00-TL ile bozma sonrası yapılan 550-TL bilirkişi ücreti ve 337,85-TL tebligat gideri olmak üzere toplam 6.269,85-TL’nin davalılardan alınıp davacıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalılardan … ve … vekilinin yüzüne karşı, diğer davalı …’in yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay’da temyiz yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu usulen anlatıldı.24/06/2020

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı