Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/646 E. 2019/459 K. 13.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/646 Esas
KARAR NO : 2019/459
DAVA : Şirket Müdürünün Görevden Alınması – Kayyımlık
DAVA TARİHİ: 13/07/2017
KARAR TARİHİ: 13/06/2019
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı… Şti.arasında 27/11/2015 tarihli protokol imzalandığını, akabinde dava dışı… A.Ş.’ne ait yetkilerin dava dışı … Şti.’ne devrine ilişkin 29/02/2016 tarihli ek protokol imzalandığını, davalı şirkette %50 ortak olan müvekkili dışındaki hisselerin … Otel’e müvekkilinin muvafakati doğrultusunda geçtiğini ancak, her iki şirkette de müdür ve imza yetkilisi olan davalı gerçek kişinin, devir işleminden sonra Maxima’daki hisseleri müvekkilinin muvafakati olmaksızın kendi şahsı adına devraldığını ve ilan ettirdiğini, protokol gereği otelin işletmesini yapma hakkı kendisine tanınan şirket müdürü davalı gerçek kişinin, kira borçlarını ödememesi nedeniyle şirketin tahliye noktasına geldiğini ve diğer yönden kusurlu işlemleri nedeniyle mal sahibine ceza kesilmesine sebebiyet verdiğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davalı gerçek kişinin davalı şirkette yönelik ağır kusuru ve suiniyetli işlemleri nedeniyle davalı şirket müdürlüğünden alınmasına, yerine geçici kayyum atanmasına ve müvekkilinin şirket müdürü olarak tayinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davacı arasında imzalanan 27/11/2015 tarihli protokol ve 29/02/2016 tarihli ek protokol uyarınca, müvekkili şirketin otel işletmeciliğini yapma hakkının dava dışı …Şti.’ne verildiğini, müvekkilinin protokol uyarınca üzerine düşen edimleri yerine getirdiğini ve ödemeleri zamanında yaptığını ancak, davacının ruhsat alma yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davacının üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmemesinden kaynaklı otelin kapatılma durumuna geldiğini ve müvekkili şirketin bu sebeple zarara uğradığını, bu nedenle müvekkili şirket müdürü gerçek kişinin yerine kayyım atanmasının ve müdür olarak davacının görevlendirilmesinin talep edilemeyeceğini, şirket müdürünün azli için haklı sebep bulunmadığını, kaldı ki ortaklar arasındaki uyuşmazlığın hiçbir suretle kayyım atanmasını gerektirecek bir durum olmadığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
Dava; limited şirket müdürü davalı şahsın şirket müdürlüğünden azli ile yerine kayyım atanarak davacının şirket müdürü olarak tayini istemine ilişkindir.
Davalı şirket merkezinin mahkememiz yetki sınırlarında (…) olması nedeniyle taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine göre HMK’nun 14/2 maddesi gereğince işbu davaya bakmaya mahkememiz kesin yetkili olup, dava 6102 sayılı TTK’nun 1521.maddesi gereğince basit yargılama usulünce incelenip sonuçlandırılmıştır.
Uyuşmazlığa uygulanması gereken TTK’nun 630.maddesi; “Genel kurul, müdürü veya müdürleri görevden alabilir, yönetim hakkını ve temsil yetkisini sınırlayabilir. Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur. Görevden alınan yöneticinin tazminat hakları saklıdır.” hükmünü içermektedir.
Şirket müdürünün yetkilerinin geri alınması ve sınırlandırılmasında; genel kurulun birçok kez kanuna aykırı şekilde toplantıya çağrılması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlali, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kar payının sürekli azalması, ortaklar arasındaki şiddetli geçimsizlik, şirketin devamlı olarak kar getirmemesi, şirketin amacının gerçekleşmesinde ekonomik ve hukuki imkansızlık, kanun esas sözleşme ve genel kurul kararlarının yerine getirilmemesi veya sürekli şeklinde ihlali, uzun yıllar ciddi bir faaliyetin olmaması gibi hususlar sayılmıştır.
TTK’nun 614.maddesi; “Her ortak, müdürlerden, şirketin bütün işleri ve hesapları hakkında bilgi vermelerini isteyebilir ve belirli konularda inceleme yapabilir.” hükmünü içermektedir.
Görüldüğü üzere, TTK’nun 630.maddesi gereğince davalı şirket müdürünün yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılması için haklı nedenlerin bulunup bulunmadığının kanıt yükümlülüğü, iddiayı ileri süren davacı ortağa aittir.
Uyuşmazlığın niteliği itibari ile çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden davalının yönetim hakkının ve temsil yetkisinin kaldırılması veya sınırlandırılması koşullarının bulunup bulunmadığı, kayyım atanma koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda bilirkişi kurul raporu alınmasına karar verilerek, getirtilen-sunulan belgelerle birlikte dosya konusunda uzman bilirkişi SMMM … ile …’a tevdi edilmiş, adı geçen bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 20/02/2019 tarihli bilirkişi raporunun dosya arasında olduğu görülmüştür.
Alınan bilirkişi kurulu raporunda özetle; davalı şirket ortaklarının, davacı ile davalı gerçek kişi olduğu, davalı gerçek kişinin davalı şirkette münferiden imza yetkisine sahip olduğu, dava dışı şirketlerle davacının bağlantısının bulunmadığı, davalı gerçek kişinin davalı şirket müdürlüğünden azledilmesi sonucunu doğuracak koşulların oluşmadığı, bu nedenle şirkete kayyım atanması taleplerinin yerinde olmadığı bildirilmiştir.
Alınan bilirkişi kurulu raporu gerekçeli, denetlenebilir, dosya içeriğine uygun ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğünden, davacı taraf itirazları yerinde görülmemiş, mahkememizce de benimsenmiş ve hükme esas alınmıştır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, alınan ve benimsenen bilirkişi kurulu raporu, getirtilip-sunulan belgeler ve toplanıp değerlendirilen tüm delillere göre; davacı tarafça ileri sürülen nedenlere dayalı olarak şirket müdürü davalı gerçek kişinin, şirket müdürlüğünden azli ile davalı şirkete kayyım atanması talep edilmiş ise de; benimsenen bilirkişi kurulu raporunda da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, davalı şirket müdürünün azlini gerektirecek koşulların oluşmadığı, şirket müdürünün azline ilişkin ileri sürülen nedenlerin haklı sebep olarak sayılamayacağı anlaşılmaktadır. Dolayısı ile TTK nın 630. maddesinde öngörülen şirket müdürünün azli için haklı nedenlerin bulunmadığı ve şirkette organ yokluğu da olmadığı, dolayısı ile kayyım atanmasının gerekmediği anlaşıldığından davanın reddine ilişkin aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 44,40-TL karar ve ilam harcından 31,40-TL peşin harcın mahsubu ile geriye kalan 13,00-TL harcın davacıdan alınıp maliyeye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 2.725 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafça yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzünde, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkca okunup, usulen anlatıldı.
Başkan …
¸e-imzalı
Üye …
¸e-imzalı
Üye …
¸e-imzalı
Katip …
¸e-imzalı
Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.