Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/588 E. 2018/277 K. 29.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/588 Esas
KARAR NO : 2018/277
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 21/06/2017
KARAR TARİHİ : 29/03/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalının maliki olduğu … plakalı aracın sigortacısı olduğunu, 14/11/2015 tarihli sigortalı aracın karıştığı trafik kazasına istinaden vefat eden …’ın mirasçılarına 11/11/2016 tarihinde 145.189 TL tazminat ödendiğini, davalının kazada %100 kusurlu ve kaza esnasında alkollü olduğunu, ZMSS kapsamında davalıya rücu hakkı bulunduğunu, davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasında başlatılan icra takibine davalı tarafça itiraz edildiğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle itirazın iptaline, takibin devamına, davalının icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı davaya cevap vermemiştir.
Dava; Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı tarafından, sigortalı aracın karıştığı kaza nedeniyle 3.kişiye verilen ve tazmin edilen zararın, sigortalıdan rücuan tahsili için girişilen ilamsız icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
2918 sayılı Yasanın 85 ve devam maddeleri gereğince bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur. Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır. Yasa gereğince işleten, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olmakla, Yasanın 3.maddesinde tanım çerçevesinde, sürücü ve şoför aracı sevk ve idare eden kişi; araç sahibi araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişi; işleten ise araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Buna göre, kural olarak zarar gören, sürücünün trafik kazasının oluşmasında kusurlu bulunması durumunda Borçlar Kanunu’nun 49.maddesine göre sürücüye, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1 maddesi hükmünce de motorlu araç işletenine karşı dava açabilecektir. Sürücü ile araç işletenin sorumluluğu BK md 61 anlamında dayanışmalıdır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, 9. Bası, s. 631 vd.; Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10, Baskı, s. 264 vd). 2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanunun 85.maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiş olup, bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı Yasa’nın 85/1. maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı Yasa’nın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Anılan yasal hükümlerden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir.
İşletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91. maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkindir.
… Yönetmeliğinin 9. maddesi uyarınca, sigortalının veya sigortayı yaptırmakla sorumlu olanın tespit edilememesi durumunda kişiye gelen bedensel zararlar için, rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için, sigorta şirketinin malî bünye zaafiyeti nedeniyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi ya da iflası halinde ödemekle yükümlü olduğu maddi ve bedensel zararlar için …na başvurulabilir.ZMSS Genel Şartlarının 1. maddesi gereği de, sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.
6098 sayılı Yasanın 49 ve devam maddeleri gereğince kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler. Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir.
6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartlarından olup 115.madde gereğince de Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
Aynı yasanın 137 ve devam maddeleri gereğince dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir. Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir. Yasanın 138.maddesi gerekçesinde de belirtildiği üzere yargılamada usule ilişkin iddia ve savunma sebeplerinin hallinden sonra işin esasına girilerek uyuşmazlık çözümlenir. Usule ilişkin hususlar ya dava şartıdır ya ilk itiraz niteliğindedir. Usule ilişkin hususlar şekli nitelik taşıdığından yargılamanın başında dosya üzerinden de incelenerek karar bağlanabilir. Ancak Mahkeme kararını vermek için tarafların dinlenmesine ihtiyaç duyuyorsa bunu da tahkikat aşamasında değil ön inceleme oturumunda yapacaktır. Aynı husus Yasanın 140/1.maddesinde de belirtilmiş olup ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için hakimin gerekli gördüğü takdirde tarafları dinleyebileceği hükme bağlanmıştır.
Dava tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı Yasanın 4 ve 5.maddesi gereğince her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu Kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4 üncü madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılır. Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.
Yasal düzenleme gereğince bir davaya Asliye Ticaret Mahkemesinde bakılabilmesi için 6102 sayılı Yasada düzenlenen hususlardan doğmuş bir dava olması veyahut her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan bir dava olması gerekir.
Somut olayda, mahkemenin görevini belirlerken, taraflar arasındaki uyuşmazlığın hangi hukuki sebebe dayandığına bakmak gerekir. Hukuki dayanakları yukarıda yazılan eldeki dava 6098 sayılı Yasanın 49 ve devam maddelerinde düzenlenen haksız fiilden kaynaklanmaktadır.
Her ne kadar trafik kazasından kaynaklanan davalara ilişkin olarak Yargıtay …Hukuk Dairesinin 16/10/2017 tarih, … esas ve … karar sayılı ilamında “zorunlu sigortanın 6102 sayılı TTK’da düzenlenmesine ve aynı Kanunun 4.maddesi uyarınca bu kanunda düzenlenen işlerden kaynaklanan hukuk davalarının ticari dava niteliğinde olduğunun kabul edilmesine göre, ticari dava niteliğindeki uyuşmazlığın ticaret mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği” veya Yargıtay …Hukuk Dairesinin 14/06/2017 tarih, … esas ve …karar sayılı ilamında “sigorta hukuku 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6.kitabında 1401 ve devamı maddelerinde, zorunlu sorumluluk sigortası ise 1483 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu durumda Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlardan olması nedeniyle dava TTK 4/1-a maddesi gereği mutlak ticari dava olup 5/1 maddesi gereği asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılıp sonuçlandırılması gerektiği” belirtilmiş ise de eldeki davada 6102 sayılı Yasada düzenlenen sigorta hukukunun uygulanma yeri bulunmamaktadır ve bu hükümler de uygulanmamaktadır. Yukarıda ayrıntılı olarak yazıldığı üzere eldeki davada uygulanacak hükümler Karayolları Trafik Kanunu ile Türk Borçlar Kanununda düzenlenmiştir. Taraflardan birinin sigortacı olması, davanın dayanağının haksız fiil olmasını değiştirmeyecektir. Zaten yargılama yapılırken de 6102 sayılı Yasanın hükümleri uygulanmayıp tamamen 2918 ve 6098 sayılı Yasa hükümlerine göre yargılama yapılmakta ve hüküm verilmektedir.
Görevli mahkemenin tayininde tarafların sıfatlarının değil, taraflar arasındaki temel uyuşmazlığın esas alınması gerektiği pek çok Yargıtay kararında belirtilmiştir. Örneğin, Yargıtay …Hukuk Dairesinin 03/10/2016 tarih,… esas ve … karar sayılı ilamı; 01/10/2015 tarih, …esas ve … karar sayılı ilamı; Yargıtay …Hukuk Dairesinin 12/12/2017 tarih, … esas ve … karar sayılı ilamı; 29/03/2017 tarih, … esas ve … karar sayılı ilamı; Yargıtay …Hukuk Dairesinin 26/04/2017 tarih, … esas ve … karar sayılı ilamı; 16/02/2017 tarih, … esas ve … karar sayılı ilamı; Yargıtay …Hukuk Dairesinin 26/01/2017 tarih, … esas ve … karar sayılı ilamında tarafların sıfatlarına bakılmaksızın, uyuşmazlığın kiralama sözleşmesinden kaynaklanması nedeni ile görevli Mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu belirtilmiştir. Üstelik bu ilamların bir kısmında, davada kambiyo senedine dayanılmasına rağmen, uyuşmazlığın temeli yönünden değerlendirme yapılmıştır.
Trafik kazalarında sorumlular ayrık durumlar dışında genel olarak işleten, sürücü ve sigortacıdır (2918 sayılı Kanun madde 3, 85, 91 ve devamı ) Zarar görenler ortaklaşa ve zincirleme sorumluluk kurallarına dayanarak, aynı davada bunların hepsini dava edebilecekleri gibi, yalnız birini de dava edebilirler. Trafik kazası ölümle veya bedensel zararla sonuçlanmış ise davalı ister işleten veya sürücü olsun, ister tek başına sigorta şirketi dava edilsin, her zaman ve her durumda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Çünkü ölüm sonucu destekten yoksun kalma veya bedensel zararlar nedeniyle tazminat davalarının yasal dayanağı Ticaret Kanunu değil Borçlar Kanunu hükümleridir. (6098 sayılı TBK 53,54,55 ve 818 sayılı BK 45,46). Özel Dairelerin uygulaması nedeni ile aynı olay için iki ayrı mahkemenin görevli sayılması durumu ortaya çıkmakta olup, işleten, araç sahibi, sürücü gibi sorumlular için Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olurken; sigorta şirketleri için Ticaret Mahkemeleri görevli sayılmaktadır. Kazaya karışan araç ticari araç olsa dahi eğer ölüm veya bedensel zararlar nedeni ile tazminat istenmişse bu bir ticari dava değil bir hukuk davasıdır. Davalılar arasında işleten ve sürücü yer almayıp, yalnızca sigorta şirketinin dava edilmesi durumunda dahi tazminat isteğinin yasal dayanağı Borçlar Kanunu hükümleri olduğundan ve zarar görenler ile sigorta şirketi arasında ticari ilişki bulunmadığından görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Esasen Zorunlu Trafik sigortası da 2918 sayılı Yasada düzenlenmiş bir husustur. …, Trafik Kazalarında Tazminat ve Sigorta Hukuk ve Ceza Sorumluluğu, 1.baskı, sayfa 294 ve davamı.
Dava dayanağı TTK’da düzenlenen bir husus olmadığından davanın mutlak ticari dava olmasından söz edilemeyeceği, davanın dayanağını 6098 sayılı Yasadan alması ve taraflardan birinin sigorta şirketi olması durumunun, davanın, taraflarından bağımsız olan hukuki dayanağını değiştirmeyeceği, aksi kabulün tarafların sıfatlarına göre görevli mahkemenin belirlenmesi sonucunu doğuracağı ki, görevli mahkemenin tarafların sıfatlarına göre değil, taraflar arasındaki uyuşmazlığa göre belirleneceği, somut durumda da trafik kazası nedeniyle tazminat sorumluluğunun haksız fiilden kaynaklandığı, nitekim trafik kazası uyuşmazlıklarının haksız fiil esasına dayandığının yukarıda belirtilen Yüksek Mahkemelerin rücuen açılan tazminat davalarına ilişkin kararlarında da açıkça belirtildiği, Mahkemece yargılama yapılırken, tazminatın biçimi ve kapsamı belirlenirken, 6102 sayılı Yasanın değil; 2918 sayılı Yasa da atıf yapılan 6098 sayılı Yasanın uygulanacağı, zorunlu trafik sigortasının da 2918 sayılı Yasada düzenlendiği, bu itibarla kazaya karışan araç sürücüsü ile işletenin 3.kişiye verdikleri zarar nedeniyle Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı tarafından giderilen zararın, işleten ve sürücüden rücuan tahsili istemlerinin de bu kapsamda değerlendirilmesinin gerektiği; dolayısıyla bu nitelikteki eldeki davanın da Mahkememizin değil, genel Mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemelerinin görev alanına girdiği kanaati ile haksız fiil esasına dayalı eldeki davada görevsizlik kararı verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın görev dava şartı yokluğundan usulden reddine,
2-Görevli mahkemenin İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna,
3-HMK’nın 20/1 maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra 2 haftalık süre içerisinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesinin gerektiğine, başvurulduğunda dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, aksi halde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-Harç ve yargılama giderinin görevli mahkemece değerlendirilmesine, HMK 331/2. maddesi gereğince davaya başka bir mahkemede devam edilmediği taktirde talep halinde harç ve yargılama giderinin ve gider avansının harcanmayan kısmının mahkememizce karar altına alınmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkcı okundu, usulen anlatıldı.
Katip …
¸e-imzalı
Hakim …
¸e-imzalı
Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.