Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/546 E. 2021/312 K. 27.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/546 Esas
KARAR NO:2021/312

DAVA:Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:09/06/2017
KARAR TARİHİ:27/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA DİLEKÇESİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davaya konu borçtan dolayı …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı ile aralarında mal alışverişi yapıldığını ve yapılan alışveriş neticesinde davalının mal teslimi, müvekkilinin de teslim edilen malın bedelini ödeme borcu altına girdiğini, teslim edilecek mal …’da üretilen mal olarak anlaşılmasına rağmen Türkiye’de üretilen ancak … kaşesi basılan mal teslim edildiğini, bu durumda müvekkilinin iş yaptığı kişilere karşı zor duruma düştüğünü ve aldığı işlerin çoğunu kaybettiğini, … kaşesi sebebiyle malların kalitesinin ancak belli bir kullanımdan sonra ortaya çıktığından elde kalan malların iade işleminin yapıldığını ve uğranılan zararların karşılanmasının talep edildiğini söz konusu malların 30/05/2016 tarihinde şirket çalışanı …’a teslim edildiğini, daha sonra delil olarak sundukları 01/10/2016 tarihinde iade faturası kesildiğini, yanıltma sebebiyle uğranılan zararlar ile beraber iade edilen mallar da göz önünde bulundurulduğunda taraflar arasında borç alacak ilişkisinin sona erdiğini, buna rağmen davalı tarafça müvekkili hakkında 46.643,30 TL’lik takip yapıldığını beyanla anılan takip dosyasında belirtilen 46.643,30 TL’lik davalı’ya borçlu olunmadığının tespitine, işbu dava sonuna kadar İİK 72/2’ye göre İcra veznesine yatırılacak bedelin davalıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesine, takibin kötü niyetli olmasından dolayı %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP DİLEKÇESİ:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı yan tümüyle haksız ve kötü niyetli olup iş bu davayı kabul etmediklerini, müvekkili ile davacı yan arasındaki ticari ilişki sebebiyle müvekkilinin kendisine ödenmeyen alacakları mevcut olup müvekkilinin bu sebeple …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, ödeme emri davacıya 07/09/2016 tarihinde tebliğ edilmiş olup davacı tarafından yasal süresi içinde herhangi bir itiraz da ileri sürülmediğini, icra takibine itiraz edilmemesi ile takip kesinleşmiş ve icra takibine devam edildiğini, ancak davacı haksız ve kötü niyetli olarak ayrıca icra takibinden aylardır haberdar olmasına karşın … plakalı araçlarının satışa çıkarılarak alacağın tahsil aşamasına gelmesi üzerine iş bu davayı açarak müvekkilinin alacağının tahsilini engellemeye çalışmakta olduğunu, davacı taraf kötü niyetle hareket etmekte olduğunu, davacı taraf dava dilekçesinde teslim edilecek mallar ile ilgili olarak malların ayıplı olduğuna ilişkin bir kısım iddialarda bulunmuş ise de bu iddialar gerçeği yansıtmamakta olduğunu, davacı tarafın iddialarının kabulü mümkün olmayıp , tüm bu hususlar ticari defter ve kayıtların incelenmesi ile de ortaya çıkacağını, açıklanan nedenlerle davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin reddine, davanın esastan reddine, haksız ve kötü niyetle açılan iş bu dava sebebiyle davacı-borçlunun alacağın %20’sinden aşağı olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Dava ayıplı ifa nedeni ile davalı yana borçlu olunmadığının tespitine dair 2004 sayılı İİK’nun 72. Maddesi gereği icra takibinden sonra açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkememizce davaya konu olarak …. İcra Müdürlüğünün … Es. Sayılı takip dosyasının UYAP sureti, … ya yazılan müzekkere cevabı, dinlenen tanık beyanları celp edilip incelenmiştir.
Mahkememizin 16/05/2018 tarihli celse dört nolu ara karar gereğince iddia, savunma, toplanan deliller ve tarafların ilişki dönemine ait taraf ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, bilirkişi olarak konusunda uzman SMMM … seçilmiş, adı geçen bilirkişice sunulan 15/03/2019 tarihli bilirkişi raporunun dosya içerisinde olduğu görülmüştür.
Bilirkişi raporunun tetkikinde, davacı şirketin 2015 yılına ait ibraz ettiği ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırılmış olduğu, defterlerin birbirini teyit eder şekilde tutulduğu, kayıtların düzenli ve yasalara uygun tutulduğu, ticari defterlerin kapanış tasdiklerinin mevcut olmadığı, ticari defterlerin HMK 222 maddesi uyarınca sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu, davalı şirketin 2015-2016 yılına ait ibraz ettiği ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırılmış olduğu, defterlerin birbirini teyit eder şekilde tutulduğu, kayıtların düzenli ve yasalara uygun tutulduğu, ticari defterlerin HMK. 222 maddesi uyarınca sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu, davacı şirketin 2015 yılı ticari defterlerine göre davacı şirketin takip tarihi itibariyle davalı şirkete 14.216,70 TL borçlu olduğu, davalı şirketin sahibi lehine delil niteliği bulunan 2015-2016 yılı ticari defterlerine göre, davalı şirketin takip tarihi itibariyle davacı şirketten 46.643,30 TL alacaklı olduğu, taraflar arasındaki cari hesap uyuşmazlığının davacı şirket tarafından davalı şirkete düzenlenen 01.10.2016 tarih 024812 numaralı 8.929,44 TL, 01.10.2016 tarih 024813 numaralı 23.492,15 TL tutarındaki 2 adet iade faturasından kaynaklandığı, davacı şirketin beyanı ve itirazı doğrultusunda dosya kapsamında yer alan “Yılsu Firması Çalışan …” ile düzenlenen ve dosyada fotokopisi yer alan iade ürün teslimine ilişkin doküman da davalı şirkete ait kaşe imzanın mevcut olmadığı, iade irsaliyesi düzenlenmediği, tutanakta imzası yer alan …’a ilişkin dosya kapsamında davalı şirket çalışanı olup olmadığı tespit edilemediği, davacının iddiası yönündeki ürünlerin ayıplı olduğu hususunda uzmanlık alanında olmaması sebebiyle ürünlerin ayıplı olup olmadığının tespitinin mümkün olamayacağı, dosya kapsamında yer alana tutanağın mahkeme tarafından geçerli sayılması durumunda davacı şirketin 14.216,70 TL borçlu olduğu ancak, davacı şirketin iade ürünlere ilişkin irsaliye düzenlemediği, dosya kapsamında yer alan tutanağın mevcut eksiklikler nedeniyle (Davalı şirkete ait kaşe imzanın mevcut olmadığı ve …’ın davalı şirketin çalışanı olup olmadığı hususunda tespit yapılamadığından) davacı şirketin davalı şirkete 46.643,30 TL borçlu olduğu sonucuna varıldığı kanaatiyle rapor alınmıştır.
HUKUKİ NİTELENDİRME DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava ayıplı ifa nedeni ile davalı yana borçlu olunmadığının tespitine dair 2004 sayılı İİK’nun 72. Maddesi gereği icra takibinden sonra açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
Somut olayda; davacı, davalı ile …’da üretilen ürünlerin alım satımı konusunda anlaştıklarını, davalının …’da üretilene ürünler yerine Türkiye’de üretilen ürünlerin kendilerine teslim edildiğini, ürünlerin gereken özellikleri taşımadığının kullanım ile anlaşıldığının, davalı yana ürünlerin iade edilmesine rağmen davalının ürün bedellerinin tahsili için icra takibine giriştiğini belirterek satılan ürünlerde ki ayıp nedeni ile davalı yana borçlu olmadığının tespiti talepli eldeki menfi tespit davasını açtığı anlaşılmıştır.
Tarafların tacir olması nedeni ile olaya uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nın 23/1-c maddesine göre , malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır. Anılan TBK’nın 223/2. Maddesine göre ise, alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.
Yukarıda anılan kanuni düzenlemeye göre, davacı almış olduğu ürünlerdeki ayıp teslim sırasında açıkça belli ise teslimden itibaren iki gün içerisinde, açıkça belli değilse teslimden sonra 8 gün içerisinde sekiz gün içinde malı inceleyip ayıp bulunması halinde bunu satıcıya bildirmekle, eğer satılandaki ayıp gözden geçirmekle tespit edilemeyecek bir ayıp ise ve sonradan ortaya çıkarsa derhal satıcıya bildirmekle yükümlüdür.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur.
İspat yükünü düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 190. maddesi de “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” hükmünü içermektedir.
Üründe bulunan ayıbı ve ayıp nedeni ile gerekli ihbar yükümlülüğünü yerine getirdiğini ispat yükü davacı alıcı üzerindendir. Davacı ürünleri davalı yan çalışanına iade ettiğini iddia etmiş, mahkememizce dinlenen davalı yan çalışanı da ürünlerin davalı adına kendisine teslim edildiğini duruşmada beyan etmiş ise de, davalı yan ürünlerin kendisine iade edilmediğini beyan etmiştir. İspat yükü üzerinde bulunan davacı yukarıda anılan süre de usule uygun şekilde davalı yana ayıp ihbarında bulunduğunu ispat edebilmiş değildir. Mallar iade edilmiş olsa bile bu durum tek başına ayıbın ve ayıp ihbarı için yeterli değildir. Davacı taraf üzerine düşen ispat yükünü yerine getiremediğinden davanın reddine karar verilmiştir.
KARAR : Gerekçede açıklandığı üzere;
1-)Davanın REDDİNE
2-)Mahkememizin 14.07.2017 tarihli ihtiyati tedbir kararı ile icra takibinin durdurulmasına karar verildiği anlaşıldığından alacağın %20’si oranında hesaplanan 9.329,26 TL icra inkar tazminatının davacıdan alınarak davalı yana ödenmesine
3-)Alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin ödenen 796,56 TL harcın mahsubu ile bakiye 737,26 TL harcın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine
4-)Davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına
5-)Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereği hesap olunan 6.863,62 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı yana ödenmesine
6-)Gider avansı bakiyesinin karar kesimleştiğinde yatıran tarafa iadesine
Dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/04/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır