Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/407 E. 2020/310 K. 08.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/407
KARAR NO:2020/310

DAVA:Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:25/04/2017
KARAR TARİHİ:08/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı kargo şirketinde yönetici sıfatı ile çalışmakta iken işini bırakarak yine davalı şirket ile 22/03/2012 tarihinde … ili, … ilçesi, … bölgesinde geçerli olmak üzere … Acentelik Sözleşmesi ve ekleri olan Cari Hesap Sözleşmesi ile alt kira sözleşmeleri imzalayarak, davalı şirketin şubesi vasfında olmak üzere … acentesini davalı şirketten devraldığını, böylece taraflar arasında acentelik ilişkisi başladığını, acentelik sözleşmesi ve eki niteliğindeki cari hesap protokolüne göre müvekkiline temelde 2 ayrı kalemde ödeme yapılacağının, bunlardan birinin sabit gider kalemleri olan; işçi ücretleri, … ödemeleri, kira, aidat ve stopaj giderleri ile yakıt giderleri vs. kalemleri kapsayan ücret ödemesi, diğerinin ise yapılan işler karşılığında elde edilen cironun yüzdesi üzerinden hesaplanan ücret ödemesi olduğunu, müvekkilinin 22/03/2012 tarihinden itibaren davalı tarafça sözleşme ve eklerindeki şertlara uyulacağı inancıyla canla başla çalışılarak devraldığı şubenin müşteri sayısını ve cirosunu %200 dolayında artırdığını, sabit gider maliyetleri olan işçi ücretleri, … primleri, kira, aidat, stopaj, yakıt vs. giderlerin yıllar içinde sürekli ve ciddi bir artış göstermesine karşın davalı tarafın acentelik sözleşmesi ile ek cari hesap protokolü uyarınca taahhüt ettiği ödeme artışlarını yapmadığını, davalı tarafın yaptığı ödemeleri sabit tuttuğunu ve maliyetleri dolaylı olarak müvekkilinin kar payından karşılamayı seçtiğini, acentelik ilişkisi kendisi için çekilmez hale gelen müvekkilinin 10/01/2017 tarihinde … yevmiye numarası ile … Noterliği’nden davalıya keşide ettiği ihtarnamede davalıya 3 ay süre vererek acentelik sözleşmesini olağan fesih yolu ile feshettiğini, ancak davalı tarafça müvekkiline gerekli ödemelerin halen yapılmadığını belirterek, her bir kalemi belirsiz alacak davası şeklinde olmak üzere şimdilik; 10.000,00-TL. denkleştirme bedeli, 5.000,00-TL. işçi ücret güncelleme farkı, 3.000,00-TL. kira güncelleme farkı, 1.000,00-TL. mazot güncelleme farkı ve fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak üzere tamamlanmış işlerden bakiye 40.000,00-TL. ödenmemiş acentelik ücreti olmak üzere toplam 59.000,00-TL.’nin davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalı karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde özetle; tacir olan taraflar arasında akdedilmiş olan Acentelik Sözleşmesi’nin 40. maddesi uyarınca, acente ile … arasında çıkacak ihtilaflarda …’nun defter ve kayıtlarının geçerli ve kesin delil olacağı hususunda düzenleme bulunduğunu, sözleşmedeki bu hükmün HMK.’nun 193. maddesi uyarınca geçerli bir delil sözleşmesi olup sözleşmenin taraflarını bağladığını, bu nedenle müvekkili davalı şirketin defter ve kayıtlarının kesin delil niteliğini haiz olduğunu, müvekkili şirket ile davacı arasında 22/03/2012 tarihinde imzalanan Acentelik Sözleşmesi, Acentelik Sözleşmesi Ek Protokolü, Cari Hesap Sözleşmesi niteliğindeki Ek Protokol, Alt Kira Sözleşmeleri ve … ile müvekkili şirketin … Müdürlüğü’ne bağlı … İrtibat Bürosu (Şubesi)’nin davacıya acente olarak devredilerek davacının işletmesine bırakıldığını, ortada fesih için haklı bir neden olmamasına karsın davacı tarafından tamamen keyfi olarak 10/01/2017 tarihinde … Noterliği’nin … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile acenteliği tek taraflı olarak feshettiğini, davacının fesih beyanı ve talebi üzerine şubenin 01/02/2017 tarihinde davalıdan geri devralındığını, feshin bozucu yenilik doğurucu bir hak olduğunu, fesih hakkının bir kere kullanılmakla hüküm ve sonuçlarını doğuracağını ve geri alınamayacağını, bu nedenle fesih iradesi açıklandığı zaman gösterilen fesih nedenleri ile artık tarafların bağlı olduklarını ve fesih nedenlerinin sonradan değiştirilmesinin mümkün olmadığını, davacının dava dilekçesinde öne sürdüğü fesih gerekçelerini acentelik ilişkisi sürerken hiçbir şekilde dile getirmediğini, davacının sözleşmeyi tamamen kendi isteği ile ve hiçbir gerekçe göstermeksizin feshettiğini, hiçbir gerekçe gösterilmeksizin tek taraflı olarak yapılan feshin haklı fesih niteliği taşımadığını, öte yandan davacının işlettiği acentede çeşitli tarihlerde yapılan denetimlerde davacının birtakım suistimallerinin tespit edilmiş olduğunu, bunların dahi Acentelik Sözleşmesi’nin 20. maddesi uyarınca sözleşmenin müvekkili şirkete haklı nedenle sözleşmeyi derhal fesih hakkı tanıdığını, kasa açığı, mutabakat farkları ve Acentelik Sözleşmesi uyarınca acenteye yansıtılması gereken tüm giderler doğrultusunda yapılan hesaplama sonucunda müvekkili şirketin davacıdan olan alacağının tahsili amacıyla … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası ile davacı aleyhinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını, yapılan takip üzerine davacı tarafından … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. ve … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyaları ile menfi tespit davası ikame edilmiş olduğunu, davacının denkleştirme (portföy) tazminatı talebinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, davacı tarafça acentelik sözleşmesi haklı bir neden olmaksızın, keyfi ve tek taraflı olarak feshedilmiş olduğundan ve müvekkili şirketin de herhangi bir kusuru bulunmadığından, denkleştirme tazminati talep edilmesinin mümkün olmadığını, ortada hiçbir haklı gerekçe yokken sözleşmenin acente tarafından olağan fesih yoluyla sonlandırılmasının ise hakkaniyet ilkesi gereği acenteye denkleştirme tazminatı ödenmesine engel teşkil ettiğini, davacının dava dilekçesinde basiretli bir tacirden beklenmeyecek derecede bilgisiz ve ilgisiz ifadelere yer vermiş olduğunu, davacı ile müvekkili şirket arasında akdedilmiş olan acentelik sözleşmesinin, pek çok konuyu ve bu kapsamda taraflara düşen hak ve yükümlülükleri tafsilatlı olarak düzenleyen ve süresiz olarak akdedilmiş bir sözleşme olduğunu, işin gerektirdiği şekilde işi, işyerini ve çalışan personel sayısını ayarlama ve organize etme sorumluluğunun sözleşme hükümleri gereğince acentenin kendisine ait olduğunu, bağımsız bir tacir olan acentenin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir işadamı gibi hareket etmesi gerektiğini, tacir olan davacının bağıtladığı acentelik sözleşmesinde kararlaştırılan düzenlemelerin hüküm ve sonuçlarını bilip anlayabilecek durumda olduğunu, müvekkil şirket ile davacı acente arasında akdedilen sözleşme dışında bir iş yapılmadığını, gerek sözleşmenin imzalanma aşamasında gerekse uygulanması sırasında müvekkili şirketçe davacı acenteye her türlü bilgi ve desteğin sunulduğunu, davacının masraf güncellemesi yönündeki taleplerinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin eki niteliğindeki cari hesap protokolü gereğince aylık acente masraflarının belirlenmesi yetkisinin münhasıran müvekkili şirkete ait olduğunu, buna göre masrafların artış ya da eksilişine karar verecek tarafın müvekkili … olduğunu, bu anlamda müvekkili şirkete sözleşme ve kanun kapsamında masraf ödeme veya güncelleme yapma kapsamında herhangi bir mükellefiyet yüklenmiş olmadığını, taraflar arasındaki cari hesap protokolünün 4. maddesi uyarınca acentenin de fikri alındıktan sonra söz konusu değişimlere bağlı artış veya eksilişlerin masraf tutarına eklenmesi veya çıkarılması konusundaki nihai karar merciinin müvekkili şirket olduğunu, buna karşın acenteliğin ilk yıllarında destek amaçlı yapılan ödemelerin tamamen taraflar arasındaki iyiniyete dayalı olduğunu ve yapılan işbu ödemelerin acenteye tanınmış bir hak niteliğinde olmadığını, müvekkili şirket tarafından masraf güncellemesi yapılması zorunluluğunun bulunmadığını, zira Acentelik Sözleşmesi uyarınca davacıya yapılması gereken tek ödemenin hakediş ödemesi olduğunu, davacının iddialarının aksine müvekkili şirketin masrafları ödeme ve güncelleme mükellefiyetinin bulunmadığını, dolayısıyla davacının bu yöndeki iddiasının da yersiz ve dayanaksız olduğunu, davacı tarafından hukuki nedeni gerekçesi hiçbir şekilde açıklanmayan ve talep konusu tam olarak anlaşılamayan tamamlanmış işlerden bakiye 40.000,00-TL. ödenmemiş acentelik ücretine yönelik talebinin de hukuki mesnetten uzak ve haksız olduğunu, davacıya tüm hakedişlerinin sözleşme hükümlerine uygun olarak tam ve zamanında ödenmiş olduğunu, müvekkili şirketin davacıya hiçbir borcunun bulunmadığını, aksine müvekkili şirketin davacıdan alacaklı olduğunu belirterek dilekçede açıklanan nedenlerle davacının haksız, yersiz ve dayanaksız taleplerinin tümünün reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalı karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava; taraflar arasında akdedilen acentelik sözleşmesinin davacı tarafça feshedilmesi nedeni ile davacının anılan acentelik sözleşmesi ve eklerinden kaynaklanan denkleştirme bedeli, işçi ücretleri güncelleme farkı, kira güncelleme farkı, mazot güncelleme farkı ile tamamlanmış işlerden dolayı ödenmemiş bakiye acentelik ücretine yönelik tazminat taleplerini içeren alacak davasıdır.
Davacı taraf delil olarak; tarafların ticari defter ve kayıtları, ihtarname, acentelik ilişkisine ait belgeler, HMK.’da sayılan tüm deliller ile her türlü kayıt ve belgelere dayanmıştır.
Davalı taraf ise delil olarak; acentelik sözleşmesi ve ekleri, cari hesap sözleşmesi ve ekleri, zeyilnameler, muvaffakatname, acente devir-teslim tutanakları, tutanaklar, şirket içi yazışmalar ve ihtarlar, … Noterliği’nin 10/01/2017 tarihli – … yevmiye numaralı ihtarnamesi, acente geri devir-teslim tutanakları, ödeme dekontları ve makbuzlar, emsal mahkeme kararları, ticari defter ve kayıtlar, … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, … ATM.’nin … Esas sayılı dosyası, … ATM.’nin … Esas sayılı dosyası, bilirkişi incelemesi, tanık beyanı ve diğer tüm yasal delillere dayanmıştır.
İddia, savunma, toplanan deliller, tüm dosya kapsamında mevcut belgeler ile her iki tarafa ait ticari defter ve kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak üzere mahkememizce 15/11/2018 tarihli duruşmada bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir. Sonrasında 12/12/2018 tarihinde düzenlenen tutanakla dosya ve ekleri biri SMMM, diğeri kargo acenteliği konusunda uzman bilirkişiden oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir. Ayrıca davalı vekilinin yazılı talebi üzerine mahkememizce aynı tarihli tutanakla; bilirkişi heyetine HMK.’nun 278/son maddesi gereğince davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının dilekçede bildirilen adresinde yerinde incelenmesi konusunda yetki verilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından tanzim edilerek 12/03/2019 tarihinde ön bürodan mahkememize sunulan 11/09/2019 tarihli bilirkişi kök raporda özetle; taraflar arasında 22/03/2012 tarihinde Acentelik Sözleşmesi ile sözleşmenin eki olan Alt Kira Sözleşmesi, Acentelik Sözleşmesi Ek Protokolü, Cari Hesap Sözleşmesi’nin akdedildiği, ayrıca sözleşme sonrası taraflarca Ciro Devir Tutanağı imzalandığı, davacı acente sahibi …’in 10/01/2017 tarihinde …. Noterliği’nden … yevmiye sayılı ihtarname ile acentelik faaliyetlerini ifa etmeyeceğini beyan ederek ve TTK.’nun 121/1 maddesi uyarınca taraflardan biri 3 (üç) ay önce ihbarda bulunarak sözleşmeyi feshedilebilir hükmü gereğince acentelik sözleşmesini fesih ettiği, ihtarnamede …’ya ait tüm doküman ve malzemelerin, kullanımda bulunan tüm araçların teslim alınmasının istenildiği, ayrıca hukuki ilişkinin tasfiyesi için hesap mutabakatı yapılmasının talep ederek ihtarnamenin tebliğinden itibaren 3 ay sonunda acenteliğin feshedilmiş olacağının bildirildiği, davacı ve davalının ticari defterlerinin kendi lehlerine delil niteliğinde olduğu, davacı tarafın 5 yıl süresince acentelik hizmeti verdiği, bu süre içerisinde gerçekleştiğini ileri sürdüğü ve sabit giderlerdeki sürekli artışlara rağmen …’ya herhangi bir ihtarda bulunmadığı ve acentelik görevini sürdürmeye devam ettiği, davacının davalı tarafa noter kanalıyla gönderdiği feshe dair ihtarnamesinde dava dilekçesinde yer verdiği haklı sebeplerle fesih nedenlerinin hiçbirine yer vermediği, davacının ticari faaliyetleri süresi boyunca bu konulara ilişkin olarak herhangi başkaca bir bildirimde de bulunmadığı, bununla ilgili olarak da dava dosyasında herhangi bir bilgiye yer vermediği, davacının iyiniyeti konusundaki değerlendirmenin takdirinin tamamen mahkemeye ait olduğu, davalının da cevap dilekçesinde belirtmiş olduğu olumsuzluklarla ilgili olarak davacıya herhangi bir ihtarda bulunmadığı ve davacı hakkında cezai işlem uygulamadığı, taraflar arasında akdedilen sözleşmede sabit gider ödemelerine ilişkin toplam tutarın artı-eksi hesaplamalarında nihai karar merciinin … olarak belirlendiği, dosyaya sunulan hesaplama tablolarının davacı tarafın el ürünü olduğu ve excel ortamında basit bir şekilde hazırlanabileceği, hesap tablolarının herhangi bir fatura, bordro, mail, yazışma, resmi kayıt vb. nitelik içermediği, kargo sektöründeki uygulamada yapılan acentelik sözleşmeleri ile acentelerin ve ana firmanın yapacakları ödemelerin ayrı ayrı belirlendiği, acentenin cirosu ve bulunduğu bölgenin potansiyeli, gerek araç, gerekse personel sayıları belirlenmek suretiyle hakediş tabir edilen acente gelirini tespit eden kat sayıları ile acente gelirlerinin tespit edildiği, genellikle kira bedeli, hizmetin devamlılığı ve kalitesi dikkate alınarak belirlenen personel sayılarına göre ödenecek ücret, vergi ve … primleri, araç giderleri, yakıt masrafları vb. ödemelerin ya sabit tutularak ya da acentenin hak ediş kat sayıları ile belirlendiği, kargo sektöründe adres devamlılığı göz önünde tutularak şube/acente hizmet birimlerinin kiralama işlemlerinin ana şirket adına yapılmakta olduğu, kiralanan yerlerin alt kira sözleşmesi ile acentenin kullanımına bırakılmakta olduğu, zaman zaman da kira bedeline acentenin katkıda bulunması yönünde uygulamalar yapıldığı, davacının dava dilekçesinde talep etmiş olduğu 5.000-TL. işçi ücret güncelleme farkı, 3.000-TL. kira güncelleme farkı ve 1.000-TL. mazot güncelleme farkına ilişkin iddialarını kaydi olarak ispatlayamadığı, davacının mali olarak da talebinin yersiz olduğunun tespit edildiği, tüm hukuki niteleme ile nihai değerlendirme ve takdirin mahkemeye ait olduğu, davacının feshi haklı gösterecek nitelikteki sebeplerini ispat edemediği, işbu sebeple talep ettiği denkleştirme tazminatını da talep etmekte haklı olmadığı ve talebinin yersiz olduğu, tüm taleplerle ilgili hukuki nitelendirme ve nihai değerlendirme ile takdirin mahkemeye ait olduğu belirtilerek görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi kök raporu taraf vekillerine usulünce tebliğ edilmiş, davacı vekili tarafından rapora karşı 10/07/2019 tarihli dilekçe ile itiraz edilmiştir. Bunun üzerine mahkememizce 16/07/2019 tarihli duruşmada; davacı vekilinin yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması yönündeki talebinin reddi ile dosyanın davacı vekilinin 10/07/2019 tarihli dilekçesindeki itirazlarını karşılar nitelikte ek rapor düzenlenmek üzere kök raporu düzenleyen bilirkişi heyetine tevdiine karar verilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından tanzim edilerek 02/12/2019 tarihinde ön bürodan mahkememize sunulan 27/11/2019 tarihli bilirkişi ek raporda ise özetle; taraflar arasında akdedilen sözleşme ve diğer alt metinlerde ödemeye ilişkin hususlarda süspan oranı vb. kavramlardan bahsedilmediği, sözleşmede belirtildiği üzere ödemenin yapılması, aksi durumda sözleşmenin fesih edileceğine dair davacı tarafından davalı …’ya herhangi bir noter ihtarı gönderilmediği, maillerde sadece ödemenin yapılmasının talep edildiği, ödeme taleplerinin ihtar yerine geçip geçmeyeceği hususu ile bu konunun sözleşmenin haklı feshine cevaz verip veremeyeceği hususunun takdirinin mahkemeye ait olduğu, kök raporda tarafların yıllar bazında cari hesap ekstrelerine ilişkin kayıtların incelendiği 36 adet işleme ait farkın tespit edildiği, davacı tarafın davalı tarafa ait bazı işlemleri kayıtlarına almadığı, davalı tarafın davacı şirket bakiyesinden kesintiler yaptığı, davacı tarafın kendi kayıtlarına göre davalıdan 170.616,86-TL. alacaklı, davalı tarafın kendi kayıtlarına göre ise davacıdan 52.059.17-TL alacaklı olduğunun tespit edildiği, özellikle davalı şirketin davacı şirket cari hesap bakiyesinden yapmış olduğu kesinti kayıtlarının mahkemeye karşı ispatının gerektiği, bu hususta sadece bir adet mail çıktısının mevcut olduğu, bunun dışında ayrıca herhangi bir bilgi veya belgenin dosyada bulunmadığı, bu konudaki takdirin tamamen mahkemeye ait olduğu, davacı şirketin sair giderler ve işçilik ödemelerine ilişkin güncelleme farkı talebine ilişkin olarak dava dosyasına sunmuş olduğu kesinti tabloları ve hakediş tabloları ile kendileri tarafından hazırlanmış hesaplama tablolarının karşılıklı olarak kontrol edildiği, kesinti tablolarında belirtilen tutarların hakediş tablolarına yansıtılarak kesintilerin yapıldığı, hakediş faturalarının işbu hakediş tabloları doğrultusunda keşide edildiği, sunulan işçi maliyetleri ve ödeme tabloları ile sair giderlere ilişkin açıklama tablolarının davacı tarafın el ürünü olduğu, bilgisayar (excel) ortamında basit bir şekilde hazırlanabileceği, davacı tarafın sair giderlere daha fazla ödediğini kanıtlayan herhangi bir fatura -bordro – mail – yazışma – resmi kayıt vb. doğrulanabilecek herhangi bir kaydi bilgi ve belgenin (faturaları vb.) dava dosyasına sunulmadığı, 30/12/2016 tarihli mail çıktısında acentenin fark ödemelerini bireysel olarak karşıladığının davalı şirket yetkilisi tarafından ikrar edildiğinin görüldüğü, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 4. maddesi uyarınca masraflar ile işçilik ödemeleri konusunda güncelleme farklarına ilişkin nihai karar merciinin davalı … olduğunun görüldüğü, dolayısıyla davalı tarafın iyiniyet kavramına aykırı davranıp davranmadığı hususunun HMK.’nun 282. maddesi uyarınca mahkemenin takdirinde olduğu, davalı şirket yetkilisince davacı şirkete gönderilen 30/12/2016 tarihli mail içeriği doğrultusunda davalı …’nun kendi yerine getirmesi gereken insan kaynakları hizmetini eksik ifa etmesine karşın davacı acenteye cezai müeyyide uygulayarak bu ödemeyi davacı acentenin hakedişinden kestiği şeklinde yorumlanabileceği, işbu hususun niteliği ve sonuçları hususunda takdirin mahkemeye ait olduğu, taraflar arasındaki 19/12/2016 tarihli mail yazışmaları incelendiğinde davalı …’nun davacı şirketin talebi olmamasına rağmen promosyon malzemeleri gönderdiği ve rızası olmadan hakkedişinden kesinti yapıldığı şeklinde yorumlanabileceği, bu hususta da takdirin mahkemeye ait olduğu, dava dosyasına mübrez tüm inceleme ve değerlendirmelerin kaydi bilgi ve belgeler üzerinden yapıldığı, tespitlerin belirtildiği, hukuki tüm görüş ve izahlarda takdirin mahkemeye ait oluğu şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Ek bilirkişi kurulu raporu dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davacı vekili tarafından ek rapora karşı 18/12/2019 tarihli dilekçe iye itiraz edilmiş ve sonuç olarak yeni bir bilirkişi kurulu tayin edilerek dava konusu taleplerin hesaplanmasına karar verilmesi talep edilmiştir. Sonrasında mahkememizce 17/02/2020 tarihli ara karar ile; dosyada alınan bilirkişi kurulu kök ve ek raporlarının hüküm kurmaya elverişli, yargısal denetime uygun, tarafların iddia ve savunmaları ile tarafların itirazlarını karşılar nitelikte olduğu anlaşılmış ve davacı vekilinin yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması yönündeki talebinin reddine karar verilmiştir.
Dosyada alınan bilirkişi kurulu kök ve ek raporları ayrıntılı, gerekçeli, denetlenebilir ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğünden, mahkememizce de benimsenmiş ve hükme esas alınmıştır.
Taraflar arasında 22/03/2012 tarihinde acentelik sözleşmesi ile eklerinin imzalandığı ve sözleşmenin davacı acente tarafından …. Noterliği’nden davalı şirkete keşide edilen ve 12/01/2017 tarihinde de tebliğ edilen 10/01/2017 tarihli – … yevmiye numaralı ihtarname ile feshedilmek suretiyle sona erdirildiği konusunda davanın tarafları arasında herhangi bir uyuşmazlık konusu değildir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, sözleşmenin davacı tarafından feshinin haklı nedene dayanıp dayanmadı, sözleşmenin sona erdirilmesi nedeniyle davacı acentenin davalıdan dava ile talep ettiği tazminat kalemlerinin yerinde ve haklı olup olmadığı, davacının davalıdan alacağının bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Taraflar arasında akdedilen acentelik sözleşmesinin 38. maddesi sözleşmenin feshi ile ilgili düzenlemeleri ihtiva etmektedir. Anılan sözleşmenin 38. maddesinin ilk paragrafında; davalı …’nun fesih nedenleri açıklanmış, son paragrafında ise davalı …’nun işbu sözleşmedeki yükümlülüklerinden herhangi birisini (mücbir sebebe dayananlar hariç) 30 otuz gün süreli ihtara rağmen yerine getirmemesi durumunda acente yönünden sözleşmenin haklı nedenle fesih imkanının oluşacağı ve haklı fesih halinde tarafların uğramış oldukları tüm zararları, karşı taraftan talep etme hakkına sahip olacakları yazılmıştır.
Acentelik sözleşmesinin olağan feshi TTK m. 121/1’in ilk cümlesinde şu şekilde ifade edilmiştir: “Belirsiz bir süre için yapılmış olan acentelik sözleşmesini, taraflardan her biri üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedebilir.”
Davacı acente tarafından 10/01/2017 tarihinde …. Noterliği’nden … yevmiye numarası ile davalıya keşide edilen ihtarnamede davacı acentelik faaliyetlerini artık ifa etmeyeceğini beyan etmiş, TTK.’nun 121/1 maddesi uyarınca taraflardan biri 3 (üç) ay önce ihbarda bulunarak sözleşmeyi feshedilebilir hükmüne dayanarak acentelik sözleşmesini feshetmiştir. Davacı fesih ihtarında davalıya ait tüm doküman ve malzemelerin, kullanımda bulunan tüm araçların teslim alınmasını istemiş, ayrıca hukuki ilişkinin tasfiyesi için hesap mutabakatı yapılmasını da talep etmiştir. Ancak davacı fesih ihtarnamesinde; zaman içerisinde sürekli artış gösterdiği, davalının bunları kendisinin kar payından karşılamayı seçtiği, ayrıca davalının sözleşmedeki taahhütlerine aykırı olarak ödeme artışlarını yapmadığı yönünde herhangi bir iddiaya yer vermemiştir. Davacı acente, fesih ihtarında dava dilekçesinde ileri sürdüğü fesih nedenlerinin hiçbirini bildirmemiş olup, bizzat kendi beyanları ile bağlıdır. Davacının feshi ise TTK.’nun 121/1 maddesine dayalıdır.
6102 sayılı TTK.’nun 121/4 maddesinde ise; “Haklı bir sebep olmadan veya üç aylık ihbar süresine uymaksızın sözleşmeyi fesheden taraf, başlanmış işlerin tamamlanmaması sebebiyle diğer tarafın uğradığı zararı tazmin etmek zorundadır.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Yasanın belirlemiş olduğu bu süreye uyulmaksızın sözleşme feshedilmişse diğer taraf uğradığı zararların tazminini talep edebilecektir. TTK.’nun 121/4 maddesine göre; acente ancak sözleşmenin haksız olarak feshedilmesi veya ihbar süresine uyulmadan sözleşmenin feshi halinde, başlanmış işlerin tamamlanmamasından dolayı uğradığı zararın tazminini isteyebilir. Bir başka ifade ile TTK.’nun 121/1 maddesinin belirlemiş olduğu süreye uyulmaksızın sözleşme feshedilmişse, diğer taraf (yani sözleşmeyi fesheden değil feshetmeyen taraf) uğradığı zararların tazminini TTK.’nun 121/4 maddesine göre talep edebilecektir. Oysa somut olayda sözleşmeyi fesheden davalı değil, bizzat davacı acentedir. Sözleşmeyi TTK.’nun 121/1 maddesine göre fesheden davacı acente olduğundan ve davacı acente anılan maddede ifadesini bulan diğer taraf olmadığından, davacı ğradığını iddia ettiği 40.000,00-TL. ödenmemiş acentelik ücretine ilişkin talebini bu maddeye göre talep etme hakkına sahip değildir. Davacının dava dilekçesinde ödenmemiş acentelik ücreti adı altında talep ettiği tazminat teknik olarak fesihten sonraki komisyon alacağı olarak nitelendiliebilecek nitelikte bir alacak kalemi olup, TTK.’nda sözleşmeyi fesheden acentenin tazminat adı altında komisyon alacağını tahsil edebileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir. Bu nedenle davacının ödenmemiş acentelik ücretine ilişkin talebi mahkememizce yerinde ve haklı görülmemiştir.
6102 sayılı TTK.’nin 18/2 maddesi gereğince, bir tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi lazımdır. Basiretli tacir; yaptığı iş ve işlemlerde sonrasını gören, azami dikkat ve özenle hareket eden, akdettiği bir sözleşmenin nereye varacağını bilen ya da bilmesi gereken, ticari işlem ve eylemlerinin hukuki, mali ve ticari sonuçlarını öngörmesi gereken kişidir. Basiretli tacir gibi hareket etmesi gereken davacı acentenin de ticareti ile ilgili olan ve ticari faaliyetinin esasını ilgilendiren acentelik sözleşmesine konu hususları tüm yönleriyle ölçüp tartması, ortaya çıkabilecek tüm hukuki ve mali sonuçlar değerlendirerek akdi imzalaması gerekir.
Taraflar arasında akdedilen ve sözleşmenin eki niteliğinde olan cari hesap protokolünün 4. maddesinde; masraf tutarları ile ilgili belirlemeler yapılırkan davalı …’nun muhasebe kayıtlarının esas alınacağı kararlaştırılmıştır. Anılan maddede acentenin fikri alındıktan sonra, söz konusu iş artış ve eksilişleri nedeniyle meydana gelen zorunlu değişimlere bağlı olarak masraflardaki artış veya eksilişlerin masraf tutarına eklenmesi veya çıkarılması konusundaki nihai kararın da davalı …’ya ait olacağı hükmü bağlanmıştır. Bir başka ifade ile taraflar arasında akdedilen acentelik sözleşmesinin eki niteliğindeki cari hesap protokolünün 4. maddesi gereğince acentenin masraflarının belirlenmesi yetkisi münhasıran davalı …’ya aittir. Basiretli bir tacir gibi davranması gereken davacı acente, sözleşme yapılırken bu hususu kabul, beyan ve taahhüt etmiştir. Davacı acente, imzaladığı acentelik sözleşmesi ve eklerinde kararlaştırılan düzenlemelerin hüküm ve sonuçlarını bilip anlayabilecek durumdadır. Dolayısıyla davacı taraf, değişimlere bağlı artış veya eksilişlerin masraf tutarına eklenmesi veya çıkarılması, masraf güncellemesi adı altında talep ettiği işçi ücreti güncelleme farkı, kira güncelleme farkı ve mazot güncelleme farkı gibi masraf kalemlerinin neler olacağı konularında nihai kararı verecek tarafın davalı … olduğunu peşinen kabul ettiğinden ve huzurdaki davada iddia ve taleplerini somut delillerle ispatlayamadığından, ayrıca bilirkişi kurulu tarafından yapılan değerlendirmede de; taraflar arasında akdedilen sözleşmede sabit gider ödemelerine ilişkin toplam tutarın artı-eksi hesaplamalarında nihai karar merciinin … olduğu, dosyaya sunulan hesaplama tablolarının davacı tarafın el ürünü olduğu ve excel ortamında basit bir şekilde dahi hazırlanabileceği, hesap tablolarının herhangi bir fatura, bordro, mail, yazışma, resmi kayıt vb. nitelik içermediği ifade edildiğinden davacının güncelleme farkına yönelik tüm taleplerinin de haksız ve mesnetsiz olduğu kanaatine varılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.11.2018 tarih, 2017/11-116 E. ve 2018/1794 K. sayılı ilamında da ifade edildiği üzere; denkleştirme (portföy) tazminatı, acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra, bu ilişkinin devamı boyunca acentenin kişisel gayretiyle yarattığı müşteri çevresinden müvekkilinin hâlen yararlanması, acentenin ise yararlanmaması nedeniyle uğranılan kaybın karşılığıdır. Bir başka ifade ile denkleştirme (müşteri portföy tazminatı) sözleşmenin sona ermesi halinde, acentenin yeni bulduğu müşteriler sayesinde sözleşme ilişkisinin sona ermesine rağmen davalı şirketin önemli menfaatler sağlaması ile müşteri çevresini kaybeden ve ekonomik bakımdan güç durumda kalacak acentenin bu nedenle talep edebileceği bir tazminat niteliği taşımaktadır.
6102 sayılı TTK.’nun 122/3 maddesi gereğince, müvekkilin feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz.
Kanun maddesinden açıkça anlaşıldığı üzere acentenin denkleştirme talebine hak kazanabilmesi için; -sözleşmenin acente tarafından haklı nedenlerle feshedilmesi veya -sözleşmenin müvekkil tarafından haklı bir neden olmaksızın feshedilmiş olması gerekir. Dolayısıyla sözleşmenin acente tarafından haklı nedenle feshedilmemiş olması halinde acente denkleştirme talebinde bulunamaz.
Somut olayda, taraflar arasında düzenlenen acentelik sözleşmesinin davacı acente tarafından feshedilmiş olduğu, fesih iradesi açıklanırken ise herhangi bir şekilde haklı nedene dayanılmadığı anlaşılmaktadır. Yukarıda da açıklandığı üzere davacı acente sözleşmeyi TTK.’nun 121/1 maddesine göre feshetmiştir. Davacı taraf, somut davada sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini ispat edemediğinden ve 6102 sayılı TTK.’nun 122. maddesinde aranan yasal koşullar gerçekleşmediğinden, mahkememizce davacının TTK.’nun 122/3 maddesi gereğince davalıdan davacının denkleştirme (portföy) tazminatı isteminde bulunamayacağı, dolayısıyla denkleştirme tazminatı talep etme hakkının olmadığı kanaatine varılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, mahkememizce hükme esasa alınan bilirkişi kurulu kök ve ek raporları bir bütün olarak değerlendirilerek, yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı tarafın dava konusu yaptığı tüm tazminat taleplerinin yerinde ve haklı olmadığı anlaşılmakla, davacının tüm tazminat taleplerinin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR : Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gerekli 54,40-TL karar ve ilam harcının, peşin yatırılan 1.007,58-TL harçtan düşümü ile geriye kalan 953,18-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 8.470,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansının harcanmayan kısmının karar kesinleştiğinde istek halinde davacı tarafa iadesine,
Dair, HMK 345. maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342. maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 08/07/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır