Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/290 E. 2018/797 K. 12.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/290 Esas
KARAR NO : 2018/797
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 22/03/2017
KARAR TARİHİ : 12/07/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin … Avrupa Futbol Şampiyonası ve … Kupası Eleme Maçlarının, … ile yapılan 2013 tarihli ”Medya Yayın Hakları Sözleşmesi” ile yayın haklarının münhasıran sahibi olduğunu, yine…ile yapılan 28.02.2014 tarihli sözleşme ile… Erkek Futbol Takımının hazırlık maçlarının da yayın hakları sahibi olduğunu; bu kapsamda davalı şirket ile yapılan 20.02.2014 tarihli ”Mutabakat Protokolü” ile yayın haklarının bir kısmının sahibi olduğu TV kanallarında yayınlanmak üzere davalı şirkete satıldığını, davalının maç yayınlarına başlamasına karşın ödemeleri aksatması üzerine hakkında İst. … İcra Müdürlüğünün… ve … esas sayılı dosyalarında icra takibine girişildiğini, takibe ve borca yönelik itiraz üzerine takiplerin durduğunu, daha sonra tarafların bir araya gelerek 20.02.2014 tarihli Mutabakat Protokolünün bazı maddelerini değiştiren ve yeni ödeme planlarını içeren 30.09.2015 tarihli ”Mutabakat Zaptını” imzaladıklarını, söz konusu mutabakat zaptı ile, 20.02.2014 tarihli protokolün 3.c maddesinde belirlenen 40.000.000 EURO+KDV’lik lisans bedelinin yarısının Avrupa Şampiyonası Grup Eleme Maçları ve Hazırlık Maçlarının, diğer yarısının ise …Dünya Kupası Grup Eleme Maçlarının karşılığı olarak kararlaştırıldığını, daha sonra 6 ay bile geçmeden davalı tarafça … Noterliği aracılığı ile keşide edilen 15.03.2016 tarih ve…yevmiye numaralı ihtarname ile mutabakat zaptı ve mutabakat protokolünün 2018 Dünya Kupası Grup Eleme Maçları’na ilişkin kısım yönünden sözleşmenin feshedildiğinin bildirildiğini, karşı ihtarname ile fesih bildiriminin haksızlığı davalı tarafa bildirilmesine karşın davalı tarafın fesih iradesinden vazgeçmemesi üzerine mutabakat zaptının 4. Maddesindeki opsiyon hakları gereğince … Dünya Kupası Eleme Maçlarını dava dışı … A.Ş.ye 7.000.000 USD+KDV ile satmak zorunda kaldıklarını, sözleşme gereği bu maçlar için davalı tarafça ödenmesi gereken 20.000.000 EURO’dan dava dışı şirketle yapılan sözleşme gereği gelecek bedel düşüldükten sonra kalan miktarın tahsili için davalı şirket hakkında İst. 30. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında ilamsız icra takibine başladıklarını, söz konusu takibe yönelik davalı şirketin itirazı üzerine takibin durduğunu;
Karşı tarafın sözleşmeyi fesih neden ve gerekçelerinin kabulünün mümkün olmadığını, feshin haksız olduğunu, çekişme ve fesih konusu maçların yayın haklarının dava dışı 3. Kişi şirkete davacı şirketçe satışının tamamen mutabakat zaptı kapsamında yapıldığını, bu maçlara ilişkin mutabakat zaptında kararlaştırılan 20.000.000 EURO’luk bedel ile 3. Kişiye yapılan satıştan elde edilen gelir arasındaki farkın, yine sözleşme gereği sözleşmeyi haksız olarak fesheden davalı tarafça ödenmesi gerektiğini, dolayısı ile aradaki farkın tahsili amacıyla başlatılan takipteki borca ve ferilerine yönelik itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davalı borçlunun İst….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasındaki itirazının iptaline, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; haklarında açılan davanın yayın hakkına ilişkin olması nedeniyle Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun (FSEK) 80/c. Maddesi kapsamında kaldığını ve bu nedenle davaya bakmaya mahkememiz değil, İst. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinin görevli olduğunu; davanın dayanağı olan mutabakat protokolü ve zaptının gabin ve hile nedeniyle iptale tabi olduğunu, bir an için mutabakat zaptının geçerli olduğu kabul edilse bile; sözleşmenin 4. Maddesi gereğince 2018 Dünya Kupası Grup Eleme Maçlarının 3. Kişilere satışı konusunda davacının vekil sıfatıyla hareket ederek, vekalet ilişkisi çerçevesinde özen ve sadakat yükümlülüğünü ihlal etmek suretiyle maç yayın hakkını 3. Kişiye sattığını, kaldı ki davacının bu konuda 01.09.2016 tarihine kadar yetkisi olmasına karşın, satışın 02.09.2016 tarihinde gerçekleştirildiğini, 3. Kişiye yapılan satışa ilişkin bedelin gerçeği yansıtıp yansıtmadığının belli olmadığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
Davanın dayanağı İst. … İcra Müdürlüğüne ait… esas sayılı takip dosyası getirtilmiş, yapılan inceleme sonrasında; davacı tarafça davalı hakkında, taraflar arasındaki 20.02.2014 tarihli mutabakat protokolü, bu protokole ek 30.09.2015 tarihli mutabakat zaptı ve … Noterliğinin 01.02.2017 tarih ve …yevmiye numaralı ihtarnamelerine konu alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibine girişildiği, örnek no.7 ödeme emrinin davalı borçlu şirkete 16.02.2017 tarihinde tebliği üzerine, davalı borçlu şirketin yasal 7 günlük süre içerisinde 22.02.2017 tarihinde borcun tamamına ve ferilerine yönelik itiraz ettiği ve takibin durduğu, davacı takip alacaklısı tarafça yasal 1 yıllık süre içerisinde 22.03.2017 tarihinde yukarıda özetlenen dava dilekçesinde ileri sürülen nedenlerle itirazın hükümden düşürülmesi ve takibin devamının sağlanması amacıyla eldeki davanın açıldığı görülmüştür.
Dava, yayın hakkı davacı şirkete ait 2018 Dünya Kupası Grup Eleme Maçlarının 20.000.000 EURO+KDV bedelle davalı şirketin sahibi olduğu TV kanallarında yayınlanmasına ilişkin taraflar arasında yapılmış 20.02.2014 tarihli mutabakat protokolü ile bu protokolün bazı maddelerini değiştiren ve yeni ödeme planlarını düzenleyen 30.09.2015 tarihli mutabakat zaptının bu maçların yayınına ilişkin kısmının davalı tarafça feshi üzerine, bu maçların dava dışı 3. Kişiye (… A.Ş.) 7.000.000 USD+KDV bedelle satılması nedeniyle satış bedelleri arasındaki farkın davalı şirketten tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki davalı borçlunun itirazının İİK’nın 67. Maddesi gereğince iptali istemine ilişkindir.
Davalı taraf, uyuşmazlığın 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) kapsamında kaldığı savunmasıyla görev itirazında bulunmuş ise de; davacının…’dan lisans bedelini ödeyerek satın aldığı maçların yayın hakları, FSEK’de tanımlanan davacının özelliklerini taşıyan bir fikir ve sanat eseri niteliğini taşımamaktadır. Bu nedenle 5846 Sayılı FSEK kapsamında dava konusu yapılamaz. Bu maçların davalıya ait TV kanallarında taraflarca kararlaştırılan bedel karşılığında yayınlanması konusunda taraflar arasında yapılan dava konusu sözleşmelerin, tamamen 6098 sayılı TBK hükümlerine göre sözleşme serbestisi içinde yapıldığı ve tarafların tacir oldukları göz önüne alındığında, uyuşmazlığın ticari nitelikte olduğu, dolayısıyla davaya bakma görevinin mahkememize ait olduğu anlaşıldığından, davalının görev itirazı yerinde görülmemiş ve uyuşmazlık mahkememizce çözümlenmiştir.
Tarafların dilekçelerine ekledikleri belgeler ile takip dosyası ve sözleşmelerin dosya arasında olduğu görülmüştür.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına göre; dava dilekçesinde belirtilen ve yayın hakları davacı şirkete ait olan maçların, davalı şirkete ait TV kanallarında yayınlanmasına ilişkin 20.02.2014 tarihli mutabakat protokolü ile bu protokolün bazı maddelerini değiştiren ve yeni ödeme planlarını düzenleyen 30.09.2015 tarihli mutabakat zaptı isimli sözleşmeler her iki tarafın kabulünde olup; sözleşmelerin varlığı ve içerikleri konusunda taraflar arasında herhangi bir çekişme bulunmamaktadır.
Davalı borçlu taraf, gabin ve hile nedeniyle sözleşmelerin geçersiz olduğunu ileri sürmüş ise de; tacir olan davalının basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi, özgür iradesiyle imzaladığı her iki sözleşmenin sonuçlarını öngörmesi ve buna göre hareket etmesi zorunludur. Bu nedenle ileri sürdüğü gabin ve hile hukuksal nedenlerinin samimi ve inandırıcı olmadığı, bu konulardaki iddialarını destekler somut herhangi bir kanıtın bulunmadığı, her iki sözleşmenin de sözleşme serbestisi sınırları içerisinde yasaya uygun şekilde yapıldığı, yasaca özel bir şekle bağlı kılınmadığı ve bu nedenlerle geçerli oldukları anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki çekişme; 30.09.2015 tarihli mutabakat zaptı gereğince davalı şirkete ait TV kanallarında 20.000.000 EURO+KDV bedelle yayınlanması kararlaştırılan 2018 Dünya Kupası Grup Eleme Maçlarının yayınlanmasına ilişkin sözleşme hükümlerinin davalı tarafça feshi üzerine, davacı tarafın bu maçların yayın haklarını dava dışı 3. Kişi şirkete 7.000.000 USD+KDV bedelle satması nedeniyle satış bedelleri arasındaki farkın davalıdan tahsilinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda sözleşme özgürlüğü ilkesi benimsenmiş olup; taraflar bir sözleşmenin içeriğini yasada öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler (26. Md). Yasanın emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olmayan sözleşmeler geçerlidir (27. Md). Yine Borçlar Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesi kabul edildiğinden; sözleşme, yapıldığı andaki koşullara uygun olarak uygulanmalıdır. Ahde vefa ilkesi gereği borçlu, sözleşme ile yüklendiği edimini üstlendiği şekilde, bir başka anlatımla sözleşmeye bağlı olarak ifa etmekle yükümlüdür.
Sözleşme ile yüklenilen borç, hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini kanıtlamadıkça, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür (112. Md).
TBK’nın 112. Maddesi gereğince alacaklının borçludan tazminat isteyebilmesi için, borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi ve bu yüzden bir zarara uğramış olması gerekir. Borçlu, kusursuzluğunu kanıtlamadıkça oluşan zarardan sorumludur. Sözleşmeden kaynaklanan bu zarar; olumlu (müspet) zarar olabileceği gibi, olumsuz (menfi) zarar da olabilir.
Öğreti ve Yargıtay uygulamalarına göre olumlu ve olumsuz zarar kavramları şu şekilde açıklanmaktadır:
Olumlu zarar; sözleşme ile yüklenilen borcun hiç veya gereği gibi ya da vaktinde ifa edilmemesinden doğan zarardır. Edim, borçlu tarafından zamanında, tam ve eksiksiz olarak gereği gibi yerine getirilmiş olsaydı alacaklının mal varlığının göstereceği durum ile hali hazır durum arasındaki fark olumlu zarardır. Başka bir anlatımla olumlu zarar, sözleşme gereği cebe girmesi gereken paranın, girmemesi nedeniyle oluşan zarardır. Bu niteliği gereği olumlu zarar daima ileriye dönük olup, bir beklenti kaybıdır. Kar kaybını da bu kapsamda olumlu zarar olarak değerlendirmek gerekir. Aslında kar kaybında alacaklının mal varlığında borcun ifa edilmemesinden (temerrütten) dolayı bir değişiklik olmaz. Fakat, karşı taraf temerrütte kusurlu ise mal varlığındaki ileride meydana gelecek çoğalmadan alacaklı yoksun kalmış olur.
Bunun yanında olumlu zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi durumunda söz konusu olur. Bu durumda sözleşme ortadan kalkmamakta, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini olumlu zararının tazminine ilişkin talep hakkı almaktadır. Burada sözleşmenin feshedilmesinden değil, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu göz ardı edilmemelidir.
Görüldüğü üzere olumlu zarar; kusursuz olan tarafça, temerrüde düşen taraftan sözleşme yürürlükte kaldığı sürece istenebilecek bir tazminat türü olduğu gibi, sözleşmeden kusurlu olarak dönen taraftan da istenebilir. Yeter ki sözleşmeden dönülmemiş olsun, dönülmüş ise dönen taraf kendisi olmasın ve kusursuz bulunsun. Sözleşme hiç kurulmamış veya kurulmuş olmakla birlikte hükümsüz hale gelmiş ise, sözleşmede aksine düzenleme bulunmadıkça olumlu zararın tazmini istenemez. Sözleşmenin haklı feshinde istenebilecek zarar, değinildiği gibi sözleşmede aksine hüküm yoksa sadece olumsuz zarardır.
Olumsuz zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceği inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla, diğer bir anlatımla sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan eylemli zarardır. Burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Sözleşme feshedilerek hükümsüz kılındıktan sonra tekrar sözleşmeye dayanılarak borcun ifa edilmemesinden doğan olumlu zarardan söz edilemez. İstenilecek zarar türü, olumsuz zarardır. Kısaca bu zarar, alacaklının sözleşme yaptığı için uğradığı, sözleşme yapmamış olsa idi uğramayacağı zarar olup; karşı tarafın mal varlığına girmese bile o sözleşme nedeniyle cepten çıkan paradır. Bu haliyle olumsuz zarar, sözleşmeden dönen alacaklının haklı olması durumunda, kusurlu borçludan isteyebileceği zarardır.
Öğretide ve Yargıtay uygulamalarında olumsuz zarar kavramına şunların gireceği kabul edilmektedir:
a- Sözleşmenin yapılmasına ilişkin giderler (harç, posta giderleri, noter ücreti gibi…),
b- Sözleşmenin yerine getirilmesi ve karşılık edanın kabulü için yapılan masraflar,
c- Sözleşmenin yerine getirilmesi dolayısıyla uğranılan zarar (gönderilen şeyin yolda kaybolması gibi…),
d- Sözleşmenin geçerliliğine güvenilerek başka bir sözleşme fırsatının kaçırılması dolayısıyla uğranılan zarar,
e- Başka bir sözleşmenin yerine getirilmemesi dolayısıyla uğranılan zarar,
f- Dava masrafları.
Görüldüğü üzere genel olarak olumlu zarar, borcun gereği gibi zamanında ifa edilmemesinden doğan zararı; olumsuz zarar ise, sözleşmenin kurulmamasından ya da geçerli olmamasından doğan zararı ifade eder.(HGK’nın 29.09.2010 tarih ve 2010/14-386E.-2010/427K. Sayılı kararı)
Yukarıda özetlenen ve gerek öğretide, gerekse Yargıtay uygulamalarında olumlu ve olumsuz zarar olarak nitelendirilen zarar ayrımının, sözleşme sorumluluğunda söz konusu olduğunu da ayrıca vurgulamak gerekmektedir.
Sözleşmeden kaynaklanan borcun ifa olanağı bulunduğu, ifa için kararlaştırılan zamanın geldiği ve borçlu uyarıldığı halde borç gereği gibi ifa edilmediği takdirde, borçlunun temerrüdü (sözleşmeye aykırı davranması) söz konusudur.
Karşılıklı edimleri içeren tam iki taraflı sözleşmelerde taraflardan birinin temerrüdü durumunda, diğer tarafa 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 125. Maddesi ile aşağıdaki haklardan birini seçme hakkı tanınmıştır. Bu haklar:
a- Aynen ifayı istemekte direnmek ve gecikme yüzünden uğranılan zararın tazminini istemek veya,
b- Sözleşmenin (borcun) ifasından vazgeçerek olumlu (müspet) zararını istemek veya,
c- Sözleşmeden dönerek (sözleşmeyi feshederek) olumsuz (menfi) zararını istemek.
Görüldüğü üzere TBK’nın 125. Maddesi gereğince alacaklının, temerrüde düşen borçludan olumlu zararını isteyebilmesi için sözleşmeden dönmemesi gerekmekte olup; sözleşmeden haklı olarak dönmesi halinde isteyebileceği zarar türü (sözleşmede aksine düzenleme yoksa) sadece olumsuz zarardır. Alacaklının sözleşmeden haksız olarak dönmesi durumunda ise, zaten tazminat isteminde bulunamayacağı kuşkusuzdur.
Bu genel bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında;
Taraflar arasında düzenlenen ve varlığı çekişme konusu olmayan 20.02.2014 tarihli mutabakat protokolü ve 30.09.2015 tarihli mutabakat zaptı, karşılıklı edimleri içeren tam iki taraflı sözleşme niteliğindedir.
Yapılan ilk sözleşme ile, yayın hakları davacıya ait bulunan… Avrupa Futbol Şampiyonası ve … Dünya Kupası Grup Eleme Maçlarının, davalıya ait TV kanallarında 40.000.000 EURO+KDV lisans bedeli ile sözleşmedeki ödeme koşulları ve takvimi çerçevesinde yayınlanması konusunda taraflarca anlaşma sağlanmış, daha sonra bu sözleşmeye ek olarak ödeme planlarını yeniden düzenleyen 30.09.2015 tarihli mutabakat protokolü düzenlenmiştir.
Söz konusu protokolün 4. Maddesi ile; 2018 Dünya Kupası Eleme Maçlarının 01.09.2016 tarihine kadar 20.000.000 EURO+KDV bedelle 3. Kişilere satışı konusunda davacı şirkete münhasıran yetki verildiği, bu bedelin altında satış yapılmasının davalının yazılı onayına bağlı kılındığı, oluşan fiyat farkına onay verilerek arada oluşacak farkın davacıya ödenmesi veya onay verilmeyerek maçların davalı tarafça TV kanallarında yayınlanacağı, bu konudaki tercih hakkının davalıda olduğu, 3. Kişilere yapılacak satışa 5 gün içinde davalının yazılı onay vermemesi durumunda maçların davalıya ait TV kanallarında yayınlanmasının tercih edilmiş sayılacağı, bu durumda ödemelerin belirtilen taksitlerle yapılacağı kararlaştırılmıştır.
Bu haliyle sözleşmenin çekişme konusu 4. Maddesinde ve diğer maddelerinde, sözleşmeden dönülmesi durumunda ödenmesi gereken herhangi bir cezai şartın veya uğranılacak olumlu zararın giderilmesinin öngörülmediği anlaşılmaktadır.
Davalı taraf, 15.03.2016 tarihli ihtarname ile …Dünya Kupası Grup Eleme Maçlarının 3. Kişilere satışı için gerekli girişimlerde bulunulmadığını ileri sürerek, sözleşmelerin bu maçlara ilişkin kısmını feshettiğini davacı tarafa bildirmiş; davacı ise, 25.03.2016 tarihli cevapla söz konusu feshi kabul etmediğini karşı tarafa bildirmiştir. Bu kez davacı taraf 16.08.2016 tarihli ihtarname ile sözleşme hükümlerine uyulması konusunda davalı tarafa bildirimde bulunmuş, davalı taraf 19.08.2016 tarihli cevapla talepleri reddettiğini bildirmiştir. Bunun üzerine davacı taraf 29.08.2016 tarihli ihtarname ile fesih ve çekişme konusu maçlar için 3. Kişiden alınan fiyat teklifini onay alınmak üzere davalı tarafa bildirmiş, aynı ihtara davalı taraf verdiği 31.08.2016 tarihli cevapla, onay vermek/vermemek veya ödeme yapmak gibi bir yükümlülüklerinin bulunmadığını bildirmiştir. Son olarak davacı taraf … Noterliğinin 01.02.2017 tarih ve… numaralı ihtarnamesi ile çekişme konusu maçları 02.09.2016 tarihli sözleşme ile 7.000.000 USD+KDV bedelle dava dışı 3. Kişiye sattığını belirterek, mutabakat zaptı gereği kararlaştırılan 20.000.000 EURO+KDV bedel ile 3. Kişiye satış bedeli arasında oluşan farkın ödenmesini davalı taraftan istemiştir. Ödeme yapılmayınca da sözleşmede kararlaştırılan bedel ile 3. Kişiye yapılan satış bedeli arasındaki farkın tahsili amacıyla davalı borçlu hakkında icra takibine girişildiği görülmüştür.
Çözümlenmesi gereken sorun, taraflarca 2. Sözleşmede (Mutabakat Zaptında) kararlaştırılan bedel ile 3. Kişiye yapılan satış bedeli arasında oluşan farkın talep edilip edilmeyeceği noktasındadır.
Davacı alacaklı tarafın istemi, özü itibari ile borcun ifasından vazgeçilip uğranılan zararın tazminine yöneliktir. Diğer bir anlatımla davacı, sözleşme tarihlerinden önce satın aldığı ve yayın hakları kendisinde bulunan maçların, davalının sahibi olduğu TV kanallarında yayınlanmasına ilişkin sözleşme ile amaçladığı cebine girmesi gereken parayı talep etmektedir. Bu haliyle davacının istemi, olumlu zararın tazminini talebidir.
Yukarıda özetlendiği üzere, TBK’nın 125. Maddesi gereği alacaklının ifadan vazgeçerek uğradığını ileri sürdüğü bu zararı isteyebilmesinin temel koşulu; sözleşmeden dönülmemiş olması, sözleşmeyi en azından kendisinin haklı da olsa feshetmemiş olmasıdır. Oysa davalı tarafın çektiği ihtarnamelerle sözleşmenin çekişme konusu kısmını (2018 Dünya Kupası Grup Eleme Maçlarına ilişkin kısım) feshettiğini bildirmesi üzerine, davacı tarafın da en son çektiği 01.02.2017 tarihli ihtarname ile maçları dava dışı 3. Kişiye sattığı, dolayısıyla sözleşmeden döndüğü anlaşılmaktadır.
Sözleşmenin 4. maddesi gereğince maçların 3.kişiye satışına davalı öngörülen sürede onay vermediğinden, maçların kendisine ait TV kanalında yayınlanmasını tercih ettiğinin ve kararlaştırılan bedeli ödeyeceğinin kabulü gerekir. Bu nedenle davacı sözleşmeden dönmeyerek olumlu zararının giderilmesini isteme hak ve olanağı bulunmasına karşın, yukarıda açıklandığı biçimde sözleşmeden döndüğünden, ifa veya ifa yerine geçecek TBK’nın 125/2. Maddesi kapsamında olumlu zararının tazminini isteyemez. Davacı taraf sözleşmeden döndüğüne ve artık sözleşme yürürlükte kalmadığına göre, sözleşmelerde de bunun aksi öngörülmediğinden talep edebileceği tazminat türü olumsuz zarardır.
Davacının, maçların yayın haklarını davalı ile yaptığı sözleşmeden önceki bir tarihte 2013 yılında… ile yaptığı bir sözleşme ile satın almış olması dikkate alındığında, bu maçların yayın hakkı için…’ya yaptığı ödemeler ile yaptığı masraflar da yukarıda açıklanan bilgiler ışığında olumsuz zarar kapsamında değerlendirilemez. Çünkü… ile yapılan sözleşme daha önceki bir tarihte olduğundan, davalı ile daha sonra yapılan sözleşmeye güvenilerek yapıldığından söz edilemez. Şayet davalı ile yapılan her iki sözleşme,… ile yapılan sözleşmeden önce yapılmış olsa idi ve bu sözleşmelere güvenilerek… ile bir sözleşme yapılsaydı, bu durumda fesih halinde,…’ya ödenen bedel ile yapılan masraflar olumsuz zarar kapsamında değerlendirmek gerekirdi. Somut olayda böyle bir durum sözkonusu değildir. Bunun yanında davacının, daha iyi veya eşdeğer koşulları sağlayan kaçırdığı bir fırsat iddia ve ispatı da bulunmamaktadır.
Tarafların iddia ve savunmaları ile tüm dosya kapsamına göre davacının, çekişme konusu maçlara ilişkin yayın haklarını dava dışı 3. kişiye satmak suretiyle sözleşmeden döndüğü; gerek takip talepnamesinde, gerekse dava dilekçesinde karşı tarafın sözleşmeye aykırılığı(temerrüdü) nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü olumlu zararı dışında, olumsuz zararının tazminini talep etmediği anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere davacı, sözleşmeden döndüğünden ve sözleşmede de aksi kararlaştırılmadığından sözleşmeye aykırılık nedeniyle karşı taraftan olumlu zararının giderilmesini isteyemez. İsteyebileceği zarar türü olumsuz zarardır. Davacı, sözleşmelere aykırılık durumunda ödenmesi kararlaştırılan bir cezai şart bulunmadığından bu yönde bir istemde de bulunmamıştır. Sözleşmelerde kararlaştırılan bedel ile 3. kişye yapılan satış bedeli arasındaki farkın da cezai şart olarak nitelendirilmesi olanaklı değildir. Dolayısıyla icra takibinde olumlu zararın tazmini istemine yönelik davalı borçlunun borca yönelik vaki itirazı bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, itirazın iptali isteminin reddine karar verilmiştir.
Davalı taraf tazminat isteminde bulunmuş ise de; takip alacaklısı tarafın takipte açıkça kötü niyeti kanıtlanamadığından bu istem reddedilmiştir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları ile dilekçelerine ekledikleri belgeler ve davaya dayanak yapılan her iki sözleşmenin incelenmesinden; taraflar arasındaki sözleşmelerin yorumlanmasının ve buna bağlı olarak çekişmenin çözümlenmesinin özel ve teknik bilgiyi gerektirmediği, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuk bilgisi ile çözümlenebileceği anlaşıldığından; dosyaya sunulan deliller dışındaki delillerin toplanılmasına ve bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek görülmeyip, mevcut haliyle dosya kapsamına göre mahkememizce inceleme yapılarak oluşan kanaatle ve yukarıda açıklanan gerekçelerle aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Koşulları bulunmadığından davalı tarafın tazminat isteminin reddine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gerekli olan 35,90 TL maktu karar ve ilam harcının, başlangıçta yatırılan 603.561,93 TL peşin harçdan mahsubu ile bakiye 603.526,03 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 566.347,17 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzünde, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy çokluğu ile verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.
Başkan …
¸e-imzalı
Üye …
¸e-imzalı
Üye …
(Muhalif)
Katip …
¸e-imzalı
KARŞI OY:
Davacı ile davalı arasında 20/02/2014 tarihinde yapılan sözleşme ile davacının elinde bulunan maç yayın haklarının davalı tarafça satın alındığı ve bu sözleşme üzerine bir kısım maç yayının yapıldığı ancak ödemelerdeki aksaklıklar nedeniyle taraflarca 30/09/2015 tarihinde ilk sözleşmeye ek yeni bir sözleşme yapıldığı ve bu sözleşmeyle 2018 Dünya Kupası grup eleme maçlarının bedelinin 20.000.000,00 EURO + KDV’lik bir değerinin olduğu tespit edildiği ve bu protokolün 4.maddesiyle de bu yayın haklarının 3.kişilere satılması konusunda davacı taraf şirket yetkilisinin tek yetkili olduğunun kararlaştırıldığı ve söz konusu maçların 01/09/2016 tarihine kadar 3.kişilere bu kişi tarafından satılmak üzere anlaştıkları ve bu maçların satış fiyatının 20.000.000 EURO + KDV bedeli altında oluşması durumunda …TV’nin yazılı onayının alınmasının zorunlu kılındığı, …TV’nin oluşan satış fiyatına onay vererek aradaki farkı davacıya ödeme veya onay vermeyerek tüm maçları kendi kanalında yayınlama konusunda tercih hakkına sahip olduğununda kararlaştırıldığı, …TV’nin bu kararını …’ın yazılı olarak yapacağı bildirim tarihinden itibaren 5 gün içerisinde…’a yazılı olarak bildireceğini, bu süre zarfında herhangi bir bildirim yapılmaması halinde …TV’nin onay vermemiş olacağı ve tüm maçları kendi kanalında yayınlama konusunda tercih hakkına sahip olduğunu kabul edilmiş olacağına dair protokol üzerine, aradan kısa bir süre geçmeden ve davacının yapmış olduğu bildirimlere rağmen 15/03/2016 tarihli…yevmiye nolu …Noterliğinin ihtarnamesi ile sözleşmeyi fesh ettiğini davacıya bildirildiği, davacının bunun üzerine davalıya feshi kabul etmediğine dair 25/03/2016 tarihli bunun kabul edilmediğine dair ihtarnamesi ve yine 29/08/2016 tarihli …yevmiye nolu…Noterliğinden gönderilen ihtarnamesinin bulunduğu, bu ihtarnameye karşı davalı tarafça 31/08/2016 tarihli … yevmiye nolu Beşiktaş 25.Noterliğinden davaya konu ihtarname ile önceki beyanların tekrar edildiği tercihte bulunulmadığı bunun üzerine de davacı tarafça 01/02/2017 tarihli … yevmiye nosuyla …Noterliğinden belirtilen maç yayın haklarının Tv8’e 02/09/2016 tarihli sözleşme ile 7.000.000 USD + KDV ile satışının yapıldığı ve aradaki farkın ödenmesinin talep edildiği, buna rağmen ödeme yapılmayıncada davacının davalı aleyhine mahkememizde görülen itirazın iptaline konu olan icra takibi yapıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme bulunmakta olup, davalı tarafın fesih beyanı davacı tarafça kabul edilmediğinden ve davalının feshide haklı da olmadığından, haksız fesih halinde olduğundan bu durumda davacı yönünden davalının temerrüdü hükümlerine başvurma imkanı olduğu sabittir. 6098 Sayılı Yasanın 23.maddesinde süre öngörmüş olmasına rağmen davalı tarafın ihtarnamesi ve bu ihtarnameye karşı davalı taraf ihtarnameleri uyarınca 6098 Sayılı Yasanın 124.maddesindeki süre verilmesini gerektirmeyen şartın da gerçekleşmiş olduğu buna görede 6098 Sayılı Yasanın 125.maddesi uyarınca davacının seçimlik haklara sahip olduğu ve davacının sözleşmeden dönmeyerek, davalıdan sözleşmenin ifasını talep etmesine rağmen bu isteğinin karşılanmadığı bunun üzerine davacının 30/09/2015 tarihli protokol 4.maddesindeki yükümlülüğü uyarınca protokolde ön görülen 01/09/2016 tarihinden sonra 02/09/2016 tarihinde davaya konu alacağa mesnet maç yayın haklarını 7.000.000 USD + KDV bedel ile Tv8’e sattığı buna görede aradaki farkın davacı için müspet zarar oluşturduğu ancak taraflar arasındaki sözleşmenin Euro cinsinden, davacının ihtilafa konu maç yayın haklarının satışını ise Dolar cinsinden yapılmış olması, icra takibinde işlemiş faiz talebinde bulunmuş olması hususu dikkate alınarak bu konuda bilirkişi incelemesi yapılarak bilirkişinin belirleyeceği rakam üzerinden davacının müspet zararının davalıdan tahsili gerektiği ve bulunacak rakam üzerinden itirazın iptali ile takibin devamın ve alacağın likit olmasıda dikkate alınarak inkar tazminatına hükmetmek gerektiği görüşünde olduğumdan çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Muhalif
Hakim
¸e-imzalı
Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.