Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1168 E. 2020/76 K. 27.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1168 Esas
KARAR NO : 2020/76

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 27/12/2017
KARAR TARİHİ : 27/01/2020

Yukarıda tarafları, konusu, esas ve karar numarası yazılı mahkememiz dosyasının yapıp bitirilen açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının . … Ltd. Şti. olarak 21/06/2013 tarihinde davalı şirket ile acentesi olarak faaliyete başladığını, başlangıçta davacı acenteye … acente kodu verildiğini, davacı Şirket Acenteliğin kuruluşunda … Sokağı … Ltd. Şti. iken daha sonra … Ltd. Şti. ünvanını aldığını, Acenteliğin davalı tarafından fesih edildiği anda davacı ünvanının … Ltd. Şti. Olduğunu, davacı acenteliğin tesisinden itibaren davalı şirket nam ve hesabına poliçelerin tanziminin de aracılık yaptığını ve acente komisyonları almaya hak kazandığını, sözleşmenin feshi tarihi olan 14/11/2017 tarihine kadar davacının üretim yaparak davalı şirkete portföy kazandırdığını, davalı şirketin … 47. Noterliği … Tarih ve … Yevmiye Nolu İhtarname ile sözleşmeyi üç ay sonra etkisini doğuracak şekilde tek taraflı olarak fesih ettiğini, davacıya bu fesihname öncesi herhangi bir ihtar yada ihbarda bulunulmadığını, feshin iyi niyet kurallarına uymadığını, feshin gerekçesiz olarak tek yanlı ve ani yapıldığını, bu sebeple feshin haksız bir fesih olduğunu, davalı şirketin fesih gerekçesini sunmamış olmasının ve tek taraflı ani olarak fesih yapılmış olmasının davacıyı ticari açıdan zor bir duruma soktuğunu, davacının yenilemesi gelen poliçeleri yenileyemediğini, zarara uğradığını, T.C, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığının Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Sigortacılık Müdürlüğü’ne gönderdiği 01/11/2012 tarih ve 17348 sayılı yazıdan da anlaşılacağı üzere “Bu kapsamda prim üretim ölçüleri önceden belirlenmeksizin üretim yetersizliği veya bağlı bulunan sigorta şirketince belirlenen riziko kabul esaslarına uygun biçimde acentelere aracılık edilen sigorta sözleşmelerinden elde edilen prim gelirleri ile tazminat ödemeleri arasındaki dengesizlik nedeniyle portföyün verimli olmamasının gerekçe gösterilmesi gibi hallerin “acentenin kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması” kapsamında değerlendirilmesinin ve bu noktada acentenin tazminat hakkının düşmesinin hakkaniyete uygun olmayacağı” yönünde bildirilmiş olduğu ilke karar da dikkate alındığında davalı şirketin fesih sebebi olarak teknik zarar edilmesinin gösterilmesinin feshin haksız ve hukuksuz olduğunu gösterdiğini, feshin haksız olması dolayısıyla davacının denkleştirme tazminatı isteme hakkı doğduğunu, davacının acentelik süresi boyunca davalı şirkete yeni müşteriler kazandırdığını, davalı şirketi sigortalılara tanıttığını ve en iyi şekilde temsil ettiğini, ayrıca Sektörde davalı sigorta şirketinin acentc kanallarını kapatacağını ve direk satış yöntemi ile davalı şirketin acente kanalı kullanmadan poliçe tanzim edeceği yönünde duyumlar alındığını, bu duyumların doğruluğunun davalı şirketin son bir kaç ay içinde yüzlerce acente kanalını kapatmış olması göz önüne alındığında gerçeklik kazandığını, davacının sözleşmesinin ani ve haksız olarak sonlandınldığı ve davacının ticari açıdan zor durumda kaldığını, müşterileri karşısında da zor durumda kaldığını ve iş kaybına uğradığını, Acenteliğin haksız ve hukuksuz olarak feshi ve davalıya hatırı sayılır sayıda sigortalı kazandırmış olması sebebiyle davacının TTK 122 maddesi uyarınca denkleştirme tazminatı talep etme hakkı bulunduğunu, dava dilekçesinde belirtilen nedenlerle davanın belirsiz alacak davası olup, fazlaya ilişkin dava ve talep hakları sakı kalmak üzere şimdilik 10.000-TL’si acenteliğin ani ve haksız feshinden dolayı denkleştirme tazminatının acenteliğin feshi tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davacı taraf uyap sisteminden sunmuş olduğu 01/10/2019 tarihli dilekçesi ile talep artırım dileçesi sundukları ve ıslah harcını da yatırmış oldukları anlaşılmıştır.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının iddia ettiği bir zararı var ise davacının bu zararı bilebilecek ve miktarını hesaplayabilecek durumda olduğunu, bu nedenle davacının belirsiz alacak davası açmasının da hukuka uygun olmadığını, oysa davacının denkleştirme talebinin belirlenememesinin mümkün olmadığını, mahkemenin, kendiliğinden veya tarafların talebi üzerine yaptığı incelemede, dava şartı eksikliğini tespit etmesi halinde davanın esasına girmeyip davayı usulden reddetmesinin esas olduğunu, Nitekim Yargıtay 22. HD 2014/3798E., 2014/10165K., ve 28/04/2014 Tarihli bir kararında yer verildiğini ve HMK. m. 115/2 uyarınca, şartlan bulunmadığı halde, belirsiz alacak davası şeklinde açılan huzurdaki davanın usulden reddi gerektiğini, davacının da belirttiği üzere taraflar arasında 21.06.2013 tarihinde “Acentelik Sözleşmesi” bir yıl süre ile akdedildiğini, ancak bir yılın sonunda feshedilmediğinden belirsiz süreli sözleşme haline geldiğini, TTK m. 121/1 uyarınca belirsiz süreli acentelik sözleşmesinin taraflardan her biri üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedebileceğini, davalı şirketin, şirket uygulaması gereği almış olduğu karar neticesinde davacının acentelik sözleşmesini 3 ay sonra etkisini doğurmak üzere feshettiğini, her ne kadar sözleşmenin haksız feshedildiği iddia edilmişse de davalının kanunda belirtilen 3 aylık ihbar süresine uyarak ve haklı gerekçelerle sözleşmeyi feshettiğini, belirsiz süreli sözleşmelerin ihbar süresine uyularak tek taraflı feshedilmesinin mümkün olduğunu, tarafların tacir olup, her tacirin ticari işletmesinin menfaatlerini gözetmek ve korumakla yükümlü olduğunu, bu doğrultuda salt acentenin kusursuz olmasının sözleşmenin devamlılığı için yeterli olmadığını, bu durumun ticari hayatın gerçeği olduğunu, sözleşmenin feshinde haklı gerekçelerinin de mevcut olduğunu, davacı acentenin, davalıya karşı olan yükümlülüklerini ihlal ettiğini, davalının menfaatlerini korumak yerine davalının menfaati aleyhine işlem tesis ettiğini, davacı acentenin münhasıran davalı şirketin acenteliğini yapmadığını, birçok sigorta şirketinin de acentesi olduğunu, davalı şirkete haber dahi vermeden diğer sigorta şirketleri adına poliçe tanzim ettiğini, aslında davalı şirketin portföyünde bulunan müşterilerin başkaca sigorta şirketlerine kaydırıldığının tespit edildiğini, TTK m. 104: “Yazılı olarak aksi kararlaştırılmadıkça, müvekkil, aynı zamanda ve aynı yer veya bölge içinde aynı ticaret dalı ile ilgili olarak birden fazla acente atayamayacağı gibi, acente de aynı yer veya bölgede, birbirleriyle rekabette bulunan birden çok ticari işletme hesabına accntelik yapamaz.” Hükmüne havi olduğunu, aksine yazılı sözleşme bulunmadıkça acentenin, sadakat borcu gereği aynı yer veya bölgede birbiriyle rekabette bulunan ticari işletmeler hesabına acentelik yapmasının yasaklandığım, taraflar arasında akdedilen acentelik sözleşmesinde acentenin aynı bölgede başka sigorta şirketlerinin acenteliğini yapabileceğine ilişkin hüküm mevcut olmadığını, davacının en başta davalıya karşı kanundan ve sözleşmeden kaynaklanan rekabet etmeme ve davalının menfaatlerini koruma yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davacının sözleşmenin haksız feshedildiği iddialarının tamamıyla asılsız olmakla hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, bu sebeple de haksız feshe dayalı tazminat taleplerinin reddi gerektiğini, hakkaniyet unsurunun değerlendirilebilmesi bakımından davacının acenteliğini yaptığı diğer sigorta şirketleri adına düzenlediği sigorta poliçeleri ile müşteri çevresi listesinin de dosyaya celbi gerektiğini, cevap dilekçesinde belirtilen tüm bu sebeplerle, öncelikle usulü itirazların dikkate alınarak, davanın belirsiz alacak davası olarak açılması mümkün olmadığından hukuki yarar yokluğundan reddine, usulü itirazların kabul görmemesi halinde, haksız ve mesnetsiz davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE : Davacı taraf delil olarak: Acentelik sözleşmesi, resmi yazılar, noter fesihnamesi, sözleşme süresince yapılan üretim miktarı, komisyon giderleri belgesi, davalı şirketin son 6 ay içinde kaç tane acentesini fesih ettiğinin sorulmasına, bilirkişi incelemesi, yemin ve sair delillere dayanmıştır.
Davalı taraf delil olarak: Acentelik sözleşmesi ve ekleri, acentelik müşteri çevresi listesi, sigorta poliçesi ile müşteri çevresi listesi dosyası, fesih tarihinden sonra centenin prim üretim/iptal raporu, tarafların ticari defter kayıtları, Yargıtay içtihatları, tanık, bilirkişi, keşif, yemin ve sair delillere dayanmıştır.
Taraflar arasındaki ihtilafın; taraflar arasındaki Acente Sözleşmesinin feshinden dolayı denkleştirme tazminatı faizinin istemi talebi noktalarında toplandığı görülmüştür.
Dosyanın teknik bilgi ve bilirkişi incelemesi gerektirmesi nedeniyle dosya, sigorta uzmanı … ve SMMM bilirkişisi …’a tevdi edilmiş ve bilirkişiler sunmuş oldukları raporlarında; Davacı tarafın incelenen ticari defter kayıt ve belgelerine göre, davacı tarafın davalı taraftan 198.359,63 TL. komisyon geliri ve davalı taraf adına 16.981,31 TL. iade komisyon bedeli işlemiş ve komisyon gelirinden düşmüş olduğunu, Davacı tarafın ticari defterlerine göre davalı taraftan 181.378,32 TL. komisyon geliri işlediğinin görülmüş olduğunu, Davalı tarafın incelenen ticari defter kayıt ve belgelerine göre; davalı tarafın davacı taraf adına 216.198,90 TL. komisyon gideri işlediği ve davacı taraf adına 34.172,40 TL. iade komisyon bedeli işlemiş ve komisyon giderinden düşmüş olduğunu, Davalı tarafın ticari defterlerine göre davacı taraf adına 182,026,50 TL. komisyon gideri işlediğinin görüldüğünü, Davacı tarafından inceleme esnasında ibraz olunan, davalı tarafın davacı taraf adına düzenlemiş olduğu, 2013-2014-2015-2016 ve 2017 yıllarına ait Sigorta Komisyon Gider Belgelerinin incelenmesinde, Davacı taraf adına davalı tarafından 217.008,20 TL. komisyon gider belgesi düzenlediğini, gider belgesinde 35.003,83 TL. iptal komisyon bedeli düşüldüğünü, davacı tarafın davalı taraftan, 217.008,21 TL. komisyon geliri-35.003,83 TL. iade komisyon = 182.004,38 TL. Davacı tarafın davalı taraftan 2013-2014-2015-2016 ve 2017 yıllarında 182.004,38 TL. komisyon geliri olduğununun görülmüş olduğunu, Davacı acente lehine karar oluşması halinde, acentenin en fazla bu tutar (41.338.89 TL) kadar denkleştirme talebinde bulunabileceğine dair rapor sunmuş oldukları görülmüştür.
01/04/2019 tarihli celsede bilirkişilerden ek rapor alınmasına karar verilmiş olmakla, bilirkişiler sunmuş oldukları ek raporlarında; dava dosyasında yer alan mevcut bilgi ve belgeler dikkate alındığında davalı sigorta şirketinin itirazlarının kök raporu değiştirecek nitelikte olmadığını, taraflarınca bulunan denkleştirme tutarının en fazla tutar olduğu hakkaniyet indirimi takdirinin mahkemeye ait olduğunu, mahkemenin takdiri doğrultusunda davacı acente lehine karar oluşturulması halinde acentenin en fazla bu tutar ( 41.338,89 TL ) kadar denkleştirme talebinde bulunabilceğine dair ek rapor sunulmuş olduğu görülmüştür.
Dava: Denkleştirme tazminatı davasıdır.
Tarafların iddia ve savunmaları, dosyadaki bilgi ve belgeler, alınan detaylı, gerekçeli ve dosya kapsamı ile uyumlu olması nedeniyle itibar edilen bilirkişi kök ve ek raporu uyarınca davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgeler, tarafların iddia ve savunmaları, detaylı, gerekçeli, dosya kapsamı ile uyumlu olan ve bu nedenle de itibar edilen bilirkişi kök ve ek raporu uyarınca, özetle davacının acentelik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle TTK 122 maddesi gereği denkleştirme tazminatı talep ettiği, davalının ise feshin haksız olmadığını, davacının kendilerine karşı olan yükümlülükleri yerine getirmemesi ve birden fazla sigorta şirketinin acentesi olması sebebiyle haklı feshin yapıldığını belirttiği ve davanın reddini talep ettiği görülmüştür. Bu kapsamda öncelikle taraf defter ve belgeleri incelenmiş her iki taraf defter ve belgelerinin HMK 222 kapsamında delil niteliği taşıdığı anlaşılmıştır. Defter incelemesine göre son 4 yıllık sürede acentenin elde ettiği net komisyon tutarının 182.004,38 TL olduğu anlaşılmıştır. Sigortacılık Kanunun 23. Maddesinin 16. Fıkrası “Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa, sigorta acentesi, sigorta şirketinden tazminat talep edebilir. Ancak, sigorta acentesinin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmesi ya ada kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması halinde tazminat hakkı düşer.” şeklindedir. Davalı tarafın iddiasına karşılık davacının başka şirketlerle çalıştığı, sözleşmesel yükümlülüklerini yerine getirmediği hususlarında her hangi bir bilgi veya belge sunulmamış olup feshin haklı olduğuna kanaat getirilememiştir. Bu bağlamda davacının denkleştirme tazminatı talep edebileceği anlaşılarak dava ve talep arttırım dilekçeleri doğrultusunda davanın kabulü ile 41.338,89 TL denkleştirme tazminatının 14/11/2017 fesih tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kabulüne;
41.338,89 TL denkleştirme tazminatını 14/11/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Alınması gerekli 2.823,85 TL harçtan davacı tarafça peşin yatırılan 170,78 TL nin ve bilahare ikmal edilen 550,00 TL harçtan mahsubu ile 2.103,07 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydedilmesine,
3-Davacı tarafça yatırılan 31,40 TL başvuru harcı, 170,78 TL peşin harç, 550,00 TL ıslah harcı, 4,60 TL vekalet harcı, 7,25 TL vekalet pulu ve 1.666,50 TL bilirkişi/ tebligat/posta gideri olmak üzere toplam 2.430,53 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 6.174,06 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Gider avansının harcanmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve istek halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 27/01/2020

Katip
¸e-imzalı

Hakim
¸e-imzalı

Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.