Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1164 E. 2018/1070 K. 01.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/1164 Esas
KARAR NO : 2018/1070
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ: 03/02/2012
KARAR TARİHİ: 01/11/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davalı bankada hem müşterek ve hem de ayrı ayrı mevduat ve yatırım hesaplarına sahip olduklarını, müvekkillerinden …’in …, …’in … doğumlu olduklarını, bir kaç yıl öncesinde müvekkillerinin damatları …’in kendi şirketleri için kredi alma ihtiyacı içine girmesi üzerine müvekkillerinin yüklü hesaplarına bağlı olarak bu şube ile damatlarını tanıştırdığını, kredi başvurusu üzerine de müvekkillerine bir takım boş belgeler imzalatıldığını, belge içeriği konusunda aydınlatma yapılmadığını, çeşitli tarihlerde bu boş belge imzalatma işleminin sürdürüldüğünü, müvekkillerinin zaman içinde hesaplarından bir takım paralar çekildiğini farketmeleri üzerine gerek kendileri tarafından gerekse vekilleri yoluyla 02/11/2011 ve 07/12/2011 tarihli dilekçe kapsamında 2002 yılından bu yana ki tüm hesap hareketleri yönünden bilgi istenmesine rağmen verilen yanıtlarda eksik belge gönderilip bilgilerin gizlendiğini ileri sürerek hesaplarından çekilen ve bloke konulan belirli tutarların davalıdan tahsilini telep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkememizce yapılan yargılama sonrasında 20/01/2015 tarih, … Esas, … Karar sayılı kararla davanın reddine karar verilmiş, verilen karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay … Hukuk Dairesinin 22/03/2016 tarih, …Esas, … Karar sayılı kararıyla; “Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda anılan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Ancak, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalı banka ile davacıların damadı olan kişi ile ilişkili firmalarla yapılan kredi sözleşmeleri denetime elverişli bir biçimde belirtilmemiş, hangi kredi sözleşmesinin hangi şirketle yapıldığı, bu krediye kefil veya teminat verenin kim olduğu, buna ilişkin geçerlilik koşullarının bulunup bulunmadığı, kredinin ödenip ödenmediği, yenileme veya limit artırımı olup olmadığı, buna yönelik davacıların imzalarının sıhhatli olup olmadığı, ödenmeme durumu var ise bu kredi bedelinin neye istinaden hangi hesaptan çekildiği ve çekilen hesapların niteliği denetime elverişli olacak şekilde belirlenmemiştir.
Bu itibarla mahkemece yeni bir bilirkişi kurulundan rapor alınarak, davacıların hesaplarının ne zaman açıldığının, hesap sahibinin kim olduğunun, hesapların müşterek hesap olup olmadığının, müşterek ise teselsüllü olup olmadığının ayrı ayrı her hesap için açıkça belirlenmesi, bunun ardından dava konusu üçüncü kişilere kullandırılan kredilerin tek tek belirlenmesi suretiyle, bu kredilerin kim tarafından çekildiği, kefillerinin kim olduğu, verilen kefaletlerin geçerli olup olmadığı, miktarlarının ne olduğu, limit artırımlarının geçerli yapılıp yapılmadığı, kredilerin ödenip ödenmediği, ödenmemiş ise bedellerinin hangi hesaplardan alındığı hususlarının her bir kredi ve her bir hesap açısından hüküm kurmaya ve denetime yeterli olacak şekilde açıkça ortaya konulup belirlenmesi ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yeterli açıklıkta bulunmayan ve kurulan hükmü denetlemeye imkan vermeyen bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması doğru bulunmamış, hükmün bu nedenle davacılar yararına bozulması gerekmiştir.” neden ve gerekçeyle mahkememiz kararı bozulmuş, davalı vekilinin karar düzeltme isteminin de reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce bozma ilamına uyulmuş, yargılamaya devam olunmuştur.
Hükmüne uyulmasına karar verilen bozma ilamında işaret edildiği gibi dosyanın yeni bilirkişi heyetine tevdine karar verilerek, dosya konusunda uzman bilirkişiler bankacı …, bankacı …ve Finans uzmanı Dr. …e tevdi edilmiş, bu yönden sunulan 03/09/2018 tarihli bilirkişi kurulu raporunun dosya arasında olduğu görülmüştür.
Alınan bilirkişi kurulu raporunda özetle; dava dışı şirketlere kullandırılan çeşitli kredilere ilişkin davalıların müteselsil kefil sıfatıyla kefalet verdikleri, kredi hesaplarına teminat teşkil etmek üzere davalı bankada bulunan davacılara ait müşterek ve ayrı ayrı mevduat hesapları üzerine rehin sözleşmelerinin yapıldığı, mevduat hesapları üzerine bloke konulmak ve kefaleti alınmak suretiyle dava dışı şirketlere kullandırılan kredilerin kademeli olarak artırıldığı, davacılar tarafından mevduat hesapları üzerinden verilen rehin karşılığı; davacıların müşterek mevduat hesaplarından 1.024.413,01 TL, davacı …’in hesaplarından 285.555 TL, davacı …’in hesaplarından 36.500 TL olmak üzere toplam 1.346.460,01 TL yapılan kesintilerin raporda ayrıntılı olarak hesaplandığı, davacı hesaplarından kredi hesaplarına yapılan mahsupların yeterli düzeyde kefalet sözleşmelerine ve rehin sözleşmelerine dayandığı, rehin ve kefalet sözleşmelerinin usulsüz olduklarına ilişkin herhangi somut delile rastlanmadığı, bir an için aksi kabul edilse dahi, taraflar arasındaki uygulamanın uzun süre devam etmesi nedeniyle davacıların zimni kabulüllerinin olduğu, bu nedenle de sözleşmelerin usulsüzlüğünün ileri sürülemeyeceği bildirilmiştir.
Alınan bilirkişi kurulu raporu gerekçeli, denetlenebilir, hükmüne uyulan Yargıtay bozma ilamında işaret edilen eksikliği giderecek yeterlilikte, dosya içeriğine uygun, itirazları cevaplar nitelikte ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğünden, mahkememizce de benimsenmiş ve hükme esas alınmıştır.
Taraf iddia ve savunmaları, bozma sonrası alınan bilirkişi kurulu raporu, toplanıp değerlendirilen tüm delillere göre; dava dışı şirketlere kullandırılan kredilere müteselsil kefil sıfatıyla kefalet veren davacıların davalı banka nezdinde müşterek ve ayrı ayrı bulunan hesaplarından yapılan mahsupların rehin sözleşmeleri gereği dava dışı şirketlerin kredi ödemelerine ilişkin olduğu, taraflar arasındaki rehin ve kefalet sözleşmeleri kapsamında yapıldığı, rehin ve kefalet sözleşmelerinin usulsüz olduğunun davacı taraflarca kanıtlanamadığı, diğer yandan taraflar arasındaki uygulamanın uzun süre devam etmesi nedeniyle bu durumun davacılar tarafından benimsendiği anlaşıldığından davanın reddine ilişkin aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 35,90-TL karar ve ilam harcından peşin yatan 22.811,38 TL’nin mahsubu ile geriye kalan 22.775,48-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 113.750 TL vekalet ücretinin 59.200 TL’sinin davacı …’tan, 54.550 TL’sinin davacı Şerife’den alınıp davalıya verilmesine,
4-Davalılar tarafından ilk kararda yapılan 26,20 TL, bozma sonrası yapılan 40 TL olmak üzere toplam 66,20 TL yargılama giderinin davacılardan alınıp davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı , gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay’da temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okundu usulen anlatıldı.
Başkan
¸e-imzalı
Üye
¸e-imzalı
Üye
¸e-imzalı
Katip
¸e-imzalı
Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.