Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1105 E. 2019/861 K. 06.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1105 Esas
KARAR NO : 2019/861

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/03/2016
KARAR TARİHİ : 06/11/2019

Mahkememizde açılan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının …Ltd. Şti.’nin yetkilisi olduğunu, müvekkilinin de bu şirkette çalıştığını, müvekkilinin şirkete ait araçların turistleri taşıma organizasyonunu, turizm acenteleri ile görüşmeleri işini yaptığını, davalı şirket tarafından müvekkilinin iş akdinin tek taraflı olarak haksız ve hukuka aykırı olarak feshedildiğini, dava dışı şirket tarafından müvekkilinden çalıştığı dönemde şirkete vereceği zararlarının tazmini olarak teminat senedi alındığını, alınan bu teminat senedinin adı-soyadı ve adres kısmındaki yerler dışında davalı şirket yetkilisi tarafından doldurularak Ticaret Mahkemesi’nden alınan ihtiyati haciz kararı ile Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla kambiyo takibi başlatıldığını, sonrasında bu icra dosyasından müvekkilinin çalıştığı işyerine maaş haczi gönderildiğini, bankalara 89/1 ihbarnamesi gönderilerek hesaplarına haciz konulduğunu, araç ve gayrimenkul araştırması yapıldığını, dosyada alacaklının …, borçlunun ise müvekkili … olduğunu, icra dosyasının halen derdest olduğunu, müvekkilinin haciz tehdidi altında yaşadığını, davalı tarafça işten müvekkili ayrıldığında senedin iade edileceğinin beyan edildiğini, ancak müvekkili işte çıkarılmasına karşın senedin iade edilmediğini, şirket yetkilisi davalının senedin alacaklı kısmına sonradan kendi adını yazarak icra takibi başlattığını, davalının müvekkilinden aldığı senedi müvekkilinin ihbar, kıdem, fazla mesai ve diğer alacaklarını ödememek için tehdit amacı ile kullanıldığını belirterek, öncelikle icra dosyasının ihtiyati tedbir kararı verilerek durdurulmasına, sonrasında müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, ayrıca davalı tarafın %20 kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından davacıya borç verildiğini, verilen borcun karşılığı olarak da senet alındığını, senedin vadesinde ödenmediğini, bunun üzerine müvekkili tarafından senedin icraya konulduğunu, davacının iddia ettiği gibi senedin teminat senedi olmadığını, senet metninde senedin teminat senedi olduğuna ilişkin herhangi bir ibarenin bulunmadığı, bedelin nakden alındığının senet metninden anlaşıldığını, Yargıtay HGK.’nun belirtilen kararlarında da benimsendiği üzere, davacının dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğuna ilişkin yazılı belge sunması gerektiğini, davacının ise böyle bir belge sunmadığını, senede karşı senetle ispat kuralı gereğince davacının hem yazılı hem de en az senet kadar geçerliliği kabul edilmiş bir belge ibraz etmeden açtığı davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, takip konusu yapılan senedin teminat senedi olduğu iddiasıyla senetten dolayı borçsuzluğun tespiti istemine ilişkin İİK.’nun 72. maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, senede dayalı başlatılan icra takibinde takip dayanağının teminat senedi olup olmadığı ile davacının davalıya borçlu olup olmadığının tespitine ilişkindir.
Davacı taraf delil olarak; Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası, senet aslı, SGK kayıtları, işyeri şahsi sicil dosyası, işyeri SGK kayıtları, banka kayıtları,… Ltd. Şti.’ne ait ticari defter ve belgeler,… kayıtları, e-mail yazışmaları, bilirkişi incelemesi, tanık beyanı ve yemin deliline dayanmıştır. Davalı taraf ise delil olarak; SGK hizmet döküm cetveli, Ticaret Sicil Gazetesi, … Ltd. Şti.’nin ticaret sicil kayıtları ve tanık deliline dayanmıştır.
Dosyanın İstanbul … İş Mahkemesi’nin 05/10/2017 tarihli; … E. ve …K. sayılı görevsizlik kararı ile mahkememize geldiği ve mahkememizin yukarıdaki esasına kaydolduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce İstanbul Büyükçekmece … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasının UYAP örneği celbedilerek dosyamız içerisine alınmış ve incelenmiştir. İcra takip dosyasının incelenmesinden; davalı … tarafından davacı … aleyhine 18/01/2016 tarihinde 10/09/2015 tanzim, 21/09/2015 vade tarihli 13.000,00-TL. bedelli bonoya dayalı olarak 13.000,00-TL. Asıl alacak, 445,03-TL. işlemiş faiz, 400,00-TL. ihtiyati haciz ilam vekalet ücreti ve 81,60-TL. İhtiyati haciz yargılama gideri olmak üzere toplam 13.926,63-TL. Üzerinden kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığı anlaşılmıştır. Takibe konu bono incelendiğinde bono metni üzerinde “…bedeli nakden ahzolunmuştur…” ibaresinin yazılı olduğu görülmüştür.
Kambiyo senedi niteliğinde olan bononun keşidecisi tarafından bazı unsurlarının eksik olarak düzenlenmesi ve bu eksikliklerin bonoyu elinde bulunduran kişi tarafından doldurulması TTK.’nun 778/2-f maddesi yollamasıyla TTK.’nun 680. maddesi gereğince mümkündür.
Türk Medeni Kanunu’nun (TMK.’nun) 6. maddesine göre kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. İspat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Diğer taraftan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. (HMK. madde:190) Bu nedenle ispat külfeti öncelikle davacıdadır. Davacı ise hukuki ilişki gereği iddiasını ancak yazılı delil ile ispat edebilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Yazılı deliller veya yazılı delil başlangıcı yoksa davanın, ikrar, yemin gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Bir başka deyişle, bir vakıayı ispat yükü kendisine düşen taraf, o vakıayı başka delillerle ispat edemezse, diğer tarafa yemin teklifinde bulunabilir. Yemin, iddianın ispatı yönünden son başvurulacak bir ispat vasıtasıdır. Mahkeme, davacının iddiasını yazılı delillerle ispat edemediği kanaatine vardığı takdirde, davacı tarafa delilleri arasında dayandığı yemin delilini resen hatırlatmalıdır. Aksi halde, davacının tüm delilleri toplanıp değerlendirilmemiş olur.
Kambiyo senetleri sebepten mücerret olup, bono nedeni ile borçlu olmadığının ispatı ancak yazılı delile mümkündür. Davacı boş olarak imzalayıp verdiği bononun sonradan anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasını kanuni delillerle (senet, yemin) ispatlamak zorundadır.
Huzurdaki davada davacı, davaya konu bononun teminat senedi olduğunu iddia etmiştir. Dava konusu bono “nakden” kaydını içermekte olduğundan, bu kayıt karşısında bedelsizlik bakımından açılan menfi tespit davasında ispat yükü davacı borçludadır. Dava konusu bononun teminat senedi olarak verildiğinin yani bedelsiz olduğunun yazılı delille ispatlanması gerekir.
Davacı taraf dava açarken sunduğu delilleri arasında açıkça yemin deliline de dayanmıştır. Bu itibarla davacının yemin deliline dayanmış olduğu göz önünde bulundurularak mahkememizce 26/09/2018 tarihli duruşmada aynen; “…davanın bu aşamasında davacı vekiline davaya konu senedin teminat senedi olduğu yönündeki iddiası açısından davalı tarafa yemin teklif hakkı olduğu hususunun hatırlatılmasına, yemin teklif edilecek ise bu yönden yemin metnini sunması için duruşma zaptının tebliğden itibaren iki haftalık kesin süre verildiğinin davacı vekiline ihtaratlı tebligat ile tebliğine..” denilmek suretiyle davacıya yemin hakkı hatırlatılmıştır.
Mahkememizce 26/09/2018 tarihli duruşmada 3 nolu ara kararda ise; “…Yemin teklif edildiğinde davalı ve vekiline ayrı ayrı tebliği ile davalı vekiline yemin edilecek ise müvekkilini kimliği ile birlikte gelecek celse duruşmada hazır etmesi için kesin süre verilmesine…” karar verilmiş, sonrasında davacı vekiline “…İHTAR: Mahkememizin 26/09/2018 tarihli celsesi ekli olup, tarafınıza 2, 3 ve 4 no’lu ara kararlar uyarınca iki haftalık kesin süre içerisinde beyanda bulunmanız tebliğ ve ihtar olunur…” denilmek suretiyle ihtarlı tebligat gönderilmiş, tebligat ekine 26/09/2018 tarihli duruşma tutanağı eklenmiştir. İhtarat içeren bu tebligat davacı vekiline 09/10/2018 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine karşın davacı ve/veya vekili tarafından yemin teklifi veya metni hususunda herhangi bir beyanda ve girişimde bulunulmamıştır. Davacı vekili, 25/09/2019 tarihli duruşmada ise aynen; “…dava dilekçemizi tekrar ediyoruz, yemin teklif etmiyoruz…” demek suretiyle artık yemin deliline dayanmaktan vazgeçtiğini açık ve net olarak beyan ve ifade etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacının takibe ve davaya konu senedin teminat senedi olduğunu iddia ettiği, ancak senedin teminat senedi olduğunu yazılı delille ispatlayamadığı, davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılmasına ve bu konuda ihtarat yapılmasına rağmen davacı tarafın dava karşı tarafa yemin teklif hakkını kullanmamış olduğu, ihtaratlı tebligata rağmen davacı tarafça davalıya yemin teklifi yapılmadığı, üstelik davacı vekilince 25/09/2019 tarihli duruşmada yemin deliline dayanmaktan vazgeçildiği gözetildiğinde davacı tarafça davaya konu senedin teminat senedi olarak verildiğine yönelik iddiasını ve senedin bedelsiz kaldığı iddiasını ispat edemediği, davacının ikame ettiği menfi tespit davasının sübut bulmadığı anlaşılmakla ispatlanamayan davanın reddine ilişkin olarak aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir. Ayrıca; 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72/4 maddesi uyarınca menfi tespit davasının alacaklı lehine sonuçlanması halinde tazminata hükmedilebilmesi için ihtiyati tedbir sebebi ile alacaklının alacağına kavuşmasının geciktirilmiş olması koşulunun gerçekleşmesi gerekmektedir. Davalı alacaklı lehine tazminata hükmedilebilmesi için ihtiyati tedbir yoluyla takibin durdurulmasına karar verilmesi, verilen ihtiyati tedbir kararının uygulanması, bunun sonucunda da alacaklının alacağına geç ulaşmasından dolayı zarara uğraması gerekmektedir. Burada önemli olan husus davalı alacaklı yararına kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için verilen ve infaz edilen bir tedbir kararı nedeniyle davalı alacaklının alacağına geç ulaşmış olmasının kanıtlanmış olmasındır. Somut dosya bakımından davalı alacaklı tarafından uğranılmış bir zararın bulunduğu kanıtlanamadığından, şartları oluşmayan kötüniyet tazminatının da reddine karar verilmiştir.
KARAR : Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Şartları oluşmadığından davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine
3-Alınması gerekli 44,40-TL karar ve ilam harcından 267,03-TL peşin ve tamamlama harcının mahsubu ile geriye kalan 222,63-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/1 maddesi uyarınca hesap ve taktir olunan 2.750,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yatırılan 151,00-TL tebligat ve posta giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avanslarından geriye kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dair; HMK’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar davalı vekilinin yüzüne karşı davacı veya vekilinin yokluğunda açıkça okunup, usulen anlatıldı. 06/11/2019
Katip …
¸e-imzalı

Hakim …
¸e-imzalı