Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1022 E. 2020/312 K. 08.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/1022
KARAR NO:2020/312

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:14/11/2017
KARAR TARİHİ:08/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan ve yukarıda tarafları, konusu, esas – karar numarası yazılı bulunan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı firmaya 08/05/2017 düzenleme tarihli, … seri ve sıra nolu irsaliyeli fatura ile ürün sattığını, ürünleri aynı gün 08/05/2017 tarihinde davalı firmaya teslim ettiğini, ancak teslimi yapılan ürünlerin fatura bedelinin davalı firma tarafından müvekkiline ödenmediğini, bunun üzerine fatura alacağının tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davalı-borçlu şirket tarafından icra takibini uzatmak maksadıyla borca itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, davalının itirazlarının haksız ve mesnetsiz olduğunu belirterek, itirazının iptali ile takibin devamına, davalı-borçlu aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmolunmasına, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin de davalı karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin temizlik malzemesi ürünleri üretimi faaliyeti içerisinde bulunan ve kendi faaliyet alanı içerisinde üretim kalitesi başta olmak üzere saygın bir şirket olduğunu, davacı tarafça takibe konu alacağın temelinin müvekkili şirket tarafından üretilen saç kremi ve şampuanı ürünleri için basılan etiketler olduğunu, davacı şirket tarafından basılan etiketlerin basım ve kesim şeklinin tarafların karşılıklı mutabık kaldıkları numunelere uymadığını, teslim alınan etiketlerin kesim şeklinin müvekkili şirket tarafından verilen şampuan ve saç kremi kutularına uygun olmadığının görüldüğünü, müvekkili şirketin derhal davacı şirkete bu durumu bildirdiğini ve ayıplı ürünün ayıpsız olarak değiştirilmesini istediğini, ayrıca iade faturası düzenleyerek ayıplı ürünleri davacıya gönderdiğini, ancak davacı tarafın kötü niyetli olarak ayıplı mallarını teslim almaktan kaçındığını, kendisine düşen edimini yerine getirmeyen davacı tarafın müvekkili şirketten edimini yerine getirmesini beklemesinin Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerine aykırı olduğunu, davacı şirket tarafından yapılan etiket işinin ayıplı olması nedeniyle müvekkili şirketin ayıplı işin bedelini ödemekle yükümlü olmadığını, bu nedenle davacı şirketin müvekkili şirketten herhangi bir alacağının bulunmadığını, bahse konu etiketler zamanında ayıpsız olarak teslim edilmediğinden müvekkili şirketin maddi ve manevi zararlara uğradığını belirterek, maddi ve manevi tazminat ile her türlü dava açma hakları saklı kalmak üzere, haksız ve kötü niyetli davanın reddine, kötü niyetli takip nedeniyle davacı aleyhinde %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davacı tarafa yükltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili, davalı tarafın 14/12/2017 tarihli cevap dilekçesine karşı sunduğu 21/12/2017 tarihli beyan dilekçesinde ise özetle; davalının iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkili firma kayıtlarında davalı tarafça kesilmiş herhangi bir iade faturası bulunmadığını, davalı tarafça yasal süresi içinde müvekkili tarafından kesilen dava konusu faturaya da herhangi bir itirazda bulunulmadığını, davalı tarafın ayıp iddiasının gerçek dışı olduğunu, müvekkili firma tarafından davalı firmaya gönderilen teklif formuna davalı şirket tarafından onay verildiğini, bu onay üzerine müvekkili firma tarafından teklif formunda belirtilen özelliklerde etiket basımının yapıldığını, böylece edimin teklif formuna uygun olarak müvekkilince ifa edilerek davalıya ürünlerin 08/05/2017 tarihinde eksiksiz olarak teslim edildiğini, teklif formunda belirtilen özelliklere göre basılarak davalıya teslim edilen etiketlerde davalı tarafça iddia edildiği gibi herhangi bir ayıp olmadığını, ayrıca kabul anlamına gelmemek üzere davalı tarafça müvekkiline usulünce ve yasal süresi içerisinde yapılmış bir ayıp ihbarının da bulunmadığını, bu nedenle davalı tarafın savunmalarına itibar edilmemesi gerektiğini belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; davacı şirket tarafından faturaya dayalı olarak davalı şirket aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile girişilen icra takibine davalı/borçlu şirket tarafından yapılan itirazın İİK.’nun 67. maddesi gereğince iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasında çözümlenmesi gereken ihtilafın; davacı şirket tarafından takip konusu yapılan faturanın kaynağı etiket basımlarının davalı tarafça iddia edildiği gibi ayıplı olup olmadığı, davalı tarafça davacıya ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı, var ise yapılan ihbarın hukuken geçerli ve süresinde olup olmadığı, davacı şirketin davalı şirketten takip tarihi itibariyle alacağının bulunup bulunmadığı, alacağı var ise miktarı ile alacağın likit olup olmadığı noktalarında toplandığı görülmüştür.
Davacı taraf delil olarak; …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra takip dosyası, 08/05/2017 tarihli … seri-sıra numaralı irsaliyeli fatura, bilirkişi incelemesi, yemin ve diğer yasal delillere dayanmıştır. Davalı taraf ise delil olarak; …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra takip dosyası, iade faturası örneği, ayıplı mal olduğunu bildiren yazışma örnekleri, ayıplı mal olduğunu gösteren belge ve dökümanlar, ticari defter ve kayıtlar, Ticaret Sicil kayıtları, bilirkişi incelemesi, tanık beyanı, yemin ve diğer türlü yasal delile dayanmıştır.
Mahkememizce davaya konu edilen …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyası celbedilerek dosya içerisine alınmıştır. İcra takip dosyasının incelenmesinden; davacı … Tic. A.Ş. tarafından davalı … San. ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine 27/10/2017 tarihinde borcun sebebi olarak “08/05/2017 tarihli fatura alacağı” gösterilmek suretiyle 8.326,08-TL. asıl alacağın tahsiline yönelik ilamsız icra takibine girişildiği, Örnek 7 nolu ödeme emrinin davalı şirkete 02/11/2017 tarihinde tebliğ edildiği, sonrasında davalı borçlu şirket vekili Av. … tarafından yasal süresi içerisinde 08/11/2017 tarihli dilekçe ile borca, faize ve tüm fer’ilerine itiraz edildiği, itiraz üzerine takibin durduğu, davacı şirket tarafından 14/11/2017 tarihinde ve 1 (bir) yıllık hak düşürücü süre içerisinde itirazın bertarafına yönelik olarak huzurdaki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Yasal dayanağını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK.) 67. maddesinden alan itirazın iptali davası ile alacaklı; icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir.
Davanın, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, başlatılan takibin ve vaki itirazın niteliği gereği takipte talep edilen alacağın varlığı ile miktarını kanıtlamak yükümlülüğü davacı tarafa ait olduğundan, bu kapsamda taraflarca bildirilen deliller toplanmış, takibe ve davaya dayanak faturalar ve cari hesap ekstresinin dosya arasında olduğu görülmüş, uyuşmazlığın niteliği itibari ile çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden mahkememizce 14/03/2019 tarihli duruşmada dosyanın konusunda uzman bir matbaacı bir de SMMM’den oluşan iki kişilik bilirkişi heyetine tevdi edilerek rapor alınmasına karar verilmiştir. Mahkememizce duruşma sonrası oluşturulan 25/03/2019 tarihli ara kararda ise davacı taraf iddiası, davalı taraf savunması ve tüm dosya kapsamına göre rapor alınmasına karar verilerek, 19/04/2019 tarihi inceleme günü olarak belirlenmiş, taraf vekilleri inceleme gün ve saatinde hazır bulunmuş, taraf vekillerinin ticari defter ve kayıtları ile dosyaya getirtilen ve sunulan belgeler üzeriden inceleme yapılmak üzere dosya konusunda uzman SMMM bilirkişisi … ile matbaa konusunda uzman bilirkişi …’na tevdi edilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen ve 17/06/2019 tarihinde ön bürodan mahkememize sunulan kök raporda özetle; fiziki olarak yapılan ürünlerin değerlendirilmesinde; ambalajlara yapıştırılan etiketlerin tam olarak yerine oturmadığının, kimi ambalajlarda etiketlerin okunmadığının ve yamuk yapıştırıldığının gözlendiği, teknik olarak bu tür ürünlerin imalatında otomatik hata kontrol özelliğinin olduğu, bu tür ürünlerin baskı sırasında etiketleme yapılmadan ayıklanmasının gerekli olduğu, bu ürünlerde ise bu kontrolün yapılmadığının ya da bu ünitenin baskı ve etiketleme sırasında çalıştırılmadığının anlaşıldığı, bu tür ürünlerin pazarda satışa sunulma olanağının bulunmadığı, dosyada yapılan incelemesinde davalı tarafından bu tür ürünlerin kaç adet olduğuna dair tutulmuş herhangi zapta da rastlanmadığı, davacı yanın sunduğu ticari defterlerin TTK. hükümlerine göre gerekli açılış ve kapanış onayına sahip olduğu, davacı defterlerinin HMK 222’ye göre delil niteliğinde olup olmadığı hususunun mahkemenin takdirinde bulunduğu, davalı yanın sunduğu ticari defterlerin TTK hükümlerine göre gerekli açılış onayına sahip olduğu, ancak kapanış onayının bulunmadığı, davalı defterlerinin HMK 222’ye göre delil niteliğinde olup olmadığı hususunun mahkemenin takdirinde bulunduğu, davacı yanın ticari defterlerinde yapılan inceleme sonucunda davalı yandan takip tarihi itibariyle kaydi olarak 8.326,08-TL. alacaklı göründüğü, davalı yanın ticari defterlerinde yapılan inceleme sonucunda davacı yana takip tarihi itibarı ile kaydi olarak 8.326,08-TL. borçlu göründüğü, davalı yanın düzenlediği iade faturasının kendi ticari defterlerinde dahi kayıtlı olmadığı ve iptal edildiği, mevcut hali ile davalının kaydi olarak ticari defterlerinde davacı yana borcunun davacı ticari defterleri ile aynı miktarda göründüğü, davalı yanca davalı yana düzenlenen ve iptal edilen (fatura üzerinde iptal ibaresi görülmüştür) emtia iade faturasının içeriğindeki hesaplamanın ve davalı tarafından kabulünün izaha ve ispata muhtaç olduğu, davalı tarafından düzenlenen ve savunmasına dayanak yapılan iade faturasının, kendisine davacı yan tarafından teslim edilen emtianın tamamı için düzenlendiği, teknik olarak yapılan incelemede kaç adet etiketin bozuk geldiği, dolayısı ile kaç adet etiketli ürünün bozuk olduğuna dair tutulmuş bir belge (zapta) rastlanılmadığı, mali açıdan düzenlenen ve iptal edilerek ticari defterlere işlenmeyen bir faturanın alacak için dayanak yapılmasının mümkün olmadığı, davacı yanın davalı yanı takiple temerrüde düşürdüğü görülmekle, faizin infaz anında icra müdürlüğünce hesaplanarak tahsil edileceği kanaatiyle görüş bildirilmiştir.
Bilirkişi kök raporu dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, sonrasında davacı vekili tarafından 18/06/2019 tarihli dilekçe ile rapora karşı yazılı beyanda bulunulmuş, davalı şirket vekili tarafından ise 02/07/2019 tarihli dilekçe ile rapora itiraz edilerek; davaya konu etiketlerin ayıplı olduğunun raporda açıkça tespit edildiği, ancak ayıp ihbarının yapılıp yapılmadığına yönelik değerlendirmenin bilirkişilerin uzmanlık alanına girmediği belirtilerek davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
Davalı vekili 16/07/2019 tarihli duruşmada sunduğu beyanında; ayıp ihbarının müvekkili tarafından davacı karşı tarafa WhatsApp yazışmaları ve telefon ile yapıldığını, ayrıca davacıya herhangi bir mail atılmadığını, keza davacıya ihtarname de keşide edilmediğini, bilirkişi raporunda inceleme yapılan ürünlerin ayıplı olduğunun tespit edildiğini belirterek itirazları doğrultusunda ek rapor alınması talebinde bulunmuştur. Mahkememizce aynı tarihli duruşmada verilen 1 nolu ara karar ile; davalı vekilinin bilirkişi raporuna karşı sunduğu itirazlar ile ve duruşmadaki beyanları da dikkate alınarak dosyanın ek rapor düzenlenmek üzere kök raporu tanzim eden bilirkişi kuruluna tevdiine karar verilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen ve 11/02/2020 tarihinde ön bürodan mahkememize sunulan ek raporda ise özetle; davalının ayıp ihbarının yapıldığı yönündeki savunmasına karşın dosya içerisinde bu yönde herhangi yazılı bir veriye rastlanmadığı, ancak davalı ile davacı çalışanları arasında gerçekleştiği düşünülen WhatsApp uygulamasındaki yazışmalarda davalının davacıya kendisine sunulan etiketlerin orijinal spektleri ile teslim edilen ürünlerin arasındaki negatif farkı çizmek suretiyle işaretlendiği ve onay vermediğini belirttiği, somut olayda ayıbın gizli ayıp değil teslimat anında fark edilebilir açık bir ayıp niteliğinde olduğu, davalı yanın davacıya ayıplı ürünler için iade faturası tanzim ettiği, ancak sonrasında iptal ettiğinin anlaşıldığı, anılan iade faturasının 16/05/2017 tarihli olduğu, davaya konu icra takibinin başlatıldığı tarihin ise 27/10/2017 olduğu, her iki tarafın ticari defterlerine göre; davalı şirketin davacı şirkete kaydi olarak 8.326,08-TL. tutarında borçlu göründüğü hususunun çekişmesiz olduğu, davalının itirazına konu ayıp iddiasını müteakip düzenlediği ve kaydi borcunu ortadan kaldıracak iade faturasını neden iptal ettiğinin ve yeniden kaydı olarak davacıya borçlu duruma geldiğinin ise anlaşılamadığı, davalının yazılı olarak ayıp ihbarında bulunmadığı, ancak davalının WhatsApp yazışmalarının ayıp ihbarı sayılıp sayılmayacağı hususundaki yorum ve takdirin tamamen mahkemeye ait olduğu, kök raporda yer alan görüşlerin ise aynen korunduğu belirtilerek görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi ek raporu her iki taraf vekiline 11/02/2020 tarihinde e-tebligat ile tebliğ edilmiş, ilgili yasa hükmü gereği tebligat 16/02/2020 tarihi itibariyle okundu sayılmıştır. Davacı vekili tarafından 13/02/2020 tarihli dilekçe ile ek rapora karşı yazılı beyanda bulunulmuştur. Davalı vekili ise yasal süresi içerisinde ek rapora karşı yazılı olarak herhangi bir beyan ve itirazda bulunmamıştır.
HMK.’nun 281/1 maddesine göre; “Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler.” HMK.’nun 281. maddesinin gerekçesinde ise maddede rapora itiraz için taraflara tanınmış bulunan 2 haftalık sürenin kesin süre olduğu ve hak düşürücü bir nitelik taşıdığı ifade edilmektedir. Dolayısıyla, taraflar bu süre içerisinde bilirkişi raporuna karşı itirazlarını dile getirmezlerse bilirkişi raporu itiraz etmeyen taraf yönünden bakımından kesinleşir, yani ititaz etmeyen taraf artık rapora itiraz olanağını tümüyle kaybeder. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da bilirkişi raporuna yasal süresi içinde itiraz edilmemesi halinde diğer taraf yönünden usulü müktesep hakkın doğacağı belirtilmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK.’nun) 18/2 maddesine göre; her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. TTK.’nun 18/3 maddesinde ise; “Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır” şeklinde düzenleme mevcuttur.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 22/12/2015 tarihli, 2015/11602 E. ve 2015/17407 K. sayılı kararında; ayıp ihbarının yapıldığını ileri süren tarafın ayıp ihbarının 6762 sayılı TTK.’nun 20. maddesinde öngörülen şekilde yapıldığını kanıtlaması gerektiğini belirtmiştir. 6762 sayılı eski TTK.’nun 20/3. maddesine göre, ayıp ihbarının noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü mektupla yahut telgrafla yapıldığı kanıtlanmalıdır. Daire kararında özetle; tacirler arasındaki ayıp ihbarının TTK.’nun 18/3 maddesinde (eski TTK.’nun 20/3 maddesinde) aranan şekil şartlarına tâbi olduğunu ve buradaki şeklin ise ispat şartı olduğunu kabul etmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ise 25/05/2016 tarih, 2014/19-861 E. ve 2016/632 K. sayılı kararında; “… davacının ayıp ihbarını olayın meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere uygun delillerle kanıtlayamadığı yönündeki özel daire bozma kararının doğru olduğu sonucuna varılmıştır…” demek suretiyle ayıp ihbarının yapıldığının ispatının TTK.’nun 18/3. maddesinde (Eski TTK.’nun 20/3 maddesinde) belirtilen şekillerle yani noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla, güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılması gerektiğini ve maddede belirtilen şartın ispat şartı olduğunu kabul etmiştir.
Somut olayda her iki taraf da (ticari şirket) tacirdir. Takip ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK.’nun 18/3 maddesi dikkate alındığında; tacir olan taraflar arasındaki ayıp ihbarının noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılmak suretiyle elektronik posta ile yapılması gerekir. Bunun dışında bir yöntem veya usulle ayıp ihbarı yapıldığında, ayıp ihbarı yasadaki şekil şarıtını ihtiva etmediğinden geçersiz olarak kabul edilmelidir. Zira TTK.’nun 18/3. maddesindeki “şekil şartı” aynı zamanda “ispat şartı”’dır. Somut olayda; TTK’nun 18/2. maddesinde düzenlenen her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekeceği yönündeki hüküm dikkate alındığında, tacir olan davacının ayıp ihbarını yaptığını TTK.’nun 18/3. maddesinde belirtilen şekillerde ispat etmesi gerekmektedir. Davalı şirket vekili ise 16/07/2019 tarihli duruşmadaki beyanında açıkça ayıp ihbarının müvekkili tarafından davacı karşı tarafa “WhatsApp yazışmaları ve telefon ile” yapıldığını, ayrıca davacıya herhangi bir mail atılmadığını, keza davacıya ihtarname de keşide edilmediğini ifade etmiştir. Bir başka ifade ile davalı taraf, ayıp ihbarını WhatsApp yazışmaları ve telefonla yaptığını, böylece TTK.’nun 18/3. maddesinde yazılı ve aynı zamanda ispat şartı da olan şekil şartlarına uymadığını açıkça kabul ve ikrar etmiştir. WhatsApp yazışmaları ve telefon konuşmaları, TTK.’nun 18/3. maddesindeki şekil ve ispat şartlarını haiz olmadığından, mahkememizce davalı tarafça davacıya ayıp ihbarının yasadaki usullere uygun olarak yapılmadığı, dolayısıyla geçerli olmadığı kanaatine varılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK.’nun) 23/1-c maddesine göre; “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” Buna göre; teslim sırasında açıkça belli olan ayıplar yönünden ayıbın 2 (iki) gün içerisinde satıcıya bildirilmesi gerekmektedir. Burada önemli olan husus detaylı ve özel bir incelemeye gerek kalmadan maldaki ayıbın alıcı tarafından tespit edilebilmesidir.
Dosyada alınan bilirkişi ek raporunda açıkça; somut olaydaki ayıbın gizli ayıp değil, teslimat anında fark edilebilir nitelikte açık bir ayıp olduğu ifade edilmiştir. Basiretli bir tacir gibi davranması gereken davalı şirket ise bilirkişi raporundaki tespitlere göre “açık ayıp” niteliğindeki dava konusu etiketlerde gördüğü ayıpları 2 (iki) günlük yasal süresi içinde ve TTK.’nun 18/3 maddesindeki yöntemlerle yapmamıştır. Sonuç itibariyle mahkememizce; basiretli bir tacir gibi davranması gereken davalı şirketin, ayıp ihbarını yasadaki şekil ve usullerle yapmadığı, davacı tarafa bastırarak teslim aldığı dava konusu ürünleri (etiketleri) mevcut hali ile kabul ettiği ve davacı şirket tarafından basılan etiketler (ürünler) karşılığında adına kesilen faturayı itirazsız kabul ederek kendi ticari defterlerine işlediği, yine kendi ticari defterlerinde dahi davacı tarafa takip miktarı kadar borçlu göründüğü dikkate alındığında, davalı şirketin takip borca itirazının yerinde ve haklı olmadığı kanaatine varılmıştır.
İddia, savunma, toplanan deliller, taraflar arasındaki yazışmalar ve belgeler, icra takip dosyası, bilirkişi kök ve ek raporları birlikte değerlendirilmiş, dosyada alınan ve davalı tarafça itiraz edilmeyen bilirkişi kök ve ek raporları mahkememizce incelenip denetlenmiş, raporların toplanan delillere, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere uygun, gerekçeli, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu saptanıp, mahkememizce de benimsenerek hükme esas alınmıştır.
Tüm dosya kapsamının ve mahkememizce de benimsenen bilirkişi heyet raporunun ve ek raporunun birlikte değerlendirilmesinde; davacı yanın sunduğu ticari defterlerin TTK hükümlerine göre gerekli açılış ve kapanış onayına sahip olduğundan HMK.’nun 222. maddesine göre lehine delil niteliğinde bulunduğu, her iki tarafın ticari defterlerine göre; davacı şirketin davalı şirketten takip tarihi itibariyle kaydi olarak 8.326,08-TL. alacaklı göründüğü, her ne kadar davalı tarafça dava konusu etiketlerin (ürünlerin) ayıplı olduğu, ayıp ihbarının WhatsApp yazışmaları ve telefonla yapıldığı, bu şekilde yapılan ayıp ihbarının da geçerli olduğu ileri sürülmüş ise de, davalı tarafça ayıp ihbarı 6102 sayılı TTK.’nun 18/3 maddesinde öngörülen şekillerde yani “noter aracılığıyla”, “taahhütlü mektupla”, “telgrafla” veya “güvenli elektronik imza kullanılmak suretiyle elektronik posta ile” yapılmadığından, davalı tarafın ayıp ihbarını yaptığını kanıtlayamadığı, davalı yanın düzenlediği iade faturasının dahi kendi ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı ve kendi ticari defterlerinde dahi davacıya 8.326,08-TL. borçlu göründüğü dikkate alındığında davalının takip ve dava konusu borca itirazlarında haklı olmadığı, davacı tarafın ticari defter, kayıt ve belgelerine göre düzenlenerek hükme esas alınmasında sakınca görülmeyen ve mahkememizce de benimsenen bilirkişi kök ve ek raporlarında tespit edilen miktara göre taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı olarak davacı şirketin davalı şirketten takip tarihi itibariyle 8.326,08-TL. alacaklı olduğu, davacı yanın davalı yanı takiple temerrüde düşürdüğü, davalının benimsenen bilirkişi raporu ile tespit edilen asıl alacak miktarına (8.326,08-TL.’ye) yönelik itirazının haksız olduğu anlaşılmakla, davanın kabulü ile itirazın iptaline, taraflar tacir olduklarından asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle takibin diğer kayıt ve şartlarda aynen devamına, ayrıca İİK.’nun 67/2 maddesinde düzenlenen icra inkar tazminatının amacı alacağın tahsilini geciktirmeye yönelik haksız itirazları önlemek olduğundan ve takip konusu alacaklar likit ve itiraz da haksız olduğundan, kabul edilen miktar üzerinden davalı aleyhine %20 icra inkar tazminatını da kapsayacak şekilde aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR : Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulü ile, …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında; davalının 8.326,08-TL. asıl alacağa yönelik itirazının iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faiz uygulanmak suretiyle takibin talepnamedeki diğer kayıt ve şartlarda aynen devamına,
2-Alacak likit ve belirlenebilir olduğundan, itirazın iptaline karar verilen miktar üzerinden %20 oranında hesaplanan 1.665,22-TL. icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Alınması gerekli 568,75-TL karar ve ilam harcından 142,19-TL peşin harcın mahsubu ile geriye kalan 426,56-TL eksik harcın davalıdan alınarak maliyeye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça başlangıçta yapılan 178,19-TL yargılama gideri ile yargılama aşamasında yapılan 1.714,40-TL olmak üzere toplam 1.892,59-TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
5-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
6-Gider avansının harcanmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve istek halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, HMK.’nun 345. maddesi uyarınca gerekçeli kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak 2 (iki) hafta içinde HMK.’nun 342. maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK.’nun 343. maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile yine HMK.’nun 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olarak verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı çıkça okunup usulen anlatıldı. 08/07/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır