Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/935 E. 2021/327 K. 29.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2016/935 Esas
KARAR NO:2021/327

DAVA:Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ :21/07/2016
KARAR TARİHİ: 29/04/2021

Yukarıda tarafları ve konusu yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili …. Asliye Hukuk Mahkemesine verdiği daha sonra görevsizlik kararı üzerine mahkememize gönderilen dava dilekçesinde özetle; 21/11/2015 tarihli trafik kazasında, davalı …’a ait, diğer davalı …’in sevk ve idaresindeki … plakalı aracın, müvekkilinin yolcu olarak bulunduğu, dava dışı …’in sevk ve idaresindeki … plakalı motosiklete çarparak müvekkilinin ağır yaralanmasına sebebiyet verdiğini, kazaya karışan araçların davalı sigorta şirketine sigortalı oldukları, müvekkilinin hayati riskinin uzun süre devam ettiğini, tedavisinin de halen sürdüğünü, kazada müvekkilinin nişanlısı dava dışı araç sürücüsü …’in hayatını kaybettiğini, müvekkilinin kaza nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle şimdilik 38.500 TL kazanç kaybı, 1.000 TL çalışma gücünün azalmasından kaynaklı kazanç kaybı ve 1.000 TL ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıp olmak üzere toplam 40.500 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken müteselsilen tahsiline, 1.000.000 TL manevi tazminatın davalı gerçek kişilerden dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; davacı taraf 26/11/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile sürekli iş göremezlik talebini 257.852,00 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karışan … aracın kaza tarihinde müvekkili sigorta şirketine ZMSS poliçesi ile sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunun kusur ve sigorta poliçesi limitleri ile sınırlı olduğunu, geçici iş göremezlik tazminatının ve tedavi giderlerinin poliçe kapsam dışı olduğunu, tazminattan hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini, ATK’dan kusur ve maluliyet raporu alınması gerektiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu trafik kazasında, davacı ile dava dışı araç sürücüsünün kusurlu olduklarını, davacının, kask ve koruyucu malzeme kullanmadığını, dava dışı araç sürücüsünün ise takip mesafesini korumadığını, müvekkilinin kusurlu olmadığını, talep edilen manevi tazminatın fahiş olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı gerçek kişi vekili davaya cevap vermemiş, davaya beyan dilekçelerinde ve duruşmadaki beyanlarında davanın reddini savunmuştur.
Dava; 21/11/2015 tarihli trafik kazasında, davalı sigorta şirketine ZMSS ile sigortalı olan, davalı …’ın maliki olduğu ve diğer davalı …’in kullandığı araç ile, müvekkilinin yolcu olarak bulunduğu, yine davalı sigorta şirketine ZMSS ile sigortalı olan dava dışı gerçek kişinin sevk ve idaresindeki motosikletin çarpışması sonucu yaralanan davacının uğradığı maddi ve manevi zararların davalılardan tahsili istemine ilişkindir.
Oluşan kazada kusur oranlarının belirlenmesi için … Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden kusur raporu alınmış, bu yönden sunulan 24/04/2018 tarihli kusur raporunun dosya arasında olduğu ve alınan rapora göre; kazaya karışan … plakalı motosiklek sürüsü dava dışı …’in %75 oranında, … plakalı araç sürücüsü davalı …’in %25 oranında kusurlu oldukları, davacı …’in ise kusursuz olduğu tespit edilmiştir.
Davacının meydana gelen kazada maluliyet ve iş göremezlik oranının tespiti için … Adli Tıp Kurumu … İhtisas Dairesi’nden maluliyet raporu aldırılmış, bu yönden sunulan 02/12/2019 tarihli raporunun dosya arasında olduğu ve alınan rapora göre; davacının %26 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı ve iyileşme (iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 6 aya kadar uzayabileceği tespit edilmiştir.
Kusur oranı yönünden alınan İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nin 24/04/2018 tarihli kusur raporu, maluliyet ve iş göremezlik oranlarının tespiti için alınan … Adli Tıp Kurumu İkinci Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 02/12/2019 tarihli raporu olayın oluşuna uygun ve denetlenebilir olduklarından mahkememizce de benimsenmiş, davacı tarafça yapılan itirazların yerinde görülmemiştir.
Davacı tarafça davalı sigorta şirketine yönelik açılan dava yönünden;
Davacı vekili 02/07/2020 tarihli dilekçesinde; davalı sigorta şirketi ile yapılmış 09/10/2018 tarihli sulh protokolü kapsamında, kazaya karışan her iki araç için düzenlenmiş … ve … numaralı poliçelerden kaynaklanan dava konusu talepler yönünden davalı sigorta şirketi ile sulh olduklarını, bu nedenle davalı sigorta şirketi yönünden davadan feragat ettiklerini, bu davalıdan vekalet ücreti ve yargılama gideri taleplerinin bulunmadığını; diğer davalılar yönünden dava konusu taleplerin devam ettiğini bildirmiştir.
Davadan feragat HMK’nun 307 ve 309. maddelerin hükümleri gereğince uyuşmazlığı ve dolayısıyla davayı sona erdiren, davalı tarafın kabulünü gerektirmeyen ve kesin mahkeme hükmünün hukuksal sonuçlarını doğuran bir taraf işlemidir.
HMK’nın 307.maddesi hükmüne uygun olarak davacının davadan feragatinin mahkemece saptanması halinde feragat sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerekir. Davacı vekilinin vekaletnamesindeki yetki durumu incelendiğinde davadan feragate yetkili olduğu anlaşılmaktadır. Feragat bildirimi de HMK.nun 307. maddesi hükmüne uygun olarak mahkemece tespit olunmuştur. Bu yasal nedenlerle davacı tarafça davalı sigorta şirketine yönelik açılan davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiş; taraflar arasında yapılmış sulh protokolü kapsamında taraflarca talep olmadığından anılan taraflar yararına vekalet ücreti ve yargılama gideri takdirine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Diğer davalılar yönünden yapılan yargılama sonrasında;
Uyuşmazlığın niteliği itibari ile çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden dava konusu trafik kazasından kaynaklı davacının talep edebileceği maddi zararın hesaplanmasına karar verilerek, getirtilen-sunulan belgelerle birlikte dosya, aktüer hesabı konusunda uzman …’a tevdi edilmiş, adı geçen bilirkişi tarafından düzenlenen 28/07/2020 tarihli bilirkişi raporunun dosya arasında olduğu görülmüştür. Alınan rapora göre; … Adli Tıp Kurumu … İhtisas Dairesi’nden alınan maluliyet raporuna göre, davacının %26 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş olduğu ve iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 6 aya kadar uzayabileceğinin belirtildiği; 21/11/2015 tarihli trafik kazası nedeniyle, ATK Trafik İhtisas Dairesinden alınan raporda belirtilen kusur oranlarına göre davacının, davalı gerçek kişilerden talep edebileceği geçici iş göremezlik zararının 8.378,92 TL, sürekli iş göremezlik zararının 257.852 TL olmak üzere maddi zararının toplam 266.231,68 TL olduğu bildirilmiş, tazminat hesabının kazaya karışan … plakalı araç sürücüsünün kusur oranı (yani davalı gerçek kişilerin kusur oranları) üzerinden yapıldığı anlaşılmıştır.
Alınan bilirkişi raporu gerekçeli, denetlenebilir, dosya içeriğine uygun, itirazları cevaplar nitelikte ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görülmüştür.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, alınan ve benimsenen bilirkişi kurulu raporu, toplanıp değerlendirilen tüm delillere göre; 21/11/2015 tarihli trafik kazasında, davacının yaralanmasına sebep olan kazaya karışan davalı …’a ait, diğer davalı …’in sevk ve idaresindeki … plakalı ve davacının da yolcu olarak bulunduğu dava dışı …’in sevk ve idaresindeki … plakalı araçların kaza tarihini kapsayan tarihte davalı sigorta şirketine sigortalı oldukları; oluşan kazada araç sürücüsü davalı …’in %25, dava dışı araç sürücüsü müteveffa …’in %75 oranında kusurlu oldukları, davacının ise kusursuz olduğu; yargılama sırasında davacı ile davalı sigorta şirketi arasında yapılmış 09/10/2018 tarihli sulh protokolü kapsamında, kazaya karışan her iki araç için düzenlenmiş … ve … numaralı poliçelerden kaynaklı dava konusu maddi zararlara ilişkin davacıya 262.828,00 TL ödeme yapıldığı ve bu kapsamda davacı tarafça davalı sigorta şirketine yönelik açılan davadan feragat edildiği anlaşılmıştır. Davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun, bilirkişi raporunda hesaplanan miktarın üstünde ve kazaya karışan iki aracında sigortacısı olması nedeni ile iki ayrı sigorta poliçesinde belirlenen limitle ve kazaya karışan araç sürücülerinin kusurları oranında sınırlı olduğu kuşkusuzdur. Davacının bilirkişi raporunda hesaplanan nihai ve gerçek zararının, davalı sigorta şirketi tarafından poliçelerle teminat altına alınan miktarların altında olduğu, bu halde davacı tarafça poliçe limitlerinin altında yapılan feragatin, davalı sigorta şirketi ile birlikte müteselsil sorumlu olan davalı gerçek kişilerin sorumluluklarını ağırlaştırıcı nitelikte olduğu, bu nedenle davalılar yönünden geçerli olan poliçe limitini aşmayan davacı zararından dolayı davalı gerçek kişilerin sorumluluğunun bulunmadığı anlaşıldığından davalı gerçek kişilere yönelik açılan maddi tazminat isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacının davalı gerçek kişilere yönelik açtığı manevi tazminat istemleri yönünden yapılan inceleme sonrasında;
Bilindiği üzere (6098 sayılı BK. 56 md hükmüne göre), hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; 21/11/2015 tarihinde meydana gelen ve davacının %26 oranında maluliyetine neden olan trafik kazasında, kazaya karışan araç sürücüsü davalı …’in oluşan kazada kusura ilişkin alınan ve benimsenen kusur raporuna göre %25 oranında kusurlu, davacının ise kusursuz oldukları; kaza sonucu davacının yaralanması nedeniyle duyulan acı ve elemin giderilmesi için hakkaniyete uygun bir tazminatın verilmesi gerektiği kanaatine varılmış; tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kazanın meydana geldiği tarihteki paranın alım gücü ile dava konusu kaza da tarafların kusur oranları ile taraflarda zenginleşmeye ve fakirleşmeye neden olmayacak şekilde maluliyet ve iş göremezlik durumları da dikkate alınarak davacıya aşağıda belirtildiği miktarlarda manevi tazminata hükmedilmiş olup, açıklanan gerekçelerle uyuşmazlığın bütünü hakkında aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafça açılan Maddi Tazminat Davasının Reddine,
2-Davacı tarafça davalı gerçek kişilere yönelik açılan Manevi Tazminat Davasının Kısmen Kabulü ile,
50.000,00 TL’nin dava tarihi olan 21/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı gerçek kişilerden alınarak davacıya ödenmesine,
Bu konudaki fazlaya ilişkin istemin reddine,
3-Maddi tazminat yönünden alınması gerekli 59,30-TL, manevi tazminat yönünden alınması gerekli 3.415,50 TL olmak üzere toplam 3.474,80 TL karar ve ilam harcının, peşin ve ıslah harcı 7.940,23-TL’den mahsubu ile geriye kalan 4.465,43-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Manevi tazminat yönünden davacı tarafça yatırılan harçtan karar harcı olarak mahsup edilen 3.415,50 TL’nin davalı gerçek kişilerden alınıp davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafça davalı sigorta şirketine yönelik açılan ve sulh protokolü kapsamında feragat edilen dava yönünden talep olmadığından bu taraflar yararına yargılama gideri ve vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, bu yönden yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
6-Davacı tarafça davalı gerçek kişilere yönelik açılan manevi tazminat davasında, davacı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca manevi tazminat yönünden hesap ve taktir olunan 7.300,00-TL vekalet ücretinin ayrı ayrı davalı gerçek kişilerden alınıp davacıya verilmesine,
7-Davalı gerçek kişilere yönelik açılan ve kısmen reddedilen manevi tazminat yönünden davalı gerçek kişiler kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 7.300,00’er TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp ayrı ayrı davalı gerçek kişilere verilmesine,
8-Davalı gerçek kişilere yönelik açılan ve tamamen reddedilen maddi tazminat yönünden davalı gerçek kişiler kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı gerçek kişilere verilmesine,
9-Davalı … tarafından yapılan 100 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp bu davalıya verilmesine,
10-Davacı tarafça yatırılan gider avansından geriye kalanın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalı gerçek kişiler vekilinin yüzüne karşı, davalı sigorta şirketi vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkca okunup, usulen anlatıldı.

29/04/2021

Başkan
¸e-imzalı
Üye
¸e-imzalı
Üye
¸e-imzalı
Katip
¸e-imzalı

Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.