Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/773 E. 2020/607 K. 20.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2016/773 Esas
KARAR NO:2020/607

DAVA: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan Semenin Tenzili)
DAVA TARİHİ:19/07/2016
KARAR TARİHİ:20/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan Semenin Tenzili) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA DİLEKÇESİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı taraf, …. İcra Müdürlüğünün … Es. … Es. sayılı dosyası ile müvekkili firma ile hiçbir ticari-organik bağı olmayan … isimli şahıs hakkında icra takibi başlattığını, …. İcra Müdürlüğünün … Talimat sayılı dosyası vasıtasıyla 22.12.2015 tarihinde müvekkili firma adresinde 3.350,00 TL değerinde menkul mal haczi yapıldığını, müvekkili firmanın istihkak iddiasında bulunması üzerine, mahcuz mallar müvekkiline yediemin olarak tevdi edildiğini, akabinde istihkak iddiaları hakkında esas icra dairesi tarafından İİK m.99 prosedürü uygulanması gerekirken yanlış hukuki değerlendirme sonucu İİK m.96 vd maddelerinde düzenlenen istihkak prosedürü uygulanıp dosya resen icra mahkemesine gönderildiğini, …. İcra Hukuk Mahkemesinde dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu … K. Sayılı ilam ile usul ve yasaya aykırı olarak ”takibin devamına” yönelik karar verdiğini, iş bu karar dolayısıyla alacaklı taraf bu kez mahcuz malların muhafazası için tekrar 16.02.2016 tarihinde vinç-kamyon eşliğinde müvekkilinin işyerine muhafaza işlemi için gittiğini, borçlu olmadığı bir icra dosyası sebebiyle muhafaza tehdidi ile karşı karşıya kalan müvekkilinin, çevresine rezil olmamak ve ticari itibarının zedelenmemesi için mahcuz malların bedelini icra dosyasına teminat amaçlı depo etmek istediğini, müvekkilin mahcuz malların bedeli olan 3.350,00 TL’yi ödemek isterken sehven 33.216,80 TL ödediğini, yani uyuşmalık konusu olan 3.350,00 TL’lik menkul malın değerinin çok üzerinde bir ödeme yaptığını, müvekkilinin ödemeyi teminat amaçlı yaptığını ve alacaklıya ödenmesine muvafakati olmadığını açıkça haciz zaptına dercedildiğini, yani müvekkilinin başkasına ait borcu ödemek kastıyla hareket etmediğini, aksine mahcuz mallarının muhafaza altına alınmaması, çevresine karşı ticari itibarının sarsılmaması amacıyla mahcuz mallara teminat oluşturması amacıyla dosyaya ödeme yaptığını, icra dosyasına yatırılan paranın alacaklı tarafından icra dairesinden tahsil edilmesi üzerine iş bu paranın iadesi için istirdat davası açma zarureti hasıl olduğunu, açıklanan nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalarının kabulü ile borçlu olmadığıkları halde ödemek zorunda kaldığımız 29.866,80 TL’nin ödeme tarihi olan 16.02.2016 tarihinden itibaren ticari faiz oranı ile birlikte istirdatına, davalı aleyhine en az %20 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesine yargılama giderlerinin davalıdan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP DİLEKÇESİ:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümlülüğü olan bir tacirce dosya borcunun ödendiği tarihte dosya ve haciz işlemi ile ilgili karar vermeye yetkili mercii ve mahkeme ya da bir başka mahkeme tarafından verilmiş olan Teminatlı/Teminatsız bir tedbir kararı bulunmamakta olduğunu, tedbir kararı bulunmamasına rağmen ‘rezil olmamak için’ sehven 3.350 TL ödemek yerine dosya borcu olan 33.216,80 TL ödendiği iddiasının kabulünün imkansız olduğunu, keza yatırılan miktar ve ödenmek istenen miktarlar arasında ”sehven” durumunu oluşturacak uzaktan yakından bir alaka bulunmamakta olduğunu, davacı tarafça açılan istihkak davası sonucu …. İcra Hukuk Mahkemesi … E. … K. sayılı kararıyla davanın reddine karar verildiğini, yapılan haczin hukuka aykırı olmadığı ve davacının iddialarını kanıtlar nitelikte delil sunmadığı kesinleşen istihkak davasının reddine dair karar ile anlaşıldığını, davacı dilekçesinde %20 kötü niyet tazminatı talep etmiş ise de iş talebinin istirdat davalarında talep edilmesinin mümkün olmadığını, borçlunun borçlu olduğu, maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden bir karar ile sabit olduğundan yapılan ödeme üzerine istirdat davası açılmasının mümkün olmadığını, açıklanan nedenlerle borçlunun borçlu olduğu, maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden bir karar ile sabit olduğundan, kesin hüküm bulunması nedeniyle davanın reddine karar verilmesini, esasa girilmesi halinde ise haksız ve mesnetsiz davanın esastan reddine, yargılama ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Mahkememizce davaya konu olarak, …. İcra Müdürlüğünün … Es. Sayılı Dosyasının UYAP sureti, … Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevapları, …. İcra Hukuk Mahkemesinin … Es. Sayılı dosyasının UYAP sureti, … Vergi Dairesine yazılan müzekkere cevapları celp edilip incelenmiştir.
Mahkememizin 20/03/2018 tarihli celse üç nolu ara karar gereğince, iddia, savunma, toplanan deliller ve tarafların ilişki dönemine ait davacı taraf ticari defter ve kayıtları üzerinde ve ayrıca dava dışı …- … firmasının ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, bilirkişi olarak konusunda uzman SMMM bilirkişisi Hilmi Yaman Bilgin seçilmiş, adı geçen bilirkişice sunulan 16/10/2018 tarihli bilirkişi raporu ile 05/02/2020 tarihli bilirkişi ek raporunun dosya içerisinde olduğu görülmüştür.
Bilirkişi raporu ve ek raporunun tetkikinde, davacı yanın sunduğu ticari defterlerin TTK hükümlerine göre gerekli açılış ve kapanış onayına sahip olduğu, davacı defterlerinin HMK 222’ye güre delil niteliğinde bulunduğu, dava dışı …’in ticari defterlerini sunmadığı, davacı yanın ticari defterlerinde yapılan inceleme sonucunda, dava dışı …‘e ait herhangi bir kayda rastlanılmadığı, somut olayda tek yanlı olarak yapılan incelemede; dava dışı … ile davacı arasında kaydı herhangi bir ticari ilişkinin görünmediği, bununla birlikte bahse konu hususun yanların bağlı olduğu Vergi Dairelerinden istenecek (ilişki olabilecek yıllara ait) BA ve BS formları üzerinden teyit edilip edilmemesi gerektiği, BA/BS formları mahkememizce celp edilmiş, vergi dairesi yazı cevabı geldikten sonra dosya tekrar aynı bilirkişiye gönderilmiş, 05/02/2020 tarihli bilirkişi ek raporunun tetkikinde, dava dışı …’ e ait BA ve BS formlarının ibraz edilmediği, davacı yana ait 2015-2016 yılı BA/BS formları üzerinde yapılan inceleme sonucunda ise davacı ve dava dışı … arasında kaydi olarak ticari ilişkinin bulunmadığı görüşüyle raporlar alınmıştır.
HUKUKİ NİTELENDİRME DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, haciz ve muhafaza baskısı altında ödendiği ileri sürülen paranın istirdatı istemine ilişkindir.
Somut olayda, davalı alacaklı tarafından, dava dışı borçlu … hakkında …. İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı dosyası ile icra takibine başlandığı, icra dosyasından gönderilen talimat ile davacı şirkette 22.12.2015 tarihinde hacze gelindiği 3.350,00 TL değerinde iki adet taşınırın haczedildiği, haczedilen malların davacı şirket yetkilisine yediemin sıfatı ile bırakıldığı, haciz sırasında davacı şirket tarafından istihkak iddiasında bulunulduğu, …. İcra Hukuk Mahkemesi tarafından verilen 26.04.2016 tarih … K sayılı kararı ile davacının istihkak iddiasının reddine karar verildiği, kararın yargıtay denetiminde geçerek kesinleştiği, alacaklı vekilinin talebi ile davacı iş yerinde yeniden haciz için iş yerine gelindiği ve davacı şirket temsilcisi tarafından icra borcunun tamamının ödendiği anlaşılmıştır.
Takip dosyasında borçlu olmamasına rağmen haciz baskısı altında borcu ödeyen 3. Şahısların durumu İİK’nın 72. Maddesinde açıkça düzenlenmemiştir.Borcu ödeyen takip borçlusu değil, takiple ve takibin dayanağı olan senetle bir alakası olmayan davacı firmadır. Davacı 3. Şahsın yaptığı ödeme ile takip borçlusu borcundan kurtulmuş ve sebepsiz zenginleşmiştir,fakat, takip dosyasının alacaklısı da aynı şekilde alacağını takibin ve takibin dayanağı olan senetten borçlu konumunda olmayan 3. Bir şahıstan almış bulunmaktadır. Takip alacaklısı firmanın takip alacağını, borçlu olmayan bir 3. Şahıstan alması da onun açısından sebepsiz zenginleşme sayılmak durumundadır. Zira 6098 sayılı TBK’nın 77/1. Maddesine göre sebepsiz zenginleşen kişi, maddenin ifadesine göre aynen” Haklı bir sebep olmaksızın bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen” olarak tanımlanmıştır. Mevcut dava konusu olayda takip alacaklısı, takiple alakası olmayan davacı firmanın haklı bir sebebe dayanmayan ödemesi neticesi sebepsiz zenginleşmiştir. Davacı firmanın adresinde gerçekleştirilen fiili haciz baskısı takip alacaklısı açısından haklı bir sebep sayılamaz. Takip alacaklısı elbette alacağını almak durumundadır. Fakat bu alacağını borçların nispiliği kuralı çerçevesinde borçludan almak durumundadır. Borçlu olmayan 3. bir şahsın tazyik altında takip borcunu ödemesiyle takip alacaklısının alacağını tahsili de haklı bir sebep olmaksızın başkasının (ödemeyi yapan 3. Şahsın) malvarlığından zenginleşme sayılmalıdır.
İstirdat davalarının değerlendirilebilmesi için takip borçlusu ile borcu ödeyen 3. Şahsın aralarında organik bağ bulunup bulunmadığı ve ödemenin haciz baskısı gibi tazyik altında yahut serbest irade ile yapılıp yapılmadığı hususlarının net bir biçimde aydınlatılmasının gerektiği Yargıtay 11. H.D’nin 04/03/2010 tarih ve 2008/6613 E-2010/2420 K sayılı kararı ile Yargıtay 19. H.D’nin 22/10/2015 tarih ve 2015/943 E-13382 K sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olayda dosya içerisinde getirtilen ticaret sicil kayıtlarından davacı ile borçlu arasında organik bağ olduğu sonucuna ulaşılması mümkün değildir. Davacının dava konusu bedeli icra baskısı altında ödediği dosya kapsamı ile sabittir.
Sonuç olarak alacaklı tarafın gösterdiği adreste yapılan haciz baskısı altında davacı 3. Şahsın takip dosyasının tarafı ve ilgisi olmamasına rağmen (takip borçlusu ile aralarında organik bir bağ da bulunmadığı halde) borcu ödediği, davalı takip dosyasının alacaklısının borcu ödeyen 3. Kişi açısından haklı bir neden olmaksızın zenginleştiği, davacının, takip alacaklısına borçlu olmadığı ve takip dosyasının borçlusu firma ile de aralarında organik bir bağ bulunduğunu kabul etmeye yetecek nitelikte bir ispat vasıtası bulunmadığı anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurma yoluna gidilmiştir.
KARAR : Gerekçede açıklandığı üzere;
1-)Davanın KABULÜ İLE; 29.866,80 TL’nin 16.02.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı yana ödenmesine
2-)Davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine
3-Alınması gerekli 2040,20 TL karar ve ilam harcından 510,06 TL peşin harcın mahsubu ile geriye kalan 1.530,14 TL harcın davalıdan alınıp hazineye irat kaydına, davacı tarafından peşin ödenen 510,96 TL harcın davalıdan alınarak davacı yana ödenmesine
4-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap olunan 4.480,02 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yatırılan 29.20 TL başvuru harcı ile 1.039,05 TL tebligat , posta ve bilirkişi ücreti yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
6-Gider avansı bakiyesinin karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 20/10/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır