Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/391 E. 2020/308 K. 08.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2016/391 Esas
KARAR NO:2020/308

DAVA: Alacak
DAVA TARİHİ:12/08/2013
KARAR TARİHİ:08/07/2020

Yukarıda tarafları ve konusu yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 19/07/2011 tarihinde 5 yıl süreli bir “Franchise Sözleşmesi” imzalandığını, anılan sözleşme ile davalı franchise alanın bir takım yükümlülükler altına girdiğini, sözleşmenin imzalanmasından sonra davalının, “… …” unvanı altında faaliyet göstermeye başladığını, daha sonra sözleşmenin yürürlükte olduğu dönemde davalının, “…” tabelasını indirerek müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösteren … adlı şirketle anlaştığının öğrenildiğini, bu durum açıkça sözleşmeye aykırılık teşkil ettiğinden, müvekkili davacı şirket tarafından bu durumun en geç 30 gün içinde düzeltmesi, aksi halde sözleşmenin feshedileceği ve zararların talep edileceği ihtarını içerir ihtarnamenin davalıya gönderdiğini, davalının ise bu ihtarnameye herhangi bir yanıt vermediği gibi sözleşmeye aykırılık teşkil eden durumu da gidermediğini, sonrasında müvekkili davacı şirketin sözleşmeden kaynaklanan yetkisine dayanarak franchise sözleşmesini feshettiğini belirterek ve dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davalının taraflar arasında akdedilen 19/07/2011 başlangıç tarihli 5 yıl süreli franchise sözleşmesinin haksız ve erken feshine sebebiyet verdiğinin tespitine, davalının muaccel hale gelen 7.745,70-TL. borcu ile muaccel hale gelen 25.630,00-TL. franchise lisans ücreti bakiye borcunun avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkine ödenmesine, sözleşmenin erken feshi nedeniyle müvekkili şirketin mahrum kaldığı kar kaybı olarak ve fazlaya dair haklarını saklı tutarak şimdilik 22.491,76-TL.’nin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin sözleşmeye aykırı herhangi bir davranışının bulunmadığını, taraflar arasındaki franchise sözleşmesinin tarafların karşılıklı mutabakatı (ikale anlaşması) ile sonlandırıldığını, ikale anlaşmasının bozucu yenilik doğuran bir hukuki muamele olduğunu, ikale anlaşması ile kararlaştırılanlar dışında herhangi bir hak talep edilemeyeceğini, belli bir şekil şartına tabi olmayan franchise sözleşmesinin sona erdirilmesi için yapılacak ikale sözleşmelerinin de herhangi bir şekil şartına tabi olmadığını, dolayısıyla davacı firmanın temsilcisi ile sözleşmenin sona erdirilmesi konusunda e-mail yazışması ile yapılan ikale anlaşmasının geçerli bir anlaşma olduğunu, tarafların karşılıklı mutabakatla (bozma anlaşması ile) müvekkilinin sadece 7.454,70-TL.’lik cari borcunu ödemesi ve 25.630,00-TL.’lik senedin müvekkiline iade edilmesi konusunda anlaşmaya vardıklarını, bu hususun tarafların mailleri ile sabit olduğunu, bu sebeple müvekkili davalının davacı şirkete borçlu olduğu miktarın yalnızca 7.454,70-TL. olduğunu, bunun dışındaki davacı taleplerin ise yerinde olmadığını belirterek davanın reddine, davacı firmada bulunan 25.630,00-TL. meblağlı senet dahil tüm senetlerin müvekkiline iadesine, yargılama masrafları ve ücret-i vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda verilen 14/10/2014 tarihli, … Esas ve … Karar sayılı kararda özetle; dava dilekçesi, cevap dilekçesi, ticari defter ve kayıtlar, 19/07/2011 tarihli 5 yıl süreli … Gayrimenkul …Lisans Sözleşmesi, …. Noterliği’nin 27/01/2012 tarih – … yevmiye nolu ihtarnamesi, tarafların e-mail yazışmaları, toplanan deliller ve konusunda uzman Prof. Dr. … ile Yeminli Mali Müşavir … tarafından tanzim edilen 26/05/2014 havale tarihli rapor ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek; dava tarihindeki davacı alacağının 5.708,37-TL. olduğu, 25/04/2012 vadeli ve 2.500,00-TL. meblağlı bononun ödenmiş olmasına karşılık, davacı şirketçe fatura düzenlenmediği, faturanın düzenlenmiş olması halinde davalı cari hesap borcunun 2.500,00-TL. daha düşeceği, dolayısıyla davalı cari hesap borcundan düşürülecek tutar (21.230,00-TL. + 2.500,00-TL.=) 23.730,00-TL. olacağından, 28/06/2012 tarihindeki davalı cari hesap borcunun 5.875,45-TL. olacağı, ödenmemiş olan senet miktarının ise 26.030,00-TL olduğu, dava tarihinden sonra 31/03/2012 tarihinde 2.300,00-TL. tutarındaki 25/03/2012 vadeli bono bedeli, 15/05/2012 tarihinde ise 2.500,00-TL. tutarındaki 25/04/2012 vadeli bono bedeli ödendiğinden, davalının 15/05/2012 tarihindeki senet borcunun 21.230,00-TL. olduğu, ancak taraflar arasındaki anlaşma uyarınca senetlerin iadesinin kararlaştırıldığı, taraflar arasındaki franchise sözleşmesinin ikale sözleşmesi ile ortadan kalkmış olması sebebiyle franchise sözleşmesine dayalı kar mahrumiyetinden de bahsedilemeyeceği, ayrıca bilirkişi heyetince her ne kadar alacak 5.875,45-TL. hesap edilmiş ise de davalı tarafın dilekçe ve eklerinde 7.454,70-TL.’den sorumlu olmayı kabul ettiği anlaşılmış olmakla denilmek suretiyle davanın kısmen kabulü ile 7.454,70-TL.’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının diğer tüm taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen 14/10/2014 tarihli, … Esas ve … Karar sayılı karar Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 12/01/2016 tarih; 2015/1907 E. – 2016/134 K. sayılı kararı ile;
“…Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 313. vd. maddelerinde davaya son veren taraf işlemlerinden olan “sulh” işlemi düzenlenmiştir. Buna göre sulh, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri bir uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla mahkeme huzurunda yaptıkları sözleşmedir. Sulhun, hükmün kesinleşmesine kadar yapılması mümkün olup şarta bağlı olarak da yapılmasına bir engel bulunmamaktadır. Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirip kesin hükmün hukuki sonuçlarını doğurduğu gibi taraflar isterse mahkemece, sulhe göre karar verilmeli, aksi halde ise karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulmalıdır. Ayrıca her ne kadar yasada, mahkeme önünde sulh düzenlenmiş ise de mahkeme dışında sulh sözleşmesi yapılması da mümkündür.
Somut olayda davacı vekilince temyiz dilekçesinde, taraflar arasında sulh sözleşmesi düzenlendiği belirtilerek 23.07.2014 tarihli sulh sözleşmesi dosyaya sunulmuştur. Bu durumda mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde dosyaya sunulan sulh sözleşmesinin incelenip değerlendirilmesi gerektiğinden hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.” denilmek suretiyle mahkememizce verilen karar bozulmuştur.
Mahkememizce 22/09/2016 tarihli duruşmada usul ve yasaya uygun Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 12/01/2016 tarih; 2015/1907 E. – 2016/134 K. sayılı bozma kararına uyulmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; davalının taraflar arasında akdedilen franchise sözleşmesinin feshine neden olduğunun tespiti ile anılan sözleşmeye dayalı alacakların tahsili istemine ilişkindir.
Taraflar arasında akdedilen 19/07/2011 tarihli ve 5 yıl süreli … Gayrimenkul…Sözleşmesi, …. Noterliği’nin 27/01/2012 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi, ticari defter ve kayıtlar, fotoğraflar, internet sayfaları, e-mail yazışmaları, taraflar arasında imzalanan 23/07/2014 tarihli “Sözleşme” başlıklı sulh protokolü ve bilirkişi incelemesi dosyanın delillerini oluşturmaktadır.
Mahkememizce bozmaya uyulduktan sonra 08/12/2016 tarihli duruşmada verilen 1 nolu ara kararı ile; davacı tarafça temyiz dilekçesine ek olarak sunulan sulh protokolü uyarınca karar verilmesi talep edilmiş olduğundan, sulh protokolünün bir suretinin davalıya tebliğine, davalıya protokole ve altındaki imzaya itiraz edip etmediği, etmekte ise imza ve beyanları alınmak sureti ile duruşmada bulunması gerektiği yönünde isticvap davetiyesi çıkartılmasına, davalı tarafından isticvap davetiyesine uyulmadığı takdirde davacı tarafça sunulan sulh protokolü içeriğini ve altındaki imzayı kabul etmiş sayılacağının ihtarına karar verilmiştir. Bu hususta hem davalı asile, hem de vekillerine ayrı ayrı tebligat çıkartılmıştır. Ara karar gereği düzenlenen isticvap davetiyesi defalarca tebliğe çıkalırmasına karşın davalı …’e bir türlü tebliğ edilememiş, en sonunda davalının mernis adresi olan “… Mah., … Cad., No:…, İç Kapı No:… …” adresine T.K.’nin 21/2. maddesine göre 22/08/2019 tarihinde tebliğ edilebilmiştir.
Kendisine usulüne uygun olarak yapılan ihtaratlı tebligata ve isticvap davetiyesine rağmen davalı …, 11/12/2019 tarihli duruşmaya katılmamıştır. Böylece mahkememizce kendisine tebliğ edilen isticvap davetiyesine icabet etmeyen ve sonrasında duruşmaya katılmayan davalının, davacı tarafça dosyaya sunulan 23/07/2014 tarihli “Sözleşme” başlıklı sulh protokolü içeriğini aynen kabul ettiği ve sözleşmenin altındaki imzayı reddetmediği, dolayısıyla sözleşme kapsamının doğru olduğu ve sulh protokolü hükümlerinin geçerli olduğu kanaatine varılmıştır.
Mahkememizce davacı tarafça dosyaya sunulan ve hükmüne uyulan Yargıtay bozma ilamında da; incelenip değerlendirilmesi ve buna göre karar verilmesi gerektiği vurgusu yapılan “Sözleşme” başlıklı 23/07/2014 tarihli sulh protokolünün, dosya davacısı … … A.Ş. adına vekili Av. … ile dosya davalısı … arasında imzalandığı görülmüştür.
Taraflar arasında akdedilen sözleşme başlıklı sulh protokolüne göre; dosya davalısı … “taahhüt eden” olarak belirtilmiş, sözleşmeye göre taahhüt edenin …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile mahkememizin (…. ATM.’nin) … Esas sayılı dosyasındaki tüm borçlara karşılık olarak 35.000,00-TL. ödemeyi gayri kabili rücu olarak kabul ve beyan ettiği, taahhüt edenin işbu sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren ödeme tablosuna uyarak; 25/06/2014 tarihinde 2.000,00-TL., 25/07/2014 tarihinde 2.500,00-TL., 25/08/2014 tarihinde 2.500,00-TL., 25/09/2014 tarihinde 5.000,00-TL., 25/10/2014 tarihinde 2.500,00-TL., 25/11/2014 tarihinde 2.500,00-TL., 25/12/2014 tarihinde 4.000,00-TL., 25/01/2015 tarihinde 2.500,00-TL., 25/02/2015 tarihinde 2.500,00-TL., 25/03/2015 tarihinde 5.000,00-TL. ve 25/04/2015 tarihinde 4.000,00-TL. ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, aksine taahhüdüne aykırı işlem ve eylemlerinden sorumlu olduğu, taahhüt edenin ödediği borçları ile ilgili olarak her türlü talep, başvuru, şikayet ve dava açma ve vekalet ücretlerinden ve haklarından gayri kabili rücu olarak feragat ettiği, davacı …’ün ise sözleşmenin 2. maddesine göre taahhüt eden tarafından ödemelerin yapılması ve sözleşme hükümlerine eksiksiz olarak uyulması şartıyla açılmış icra takibi ve davalardan vazgeçeceği, taahhüt edenin işbu sözleşmede kabul ettiği taahhütlerinden herhangi birine aykırı davranması veya yerine getirmemesi hallerinde …’e taahhüt ettiği tutarın iki katı cezai şartı nakit ve peşin olarak ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, …’ün taahhüt edenin bu sözleşmeyi eksiksiz yerine getirmesi halinde taahhüt edene karşı …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında açılan dava ve icra takiplerini geri alacağı kararlaştırılmıştır. Anılan sözleşmede davalının 25/06/2014 tarihinde ödenmesi gereken 2.000,00-TL.’yi ise “Ödendi” denilmek suretiyle protokol ile birlikte ödediği de açıkça belirtilmiştir.
Mahkemizce 11/12/2019 tarihli duruşmada davacı vekiline, davalı tarafından kendilerine sulh protokolünde belirlenen rakamların ne kadarının ödenip ne kadarının ödenmediği hususları sorulmuş, davacı vekili ise duruşmada bu konuda yazılı beyanda bulunmak istediğini ifade ederek mahkememizden süre talep etmiştir. Sonrasında davacı vekili tarafından mahkememize sunulan 25/12/2019 tarihli beyan dilekçesinde; davacı şirket kayıtlarına göre davalının sözleşmede yazılı olduğu gibi müvekkili davacıya yalnızca 2.000,00-TL.’yi ödediği, kalan borcuna dair ise hiçbir ödeme yapmadığı ifade edilmiş ve davalının müvekkiline 26/06/2014 tarihinde ödediği 2.000,00-TL. dışında herhangi bir ödemesinin olmadığı belirtilerek buna ilişkin cari ekstre mahkememize sunulmuştur. Davacı vekili bahsi geçen dilekçesinde ayrıca mahkememizden Yargıtay bozma ilamına uygun olarak müvekkili şirket ile davalı … … arasında akdedilen sözleşme (sulh protokolü) hükümlerine göre davalarının kabulüne karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
6100 sayılı HMK.’nun “Sulh” başlıklı 313. maddesine göre;
“(1) Sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir.
(2) Sulh, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıkları konu alan davalarda yapılabilir.
(3) Dava konusunun dışında kalan hususlar da sulhun kapsamına dâhil edilebilir.
(4) Sulh, şarta bağlı olarak da yapılabilir.”
HMK.’nun 314. maddesine göre; “Sulh, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.”
6100 sayılı HMK.’nun “Sulhün Etkisi” başlıklı 315/1. maddesine göre ise;
“(1) Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir.”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14/02/2018 tarih, 2017/23-863 E. ve 2018/197 K. sayılı ilamında da ifade edildiği üzere; “sulh sözleşmesi, tarafların birbirlerine karşılıklı olarak ödünlerde (tavizlerde, fedakârlıklarda) bulunarak aralarında mevcut bir hukuki ilişki üzerindeki anlaşmazlığa veya tereddüt (kararsızlık) hâline son verdikleri tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. (Tandoğan, H.:Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri, C-1, İstanbul 1988, s.14). Hemen belirtilmelidir ki tarafların aralarındaki uyuşmazlığı anlaşarak gidermesi anlamına gelen sulh sözleşmesinin kurulması için tıpkı diğer sözleşmelerde olduğu gibi karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları, yani icap (öneri) ve kabul bulunmalıdır. Bu icap ve kabul açık olabileceği gibi zımni (örtülü) de olabilir (Karauz, A. K.: “Sulh Sözleşmesi”, Ankara 2014, s.67-68.). Bu sözleşme ile taraflar dava konusu uyuşmazlığa bir fedakârlık ve özveri göstererek son verirler. Genellikle, davacı talep sonucunun bir bölümünden feragat ederek ve davalı da davacının talep sonucunun kalan bölümünü kabul etmek suretiyle sulh sözleşmesi hukuken vücut bulur. En önemlisi bunun sonucunda uyuşmazlık ortadan kaldırılmış sayılır. Bu nedenle sadece tarafların üzerinde tasarruf yetkisine sahip oldukları davalar bakımından söz konusu olur. Buna göre karar kesinleşinceye kadar yapılan her türlü sulh anlaşması mahkeme huzurunda yapılmış sulh olarak kabul edilir. Sulh ilgili bulunduğu davayı sona erdirir, kesin hüküm gibi sonuç doğurur.
Somut olayda davacı vekili tarafından açıkça taraflar arasındaki ihtilâfın (davanın) Yargıtay bozma ilamına uygun olarak ve müvekkili şirket ile davalı … … arasında akdedilen sözleşme (sulh protokolü) hükümlerine göre sona erdirilmesi, yani karara bağlanması talep edilmiştir. Mahkememizce yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonucunda; sözleşme (sulh protokolü) kapsamının doğru olduğu, sulh protokolü altındaki imzanın davalı …’e ait olduğu ve içeriğinin davalı tarafça aynen kabul edildiği, sözleşme (sulh protokolü) ile tarafların huzurdaki davaya konu edilen alacak kalemlerini de kapsar şekilde davalı tarafından davacıya ödemesi gereken toplam borç miktarını 35.000,00-TL. olarak belirledikleri, böylelikle davalının “taahhüt eden” olarak anılan protokolde belirlenen ödeme tablosona uymayı kabul ve taahhüt ettiği, ancak ödeme tablosuna göre ödemeyi taahhüt ettiği taksitlerden sadece 1. taksit olan 2.000,00-TL.’yi davacıya ödediği, bunun dışında ise davalıya herhangi bir ödeme yapmadığı, böylece sulh prokotolündeki taahhütlerine aykırı davrandığı ve sulh protokolündeki taahhütlerine aykırı davranan davalının bundan sorumlu olduğu, davacının ise taahhüt edilen ödemelerin davalı tarafından yapılmaması ve sözleşmeye açıkça aykırı davranılması nedeniyle taraflarca serbestçe belirlenen ve davalı yanca ödenmediği anlaşılan 33.000,00-TL. kadar davalıdan alacaklı olduğu kanaatine varılarak, davanın taraflar arasında akdedilen 23/07/2014 tarihli sözleşme (sulh protokolü) hükümleri gereğince ve davacı vekilinin 25/12/2019 tarihli dilekçesindeki beyanlari dikkate alınarak, ayrıca taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek sulh protokolü nedeniyle davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Taraflar arasındaki 23/07/2014 tarihli “SÖZLEŞME” başlıklı sulh protokolü nedeniyle davanın kısmen kabulü ile 33.000,00-TL. alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Alınması gerekli 1.502,82-TL karar ve ilam harcından 829,65-TL peşin harcın mahsubu ile geriye kalan 673,17-TL harcın davalıdan alınıp maliyeye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan peşin harç 829,65-TL.’nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 4.950,00-TL. vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
5-Davalı kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 3.430,12-TL. vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan ilk karar yargılama gideri 1.493,70-TL, bozma sonrası yapılan 314,20-TL tebligat gideri olmak üzere toplam 1.807,90-TL’nin kabul ve red oranına göre 1.067,90-TL’sinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafından ilk karar öncesi yapılan 31,00 TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre 12,69 TL’sinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair; dosya daha önce Yargıtay denetiminden geçmiş olduğundan, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/07/2020

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı