Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/323 Esas
KARAR NO: 2019/309
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ: 14/04/2008
BİRLEŞEN İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2008/379 – KARAR NO: 2008/475
DAVA TARİHİ: 01/07/2008
KARAR TARİHİ: 17/04/2019
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı asıl ve birleşen davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili asıl ve birleşen davalardaki dava dilekçelerinde özetle; davalıların müvekkili şirketin hisselerini 18.01.2007 tarihli hisse devir sözleşmesi ile …, …, …, … ve …’e devrettiğini, buna göre … A.Ş.’nin sözleşmenin yürürlük tarihinden önceki her türlü borç ve yükümlülüklerinin satıcılara ait olduğunu, şirkette çalışan tüm personelin iş ve vergi hukukundan doğan tüm haklarının ödenerek işten çıkarılıp, şirketin personelsiz olarak alıcılara teslim edileceğini, 25.01.2007 tarihinde yönetim kurulu toplantısında hisse devirlerinin kabul edilerek pay defterine işlenmesine karar verildiğini, daha sonra yönetim kurulu üyesi olan davalıların bu görevlerinden istifa ettiklerini, hiçbir yetkileri ve sıfatları kalmayan davalıların şirketin hesaplarının bulunduğu … Bankası A.Ş…. Şubesi’ne talimat yazarak, şirketin 75.795,16-TL.’sini 01.02.2007 tarihinde personelin tazminat ve diğer yasal haklarını ödemekte kullandıklarını, aradaki sözleşmeye göre bu ödemenin davalıların sorumluluğunda olduğunu, müvekkili şirketin Türkiye temsilciliğini yaptığı …firması nezdindeki Kasım 2006, Aralık 2006 ve Ocak 2007 dönemlerine ait konuşma ücretleri borcunu ödemediklerini ileri sürerek, davalıların sorumluluğunda olan meblağların tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, müvekkillerinin … A.Ş.’ndeki hisselerini, diğer davalılar ile birlikte, 18.01.2007 imza tarihli hisse devir sözleşmesi uyarınca, mezkur sözleşmenin tarafı konumunda olan ve “alıcılar” olarak adlandırılmış bulunan “…, …, …, …, …” isimli şahıslara devrettiklerini ve mezkur sözleşme çerçevesinde gerekli devir işlemlerini tamamladıklarını, davanın bu şahıslar tarafından açılabileceği, dolayısıyla davanın 18.01.2007 imza tarihli sözleşmenin tarafı konumunda bulunmayan davacı şirket tarafından açılmasının hukuken mümkün olmadığını, 18.01.2007 imza tarihli hisse devir sözleşmesinin “Yürürlük ve Bağlayıcılık” başlıklı 7. maddesinde “… Kurumu’ndan hisselerin devrine ilişkin izin alındığında, en geç 2 iş günü içinde alıcılara bildirileceğini, iznin alınmasının bildiriminden 2 iş günü sonra yürürlüğe gireceğini ve “…tarafların işbu sözleşmeden doğan yükümlülükleri başlar…” ifadesi kapsamında, 18.01.2007 tarihi sözleşmenin imza tarihi olup, yürürlük tarihi olmadığını, dolayısıyla davacı yanın taleplerine başlangıç kıldığı 18.01.2007 tarihinin sözleşmenin yürürlük tarihi sayılamayacağını, bu nedenle bu yöndeki iddiaların mesnetsiz olduğunu, …A.Ş.’nin birtakım borçlarının davalılarca ödenmesi gerektiği ileri sürülürken, sözleşmenin 5.1 maddesinin ikinci paragrafının yok sayıldığını, sözleşmenin yürürlük tarihinden önceki döneme ilişkin alacakların şirkete borçların ise davalılara ait gibi gösterildiğini, bu yaklaşımın hukuka aykırılığı bir yana, hakkaniyete de aykırı olduğunu,18.01.2007 imza tarihli hisse devir sözleşmesi ile müvekkilleri ve diğer davalıların … A.Ş.’ndeki tüm hisselerini (dolayısıyla şirketin tamamını) alıcılara devrettiklerini, dolayısıyla yapılan anlaşmanın bir kısım hisselerinin münferiden devrinden ibaret olmadığını, esasen şirketin tümünün bir bütün halinde devrinin söz konusu olduğunu, bu bakımdan 18.01.2007 imza tarihli sözleşme hükümleri ve şirket satışlarına ilişkin ticari teamüller birlikte dikkate alındığında, dava dilekçesinde yer alan iddiaların haksızlığının aşikar olduğunu, bu şirketin işten çıkartılan elemanlarına, hakedişlerinin işveren konumundaki şirket tarafından yapılması tabii ve zaruri olduğunu, mezkur madde hükmü dikkatlice incelecek olursa, madde içeriğinde işten çıkartılacak personele yapılacak ödemeler açısından davalılara tahmil edilmiş herhangi bir yükümlülüğün bulunmadığının görüleceğini, bu bakımdan dava dilekçesi içeriğinde yer verilen “eksik demirbaş bedeli” iddiasının bütünüyle hukuki temelden yoksun olduğunu, eksik olduğu iddia olunan 219.757-TL.’lik meblağın tümüyle farazi, hukuki kesinlikten ve dayanaktan yoksun ve kötü niyetli olduğunu, bu meblağın hesap tarzı, vergi ve muhasebe tekniğiyle de hiçbir surette uyuşmadığını, açıklanan sebeplerle davanın öncelikle husumet nedeniyle usulden, bu itirazlar dikkate alınmadığı takdirde ise, esas yönünden reddine karar verilmesini, birleştirilen ikinci davaya ait dilekçenin 6. bendinde yer verilen ve abonelere iadesinin gerektiği belirtilen 7.297,87-TL.’nin aboneye ödenerek belgesinin tevsiki halinde 7 gün içerisinde ödeneceğinin sözleşme içeriğinde yazılı iken, davacı şirketin haksız olarak tahsil edildiğini iddia ettiği bu tutarı sahiplenmişken bu tutardan bir borç kalemi gibi bahsedilmesinin anlaşılmaz olduğunu belirterek asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda 23.05.2013 tarihinde verilen … Esas ve …Karar sayılı kararla “asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne” karar verilmiş, verilen karar davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyayı temyizen inceleyen Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 30/10/2014 tarihli, 2013/13391 Esas ve 2014/16503 Karar sayılı bozma ilamında özetle; mahkemece davacı şirketin aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığını belirterek mahkememizin kararını bozmuştur. Yargıtay’ın bu bozması üzerine bu kez davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Dosyası karar düzeltme talebi üzerine inceleyen Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 24/12/2015 tarihli, 2015/3966 Esas ve 2015/13889 Karar sayılı kararında ise özetle; “…asıl ve birleşen davanın 18/01/2007 tarihli şirket hisse devir sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olduğunu, mahkemece yapılan yargılama sonucu yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, kararın davalılar vekili tarafından temyizi üzerine dairenin 30.10.2014 tarihli kararı ile bozulduğunu, sözleşmelerin ilke olarak yalnız tarafları etkilediğini, onların leh ve aleyhlerine hak ve borç doğurduklarını, bununla birlikte tarafların üçüncü kişi lehine de sözleşme yapabileceklerini, bir sözleşmede ifanın taraflarca üçüncü kişiye yapılmasının kararlaştırılmasına üçüncü kişi yararına sözleşme denildiğini, üçüncü kişi yararına sözleşmeden doğan borcun üçüncü kişiye ifa edileceğini, vadettirenin borcun üçüncü kişiye ifa edilmesini isteyebileceğini, kural olarak üçüncü kişi yararına sözleşmeleri -eksik üçüncü kişi yararına sözleşme ve -tam üçüncü kişi yararına sözleşme olarak ikiye ayırmanın mümkün olduğunu, aralarındaki temel farkın eksik üçüncü kişi yararına sözleşmelerde üçüncü kişinin, sözleşme ile borç altına giren taraftan talepte bulunamamasına karşın tam üçüncü kişi yararına sözleşmelerde bunun mümkün olması olduğunu, üçüncü kişiler yararına yapılan sözleşmelerin eksik ya da tam olup olmadığının tespitinde sözleşmede bu yönde açık bir hüküm ya da anlatımın olması, bu yönde bir açıklık olmaması halinde ise sözleşme hükümlerinin amaçsal yorum ile değerlendirilmesinin gerektiğini, davaya konu 18.01.2007 tarihli hisse devir sözleşmesinin 5.1 maddesinde davacı şirketin işbu sözleşmenin yürürlük tarihine kadar doğmuş ve doğacak olan her türlü borç ve yükümlülüklerinin davalı satıcılara, yürürlük tarihinden sonra doğacak her türlü borç ve yükümlülüklerin dava dışı alıcılara ait olacağının, ayrıca yürürlük tarihinden önceye ait şirket lehine doğacak alacaklar ile açılmış dava ve icra takiplerinin satıcılar tarafından yürütülmeye devam edileceğinin ve tahsil edilen tutarların davalı satıcılara ait olacağının, sözleşmenin 5.2 maddesinde şirkette çalışan tüm personelin iş ve vergi hukukundan doğan tüm alacaklarının ödenerek işten çıkarılacağının, şirketin personelsiz olarak alıcılara teslim edileceğinin, sözleşmenin 5.8 maddesinde de satıcılar tarafından alıcılara ulaştırılan 01.10.2006 tarihli bilanço aktifindeki taşınır ve taşınmaz mallar ile hakların tamamının şirket mülkiyetinde bırakılacağının kararlaştırıldığını, bu hükümlerin bir bütün olarak dikkate alınması durumunda davacı şirket lehine yapılan bu düzenlemelerin, üçüncü kişi lehine olduğunu, böylece sözleşmeyi bu yönü ile üçüncü kişi lehine sözleşme olarak nitelemek gerektiğini, tarafların ortak niyeti ve taraflar arasındaki menfaat dengesi karşısında bu sözleşmenin tam üçüncü kişi yararına bir sözleşme niteliğinde olduğunu, bu nedenle davacı şirketin 18.01.2007 tarihli sözleşmeye dayanarak sözleşme kapsamında belirlenen dönemde davalılar tarafından ödenmesi üstlenilen ve davacı şirket tarafından ödenen borçları davalılardan tahsilini isteyebileceğini, bu nedenle davacı vekilinin bu yöndeki karar düzeltme itirazının yerinde olduğunu belirterek dairemizin 30.10.2014 gün …Esas, … Karar sayılı bozma kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmiş, davalılar vekilinin temyiz itirazları ile ilgili olarak ise mahkemece alınan 03.06.2012 tarihli bilirkişi raporunda davalıların temsilcisi tarafından imzalanmış bulunan demirbaş listesinin incelenerek sarf malzemeleri, hatalı işlemler, yapıdan ayrılması mümkün olmayanlar ayrılarak davacı şirketin talep edeceği demirbaş bedelinin dava tarihi yerine inceleme günündeki rayiç değeri üzerinden tespit edilmesinin doğru görülmediği, bu nedenle davalılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü gerektiğini…” belirterek mahkememiz kararını bozmuştur.
Mahkememizce 24.11.2016 tarihli duruşmada Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuş; uyulmasına karar verilen Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 24/12/2015 tarih, 2015/3966 Esas – 2015/13889 Karar sayılı bozma ilamının 3 nolu bendi doğrultusunda dava tarihi itibariyle demirbaşların rayiç bedelinin hesaplanması için ek rapor alınmasına karar verilmiş ve rapor alınmak üzere Ankara … Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılmış, bu yönden sunulan 15/11/2017 tarihli bilirkişi kurulu ek raporunun dosya arasında olduğu görülmüştür.
15/11/2017 tarihli bilirkişi kurulu ek raporunda özetle; Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda dava tarihi itibariyle demirbaşların rayiç bedelinin hesaplanması için ek rapor düzenlenmesi görevinin verildiği, yapılan incelemeler neticesinde mahkemece verilen görev doğrultusunda şirket envanterinde mevcut demirbaşların tespiti ve dava tarihindeki (2008 yılı) rayiç değerleriyle toplam değerlerinin 38.075,00-TL. olarak hesaplandığı, bilirkişi kurulunca yeniden yapılan değerlendirme sonucunda davalıların sorumlu olduğu borcun, personel maaşları yönünden 75.795,16-TL., …firmasına yapılan ödeme yönünden 61.503,67-TL., demirbaş bedeli yönünden 38.075,00-TL., evrensel hizmet geliri ödemesi yönünden 15.035-TL., katılım payı ödemesi yönünden 5.262,10-TL., muhtasar ödemesi yönünden 9.235,85-TL., SSK ödemesi yönünden 8.070,29-TL., ruhsatname ve kullanım bedeli yönünden 24.308,37-TL., telsiz kullanım bedeli yönünden 7.221,32-TL., satıcılar hesabında bulunan borçlar yönünden 5.194,88-TL. olmak üzere toplam 249.701,64-TL. olduğu; sonuç olarak davalıların davacıya karşı 249.701,64-TL. Ödemekle sorumlu oldukları kanaatiyle görüş bildirilmiştir.
Yargıtay bozma ilamı sonrasında alınan ek bilirkişi kurulu raporu gerekçeli, denetlenebilir, hükmüne uyulan Yargıtay bozma ilamında işaret edilen eksikliği giderecek yeterlilikte, dosya içeriğine uygun, itirazları cevaplar nitelikte ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görülmüş, rapora yönelik olarak davalı tarafça yapılan itirazlar yerinde görülmemiş, mahkememizce de benimsenmiş ve hükme esas alınmıştır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, bozma sonrası mahkememizce alınan bilirkişi kurulu raporu ve toplanıp değerlendirilen tüm delillere göre; hükmüne uyulmasına karar verilen bozma ilamında vurgulandığı üzere taraflar arasında 18.01.2007 tarihinde akdedilen hisse devir sözleşmesinin 5.1 maddesinde davacı şirketin sözleşmenin yürürlük tarihine kadar doğmuş ve doğacak olan her türlü borç ve yükümlülüklerinin davalı satıcılara, yürürlük tarihinden sonra doğacak her türlü borç ve yükümlülüklerin ise dava dışı alıcılara ait olacağı, yürürlük tarihinden önceye ait şirket lehine doğacak alacaklar ile açılmış dava ve icra takiplerinin satıcılar tarafından yürütülmeye devam edileceği ve tahsil edilen tutarların davalı satıcılara ait olacağı, 5.2 maddesinde şirkette çalışan tüm personelin iş ve vergi hukukundan doğan tüm alacaklarının ödenerek işten çıkarılacağı, şirketin personelsiz olarak alıcılara teslim edileceği, 5.8 maddesinde satıcılar tarafından alıcılara ulaştırılan 01.10.2006 tarihli bilanço aktifindeki taşınır ve taşınmaz mallar ile hakların tamamının şirket mülkiyetinde bırakılacağı kararlaştırılmış olup sözleşmede yer alan davacı şirket lehine olan tüm bu düzenlemeler sözleşmenin tam üçüncü kişi yararına sözleşme niteliğinde olduğu, davacı yararına edim yükümlülüğü içerdiği, sözleşme gereği davalılar tarafından ödenmesi üstlenilen ve davacı şirket tarafından ödenen borçların davalılardan tahsilinin gerektiği anlaşılmıştır. 6098 sayılı TBK’nun 129. maddesine göre, sözleşmenin tarafları, ifanın üçüncü bir kişiye veya üçüncü kişi lehine yapılacağını kararlaştırabilirler. Bir başka ifade ile TBK’nun 129. maddesinde kendi adına sözleşme yapan kişi, sözleşmeye üçüncü kişi yararına bir edim yükümlülüğü koydurarak, edimin üçüncü kişiye ifa edilmesini isteyebilir. Böyle bir sözleşme, ifada bulunacak olan borçlu ile ifayı kabul etme hakkına sahip olan üçüncü kişi arasında bir edim ilişkisi kurar. Ancak üçüncü kişi, edimi bizzat talep etme hakkına sahip olsa bile, ne sözleşmenin tarafı haline gelir, ne de sözleşme alacaklısının temsilcisi durumundadır. Tam üçüncü kişi yararına sözleşmelerde üçüncü kişi, vaat edilen edimin ifasını talep yetkisine sahip olduğundan, sözleşmeden doğan borçların da üçüncü kişiye ifa edilmesi gerektiğinden mahkememizce davacı şirketin 18.01.2007 tarihli sözleşmeye dayanarak sözleşme kapsamında belirlenen dönemde davalılar tarafından ödenmesi üstlenilen ve davacı şirket tarafından ödenen borçların davalılardan tahsilini isteyebileceği kanaatine varıldığından; asıl dava yönünden yapılan yargılama sonrasında; bozma ilamında işaret edildiği gibi aldırılan ve benimsenen bilirkişi kurulu raporunda açıklandığı üzere, sözleşme yürürlük tarihinden sonra Yönetim Kurulu Başkanı’nın imzası olmadan yapılan personel maaş ödemelerinden kaynaklı 75.795,16 TL, devir öncesi sözleşme hükümlerine göre davalı tarafça …firmasına ödenmesi gerektiği halde davacının ödemek durumunda kaldığı 52.423,86 USD karşılığı olan 61.503,67 TL ve eksik demirbaş bedeli için 38.075,00 TL olmak üzere toplam 175.373,83 TL davacının davalılardan alacaklı olduğu, belirlenen-tespit edilen alacak miktarını aşan davacı isteminin yerinde olmadığı anlaşıldığından asıl davanın kısmen kabulüne; birleşen İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/379 Esas sayılı dava yönünden yapılan yargılama sonrasında ise yukarıda da belirtildiği gibi benimsenen bilirkişi kurulu raporunda açıklandığı üzere, Evrensel Hizmet Geliri Ödemesi olan 15.035,00 TL, 2006 yılı giderlerine katılım payı olarak ödenen 5.262,10 TL, Ocak 2007 dönemine ait muhtasar beyanname ile ödenen 9.235,85 TL, 2007 Ocak ayı SSK primi olarak ödenen 8.070,29 TL, Kanuni defterlere 320 nolu hesapta kayıtlı borç toplamı olarak 5.194,88 TL, 2006 yılı ruhsatname ve kullanım bedeli olan ve ödenen 24.308,37 TL ile 7.221,32 TL telsiz kullanım bedeli olmak üzere toplam 74.327,81 TL davacının davalılardan alacaklı olduğu, belirlenen-tespit edilen alacak miktarını aşan davacı isteminin yerinde olmadığı anlaşıldığından birleşen davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili asıl ve birleşen davalarda dava dilekçesinde özetle; davalıların müvekkili şirketin hisselerini 18.01.2007 tarihli hisse devir sözleşmesi ile …, …, …, … ve …’e devrettiğini, buna göre Teknomobil … A.Ş’nin sözleşmenin yürürlük tarihinden önceki her türlü borç ve yükümlülüklerinin satıcılara ait olduğunu, şirkette çalışan tüm personelin iş ve vergi hukukundan doğan tüm haklarının ödenerek işten çıkarılıp, şirketin personelsiz olarak alıcılara teslim edileceğini, 25.01.2007 tarihinde yönetim kurulu toplantısında hisse devirlerinin kabul edilerek pay defterine işlenmesine karar verildiğini, daha sonra yönetim kurulu üyesi olan davalıların bu görevlerinden istifa ettiklerini, hiçbir yetkileri ve sıfatları kalmayan davalıların şirketin hesaplarının bulunduğu … Bankası A.Ş….Şubesi’ne talimat yazarak, şirketin 75.795,16 TL’sini 01.02.2007 tarihinde personelin tazminat ve diğer yasal haklarını ödemekte kullandıklarını, aradaki sözleşmeye göre bu ödemenin davalıların sorumluluğunda olduğunu, müvekkili şirketin Türkiye temsilciliğini yaptığı … firması nezdindeki Kasım 2006, Aralık 2006 ve Ocak 2007 dönemlerine ait konuşma ücretleri borcunu ödemediklerini ileri sürerek, davalıların sorumluluğunda olan meblağların tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, müvekkiller …A.Ş’ndeki hisselerini, diğer davalılar ile birlikte,18.01.2007 imza tarihli hisse devir sözleşmesi uyarınca, mezkur sözleşmenin tarafı konumunda olan ve “alıcılar “olarak adlandırılmış bulunan “…, …, …, …, …”isimli şahıslara devrettiklerini ve mezkur sözleşme çerçevesinde gerekli devir işlemlerini tamamladıklarını,davanın bu şahıslar tarafından açılabileceği,dolayısıyla davanın 18.01.2007 imza tarihli sözleşmenin tarafı konumunda bulunmayan davacı şirket tarafından açılmasının hukuken mümkün olmadığı, 18.01.2007 imza tarihli hisse devir sözleşmesinin “Yürürlük ve Bağlayıcılık”başlıklı 7.maddesinde “T.C.Telekomünikasyon Kurumu’ndan hisselerin devrine ilişkin izin alındığında, en geç 2 işgünü içinde Alıcılar’a bildirileceğini, iznin alınmasının bildiriminden 2 işgünü sonra yürürlüğe gireceğini ve tarafların işbu sözleşmeden doğan yükümlülükleri başlar.”ifadesi kapsamında, 18.01.2007 tarihi sözleşmenin imza tarihi olup, yürürlük tarihi olmadığını, dolayısıyla davacı yanın taleplerine başlangıç kıldığı 18.01.2007 tarihi, sözleşmenin yürürlük tarihi sayılamayacağından bu yöndeki iddiaların mesnetsiz olduğunu, …A.Ş.’nin birtakım borçlarının davalılarca ödenmesi gerektiği ileri sürülürken, sözleşmenin 5.1 maddesinin ikinci paragrafı yok sayıldığını, sözleşmenin yürürlük tarihinden önceki döneme ilişkin alacaklar şirkete borçlar ise davalılara ait gibi gösterildiğini, bu yaklaşımın hukuka aykırlığı bir yana, hakkaniyete aykırı olduğunun da aşikar olduğunu,18.01.2007 imza tarihli hisse devir sözleşmesi ile müvekkiller ve diğer davalılar, …A.Ş.’ndeki tüm hisselerini ( dolayısıyla şirketin tamamını ) alıcılara devrettiklerini, dolayısıyla yapılan anlaşma, bir kısım hisselerin münferiden devrinden ibaret olmayıp, esasen şirketin tümünün, bir bütün halinde devri söz konusu olduğunu, bu bakımdan 18.01.2007 imza tarihli sözleşme hükümleri ve şirket satışlarına ilişkin ticari teamüller birlikte dikkate alındığında, dava dilekçesinde yer alan iddiaların haksızlığının aşikar olduğunu, bu şirketin işten çıkartılan elemanlarına, hakedişlerinin işveren konumundaki şirket tarafından yapılması tabii ve zaruri olduğunu, mezkur madde hükmü dikkatlice incelecek olursa, madde içeriğinde işten çıkartılacak personele yapılacak ödemeler açısından davalılara tahmil edilmiş herhangi bir yükümlülüğün bulunmadığının görüleceğini, bu bakımdan dava dilekçesi içeriğinde yer verilen “eksik demirbaş bedeli”iddiası ise hukuki temelden bütünüyle yoksun olduğunu, eksik olduğu iddia olunan 219.757 YTL’lik meblağ, tümüyle farazi, hukuki kesinlikten ve dayanaktan yoksun ve kötüniyetli olduğunu, bu meblağın hesap tarzı vergi ve muhasebe tekniğiyle de hiçbir surette uyuşmadığını, açıklanan sebeplerle davanın öncelikle husumet nedeniyle usul yönünden, bu itirazları görülmediği takdirde ise, esas yönünden reddine,dava dilekçesi içeriğinde yer verilen “eksik demirbaş bedeli “iddiası ise hukuki temelden bütünüyle yoksun olduğunu, eksik olduğu iddia olunan 219.757 YTL’lik meblağın, tümüyle farazi, hukuki kesinlikten ve dayanaktan yoksun ve kötüniyetli olduğunu, bu meblağın hesap tarzı, vergi ve muhasebe tekniğiyle de hiçbir surette uyuşmadığını, birleştirilen ikinci davaya ait dilekçenin 6.bendinde yer verilen ve aboneler iadesinin gerektiği belirtilen 7.297,87 YTL’nin aboneye ödenerek belgesinin tevsiki halinde 7 gün içerisinde ödeneceği mezur sözleşme içeriğinde yazılı iken, davacı şirkez haksız olarak tahsil edildiğini iddia ettiği bu tutarı sahiplenmişken, bu tutardan bir borç kalemi gibi bahsedilmesinin anlaşılmaz olduğunu, asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonrasında 23/05/2013 tarih, … Esas, …Karar sayılı kararıyla asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, verilen karar davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 30/10/2014 tarih, 2013/13391 Esas, 2014/16503 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere davacı şirketin aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmesi gerektiği yönünde mahkememiz kararı bozulmuş, bu kez davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 24/12/2015 tarih, 2015/3966 Esas, 2015/13889 Karar sayılı kararıyla;
“1- Asıl ve birleşen dava, 18/01/2007 tarihli şirket hisse devir sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılama sonucu yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, kararın davalılar vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin 30.10.2014 tarihli kararı ile bozulmuştur.
Sözleşmeler ilke olarak yalnız tarafları etkiler, onların leh ve aleyhlerine hak ve borç doğururlar; bununla birlikte, taraflar üçüncü kişi lehine de sözleşme yapabilirler. (Bkz. Prof. Dr. Fikret Eren, 1998, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 6. baskı, sayfa 203.) İşte bir sözleşmede ifanın taraflarca üçüncü kişiye yapılmasının kararlaştırılmasına, üçüncü kişi yararına sözleşme denir. Üçüncü kişi yararına sözleşmeden doğan borç üçüncü kişiye ifa edilir, vadettiren borcun üçüncü kişiye ifa edilmesini isteyebilir. Kural olarak üçüncü kişi yararına sözleşmeleri, eksik üçüncü kişi yararına sözleşme ve tam üçüncü kişi yararına sözleşme olarak ikiye ayırmak mümkündür. Aralarındaki temel fark ise eksik üçüncü kişi yararına sözleşmelerde üçüncü kişinin, sözleşme ile borç altına giren taraftan talepte bulunamamasına karşın tam üçüncü kişi yararına sözleşmelerde bunun mümkün olmasıdır. Üçüncü kişiler yararına yapılan sözleşmelerin eksik ya da tam olup olmadığının tespitinde, sözleşmede bu yönde açık bir hüküm ya da anlatımın olması, bu yönde bir açıklık olmaması halinde ise sözleşme hükümlerinin amaçsal yorum ile değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davaya konu 18.01.2007 tarihli hisse devir sözleşmesinin 5.1 maddesinde davacı şirketin işbu sözleşmenin yürürlük tarihine kadar doğmuş ve doğacak olan her türlü borç ve yükümlülüklerinin davalı satıcılara, yürürlük tarihinden sonra doğacak her türlü borç ve yükümlülüklerin dava dışı alıcılara ait olacağı, ayrıca yürürlük tarihinden önceye ait şirket lehine doğacak alacaklar ile açılmış dava ve icra takiplerinin satıcılar tarafından yürütülmeye devam edileceği ve tahsil edilen tutarların davalı satıcılara ait olacağı, 5.2 maddesinde şirkette çalışan tüm personelin iş ve vergi hukukundan doğan tüm alacaklarının ödenerek işten çıkarılacağı, şirketin personelsiz olarak alıcılara teslim edileceği, 5.8 maddesinde de satıcılar tarafından alıcılara ulaştırılan 01.10.2006 tarihli bilanço aktifindeki taşınır ve taşınmaz mallar ile hakların tamamının şirket mülkiyetinde bırakılacağı belirtilmiştir.Bu hükümler bir bütün olarak göz önüne alındığında, davacı şirket lehine yapılan bu düzenlemelerin, üçüncü kişi lehine olduğu, böylece sözleşmeyi bu yönü ile üçüncü kişi lehine sözleşme olarak nitelemek gerekir. Tarafların ortak niyeti ve taraflar arasındaki menfaat dengesi karşısında, bu sözleşme tam üçüncü kişi yararına bir sözleşmedir. Bu nedenle davacı şirketin 18.01.2007 tarihli sözleşmeye dayanarak, sözleşme kapsamında belirlenen dönemde davalılar tarafından ödenmesi üstlenilen ve davacı şirket tarafından ödenen borçları davalılardan tahsilini isteyebileceğinden, davacı vekilinin bu yöne ilişen karar düzeltme itirazının kabulü ile Dairemizin 30.10.2014 gün 2013/13391 Esas, 2014/16503 Karar sayılı bozma kararının ortadan kaldırılmasına ve davalılar vekilinin incelenmeyen sair temyiz itirazlarının incelenmesine karar vermek gerekmiştir.
2- Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalılar vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
3- Ancak, mahkemece alınan 03.06.2012 tarihli bilirkişi raporunda, davalıların temsilcisi imzalı demirbaş listesi incelenerek sarf malzemeleri, hatalı işlemler, yapıdan ayrılması mümkün olmayanlar ayrılarak davacı şirketin talep edeceği demirbaş bedeli dava tarihi yerine inceleme günü rayiç değeri üzerinden tesbit edilmesi doğru görülmediğinden davalılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” neden ve gerekçeyle mahkememiz kararı bozulmuştur.
Mahkememizce bozma ilamlarına uyulmuş, yargılamaya devam olunmuştur.
Hükmüne uyulmasına karar verilen Yargıtay karar düzeltme bozma ilamında işaret edildiği üzere dava tarihi itibariyle demirbaşların rayiç bedelinin hesaplanması yönünden bilirkişi kurulundan ek rapor alınmasına karar verilmiş ve rapor alınmak üzere Ankara …Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılmış, bu yönden sunulan 15/11/2017 tarihli bilirkişi kurulu ek raporunun dosya arasında olduğu görülmüştür.
Talimat ile alınan bilirkişi kurulu ek raporunda özetle; şirket envanterinde mecvut demirbaşların dava tarihi itibariyle rayiç değerlerinin 38.075 TL olduğu, bu itibarla davalıların sorumlu olduğu toplam borcun, personel maaşları yönünden 75.795,16 TL, …firmasına ödeme yönünden 61.503,67 TL, demirbaş bedeli yönünden 38.075 TL, evrensel hizmet geliri ödemesi yönünden 15.035 TL, katılım payı ödemesi yönünden 5.262,10 TL, muhtasar ödemesi yönünden 9.235,85 TL, SSK ödemesi yönünden 8.070,29 TL, ruhsatname ve kullanım bedeli yönünden 24.308,37 TL, telsiz kullanım bedeli yönünden 7.221,32 TL, satıcılar hesabında bulunan borçlar yönünden 5.194,88 TL olmak üzere toplam 249.701,64 TL olduğu bildirilmiştir.
Alınan bilirkişi kurulu raporu gerekçeli, denetlenebilir, hükmüne uyulan Yargıtay bozma ilamında işaret edilen eksikliği giderecek yeterlilikte, dosya içeriğine uygun, itirazları cevaplar nitelikte ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görülmüş, rapora yönelik davalı taraf itirazı yerinde görülmemiş, mahkememizce de benimsenmiş ve hükme esas alınmıştır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, bozma sonrası mahkememizce alınan bilirkişi kurulu raporu ve toplanıp değerlendirilen tüm delillere göre; hükmüne uyulmasına karar verilen bozma ilamında vurgulandığı üzere taraflar arasında yapılmış hisse devir sözleşmesi kapsamında belirlenen dönemde davalılar tarafından ödenmesi üstlenilen ve davacı şirket tarafından ödenen borçların davalılardan tahsilinin gerektiği anlaşılmıştır.
Bu itibarla asıl dava yönünden yapılan yargılama sonrasında; bozma ilamında işaret edildiği gibi aldırılan ve benimsenen bilirkişi kurulu raporunda açıklandığı üzere, sözleşme yürürlük tarihinden sonra Yönetim Kurulu Başkanı’nın imzası olmadan yapılan personel maaş ödemelerinden kaynaklı 75.795,16 TL, devir öncesi sözleşme hükümlerine göre davalı tarafça …firmasına ödenmesi gerektiği halde davacının ödemek durumunda kaldığı 52.423,86 USD karşılığı olan 61.503,67 TL ve eksik demirbaş bedeli için 38.075,00 TL olmak üzere toplam 175.373,83 TL davacının davalılardan alacaklı olduğu, belirlenen-tespit edilen alacak miktarını aşan davacı isteminin yerinde olmadığı anlaşıldığından asıl davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Birleşen İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/379 Esas sayılı dava yönünden yapılan yargılama sonrasında; yukarıda da belirtildiği gibi benimsenen bilirkişi kurulu raporunda açıklandığı üzere, Evrensel Hizmet Geliri Ödemesi olan 15.035,00 TL, 2006 yılı giderlerine katılım payı olarak ödenen 5.262,10 TL, Ocak 2007 dönemine ait muhtasar beyanname ile ödenen 9.235,85 TL, 2007 Ocak ayı SSK primi olarak ödenen 8.070,29 TL, Kanuni defterlere 320 nolu hesapta kayıtlı borç toplamı olarak 5.194,88 TL, 2006 yılı ruhsatname ve kullanım bedeli olan ve ödenen 24.308,37 TL ile 7.221,32 TL telsiz kullanım bedeli olmak üzere toplam 74.327,81 TL davacının davalılardan alacaklı olduğu, belirlenen-tespit edilen alacak miktarını aşan davacı isteminin yerinde olmadığı anlaşıldığından birleşen davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-A) Asıl Davada;
Davanın kısmen kabulü ile; sözleşme yürürlük tarihinden sonra Yönetim Kurulu Başkanı’nın imzası olmadan yapılan personel maaş ödemelerinden 75.795,16 TL., devir öncesi sözleşme hükümlerine göre davalı tarafça …firmasına ödenmesi gerektiği halde davacının ödemek durumunda kaldığı 52.423,86 USD karşılığı olan 61.503,67 TL ve eksik demirbaş bedeli için 38.075,00 TL olmak üzere toplam 175.373,83 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, bu bedelin 147.298,83 TL’si için dava tarihinden itibaren kalan 28.075,00 TL’si için ise ıslah tarihi olan 29.03.2013 tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
B) Birleşen İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/379 esas sayılı davasında; davanın kısmen kabulü ile; Evrensel Hizmet Geliri Ödemesi olan 15.035,00 TL, 2006 yılı giderlerine katılım payı olarak ödenen 5.262,10 TL, Ocak 2007 dönemine ait muhtasar beyanname ile ödenen 9.235,85 TL, 2007 Ocak ayı SSK primi olarak ödenen 8.070,29 TL, Kanuni defterlere 320 nolu hesapta kayıtlı borç toplamı olarak 5.194,88 TL , 2006 yılı ruhsatname ve kullanım bedeli olan ve ödenen 24.308,37 TL ile 7.221,32 TL telsiz kullanım bedelinden oluşan toplam 74.327,81 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, bu alacağın 31.691,04 TL’sine birleşen davanın dava tarihi olan 01.07.2008 tarihinden itibaren geri kalan 42.636,77 TL’sine ise ıslah tarihi olan 29.03.2013 tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, fazlaya ilişkin davacı talebin reddine,
2-Alınması gerekli 11.979,79-TL karar ve ilam harcının 3.090,17-TL peşin yatırılan harçtan mahsubu ile geriye kalan 8.889,62-TL ‘nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına, ( 24/07/2013 tarihli 2008/234 Esas 2013/91 harç numaralı harç tahsil müzekkeremiz ile maliyeye bildirilen ve davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili istenilen 9.938,52 TL. Bakiye karar harcı tahsil edilmiş ise iş bu karar kesinleştiğinde ve talep halinde geriye kalan 1.048,90 TL’nin davalılara iadesine tahsil edimmemiş ise ilgili harç tahsil müzekkeremizin işlem yapılmaksızın iadesinin ve 8.889,62 TL.’nin davalılardan tahsilinin istenilmesine,
3-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 3.090,17 TL. peşin harç ve ıslah harcı toplamının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü yazılı olan 2.944,80 TL.yargılama giderinin davanın kabul ve red orarına göre 2.375,67- TL. sinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine,
5-Davalılar tarafından yapılan 131,25 TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre 25,37-TL’sinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine,
6-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 16.472,43-TL vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine,
7-Davalılar vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 5.021,97- TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine,
8-Gider avansının harcanmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve istek halinde ilgili tarafa iadesine,
9-Birleşen dosya yönünden alınması gerekli 5.077,33-TL karar ve ilam harcının 1.169,53-TL peşin yatırılan harçtan mahsubu ile geriye kalan 3.907,80-TL ‘nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
10-Davacı tarafından yatırılan 1.169,53-TL peşin harç ve ıslah harcın toplamının davalılardan alınıp davacıya verilmesine, (Mahkememizin 2008/234 Esas, 2013/91 harç numaralı harç tahsil müzekkeresi ile maliyeye bildirilen ve davalılardan tahsili istenilen 3.907,80- TL tahsil edilmiş ise yeniden tahsil edilmemesi hususunda maliyeye yazılacak müzekkereye şerh düşülmesine,
11-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 8.526,06-TL vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine,
12-Davalılar vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 1.000,00- TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine,
13-Davacı tarafından yapılan 29,80- TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre 0,39-TL’sinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine,
14-Gider avansının harcanmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve istek halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzünde,tarafların gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile temyiz için Yargıtay’a başvurma hakları hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
¸e-imzalı
Hakim …
¸e-imzalı
Yargılama Gideri Dökümü:
29,20 TL başvuru harcı
5,20 TL vekalet harcı
1.000,00 TL bilirkişi ücreti
243,30 TL tebligat ve posta ücreti
+___________________________
1.277,70 TL Toplam ‘nin
kabul ve red oranına göre 1.098,68 TL
Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.