Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1199 E. 2019/23 K. 24.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/1199 Esas
KARAR NO : 2019/23
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ: 18/12/2015
KARAR TARİHİ: 24/01/2019
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’nin ülkenin tüm bankalarına, tapu sicil müdürlüklerine ve müvekkillerinin varlıklarının bulunabileceği yerlere 27.11.2015 günü, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun’un 13.,62. ve 79. maddeleri uyarınca ihtiyati haciz uygulandığını belirten yazı gönderdiğini, müvekkillerinin tamamının fona devredilmiş herhangi bir bankanın hissedarı ya da hakim ortağı olmadığı gibi yine yönetimi fona devredilmiş herhangi bir bankadan kredi de kullanmadıklarını, müvekkili gerçek kişilerin kurmuş oldukları …A.Ş. hisselerinin %44’ünün … A.Ş. tarafından (…) satın alınması karşılığında müvekkillerinin para edindiğini, müvekkili şirketin, …A.Ş.’ne sözleşme karşılığında verdiği hizmet ve işler için …A.Ş.’nden bedeller tahsil ettiğini, bankadan kredi kullanan ticari şirketlerin yaptırdığı iş ve hizmetin karşılığını ödemesinin hileli bir davranış olmadığı gibi, kredi müşterisi olan ticari şirketle iş yapan gerçek ve tüzel kişilerin fon alacağı borçlusu sayılamayacağını, borcun kaynağı ve doğumu açısından da müvekkillerinden dava konusu tutarın talep edilmesinin hukuka uygun olmadığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle müvekkillerinin … Fon Kurulu’nun 26/11/2015 tarih ve 2015/280 sayılı kararından dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkememizce dosya üzerinden yapılan inceleme sonrasında 23/12/2015 tarih ve 2015/1242 E-957 K sayılı kararla özetle; davacılara açılan davanın idari bir birim olan …’ye yöneltilmesi ve dava konusunun da adı geçen davalı idarenin 6183 sayılı yasa kapsamında uyguladığı ihtiyati hacze yönelik menfi tespit istemine ilişkin olması nedeniyle, uyuşmazlığın görüm ve çözüm yerinin idari yargı mercileri olduğu gerekçesiyle, yargı yolu dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş; verilen karar davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
Yargıtay … Hukuk Dairesi’nce 26/04/2016 tarih ve… E-… K sayılı kararla özetle; “Dava, yerel mahkemenin de açıkça belirttiği gibi İİK’nun 72. maddesine dayalı menfi tespit davasıdır. Anılan yasa hükmü uyarınca açılacak menfi tespit davalarında adli yargı görevli olup, niteliğine göre davada görevli mahkeme asliye hukuk ya da asliye ticaret mahkemesidir. Somut olayda, davanın 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde belirtilen ticari dava niteliğinde olduğu gözetildiğinde davanın açıldığı asliye ticaret mahkemesi davaya bakmakla görevli olduğundan işin esasının incelenmesi gerekirken dava şartı yokluğu nedeniyle usulden red kararı verilmesi doğru görülmemiştir.” neden ve gerekçesiyle mahkememiz kararı bozulmuştur.
Mahkememizce bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuş, dilekçeler teatisi tamamlanmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;
Davacı şirket yönünden;
Davacı….A.Ş. (…) şirketinin, … ile arasında imzaladıkları 24/04/1997 ve 18/02/1998 tarihli sözleşmelerden doğan haklarını sözleşmeden hemen sonra kurulan ve davacı şirket ile aynı ortaklık yapısına sahip dava dışı … A.Ş.’ye aralarında yaptıkları taşeronluk sözleşmesi ile devrettiğini, daha sonra … A.Ş. tarafından … TAŞ.’den çeşitli krediler kullanılarak davacı….A.Ş. (…) hesabına aktarıldığını, …’e kullandırılarak davacı şirkete aktarılan krediye ilişkin davacı şirket ile ortaklarının şahsi kefaletlerinin alınmadığını, teminatsız ve kefilsiz olarak kullandırılarak davacı şirkete aktarılan ve daha sonra fon alacağına dönüşen krediden, mülga 4389 sayılı Bankalar Yasası’nın 15/7-b ve 5411 sayılı Bankacılık Yasasının 134.maddesi gereğince davacı şirketin “edinen” sıfatıyla sorumlu olduğunu,
Davacı gerçek kişiler yönünden de yine;
Dava dışı … A.Ş.’nin ortakları davacı gerçek kişilerin, şirketteki %44’lük paylarını, banka hakim ortağı … A.Ş.(…) ile aralarında yaptıkları 14/07/2000 tarihli sözleşme ile adı geçen şirkete sattıklarını, adı geçen şirketin … Ltd (…)’den kullandığı krediyi (22.500.000 USD), davacı gerçek kişilerin hesabına aktarıldığını, söz konusu bankanın fona devri nedeniyle kullandırılan kredinin fon alacağına dönüşmesi nedeniyle davacı gerçek kişilerin de anılan yasa gereği “edinen” sıfatıyla sorumlu olduklarını; fon alacağının da amme alacağı olması nedeniyle davacılar hakkında 6183 sayılı yasa gereği takip başlatıldığını belirterek, cevap dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
Dava; İİK’nın 72.maddesi kapsamında menfi tespit istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere menfi tespit davalarında, kural olarak alacağın varlığını ve varsa miktarını kanıtlama yükümlülüğü alacaklı tarafa aittir. Söz konusu kuralın istinası, alacağın kambiyo senedine dayanması halinde borçlu olunmadığının ileri sürülmesi halinde kanıt yükümlülüğü iddiayı ileri süren borçlu tarafa ait olup; somut uyuşmazlıkta alacak kambiyo senedine dayanmadığına göre; iddia edilen alacağın bulunup bulunmadığı, varsa miktarı ve davacıların sorumluluklarının bulunup bulunmadığının kanıt yükümlülüğü davalı alacaklı taraftadır.
Eldeki davanın dayanağı; … Fon Kurulu’nun 26/11/2015 tarih ve 2015/280 numaralı kararıdır.
Fon Kurulu Kararı’nın yasal dayanağı ise; yürürlükteki 5411 sayılı Bankacılık Yasası’nın 11/1. md. gereğince yürürlüğü devam eden mülga 4389 sayılı Bankalar Yasası’nın 15/7-b maddesi ile yürürlükteki 5411 sayılı Bankacılık Yasasının 134.maddesidir.
4389 sayılı Yasa’nın 15/7-b bendinde, “Hisseleri kısmen veya tamamen Fona intikal eden bir bankanın yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının veya yöneticilerinin, yönetim kurulu, kredi komiteleri, şubeler, diğer yetkili ve görevliler aracılığıyla veya sair suretlerle banka kaynaklarını ve varlıklarını doğrudan veya üçüncü kişilere rehnetmek, teminat göstermek, ekonomik gücü olmayan kişilere kredi vermek, karşılığında kredi temin etmek amacıyla kredi kullandırmak, yurt içi veya yurt dışı banka ve malî kuruluşlar nezdinde depo veya sair adlarla hesap açtırmak veya bu hesapları teminat göstermek ve sair şekillerde kullanmak suretiyle veya başkaca dolanlı işlemlerle edindikleri veya bu suretle üçüncü kişilere edindirdikleri para, mal, her türlü hak ve alacakların temininde kullanılan banka kaynakları ve varlıkları nedeniyle doğan alacak Fon alacağı sayılır. Bu alacaklar hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.
Söz konusu yasal düzenleme ile, yönetim ve denetimi Fon’a devredilmiş bankaların hakim ortak ve yöneticilerin usulsüz kullandıkları kredilerle ve dolanlı işlemlerle bankaların içini boşaltması ile doğan alacakların Fon alacağı sayılacağı ve bu yöntemlerle edindikleri ve/veya 3.kişilere edindirdikleri alacakların, 6183 sayılı AATUHK hükümleri çerçevesinde tahsil edileceği kuşkusuzdur. Ancak, hakim ortak ve yöneticilerce usulsüz olarak kullanılan krediyi, sattığı mal veya verdiği hizmet vs. karşılığı tahsil eden, banka yönetici veya ortağı da olmayan iyiniyetli 3.gerçek veya tüzel kişilerin bu alacaktan dolayı sorumluluklarından bahsedilemez. Diğer bir anlatımla; bankada yönetici ve hakim ortak olmayıp, sattığı mal veya verdiği hizmet karşılığı, banka yönetici veya ortağının usulsüz olarak kullandığı krediyi tahsil eden iyiniyetli 3.kişinin edindiği alacak, anılan yasal düzenleme gereği -krediyi kullanan açısından Fon alacağı sayılmakla birlikte- 3.kişi yönünden takip ve tahsili gereken “edenilmiş” veya “edindirilmiş” Fon alacağı sayılamaz ve iyiniyetli 3.kişilerin bu alacaktan dolayı sorumluluklarından bahsedilemez.
Somut olaya bakıldığında dava konusu Fon Kurulu Kararı ile;
“… A.Ş.ye … T.A.Ş. … Şubesince kullandırılan ve sonrasında… A.Ş. hesabına virman yapılan toplam 5.859.052,40 TL ve 1.793.545 USD tutarlı kredinin Fon alacağına dönüşmüş olması sebebiyle… A.Ş.’nin (Yeni ünvan … A.Ş.) Fon alacağından edinen sıfatıyla sorumlu tutulmasına,
…,…, …, …, … ve… adına açılan müşterek hesaba 04.08.2000 tarihinde aktarılan ve bahse konu altı kişi tarafından 3.750.000 USD’lik eşit tutarlar halinde çekilen 22.500.000 USD’nin de Fon alacağı olarak kabulü ile adı geçenlerin Fon alacağını edinen sıfatı ile edinmiş oldukları tutarlar üzerinden sorumlu tutulmasına,
Sorumlu tutulanlar hakkında, ihtiyati haciz kararı da dahil olmak üzere, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmasına ve alacağa edinim tarihinden itibaren 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen oranda gecikme zammı uygulanmasına,” karar verilmiş, davacılar hakkında 6183 sayılı AATUHK hükümleri gereği takip başlatılmıştır.
Davacı taraf; yukarıda özetlendiği şekliyle borçlu olmadıklarını ileri sürmüş, davalı taraf ise yine özetlendiği şekliyle Fon alacaklarına dönüşen kredilerden dolayı davacıların “edinen” sıfatıyla sorumlu olduklarını savunmuştur.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları ile dosya kapsamında taraflar arasındaki uyuşmazlığın;
a) Dava dışı …A.Ş.’nin … Ltd (…) ve … Şubesinden kullanıp, 15/11/97 tarihli taşeronluk sözleşmesi gereği davacı… (…) A.Ş.’ye ödenen 5.859.052,40 TL ve 1.793.545 USD’den davacı şirketin ve,
b) Dava dışı … A.Ş.’deki %44’lük payların dava dışı … A.Ş.(…)’ye satışına karşılık, … A.Ş.(…)’nin sağladığı ve daha sonra Fon alacağına dönüşen krediden, hisse satışını yapan gerçek kişilerin,
“edinen” sıfatıyla sorumlu tutulup tutulmayacakları noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.
Davanın dayanağı ve niteliği gereği, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuk bilgisi dışında özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden, dava konusu fon alacaklarından dolayı davacı tüzel ve gerçek kişilerin sorumluluklarının bulunup bulunmadığının belirlenmesi için bilirkişi kurulu raporu alınmasına karar verilmiş ve dosya tümüyle birlikte resen seçilerek oluşturulan bilirkişiler …,…,…,… ve Prof. Dr. …’na tevdi edilmiş, adı geçen bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 10/06/2018 tarihli bilirkişi kurulu raporunun ve davacılar vekilinin beyanı üzerine aynı heyetten alınan 26/10/2018 tarihli ek raporunun dosya arasında olduğu görülmüştür.
Alınan bilirkişi kurulu kök ve ek raporlarında özetle; davalı …’nin 26/11/2015 tarih ve 280 sayılı karar içeriğinde görüleceği üzere, fon kararının merkezinde … A.Ş.’nin bulunduğu, davacıların, Fon Bankalarından doğrudan herhangi bir kredi kullanmadıkları yada kredi dışında herhangi bir şekilde Fon bankalarına yada da Fona devredilmiş tüzel/mali kuruşlarda borçlanmadıkları, Fon Bankalarına/mali/tüzel kişi kuruluşlarına kredi yada başkaca borçlandırıcı işlemlerden dolayı asaleten yada kefaleten borçlu olmadıkları,
… A.Ş.ile davacı… A.Ş.(…) arasında Gelir Paylaşımı Esasına Göre Kablo TV Sistemi Proje Uygulamaları Sözleşmesinin imzalandığı, sözleşmenin bütün hak ve vecaibinin, kurulabilecek bir Anonim Şirkete devrinin söz konusu olduğu, bu itibarla …A.Ş.’nin kurulmasının sözleşme ile, muhasebe ve bilanço tekniği gereği olduğu, dolayısıyla kuruluşun …’nin davacılarla ilgili kararında yer aldığı üzere kötü niyet taşındığından söz edilemeyeceği, bu kurumun sözleşmenin tüm aşamalarında karşı yana/yanlara muvazaalı yada kötü niyet taşıyan eylemlere yer ve fırsat vermeyeceği, …A.Ş.nin sağlam temellere dayanarak ticari faaliyetine başladığı ve sonrasında bu konumunu …’ye devrine kadar sürdürdüğü,…A.Ş. (…) ile …A.Ş. arasında taşeronluk sözleşmesinin imzalandığı, bu sözleşmeye göre …A.Ş.’nin yatırımcı,….A.Ş.’nin yapımcı firma konumunda bulunduğu, bu sözleşme öncesinde … A.Ş. ile yapılan sözleşmelerin bu şirkete devredildiği,
Şirketlerin konumlarına göre, … A.Ş.’nin, yatırımların finansmanı için fon sağlaması gerektiği, bu itibarla yatırımcı şirket konumunda bulunan … A.Ş.’nin yabancı kaynaklara yöneldiği, bu kapsamda …’dan …A.Ş.’ye kullandırılan kredilere ilişkin banka nezdindeki mevduat hesabına bloke konulacağı şartının Kredi Onay Formunda yer aldığı, ayrıca kredinin hangi amaç için kullandırılacağının da açıkça belirtildiği, kredinin usulsüz yada mevzuata aykırı olarak açılıp kullandırıldığı iddiasının yerinde olmadığı,
Davacı şirketin yasal defter kayıtlarının incelenmesinde, …A.Ş.’den kendisine para transferlerinin tamamının gerçek ticari bir ilişki kapsamında olduğu, para transferi işlemlerinin, sözleşme kapsamında yapılan işlerle ilgili olarak hakediş ve faturalara dayandığı, yapılan işlerin karşılığı dışında …A.Ş. tarafından davacı şirkete yapılmış başkaca bir ödemenin bulunmadığı, yapılan işlerin ve karşılığı ödemelerin fatura ve belgelere dayalı olduğu ve bunların davacı şirketin yasal defterlerinde kayıtlı olduğu, ayrıca yapılan iş ve işlemler nedeniyle davacı şirketin …A.Ş.’den 2000 yılından bu yana gelen ve halihazırda da yasal kayıtlarında yer aldığı üzere 1.245.230,04 USD alacaklı olduğu,
Davacı gerçek kişiler ile …arasında akdedilen hisse satış sözleşmesine istinaden …’nin davacı gerçek kişilere hisse bedeli karşılığı olarak ödeme yapmak amacıyla …’tan 02/08/2000 tarihinde 22.500.000 USD kredi kullandığı ancak, …’nin bu krediyi kullandığı tarihte …’ın henüz … ile bir ilgisinin olmadığı, diğer bir deyişle …’nin kredi kullandığı tarihte …’ın hakim ortağı olmadığı, dolayısıyla kredi işleminin de dolanlı bir işlem kapsamında değerlendirilemeyeceği,
Raporda ayrıntı olarak açıklandığı üzere; davalı …’nin 26/11/2015 tarih ve 280 sayılı kararında yer aldığı biçimiyle, …A.Ş.’ye kullandırılan kredilerden dolayı, davacıların haksız ve hukuka aykırı bir eylemle temellük ettiği bir kaynağın bulunmadığı, yanı sıra …A.Ş.’nin davacılara ait hisse senetlerinin satışıyla ilgili olarak, bunların finansmanına yönelik … tarafından …’ye sağlanan fonların (kredilerin) dolanlı bir amaca matuf tahsis edildiğinden söz edilemeyeceği, dolayısıyla davacıların, davalı idarenin söz konusu kararında yer alan ve oluşumu ile davacılarla ilgisi somut delillerle desteklenmeyen borçtan dolayı sorumlu tutulamayacağı, davacıların herhangi bir borçlandırıcı işlemin tarafı olarak doğrudan yada halef sıfatıyla davalı idareye borçlu olmadığı dayanaklarıyla açıklanmıştır.
Alınan bilirkişi kurulu kök ve ek raporları gerekçeli, denetlenebilir, dosya içeriğine uygun, itirazları cevaplar nitelikte ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğünden, Mahkememizce de benimsenmiş ve hükme esas alınmıştır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, alınan ve benimsenen bilirkişi kurulu kök ve ek raporları, taraflarca sunulan deliller birlikte değerlendirildiğinde;
a) Davacı şirket yönünden;
İletişim ve bilişim sektöründe faaliyet gösteren davacı şirketin, …A.Ş.ile 1984 yılından itibaren iletişim, Kablo TV, fiberoptik ve bilişim şebekelerini t…hüt işleriyle ilgili olarak yüklenici sıfatıyla ticari ilişkisinin bulunduğu, bu çerçevede 24/04/1997 tarihinde … A.Ş.ile “Gelir Paylaşımı Esasına Göre Kablo TV Sistemi Proje Uygulamaları” Sözleşmesi imzaladığı, sözleşmenin 2.maddesi gereğince …A.Ş.’nin kurulduğu ve sözleşmedeki hakkın adı geçen şirkete devredildiği, sonrasında da davacı şirket ile …A.Ş. arasında söz konusu altyapı t…hüt işleri için 15/11/1997 tarihli bir taşeronluk sözleşmesi imzalandığı, sözleşme gereği …A.Ş.’nin üstlendiği tüm altyapı işlerini işin maliyeti üzerine %10 kar ilave ederek davacı şirkete yaptırmayı t…hüt ettiği; buna göre …A.Ş.’nin yatırımcı, davacı şirketin yapımcı konumda oldukları anlaşılmaktadır.
Bu süreçte üstlenilen yatırım finansmanının sağlanması amacıyla, … A.Ş.hakim ortağı … A.Ş.(…) ile …A.Ş.’nin %25 oranındaki hisselerinin devri karşılığında davacı şirketle …arasında anlaşma sağlanmış, buna göre orta ve uzun vadeli temin edilecek kredinin …tarafından temin edilerek …A.Ş.’ye kullandırılacağı kararlaştırılmıştır.
Protokol çerçevesinde …A.Ş.’ye … Ltd (…) ve … Şubesinden çeşitli tarihlerde kredi kullandırılmış ve bu kredilerden davacı şirkete havale edilen Fon Kurulu kararındaki miktarlar yönünden (TL ve USD), … A.Ş.’nin 2001 yılında Fon’a devri üzerine Fon alacağı olarak takip başlatılmıştır.
Görüldüğü üzere, davacı şirket tarafından doğrudan kullanılan bir kredi bulunmamaktadır. ….A.Ş. tarafından kullanılıp davacı şirkete havale edilen takip konusu alacak, bilirkişi kurulu raporunda dayanaklarıyla açıklandığı gibi, davacı şirketin krediyi kullanan şirkete yüklenici firma sıfatıyla aradaki taşeronluk sözleşmesiyle yüklenilen işin yapımı karşılığı ödenmiş, faturaları da kesilmiş hakediş alacağıdır. Esasında davacı şirketin sözleşmeyle yüklendiği Kablo TV altyapı işini yaptığı tarafların da kabulünde olup, bu imalatların daha sonra… A.Ş.’ye devredildiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Bu haliyle …A.Ş. tarafından kullanılıp davacı şirkete havale edilen takip konusu alacak; tamamen davacı şirketin sözleşmeyle yüklendiği işin karşılığı ödenen hakediş alacağıdır. Dolayısı ile davacı şirket açısından mülga 4389 sayılı yasanın 15/7-b ve yürürlükteki 5411 sayılı yasanın 134.maddesi kapsamında “edinilen” veya “edindirilen” bir alacaktan söz edilemez.
…A.Ş.’nin %25 oranındaki hissesinin …’ye devri karşılığı kredinin temin edilmiş olması karşısında, krediye ilişkin riskin üstlenilmediği yönündeki davalı iddiası da yerinde değildir. Diğer yandan, …A.Ş.’nin … kontrolüne geçtikten sonra davacı şirkete olan borçlarına ve mahkemeye intikal etmiş (İstanbul…ATM’nin … Esas) davalara ilişkin 16/05/2002 tarihli sulh protokolüne göre davalı tarafın da, en başından beri …A.Ş. tarafından kullanılıp davacı şirkete havale edilen ödemenin, yapılan işin karşılığı hakediş ödemesi olduğunu kabul ettiği anlaşılmaktadır.
Özetlendiği şekliyle yapılan işlemlerde banka kaynaklarının kullanılmasına yönelik davacı şirket açısından dolanlı bir işlemden ve kötüniyetten söz etmek olanaksızdır. Dolayısıyla davalı tarafın, Fon’a devredilen banka kaynağının usulsüz ve dolanlı işlemlerle davacı şirket tarafından edinildiği yönündeki iddiaları soyut ve dayanaksızdır. Bu nedenle Fon Kurulu kararındaki davacı şirketin sorumluluğuna ilişkin alacaktan dolayı davacı şirketin “edinen” veya “edindirilen” sıfatıyla sorumluluğundan bahsedilemez.
b) Davacı gerçek kişiler yönünden;
Davacı gerçek kişiler ile Avrupa ve… A.Ş.(…) arasında imzalanan 14/07/2000 tarihli sözleşme ile davacılar, …A.Ş.’ndeki %44 oranında hisselerini 40.000.000 USD bedelle …’ye satmışlar; 2.500.000 USD peşin alınmış, bakiye 22.500.000 USD’nin 02/08/2000 tarihinde, diğer 15.000.000 USD’nin 05/02/2002 tarihinde ödeneceği kararlaştırılmıştır. Kararlaştırılan 22.500.000 USD, …tarafından o tarihte … A.Ş.(daha sonra Fon’a devredilen) ile ilgisi olmayan … Ltd (…)’den 02/08/2000 tarihinde kullanılarak aynı tarihte davacı gerçek kişilerin hesabına “… Hisse Bedeli” açıklamasıyla 3.750.000’er USD’lik eşit parçalar halinde havale edilmiştir (Fon Kurulu kararına konu olan davacı gerçek kişiler yönünden tahsili istenen 22.5000.000 USD’lik alacak bu alacaktır).
%44’lük hisse satışına konu ödenmeyen bakiye 15.000.000 USD’lik alacak ise hisse satış sözleşmesinin tarafları arasında çekişme konusu olmuş, ihtilaf mahkemeye intikal etmiş ve İstanbul…ATM’nce önce … Esas sayılı dosyada verilen kararın Yargıtay … HD’nin 2005/12675 E-10899 K sayılı kararı ile bozulması ile sonrasında aynı mahkemenin … Esas sayılı dosyasında dosyamız davacıları lehine sonuçlanıp kesinleşmiştir.
Söz konusu kesinleşen mahkeme kararı ile …A.Ş. hisselerinin …’e gerçek değerinde satıldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle krediyi kullanan …ile davacılar arasında bankayı zarara uğratmak için dolanlı işlemler yaptıklarından bahsedilemez. Kaldı ki; krediyi davacı gerçek kişiler kullanmadıkları gibi, kredinin kullanıldığı 02/08/2000 tarihi itibariyle …’nin daha sonra Fon’a devredilen … A.Ş.ile bir bağı da bulunmamaktadır. …’nin … ile 04/12/2000 tarihinde birleştiği de ihtilaf konusu değildir.
Açıklandığı şekliyle sahip oldukları …A.Ş.’deki %44’lük paylarını gerçek değerinde …’e satan davacı gerçek kişilerin, hisse satışına ilişkin işlemlerinde dolanlı veya hukuka aykırı bir yön bulunmadığı gibi, kötüniyetli olduklarından da bahsedilemez. Dolayısı ile, krediyi kullanıp şirket hissesi satın alan …açısından tahsili talep edilebilecek bir Fon alacağının varlığı kabul edilse bile; sattıkları hisse karşılığı …’den tahsil ettikleri alacakla ilgili olarak davacı gerçek kişilerin ilgili yasa hükümleri gereği “edinen” veya “edindirilen” sıfatıyla sorumlu tutulmalarına yasal olanak bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle dava konusu Fon Kurulu kararından dolayı davacıların borçlu olmadıkları kanaatine varılmakla aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜ ile,
1-… Fon Kurulu’nun 26/11/2015 tarih ve … Karar sayılı kararından dolayı davacıların borçlu olmadıklarının tespitine,
2-Davalı … harçtan muaf olmakla, davacılar tarafından yatırılan peşin ve tamamlama harcı 2.656.078,41 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
3-Davacılar vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 1.620.508,69-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacılara verilmesine,
4-Davacı tarafça yatırılan 7.500 TL bilirkişi ücreti ve 411,50 TL tebligat giderlerinin toplamı 7.911,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacılara verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından geriye kalanın karar kesinleştiğinde talep halinde taraflara iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay’da temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okundu usulen anlatıldı.
Başkan
¸e-imzalı
Üye
¸e-imzalı
Üye
¸e-imzalı
Katip
¸e-imzalı
Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.