Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1142 E. 2021/467 K. 16.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2016/1142 Esas
KARAR NO:2021/467

DAVA:Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:21/11/2016
KARAR TARİHİ:16/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının 15/04/2016 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere müvekkili şirket ile 15/04/2016 tarihli ve 5 (beş) yıl süreli otogaz bayilik sözleşmesi imzaladığını, sözleşmenin başlangıç tarihinden itibaren aradan yaklaşık 5 (beş) ay geçmesine rağmen davalının sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davalının EPDK nezdinde lisans tadili yaptırmadığını ve müvekkili şirketten LPG alımlarına da başlamadığını, üstelik başka bir dağıtıcı firmadan LPG alımı yaptığını, davalının sözleşmeye aykırı işbu eylemleri sebebiyle taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin müvekkili şirket tarafından …. Noterliği’nden keşide edilen 30/09/2016 tarih – … yevmiye nolu ihtarname ile haklı sebeple ve tek taraflı olarak feshedildiğini, anılan ihtarnamenin davalıya 14/10/2016 tarihinde tebliğ edildiğini ve davalının bu tarih itibariyle temerrüde düştüğünü, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin 13.3. maddesi uyarınca sözleşmenin haksız olarak feshine sebep olunması durumunda davalının müvekkili şirkete ödemesi gereken cezai şart tazminatının 150.000,00- ABD Doları olduğunu belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; fazlaya ilişkin talep ve dava haklarını saklı tutarak şimdilik 20,000,00-TL. cezai şartın temerrüt tarihi olan 14/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretlerinin davalı karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı şirket arasında 15/04/2016 tarihinde LPG Otogaz İstasyonu Bayilik Sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmenin her iki tarafa edimler yükleyen, sürekli edimli sözleşme vasfını haiz ve tek elden bir satış sözleşmesi olduğunu, sektör uygulamasında sözleşme akdedildikten sonraki aşamanın ruhsat alabilmek için istasyonun yer altı ve yer üstü tesisatının hazırlanması, bunun için ilgili mühendislik firmasınca gerekli keşfin yapılarak projenin hazırlanması, … (Sıvılaştırılmış Petrol Gazları LPG İkmal İstasyonu – Karayolu Taşıtları için Emniyet Kuralları) standartlarına uygun ve onaylı proje doğrultusunda gerekli hazırlıkların tamamlanması, sonrasında ise TSE ve Belediye tarafından bu projelerin onaylanması, ruhsat için gerekli diğer belgelerin hazırlanması ve Otogaz Bayilik Lisansı için gerekli tüm belgeler toplandıktan sonra Otogaz Bayilik Lisansı çıkartılması için EPDK’ya sunulması olduğunu, daha sonra ise EPDK tarafından lisansın yayınlanarak bayiye gönderildiğini, böylece faaliyetin başlamakta olduğunu, sözleşme akdedildikten sonra müvekkilinin davacı şirketin kurulum işlemleri için mühendislerini kendisine yönlendirmesini beklediğini, ancak mühendislerin gelip keşif ve proje çalışmaları yapmadığını, davacı şirket tarafından herhangi bir projenin de hazırlanmadığını, asıl zarara uğrayanın davacı değil bizzat müvekkili olduğunu ve buna sebep olanın da kusurlu hareket eden davacı şirket olduğunu, dava konusu yer ile ilgili olarak davacı şirket tarafından müvekkiline verilmiş tek kuruşluk yatırım olmadığını, sözleşmede yer alan cezai şart ile ilgili maddelerin bayinin lisans almış ve davacı ile aktif şekilde çalışmaya başlaması halinde gelişecek durumlara göre düzenlenmiş maddeler olduğunu, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin hiçbir şekilde hayata geçmediğini, müvekkilinin sözleşmeye aykırı hareket de etmediğini, sözleşmeye aykırı hareket eden bizzat davacı olduğundan cezai şart da talep edemeyeceğini, mahkeme aksi kanaatte ise müvekkilinin ekonomik geleceğinin yok olmaması ve tehlikeye düşmemesi için mahkemece gerekli araştırmanın yapılarak hükmolunacak cezai şarttan gerekten indirimin yapılması gerektiğini belirterek; davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; taraflar arasında 15/04/2016 tarihinde akdedilen bayilik sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık konularının ise davacı şirketçe sözleşmenin haklı nedenle feshedilip edilmediği, haklı nedenle feshedilmiş ise cezai şart alacağının doğup doğmadığı ve varsa miktarına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı taraf delil olarak; taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesi, …. Noterliği’nin 30/09/2016 tarihli – … yevmiye nolu fesih ihtarnamesi, davacı şirkete ait ticari defter ve kayıtlar, bilirkişi incelemesi ve diğer yasal delillere dayanmıştır.
Davalı taraf ise delil olarak; 15/04/2016 tarihli LPG Otogaz İstasyonu ve Bayilik Sözleşmesi, dava konusu yer ile ilgili olarak 07/08/2016 tarihinde dava dışı … ile yapılan Standart Otogaz Bayilik Sözleşmesi, … (Sıvılaştırılmış Petrol Gazları LPG İkmal İstasyonu – Karayolu Taşıtları İçin Emniyet Kuralları), 20/05/2007 tarihli mecburi standart tebliği, örnek şematik LPG istasyon kurulum maliyeti şeması, LPG istasyonuna ruhsat verilmesi için gerekli evraklar listesi, EPDK.’nın otogaz bayilik lisansı vermek için istediği belgeler listesi, davacı tarafından …. Noterliği’nden çekilen ihtarname, 2015 yılında dağıtıcılara göre LPG satışlarını, pazar paylarını gösterir EPDK tarafından yayınlanan şema ve liste, Yargıtay kararları, ticari defter ve kayıtlar, bilirkişi incelemesi, tanık beyanı, yemin ve diğer her türlü yasal delile dayanmıştır.
Mahkememizce 09/10/2017 tarihli duruşmada; … Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi’ne talimat yazılarak, re’sen seçilecek SMMM bilirkişi marifetiyle davalının ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılarak rapor alınmasına karar verilmiştir.
… Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi’nin …/… Talimat sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda özetle; davalı firmanın TTK.’nun 64/3. maddesi hükmü uyarınca 2016 yılı yevmiye defterinin açılış tasdikinin olduğu, ancak kapanış tasdiklerinin bulunmadığı, davalı firmanın 2016 yılı hesap dönemine ilişkin yasal defter ve kayıtlarında davacı firma ile olan herhangi bir ticari kayda (mal alış – satışı, alacak – borç vb.) rastlanılmadığı, davalı firmanın 31/12/2016 tarihi itibarıyla 1.324.281,13-TL.’lik bir aktif büyüklüğe sahip olduğu, davalının tek tedarikçisinin … … A.Ş. olduğu, aktif kompozisyonda petrol istasyonunun, söz konusu istasyona ilişkin çevre düzenlemesinin, arazi taşıtının, LPG gaz tankerinin olduğu, davalının 819.076,83-TL. tutarında ticari mala sahip olduğu, davalının tek ticari alacağının 188.511,84-TL. ile… Ltd. Şti. firmasından olduğu, tek ticari borcunun ise 161.987,35-TL. olarak … Gaz A.Ş.’ye olduğu, … Bankası A.Ş.’ye 50.000,00-TL. tutarında kredi borcunun bulunduğu, vergi ve SGK yükümlülükleri toplamının ise 207.513,01-TL. olduğu, davalının kayıtlı sermayesinin 150.000,00-TL. olduğu ve geçmiş yıl kârlarında ise toplam 186.297,49-TL. kayıtlı olduğu yönünde tespitlere yer verilmiştir.
Mahkememizce 27/11/2019 tarihli duruşmada; iddia, savunma, dosyada toplanan deliller ve tarafların ilişki dönemine ait davacı ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilerek dosya bilirkişi kuruluna tevdi edilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından düzenlenerek 29/05/2020 tarihinde dosyaya sunulan raporda özetle; akaryakıt istasyonlarının benzin ve motorin, LPG istasyonlarının ise sıvılaştırılmış petrol gazı (LPG) gibi enerji kaynaklarının nihai tüketiciye arz edildiği ticaret alanları olduğu, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun yayımlanması ile birlikte tüm akaryakıt istasyonlarına EPDK’ndan bayilik lisansı alınması zorunluluğu getirildiği, geçerli bir istasyonlu bayilik lisansına sahip bir istasyonun lisansı iptal edilmedikçe ve akaryakıt istasyonu bayinin 5015 sayılı kanun ve ilgili mevzuat hükümlerine aykırılık nedeniyle geçici veya sürekli olarak mühürlenmek suretiyle kapatılmadıkça istasyonda akaryakıt satışına engel bir durumun söz konusu olmayacağı, EPDK. hizmet birimlerinden Petrol Piyasası Dairesi Başkanlığı’nın ve Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Dairesi Başkanlığı’nın akaryakıt veya LPG satmak isteyen istasyonlar için izin / karar mercileri olduğu, akaryakıt ürünlerinin satışı ile ilgili faaliyete izin vermenin Petrol Piyasası Dairesi Başkanlığı tarafından yürütülürken, LPG’ye ilişkin yasal düzenlemelerin Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Dairesi Başkanlığı tarafından yürütülmekte olduğu, bir istasyonda sadece akaryakıt satılıyorsa Petrol Piyasası Dairesi Başkanlığı’ndan alınan İstasyonlu Bayilik Lisansı’nın istasyonun faaliyeti için yeterli olduğu, ülkemizde 13.000’den fazla akaryakıt istasyonu bulunurken sadece 10.600 adet LPG istasyonu bulunduğu, münferit LPG satan istasyonlar hesaba katılmasa dahi 2.400’den fazla akaryakıt istasyonunun LPG satmadığı ve bu şekilde de faaliyetlerine devam edebildikleri, petrol piyasası ile LPG piyasasının ayrı Daire Başkanlıkları’na ait olan iki piyasa olduğu, her bir piyasada faaliyet göstermek isteyenlerin hangi piyasada yer almak istiyorlar ise o piyasa ile ilgili lisansı almakla yükümlü olduğu, bu kapsamda halihazırda çalışan bir akaryakıt istasyonunda LPG ürününün de satılabilmesi için Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Daire Başkanlığı’na mevcut yasal kaideleri yerine getirerek başvurulması ve lisans alınması gerektiği, bir LPG istasyonunun lisans alabilmesi için gerekli olan en önemli 3 (üç) belgenin; -LPG Bayilik Sözleşmesi, -İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı ve -Asgari Mesafe Tespit Tutanağı olduğu, LPG satışı yapılabilmesi için olmazsa olmaz bu belgelerden işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınabilmesi için T.S.E.’nden Hizmet Yeterlilik Belgesi’nin alınmasının da ayrıca gerektiği, ki bu belgenin temin edilebilmesi için istasyonun … standartlarını asgari olarak sağlamasının gerektiği, bahse konu davada davacı şirket ile davalı bayi arasında imzalanmış olan Otogaz Bayilik Sözleşmesi’ne konu LPG istasyonunun daha önceden EPDK tarafından verilen Otogaz Bayilik Lisansı’na sahip olduğunun görüldüğü, bu haliyle istasyonun güvenli bir şekilde LPG satışı yapılmasına imkan veren asgari teknik standartları sağladığının kabul edilmesi gerektiği, taraflar arasında akdedilen sözleşmede davacı şirketin davalıya ait istasyona ilave bir yatırım yapacağına dair herhangi bir taahhüdüne rastlanmadığı, dağıtıcı lisans tadil işlemlerinde ne işyeri açma ve çalışma ruhsatının ne de asgari mesafe tespit tutanağının talep edilmekte olduğu, dolayısıyla davalının iddiasının aksine dava konusu istasyonda lisans tadili yapılabilmesi için sadece yeni dağıtım şirketi yani davacı ve davalı arasındaki bayilik sözleşmesi ile beraber EPDK’ya başvurulması yeterli olacakken davalı tarafından herhangi bir başvuru yapılmadığı için lisansın tadil edilemediği, bir istasyonda LPG satılabilmesi için bayilik sözleşmesinin tek başına yeterli olmadığı, EPDK tarafından verilen Otogaz Bayilik Lisansı’nın da alınması gerektiği, dosya kapsamında yapılan incelemelerde davalının lisans alınması için gerekli mercilere başvuru yapmaması sebebiyle lisans alınamadığının görüldüğü, sonuç olarak davacı tarafça ibraz edilen yasal defterlerin HMK.’nun 222. maddesi uyarınca davacı lehine delil niteliğinin bulunduğu, davacının defterlerinde davalı ile olan herhangi bir mal ve ticari ilişkinin belirlenemediği, davalının lisans alınması için gerekli mercilere başvuru yapmaması sebebiyle lisans alınamadığının görüldüğü, 31/12/2016 tarihi itibariyle davalının öz kaynaklarının 336.297,49-TL. olmasına rağmen, sözleşmede belirlenen 150.000,00-USD cezai şartın dava tarihi itibari ile değerinin (1 USD = 3,0866-TL.) 462.990,00-TL. olduğu, mahkemece taraflar arasındaki sözleşmenin davacı tarafından haklı nedenle feshine bizzat davalının sebep olduğu yönünde değerlendirme yapılması ve sözleşmenin 13.3 maddesi gereği davacı şirkete ödenmesi gereken cezai şart miktarının 150.000,00-USD olarak kabul edilmesi durumunda bunun davalının mahvına sebep olabileceği, diğer taraftan ekonomik mahvın doğru bir şekilde değerlendirilebilmesi ve hükmedilecek tazminatın hakkaniyetli olarak belirlenebilmesi bakımından davalının 2019 yılı sonu itibari ile de mali verilerinin incelenmesinin uygun olacağı yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulu raporu dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı vekili tarafından 08/06/2020 tarihli dilekçe ile rapora karşı beyan ve itirazda bulunulmuştur. Davacı vekili ise 09/06/2020 tarihli dilekçesi ile davasını ıslah ederek, dava açarken 20.000,00-TL. olarak talep ettiği cezai şart miktarını 130.000,00-TL. artırarak 150.000,00-TL.’ye yükseltmiştir. Davacı taraf ayrıca yatırılması gereken ıslah harcını da mahkeme veznesine yatırmıştır.
Mahkememizce 25/10/2020 tarihli ara karar ile; davalı tarafın bilirkişi raporuna karşı itirazlarını değerlendirmek üzere bilirkişi heyetine ticaret mevzuatından kaynaklı nitelikli hesaplamalar konusunda uzman bilirkişi … da eklenmek suretiyle bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından düzenlenerek 10/12/2020 tarihinde dosyaya sunulan ek raporda ise özetle; taraflar arasındaki sözleşmenin iki tarafa yükümlülükler yükleyen bir sözleşme niteliğinde olduğu, sözleşmenin kuruluşu, tarihi ve imzaların geçerliliği yönünden taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlığın bulunmadığı, davalı tarafça sözleşmenin hüküm doğurmaya başlamadığının iddia edildiği, bu kapsamda davalının istasyonun kurulmadığı, istasyonun kurulması bakımından davacının yükümlülüklerini yerine getirmediği, bu sebeple sözleşme ile doğan alım yükümlülükleri ile üçüncü kişiden mal alımına yönelik yasaklama ve bunlardan doğan cezai şart yükümlülüklerinin oluşmadığı gibi hususların ileri sürüldüğü, sözleşmelerin hüküm ifade etmelerinin temel sonucunun karşılıklı borçların doğması olduğu, bu kuralın istisnasının ise şarta bağlı borçlar olduğu, ancak somut olayda incelenen sözleşme bakımından tarafların bir şart oluşturduklarına ve sözleşmenin bu şart ortaya çıktığında sonuç doğurmaya başlayacağına ilişkin olarak herhangi bir düzenlemenin bulunmadığı, belirtilen sebeplerle taraflar arasında akdedilmiş ve hüküm doğuran bir sözleşmenin varlığının kabul edilmesi gerektiği, sözleşmenin hüküm doğurmasının ise kural olarak söz konusu sözleşme ile kararlaştırılan edimlerin ifası yükümlülüğünün de doğması sonucunu doğurduğu, kök raporlarda da ortaya konulduğu gibi LPG’yi tüketiciye satan ve bayii olarak isimlendirilen gerçek ve tüzel kişilerin de bunlara LPG temin eden dağıtıcı olarak isimlendirilen şirketlerin de Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından lisans verilmiş kişi ve şirketlerden olması gerektiği, davacının dağıtıcı lisansının bulunduğu konusunda bir uyuşmazlık bulunmadığı gibi davalının da 2006 yılından beri söz konusu lisansa sahip olduğu, ancak yasal mevzuat gereği dağıtıcının (davacı) bayisine (davalıya) LPG satışı yapabilmesi için aralarında bir sözleme yapılmasının zorunlu olduğu, bu sözleşmenin EPDK.’ya da bildirilmesi ve lisanslara işlenmesinin gerektiği, bir istasyonda LPG satılabilmesi için bayilik sözleşmesinin tek başına yeterli olmadığı, EPDK tarafından verilen Otogaz Bayilik Lisansı’nın da alınması gerektiği, dosya kapsamında yapılan incelemelerde davalının lisans alınması için gerekli mercilere başvuru yapmaması sebebiyle lisans alınamadığının görüldüğü, bu durumda davalı tarafından davacı ile arasındaki sözleşmeye istinaden EPDK’ya başvurulması ve yine kök raporda işaret edilen ve EPDK sisteminden alınan bilgiye uygun bir biçimde yeni dağıtıcı ile yapılmış ve dağıtıcı tarafından her sayfası onaylanmış LPG Otogaz Bayilik Sözleşmesi ve mevcut bayilik sözleşmesinin sona erdiğini gösteren fesih veya yenilememe ihbarnamesinin bir sureti veya karşılıklı fesih protokolünün sunulması gerektiği, dosyada bulunan bilgi ve belgeler ışığında davalının elinde davacı ile yaptığı sözleşmenin bulunmakta olduğu, ancak burada ikincil belge olarak davalının mevcut bayilik sözleşmesinin sona erdiğini gösteren bilgi ve belge açısından … A.Ş. ile davalı arasındaki sözleşme ilişkisinin tekrar değerlendirilmesi gerektiği, davalı ile … A.Ş. arasında altı ayrı sözleşmenin imzalanmış olduğu, eğer bir an için davalının söz konusu sözleşme ile bağlantılı yükümlülüklerini yerine getirme niyeti ile hareket ettiği düşünülürse davalının davacı ile karşılıklı olarak imzaladıkları 15/04/2016 tarihli sözleşmenin dava dışı … A.Ş. ile olan sözleşmesinin sona ereceği 18/05/2016 tarihine kadar geçerli olacağı düşüncesiyle hareket etmesi ve bu sona erme tarihine uygun olarak EPDK’ya başvurarak “dağıtıcı şirket bilgisi tadili” işlemini gerçekleştirmesi gerektiği, bu başvurusu sırasında başkaca bir bilgi ve belgeye ihtiyaç duymayacağının açık olduğu, oysa davalının söz konu sözleşmenin süresinin bitmesi ile birlikte tekrar aynı şirket (dava dışı … A.Ş.) ile bu defa 18/05/2016 tarihinde ardından 30/06/2016 ve son olarak cevap dilekçesinde belirtilen 08/08/2016 (cevap dilekçesinde 07/08/2016 olarak belirtilmekle birlikte, EPDK kayıtlarında söz konusu sözleşmenin 08/08/2016 tarihli olduğunun görülmekte olduğu) tarihli sözleşmeyi imzaladığı, davalının mevcut lisansının, çalışmakta olan istasyonunun varlığı, davacıya ait kurumsal kimliğin söz konusu istasyona işlenmesine ilişkin hususların belirtilen yükümlülük yanında tali nitelikte olması karşısında, davalının davacı ile arasında imzaladığı 15/04/2016 tarihli sözleşmeyi açık bir biçimde ihlal ettiğinin anlaşılmakta olduğu, taraflar arasında imzalanan 15/04/2016 tarihli sözleşmede herhangi bir malzeme yükümlülüğünün öngörülmediği, bu konudaki sözleşme bölümünün boş bırakıldığı, keza tadilat yükümlülüğünün de öngörülmediği, sözleşmenin 14.1 hükmünde geçen “satıcının göstermiş olduğu projeler ve belediye ruhsat şartlarına uygun inşa edilecek LPG satış istasyonu açıklamasının” davacı ile davalı arasındaki ilişkiye uygun olmadığı, zira söz konusu istasyonun mevcut, çalışır ve … A.Ş. ürünlerinin satımına devam edilen bir istasyon olduğu, bu hükmün matbu sözleşme hükmü olduğu, tüm ilişkiler bakımından aynen uygulanmasının mümkün olmayacağının kabul edilmesi gerektiği, dolayısıyla sözleşmenin davacı tarafa yüklediği ve davalının EPDK’ya başvurusu öncesi sağlaması gereken bir olgunun bulunmadığı, sözleşmenin ihlalinin lisans tadiline başvurulmaması ile gerçekleştiği, ancak bu başvurunun yapılmamasının sözleşmenin feshi sonucunu doğurmayacağı, davalı vekili tarafından verilen itiraz dilekçesinde ve daha önce verilen cevap dilekçesinde ortaya koyduğu “eylemli fesih” kavramının yargı kararlarında işçinin işe gelmemek suretiyle sözleşmeyi fesih etmesi için kullanılan bir kavram olduğu, bayilik sözleşmesi bakımından eylemli feshinin mümkün olup olmadığının tartışılabilecek bir husus olduğu, bu kapsamda TTK.’nun 18/3 maddesinin dikkate alınması gerektiği, düzenlemenin “Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” hükmünü içerdiği, davalının üçüncü bir kişi ile sözleşme yapmak suretiyle sözleşmeyi fesih ettiği iddiasının, sözleşmeye aykırı davranışın ikrarı dışında özel bir anlam içermediği, davalının 08/08/2016 tarihli sözleşmeyi sonradan haklı veya haksız fesih etmek suretiyle davacıdan olan LPG alım yükümlülüklerini yerine getirmesinin mümkün olduğu, diğer bir ifadeyle üçüncü kişi ile sözleşme yapılmasının davalının yükümlülüklerini imkansız hale getirmediği gibi incelenen 15/04/2016 tarihli sözleşmenin de feshine yol açacak bir olgu niteliğinde kabul edilemeyeceği, bu durumda sözleşmenin feshinin davacı tarafından gönderilen ve …. Noterliği’nin 30/09/2016 tarihli ve 04240 yevmiyeli ihtarnamesi ile olduğu, davalının mali durumu ve iktisaden yıkım açıklaması yönünden; kök raporda davalının 2016 yılı itibarıyla öz kaynaklarının 336.297,49-TL. olduğu ve bunun dava tarihi itibarıyla 462.990,00-TL. olarak değerlendirildiğinde iktisaden yıkım seviyesinde olacağının belirlenmiş olduğu, rapor sonrası dosyaya sunulan belgelerden 2019 yılı sonu itibarıyla davalının öz kaynaklarının 884.873,44-TL. olduğu ve 2019 yılı sonu itibarıyla 150.000,00-USD (5,9596 USD kuru ile) karşılığının 893.940-TL. olduğu, gerek 2016 gerek 2019 tarihleri itibarıyla söz konusu rakamın davalının iktisaden mahvı sonucunu doğuracağının açık olduğu, davacının ıslah ile talebini 150.000,00-TL.’ye çıkarttığı, bu rakamın dava tarihi itibarıyla davalının öz sermayesinin %45’ine karşılık geldiği, 2019 yılı sonu itibarıyla tazminat miktarının 150.000,00-TL. tazminat + 67.677,00-TL. faiz olmak üzere 218.677,00-TL. halini alacağı, bu toplam miktarın 2019 yılı sonu itibarıyla davalının öz sermayesinin yaklaşık %25’ine karşılık geleceği, bu inceleme ışığında davacı tarafından talep edilen 150.000,00-TL. cezai şart miktarının davalının mahvına yol açmayacak seviyede olduğunun kabul edilmesi gerektiği belirtilerek ve sonuç olarak; kök raporda belirtilen hususlara ek olarak sözleşmenin kurulduğu ve hükümlerini doğurduğu, davacı tarafından …. Noterliği’nin 30/09/2016 tarihli ve 04240 yevmiyeli ihtarnamesi ile fesih edildiği, davalının sözleşmeye aykırı davrandığı, sözleşmeye aykırılık halinde cezai şart koşulunun oluştuğu, 150.000,00-USD cezai şartın ödenmesinin davalının iktisaden mahvı anlamına geleceği, ancak davacı tarafça ıslah yolu ile artırılan toplam 150.000,00-TL. cezai şartın davalının iktisaden mahvına yol açacak seviyede olmadığı şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulu ek raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davacı vekili tarafından 21/12/2020 tarihli dilekçe ile ek rapora karşı yazılı beyanda bulunulmuştur. Davalı vekili tarafından ise 04/01/2021 tarihli dilekçe ile bilirkişi kurulu ek raporuna itiraz edilerek, yeni bir bilirkişi kurulundan rapor alınması talep edilmiştir.
Mahkememizce 16/06/2021 tarihli duruşmada; dosyada alınan bilirkişi kurulu kök ve ek raporlarının yargısal denetime uygun, hüküm kurmaya elverişli ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli olduğu kanaatine varılarak davalı vekilinin yeni bir bilirkişiden rapor alınması yönündeki talebinin reddine karar verilmiştir. İddia, savunma, toplanan deliller ile bilirkişi kök ve ek raporları hep birlikte değerlendirilmiş, dosyada alınan kök ve ek bilirkişi raporları gerekçeli, denetlenebilir, dosya içeriğine uygun ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğünden mahkememizce de benimsenmiştir.
Huzurdaki dava; taraflar arasında 15/04/2016 tarihinde akdedilen LPG Otogaz İstasyonu ve Bayilik Sözleşmesi’nden kaynaklanan cezai şart istemine ilişkin olup, uyuşmazlığın çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle davacı sağlayıcı şirketçe yapılan feshin haklı olup olmadığının mahkememizce belirlenmesi gerekmektedir.
Taraflar arasında akdedilen LPG Otogaz İstasyonu ve Bayilik Sözleşmesi’nin “Anlaşmanın Feshi” başlıklı 12. maddesinde; sözleşmede maddeler halinde belirtilen durumların gerçekleşmesi halinde davacı (satıcı) şirketin, sözleşmeyi herhangi bir ihtara ve hükme gerek kalmaksızın tek taraflı olarak ve derhal haklı nedenlerle feshedebileceği, davalı bayinin ise bu hususu peşinen kabul ve taahhüt ettiği hükme bağlanmıştır. Anılan maddenin 12.1. fıkrasında; davalı bayinin sözleşme ile kabul etmesine rağmen sözleşme süresi içinde 2 haftadan fazla davacı satıcıdan LPG alıp satma taahhüdünü yerine getirmemesi veya LPG satın almasını tatil etmesi, 12.2. fıkrasında; davalı bayinin işbu sözleşmenin herhangi bir hükmünü ihlal etmesi, 12.4. fıkrasında ise davalı bayinin LPG satın almasını başka şirket ve şahıslardan yapması halleri davacı sağlayıcı şirket yönünden haklı nedenle fesih halleri olarak düzenlenmiştir. Yine taraflar arasındaki sözleşmenin “Feshin Sonuçları” başlıklı 13. maddesinin 13.3. fıkrasında; davacı satıcının sözleşmeyi 12. maddenin (12.1.) ve (12.2.) fıkraları uyarınca feshetmesi halinde davalı bayiden maruz kaldığı zarar, ziyan ve sözleşme sonuna kadar hesap edilmek üzere mahrum kaldığı kar karşılığı tazminatı ve ayrıca 100.000-USD (Yüzbin ABD Doları) cezayı; (12.3.), (12.4.), (12.5.), (12.6.), (12.7.) (12.8.) (12.9.) ve (12.10.) fıkraları uyarınca feshetmesi halinde ise davalı bayiden maruz kaldığı zarar, ziyan ve sözleşme sonuna kadar hesap edilmek üzere, mahrum kaldığı kar karşılığı tazminatı ve ayrıca 150.000-USD (Yüzellibin ABD Doları) cezayı talep edebileceği, davacı satıcının bunu davalı bayinin teminatından karşılama hakkına sahip olduğu, ayrıca davalı bayinin bu hususu peşinen kabul ve taahhüt ettiği hükme bağlanmıştır.
Görüldüğü üzere; tacir olan taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümlerine göre davalı bayi, sözleşmenin davacı şirket tarafından haklı nedenle feshi halinde ona cezai şart ödemeyi açıkça kabul ve taahhüt etmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/2 maddesi gereğince; her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Bu yükümlülük altındaki tacirin, ticari işletmesi ile ilgili faaliyetlerinde düşüncesizliğinden veya deneyimsizliğinden söz edilemez. Basiretli bir iş adamı gibi hareket etme yükümlülüğü, tacirlerin ticari faaliyetleri ile ilgili yapacağı ticari sözleşmelerde de geçerlidir. Her tacirin basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümlülüğü çerçevesinde önüne gelen sözleşme içeriklerini ve sonuçlarını değerlendirmesi, akabinde sözleşmeyi imzalaması, eğer sözleşmedeki hükümler aleyhine sonuçlar doğurabilecekse bunu değerlendirerek gerekirse imzalamaması, imzalamış ise artık sonuçlarına katlanması gerekmektedir. Özetle davalı Kadir BAL (BALKESENLER PETROL) ve davacı şirket tacir olup, basiretli bir tacir gibi davranmak zorundadırlar. Bu yükümlülüğünün bir sonucu olarak ve ahde vefa ilkesi uyarınca taraflar sözleşme hükümlerine uymakla yükümlüdürler.
Akaryakıt bayilik sözleşmesi; çerçeve niteliğinde ve taraflar arasında sürekli borç ilişkisi doğuran bir sözleşmedir. Sürekli borç ilişkilerinin genel sona erme sebebi ise haklı nedenle fesihtir. Bir sebebin haklı sebep olup olmadığı hususu ise her somut olayın kendi özelliğine göre değerlendirilir. Haklı sebeplerin varlığı halinde, sözleşme ilişkisi ister belirli süreli olsun isterse belirsiz süreli olsun, sözleşme önceden herhangi bir ihbar yükümlülüğü olmaksızın haklı nedene dayanan tarafça feshedilebilir. 6098 sayılı TBK.’nda sürekli borç ilişkilerini kapsayacak nitelikte haklı nedenle feshe ilişkin genel bir hüküm olmadığı gibi, haklı sebebe ilişkin olarak bir tanım da mevcut değildir. Borç ilişkisinin niteliğine göre, ortaya çıkan sebeplerin hangilerinin feshi haklı kılacağı her bir borç ilişkisinde değişiklik gösterir. Bu soyut kavramı her somut olayda hakim kendisi belirler. Hakim, Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinin kendisine tanıdığı takdir yetkisini kullanarak her somut olay bakımından sebebin haklı olup olmadığına karar verir. Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesi hakime takdir yetkisini kullanırken hak ve nesafete göre hareket etmesini emreder.
Somut olayda; taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin her iki tarafın da kabulünde olduğu, gerek sözleşme hükümleri gerekse dosya kapsamına göre davacı sağlayıcı şirketin lisans tadili için herhangi bir proje hazırlama veya mühendis görevlendirme yükümlülüğünün olmadığı, sözleşmede davacının davalı bayiye emanet malzeme vermesine ilişkin olarak da herhangi bir mükellefiyetinin bulunmadığı, davalı bayinin sözleşmenin 15/04/2016 tarihinde akdinden önce de otogaz satış lisansı bulunan bir bayi olduğu, sözleşmenin akdinden itibaren yaklaşık 5 (beş) ay gibi bir süre geçmesine rağmen davalı bayi tarafından sözleşmeden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmediği, sözleşmede mevzuat gereği LPG ikmali yapılabilmesi için gerekli olan lisans tadilinin yapılmasının davalı bayi tarafından kabul edildiği, ancak sözleşme gereğince EPDK nezdinde yapılması gerekli lisans tadili işlemlerinin yapılmadığı, davalı bayi tarafından davacı sağlayıcı şirketten sözleşme gereği LPG (ürün) alımına başlanmadığı, bilirkişi kurulu kök ve ek raporlarında tespit edildiği üzere; davalı bayinin davacı dağıtıcı şirket ile dava konusu bayilik sözleşmesini akdettikten sonra bir başka dağıtım firması ile bayilik ilişkisine girdiği ve sözleşmenin 12.4. maddesine açıkça aykırı olarak başka bir dağıtıcı firmadan LPG (ürün) alımı yaptığı, böylece davalı bayinin sözleşme hükümlerine açıkça aykırı davranışlarda bulunduğu, davalı bayinin taraflar arasında sürekli borç ilişkisi doğuran dava konusu sözleşmeye aykırı davranışlarının davacı sağlayıcı şirket yönünden sözleşme ilişkisini çekilmez hale getirdiği, böylelikle davalı bayinin sözleşme hükümlerine aykırı eylemleri nedeniyle davacı sağlayıcı şirket tarafından taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin …. Noterliği’nden davalıya keşide edilen 30/09/2016 tarihli ve 4240 yevmiye nolu ihtarname ile tek taraflı ve haklı nedenlerle feshedildiği kanaatine varılmıştır.
Öte yandan cezai şart; borçlunun alacaklıya karşı mevcut bir borcu hiç veya gereği gibi ifa etmemesi halinde ödemeyi vaat ettiği, hukuki işlem ile belirlenmiş ekonomik değeri olan bir edimdir. Cezai şartın amacı, borçluyu borca uygun davranmaya sevk etmektir. 6098 sayılı TBK.’nun 182/3. maddesi uyarınca cezai şartın tahsili istemiyle açılan davalarda, cezai şart miktarının fahiş olup olmadığının yani iktisaden davalının mahvına sebebiyet verip vermeyeceğinin takdiri hakime aittir.
Kural olarak taraflar cezaî şart miktarını tayinde serbesttirler. Ancak, kararlaştırılan cezaî şartın borçlu üzerinde adalete aykırı sonuçlar doğurmaması da gerekir. Hakim, fahiş gördüğü cezaları indirmekle yükümlüdür. Bu hüküm, emredici nitelikte olduğundan hâkim tarafından re’sen gözetilmelidir.
Bir olayda, cezaî şart miktarının fahiş olup olmadığı belirlenirken; -Tarafların ekonomik durumları, özel olarak borçlunun ödeme gücü, -Alacaklının asıl borcun ifa edilmesi halinde elde edeceği yarar ile cezaî şartın ödenmesinin sağlayacağı yarar arasındaki makul ve adil ölçü, -Sözleşmeye aykırı davranılması yüzünden alacaklının uğradığı zarar, borçlunun borcunu yerine getirmemek suretiyle sağladığı yarar, -Borçlunun kusur derecesi ve borca aykırı davranışının ağırlığı ölçüt alınmalı ve sonuçta hak, adalet ve nesafet kurallarına uygun bir cezaî şart miktarına hükmedilmelidir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02/02/2005 tarihli, 2004/9-759 E. ve 2005/9 K. sayılı kararı)
Somut olayda davalının incelenen ticari defter ve kayıtlarına dayalı olarak düzenlenen bilirkişi kurulu raporunda yapılan tespit ve değerlendirmeler ile 6098 sayılı TBK.’nun 182. maddesi dikkate alındığında; mahkememizce davacı tarafça ıslah dilekçesi ile davalıdan talep edilen toplam 150.000,00-TL. tutarındaki cezai şartın davalının ekonomik özgürlüğünü kabul edilemez derecede sınırlamayacağı, onun ekonomik mevcudiyetini tehlikeye sokmayacağı ve makul olduğu kanaatine varılmıştır.
İddia, savunma, dosyada toplanan deliller, tüm dosya kapsamı, taraflar arasında akdedilen LPG Otogaz İstasyonu ve Bayilik Sözleşmesi hükümleri, fesih ihtarnamesi ve dosya kapsamı ile uyumlu bulunarak hükme esas alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; taraflar arasında 15/04/2016 tarihinde 5 (beş) yıl süreli olarak LPG Otogaz İstasyonu ve Bayilik Sözleşmesi akdedildiği, sözleşmenin akdedilmesinden itibaren yaklaşık 5 (beş) ay sonra davalı bayi tarafından sözleşmeden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmediği, EPDK nezdinde lisans tadili yaptırılmadığı, davacı sağlayıcı şirketten LPG alımlarına başlanılmadığı, hatta başka bir dağıtıcı firmadan LPG alımı yapıldığı, böylece davalı bayinin sözleşmeye açıkça aykırı davranışlarda bulunduğu, sonuç olarak davalı bayinin sözleşmeye aykırı nitelikteki davranışlarının davacı sağlayıcı şirket yönünden sözleşme ilişkisini çekilmez hale getirdiği ve davacı sağlayıcı şirketçe taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin davalıya keşide edilen noter ihtarı ile tek taraflı ve haklı nedenlerle feshedildiği, gerek 6098 sayılı TBK.’nun 182. maddesi gerekse Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02/02/2005 tarihli, 2004/9-759 E. ve 2005/9 K. sayılı kararında belirlenen kriterler dikkate alındığında; taraflar arasındaki sözleşmenin 13.3 maddesi kapsamında davacı şirket tarafından davalı bayiden talep edilen toplam 150.000,00-TL. tutarındaki cezai şartın davalının ekonomik özgürlüğünü kabul edilemez derecede sınırlamayacağı, onun ekonomik mevcudiyetini tehlikeye sokmayacağı ve makul miktarda olduğu, davalının cezai şart yönünden temerrüt tarihinin ihtarnamenin kendisine tebliğ edildiği tarih olan 14/10/2016 tarihi olduğu, davacı şirketin davasını ıslah ettiği tarihin ise 09/06/2020 olduğu, her iki taraf da tacir olduğundan hükmedilen tazminata avans faizi yürütülmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulü ile; 150.000,00-TL cezai şartın (20.000,00-TL’sine temerrüt tarihi olan 14/10/2016 tarihinden, 130.000,00-TL’sine ise ıslah tarihi olan 09/06/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Alınması gerekli 10.246,50-TL karar ve ilam harcından, 2.561,65-TL. peşin harç + ıslah harcından mahsubu ile kalan 7.684,85-TL harcın davalıdan alınarak Maliyeye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan toplam 5.493,15-TL. (29,20-TL başvuru harcı, 2.561,65-TL peşin harç + icraya yatan harç, 4,30-TL vekalet harcı, 1.600,00 TL bilirkişi ücreti, 1.298,00- TL tebligat ve posta masrafı) yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
4-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 18.200,00-TL. vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
5-Gider avansının harcanmayan kısmının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair; HMK.’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere bir başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 16/06/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır