Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/711 E. 2021/477 K. 18.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2015/711 Esas
KARAR NO: 2021/477

DAVA:Alacak
DAVA TARİHİ:07/07/2015
KARAR TARİHİ:18/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı şirket vekili 04/09/2012 tarihli dava dilekçesinde özetle; davalılardan … Ltd. Şti. ile müvekkili şirket arasındaki bayilik sözleşmesi ve bununla bağlantılı sözleşmelerin, Rekabet Kurulu’nun 05/03/2009 tarihli kararları ve Rekabet Kurumu’nun 12/03/2009 tarihli duyurusu nazara alındığında “azami hadde indirme ilkesi” gereğince 18/09/2010 tarihine kadar Rekabet Kurumu’nun 2002/2 Sayılı Tebliği’nde yer alan muafiyetten yararlanabildiğini ve bu tarihten sonraki süreler bakımından ise geçersiz hale geldiğini, müvekkili şirketin akdedilmiş sözleşmeler kapsamında üstlenmiş olduğu edimleri eksiksiz olarak yerine getirdiğini, davalı şirket tarafından işletilen ve diğer davalıların maliki oldukları istasyona müvekkili şirketçe 24.991,02-TL. tutarında sabit yatırımlar yaptığını, sözleşme ve protokoller uyarınca aradaki dikey anlaşmanın intifa süresi sonuna kadar devam edeceği inancıyla müvekkili şirketçe istasyona yapılan bu yatırımların geçersiz ve müvekkili şirketin yararlanamayacağı süreye karşılık gelen kısmının sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre semereleri ile birlikte müvekkili şirkete iadesinin gerektiğini, buna göre fazlaya ve hataya ilişkin haklarını saklı tutarak; müvekkili şirketin dikey ilişkinin başlangıçta öngörülen süre kadar devam edeceğini nazara alarak, davalı şirketin akaryakıt bayiliği faaliyeti yürüttüğü, diğer davalı gerçek kişilerin ise taşınmaz maliki olduğu akaryakıt istasyonuna yaptığı sabit yatırım bedelinin, geçersiz ve müvekkili şirket tarafından kullanılamayacak intifa süresine karşılık gelen kısmının 18/09/2010 tarihi itibariyle güncelleştirilmiş (ÜFE ve amortisman tatbikiyle) değerinin 22.984,26-TL. olduğunu belirterek, 22.984,26-TL. sabit yatırım bedeli ile bu tutara 18/09/2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faizinin ve faizin KDV’sinin eklenerek davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin ise davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılardan … vekili cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki davanın süresinde açılmadığını, davada zamanaşımı süresinin dolduğunu, bayilik sözleşmesinin davalılardan … Ltd. Şti. ile davacı şirket arasında imzalandığını, müvekkilinin bu davada taraf sıfatının bulunmadığını, davacı şirketin dava dilekçesinde belirttiği şekilde müvekkilinin maliki olduğu taşınmaza dolayısıyla üzerindeki istasyona kalıcı bir yatırım yapmadığını, ayrıca müvekkiline herhangi bir intifa bedeli de ödemediğini, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun 1240 nolu kararının 4. maddesi gereği otomasyon sisteminin kurulumunun dağıtım firmaları için bir zorunluluk olduğunu, bu edimin bayiye sunulmuş bir hizmetmiş gibi gösterilmesinin ise yerinde ve haklı olmadığını belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin ise davacı karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalılara dava dilekçesi ve ekleri ile tensip zaptı usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine karşın, herhangi bir cevap dilekçesi sunulmamıştır.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; akaryakıt bayilik ilişkisinin süresinden önce sona ermesi nedeniyle, davacı şirket tarafından bayinin işlettiği istasyonda yapıldığı ileri sürülen sabit yatırım bedelinin, geçersiz ve davacı şirketin yararlanamayacağı süreye karşılık gelen kısmının sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre semereleri ile birlikte davalılardan tahsiline yönelik alacak davasıdır.
Davacı taraf delil olarak; bayilik sözleşmesi, intifa sözleşmesi ve taraflar arasındaki tüm sözleşmeler, tapu kayıtları, ödeme belgeleri, tarafların kanuni defter ve kayıtları, keşif, bilirkişi incelemesi ve diğer tüm yasal delillere dayanmıştır.
Davalılardan … ise delil olarak; tapu kayıtları, ticari defter ve kayıtlar, EPDK düzenlemeleri, bilirkişi incelemesi, sözleşmeler, yemin ve ikamesi mümkün sair delillere dayanmıştır.
Mahkememizce Yargıtay bozması öncesinde yapılan yargılama sonucunda verilen 09/04/2013 tarihli, 2012/202 E. ve 2013/78 K. sayılı kararda özetle; “…davadaki istemin davacı şirket tarafından bayinin işlettiği istasyonda yapıldığı ileri sürülen kalıcı teknik yatırımların sözleşmenin öngörülen süreden önce sonlandırılmasına bağlı sebepsiz zenginleşme kuralları içinde bedelinin tahsiline yönelik olduğu, süregelen yargısal inançlara göre (örneğin Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 05/04/2012 tarihli, 2011/11791 Esas – 2012/5717 Karar sayılı) bayi tarafından petrol istasyonu olarak kullanılmakta olan taşınmaz üzerine davacı tarafça yapıldığı bildirilen kalıcı teknik yatırımların işletme sözleşmesinin gereği olarak sözleşme süresine bakılmaksızın yapılması gereken yatırımlar olduğu durumda bu yöndeki talebin kabul edilemeyeceğinin karar altına alındığı, dosyadaki kanıt ve belgeler değerlendirildiğinde kalıcı teknik yatırımlara ilişkin davacının talep hakkının bulunmadığı…” gerekçesiyle yerinde görülmeyen davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkemece verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, bunun üzerine dosya temyizen incelenmek üzere Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’ne gönderilmiştir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 16/04/2014 tarihli, 2014/3504 E. ve 2014/7543 K. sayılı ilamı ile mahkemece verilen kararı onamıştır. Ancak Yargıtay’ın onama ilamına karşı davacı şirket vekili tarafından bu defa “karar düzeltme” kanun yoluna gidilmiştir.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 30/03/2015 tarihli, 2015/1819 E. ve 2015/4486 K. sayılı ilamında; “…Bu durumda mahkemece, konusunda uzman bir bilirkişi vasıtasıyla mahallinde keşif yapılarak, davacı tarafından yapıldığı iddia edilen ve halen davalı tarafın kullanımında bulunan kalıcı yatırımların neler olduğunun saptanması ve bu sebeple bakiye intifa süresi yönünden davalının sebepsiz zenginleşip zenginleşmediği belirlenerek, davacının bu yöndeki taleplerinin tüm deliller birlikte tartışılarak değerlendirilmesi sonucunda varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle hükmün bozulması gerekirken, ilamda yazılı nedenlerle onandığı anlaşıldığından, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir…” denilmek suretiyle mahkemece verilen kararının bozulmasına karar vermiştir.
Mahkememizce 25/02/2016 tarihli duruşmada; usul ve yasaya uygun Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 30/03/2015 tarihli, 2015/1819 E. ve 2015/4486 K. sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce 30/06/2016 tarihli duruşmada; … Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi’ne talimat yazılarak; ilgili mahkemece re’sen seçilecek 1 mali müşavir, 1 makine mühendisi ve 1 inşaat mühendisi bilirkişilerden oluşacak bilirkişi kurulu marifetiyle keşfen ve tarafların ilişki dönemine ait olmak üzere davalılardan … Ltd. Şti. ve …’nın ticari defter ve kayıtları üzerinde iddia ve savunma kapsamında ve uyulmasına karar verilen Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor aldırılmasına karar verilmiştir.
… 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Talimat sayılı dosyasında mahallinde keşif yapmak suretiyle alınan bilirkişi raporunda özetle; keşif günü mahkeme heyeti, davalı ve davacı vekilleri ile birlikte … İlçesi, … Mahallesi, … Mevkii, 26 ada, 12 nolu parseldeki benzin istasyonunun gezilerek gerekli incelemelerin yapıldığı ve fotoğrafların çekildiği, davacı tarafın 18/01/2017 tarihli dilekçe ekinde … Mahallesi, … Mevkii, 26 ada, 12 parselde bulunan benzin istasyonuna yaptığını iddia ettiği sabit yatırımlara ait faturaları sunmuş olduğu, 2010 yılı yevmiye defterinin … 1. Noterliği’nin 31/12/2009 tarih – … yevmiye nosu ile 400 tek sayfa olarak onaylandığı, bu defterin 140. sayfasına kapanış fişinin yazdırıldığı, 2011 yılı yevmiye defterinin … 1. Noterliği’nce 31/12/2010 tarihinde 200 tek sayfa olarak onaylandığı, bu defterin 96. sayfasına kapanış fişinin yazdırıldığı, dava dosyası ekinde bulunan … Ltd. Şti. tarafından düzenlenen … no’lu ve rakamı okunamayan, … no’lu ve rakamı okunamayan, … no’lu ve 7.551,84-TL. olarak okunan faturaların … A.Ş. adına düzenlendiği, bu faturaların içeriğinin davalı tarafa yansıtma faturalarının olmadığı, dosya ekinde … Ltd. Şti. tarafından düzenlenen 708,00-TL.’lik faturanın ise kime düzenlendiğinin, fatura numarasının ve tarihinin belli olmadığı, 18/01/2017 havale tarihli dilekçe ekinde dosyaya sunulan 07/12/2007 tarihli … no’lu 2.988,97-TL. bedelli, 10/08/2007 tarihli … no’lu 548,70-TL. bedelli, 09/09/2005 tarihli … no’lu 3.082,33-TL. bedelli, 12/11/2007 tarihli … no’lu 4.633,69-TL. bedelli faturaların … A.Ş. adına düzenlendiği, davalı şirketin ticari defterlerine kaydedilen faturalarla ilgili olarak 31/12/2010 ve 31/12/2011 tarihli envanter defteri dökümlerinde 320-01 … A.Ş. hesabında borç kaydının olmadığı, … A.Ş.’ne ait fiyatlandırma tabelasının hurda halinde kenarda atılı vaziyette olduğu, herhangi bir maddi değerinin olmadığı, dosya muhteviyatındaki 12.900,00-TL.’lik … nolu faturanın ise sabit kıymet satışı olarak düzenlendiği, içeriğinin ne olduğunun tespit edilemediği, … A.Ş.’ye ait ariyetlerin bulunmadığı, ariyetlerle ilgili teslim tesellüm tutanağının dosya içinde mevcut olmadığı belirtilerek, ve sonuç olarak davalı şirketin sebepsiz zenginleşmesinin tespit edilemediği şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Mahkememizce daha sonra 08/06/2017 tarihli duruşmada; iddia, savunma, toplanan deliller ve talimat cevabı da değerlendirilerek ve tarafların ilişki dönemine ait davacı taraf ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilerek dosya bilirkişi kuruluna tevdi edilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından düzenlenerek 07/06/2018 tarihinde dosyaya sunulun raporda özetle; sektörel olarak taraflar arasında aksi yönde bir anlaşma/protokol düzenlenmemiş ise intifa hakkı tesis edilen dava konusu akaryakıt istasyonu için intifa hakkı sahibi olan davacı …Ş. tarafından ilgili Belediye’ye emlak vergisi bildirimi verilmesi ve bildirim üzerine de tahakkuk edecek emlak vergisinin ödenmesi gerektiği, dolayısıyla intifa hakkı sahibinin ilgili yerin emlak vergisi mükellefi olduğu, bu doğruluda sektörel olarak lehine intifa tesis edilmiş olan davacı …Ş.’nin intifa süresi dahilinde kendisi tarafından ödenen 32.452.34-TL. emlak vergisini davalıdan talep edemeyeceği, 18/09/2010 tarihi itibariyle sektörde faaliyet gösteren akaryakıt dağıtım şirketlerinin ilgili mevzuat ve Rekabet Kurulu Kararları gereğince 18/09/2005 tarihi öncesinden sahip oldukları mevcut intifa haklarını terkin etme yükümlülüğü karşısında bu yükümlülüklerini ivedilikle yerine getirmelerinin yasal zorunluluk haline geldiği, bu süre kapsamında intifa terkin işlemini yerine getirebilmek için terkin işlemlerinden kaynaklanan tapu, harç ve masrafların ilgili tapu müdürlüklerinde o an bazen dağıtım şirketince bazen de bayilerce karşılandığı, masrafların dağıtım şirketlerince karşılandığı durumlarda ise dağıtım şirketlerinin bu harç bedellerini bayilerinden talep ettiklerinin sektörel olarak bilinmekte olduğu, Tapu ve Kadastro Harçları’nın 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun dördüncü kısmında düzenlenmiş olduğu, kanunun 58. maddesine göre tapu harcının mükellefinin (4) sayılı tarifede belirtilen kişiler olduğu, tarifede belirtilmeyen işlemlerde taraflar aksini kararlaştırmamış iseler mülkiyet ve mülkiyetten gayri ayni hakları iktisap edenler, ipotek tesisinde ipoteği tesis edenler, miras sebebiyle çıplak mülkiyetin mirasçı adına tescili olanlar ve rücularda rücu eden tarafın tapu harcını ödemekle mükellef olduklarının hüküm altına alınmış olduğu, bunlar dışındaki işlemlerde lehine işlem yapılmış olanların tapu harcının mükellefi olduğu, bu kapsamda görülen davadaki talebi teşkil eden intifa terkin işleminin kanunun “bunlar dışındaki işlemlerde lehine işlem yapılmış olanlar…” kategorisine dahil olduğu, bu nedenle lehine işlem yapılan taşınmaz maliki tarafından ödenmesi gerektiği, dava konusu olayda 30/09/2010 tarih ve 12928 yevmiye nolu intifa terkin senedinin dosya kapsamında görüldüğü, bu doğrultuda intifa terkin harcı olarak ödenen bedelin makbuz karşılığında ödenmekte olduğu, dava dosyası kapsamında intifa terkin harcı makbuzunun bulunmadığı, dosya kapsamında bulunan ilgili fatura ile davacı tarafından ödendiği iddia edilen tapu terkin harcının yansıtma fatura ile davalıdan talep edilmekte olduğu, sektörel değerlendirme ile intifa terkin tapu harcının davacı tarafından yatırıldığının makbuzla belgelendirilmesi halinde davalıdan talep edilebileceği, makbuz ibraz edilmeksizin hukuki değerlendirme ile tapu terkin harç ve masraflarının davalıdan talep edilip edilemeyeceği konusunun nihai takdirinin mahkemeye ait olduğu, sabit yatırım konusu olarak otomasyon altyapı ve betonlama konusunda davalıdan talep edilen 11.000,00-TL. + KDV bedelli ve sabit kıymet satışı açıklamalı faturanın EPDK tank ve pompa otomasyon altyapı işlerine ait olduğunun dosya kapsamından anlaşıldığı, akaryakıt dağıtım şirketlerinin bayilik ağında bulunan istasyonların EPDK tarafından izlenmesine ve denetlenmesine imkân sağlayan EPDK otomasyon sisteminin temelini teşkil eden tank ve pompa otomasyon kurulumunun ilgili mevzuat kapsamında dağıtıcı lisans sahipleri tarafından tesis edilmekle yükümlü tutuldukları, bu çerçevede otomasyon ve altyapı betonlama hizmet maliyetinin davacının tercihi olarak kendisi tarafından yapıldığı, maliyetlerinin kimin tarafından karşılanacağına yönelik bir sözleşme ya da protokolün dosya kapsamında tespit edilemediği, her ne kadar EPDK tarafından alınan 1240 sayılı Kurul Kararı gereğince istasyonlarda tank ve pompa otomasyonu kurulmasının ve devreye alınmasının dağıtım şirketlerine ait bir yükümlülük olarak belirlenmiş olsa da bu sistemin maliyetinin kimin tarafından karşılanacağının düzenlenmemiş olduğu, bu nedenle bayilik tesis edilirken otomasyon sistemi ve altyapı yapım maliyetinin kimin tarafından karşılanacağı ifade edilmeyen durumlarda sektör genelinde dağıtım şirketlerinin maliyeti üstlendiğinin görüldüğü, uygulamada ayrıca örnekleri bulunan otomasyon altyapı ve betonlama maliyetinin bayiye ait olduğunun açık olarak ifade edilerek ariyet sözleşmesi ekinde otomasyon sistemlerinin ariyet olduğu ifade edilerek yazılı olarak da düzenlenmekte olduğu, ayrıca bu otomasyon harcamalarının istasyonunun faaliyete geçebilmesi için sözleşme süresinden bağımsız olarak yapılması gereken zorunlu teknik yatırım kalemlerinden olduğu, huzurdaki davada ileri sürülen otomasyon altyapı ve betonlama bedelinin sektörel değerlendirme ile davalıdan talep edilmesinin mümkün olamayacağı, bununla birlikte Yargıtay’ın 08/12/2014 tarihli kararı ve benzeri kararları gereğince bozma nedeni olarak görülen ve dava konusu bu sabit yatırımların yerinde tespitle, “… akdin feshinden sonra da davalı yanın aynı kalıcı yatırımları kullanarak ticaretine devam edip etmediği bir başka deyişle anılan kalıcı yatırımların taşınmaza değer katıp katmadığı tespit edilerek şayet bu yatırımların taşınmaza değer kattığının saptanması halinde bunun davacı yanca talep edilebileceği…” şeklinde ifade edildiğinin dosya kapsamında sabit olduğu, bu doğrultuda 07/02/2017 tarihinde yerinde tespit ve rapor düzenlemek için görevlendirilen inşaat mühendisi, makine mühendisi ve mali müşavir bilirkişilerden rapor alındığı, fakat dava konusu sabit değerlere yönelik gerekli bilginin elde edilemediği ve hatta 07/02/2017 tarihli raporda açıkça; “Dosya muhteviyatındaki 12.900,00-TL.’lik 6964018 nolu faturanın sabit kıymet satışı olarak düzenlendiği, içeriğinin ne olduğunun tespit edilemediği” şeklinde ifade edilmiş olduğu ve sonuç bölümünde de “…davalı şirketin sebepsiz zenginleşmesi tespit edilememiştir.” şeklinde ifade edildiğinin dosya kapsamında görüldüğü, ilgili fatura içeriğinin EPDK tank ve pompa otomasyon tesisi için beton kesme ve altyapı masraflarını içerdiği, dolayısıyla konunun tamamıyla inşaat mühendisliği konusu olduğu, pompa adalarından ve tank sahasından istasyon binasına kadar mevcut saha betonunun kesilerek boru içerisinde otomasyon sistemi için gerekli kablolamanın yapıldığı ve betonla tekrar betonlama suretiyle kapatıldığı ve bunun bir inşaat/tadilat konusu olduğu ve inşaat mühendisi bilirkişisi tarafından değerlendirilebileceği, ayrıca bu tür tutarlarda yapılan sair masrafların akaryakıt istasyonlarının maddi değerleri üzerinde ilave bir değer artışı yaratmayacak kadar küçük bedeller olduğu, sökülüp götürülemeyecek ve aynı zamanda sökülse dahi davacının işine yaramayacak bir malzeme olduğu, sektörel sonuç olarak 32.452,34-TL. emlak vergisi olarak ödenen bedelin davalıdan talep edilemeyeceği, sabit kıymet bedeli açıklamalı ve otomasyon altyapı bedeli olduğu anlaşılan 11.000,00-TL. + KDV’nin ilgili akaryakıt istasyonunda değer artışı yaratmayacağı ve davalıdan talep edilemeyeceği, tapu terkin harcı makbuzunun dosyaya ibrazı halinde davalıdan 21.236,79-TL. talep edilebileceği, davacı kayıtları ve tüm dosya muhteviyatı incelemeleri neticesinde sabit kıymet bedeli ve otomasyon altyapı bedeli açıklamalı tutarın ilgili akaryakıt istasyonunda bir değer artışı oluşturmayacağı şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulu raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davacı vekilince 18/12/2018 tarihli dilekçe ile bilirkişi kurulu raporuna karşı beyan ve itiraz dilekçesi sunulmuş, tebliğe rağmen davalılarca bilirkişi kurulu raporuna karşı beyan veya itiraz dilekçesi sunulmamıştır.
Mahkememizce 08/05/2019 tarihli duruşmada; dosyada alınan bilirkişi raporlarının uyuşmazlığı çözmeye yeterli ve denetime elverişli olduğu kanaatiyle davacı şirket vekilinin yeni bir heyetten bilirkişi raporu alınması talebinin reddine karar verilerek … Tapu Sicil Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak intifa terkin harcına dair makbuz var ise tasdikli örneğinin, böyle bir makbuz yok ise intifa terkin harcının yatırılıp yatırılmadığının, yatırılmış ise kim tarafından hangi tarihte yatırıldığının mahkememize bildirilmesinin istenilmesine karar verilmiştir.
… Tapu Sicil Müdürlüğü’ne yazılan müzekkereye istinaden Muğla … Tapu Müdürlüğü’nden gönderilen tapu belgeleri, tescil istem belgesi, banka dekontları ve diğer belgeler üzerinde Yargıtay bozma ilamında bildirilen husus da dikkate alınmak suretiyle ek rapor düzenlenmek üzere dosyanın 05/06/2018 tarihli raporu düzenleyen bilirkişi kuruluna tevdi edilerek ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından düzenlenerek 03/12/2020 tarihinde dosyaya sunulan ek raporda özetle; davaya konu akaryakıt istasyonunda davacı …’ne ait ariyetlerin bulunmadığı, davacının belirtmiş olduğu otomasyon altyapı ve betonlama bedelinin davalıdan talep edilmesinin mümkün olamayacağı, davacının huzurdaki davada intifa terkin harcı talep edip edemeyeceği ile ilgili takdir mahkemeye ait olmak üzere, davacının huzurdaki davada bu talepte bulunabileceği kararına varılması durumunda davacı … tarafından yatırıldığı anlaşılan (135,00-TL. Döner Sermaye Harcı ve 21.095,79-TL. Tapu Harcı olmak üzere toplam) 21.230,79-TL. harç tutarının davalı taraftan talep edilebileceği şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulu ek raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalılardan … vekilince 25/12/2020 tarihli dilekçe ile bilirkişi kurulu ek raporuna karşı yazılı beyanda bulunulmuş, davacı vekili tarafından ise 19/01/2021 tarihli dilekçe ile ek rapora itiraz edilerek davalarının kabulüne karar verilmesi talep edilmiştir.
Mahkememizce 18/06/2021 tarihli duruşmada; dosyada bozma sonrasında talimatla aldırılan bilirkişi kurulu raporu ile sonrasında mahkememizce aldırılan bilirkişi heyeti kök ve ek raporlarının yargısal denetime uygun, hüküm kurmaya elverişli ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli olduğu kanaatiyle davacı vekilinin dosyanın yeniden bilirkişiye gönderilmesi yönündeki talebinin reddine karar verilmiştir.
Dava; Rekabet Kurulu’nun enerji piyasasındaki serbest rekabet koşullarını düzenleme amacıyla yayınladığı kararlar mucibince taraflar arasında feshedilme durumunda kalınan akaryakıt bayilik sözleşmesinden dolayı davacı şirket tarafından bayinin işlettiği istasyonda yapıldığı ileri sürülen sabit yatırım bedelinin, geçersiz ve davacı şirketin yararlanamayacağı süreye karşılık gelen kısmının sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre semereleri ile birlikte davalılardan tahsiline yöneliktir. Davada taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu; akaryakıt bayilik ilişkisinin sona ermesi nedeniyle davacı şirketin bayinin işlettiği istasyonda yapıldığı ileri sürülen sabit yatırım bedellerinden dolayı davalılardan alacaklı olup olmadığı noktasındadır.
Taraflar arasında düzenlenen sözleşmelerin tabi olduğu 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 4. maddesinde; “Belirli bir mal veya hizmetin piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısaltma amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemleri hukuka aykırı ve yasaktır…” hükmü yer almaktadır. Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti” başlığı altında 2002/2 sayılı tebliğin 5/a maddesi ile de; rekabet yasağı içeren dikey anlaşmaların belirsiz süreli veya 5 yılı aşması halinde bu tür sözleşmelere grup muafiyetinin uygulanamayacağının belirlendiği, yine Resmî Gazete’de yayınlanan 2003/3 sayılı tebliğ ile getirilen geçici madde uyarınca; tebliğin yürürlüğe girdiği 18/09/2003 tarihinden itibaren sözleşmelerin 2 yıllık süre içerisinde tebliğe uygun hale getirilmesinin zorunlu kılındığı, buna göre 18/09/2005 tarihinden itibaren kalan süresi 5 yılı aşan sözleşmelerin 18/09/2010 tarihine kadar 18/09/2005 tarihinden sonra düzenlenen sözleşmelerin ise düzenlendikleri sürenin ilk 5 yıllık kısmının grup muafiyetinden yararlanacağının bildirildiği anlaşılmıştır.
Davacı şirket vekilinin dava dilekçesindeki açık beyanlarından anlaşıldığı üzere; taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin ve bununla bağlantılı sözleşmelerin, Rekabet Kurulu’nun 05/03/2009 tarihli düzenleyici nitelikteki kararları ve Rekabet Kurumu’nun 12/03/2009 tarihli duyurusu gereğince geçersiz hale geldiği bildirilmiştir. Dolayısıyla taraflar arasındaki akdi ilişkinin sona ermesinde her iki tarafın da kusuru olmadığı açıktır.
Mahkememizce Yargıtay bozma ilamı gereği mahal mahkemesi olan … Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi’ne talimat yazılmış, konusunda uzman 1 mali müşavir, 1 makine mühendisi ve 1 de inşaat mühendisinden oluşan bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılmak suretiyle davacı şirket tarafından taşınmaz üzerine yapıldığı iddia edilen ve halen davalı tarafın kullanımında bulunan kalıcı yatırımların neler olduğunun belirlenmesi, böylece bakiye intifa süresi yönünden davalıların sebepsiz zenginleşip zenginleşmediğinin tespiti istenmiştir.
… 3. Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi’nce … Talimat sayılı dosyasında mahallinde keşif yapılarak İnşaat Mühendisi, Makine Mühendisi ve SMMM bilirkişisinden oluşan bilirkişi heyetinden Yargıtay bozma ilamında tespiti istenen hususlar bakımından rapor aldırılmıştır.Teknik bilirkişilerce … İlçesi, … Mahallesi, … Mevkii, 26 ada, 12 nolu parseldeki benzin istasyonu gezilerek gerekli incelemeler yapılmış, fotoğraflar çekilmiş, sonuç olarak sahada davacı …Ş.’ye ait ariyet bulunmadığı ve davalıların sebepsiz zenginleşmesinin tespit edilemediği yönünde görüş bildirilmiştir. Özetle; Yargıtay bozma ilamında işaret edilen hususların karşılanması bakımından mahallinde keşif yapılmak suretiyle teknik bilirkişilerden gerekli rapor alınmış, ancak davacı şirketin davalılara ait taşınmaz üzerinde yaptığını iddia ederek bedelini talep ettiği sabit yatırımların mahalde bulunmadığı, mevcut olanın da (fiyatlandırma tabelasının) hurda halinde kenara atılı vaziyette olduğu yani ekonomik bir değer taşımadığı tespit edilmiştir.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 07/07/2014 tarihli, 2014/7803 E. ve 2014/12289 K. sayılı kararında; sabit yatırımların bayilik sözleşmesinin faaliyete geçmesi için zorunlu nitelikteki yatırımlar olduğunu, bu tür yatırımlardan “taşınmaza değer katan nitelikte olanlar var ise” ve “davalı bayi tarafından sözleşmenin feshinden sonra da kalıcı nitelikte ve taşınmaza ekstra değer katan yatırımlar (tesisler) davalı bayi tarafından kullanılarak ticari faaliyete devam ediliyor ise davalı bayinin sabit yatırımları kullanmasından dolayı sağladığı kazanımın yatırımı yapan davacı şirket tarafından talep edilebileceğini belirtmiştir. Oysa somut olayda; bilirkişi heyetince mahallinde yapılan teknik tespitlere göre davalılara ait taşınmaz üzerinde davacı şirketin davaya konu ettiği nitelikte herhangi bir sabit yatırım kalemi olmadığı gibi, davalı bayi tarafından bunların kullanımı suretiyle sağladığı bir kazamın da yoktur.
Kaldı ki işletme sözleşmesi gereğince, davacı şirketin bayisi tarafından petrol istasyonu olarak kullanılmakta olan taşınmaz üzerine davacı tarafça yapıldığı bildirilen teknik yatırımların, işletme sözleşmesinin gereği olarak sözleşme süresine bakılmaksızın yapılması gereken yatırımlar olduğu ve bayiden geri istenemeyeceği Yüksek Yargıtay’ın yerleşik kararlarında kabul edilmiştir. (Örnek: Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 05/04/2012 tarihli, 2011/11791 E. ve 2012/5717 K. sayılı kararı.) Buna göre; somut olayda davacı şirketin yaptığını ileri sürdüğü kalıcı (sabit) yatırımlar, bayiilik sözleşmesinin gereği olarak ve sözleşmenin süresine bakılmaksızın yapılması gereken doğal yatırımlardır. Taraflar arasında sözleşmenin feshi ya da kendiliğinden sona ermesi halinde kalıcı yatırım bedellerinin iade edileceğine dair açık bir sözleşme hükmü de mevcut değildir. Sonuç olarak davacı şirketin yaptığını ileri sürdüğü sabit yatırımlar esasen sözleşmenin süresinden bağımsız yatırımlar olduğundan ve sözleşme bayiden kaynaklanan bir nedenle de sona ermediğinden bunların iadesi de istenemez.
Öte yandan bizzat davacı vekili tarafından da belirtildiği üzere; huzurdaki davanın konusu; davacı şirketin dikey ilişkinin başlangıçta öngörülen süre kadar devam edeceği nazara alınarak akaryakıt istasyonuna yapmış olduğu sabit yatırım bedellerinin, geçersiz ve kullanılamayacak intifa süresine karşılık gelen kısmının 18/09/2010 tarihi itibariyle ile güncelleştirilmiş değeri olan 22.984,26-TL’nin, 18/09/2010 tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi ve faizin KDV’si ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline ilişkindir. Somut davada; davacı şirketin dava dilekçesinde davalılardan “intifa terkin harcı”, “döner sermaye harcı” ve “tapu harcı” adı altında herhangi bir talebi de yoktur. Davacı taraf davada sadece sabit yatırım bedeli talep etmektedir.
6100 sayılı HMK.’nun 26/1. maddesine göre; “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” Her ne kadar dosyaya gelen tapu müzekkere cevaplarına ve 30/11/2020 tarihli ek bilirkişi raporunun sonuç kısmındaki değerlendirmeye göre; 135,00-TL. döner sermaye harcı ile 21.095,79-TL. tapu harcı toplamı olan 21.230,79-TL.’nin davacı şirket tarafından yatırıldığı bildirilmiş ise de mahkememiz davacı tarafın talebi ile bağlı olduğundan bu konuda herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
6100 sayılı HMK.’nun 190. maddesine göre; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere; ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayı ispatlaması gerekir.” şeklinde bu durum açıkça ifade edilmiştir. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 07/11/2016 tarihli, 2015/14487 E. ve 2016/12466 K. sayılı kararı.)
İddia, savunma, dosyadaki deliller ve Yargıtay bozma ilamına uygun olarak mahallinde keşif yapılmak suretiyle aldırılan talimat bilirkişi raporundaki teknik tespitler ile sonrasında mahkememizce alınan kök ve ek bilirkişi kurulu raporlarının birlikte değerlendirilmesi sonucunda; mevcut davada ispat yükünün davalılardan alacaklı olduğunu iddia eden davacı tarafa ait olduğu, davalılara ait taşınmaz üzerinde davacı şirketin davaya konu ettiği nitelikte herhangi bir sabit yatırım kalemi olmadığı, davalı bayi tarafından bunların kullanımı suretiyle sağladığı bir kazanımın da bulunmadığı, davacı tarafın davasını ispat edemediği anlaşılmakla ispatlanamayan davanın reddine dair aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gerekli 59,30-TL. karar ve ilam harcının, 341,35-TL. peşin harçtan mahsubu ile kalan 282,05-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp bu davalıya verilmesine,
4-Davalı … tarafından yapılan 24,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınıp bu davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından geriye kalan kısmın karar kesinleştikten sonra ilgilisine iadesine,
Dair; dosya daha önce Yargıtay denetiminden geçmiş olduğundan, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı davalıların yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/06/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır