Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/559 E. 2020/7 K. 13.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/559 Esas
KARAR NO : 2020/7

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 09/03/2009
KARAR TARİHİ : 13/01/2020

Mahkememizin (Kapatılan … Asliye Ticaret Mahkemesinin ) 04/12/2013 gün ve… Esas… sayılı kararımız taraf vekillerince temyiz edilmiş, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Başkanlığının 12/03/2015 gün ve … Esas … sayılı ilamı ile bozularak mahkememize gelmiş olmakla, mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydı yapılan, mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Yukarıda tarafları, konusu, esas ve karar numarası yazılı mahkememiz dosyasının yapıp bitirilen açık yargılaması sonunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile 02.08.2005 tarihinde … şubesi ve 30.11.2005 tarihinde … şubesi için acentelik sözleşmesi yapıldığını, davalı acentalık sözleşmesinin ek protokolü 5. Maddesi ve cari hesap sözleşmesinin 4.maddesine göre davacının hak ediş bedellerinin sürekli geç ödediğini,ayrıca davalı ağustos 2008 tarihinden itibaren 3 aylık hak ediş bedelini davacıya ödemediğini, Davalı umursamaz tavırları ile davacıyı zor duruma düşürdüğünü, bu bağlamda davacıya üçüncü şahıs haciz ihbarnameleri gönderildiğini ,aynca sözleşme gereği araçların devri sırasında sözleşme koşullarına uyulmaması gereği davacı 10.000 euro zarara uğradığını, Davalı şirket davacı çalışanlarına sürekli müdahale ederek, davacının çalışma otoritesini zayıflattığını, davalı sözleşme koşullarım tek taraflı değiştirerek … ve … şubesini devretmesi için davacıyı zorladığını, açıklanan nedenlerle davacı 02.08.2005 tarihli acentalık sözleşmesini 06.10.2008 tarihinde noter aracılığı ile feshetmişisin talebi 14.10.2008 tarihinde davalı tarafından tebellüğ edildiğini, davalı fesih talebinden habersizmiş gibi daha sonraki bir tarihte kendisi de sözleşmeyi tek taraflı feshettiğini, 30.000 euro katkı bedelinin tahsilini, haklı fesih sonucu davacı firmaya devredilen demirbaş bedelleri ile bunlara yapılan tadilat masrafı olarak 5.000TL ödenmesini, davalı tarafından davacıya geç devri yapılan … ve … plakalı araçları için 15.000 TL tazminat bedelinin, ödenmeyen hak ediş bedelleri olarak İskenderun şubesi için 16.991,15 TL ve Pac şubesi İçin 10.194,76 TL alacağın borcun doğum tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, 20.000-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.

CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı şirket ile 02.08.2005 tarihinde Hatay ilçesinde … şubesine ilişkin acentelik sözleşmesizine 30.11.2005 tarihinde İskenderun şubesine ilişkin acentelik sözleşmesi aktedildiğini,davacıya 16.11.2007 tarihinde gönderilen ihtarname ile yapılan denetim sonucu sözleşmeye aykırı durumlar bildirildiğini,bu hususlar davalı dilekçesinde ve bilirkişi kök raporunun 4.sayfasında ayrıntılı olarak yazıldığını, kasa sayımında 11.602.93 TL açık tesbit edildiğini,acentelik sözleşmesinin 22. Maddesine aykırı davranıldığı nedeniyle sözleşmenin…Noterliğinin 15.11.2008 tarihli ihtarı ile feshedildiğini, davacı ortak değişikliğini Davalıya haber vermeden yaptığını, araç devirlerinin yerine getirilmesi sorumluğunun öncelikle leasing firmasına ait olduğunu, davacı yalnızca yatırıra katkı payının iadesini sağlamak için haksız nedenlerle sözleşmeyi feshettiğini,Davacının fesih talebinde hukuki dayanağı olmadığını, davanın reddini talep etmiştir.
İskenderun …Asliye Hukuk Mahkemesinin… esas … karar 01/05/2009 tarihli yetkisizlik kararı İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esasına kaydının yapıldığı, ticaret mahkemelerinin tek hakimli görev yapacağına ilişkin yeniden yapılandırılması ve HSYK ‘nın 15/07/2011 tarih 12364 sayılı kararı üzerine dosyanın İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesine … esas sayısı ile tevzi edildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin (Kapatılan …Asliye Ticaret Mahkemesinin ) 04/12/2013 gün ve … Esas … sayılı kararımız taraf vekillerince temyiz edilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Başkanlığının 12/03/2015 gün ve 2014/5591 Esas 2015/3379 sayılı kararı ile ” Mahkemece davalının davacı acentenin hak ediş bedellerini süresinde ödemediği, dolayısıyla davacının acentelik sözleşmesini haklı nedenle feshettiği kabul edilmiş ve davacı yararına sözleşmede kararlaştırılan katkı payının ve her iki şube için de tespit edilen hak ediş bedellerinin tahsiline, diğer taleplerin ise reddine karar verilmiş ve tesis edilen hüküm, sadece davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Ancak acentelik sözleşmesinin 37. maddesinde belirtildiği üzere, davacı acentenin davalı şirkete ödediği katkı payı bedelinin, acentenin sözleşmeyi haklı nedenle feshi hariç, hiçbir hal ve şartta iade edilmeyeceği, acentenin de kabulündedir. Acentelik sözleşmesinin feshi koşullarını düzenleyen 41. maddesine göre ise, davalı … A.Ş’nin işbu sözleşmedeki yükümlülüklerinden herhangi birisini, mücbir sebebe dayananlar hariç, 30 gün süreli ihtara rağmen yerine getirmemesi durumunda, acente açısından haklı nedenle fesih imkanı oluşacaktır. Dolayısıyla davacı acentenin davalıya ödediği katkı payı bedelini geri isteyebilmesi, ancak sözleşmeyi haklı nedenle feshetmesine, haklı nedenle feshedebilmesi de, ancak fesihten önce davalıya yükümlülüklerini yerine getirmesi için 30 günlük süre veren bir ihtarname keşide etmesi ve davalının buna rağmen yükümlülüklerini yerine getirmemesi koşuluna bağlanmıştır. Somut olayda ise mahkemece davacı tarafından davalıya fesih ihtarından önce 30 günlük süre tanıyan bir ihtarnamenin keşide edilip edilmediği incelenmemiştir.
Bu durum karşısında mahkemece, davacının katkı payı bedelinin iadesi talebi yönünden, davacı tarafından davalıya fesih ihtarından önce 30 günlük süre tanıyan ilk ihtarnamenin keşide edilip edilmediği, diğer bir deyişle davacının sözleşmeyi haklı nedenle feshedip feshetmediği incelenmeden, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
Davalının, davacı acentenin … ve …Şubeleri için talep ettiği hak ediş bedelleri yönünden mahkemece tesis edilen hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; davalı vekili tarafından, davacının hak ediş bedellerinin tamamının usulüne uygun biçimde ödendiği, ancak davacının yükümlülüklerinin yerine getirmemesi nedeniyle (örneğin davacının çeklerinin karşılıksız çıkması, davacının 3. kişilere olan borcunun davalıya gönderilen İİK’nın 89/1 ihtarnamesine istinaden icra dosyalarına ödenmesi ve özellikle davacının kasa açığı) davacının hak ediş bedellerinden kesinti yaptığı savunulmuş, bu kesintilere dair yazışma ve makbuzlar dosyaya sunulmuş, mahkemece davalının bu savunması üzerinde durulup inceleme yapılmamıştır.
O halde mahkemece, davalının anılan savunmasının incelenip değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, anılan alacak kalemi yönünden de eksik incelemeye dayalı olarak, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, kararın bu nedenle de davalı yararına bozulması gerekmiştir.
Yine mahkemece davacının talep edebileceği hak ediş bedelleri yönünden hükmedilen alacak miktarları için yürütülen faizin türü belirtilmeden, alacağın “TC. Merkez Bankası’nın kısa vadeli mevduatlar için uyguladığı faiziyle birlikte” davalıdan tahsiline karar verilmesi dahi doğru olmamış, kararın bu nedenle de davalı yararına bozulması gerekmiştir.
Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan bozma neden ve kapsamına göre, davalı vekilinin, mahkemece davacının katkı payı bedelinin iadesi talebi yönünden kurulan hükme ilişkin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.” neden ve gerekçeyle mahkememiz kararı bozulmuştur.
Mahkememizce bozma ilamına uyularak, yargılamaya devam olunmuştur.
Dava; acentelik sözleşmesinin haklı nedenle feshinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
13/06/2016 tarihli celsede alınan ara kararı uyarınca temyiz itirazları doğrultusunda yeniden incelenmek üzere dosyanın önceki bilirkişi heyetine tevdine karar verildiği ve bilirkişiler sunmuş oldukları raporlarında: Davacı tarafından davalıya fesih ihtarından önce 30 günlük süre tanıyan bir ihtarnamenin keşide edilip edilmediği açısından yapılan incelemede heyet tarafından dosya kapsamında böyle bir süre içeren ihtarnamenin tespit edilmemiş olduğunu, bununla birlikte, taraflar arasındaki “Acentelik Sözleşmesinin fesih koşullarını düzenleyen 41. maddesi “… Kargo’nun işbu sözleşmedeki yükümlülüklerinden herhangi birisini, mücbir sebebe dayananlar hariç. 30 (otuz) gün süreli ihtara rağmen yerine getirmemesi durumunda; “acente” açısından haklı nedenle fesih imkanı oluşacak olduğunu, haklı fesih durumlarında, tarafların uğramış oldukları tüm zararları, karşı taraftan talep etme hakkına sahip olacaklardır.” demek sureliyle acente açısından fesih imkanının kullanılmasını böyle bir süre vermek gereğine bağlamış olduklarını belirtmişlerdir.
Davacını fesih iradesini içeren ve 06/10/2008 tarihinde keşide edilip davalı firmaya 14.10.2008 tarihinde tebliğ edilen ihtarnamede açıkça böyle bir süreye yer verilmiş olmadığını, ancak kanaatlerince, sözleşmede bu şekilde 30 günlük bir sürenin öngörülmüş olması karşısında ayrıca süre verilmesinin gerekli olmadığını, sözleşmede yer alan sürenin, davalıya kendine ait edimleri yerine getirmesi için tanınmış olduğunu ” … Kargo’nun işbu sözleşmedeki yükümlülüklerinden herhangi birisini…30 (otuz) gün süreli ihtara rağmen yerine getirmemesi durumunda ” ifadesi ile ortaya konmuş olduğunu, bu durumda davacının bu süreyi fesih ihbarında zikretmese dahi fesih iradesinin sonuç doğurması ancak bu 30 günlük sürenin nihayetinde ve davalının edimlerini yerine getirmemiş olması halinde mümkün olacaktır. Fesih iradesi her ne kadar bozucu yenilik doğuran bir hak olsa da, bu iradenin ortaya konması ile sonuç doğurması her zaman aynı anda gerçekleşmeyebilir, bir başka ifadeyle, kanaatlerince, süre açısından tartışılacak nokta fesih beyanının geçerli olup olmadığı değil hangi tarihten itibaren geçerli olacağı olduğu, nitekim, tarafların anılan protokolde anlaşmış oldukları şekilde davacı acentenin fesih beyanı ancak 30 gün içinde karşı tarafın edimlerini yerine getirmemesi ile sonuç doğuracaktır. Bu nedenle davacının fesih ihbarında 30 günlük süreden bahsetmemiş olması fesih iradesini geçersiz hale getirmeyeceğini, davalının, edimlerini yerine getirmek sureliyle kendisine tebliğ edilen fesih beyanının sonuç doğurmasını engelleme imkanı sözleşmenin eki olan ve zikredilen protokol maddesinden kaynaklanmakta olduğunu, davacının tek taraflı olarak bu imkanı davalının elinden alma ihtimali olmadığını, bununla birlikte, davalının, bu süre zarfında davacıya bir karşı fesih beyanı göndermiş olduğuna göre 30 günlük süre içinde edimlerini yerine getirmeyeceğini açıkça ortaya koyduğunun kabul edilebilir olduğunu, bu durumda protokolde kendisine tanınan imkanı da kullanmayacağını ortaya koymuş olduğunu, davalının davranışları kendisine süre verilmesini anlamsız hale getirmiş olduğundan artık 30 günlük sürenin protokole konma nedeni de ortadan kalkmış sayılıcağını ve bu durumda fesih beyanı tebliğ tarihinde neticesini doğurduğunu belirtmişlerdir.
Bununla birlikte, eğer davacının fesih beyanı, içerik olarak haklı bir sebebe dayanmıyorsa zaten hiçbir sonuç doğurmayacaktır. Heyetçe yapmış oldukları incelemede, hak edişlerin ödenmemesi açısından haklı fesih nedeni olduğu yönünde bir tespit yapmış oldukları için kanaatlerince fesih beyanının da geçerli olduğu yönünde olduğunu ancak, içerik açısından Mahkeme haklı sebep bulunmadığına hükmederse, tabii olarak davacının fesih beyanın da bir sonuç doğurmayacağını,
Davalının, davacıya ödenmesi gereken hak ediş bedellerinden yaptığı kesintilerin haklı nedene (örneğin, davacının çeklerinin karşılıksız çıkması, davacının 3. kişilere olan borcunun davalıya gönderilen İİK ‘nın 89/1 ihtarnamesine istinaden icra dosyalarına ödenmesi ve özellikle davacının kasa açığı ) dayanıp dayanmadığı hususları açısından yapılan incelemede:
-Davacının çeklerinin karşılıksız çıkması hususu ile ilgili bir iddia temyize konu kararın ilk yargılaması aşamasında açıkça ileri sürülmüş olmadığını, davacının temyiz, dilekçesinde de hangi çeklerden bahsedildiği açık bir şekilde ortaya konmamış olduğunu, davalı tarafın sadece hak edişlerden yapılan kesintilere dayanak olmak üzere hem cevap dilekçesinde hem de temyiz dilekçesinde “davacı çeklerinin karşılıksız çıkması nedeniyle hakediş kesintisi yapılmasının örnek olarak gösıerilebileceğini ” belirtmiş olduğunu, ancak bu beyanlarda hangi çeklerin, hangi tutarda ve tarihte karşılıksız çıktığı dolayısıyla hangi hak ediş alacağından mahsup edildiği belirtilmediği gibi, bu hususlar dosya içinde de herhangi bir belgeye dayandırılmış olmadığını, davalı tarafın sunduğu delil listesi içinde de açıkça bu belgelerden bahsedilmiş olmadığını,
İİK 89/1 ihbarnamesine istinaden davalı tarafından ödendiği ileri sürülen bedelin neye ilişkin olduğu, hangi icra dairesine, hangi tarihte ve ne tutarda bir ödeme yapıldığının belli olmadığını, bu ödemeye ilişkin bir belge dosya kapsamında bulunmadığı ve dahi temyiz aşamasından önceki dilekçelerde de davalı tarafından beyan edilmediği için heyet tarafından bu iddia ile ilgili bir inceleme yapmamış ve bozmaya konu olan kararda da bu hususa yer verilmemiş olduğu bildirilmiştir. Nitekim davalı tarafın sunduğu delil listesi içinde bu belgeye ilişkin bir beyana rastlanmadığı gibi, heyet tarafından düzenlenen raporlara yapılan itirazlar kapsamında da böyle bir iddiaya yer verilmiş olmadığını,
Davacının kasa açığı bulunduğu yönünde davalı defterleri üzerinde yapılan incelemelerde bu yönde kayıtlara rastlanmış, ancak bu kayda dayanak oluşturacak bir belge ya da bilginin dosyaya ibraz edilmediği heyet yeminli mali müşavir üyesi tarafından belirtilmiş olduğu, bilirkişi raporunda mali inceleme kapsamında, bu belgelerin heyet tarafından hazırlanan rapordan sonra ibraz edildiği görülmüş ve değerlendirmesi yapılmış olduğunu,
Netice olarak, davalı, davacının hak ediş bedellerinden indirim yaptığını ifade etmekte ve bu indirimin belirli kalemler çerçevesinde haklı sebebe dayandığını ve davacının hak ediş alacağı kalmadığını iddia etmekte olduklarını, ancak heyetin dosya üzerinde yapmış olduğu incelemede, bilirkişi raporunda açıklandığı üzere, davalı tarafın ileri sürdüğü tüm haklı gerekçeler incelendikten ve değerlendirildikten sonra dahi davacı açısından hak ediş alacaklarının mevcut olduğu kanaatine varmış olduklarını belirtmişlerdir.
05/02/2018 tarihli celsede bilirkişilerden ek rapor alınmasına karar verilmiş olmakla, bilirkişiler tarafından sunulan ek raporda; Davacının hakediş alacağının 20.245.29 TL’den dava tarihinden sonra 05.10.2009 ödeme tarihi itibariyle (20.245,29-15.761.92) 4.483.37 TL ‘ye gerilemiş olduğunu, davacı hakediş alacağının halen mevcut olduğu ve hak edişlerin zamanında ödenmemesinin bir haklı sebebi oluşturduğunu, davacının davalıya bu nedenle göndermiş olduğu fesih ihbarının haklı sebebe dayandığını, ihbarda ayrıca 30 günlük süre belirtilmemiş olsa da, bu hususun sözleşmede yer aldığı için ayrıca belirtilmesine gerek olmadığını, davalının fesih ihbarını tebliğ aldıktan sonra 30 gün içinde hakediş bedellerini ödemek suretiyle sözleşmenin feshine engel olabileceğini, ancak davalının fesih ihbarını tebliğ aldıktan sonra 30 gün içinde hakediş bedellerini ödemek yerine karşı fesih ihbarı gönderdiğini, davalının bu tutumundan kendisine 30 günlük süre verilmesinin bir anlamı olmadığının anlaşıldığını ve bu nedenle davacının fesih ihbarının tebliğ ile birlikte netice doğurması gerektiğini, sözleşmenin davacı tarafından haklı sebeple feshedilmiş olduğu hususlarında ek rapor sunmuşlardır.
Tarafların iddia ve savunmaları, dosyadaki bilgi ve belgeler, Yargıtay ilamı, alınan detaylı, gerekçeli ve dosya kapsamı ile uyumlu olması nedeniyle itibar edilen bilirkişi raporu uyarınca davacının davasının kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgeler, tarafların iddia ve savunmaları, Yargıtay ilamı, detaylı, gerekçeli, dosya kapsamı ile uyumlu olan ve bu nedenle de itibar edilen bilirkişi ek ve kök raporları uyarınca, Taraflar arasında düzenlenen acentelik sözleşmesi ve ticari ilişkiye ilişkin uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığın davacı tarafın sözleşmeyi fesih iradesinin taraflar arasındaki sözleşmenin 41. Maddesine uyup uymadığı noktasında toplandığı, ilgili maddenin “MNG Kargo’nun işbu sözleşmedeki yükümlülüklerinden herhangi birisini, mücbir sebebe dayananlar hariç. 30 (otuz) gün süreli ihtara rağmen yerine getirmemesi durumunda; “acente” açısından haklı nedenle fesih imkanı oluşacak olduğunu, haklı fesih durumlarında, tarafların uğramış oldukları tüm zararları, karşı taraftan talep etme hakkına sahip olacaklardır.” şeklinde olduğu, davacı tarafından keşide edilen 06/10/2008 tarihli ihtarnamede fesih iradesinin ortaya konduğu ancak 30 günlük mühlete yer verilmemişse de davalının fesih ihbarını tebliğ aldıktan sonra 30 gün içinde hak ediş bedellerini ödemediği, bunun yerine karşı fesih ihbarı gönderdiği, böylece davacı tarafın fesih iradesini açıkça ortaya koyduğu da değerlendirildiğinde 30 günlük süre verilmesinin faydasız olacağı, davalı tarafından, kendilerince yapılan fesih sebeplerine ilişkin bir delilin de dosyaya sunulmadığı değerlendirilerek sözleşmenin davacı tarafından haklı feshedildiği anlaşılmıştır. Davalı tarafından sunulan beyanda 05/10/2009 tarihinde SGK-hak ediş ödemelerinin yapıldığı ve mahsup edilmesi gerektiği belirtilmişse de tarafların haklılık durumunun davanın açıldığı tarihe göre tespit edilebileceği, dava açıldıktan sonra yapılan ödemelerin ayrı bir yargılama konusu olduğu kanaatiyle dava tarihinden sonra yapılan ödemeler yargılamaya esas alınmamıştır. Nihayetinde tüm dosya kapsamınca haklı sebeple fesih nedeniyle davacının ödemiş olduğu 30.000 Euro yatırım katkı payını talep edebileceği, bilirkişiler tarafından hesaplanan … Şubesi için 12.300,66TL, … şubesi için 7.944,63TL hak ediş bedellerinin talep edilebileceği, demirbaş ve tadilat bedeli ile araçların bakım gideri ile ilgili usulüne uygun delil sunulmadığından bu kısımlar yönünden tazminat talep edilemeyeceği, taraflar arasındaki uyuşmazlık ticari ilişki ve sözleşmeden kaynaklandığından manevi tazminat şartlarının oluşmadığı anlaşılarak aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen kabulü ile,
Davacının katkı payı talebinin kabulü ile 30.000,00 EURO’nun 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince işleyecek faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının hak ediş talebinin … Şubesi için 12.300,66 TL, … Şubesi için 7.944,63 TL ‘nin dava tarihi olan 09/03/2009 tarihinden itibaren başlayacak avans ( ticari ) faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
Manevi tazminat talebinin reddine,
Demirbaş bedellerinin ve tadilat bedelleri talebinin reddine,
… ve … plakalı araçlardan dolayı tazminat talebinin reddine,
2-Harçlar tarifesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat dava değeri üzerinden alınması gerekli 6.051,26 TL harçtan davacı tarafça peşin yatırılan 1.620,00 TL harcın mahsubu ile geriye kalan 4.431,26 TL eksik harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
( Mahkememizin kapatılan İstanbul … Asliye Ticaret mahkemesinin …Esas sayılı … karar sayılı dosyasında 2014/23 harç numarası ile maliyeye bildirilen ve davalıdan tahsili istenilen 4.905,40 TL tahsil edilmiş ise işbu karar kesinleştiğinde ve talep halinde geriye kalan 474,14 TL’nin davalıya iadesine, tahsil edilmemiş ise 2014/23 harç numaralı harç tahsil müzekkeremizin işlemsiz iadesi ile 4,431,26 TL’nin davalıdan tahsiline),
3-Harçlar tarifesi uyarınca manevi tazminat davası yönünden alınması gerekli 54,40 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafça yapılan toplam 4.269,70 TL yargılama giderinden (tebligat / posta / bilirkişi ) davanın kabul ve red oranı dikkate alınarak hesap olunan 2.790,67 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan toplam 596,00 TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranı dikkate alınarak hesap olunan 206,45 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap olunan 12.316,09 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan maddi tazminat davası yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 4.041,09 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan manevi tazminat davası yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Gider avansının harcanmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve istek halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, dava dosyasının daha önce Yargıtay denetiminden geçmiş olmasından dolayı Yargıtay Temyiz yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı.

Katip …
¸e-imzalı

Hakim …
¸e-imzalı

Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.