Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1237 E. 2018/627 K. 08.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/1117 Esas
KARAR NO : 2018/412
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 16/11/2015
KARAR TARİHİ : 26/04/2018
Yukarıda tarafları, konusu, esas ve karar numarası yazılı mahkememiz dosyasının yapıp bitirilen açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP : Davacı vekili sunmuş olduğu dava dilekçesi ile; Müvekkili şirket ile davalı dağıtıcı arasında akdedilen sölzeşme gereği elektrik kullandıklarını, davalı firmanın haksız olarak kaypı kaçka elektrik adı altında bedelleri tahsil ettiğini, Elerktrik piyasası Kanununun EPDK ‘ya sınırsız bir şekilde elektrik fiyatı belirleme yetkisi verilmediğini belirterek, 01/08/2005 -31/12/2016 tarihleri arasında ödedikleri kayıp-kaçak bedellerinin ödenme tarihi itibari ile işleyecek reeskont faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesi ile; Mevzuat gereği, iletim sistemindeki kayıp ve kaçakları önleme yükümlülüğü dağıtım şirketliren ait olduğunu, abonelerden tahsil edilen kayıp ve kaçak bedellerinin dağıtım şirketlerine ödenmekte olduğunu, abonelerden kayıp -kaçak bedeli alınmasının hukuka mevzuata uygun olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Davacı taraf delil olarak: Sözleşme ve ekleri, Yargıtay içtihatları, bilirkişi incelemesi ve sair yasal delillere dayanmıştır. Davalı taraf delil olarak: keşif, bilirkişi incelemesi, tanık, yemin ve ibrazı kabil her türlü yasal delillere dayanmıştır.
Dosyanın teknik bilgi ve bilirkişi incelemesi gerektirmesi nedeniyle, dosya elektrik mühendisi … ‘ye tevdi edilmiş ve bilirkişi sunmuş olduğu raporunda; davalının fatura tahakkuklarının ve kayıtlarının incelenmesi sonucunda, davalının davacıdan kayıp /kaçak bedeli adı altında toplam 1.090.082,59 TL tahsil ettiğini, davacının ödemelere ilişkin olarak ihtirazi kayıt ibrazında bulunmadığını, Yargıtay kararlarına göre, davalı tarafından davacının faturalarına yansıtılan davalı tarafından davacıdan kayıt -kaçak bedeli adı altında tahsil edilen tutarların davalı tarafından davcıdan haksız olark tahsil edilmiş olduğunu, iadelerinin gerektiği sonucu çıksa da kanun koyucunun ilgili yasada 04/06/2016 tarihinde yaptığı değişiklikle bu bedellerin yasal olarak alınabilir hale geldiğine dair rapor sunmuş ve ek rapor sunmak üzere dosya tekrar bilirkişiye tevdi edilmiş ve bilirkişi sunmuş olduğu ek raporunda; davacının ödediği kayıp -kaçak bedelinin EPDK tarafından belirlenen kayıp kaçak hedef oranlarını aşmadığına dair rapor sunmuştur.
Davalı taraf yargı yolu ve husumet itirazında itirazında bulunmuş ve davanın konusu, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca, davacının husumeti doğru yönelttiği bu nedenle husumet itirazının yerinde görülmemesi nedeniyle, yine davanın niteliği ve tarafları dikkate alınarak yargı yolunun doğru olduğu, davaya bakmaya adli mahkemenin yetkili olduğu, bu nedenle de davalı tarafın yargı yolu itirazının da reddine karar verilmiştir.
Davalı tarafın zaman aşımı itirazında bulunduğu görülmüş ve taraflar arasındaki sözleşme uyarınca 6098 sayılı yasanın146. maddesi uyarınca 10 yıllık zaman aşına tabi olduğu bu haliyle talebin zaman aşımına uğramadığı görülmüş ve reddine karar verilmiştir.
Dava; Kayıp kaçak bedellerine ilişkin alacak davasıdır.
Taraflar arasındaki ihtilafın; yargı yolu, husumet, kayıp kaçak bedelinin davalıdan istenip istemeyeceği, miktarı, davalı tarafça bunun tahsil edilmesinin mevzuata uygun olup olmadığı, 6719 sayılı yasa yönünden Anayasaya aykırılık olup olmadığı ile davanın zaman aşımına uğrayıp uğramadığı yönünde toplandığı görülmüştür.
4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 4/1 maddesine göre; ” kamu tüzel kişiliğine haiz, idari ve mali özerkliğe sahip ve bu kanun ile kendisine verilen görevleri yerine getirmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) kurulmuştur. Anılan yasanın 4/2 maddesine göre EPDK ” bu kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaktan ve bunların denetlenmesinden ve piyasada bu kanuna uygun şekilde davranılmasını sağlamaktan sorumludur.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Davaya konu olan kayıp- kaçak bedeli 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun geçici 9.maddesinde ” ulusal tarife ” adı altında EPDK tarafından belirlenerek uygulanmaktadır. 01/04/2011 tarihinden geçerli olmak üzere uygulanmakta olan bu tarife de EPDK nın 28/12/2010 tarih ve 29999 sayılı kararı ile belirlenmiştir. 14/03/2013 tarihinde kabul edilen ve 30/03/2013 tarihli 28603 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 6446 nolu Elektrik Piyasası Kanununun 17.maddesinin 1.fıkrasının son cümlesinde ” ilgili tüzel kişiler kurul tarafından onaylanan tarifeleri uygulamakla yükümlüdür.” hükmü yer almakta olup, kanunun 17.maddesinde yer alan bu hükümler gereğince EPDK tarafından tüm ülkede uygulanmak üzere onaylanan tarife tablolaları mer’i mevzuatın bir parçası (ikincil mevzuat) olarak kabul edilmektedir. Nitekim buna paralel olarak dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın Elektrik Piyasası Kanununda değişiklik yapılmış olup, yapılan değişiklik ile EPDK tarafından tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda mahkemelerin yetkisi bu bedellerin tarifeye uygun olup olmadığının denetlenmesi ile sınırlandırılmıştır. Başka bir anlatımla mahkemelerce EPDK tarafından belirlenen tarifelerde yer alan kalemlerin hukuka uygun olup olmadığı ve elektrik tüketicilerinden tahsil edilip edilmeyeceği mahkeme denetiminden çıkarılmış, bunun yerine mahkemelerce sadece tahsil edilen tutarın tarifeye uygun olup olmadığı denetimini yapma yetkisi tanınmıştır. Davadan sonra 04/06/2016 tarihinde yürürlüğe giren yasanın yürüyen davaya etkisi yine Enerji Piyasası Kanunun geçici 20.maddesine eklenmek suretiyle çözüme kavuşturulmuş olup, anılan hükümde; “kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş sayaç okuma , PSH iletim ve kayıp- kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü dava ve başvuru hakkında 17.madde hükmünün uygulanacağı belirtilmiştir. Böylelikle davadan sonra yürürlüğe giren yasal düzenlemenin eldeki davalara da uygulanacağı benimsenmiştir.
6719 sayılı yasa ile Elektrik Piyasası Kanununda yapılan değişikliklerin anayasaya aykırılığı hususu mahkememizce dikkate alınmış ve değişik mahkemelerce Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuru sonucunun beklenmesine karar verilmiştir.
Sonuçta Anayasa Mahkemesince Anayasaya aykırılık bulunmadığına karar verilmiştir.
Davacı tarafça, 2005 ve 2006 yılları için davalının kendisinden fatura yolu ile tahsilini yaptığını iddia ettiği, kayıp – kaçak bedellerine ilişkin açmış olduğu davasında kayıp- kaçak kısmının davacının belirttiği fatura dönemleri tarihinde fatura içeriğinde ayrı bir kalem olarak yer almadığı, ayrıştırılmadığı, elektrik bedeli içinde olduğu ve EPDK nın hedef kayıp- kaçak oranı belirlemesinin de söz konusu olmadığı, bu nedenle 6719 sayılı yasanın Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasa’ya aykırı görülmediği de dikkate alındığında, toplam enerji tüketimi içerisinde yer alan, ayrıştırılmayan 2005 ve 2006 yılları için kayıp- kaçak miktarının tespiti ile bu miktarın davalı yönünden hedef kayıp- kaçak oranlarını aşıp aşmadığına ilişkin herhangi bir EPDK kararı belirtilen dönemler için bulunmadığından, EPDK nın kayıp- kaçak oran ayrıştırmasının 2011 yılından itibaren başladığı ve hedef kayıp- kaçak oranlarının da bu dönemle belirlenmiş olduğu, bu nedenle de 6719 sayılı yasa da dikkate alınarak hedef kayıp- kaçak oranlarını aşılıp aşılmadığına ilişkin bir değerlendirme, belirleme yapılamayacağından davacının davasının yerinde olmadığına, belirtilen dönemlere ilişkin verilmiş bir yargı kararı da bulunmadığı ve o dönemlere hasreten davacının 6719 sayılı yasadan önce dava açarken haklı durumda olduğundan da bahsedilemeyeceği, bu nedenle davasının 6719 sayılı yasa uyarınca konusuz kalmasından değil, esastan reddi gerektiğine kanaat getirilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının reddine,
2-Alınması gerekli 35,90 TL harçtan davacı tarafça peşin yatırılan 1.707,75 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.671,85 TL nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacının yapmış olduğu masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan 4,60 TL vekalet harcı, 7,25 TL vekalet pulu, 43,00 TL tebligat/müzekkere gideri olmak üzere toplam 54,85 TL giderin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap olunan 10.750,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan ve harcanmayan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara aiadesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı.
Katip …
¸e-imzalı
Hakim …
¸e-imzalı
Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.