Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1078 E. 2018/1072 K. 01.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/1078 Esas
KARAR NO : 2018/1072
DAVA : Alacak (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 03/11/2015
KARAR TARİHİ: 01/11/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … Şti.’nin müvekkili şirkete olan borcuna karşılık keşidecisi …-… olan, … Bankası … Şubesine ait, 11/10/2007 ödeme tarihli, 50.000 TL bedelli, 24/10/2007 ödeme tarihli, 50.000 TL bedelli, 26/10/2007 ödeme tarihli, 50.000 TL bedelli, 12/10/2007 ödeme tarihli, 50.000 TL bedelli, 14/11/2007 ödeme tarihli, 105.000 TL bedelli, 23/11/2007 ödeme tarihli, 105.000 TL bedelli, 10/01/2008 ödeme tarihli, 75.000 TL bedelli, 08/02/2008 ödeme tarihli, 39.000 TL bedelli toplam 8 adet çeki cirolayıp verdiğini, ödeme gününde çekler üzerinde ödeme yasağı olduğundan bahisle banka tarafından ödeme yapılmadığını, bu kez çeklerin tahsili amacıyla dava dışı … Şti.ve …-… hakkında başlatılan ve kesinleşen takip sonucunda da alacağın tahsil edilemediğini, dava dışı takip borçlusu …-…’ın çekler üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığı yönünde yaptığı imza itirazının mahkemece kabul edildiğini, karşılıksız çıkan çekler hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulması üzerine … ve … Şti.yetkilisi … hakkında İstanbul … Ağır Ceza Mahkemesinin …Esas sayılı dosyasından dolandırıcılık ve sahtecilik suçundan dava açıldığını, bu dosyadan sanık …’ın beraatine, diğer sanık …’ın dolandırıcılık suçundan cezalandırılmasına karar verildiğini, yapılan yargılama sonrasında, … adına sahte imzalar ile davalı bankaya ait şubede hesaplar açıldığı, sözleşmeler imzalandığı, krediler kullandırıldığı, çek talebinde bulunulduğu, çeklerin kendi adına ya da başkalarına talimat ile sahte imza karşılığı teslim edildiğinin anlaşıldığını, dolayısıyla davalı banka…Şubesi çalışanlarının suç teşkil edecek fiil ve suistimalde bulunduğunu, davalı banka çalışanlarının, sahte hesapların açılması ve çekleri düzenleyip yetkisiz kişilere teslim edilmesinden kaynaklı ve davalı bankanın da adam çalıştırma sorumluluğu hükümleri gereği müvekkili zararlarından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle haksız fiil sebebi ile 524.500 TL tazminatın davalılar banka ve çalışanlarından müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu edilen fiilin işlendiği tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun haksız fiillerden doğan borç ilişkilerinden sorumluluk halinde zamanaşımı düzenleyen 60.maddesi uyarınca, zarar gören davacının tazminat isteminin zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıllık sürenin geçmesiyle zamanaşımına uğradığını, dava dışı çek keşideci …- …’ın kötüniyetli olduğunu ve müvekkili bankaya karşı ileri sürülen haksız fiil ve tazminat sorumluluğunun kabul edilemeyeceğini, müvekkili davalı banka çalışanlarının kusurları bulunmadığını, müvekkili bankanın kendi üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiğini, alacağını tahsil edemeyen davacının kötüniyetli olarak müvekkillerine başvurmasının kabul edilemeyeceğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Dava; davalı banka nezdinde dava dışı 3.kişi adına sahte belgelerle açılan çek hesabından alındığı ileri sürülen ve ciro yoluyla davacıya verilen çeklerin belirtilen nedenlerle karşılıksız çıkmaları nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararın, sahte çek hesabı açılan banka ve çalışanlarından tazmini istemine ilişkindir.
İddianın ileri sürülüş biçimine göre istem, haksız fiil sorumluluğuna dayanmaktadır.
Olay tarihi olan 2007 yılı itibariyle uyuşmazlığa uygulanması gereken ve o tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.maddesi “Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namiyle nakdi bir meblağ tediyesine müteallik dava, mutazarrır olan tarafın zarara ve failine ittılaı tarihinden itibaren bir sene ve her halde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren on sene mürurundan sonra istima olunmaz. Şukadar ki zarar ve ziyan davası, ceza kanunları mucibince müddeti daha uzun müruru zamana tabi cezayı müstelzim bir fiilden neşet etmiş olursa şahsi davaya da o müruru zaman tatbik olunur.” hükmünü içermektedir.
Buna göre haksız eylemden kaynaklanan davada zamanaşımı süresi; zararın ve zararlandırıcı eyleme neden olan failin öğrenilmesinden itibaren 1 yıl ve her halde zararın doğduğu tarihten itibaren 10 yıldır. Şayet eylem aynı zamanda suç teşkil ediyorsa zamanaşımı süresi ceza davası zamanaşımı kadar uzar. Ancak, uzayan ceza davası zamanaşımı süresi, eylemi suç teşkil eden fail yönünden olup; eylemi suç teşkil etmeyen veya hakkında ceza soruşturma ve kovuşturma yapılmayan/yapılamayan fail hakkında uygulanmaz.
Bu bilgilere göre, davalı banka ve çalışanlarının eylemleri aynı zamanda suç teşkil etmediğinden ve haklarında ceza soruşturma ve kovuşturması bulunmadığından, açılan dava için daha uzun süreli ceza dava zamanaşımı süresi davalılar hakkında uygulanmaz. Bu durumda davalılar hakkında 1 ve 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde davanın açılması gerekir.
Somut olayda zararın, çeklerin bankaya ibraz edilip karşılıksız çıktıkları 2007 yılında doğduğu; dilekçede ileri sürülen sorumlulara ilişkin dava nedeninin ise, İstanbul … Ağır Ceza Mahkemesinin … Esas, …Karar sayılı dosyasında kararın verildiği 05/11/2014 tarihinde öğrenildiği ve eldeki davanın 03/11/2014 tarihinde 1 ve 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşıldığından, davalıların zamanaşımı defileri yerinde görülmemiştir.
Uyuşmazlık; dava dışı keşideciye çek karnesi veren banka ve çalışanlarının gerekli dikkat ve özeni göstermemesi nedeniyle çekleri ciro yoluyla alan çeklerin hamili davacının uğradığı zararın çek karnesini veren banka ve çalışanlarından tahsil edilip edilemeyeceği noktasındadır.
Bankalar çek karnesi verirken kişinin ekonomik ve sosyal durumunun belirlenmesinde gerekli dikkat ve özeni göstermelidir. Sadece ibraz edilen bir kısım belgelerle yetinmeyip, hesap açtırmak isteyen kişiyi işyeri seviyesinde soruşturmak ve benzeri incelemeleri yapmak suretiyle hesap açmak ve buna göre çek karnesi vermek durumundadır. Bununla birlikte, davacı da ticari ilişkiye girdiği kişi ya da kişileri seçmekte özenli davranmalıdır. Ayrıca, işbu davanın açılabilmesi için keşideci ve cirantalara müracaat edilmesi ve yasal yolların tüketilmesi gerekir. Bir başka deyişle davacının dava konusu çekten dolayı zararının gerçekleşmesi gereklidir. (Yargıtay 11. HD. 2015/14187-2016/3710)
Somut olayda; davacının dilekçesinde ileri sürdüğü zararlandırıcı haksız eylemin, İstanbul …Ağır Ceza Mahkemesi’nin 05/11/2014 tarih ve ..Esas, … Karar sayılı kararı ile hakkında mahkumiyet kararı verilen dava dışı …’ın, davalı banka şubesi nezdinde dava konusu çeklerin keşidecisi adına sahte çek hesabı açmak ve çekleri imzalayarak çek hamili davacıya vermek suretiyle gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır. Adı geçen fail hakkında atılı eylem nedeniyle herhangi bir icra takibi başlatıldığı veya tazminat davası açıldığı da davacı tarafça iddia ve ispat edilmemiştir. Dosyaya getirtilen belgelere göre, dava konusu çeklerle ilgili olarak adı geçen fail hakkında değil, yine dava dışı çek hesabı sahibi keşideci ve lehtar hakkında takibe girişildiği görülmüştür. Bu durumda davacı tarafça zararlandırıcı eylemin asli faili hakkında öncelikle yasal yollara başvurularak zararın giderilmesinin sağlanması olanağı varken, bu yola başvurulmadan kasti bir eylemlerinden bahsedilemeyecek olan davalı banka ve çalışanlarına yönelik başvuru yerinde görülmediğinden, davanın reddine ilişkin aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gerekli olan 35,90 TL maktu karar ve ilam harcının, başlangıçta yatırılan 8.957,15 TL peşin harçdan mahsubu ile bakiye 8.921,25 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 34.930 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine,
4-Davalı tarafından yapılan 26,40 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı , gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkca okunup, usulen anlatıldı.
Başkan …
¸e-imzalı
Üye …
¸e-imzalı
Üye …
¸e-imzalı
Katip …
¸e-imzalı
Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.