Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/735 Esas
KARAR NO : 2018/215
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 10/09/2004
KARAR TARİHİ : 22/03/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, 24.10.2003 tarihinden itibaren müvekkili şirketin … Müsteşarlığı’nın yönetim ve denetimi altında olduğunu, davalıların ise 2002-2003 yıllarında müvekkili şirketin yönetim ve denetim kurulunda görev yaptıklarını, davalıların görev yaptıkları dönemde şirketin serbest mevduatlarının tümünü aynı grup içerisinde yar alan … Bankasında ve onun … hesabında değerlendirdikleri için şirket faaliyetinin olumsuz etkilediğini ve şirketin zarar ettiğini, ayrıca bu dönemde bilgisayar destek hizmeti için de aynı şirket grubundaki bir şirkete fahiş ödeme yapıldığını, bu şekilde davalıların müvekkilini zarara uğrattıklarını, şirketin 10/8/2004 tarihinde yapılan 2002 yılına ait genel kurul toplantısında davalı denetçilerin ibra edilmemesi ve davalı yönetim kurulu üyeleri aleyhine sorumluluk davası açılmasına oybirliği ile karar verildiğini ileri sürerek 5.100 TL’nin faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 18/07/2006 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 2.369.350,69 TL yükseltmiştir.
Davalılar vekilleri davanın reddini istemiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonrasında 07/05/2012 tarih,… Esas, … K sayılı kararla davanın reddine karar verilmiş, verilen bu karar davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Yargıtay … Hukuk Dairesi 18/11/2013 tarih, …E-… K sayılı kararıyla; “Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.” neden ve gerçesiyle mahkememiz kararını onamış, bu kez davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Yargıtay … Hukuk Dairesi 29/05/2014 tarih, … E-… K sayılı kararıyla; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümü için bilirkişi raporu alınmasına karar verilerek dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve bu raporlara dayalı olarak da davanın reddine karar verilmiştir. Ancak alınan bilirkişi raporları uyuşmazlığın esası hakkında yeterli inceleme ve değerlendirme içermemekte olup hüküm kurmaya yeterli değildir. Alınan raporlar dava dilekçesinde davalılara isnad edilen hususlar konusunda araştırma yapılmadan davalıların kusurlu olmadıkları yönünde soyut kanaat bildiren yetersiz raporlardır.
Bu durumda, mahkemece, davacının iddialarına dayanak olarak belirttiği belgeler ile davalıların savunmasında geçen deliller dosyaya usulünce celp olunarak taraf delillerinin toplanması, uyuşmazlığın kapsamı ve konusu uzmanlık gerektirdiğinden ilgili kayıtlar üzerinde HUMK’nın 275. ve devamı maddeleri uyarınca oluşturulacak konusunda uzman olan bilirkişi kuruluna yaptırılacak yeterli ve denetime imkan veren bilirkişi raporu alınmak suretiyle dava dilekçesinde belirtilen iddialar tek tek incelenmek suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu ve yazılı şekilde iddiaları karşılamayan gerekçeyle davanın reddi doğru olmadığından davacı vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 18.11.2003 gün ve … karar sayılı onama ilamının ortadan kaldırılarak yerel mahkeme kararının anılan nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” neden ve gerekçesiyle mahkememiz kararı bozulmuştur.
Mahkememizce bozma ilamına uyulmuş, yargılamaya devam olunmuştur.
Dava, davacı şirketin yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerine karşı açılan sorumluluk davasıdır.
Yönetim Kurulu Üyelerinin sorumluluğu; zarar verene yüklenebilecek ve onun hukuk düzenince onaylanmayan bir davranışından kaynaklanan zararların giderilmesidir.
Olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nun 336. maddesine göre; yönetim kurulu üyeleri, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirket hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.
Yönetim Kurulu Üyelerinin TTK’na istinaden hukuki sorumluluklarına hükmedilebilmesi için zarar, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılık, kusur ve illiyet bağı koşullarının gerçekleşmiş olması gerekir. Bu koşullarda zarar; kanuna veya esas sözleşmeye aykırılık ve illiyet bağı unsurlarının davacı tarafından; kusursuzluğun ise, davalı tarafından ispatı gerekir.
Bozma ilamında işaret edildiği gibi bilirkişi kurulundan rapor alınmış, bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 29/05/2017 tarihli raporun dosya arasında olduğu görülmüştür.
Bilirkişi kurulu 29/05/2017 tarihli raporunda; davalı Yönetim Kurulu Üyelerinin davacı şirkete ait mevduatları hakim ortağı bulundukları … Şti.bankalarına yatırmış olduklarını, iddia edilen zararın meydana geldiği dönemde, mevduatın … Bankası ve … …’da değerlendirilmesini yasaklayan bir mevzuat hükmü bulunmadığını, davalıların mevduatı grup şirketinde değerlendirmesinin, esas sözleşmeye aykırılık teşkil etmediğini, bu işlemlerde gerekli özenin gösterilip gösterilmediği yıllar sonra belirli olaylar gerçekleştikten sonra değil, zamanın koşullarına göre değerlendirilmesi gerektiğini, ayrıca, sorumluluk davasının bir diğer şartı olan davacı tarafından ispatı gereken illiyet bağının da davada ispatlanamadığını, sorumluluktan bahsedebilmek için zarar ile hukuka aykırı davranış arasında tabii illiyet bağı bulunması gerektiğini, davacı tarafından zararın diğer bankalar tarafından daha fazla faiz verilmekte iken, mevduatların … Bankasına daha az faiz oranları ile yatırılması sonucunda doğduğu iddia etmekle birlikte bunu destekleyici herhangi bir evrak da dosyaya ibraz edilmediğini, davalı denetçiler bakımından da, adı geçenlerin 2003 yılına ilişkin denetim raporunu sunmadan görevden alındıklarını, zararın oluşumuna ne şekilde sebep olduklarının davacı tarafça ortaya konulmadığını, yönetim kurulu üyelerinin yasaya ve esas sözleşmeye aykırılık teşkil etmeyen eylemlerin, denetçiler açısından da farklı değerlendirilemeyeceğini ve sonuç olarak, davalı yönetim ve denetim kurulu üyeleri bakımından kanuna aykırılık ve illiyet bağı unsurlarının davacı tarafından ispatlamadığı bildirilmiştir.
Alınan bilirkişi kurulunun 29/05/2017 tarihli raporu, denetlenebilir, gerekçeli, hükmüne uyulan Yargıtay bozma ilamında işaret edilen eksikliği giderecek yeterlilikte, dosya içeriğine uygun, itirazları cevaplar nitelikte ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğünden, mahkememizce de benimsenmiş ve hükme esas alınmıştır.
Taraf iddia ve savunmaları, bozma ilamı sonrası alınan bilirkişi kurul raporu, toplanıp değerlendirilen tüm delillere göre; 2002 ve 2003 yıllarında davacı şirketin yönetim ve denetim kurulu üyeliklerini yapan davalılar hakkında, görev yaptıkları dönemde şirketin serbest mevduatlarının tümünü aynı grup içerisinde yer alan … Bankası ve devlet garantisi olmayan … … nezdinde tutmak ve düşük faiz almak suretiyle mevduatların risk taşıdığını ve şirketin mali yapısının olumsuz etkilediği, bu nedenle adı geçen davalıların sorumluluklarının bulunduğu ileri sürülerek haklarında dilekçede ileri sürülen nedenlerle tazminat davası açılmış ise de; davalı yönetim kurulu üyelerinin görev yaptıkları dönemde, mevduatların hakim ortakları oldukları bankalara yatırılmasını yasaklayan herhangi bir mevzuat hükmü bulunmadığı gibi, diğer bankaların daha fazla faiz verdikleri yönündeki iddianın ileri sürülen tarafça kanıtlanamadığı; bu nedenle esas sözleşme ile yasaya aykırılığın ve zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunmadığı, davalı yönetim kurulu üyelerinden kusursuzluğun kanıtlanmasının beklenemeyeceği anlaşılmakla yönetim kurulu üyeleri hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir. Denetim kurulu üyeleri olan davalılar yönünden ise; adı geçenlerin 2003 yılına ait denetim raporunu sunmadan görevden alınmış olmaları, şirketin yönetim ve temsilinde yetki ve görevlerinin bulunmaması ve yukarıda açıklandığı gibi yönetimde görev alan kişilerin sorumlu tutulmadıkları eylemler nedeniyle denetçilerin de sorumluluğuna gidilemeyeceği anlaşılmakla tüm davalılar hakkında açılan davanın reddine ilişkin aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : /Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın Reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gerekli olan 35,90 TL maktu karar ve ilam harcının, başlangıçta yatırılan 31.986,85 TL ıslah harcı ve peşin harcdan mahsubu ile bakiye 31.950,95 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 85.740,26 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan gidar avanslarından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı … vekilinin yüzlerine karşı, diğer davalıların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde temyiz için Yargıtay’da temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okundu usulen anlatıldı.
Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip
¸e-imzalıdır