Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/238 E. 2019/510 K. 11.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2014/238 Esas
KARAR NO: 2019/510

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 21/07/2014
KARAR TARİHİ: 11/07/2019

Yukarıda tarafları ve konusu yazılı itirazın iptali davasının mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından davalı bankanın … Şubesi Müdürlüğü nezdindeki vadesiz hesaptan tahsil edilmek üzere, dava dilekçesinde bilgileri verilen ve dava konusu yapılan 5 adet çekin teslim ve tevdii edildiğini, davalı banka şubesinin söz konusu çeklerin bedelini tahsil için takasa sunmadığını ve çeklerin ibrazı için kanuni sürelerini geçirerek hüküm ve kıymetini yok ettiğini, müvekkili şirketin oluşan zararlarının tazmini için davalı bankaya ihtarname çekildiğini, davalı banka tarafından yaklaşık 2 ay sonra ihtarnameye cevap verildiğini, müvekkili şirket ile aralarındaki genel kredi sözleşmesinin 37. maddesine göre taleplerinin reddedildiğini, bunun üzerine davalı banka aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, yapılan takibe davalı banka tarafından itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, itirazın haksız olduğunu belirterek, davanın kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasındaki itirazın iptaline, takibin devamına ve davalı banka aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı banka vekili ise cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafla müvekkili banka arasında bir genel kredi sözleşmesi imzalandığını, taraflar arasında davacı şirket adına açılan Esnek Ticari Hesap ve … Kart hesaplarına dayalı bir ilişki bulunduğunu, davacı tarafın müvekkili bankaya yapması gereken ödemeleri yapmadığını, bunun üzerine davacının hesabının kat edilerek hakkında icra takibi başlatıldığını, icra takiplerinin halen derdest olduğunu, müvekkili banka ile davacı şirket arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi’nde müşterinin (davalı şirketin) bankanın (davacının) dilediği zaman, isteyeceği miktar ve nitelikte ve bankaca kabule şayan senetleri kredinin teminatı olarak bankaya rehin etmeyi kabul edeceğinin hüküm altına alındığını, yine aynı sözleşme hükümlerine göre teminat olarak verilecek senetlerin vadelerinde ödenmemeleri halinde, borçluları protesto edip etmemekte, bunlar aleyhine kanuni muamele yapıp yapmamakta, kanuni takip yapılmışsa bu takibe devam edip etmemekte bankanın tam bir serbestiye sahip olduğunu, bankanın bu yetkileri kullanmaması ve bu nedenle senede bağlı hakların zamanaşımına uğraması nedeniyle bankaya karşı her türlü talep hakkından feragat ettiğini müşterinin kabul edeceğinin belirlendiğini, bu çerçevede davacının bir talep hakkı olmadığını ve tacir olan davacının imzaladığı sözleşme çerçevesinde davanın reddi gerektiğini, davacının bu dava ile elde etmeye çalıştığı amacın müvekkili bankaya olan borcunun ödememesine rağmen, tahsil edilmemiş çekleri tahsil edilmiş gibi hesaplattırarak müvekkili bankadan tahsilat yapmak ve haksız kazanç elde etmek olduğunu, davacının çeklerin ibraz sürelerinin geçmesi nedeni ile hüküm ve kıymetlerinin yok olduğunu ileri sürdüğünü, müvekkili bankanın ibraz zorunluluğu bulunmamakla birlikte çeklerin ibraz edilse dahi karşılığının ve tahsil kabiliyetinin olup olmadığının belli olmadığını, ibraz edilmemenin sadece kambiyo senedi yolu ile tahsil imkanını ortadan kaldırdığını, çeklerin zamanaşımına uğramadıkları sürece ilamsız icra takibi yolu ile takip imkanının her zaman için mümkün olduğunu, davacının çeklerin hüküm ve kıymetinin ortadan kalktığına ilişkin beyanı hukuki mesnetten yoksun olduğunu, dava konusu çeklerin halen takibe konu edilmelerinin ve tahsili için hukuki prosedür izlenmesinin mümkün olduğunu, ancak süresinde ibraz edilsin veya edilmesin, çeklerin tüm bedellerinin tahsil edilebileceğine dair bir kesinliğin de olmadığını, bu nedenle de tahsil edilmemiş çeklerin bedellerinin müvekkili bankadan talep edilmesinin mümkün olmadığını belirterek davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, İİK’nun 67. maddesi gereğince açılmış itirazın iptali davasıdır.
Davacı taraf delil olarak; … Noterliğinin 27.08.2013 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi, İstanbul … İcra Müdürlüğünün…Esas sayılı icra takip dosyası, banka kayıtları, ticari kayıt ve belgeler, tanık beyanları ve bilirkişi rapor ve incelemesine dayanmıştır. Davalı taraf ise; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün… E. sayılı dosyası, davacı tarafından keşide edilen… Noterliği’nin 27.08.2013 tarih ve … numaralı ihtarname, banka tarafından gönderilen cevabi ihtarname, davacı ile davalı banka arasındaki sözleşmeler, davalı banka tarafından davacı aleyhine başlatılan icra takip dosyaları, ticari defter, belge ve kayıtlar ile bilgisayar kayıtları,yemin, tanık ve bilirkişi incelemesi delillerine dayanmıştır.
Mahkememizce İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takip dosyası celbedilerek incelenmiş, dosyanın incelenmesinde; davacı … A.Ş. tarafından 18.06.2014 tarihinde davalı … Bankası A.Ş. aleyhine 272.250,00-TL. asıl alacak, 25.089,89-TL. işlemiş faiz olmak üzere toplam 297.339,89-TL. üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, takip talebinde borcun sebebi olarak … Noterliğinin 27.08.2013 tarih ve …yevmiye nolu ihtarnamesinin gösterildiği, örnek 7 nolu ödeme emrinin davalı bankaya 20.06.2014 tarihinde tebliğ edildiği, davalı banka tarafından yasal süresi içerisinde 25.06.2014 tarihinde borca ve tüm fer’lerine itiraz edildiği, davacı şirket tarafından 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde 21.07.2014 tarihinde itirazın iptali davasının açıldığı anlaşıldı.
Davacı tarafça davalı bankaya keşide edilen ve icra takibine dayanak oluşturan … Noterliğinin 27.08.2013 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamede; keşideci (davacı) tarafından ihtarnamede listesi bulunan 5 adet çekin muhatap bankaya tahsil edilmek üzere teslim edildiği, muhatap banka tarafından ihtar konusu çeklerin tahsil için vadelerinde ibraz edilmemesi nedeniyle hukuki değerlerinin yok olduğu, bu nedenle bankanın sorumlu olduğu, ihtar konusu çeklerin toplam tutarı olan 272.250.00-TL.’nin her bir çekin vadesinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte bildirdikleri banka hesabına ödenmesini, aksi takdirde kanuni yollara müracaat edileceği hususları ihtar edilmiştir.
İddianın ileri sürülüş biçimi ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliği itibarı ile çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden, mahkememizce bilirkişi raporu alınmasına karar verilerek, dosya ve ekleri ile taraflarca dosyaya getirtilen ve sunulan belgeler üzerinde inceleme yapmak ve rapor düzenlemek üzere dosya konusunda uzman bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 25.12.2015 tarihli bilirkişi kurulu (kök) raporunun dosya arasında olduğu görülmüştür.
Bilirkişi kurulu tarafından tanzim edilen 25.12.2015 tarihli kök raporda özetle; davacı yanın talebinin dayanağı olan 5 adet çekin davalı bankaya teslim ve tevdi edilip edilmediğinin ispata muhtaç olduğu, bu konuda nihai takdirin mahkemeye ait bulunduğu, çeklerin bankaya tevdi edildiğinin kanıtlanamamış olduğunun kabulü halinde davanın reddi gerekeceği, mahkemece çeklerin davacı tarafından davalı bankaya tevdi edildiği ve davalı tarafından teslim alındığı kanaatine varılacak olursa davalı bankaya atfı kabul bir kusur bulunması halinde davacının zarara uğradığını ispatlaması gerektiği, şayet zararın varlığı ve miktarı davacı tarafça ispatlanır ise bu durumda da davalının takas mahsup savunması çerçevesinde davacıya karşı bankacılık işlemleri/kredi ilişkisinden doğan ve icra takibine konu yapılan alacağın hesaplanmasından sonra bu alacağın davacı zararından mahsup edilmesinin gerekeceği, davacının zarara uğradığının kabul edilmesi için öncelikle davalı bankanın elindeki çeklerin davacıya verilmesine neden olan alt ilişkiden dolayı davacının çek keşidecisi müşterilerinden tahsilât yapma imkanının kalmamış olması şartının da aranması gerektiği, davalı banka savunmasına göre davacı şirket çeklerin ilgili bankalara ibraz edilip edilmediği ile ilgilenmediği gibi, çekleri bankadan alıp gerekli yasal yollara başvurmak suretiyle tahsili seçeneğini de kullanmamış olduğundan bu durumda da davalı bankaya atfedilen kusur nedeniyle bir zarar doğduğu yönündeki iddianın soyut kaldığı ve ispata muhtaç olduğu, bu nedenle de davanın haklılık şartlarının halihazırda gerçekleşmediği veya ispata muhtaç kalmış olduğu kanaatine varılarak görüş belirtilmiştir.
Bilirkişi kök raporuna davacı vekilinin itirazları sonrasında dosya mahkememizce ek rapor tanzim edilmek üzere kök raporu düzenleyen bilirkişi kuruluna tevdi edilmiş, bilirkişilerce düzenlenen 15.09.2017 tarihli bilirkişi kurulu ek raporunda da özetle; davacı şirketin toplam alacağının 297.175,79-TL. olduğunun, davalı bankanın ise toplam alacağının 149.232,73-TL. olduğunun bildirilmiş olduğu, buna göre aradaki farkın 147.943,06-TL. olarak belirlendiği, davacı tarafından dava konusu edilen çeklerin davalı bankaya teslim ve tevdi edildiği hususunun ispatlanıp ispatlanmadığı hususunun bir usul hukuku sorunu olduğu ve mahkemenin takdirinde bulunduğu, bankaya atfı kabil bir kusur nedeniyle davacının zarara uğradığının da ispatlanması gerektiği, davacı şirket çeklerin ibraz süresi geçtiği için tahsil imkanı kalmadığını iddia etmiş ise de çeklerin davacıya verilmesine neden olan alt ilişkiden dolayı tahsiline imkan bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerektiği, olayda davacının keşideci ve cirantalara karşı hiçbir hukuki süreç başlatmadan doğrudan banka aleyhine takip başlattığı, ne var ki davacının keşideci ve cirantaya karşı yasal haklarını kullanmadığı, örneğin ilamsız icra takibi yapmadığı ve gerekirse (itiraz vuku bulursa) bu dosyaya sunulan çeklere delil olarak dayanabileceğinin aşikar olduğu, davacının bunu yapmasının zararın varlığı ve miktarının ortaya çıkması bakımından elzem olduğu ve ancak bunu yapması halinde uğradığını iddia ettiği zarar için davalıdan talepte bulunabileceği, davalı bankanın böyle bir talep karşısında Genel Kredi Sözleşmesi’nde yer alan “Teminat olarak verilecek senetlerin vadesinde ödenmemesi halinde borçluları protesto edip etmemekte, aleyhine kanuni muamele yapıp yapmamakta, kanuni takip yapmışsa buna devam edip etmemekte, banka tam bir serbestiye sahiptir” hükmüne dayanarak sorumluluktan kurtulamayacağı kanaati ile görüş bildirilmiştir.
Tarafların ek bilirkişi raporuna karşı beyan ve itirazları üzerine dosya bir kez daha ek rapor alınmak üzere kök ve 1. ek raporu düzenleyen bilirkişi kuruluna tevdi edilmiş, bilirkişi kurulu tarafından tanzim edilen 07.09.2018 tarihli 2. ek raporda ise özetle; dava konusu somut olay bakımından; konunun hukuki nitelemesinin, sözleşme ve yasa maddelerinin yorumunun, delillerin değerlendirilmesi ve nihai takdirinin HMK hükümleri gereğince tamamen mahkemede olduğu belirtilerek önceki raporlardan farkı olarak başkaca görüş beyan edilmemiştir.
Davacı şirket ile davalı banka arasında akdedilen ve dosya içerisinde örneği bulunan Genel Kredi Sözleşmesi’nde; müşterinin bankanın dilediği zaman, isteyeceği miktar ve nitelikte ve bankaca kabule şayan senetleri kredinin teminatı olarak bankaya rehin etmeyi kabul edeceği, sözleşme hükümlerine göre teminat olarak verilecek senetlerin vadelerinde ödenmemeleri halinde, borçluları protesto edip etmemekte, bunlar aleyhine kanuni muamele yapıp yapmamakta, kanuni takip yapılmışsa bu takibe devam edip etmemekte bankanın tam bir serbestiye sahip olduğu, bankanın bu yetkileri kullanmaması ve bu nedenle senede bağlı hakların zamanaşımına uğraması durumunda müşterinin bankaya karşı her türlü talep hakkından feragat ettiği hususları yer almaktadır. Bir başka ifade ile davacı şirket bu kabulü ile Genel Kredi Sözleşmesi’nin teminatı olarak davalı bankaya teminat olarak teslim ettiğini iddia ettiği çeklerle ilgili olarak yapılacak işlemlerde davalı bankayı yetkili kılmış ve işlem yapıp yapmama insiyatifini peşinen davalıya devretmiş, bundan dolayı uğrayabileceği zararlardan da peşinen feragat etmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/2 maddesi gereğince; her tacir, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Bu yükümlülük altındaki tacirin, ticari işletmesi ile ilgili faaliyetlerinde düşüncesizliği veya deneyimsizliğinden söz edilemez. Basiretli bir iş adamı gibi hareket etme yükümlülüğü, tacirlerin ticari faaliyetleri ile ilgili yapacağı ticari sözleşmelerde de geçerlidir. Her tacirin basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümlülüğü çerçevesinde önüne gelen sözleşme içeriklerini ve sonuçlarını değerlendirmesi, akabinde sözleşmeyi imzalaması, eğer sözleşmedeki hükümler aleyhine sonuçlar doğurabilecekse bunu değerlendirerek gerekirse imzalamaması, imzalamış ise artık sonuçlarına katlanması gerekmektedir.
Dosya kapsamındaki delil ve belgelere göre davacı şirket, dava konusu çekleri davalı bankaya tahsil için teslim ve tevdii ettiğine dair dosyaya herhangi bir delil sunamamıştır. Bunun yanı sıra davacı şirket, çekleri bankadan alıp gerekli yasal yollara başvurmak suretiyle tahsili seçeneğini de kullanmamıştır. Ayrıca davacı şirket, davalı bankaya teslim ettiğini iddia ettiği çeklerin kendisine verilmesine neden olan alt ticari ilişki ile ilgili olarak çekleri keşide eden müşterilerinden çekleri tahsil yoluna gitmemiş, çeklerin tahsil edilme imkânının kalmadığını da ispat edememiştir. Açıklanan nedenlerle davalı şirket tacir gibi ticari faaliyetlerinde basiretli bir tacir gibi hareket etmek zorunda olduğu halde gerek davalı ile sözleşme akdederken gerekse sonrasında basiretli bir tacir gibi davranmamış, dava konusu yaptığı çeklerle ilgili olarak yapılacak işlemlerde tamamen davalı bankayı yetkili kılmış, ibanka tarafından herhangi bir işlem yapmama inisiyatifini sözleşmeyle davalı bankaya devretmiş, işlem yapılmama halinde uğrayabileceği zararlardan da peşinen feragat ederek hak ve menfaatlerini korumak için gerekli davranış ve girişimlerde bulunmamış, mevcut davada ise tüm bu davranışlar nedeniyle kendi kusuru yokmuş gibi soyut beyanlarla davalı bankanın kusurlu ve sorumluluğunu iddia ederek, soyut iddiası dışında haklılığını ispata yönelik dosyaya inandırıcı delil sunamamıştır.
Yukarıda belirtilen bilirkişi kurulu kök ve ek raporları, gerekçeli, denetlenebilir, dosya içeriğine uygun ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğünden, mahkememizce tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, incelenen takip dosyası, alınan ve benimsenen bilirkişi kurulu kök ve raporları ve toplanıp değerlendirilen delillere göre; davacı şirketin ticari faaliyetlerinde basiretli bir tacir gibi hareket etmek zorunda oluşu da göz önünde alınarak soyut beyanlarla davalı bankanın kusurlu olduğunu iddia etmek suretiyle alacak talebinde bulunamayacağı kanaatine varıldığından ispat edilemeyen davanın reddine dair aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.

KARAR: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
Davanın reddine,
1-Alınması gerekli 44,40-TL karar ve ilam harcının 3.162,75-TL peşin harçtan mahsubu ile geriye kalan 3.118,35 -TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
2-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 13/1. Maddesi uyarınca 22.285,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
3-Davalı tarafından yapılan 50,00-TL. tebligat posta giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avanslarından geriye kalanının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair; HMK’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda açıkça okunup, usulen anlatıldı.

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır

Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.