Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/141 E. 2019/496 K. 10.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN

ESAS NO: 2013/126 Esas
KARAR NO: 2019/494

DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 30/04/2013
KARAR TARİHİ: 10/07/2019

Yukarıda tarafları ve konusu yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin …tbank A.Ş.’de bulunan mevduatlarının banka yetkililerince müvekkillerinin bilgisi ve rızası olmadan… hesaplarına aktarıldığını, davalı bankaya BDDK tarafından 21/12/1999 tarihinde el konulduğunu, davalı bankanın kanuna karşı hile yaparak, yasaların yasakladığı sonucu elde etmek amacıyla paravan banka kurarak, el altından yöneterek ve bu paravan banka adına mevduat toplamak suretiyle, hukuka ve yasalara aykırı haksız fiil sonucu bu amacı gerçekleştirdiğini, davalının haksız olarak zenginleştiğini, davalı bankanın müşterilerinin menfaatlerini özen ve sadakatle koruma yükümlülüğü altında olduğunu, davalının müvekkilinin zararından sorumlu olduğunu ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davalı bankaya yatırılan toplam 157.550,10-TL.’nin bankaya yattığı tarihten itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 29/11/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 243.913,57 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı… bank vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, ayrıca davanın zamanaşımına uğradığını, hile ile ilgili hak düşürücü sürenin geçtiğini, bu nedenlerle, hisse devir tarihinden önceki işlemlerden kaynaklanabilecek her türlü borcun … tarafından üstlenilmesi sebebi ile ve 5411 sayılı Kanunun m.107/5b-5, m.107/6, m.140 mucibince ve …’nin taraf olduğu sözleşmeler uyarınca bankanın sorumlu olmadığını, davada müvekkili bankanın değil hisse devir sözleşmesinden önceki işlemlerden kaynaklanabilecek borçları … üzerlenmiş ve hisse devir sözleşmesinden önceki işlemlere ilişkin borçlar yasa gereğince … üzerine nakledilmiş olduğundan, sadece …’nin davalı sıfatı olması gerektiğini, bu sebeple öncelikle husumet itirazlarının kabulüne karar verilmesini, hisse devir sözleşmesinin 6.13. maddesi ve yürürlükte olan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 107. maddesinin 6. fıkrası ve eski 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 14. maddesinin 6. fıkrasının c bendi uyarınca alacaklı davacıların rızası aranmayacağından HMK 124/2 kapsamında mahkemenin re’sen taraf değişikliğine hükmetmesini, banka açısından davanın husumetten reddine karar verilmesini, bu itirazların reddi halinde dava, süresi içinde açılmadığından zamanaşımı ve hak düşürücü süre yönünden reddine, aksi halde davanın esas yönünden reddi ile yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili kuruma husumet yöneltilemeyeceğini, bu nedenle davanın husumetten reddine karar verilmesini, davacılar arasında dava arkadaşlığı bulunmadığından davanın tefriki gerektiğini, dava konusu alacakların icra takibi neticesinde ödendiğini, davalı bankanın … … Bank Ltd. nezdindeki mevduatlar için herhangi bir garantisi bulunmadığını, davacıların serbest iradesiyle daha fazla faiz getirisi sağlayan bir yatırım alternatifi olarak kıyı bankacılığını tercih ettiklerini, dava konusu işlemlerin yapıldığı tarihte … bankaların bankalar kanununa tabi olmadıklarını ve bu bankalara yatırılan mevduatların da tasarruf sigortası kapsamında olmadığını, mudilere bildirmek gibi bir yükümlülüklerinin bulunduğu şeklinde bir kabulün de mevcut olmadığını, davacıların … hesap cüzdanını aldıktan sonra hiçbir itirazda bulunmadıklarını, işbu davada davacı tarafın da kusurlu olup olmadığının araştırılması gerektiğini, zarardan müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
İhbar olunan … vekili ise cevap dilekçesinde özetle; davalı bankanın borçlarının … tarafından üstlenilmediğini, davanın asıl muhatap olan …’ye tevcih edilmesini ve usul ve yasaya aykırı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, yönetimine BDDK’ca el konulup …’ye devredilen davalı bankada bulunan davacılara ait mevduatın, iradesi fesada uğratılmak suretiyle … Ltd.’ye gönderilmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davacı taraf delil olarak, İstanbul … Ağır Ceza Mahkemesi’nin… Esas sayılı dava dosyası, Şişli … Aslliye Hukuk Mahkemesi’nin… Esas sayılı dava dosyası, Bursa … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin…Esas sayılı dava dosyası, Bursa…Asliye Ticaret Mahkemesi’nin Esas sayılı dava dosyası, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… Esas sayılı dava dosyası, emsal mahkeme dosyaları ve kararları, banka cüzdanları, banka ekstreleri, tüm banka kayıtları ve bilirkişi incelemesine dayanmıştır. Davalılar ise dilekçelerinde davacılara ödeme yapılan icra takip dosyaları ile ilgili mahkeme dosyaları, banka kayıtları, emsal Yargıtay Kararları ve bilirkişi incelemesi delillerine dayanmıştır.
İddianın ileri sürülüş biçimi ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliği itibarı ile çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden, mahkememizce bilirkişi raporu alınmasına karar verilerek, dosya ve ekleri ile taraflarca dosyaya getirtilen ve sunulan belgeler üzerinde inceleme yapmak ve rapor düzenlemek üzere dosya konusunda uzman bilirkişiler bankacı …, bankacı … ve Prof. Dr….’a tevdi edilmiş, adı geçen bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 04.06.2016 tarihli kök raporun, davalı vekilinin itirazı üzerine aynı heyetten alınan 24.03.2015 ve 10.12.2015 tarihli ek raporların, taraf vekillerinin beyan ve itirazı üzerine en son alınan 18.03.2016 tarihli ek raporun dosya arasında olduğu görülmüştür.
Dosyada alınan bilirkişi kurulu kök ve ek raporlarında özetle; güven ve itibar kurumu olan bankaların, aldıkları mevduatları sahtecilere karşı özenle korumak zorunda oldukları, bankaların objektif özen borcunun gereği olarak hafif kusurlardan dahi sorumlu oldukları, özellikle bir güven müessesesi olan bankaların TTK’nun 20/2 maddesi hükmüne göre de tüm işlemlerinde basiretli tacir gibi davranmak zorunda oldukları, ayrıca davacıların mevduatlarını koruma borcu altında bulundukları, davalı kıyı bankasının bankacılık lisansının iptal edildiği, bu nedenle dava dışı … Bank’ın davacının alacağını karşılaması ya da tanzim etmesi olanağının bulunmadığı, bu itibarla raporlarda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere dava tarihi itibariyle davacıların uğramış oldukları zararın toplam 243.913,57-TL. olduğu, özellikle bilirkişilerce dosyaya sunulan 18.03.2016 tarihli bilirkişi 3. ek raporunun sonuç bölümünde; dava konusu hesaplara mahsuben yapılan ödemelerin kısmi ödemeler mahiyetinde olmaları nedeniyle, alacaklı tarafından öncelikle faiz ve masraflara mahsup edilmelerinin mümkün olduğu, bu ilkenin kabulü halinde 10.12.2015 tarihli ek rapordaki hesaplama ve tespitlerin geçerli olacağı, ancak huzurdaki davanın bir … alacağı olduğu ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatları gereğince, bu alacağın bir mevduat alacağı değil, haksız fiil alacağı olduğu içtihat edildiğinden, faizli alacak üzerinden değerlendirme yapılamayacağı, bu sebeple de yapılan ödemelerin anaparadan doğrudan tenzil edilmesi gerektiği dikkate alındığında tüm davacılara ait hesaplara yapılan ödemelerle anaparalarını aşan ödemeler yapıldığı anlaşıldığından davacılar tarafından talep edilmesi mümkün herhangi bir alacak bulunmadığı kanaatiyle görüş bildirilmiştir.
18/03/2016 tarihli bilirkişi 3. ek raporu gerekçeli, denetlenebilir, dosya içeriğine ve Yargıtay uygulamalarına uygun, itirazları cevaplar nitelikte ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğünden, mahkememizce de benimsenmiş ve hükme esas alınmıştır.
Bir bankacılık terimi olan off-shore bankacılık, bir ülkede yabancı fonlar ile yapılan, faaliyetlerinin denetimi ve vergisel mevzuat bakımından ülke kanunları dışında kalan bankacılıktır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarına göre; huzurdaki dava haksız fiil suretiyle … hesabına aktarılan paraların tahsili istemine ilişkin olup; … alacaklarının “haksız fiil sorumluluğu” kapsamında değerlendirilmesinin somut dava yönünden en önemli neticesi, sorumluluğun taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkiden kaynaklanmaması nedeni ile faiz alacaklarının temdit tarihleri sonunda anaparaya dönüşemeyecek olmasıdır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, alınan ve benimsenen bilirkişi kurulu 3. ek raporu ve toplanıp değerlendirilen tüm delillere göre; davacıların iradesinin davalı banka çalışanları tarafından fesada uğratıldığı, davacıların … Bank A.Ş’ye yatırdığı paraların şeklen … dışındaki … hesabına havale edildiği ve yeni bir hesap açılmış gibi gösterildiği, diğer bir deyişle somut uyuşmazlıkta davacıların dava dışı … bankası ile mevduat sözleşmesi yapmak konusunda bir iradesinin mevcut olmadığı, davacılara karşı davalı banka çalışanlarının haksız eylemlerinin söz konusu olduğu, … Bank’ın halefi olan davalı banka ile davacılar arasında da herhangi bir akdi ilişki bulunmadığı, … alacağına ilişkin taleplerin “haksız fiil sorumluluğu” kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve davanın haksız fiile dayalı olarak … hesabına aktarılan paranın tahsili istemine ilişkin olduğu, bu tür istemlere yönelik anaparaya akdi faiz ilave edilerek oluşan meblağ üzerinden hüküm kurulamayacağının yerleşik Yargıtay içtihatlarında açıkça belirtildiği, taraflar arasında bir mevduat sözleşmesi ilişkisi kurulmadığından davacıların faiz alacağının temdit tarihleri sonunda anaparaya dönüşmeyeceği, bankaya yatan ana paraya akdi faiz (… hesaplar için öngörülen faiz) ilave edilerek ortaya çıkan miktar üzerinden talepte bulununmasının mümkün olmadığı, bu kapsamda mahkememizce de benimsenen bilirkişi kurulu 3. ek raporunda yasal dayanak ve gerekçeleriyle açıklandığı üzere davacılara ait mevduat hesaplarına anaparalarını aşan ödemeler yapıldığının tespit edildiği, bu nedenle davacı taleplerinin yerinde olmadığı, yukarıdaki açıklamalar ışığında davacılarca davada talep edilen alacak tutarlarının Yargıtay 11. Hukuk Dairesi içtihatlarına aykırı olarak yapılan hesaplamalar sonucu elde edilen tutarlar olduğu anlaşıldığından, mahkememizce akdi faiz eklenerek oluşan miktar üzerinden açılan davanın yerinde olmadığı kanaatine varılarak aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.

KARAR: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gerekli olan 44,40 TL maktu karar ve ilam harcının, başlangıçta yatırılan 4.190,12 TL peşin ve ıslah harcının mahsubu ile bakiye 4.145,72 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 20.584,81 TL vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalılara verilmesine,
4-Yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
4-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı … vekilli dışındaki taraf vekillerinin yüzlerine karşı, davacı … vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okunup anlatıldı.

Katip
¸e-imzalı

Hakim
¸e-imzalı