Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/1169 Esas
KARAR NO : 2018/1121
DAVA : Ticari Şirket (Fesih veya Ortaklıktan Çıkma)
DAVA TARİHİ: 27/06/2013
KARAR TARİHİ: 22/11/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili … Asliye Ticaret Mahkemesine verdiği daha sonra yetkisizlik kararı verilerek mahkememize gönderilen dava dilekçesinde özetle; davalı … A.Ş.’nde %40 oranında pay sahibi olan müvekkilleri pay sahiplerinin, şirkette %60 oranında paya sahip diğer pay sahipleri tarafından davalı şirket yönetiminden uzaklaştırıldıklarını, davalı şirkette bilgi alma haklarına riayet edilmediğini, şirketin kar dağıtmadığını, yöneticilere yüksek ücret ödendiğini, pay sahipliği haklarına riayet edilmediğini, vergi inceleme raporları ile …’nin yurt dışına para aktardığı yönünde tespitler yapıldığını, davalı şirket hakkında yüklü miktarda vergi cezası kesildiğini, şirketin toplamda 4.986.955 TL cezalı vergi ödemek zorunda kaldığını ve bu sebeple zarara uğradıklarını, ortaklar arasındaki güven ortamının zedelendiğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davalı şirkette sahip oldukları payların karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin tespit edilerek kendilerine ödenmesine, aksi halde TTK 531.md de belirtildiği şekilde duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme gidilmesine, bu taleplerin kabul edilmemesi halinde davalı şirketin haklı nedenle feshine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili Bakırköy… Asliye Ticaret Mahkemesine verdiği daha sonra yetkisizlik kararı verilerek mahkememize gönderilen cevap dilekçesinde özetle; davacı pay sahiplerinin 2012 yılı genel kurulunda yönetim kurulu üye sayısının beşte üçe düşürülmesinin ardından genel kurul kararlarının iptali istemi ile davalar ikame edildiğini, anılan davaların derdest olduğunu, davacıların şirket yönetiminden uzaklaştırılmadığını, bu hususta genel kurulun kendisine tanınan yetki dahilinde hareket ettiğini, davacıların bilgi alma ve inceleme hakkını kullanmaları için her türlü yükümlülüğün yerine getirildiğini, ortaklar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığını, ayrıca şirket yönetim ve işleyişine yansıyan bir sıkıntı da bulunmadığını, davalı şirkette sermaye artırımının davacılarca kabul edilmediğini ve şirketin oto finansman politikası ile faaliyetlerini yürüterek kredi yüküne maruz bırakılmadığını, zira davacıların kullanılan kredilerle ilgili de itirazda bulunduklarını, bu sebeple şirketin net işletme sermayesi ihtiyacı göz önüne alınarak kar dağıtımında bulunulduğunu, şirkette dağıtılmasına karar verilen kar tutarlarının davacıların yönetimde bulunmadığı 2012 yılı sonrasında daha istikrarlı hale geldiğini, şirketin kar dağıtımı politikasında değişikliğe gidilmediğini, yönetim kurulu üyelerine ödenen ücretlerin, davacıların yönetimde bulunduğu 2012 yılı öncesi ile paralel olduğunu, bir değişikliğe gidilmediğini ve şirketin hacmi göz önüne alındığında ücretlerin makul tutarlar olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Dava; dava dilekçesinde ileri sürülen nedenlerle davacı ortakların TTK’nın 531.madde kapsamında haklı nedenlerle davalı şirket ortaklığından çıkarılmaları, olmadığı takdirde davalı şirketin feshi istemine ilişkindir.
İddianın ileri sürülüş biçimine göre olaya uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nın 531.maddesi “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirket feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” hükmünü içermektedir. Anılan hüküm uyarınca sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden pay sahipleri ancak haklı sebeplerin varlığını kanıtlamaları halinde şirketin feshine karar verilmesini isteyebileceklerdir.
TTK 531.maddesi uyarınca şirketin haklı sebeplerle feshine veya fesih yerine, davacı pay sahiplerine, payların gerçek değerlerinin ödenip şirketten çıkarılmalarına karar verilebilmesi için öncelikle haklı sebeplerin gerçekleşmesi gerekmektedir. (Y.11 HD. 30/05/2017 tarih ve 2016/4639 E-2017/3180 K.)
Davalı şirketin adresi itibariyle mahkememiz işbu davaya bakmaya yetkili olup; davacıların şirketteki payları dikkate alındığında eldeki davada davacılık sıfatları bulunmaktadır.
Çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; TTK’nın 531.madde kapsamında davalı şirketin feshini gerektirebilecek haklı nedenlerin bulunup bulunmadığıdır. Anılan yasal düzenleme gereğince haklı nedenlerin bulunması halinde davalı şirketin feshine karar verilebileceği gibi; fesih yerine davacı pay sahiplerine paylarının değerlerinin ödenip şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verilebilir.
Görüldüğü gibi fesih dışında ortaklıktan çıkartılmaya veya diğer bir çözüme karar verebilmek için, feshi gerektiren haklı nedenlerin bulunması ön koşuldur. Diğer bir anlatımla feshi gerektiren haklı nedenler yoksa, ortaklıktan çıkartılmaya veya diğer bir çözüme karar verilemez.
Yasada şirket feshini gerektiren “haklı nedenler” açıklanmamış olup; haklı nedenlerin bulunup bulunmadığı her somut olayın özelliklerine göre değerlendirmek gerekir.
Somut olayda; iddia edilen davalı şirkette fesih veya ortaklıktan çıkmayı gerektirebilecek haklı nedenlerin bulunup bulunmadığının tespiti için bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş ve bilirkişi kurulu oluşturularak rapor alınmış, yine tarafların itirazları üzerine aynı bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak bilirkişi kurulunca düzenlenen kök ve ek raporun dosya arasında olduğu görülmüştür.
Alınan 30/12/2016 tarihli bilirkişi kurulu kök raporunda özetle; TTK 531.madde hükmü gereğince, davacılar açısından, davalı şirketten haklı nedenle çıkma şartlarının oluştuğunun düşünülebileceği ancak, davacıların pay oranının yüksek olması ve hesaplanacak pay bedelinin (ayrılma akçesinin) miktarının yüksek oluşu sebebiyle bu miktarın ödenmesindeki zorluğun şirketi feshe götürecek mahiyette olabileceğinden yapılacak değerlendirmede doktrinde ifade edilen ilave çözümlerin (yönetim imtiyazı, ana sözleşme değişikliği, kar dağıtımına ilişkin ana sözleşme hükmü ilavesi ve hatta asimetrik bölünme) somut olay yönünden değerlendirilmesinin mahkemenin takdirinde olduğu, davacıların ayrılma payının esas sermaye payının gerçek değerine uygun olarak belirlenmesi gerektiği, bu değerin “bilanço değeri”nden az olamayacağı, ayrılma payı belirlenirken ayrıca şirket öz varlığının hüküm tarihine en yakın tarihteki rayiç değeri üzerinden hesaplanması gerektiği, davalı şirket aktifinde yaklaşık %48,6 gibi yüksek oranda paya sahip durumda görünen “Stoklar” ile “Duran Varlıklar” kalemlerinin muhtemel satış değerlerinin teknik yönden ve ilgili uzmanlık alanları itibarıyla tespit ve analizine muhtaç durumda göründüğü bildirilmiştir.
Taraf vekillerinin beyan ve itirazı üzerine alınan 13/06/2018 tarihli ek bilirkişi kurulu raporunda özetle; davalı şirkette fesih yahut çıkmaya ilişkin dosyanın mevcut durumu itibarı ile haklı sebepten söz edilemeyeceği, taraflarca ileri sürülen davalara ilişkin Yargısal süreçlerin davalı şirket lehine sonuçlandığı, Yargıtay emsal içtihatlarının bu yönde olduğu, olayda daha ziyade davacı pay sahiplerinin ortaklıkla yönetim gücünü kaybetmesi ile ortaya çıkan durum söz konusu olup davacı pay sahiplerinin yönetime girmediği 2011 yılı sonrasına sıkışan söz konusu şirkete karşı dava açma pratiğinin sonuçları itibariyle tek başına haklı sebep olarak mülahaza edilemeyeceği; davacı pay sahiplerinin %40’lık yüksek pay oranı dolayısıyla kişisel sebeplerden bahisle ortaklıktan çıkmasının sermaye şirketi olan anonim ortaklıkta üçüncü kişiler yönünden sakıncalar yaratabileceği, yapılan tespitler ve şirket genel kurul kararlarının mahkemece iptali değerlendirilir ise şirkette somut veriye dayanan tek uyuşmazlığın kar payı yönünden kaldığı, bu bakımda aksi kanaatle haklı sebep bulunduğu mahkemece kabul edilir ise şirket ana sözleşmesine asgari kar dağıtımına ilişkin hüküm ilavesi yönünde seçeneksel çözümüne gidilebileceği bildirilmiştir.
Alınan 13/06/2018 tarihli bilirkişi kurulu ek raporu gerekçeli, denetlenebilir, dosya içeriğine uygun, itirazları cevaplar nitelikte ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğünden, mahkememizce de benimsenmiş ve hükme esas alınmıştır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, alınan ve benimsenen bilirkişi kurulu ek raporu ve toplanıp değerlendirilen delillere göre; davacı taraflarca ortağı oldukları davalı şirketin dilekçede ileri sürülen nedenlerle haklı nedenle feshi talep edilmiş ise de; benimsenen bilirkişi kurulu ek raporunda da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, taraflar arasında görülen davaların davalı şirket lehine sonuçlandığı, şirketteki yönetim yapısının (yönetici sayısının) ana sözleşme ile geçmişteki uygulamalarla aykırı olmadığı, 2011 yılı hariç kar payı dağıtımlarının yapıldığı, bilgi alma hakkının ihlali iddiasının tek başına fesih nedeni sayılamayacağı, kaldı ki bu konuda yasal yollara başvurulduğu dolayısı ile, haklı nedene dayalı fesih koşullarının oluşmadığı anlaşılmaktadır. Diğer yandan, davacı pay sahiplerinin ortaklıkta yönetim gücünü kaybetmesi sonrasında davalı şirkette ortaya çıkan yeni durumun sonuçları ileri sürülerek talep edilen fesih istemi de haklı sebep olarak değerlendirilemez. Bu durumda haklı bir fesih nedeni bulunmadığına göre, fesih yerine başka bir çözüme gidilmesi mümkün de değildir. Açıklanan nedenlerle, TTK 531.madde gereği haklı nedenle fesih koşullarının gerçekleştiğinin davacılar tarafından kanıtlanamadığı anlaşıldığından davanın reddine ilişkin aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 35,90-TL karar ve ilam harcından 24,30-TL peşin harcın mahsubu ile geriye kalan 11,60-TL harcın davacılardan alınıp maliyeye gelir kaydına,
3-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 2.180-TL vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalıya verilmesine,
4-Davalı tarafça yapılan 411 TL yargılama giderinin davacılardan alınıp davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından geriye kalanın karar kesinleştiğinde talep halinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay’da temyiz yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu usulen anlatıldı.
Başkan …
¸e-imzalı
Üye …
¸e-imzalı
Üye …
¸e-imzalı
Katip …
¸e-imzalı
Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.