Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1079 E. 2021/1009 K. 14.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2014/1079 Esas
KARAR NO:2021/1009

DAVA:Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:17/09/2014
KARAR TARİHİ:14/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA DİLEKÇESİ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde; davalı şirket ile müvekkili arasında 30.07.2012 tarihli “… … … …” inşaatı taşeron sözleşmesi yapıldığını, sözleşmeye istinaden müvekkiline davalı tarafından yer teslimi yapıldığını ve inşaat işi halen devam etmekte olduğunu, davalı şirket ile müvekkili arasındaki taşeron sözleşmesinin 09.02. maddesinde teminat olarak 200.000,00 (ikiyüzbin) TL bedelli keşidecisi müvekkili, lehtarı da davalı şirket olan tanzim tarihi ve vade tarihi açık imzalı senet verilmesine yer verildiğini, bu sözleşme çerçevesinde davalı şirkete 04.02.2013 tarihinde teslim edilmiş olup mezkur senet imzalı olarak verildiğini, davalı şirket ödemelerini sözleşme çerçevesinde düzgün bir şekilde yapmadığından kendisine karşı 25.02.2014 tarihinde … … 14. İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, bunun üzerine davalı şirket yetkilisi tarafından hem mesaj yolu ile hem de dolaylı yollardan takibi durdurması , durdurmadığı takdirde teminat senedini icraya koyacağının bildirildiğini, bu bildirimden sonra davalı şirket tarafından … 25. Noterliğinin 11.03.2014 tarih ve … yevmiye numarası ile teminat senetleri , tanzim tarihi 10.09.2012 vade tarihi de 10.03.2014 olmak üzere davalı şirket tarafından doldurularak bir ihtarname ile gönderildiğini, gerek taşeron sözleşmesinde, gerekse teminat senedi teslim evrakında da görüleceği üzere müvekkilinin böyle bir borcu davalı şirkete mevcut olmadığını, davaya konu senet bedelsiz olup teminat senedi olarak davalı şirkete 04.02.2013 tarihinde teslim edidiğini, bu husus taraflara ait ticari kayıtlar ile banka hesaplarının incelenmesinde açıkça görüleceğini, keza harici olarak da teslim alınan herhangi bir bedel söz konusu olmadığını, davalı şirket henüz davaya konu senedi icra takibine koymadığını, İİK. 72/2 ve ilgili maddeler çerçevesinde davalı şirket tarafından haciz tehdidi altında olması ve davalı tarafından senedin icraya konması halinde telafisi zor ve imkansız durumlar doğacağından borçlu olmadıklarının tespiti ile davaya konu senedin iptali ve dava sonuna kadar senedin icraya konulmaması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini isteme zorunluluğu doğduğunu, öte yandan davalı şirket tarafından tanzim tarihi ve vade tarihi kendileri tarafından doldurulmuş olup hukuki ve cezai hakları saklı kalmak kaydı ile senedin esas unsurlarından olan tanzim tarihinin yanlış yazılmış olması sebebiyle davaya konu senet asli unsurları bulunmadığırıdan yok hükmünde olmakla ve kambiyo senedi vasfında bulunmaması sebebiyle yine iptalinin gerektiğini, açıklanan tüm bu nedenlerle yargılama yapılarak davalı şirkete borçlu olmadıklarının espitine , davaya konu 10.03.2014 vadeli 200.000,00 (ikiyüzbin) TL tutarlı keşidecisi müvekkillerimiz olan ve kambiyo vasfını taşımayan senedin iptaline , dava sonuna kadar henüz icra takibine konulmayan senedin icraya konulmaması için ihtiyati tedbir kararı verilmesine, % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına , yargılama masrafları ile ücreti vekaletin davalı şirkete tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP DİLEKÇESİ:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ve müvekkili ticari bir işletme olup, uzun zamandan beri çeşitli işlerin yapılması sırasında birlikte çalışmışlar bu çalışmalar nedeniyle de zaman içinde karşılıklı bir alacak-verecek ilişkisine girdiklerini, bu ticari ilişki nedeniyle oluşan borç nedeniyle davacı müvekkili şirkete kambiyo senedi düzenleyip yolladığını, davalı şirket borcunu ödemek yerine işbu davayı açtığını, oysa müvekkili şirket, aradaki uzun yıllara dayalı ticari ilişkinin hatırına kambiyo senedini icra takibine koymak yerine noter yoluyla gönderdiğini, eğer davacının iddia ettiği gibi herhangi bir kötüniyet olsaydı, ihtiyati haciz kararı alır apar topar haciz işlemine geçilirdi ki, bunun yapılmayıp ihtar gönderilmesi müvekkili şirketin tamamen iyiniyetli olduğuna bir karinesi olduğunu, taraflar uzun zamandan beri birlikte iş yapmışlardır bu iş ilişkileri nedeniyle doğan borç karşılığı müvekkili şirkete davacı senedi düzenleyip yolladıklarını, dolayısıyla banka hesaplarında görülecek diye bir şey olamayacağını, ayrıca takdir edilecektir ki kambiyo senedi başlı başına borç ikrarını havi bir belge olduğunu, ayrıca başka bir delile ihtiyaç gerektirmeyeceğini, bu husus bile başlı başına davanın red nedeni olduğunu, müvekkilinin alacağını almasını engellemeye matuf kötüniyetli bir beyan olduğunu, kendileri tarafından imazalandığı kabul edilen senedi müvekkili tarafından doldurulduğu iddiası hiçbir gerçekle bağdaşmayacağını, ayrıca davacının tedbir taleplerinin usul ve yasaya aykırı olup kötü niyetli olduğundan reddi gerektiğini, açıklanan tüm bu nedenlerle haksız, yersiz, usul ve yasaya aykırı, kötüniyetile olarak müvekkile alacağını engellemeye matuf işbu öncelikle tedbir talebinin akabinde davanın reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı üzerinde bırakılmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, teminat olarak verildiği ve anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu ileri sürülen bono nedeni ile borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Somut olayda taraflar arasında 30.07.2012 tarihli … … Eğitim Kampüsü İnşaatı Taşeron Sözleşmesinin imzalandığı, davacılar tarafından davalı yana 200.000 TL bedelli bononun imzalanarak teslim edildiği, tüm dosya kapsamı ve taraf beyanları ile sabit olup , ihtilaf konusu husus dava konusu bononun teminat senedi ve unsurları eksik olarak davalı yana teslim edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır.
Dava konusu bononun ; 10.09.2012 düzenleme, 10.03.2014 vade tarihli olduğu, düzenleme yerinin İstanbul olduğu , 200.000 TL bedelli olup keşidecisi … İnş. Tic- … , lehtarı … … olduğu nakden kaydının bulunduğu, …’in kefil olarak senedi imzaladığı anlaşılmıştır.
Her ne kadar davacı … bonoyu kefil olarak imzalamış olsa da, bononun ön yüzündeki keşideci imzası dışındaki diğer imzalar aval imzası olarak değerlendirilecek olup, davacı … senette avalist konumundadır.
Davacı taraf senedi imzalı olarak davalı yana verdiğini dava dilekçesi ile açıkça beyan etmiştir. Senette imza inkarı bulunmamaktadır. Davacı senedin taraf arasında imzalanan sözleşmenin 9.2 maddesi gereği verildiğini iddia etmiş ilgili sözleşme maddesi incelendiğinde ” Yüklenici kesin teminat olarak süresiz ve müteahhit’in kabul edeceği bir bankadan alınmış, sözleşme bedelinin %10 ‘u oranında teminat senedi (200.000 TL) verecektir. ” , sözleşmede, sözleşme konusu işin teminatı olarak verilecek senedin bankadan alınacağının kararlaştırıldığı , anılan madde sonuna el yazısı ile senet sıra no.1/1 ibaresinin yazıldığı ancak tarafların parafların bulunmadığı görülmüştür.
Her ne kadar mahkememizce ….İcra Hukuk Mahkemesi’nin … E sayılı dosyası bekletici mesele yapılmışsa da, söz konusu dava imza inkarına dayalı olarak açılmış olup, mahkememiz dosyasında dava dilekçesi ile imzanın davacı …’e ait olduğu kabul edilmiştir. Her ne kadar senetteki keşideci imzası aval veren … adına atılı imza ile bire bir aynı olsa bile bu husus davacının imzayı kabul etmiş olması nedeni ile ihtilaf konusu değildir.
Menfi tespit davalarında ispat yükü kural olarak davalı alacaklı da olup, alacaklının alacağı imzası inkar edilmemiş senede dayanması durumunda borçlu olunmadığını ispat yükü davacı borçluya düşmektedir. Davacı üzerinde bedeli nakten alınmıştır ibaresi bulunan senedin teminat amacıyla verildiğini iddia etmekle senedin veriliş amacını talil etmiş olup bu iddiasını ispat ile yükümlüdür.
Kural olarak bono “kayıtsız ve şartsız muayyen bir bedeli ödeme vaadini” içermektedir. Bunun aksini iddia eden tarafın bononun teminat amacıyla verildiğini HMK’nun 200’üncü maddesi uyarınca senetle ispat etmesi gerekir..(Yargıtay 19.HD’nin 27/01/2015 tarihli 2014/10822 E., 2015/1076 K. sayılı emsal kararı) Yine TTK hükümlerine göre açığa bono düzenlenmesi mümkün olup, bononun boş kısımlarının anlaşmaya aykırı doldurulduğunu iddia eden borçlunun bu iddiasını yazılı delille kanıtlaması gerekir. (Yargıtay 19.HD’nin 17/11/2016 tarihli 2016/4254 E., 2016/14849 K. sayılı emsal kararı). Bu konuda tanık dinlenmesi mümkün değildir.
Öte yandan TTK’nun 702/2 maddesi “Aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerlidir.” hükmünü içermektedir. Kanun hükmü gereği senet teminat amacıyla verilmiş olsa dahi bu durum davalı …’in borcunu ortadan kaldırmamaktadır.
Her ne kadar davacı tarafça davanın ihbarı talep edilmiş ise de, mahkememizce ihbar talep edilene çıkartılan ilk tebligatın iade edildiği, davacı vekili tarafından bildirilen yeni adreste mahalle adının ve iç kapı numarasının eksik olduğu, ihbar nedeni ile yargılamanın başka bir güne bırakılamayacağı ve ihbarın mahkeme dışı yollarla da yerine getirilebileceği dikkate alınarak ihbar talebi yerine getirilmemiştir.
Yukarıda yapılan tüm açıklamalar ve dosya kapsamı değerlendirildiğinde, davacı yanın senedin teminat amacıyla verildiğini ve taraflar arasında ki sözleşmeye aykırı olarak doldurulduğunu yazılı belge ile ispat etmesi gerekmekte olup, davacılar tarafından nakden kaydı bulunan bononun teminat amacıyla verildiği ve sözleşmeye aykırı olarak doldurulduğu yazılı belge ile ispat edilememiştir. Davacı yanın iddiasını dayandırdığı sözleşme metninde bankaca verilecek senedin teminat olarak kararlaştırıldığı, sözleşmede dava konusu bonoya açıkça bir atıf olmadığı, sonradan el yazısı senet sıra numarasının yazıldığı tarafların paraflarının bulunmadığı görülmüş, davacılardan … dava konusu bonoda aval veren konumunda olduğundan, senedin teminat olarak verildiği ve anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu yönündeki iddiaları dinlenemeyecek olup (Emsal: Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 20/09/2017 tarihli 2016/11415 E., 2017/6074 K. sayılı kararı; 20/03/2017 tarihli 2016/7655 E., 2017/2238 K. sayılı kararı; 21/11/2016 tarihli 2016/7157 E., 2016/14900 K. sayılı kararı) bu nedenlerle ispat edilemeyen davanın reddine karar verilerek aşağıda ki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR : Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harcın, peşin yatan 3.415,50 TL ‘ den düşümü ile kalan 3.356,20 TL ‘ nin karar kesinleştiğinde davacılara iadesine,
3-Davacılar tarafça yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereği hesap olunan 22.450,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalıya verilmesine,
5-Gider avansının harcanmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; HMK’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar davacı ve davalı vekili ile davacı asilin yüzlerine karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 14/12/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır