Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2012/88 E. 2020/582 K. 14.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2012/88 Esas
KARAR NO:2020/582

DAVA: Tasarrufun İptali (İİK 277 ve devamı)
DAVA TARİHİ: 26/03/2012
KARAR TARİHİ: 14/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan “Tasarrufun İptali” davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile dava dışı borçlu … A.Ş. arasında 26/05/2010 tarihinde Faktoring Sözleşmesi akdedildiğini, davalılardan … ve dava dışı …’ın ise anılan sözleşmeyi kefil sıfatıyla imzaladıklarını, müvekkili şirketin anılan sözleşme gereğince dava dışı şirkete ödemede bulunduğunu, sonrasında ise gerek borçlu şirket gerekçe kefillerin müvekkiline borçlarını süresinde ödemediklerini, ciro yolu ile müvekkili şirkete devir ve temlik edilen çekin de karşılıksız çıktığını, yapılan tüm uyarı ve görüşmelere rağmen borcun ödenmediğini, akabinde karşılıksız çıkan çekler nedeni ile hem keşideciler hem de cirantalar aleyhine icra takibi başlattıklarını, ayrıca müvekkili tarafından …. Noterliği’nden borçlulara keşide edilen 07/09/2011 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarname ile hesabın kat edilerek mevcut borcun ödenmesinin talep edildiğini, ihtara rağmen borç ödenmeyince borçlular aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, takibin kesinleşmesi üzerine borçluların menkul ve gayrimenkul malları ile 3. şahıslardaki hak ve alacaklarının haczi için muhtelif yerlere haciz talimatları gönderildiğini, ancak borçluların borca yeter malvarlığının bulunamadığını, davalı (borçlu) …’nin adına kayıtlı … ili, … ilçesi, … Mahallesi, … pafta, … ada ve … parseldeki taşınmazı 23/02/2011 tarihinde 505.000,00-TL. bedelle davalılardan …’e sattığını, …’in ise aynı taşınmazı 4 (dört) ay gibi kısa bir süre içerisinde 29/06/2011 tarihinde 1.300.000,00-TL. bedelle yine davalılardan …’a devrettiğini, bu nedenle …’ye ait taşınmaz üzerinde haciz tatbik edilemediğini, davalı …’nin ve sonrasında davalı …’in taşınmaz üzerindeki tasarruflarının borçların geri ödemesi gereken bir dönemde, borcu ödememek ve alacaklılardan mal kaçırmak kastı ile kısa zaman aralıkları içinde (4 ay) muvazaalı olarak değerinin altında başkasına devredildiğini, gerçek değerinin çok altında 3. kişilere devredilen bu gayrimenkule ilişkin tasarrufların satış gibi görünse de alacaklılardan mal kaçırma amacına yönelik olduğunu, davalılar arasında yapılan bu satışların İİK.’nun 277 ve devamı maddeleri uyarınca batıl olup, müvekkili şirket yönünden iptalinin gerektiğini, lehine satış yapılan davalılar … ile …’ın borçlu davalı …’nin mal kaçırma kastını bildiğini ve muvazaalı satış işlemlerine bilerek iştirak ettiklerini, kaldı ki taşınmazın satış bedelinin gayrimenkulün metrekaresi, niteliği ve bulunduğu ilçe dikkate alındığında rayiç bedele göre çok düşük olduğunu, dava konusu taşınmazın satış tarihindeki gerçek değeri ile satış bedeli arasındaki farkın ivazlar arasındaki fahiş farkın kesin delili olduğunu, mahkemece takdir olunacağı üzere alacağın tahsil imkânının bulunmadığını, bu hususun …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile de sabit olduğunu, anılan icra dosyada tutulan haciz zabıtlarının İİK.’nun 105/2. maddesi gereğince aciz vesikası hükmünde olduğunu belirterek, öncelikle dava konusu taşınmazın tapu kaydına İİK.’nun 281/2. maddesi gereğince ve …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip tarihi itibariyle talep edilen 189.817,00-TL. (faiz ve masraflar hariç) alacaklarının tahsiline yönelik olarak ihtiyati haciz konulmasını, ayrıca dava konusu … İli ,… İlçesi, … Mahallesi, … Pafta,… ada, … parselde kayılı taşınmaz üzerine taşınmasın 3. şahıslara devrinin önlenmesi bakımından ihtiyati tedbir konulmasını, sonrasında ise davaya konu tasarrufların İİK.’nun 277 ve devamı maddeleri gereğince iptaline, mahkemece son malik olan davalı …’ın iyi niyetli olduğu kanaatine varılması halinde ise talebin bedele dönüştüğü gözetilerek taşınmazın değerine taalluk eden miktar üzerinden alacaklarını karşılar miktarda tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın tüm iddia ve beyanlarına itiraz ettiklerini, müvekkilinin serbest mali müşavir olduğunu, müvekkilinin işyeri için kendisine taşınmaz aradığını, dava konusu taşınmazın satılık olduğunu arkadaşlarından öğrendiğini, daha sonra taşınmazla ilgilenerek davalı …’den satın aldığını, müvekkilinin asıl borçlu ve müşterek kefil ile herhangi bir ticari ve mesleki ilişkisinin bulunmadığını, … tarafından taşınmazın tahliyesi için müvekkilinden süre talep edildiğini, müvekkilinin taşınmazın bir kısmını kendisine işyeri yapmayı, bir kısmını ise kiraya vererek yüksek kredi taksit maliyetini düşürmeyi amaçladığını, satıcı …’nin taşınmazı tahliyesinin gecikmesi üzerine taşınmazı kiraya verememesi sebebiyle kredi taksitleri ödemek için taşınmazı satma kararı aldığını, müvekkilinin davacı tarafça iddia edildiği gibi mal kaçırma gibi bir düşüncesinin olmadığını, taşınmazı emlakçı vasıtası ile satışa sunduğunu, alıcıyı ise kesinlikle tanımadığını, davacı tarafça takibin 14/11/2011 tarihinde yapıldığını, müvekkilinin ise tapu kaydına güvenerek taşınmazı 23/02/2011 tarihinde satın aldığını, müvekkilinin hayatın olağan akışına göre üstüne düşen görevi fazlasıyla yerine getirdiğini, davacı ile borçlular arasındaki ticari ilişkinin 07/09/2011 kadar devam ettiğini, daha sonra cari hesap üzerinden ihtar çekilerek takip başlatıldığını, davacı tarafça ortada üç borçlu mevcut iken sadece … hakkında haciz işlemi yapıldığını, borç ödemeden aciz vesikasının tüm borçlular için alınmadığını, ayrıca … Tic. Hizmetleri A.Ş. hakkında yeterli araştırmanın da yapılmadığını, tasarrufun iptali davalarında aciz vesikası alınmasının dava şartı olduğunu, müvekkilinin bankadan kredi alırken hazırlanan ekspertiz raporuna göre dava konusu taşınmazın piyasa değerinin 1.400.000,00-TL., acil satış değerinin ise 1.100.000,00-TL, olarak tespit edildiğini, müvekkilinin bu değerler üzerinden pazarlık yaparak taşınmazı satın aldığını ve …’nin hesabına ilk olarak 500.000,00-TL. ödeme yaptığını, geri kalan miktarın bir kısmı için altın bozdurduğunu, kuyumcu arkadaşından borç aldığını, akabinde bankaya kredi başvurusunda bulunduğunu, müvekkilinin bankadan 750.000,00-TL. tutarında kredi çektiğini, taşınmazın tapu devrinin kredi çekildikten sonra yapıldığını, dava konusu taşınmazın müvekkiline 1.246.000,00-TL.’ye mal olduğunu belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılardan … vekili ise 28/06/2013 havale tarihli beyan dilekçesinde özetle; müvekkilinin 29/06/2012 tarihinde 1.300.000,00-TL. bedel ödeyerek davalılardan …’ten dava konusu taşınmazı konut olarak kullanmak amacı ile satın aldığını, taşınmazın tadilat aşamasındaki ve sonrasındaki fotoğraflarınin …. İcra Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasına sunulduğunu, dava konusu taşınmazın müvekkili tarafından piyasa değerinin altında bir bedelle satın alındığına yönelik davacı yan iddialarının asılsız olduğunu, … Bankası’nın 24/06/2011 tarihli eksper raporunda gayrimenkul için 1.600.000,00-TL. değer biçildiğini, müvekkili tarafından taşınmazın devralınması için aynı bankadan 1.047.470,49-TL. tutarında konut kredisi kullanıldığını, ayrıca taşınmaz üzerinde bu krediden dolayı banka ipoteği bulunduğunu, …. İcra Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında … Karar sayılı karar ile müvekkilinin beraatine karar verildiğini belirterek haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılardan … ise herhangi bir cevap dilekçesi sunmamıştır.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; İİK.’nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılmış olan tasarrufun iptaline ilişkindir.
Davacı vekili delil olarak; …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyası, bilirkişi incelemesi, Faktoring Sözleşmesi, ihtarname, tapu kaydı, yasal her türlü delile dayanmıştır.
Davalılardan … vekili delil olarak; … Bank ekspertiz raporu, … … Şubesi’nin 28/01/2011 tarihli 500.000,00-TL. tutarlı havale dekontu, … Bankası … Şubesi’nin 23/02/2011 tarihli 740.000,00-TL.’lik havale ödeme dekontu, taraflar arasındaki 24/02/2011 tarihli ibraname, emlak vergisi ödemesi kredi kartı ekstresi, vekaletname, davacının hesap dökümleri, tanık beyanı delillerine dayanmıştır.
Davalılardan … vekili delil olarak; dava konusu taşınmaza ait tapu ve ipotek kayıtları, taşınmazın satın alınmadan önceki, tadilat aşamasındaki ve tadilattan sonraki halini gösterir fotoğraflar, … İcra Ceza Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyası, … Bankası tarafından kredi öncesi alınan 24/06/2011 tarihli eksper raporu, Konut Finansman Kredisi Sözleşmesi’ne dayanmıştır.
Davalılardan … ise dosyaya herhangi bir delil sunmamıştır.
Mahkememizce …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra takip dosyası celbedilerek dosyaya kazandırılmıştır. İcra takip dosyasının incelenmesinde; davacı şirket tarafından dava dışı … Hizmetleri A.Ş., davalılardan … ve dava dışı … aleyhine, 16/11/2011 tarihinde faktoring sözleşmesi, cari hesap dökümü, …. Noterliği’nin 07/09/2011 tarihli, … yevmiyeli hesap kat ihtarına dayalı olarak 189.817,01-TL. asıl alacak, 2.262,64-TL. işlemiş faiz olmak üzere toplam 192.479,65-TL. üzerinden icra takibine girişildiği, takibin kesinleşmesi üzerine dosyada haciz işlemlerinin başlatıldığı anlaşılmıştır.
Taraflarca bildirilen delil ve belgelerin dosyaya kazandırılması bakımından ilgili yerlere gerekli müzekkereler yazılmış, celbi gereken dosya ve belgeler tamamlandıktan sonra 26/12/2013 tarihli duruşmada dosyanın bilirkişi kuruluna tevdi edilerek tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 03/06/2014 tarihli raporda özetle; davacının alacağının tasarruf işleminden önce doğduğu, davacının tasarrufun iptali davası açması için İİK.’nun 277. maddesi gereğince aciz vesikası ya da İİK. 105. maddesindeki geçici aciz vesikası niteliğinde haciz tutanağını mahkemeye dava şartı olarak sunması gerektiği, dava dosyasında bu yönde bir belge yer almadığı, mahkemece davacıya işbu dava şartı eksikliğinin tamamlanması için HMK.’nun 115. maddesi kapsamında kesin süre verilmesi gerektiği, davalılardan …’ın kötü niyetinin davacı tarafından kanıtlanamadığı, davalılardan … yönünden heyetçe somut tespitlerin yapıldığı, dosya mevcudu kapsamında yer alan deliller çerçevesinde davalı …’in alacaklının zararına hareket ettiği yönünde heyette tam bir kanaat oluşmadığı, davacı tarafça iddia edilen takip borçlusu ile …’in yakınlık ilişkisi olduğu yönünde dosyada somut delil bulunmadığı, İİK.’nun 280. maddesi hükmü kapsamında bu husustaki değerlendirme ve takdirin mahkemeye ait olduğu belirtilerek görüş ve kanaat bildirilmiştir.
05/06/2014 tarihli duruşmada, davalılardan … vekili tarafından davalılardan …’nin vefat ettiği bildirilmiş, bunun üzerine mahkememizce aynı duruşmada UYAP sisteminden davalılardan vefat eden …’nin nüfus kayıt örneğinin çıkartılmasına, davacı vekiline de bu davalı yönünden davaya devam edecek ise veraset ilamını temin ederek … mirasçılarını davaya dahil etmesi için mehil verilmesine karar verilmiştir. Sonrasında davacı vekili tarafından dava açıldıktan sonra vefat eden davalı …’ye ait veraset ilamı (mirasçılık belgesi) dosyaya sunulmuş, bunun üzerine mahkememizce 30/09/2014 tarihli duruşmada davalılardan muris …’nin mirasçıları olan …, … ve …’nin davaya dahil edilip adreslerinin bildirilmesi için davacı vekiline süre verilmiştir.
Dava dilekçesi ve ekleri ile dosyada alınan bilirkişi kurulu raporu davalı … mirasçılarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, mirasçılardan …’nin eşi … 25/12/2014 tarihli duruşmaya katılmıştır. …, 25/12/2014 tarihli duruşmadaki beyanında; celse arasında dosyaya sundukları 24/11/2014 tarihli beyan dilekçesini tekrar ettiklerini, …’nin tüm mirasçıları olarak mirası reddettiklerini bildirmiş ve buna ilişkin …. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … E. ve … K sayılı karar suretini sunmuştur. …. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …E. ve … K sayılı kararı ile davalılardan …’nin tüm mirasçılarının mirası reddettikleri anlaşılmaktadır.
Mahkememizce 25/12/2014 tarihli duruşmada; dosyanın celp olunan icra ceza dosyası, taraf beyanları, celp olunan icra ceza mahkemesindeki taraf beyanları ve davalıların itirazları da tartışılmak sureti ile ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından tanzim edilen 30/04/2015 tarihli ek raporde ise özetle; kök raporda eksikliği tespit edilen dava şartı niteliğindeki aciz vesikası yerine geçecek haciz tutanağının davacı tarafından dosyaya sunulduğu, böylelikle dava şartı olan aciz vesikası sunulma şartının davacı yönünden tamamlandığı, davalılardan … tarafından kök rapora karşı herhangi bir beyan dilekçesi verilmediği, taraf vekillerinin beyanlarında da kök raporda … yönünden yapılan değerlendirmeye ilişkin herhangi bir beyanda bulunulmadığı, davalılardan …’in davacının alacağının tasarruf işleminden önce doğmadığı yönündeki iddiası yönünden kök raporda ayrıntılı bir değerlendirme yapılmış olduğu, sonuç olarak davacının alacağının tasarruf işleminden önce doğduğunun tespit edildiği, davacının alacağının 26/05/2010 tarihli faktoring sözleşmesine dayalı olduğu, davacı tarafça 14/11/2011 tarihinde takip borçlusu hakkında ilamsız takip yapıldığı, iptali istenen tasarruf işleminin ise 23/02/2011 tarihinde yapıldığı,bu halde davacının alacağının tasarruf işleminden önce doğduğunun sabit olduğu,… İcra Ceza Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyasında şikayetçi tarafça şüphelilerin alacaklıyı zarara uğratmak amacıyla malvarlığını eksiltmek suçuna ilişkin deliller sunulmadığımdan sanıklar hakkında beraat kararı verildiği, sonrasında Yargıtay 11. Ceza Dairesi tarafından ilk derece mahkemesinin verdiği beraat kararının “şikayet 1 (bir) yıllık süre geçtikten sonra yapıldığından dolayı bozulduğu, ve bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden kararın onandığı, …. İcra Ceza Mahkemesi’nin … E. sayılı dava dosyası içinde satıcı … tarafından davaya konu taşınmaz bedeli olan 1.240.000,00-TL. yönünden diğer davalı …’i ibra ettiğine ilişkin ibranamenin bulunduğu, davacı tarafın davalılardan takip borçlusu … ile tasarruf işleminin diğer tarafı …’in vekillerinin aynı kişi (Av. …) olduğu bu nedenle de davalılar arasında yakınlık ilişkisi bulunduğu yönündeki iddia bakımından ise gerçekten dava dosyasındaki 23/02/2011 tarihli Resmi Senet’te satıcı …’nin vekili olarak Av. …’in imzasının bulunduğu, bu halde 23/02/2011 tarihli satış tarihinde satıcı …’nin tapu işlemlerinde vekili olan …’in mevcut davada da …’in avukatı sıfatıyla vekilliğini yaptığı, bu hususta davalılar arasındaki yakınlık ve alacaklılara zarar verme kasdı yönünden takdir ve değerlendirmenin mahkemeye ait olduğu, davacı tarafça ayrıca davalı takip borçlusu ile diğer davalı … arasında ticari ilişki bulunduğu ve …’in takip borçlusu …’nun mali müşaviri olduğu hususunda dosyada somut bir delil bulunmadığı, iptali istenen tasarruf işleminde dikkat çekici diğer bir hususun ise davalı … tarafından davalı takip borçlusunun hesabına taşınmazın tapu devri yapılmadan yaklaşık 1 ay kadar önce (28/01/2011 tarihinde) satış bedeline mahsuben 500.000,00-TL. tutarında ödeme yapılması olduğu, zira tapu devri yapılmadan borca batık bir kişiye bu meblağın ödenmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, öte yandan alıcının satıcıya güvenerek bu meblağı ödemesi noktasındaki takdir ve değerlendirme yetkisinin mahkemeye ait olduğu, …’in 23/02/2011 tarihinde satın aldığı dava konusu taşınmazı 4 (dört) ay sonra …’a satmış olması hususu da dikkate alındığında bu konudaki takdir ve değerlendirmenin mahkemeye ait olduğu, mahkemece davalıların (… ile …’in) İİK.’nun m:280 hükmü uyarınca alacaklının zararına hareket ettiği yönünde değerlendirme yapılması halinde …’in davacının alacağı oranında davacıya karşı sorumlu olduğu, öte yandan mahkemece davalı …’in davacı alacaklının zararına hareket etmediği yönünde değerlendirme yapılması halinde ise …’in dava konusu tasarruf işlemi nedeniyle sorumluluğunun olmayacağı, davalılardan …’ın kötü niyetinin davacı tarafından kanıtlanamadığı belirtilerek görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Mahkememizce 25/06/2015 tarihli duruşmada alınan ara kararla; davaya konu taşınmazın, satış tarihi ve tasarruf tarihi itibari ile rayiç bedellerinin tam olarak tespiti için yerinde inceleme yapılarak emlakçı bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiş ve dosya emlak değerleme uzmanı bilirkişiye tevdi edilmiştir.
Emlak değerleme uzmanı bilirkişi tarafından tanzim olunan 23/03/2016 tarihli bilirkişi raporunda özetle; dava dosyasında bulunan 19/03/2013 tarihli ve 2865 sayılı … Tapu Sicil Müdürlüğü yazısına göre, … ili, … İlçesi, … Mahallesi, … ada, .. parsel sayılı 509 m2 miktarlı natamam bahçeli kâgir ev nitelikli taşınmazın tamamının … adına kayıtlı iken …’nin taşınmazın tamamını 23/02/2011 tarihinde … yevmiye ile 505.000,00-TL. bedelle …’e sattığı, taşınmazın tamamı … adına kayıtlı iken …’in taşınmazın tamamını 29/06/2011 tarihinde …yevmiye ile 1.300.000,00-TL. bedelle …’a sattığı, taşınmazda mahallinde keşif yapılmak suretiyle yapılan incelemede davaya konu gayrimenkulün kayden, … İli, … ilçesi, … mahallesi. … mevki, … pafta, … ada, … parselde kayıtlı olduğu, adresinin ise … Mahallesi, … Sokak, No:… olduğu, dava konusu taşınmazın bodrum+zemin+1. normal kat, çatı kat ve terastan oluştuğu, taşınmazın toplamda 4 katlı olduğu, binaya merdiven ile inildiği ve yol kotunun altında kaldığı, binada bodrum katın yaklaşık 55 m2 olduğu, zemin katta ise ayrıca giriş bulunduğu, zemin katın yaklaşık 25 m2 olduğu, üst katın 128 m2 olduğu ve balkonunun (terasın) 20 m2 olduğu, çatı alanında 90 m2 çatı katı ve 13 m2 teras bulunduğu, parselin belediye hudutları ve imar planı sahası içinde kaldığı, meskûn mahalde olduğu ve tüm ulaşım, belediye ve kamusal hizmetlerden tam olarak yararlandığı, değerlendirme tarihi itibariyle alt yapı ve belediye hizmetlerine sahip olduğu, ulaşım imkânlarının kolay ve elverişli olduğu, yol, su, elektrik, telefon, doğalgaz gibi her türlü alt yapı ve belediye hizmetlerinden tam olarak yararlanabilecek durumda olduğu, taşınmazın etrafının tamamen teşekkül etmiş olduğu ve şehrin gelişmiş olan bölgesinde bulunduğu, taşınmazın mevcut durumunun rapordaki kroki ve fotoğraflarla gösterildiği, taşınmazın topografik yapısının yapılaşmaya uygun olduğu, çevresinin tamamen teşekkül etmiş olduğu, şehrin merkeze yakın bölgesinde bulunduğu, değerleme yapılırken emsallerinin konum, fonksiyonel kullanım ve büyüklük gibi kriterlerine bakıldığı, emlak pazarının güncel değerlendirmesi için emlak pazarlama firmaları ile görüşüldüğü, bölgedeki taşınmazlara ait mevcut data bilgilerinden de faydalanıldığı, taşınmazın bulunduğu il, ilçe, semt, mevkii, imar durumu, konumu, yüzölçümü, ana arterlere, mesafesi, her türlü ulaşım, belediye ve diğer alt yapı hizmetlerinden yararlanma imkânları, döviz – Türk Lirası piyasa koşulları, emlak alım satımındaki serbest piyasa alım – satım değerleri, endeksler, endekslerdeki artışın bu bölgede gayrimenkul fiyatlarına yansıma oranı, bölgenin ihtiyaçlarına göre satış kabiliyeti, üstün ve eksik özellikleri, günün ekonomik koşulları gibi taşınmazın değerine (- ve + ) tesir edecek tüm faktörler, emlak vergisi beyan değeri göz önüne alınarak dava konusu taşınmazın keşif (18/11/2015) tarihindeki değerinin 2.600.000,00-TL., dava (26/03/2012) tarihindeki değerinin 1.600.000,00-TL., tasarruf (29/06/2011) tarihindeki (…) değerinin 1.450.000,00-TL., yine tasarruf (23/02/2011 ) tarihindeki (…) değerinin 1.415.000,00-TL. olarak hesap, tespit ve takdir edilebileceği yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Muris (davalı) … mirasçılarından … (…’nin eşi) 11/02/2016 tarihli duruşmada; …’nin (eşinin) mirasını çocuklarıyla birlikte reddettiklerini, aslında bu davanın dışında olduklarını, eşinin bu binayı sattığından dahi haberlerinin olmadığını, binanın satıldığından eşi tutuklandığı zaman haberlerinin olduğunu beyan etmiştir.
Davalılardan …’nin yargılama sırasında vefat ettiği ve mirasçılarının süresinde açtıkları dava sonucunda mirası reddettikleri dosya kapsamı ile sebittir. Mirası red eden mirasçılara husumet yöneltilemez. Taraf teşkili davanın görülebilmesi koşullarındandır ve mahkemece re’sen nazara alınması gerekir. Ayrıca taraf teşkili sağlanmadığı sürece işin esasına girme olanağı da yoktur. Yargıtay HGK.’nun 03.07.2002 tarihli, 15/572 E. – 577 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi; murisin mirasının en yakın mirasçıları tarafından reddedildiği hallerde, mirasın iflas hükümlerine göre tasfiyesi için gereken yasal prosedür uygulanıp sonuçlandırılarak, mirası reddedilen borçlu için atanacak ve yetkilendirilecek bir temsilci ile davaya devam edilmesi lazımdır. Taraf teşkilinin sağlanması amacıyla Türk Medeni Kanunu’nun 612. maddesinde belirtildiği üzere en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan mirasın, sulh hukuk mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edileceğinin nazara alınması ve bu tasfiyeye ilişkin yasal prosedürün sonucunun beklenmesi, tasfiye sonuçlandırıldığında ise mirası reddedilen davalı için atanacak ve yetkilendirilecek bir temsilcinin davaya katılımı suretiyle taraf teşkilinin sağlanması ve tüm delillerinin toplanıp sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekir. (Yargıtay 17. HD.’nin 2010/7318 E. 2010/7051 K. sayılı ilamı).
Mahkememizce 18/09/2017 tarihli duruşmada; davalılardan …’nin dava açıldıktan sonra vefat ettiği, dosyadaki veraset ilamında adı geçen mirasçıların ise …. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2014/433 Esas sayılı dosyası ile mirası reddedikleri ve bu kararın da 17/11/2014 tarihinde kesinleştiği anlaşılmakla davacı vekiline davalılardan müteveffa … yönünden terekeye mümessil tayin ettirmek üzere süre verilmesine karar verilmiştir. 18/10/2018 tarihli duruşmada ise davacı vekiline …. Sulh Hukuk Mahkemesi’ndeki terekeye mümessil tayinine dair dosyanın esas numarasını bildirilmesi için süre verilmiştir. Celse arasında davacı vekili tarafından 18/10/2018 tarihli dilekçe ile ilgili mahkemenin … Tereke sayılı dosya numarası mahkememize bildirilmiştir. Sonrasında mahkememizce; 18/10/2018 tarihinde …. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne müzekkere yazılarak, anılan mahkemenin … Tereke sayılı dosyasının safahati ve akıbeti hakkıda mahkememize bilgi verilmesi istenmiştir. …. Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından mahkememizce yazılan müzekkereye verilen cevapta özetle; … Tereke sayılı dosyada müteveffa … mirası için resmi tasfiye memuru olarak Av. …’ın atandığı bildirilmiştir. Yine mahkememizce 14/02/2019 tarihli duruşmada; huzurdaki davada taraf teşkilinin sağlanması bakımından dava dilekçesi ve duruşma gününün …. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … Tereke sayılı dosyasında resmi tasfiye memuru olarak atanan …’a tebliğine karar verilmiştir. …. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … Tereke sayılı dosyasında resmi tasfiye memuru olarak atanan …’a dava dilekçesi ile duruşma günü 04/04/2019 tarihinde tebliğ edilmiş, böylece mirası reddedilen davalı … için ilgili mahkemece atanmış ve yetkilendirilmiş tereke temsilcisinin davaya katılımı suretiyle taraf teşkili sağlanmış, böylece tereke temsilcisi davaya dahil edilerek davaya devam olunmuştur.
Mahkememizce 11/12/2019 tarihli duruşmada; dosyada alınan bilirkişi kurulu kök ve ek raporları, emlak değerlendirme uzmanı bilirkişiden alınan rapor, dosyada toplanan deliller ile tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarının uyuşmazlığı çözmeye yeterli olduğu anlaşılarak tahkikat tamamlanmış ve sözlü yargılama aşamasına geçilmiştir. Aynı celsede; bir sonraki duruşmanın sözlü yargılama duruşması olarak icra edileceği duruşmada hazır olan taraflara tefhim edilmiş, duruşmada hazır olmayan tereke tasfiye memuru …’a ise ihtaratlı tebligat gönderilmesine karar verilmiştir.
Yukarıda belirtildiği gibi huzurdaki dava; İİK.’nun 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılmış tasarrufun iptali isteğine ilişkindir. Davada mahkememizce çözülmesi gereken uyuşmazlığın; davalılardan … tarafından davalı … …’e ve sonrasında … tarafından da …’a yapılan satış niteliğindeki tasarruf işlemlerinin iptale tabi olup olmadığının tespiti noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır.
İcra ve İflas Kanunu’nun 277. ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davası; borçlunun alacaklısını zarara uğratmak kastıyla mal varlığından çıkarmış olduğu mal ve hakların veya bunların yerine geçen değerlerin, tasarruftan zarar gören alacaklının alacağını elde etmesi amacıyla dava açarak tekrar borçlunun mal varlığına geçmesini sağlayan bir dava olarak tanımlanabilir. Tasarrufun iptali davaları ile güdülen amaç; bir alacağın tamamının ya da bir kısmının tahsiline olanak bırakmamak amacıyla, borçlu tarafından yapılan bir taraflı hukuksal işlemler ile, borçlunun amacını bilen veya bilmesi gereken kimselerle yapılan bütün hukuksal işlemlerin hükümsüzlüğünü sağlamak ve bu yolla alacağı tahsil etmektir. Alacaklı tarafından açılan böyle bir dava ile cebri icra yolunun tamamlanması amaçlanır. Tasarrufun iptali davası hukuki niteliği itibariyle, dava konusu malın aynına ilişkin bir dava olmayıp, şahsi bir davadır. Bunun doğal sonucu olarak da, dava ve tasarrufa konu mal, devir alanın mal varlığından çıkartılarak borçlunun mal varlığına iade edilmez. Sadece alacaklıya malın bedelinden alacağını alma imkânı sağlar.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30/03/2016 tarihli, 2014/17-843 E. ve 2016/433 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi; tasarrufun iptali davasının kendisine özgü dava şartları mevcuttur. Buna göre bu davalarda; yetki, görev, taraf ehliyeti, dava ehliyeti, hukuki yarar gibi genel dava şartlarının yanında “iptal davasına özgü” bazı özel dava şartlarının da varlığı aranmaktadır. İİK.’nun 277. ve devamı maddeleri gereğince açılan tasarrufun iptali davalarında; davacının gerçek bir alacağının olması, borçlu hakkında kesinleşmiş bir icra takibinin bulunması ve iptal konusu tasarrufun borcun doğumundan sonra yapılmış olması gerekir. Tüm bunların yanı sıra alacaklının elinde kesin veya geçici nitelikte bir aciz vesikasının bulunması şartı da aranmaktadır. Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28/03/2012 tarihli, 2012/17-25 E. ve 2012/241 K. sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için alacaklının kesinleşmiş bir alacağının ve icra takibinin bulunması zorunludur. Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için; alacaklının borçluda gerçek bir alacağının olması, borcun tasarruftan önce doğması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması ve borçlu hakkında alınmış aciz belgesinin bulunması gereklidir. Diğer bir ifade ile davacının alacağının mevcudiyetine dair herhangi bir tereddüt bulunmamalıdır. Bununla birlikte takibin tasarrufun iptali davasından önce başlatılması, bu davanın görülebilmesinin koşulu olarak öngörülmemektedir.
Somut olayda yukarıda belirtilen tüm bu şartlar değerlendirildiğinde; davacı şirket tarafından …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile 16/11/2011 tarihinde dava dışı … Hizmetleri A.Ş., davalı … ve dava dışı … aleyhine, 26/05/2010 tarihli faktoring sözleşmesine dayalı olarak ve borcun sebebi olarak; faktoring sözleşmesi, cari hesap dökümü, …. Noterliği’nin 07/09/2011 tarih – … yevmiye nolu hesap kat ihtarı gösterilmek suretiyle ilamsız icra takibi başlatıldığı, böylece davacının alacağının dava konusu tasarruf işleminden önce doğmuş olduğu, davacı tarafça takibe konu edilen alacağın davaya konu tasarruf işleminden önce mevcut olduğu, anlaşılmıştır. Böylece mahkememizce somut davada; davacının alacağının, iptali istenen tasarruf tarihinden önce doğmuş olması gerektiğine ilişkin dava şartının gerçekleştiği kanaatine varılmıştır.
Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesinin bir diğer koşulu da, davalı-borçlu hakkında düzenlenmiş geçici veya kat’i nitelikte bir aciz belgesinin (vesikasının) sunulması gerekliliğidir. İİK.’nun 105. maddesine göre; haczi kabil malı bulunmadığına ilişkin haciz tutanağı İİK.’nun 143. maddesindeki aciz belgesi hükmündedir. Buna göre icra dairesi sadece İİK.’nun 143 ve 251. maddesine dayalı olarak kat’i aciz belgesi düzenleyebilir. İİK.’nun 105. maddesine göre icra dairesinin geçici aciz belgesi düzenleme yetkisi olmayıp, sadece borçlunun haczi kabil mal varlığı olmadığına ilişkin haciz tutanağı (belge) İİK.’nun 143. maddesi anlamında aciz belgesi niteliğindedir. Somut olayda; …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında takip kesinleşmiş olup, anılan dosyada mevcut haciz tutanakları yukarıda belirtildiği gibi geçici aciz vesikası niteliğindedir. Şöyle ki; davacı (alacaklı) şirket tarafından geçici aciz vesikası yerine geçmek üzere borçlunun haczi kabil mallarının bulunmadığına dair dosyaya sunulan haciz tutanağı yukarıda açıklanan nedenlerle geçici aciz belgesi niteliğinde olup, mahkememizce borçlu hakkında alınmış geçici veya kesin aciz vesikasının bulunması şartının da somut davada gerçekleştiği kanaatine varılmıştır.
Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için gerekli diğer koşul olan “davanın 5 (beş) yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması şartı” da davanın açıldığı tarih dikkate alındığında somut dosya bakımından gerçekleşmiştir.
Tüm bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.’nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının mahkememizce araştırılmasığı gerekir.
İİK.’nun 278. maddesine göre; akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerekir. Öncelikle mahkememizce dava konusu tasarruflarda ivazlar arasında fahiş fark bulunup bulunmadığı hususu incelenmiştir.
Buna göre; dava konusu olan ve iptali istenen tasarruf işlemlerinden davalı … ile davalı … arasında yapılan 23/02/2011 tarihli satışta; her ne kadar tapuda taşınmazın resmi satış bedeli olarak 505.000,00-TL. gösterilmiş ve taşınmazın satış tarihi itibariyle değeri emlak değerleme uzmanı bilirkişi tarafından dosyada alınan raporda 1.415.000,00-TL. olarak tespit edilmiş ise de; dosya kapsamında mevcut belge ve dekontlardan; davalı … tarafından takip borçlusu diğer davalı …’nin banka hesabına … aracılığı ile taşınmaz satış bedeline mahsuben 28/01/2011 tarihinde 500.000,00-TL. tutarında ödeme yapıldığı, tapuda devir tarihi olan 23/02/2011 tarihinde ise … Bankası’ndan takip borçlusu davalı …’nin banka hesabına taşınmaz satış bedeline mahsuben 740.000,00-TL. gönderildiği anlaşılmıştır. Böylelikle davalı … tarafından takip borçlusu davalı …’nin hesabına görünürde taşınmaz satış bedeli olarak toplamda 1.240.000,00-TL. gönderildiği tespit edilmiştir. Buna göre … tarafından …’e yapılan satışta taşınmazın görünürdeki satış değerinin piyasa rayici ile uyumlu olduğu, dolayısıyla borçlu davalının İİK.’nun 278. maddesine göre akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul etmediği anlaşılmıştır.
Ancak İİK.’nun 280. maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden, yapılan işlemde mal kaçırma kastının da irdelenmesi gerekmektedir.
Davalılardan …, her ne kadar davalılardan borçlu …’yi dava konusu tasarruf işleminden önce tanımadığını iddia etmiş ise de; gerek dava konusu taşınmazın tapuda kendisine devir tarihi olan 23/02/2011 tarihinden 1 (bir) ay önce (28/01/2011 tarihinde) …’nin banka hesabına … aracılığı ile taşınmaz satış bedeline mahsuben 500.000,00-TL. göndermiş olması, gerek davalı …’in çocukluk arkadaşı olan davadaki vekili Avukat …’in …’in öncesinde hiç tanımadığı davalı …’den aldığı taşınmaz satış yetkisini de içeren vekaletname ile … adına kayıtlı dava konusu taşınmazı …’e satmış olması (ki Av. … 20/04/2017 tarihli duruşmadaki beyanında; müvekkili …’in kendisinin çocukluk arkadaşı olduğunu, mecburen …’den satış vekaleti alıp satışı da bizzat kendisinin yaptığını söylemiştir), gerek mütevaffa davalı …’nin mirası reddeden eşi …’nin 11/02/2016 tarihli duruşmadaki beyanında eşi …’nin dava konusu binayı sattığından haberlerinin dahi olmadığını, binanın satıldığından ancak eşi tutuklandığı zaman haberdar olduğunu ifade etmiş olması ve gerekse davalılardan …’in yatırım için aldığını iddia ettiği taşınmazı aldıktan sadece 4 (dört) ay kadar bir süre sonra elden çıkarması karşısında, tüm bu süreçte yaşanan olayların tesadüf olamayacağı açıktır. Sonuç olarak; dava konusu olan değerli bir taşınmazın, normal şartlarda ve olağan şekilde satışının yapılarak el değiştirmesinin satışı yapanın eşinin haberi dahi olmadan gerçekleşmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, satıcı borçlunun (…’nin) tanımadığı bir avukata oldukça değerli bir taşınmazının satışı konusundaki yetkiyi de içeren vekaletname vermesinin ticari hayatın gerçekleri ile bağdaşmadığı, alıcı …’in tapusunu henüz almadan 1 (bir) ay önce hiç tanımadığı bir satıcıya, mutad kaparo miktarını oldukça aşan ve neredeyse taşınmaz bedelinin yarısı kadar olan bir meblağı (500.000,00-TL.’yi) peşinen ödemesi ve tapu devri yapılmadan böylesi bir meblağın ödenmesinin ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğu, satıcı …’nin vekili olarak satış işlemini gerçekleştiren Av. …’in huzurdaki davada ise alıcı davalı …’in vekili olduğu, birbirini tanımayan insanlar arasında bu kadar tesadüfün birbiri ardına gerçekleşmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu dikkate alındığında, mahkememizde davalılar … ile …’in dava konusu tasarruf işleminde kasten alacaklının zararına hareket ettikleri yönünde kanaat oluşmuştur. Böylece dava konusu taşınmaza ilişkin olarak yapılan tasarruf, aslında satış gibi gözükse de gerçek amaç bu olmayıp, alacaklıdan mal kaçırma amacına yönelik kötü niyetli ve muvazaalı tasarruftur. Davalı …’in borçluların mal kaçırma kastını bildiği ve muvazaalı satış işlemlerine bilerek iştirak ettikleri de açıktır.
Diğer taraftan dava konusu tasarruf işlemlerinden davalı … ile davalı … arasında yapılan 29/06/2011 tarihli satışta; tapuda taşınmazın resmi satış bedeli olarak 1.300.000,00-TL. gösterildiği ve taşınmazın satış tarihi itibariyle değerinin emlak değerleme uzmanı bilirkişi tarafından 1.450.000,00-TL. olarak tespit edildiği açıktır. Yargıtay 17. HD.’nin yerleşmiş görüşü ve İİK.’nun ilgili hükümleri kapsamında aradaki bedel farkında bir mislinin aşılması hali arandığından, somut olayda da bu iki bedel (1.300.000,00-TL. ile 1.450.000,00-TL.) arasında böylesi bir misli fark bulunmadığı anlaşıldığından, ayrıca davalılardan …’ın borçluların alacaklıdan mal kaçırma eylemini bilecek durumda olmadığı, davalılarla herhangi bir bağlantısının bulunmadığı ve de iyi niyetli olduğu kabul edildiğinden, bu davalı bakımından ise davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
İİK.’nun 283/II maddesine göre; iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının icra takibindeki alacak ve ferilerinden fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla, dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmesi gerekir. Somut davada; davalılardan …’ın kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından, davalılardan … hakkındaki davanın İİK.’nin 283/2. maddesi gereğince bedele dönüştüğü göz önüne alınarak, adı geçen davalı …’in dava konusu taşınmazı elden çıkardığı tarih olan 29/06/2011 tarihindeki gerçek değeri olan 1.450.000,00-TL. nispetinde davacının takip konusu alacak ve fer’ileriyle sınırlı olarak nakten tazminatla sorumluluğuna karar verilmesi gerekmiştir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dosyaya sunulan ve toplanan deliller, bilirkişi kök ve ek raporları, emlak değerleme uzmanı tarafından tanzim edilen rapor ile tüm dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesi sonucunda; dava konusu taşınmazın davalılardan … tarafından davalılardan …’a satışının yapılmak suretiyle devrine yönelik tasarruf işleminde; davalı …’ın taşınmazın emlak değerleme uzmanı bilirkişi tarafından tespit edilen bedele yakın bir bedeli (1.300.000,00-TL.’yi) ödemek suretiyle taşınmazı gerçek değerine çok yakın bir değerde satın aldığı, bu davalının borçluların alacaklıdan mal kaçırma eylemini bilecek durumda olmadığı ve davalılarla herhangi bir bağlantısının bulunmadığı, davacı tarafça davalı …’ın kötü niyetinin ispat edilememesi karşısında mahkememizce davalı …’in iyi niyetli olduğunun kabul edildiği, tüm bu koşullar altında davalı … yönünden tasarrufun iptali koşullarının somut olayda bulunmadığı, davalılardan …’in ise taşınmazı …’den alan 3. kişi konumunda olduğu, yukarıda detaylı olarak açıklandığı üzere; davalılar … ve …’in dava konusu tasarruf işleminde kasten alacaklının zararına hareket ettiği, böylece dava konusu taşınmaza ilişkin olarak yapılan tasarrufun aslında satış gibi gözükse de gerçekte alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik olduğu, davalılardan …’in borçluların mal kaçırma kastını bildiği ve muvazaalı satış işlemine bilerek iştirak ettiği kanaatine varılarak ve dava konusu taşınmazın davalı … tarafından kötü niyeti ispat edilemeyen …’a devredilmiş olması karşısında bu tasarrufun artık İİK.’nun 283/II maddesine göre bedele dönüştüğü, diğer taraftan davalılardan …’nin dava açıldıktan sonra vefat etmiş olması ve tüm mirasçıları tarafından da mirasının reddedilmiş olması karşısında bu davalılar bakımından ise davanın konusuz kaldığı anlaşılmakla; aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Müteveffa davalı …’nin mirası reddeden mirasçıları …, … ve … yönünden DAVA KONUSUZ KALDIĞINDAN, haklarında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Davalı … yönünden açılan DAVANIN KABULÜ ile, dava konusu taşınmazın satılmış olması nedeniyle İİK.’nun 283/2 maddesi gereğince talep bedele dönüştüğünden, bu davalının dava konusu … Mahallesi, … pafta, … ada, … persel sayılı … m2 miktarlı natamam bahçeli kagir ev nitelikli taşınmazı elinden çıkardığı tarih olan 29/06/2011 tarihi itibariyle taşınmazın rayiç değeri olan 1.450.000,00-TL. üzerinden alacaklı davacının …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyasındaki alacak ve fer’ileri ile sınırlı olmak üzere davalı …’ten nakden tazmin edilerek davacıya verilmesine,
3-Davalı … yönünden ise DAVANIN REDDİNE,
4-Alınması gerekli 12.966,40-TL karar ve ilam harcından, 2.818,80-TL. peşin harcın mahsubu ile kalan 10.147,60-TL. harcın davalı …’ten alınarak Maliye’ye gelir kaydına,
5-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 21.737,19-TL. vekalet ücretinin davalı …’ten alınıp davacıya verilmesine,
6-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 21.737,19-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü yazılı olan 5.004,15-TL. yargılama giderinin davalı …’ten alınıp davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafça yatırılan gider avanslarından geriye kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair; HMK.’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere bir başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı, davalı … terekesi tasfiye memurunun yokluğunda açıkça okunup, usulen anlatıldı. 14/10/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır