Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2011/495 E. 2020/235 K. 11.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2011/495 Esas
KARAR NO : 2020/235

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 30/09/2011
KARAR TARİHİ : 11/03/2020

Davacı vekili tarafından mahkememizde açılan alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’ın kamuya mal olmuş bir sanatçı olduğunu ve uzun yıllara dayanan çalışmasının sonucu edindiği birikimlerini başka bankalar aracılığı ile muhafaza ederken, … Şubesi’nin Müdürü olan …’in müvekkiline parasını kendi bankalarına getirmesi, böylelikle daha fazla yüksek faiz alabileceğini söylemesi üzerine müvekkilinin birikimlerini … Şubesi’ne yatırdığını, davalı bankanın …Şubesi kayıtları üzerinde 08/06/2010 tarihli ön inceleme yapılması ve hemen akabinde anılan Şube kayıtlarına yönelik soruşturma başlatıldığını, soruşturma sonucunda Şube Müdürü … ile servis görevlileri … ile … ve operasyon yetkilisi …’ün içerisinde müvekkili …’ın da bulunduğu Şube müşterilerine ait mevduat hesaplarından müşterilerin bilgi ve rızaları dışında para çektikleri ve zimmetlerine geçirdikleri, tüm bu süre zarfında müvekkilinin de aralarında olduğu bir kısım müşterilerine sahte mevduat cüzdanları düzenleyip verdikleri, bu suretle müşterilerin hesaplarındaki paraya yönelik eksikliklerin fark edilmesinin önlenmeye çalıştıklarının ortaya çıktığını, yapılan soruşturma ve inceleme kapsamında Şube Müdürü … ile adı geçen diğer Şube çalışanlarının müvekkili …’ın ve diğer bir kısım müşterilerin mevduat hesaplarında bilgi ve rızaları dışında sayısız usulsüz işlem yaptıklarının, hesaplardan para çektiklerinin veya başka hesaplara aktardıklarının, sahte tediye fişleri düzenlediklerinin, müşterilerin rızası olmadan ve imzaları da alınmadan kredi tahsisleri yaptıklarının, hayatında hiç kredi kullanmamış müvekkili adına rıza ve bilgisi dışında kredi tahsisleri yaptıklarının tespit edildiğini, davalı banka tarafından yapılan teftiş esnasında müvekkilinin soruşturmayı yürüten müffettiş … tarafından bankaya çağrılarak henüz daha olayın ayrıntıları hakkılda haberdar edilmeden, yaşadığı şoktan da istifade edercesine ibraname vermesi durumunda parasının kendisine ödeneceği, aksi takdirde parasını alamayacağı söylenerek kendisinden ibra alınmak istendiğini, ibra istendiği anda müvekkilinin müzayaka halinde bulunduğunu, müfettiş tarafından müvekkiline bu teklif yapıldığı sırada yanlarında bulunan kişilerin de diğer müşteriler olduğunu ve onların da ibra verdiklerinin söylendiğini, bu kişiler ve banka müdürünün de bunu onayladığını, bu şekilde müvekkilinin etki altına alınarak 22/06/2010 tarihinde kendisine banka tarafından önceden hazırlanmış matbu bir ibranamenin imzalatıldığını, müvekkiline imzalatılan ibranın müvekkilinin gerçek iradesini yansıtmadığını ve hukuken herhangi bir geçerliliğinin ve bağlayıcılığının bulunmadığını, Yargıtay kararlarının da bu yönde olduğunu, … Noterliği’nin … yevmiye numaralı, 12/08/2010 tarihli ihtarnamesi ile ibranın geçersiz olduğunun noter kanalı ile bankaya bildirdiğini, bankanın gerekli özen ve yükümlülüklerini yerine getirmediğini ileri sürerek ve dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00-TL. alacağın reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …Ş. vekili ise cevap dilekçesinde özetle; davanın 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60. maddesi gereğince zamanaşımına uğradığını ve davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, dava konusu edilen somut olayın niteliği itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 109. maddesinin 2. fıkrası hükmü gereğince “Kısmi Dava” açılamayacağını, bu nedenle de davanın reddi gerektiğini, davacının bilgisi dışında kullanıldığını iddia ettiği mevduatının kullanılmamış olması halinde davacının hesapta olması gereken tutarını bilmesi gerektiğini ve bu tutarı dava konusu etmesi gerektiğini, davacının dava dilekçesinde “bugün milyonu aşan bir meblağ olan birikiminin hesabında olmadığı” ve İstanbul … Ağır Ceza Mahkemesi’nin …Esas sayılı dosyasıyla devam eden ceza yargılamasında zapta geçen “kayda geçmeyen para miktarı 1 milyon 100 bin TL tutarında para olması gerekir” şeklindeki ifadelerden asıl talebin 1 milyon TL’nin üzerinde olduğunun anlaşıldığını, bu nedenle 10.000-TL.’lik kısmi dava açılmasının hukuken mümkün olmadığını, davacının 22/06/2010 tarihinde Şube nezdindeki tüm hesaplarına ilişkin olarak verdiği ibranameyle müvekkili bankayı en geniş anlamda ve geri dönüşü mümkün olmaksızın ibra ettiğini, davacının müzayaka iddiasının ise asılsız olduğunu, davacının üniversite mezunu ve yüksek lisans yapmış bir kişi olduğunu ve tamamen kendi iradesiyle 22/06/2010 tarihli ibranameyi imzaladığını, …’in davacı …’a aralarında olan ilişki nedeniyle ve bu ilişki kapsamında verdiği paralara karşılık Ankara’da bulunan iki dairesini, bir dükkanını verdiğini ve ayrıca elden 300.000-TL.’de nakit para ödediğini, söz konusu taşınmazların 02/07/2010 tarihinde tescil ve feragat verilmek suretiyle davacıya devredildiğini, bu devir işlemlerinin davacı tarafından …’e verilen paraların banka kaynağına aktarılmak için değil ikisi arasındaki borç alışverişi sebebiyle verildiğini kanıtladığını, bahsi geçen ceza yargılamasında …’in “…’ın bir zararı yoktur. Ayrıca banka kaynağına intikal etmiş bir para da söz konusu değildir. Katılma talebi yerinde değildir.” şeklinde beyanda bulunduğunu, bunun dahi davacının verdiği paraların dava dışı … ile aralarındaki alacak-borç ilişkisi sebebiyle olduğunu gösterdiğini, davacının müvekkili bankaya hesap açılması amacıyla hiçbir kaynak aktarımı yapmadığını, bu alışverişin davacı ve dava dışı … arasında ve müvekkili bankanın bilgisi dışında olduğunu ve bu nedenle dava konusu yapılan alacağın müvekkili bankadan talep edilemeyeceğini, davacının Şubeye ilettiği 20/09/2007 tarihli talebinde; “Şubeniz nezdinde bulunan tüm hesaplarımdan Şubeniz müdürü …’in dilediği zaman dilediği miktarda para çekebilmesini istiyorum” ifadesiyle hesapları üzerinde …’i yetkili kıldığını belirterek ve dilekçede bildirilen diğer nedenlerle davanın reddinine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; davalı banka nezdindeki davacıya ait mevduat hesaplarına yatırılması için davalı banka Şube Müdürü dava dışı …’e verildiği iddia olunan paraların davacı hesabına yatırılmaması nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararın davalı bankadan tahsili istemine ilişkin alacak davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacıya ait olan ve davalı banka nezdindeki mevduat hesaplarından, davalı bankanın Şube Müdürü dava dışı … tarafından çekilen paralardan davalı bankanın sorumlu olup olmadığı, sorumlu ise miktarı noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır.
Davacı taraf delil olarak; banka kayıtları, müfettiş raporları, İstanbul … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … E. Sayılı dosyası, ihtarname, tanık, bilirkişi incelemesi ve her türlü yasal delillere dayanmıştır. Davalı … ise delil olarak; banka kayıtları, İstanbul … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … E. Sayılı dosyası, bilirkişi incelemesi ve her türlü yasal delile dayanmıştır.
Mahkememizce İstanbul … Ağır Ceza Mahkemesi’nin… Esas sayılı ceza dosyasının UYAP örneği ilgili mahkemesinden celbedilerek dosyamız içerisine alınmıştır.
Uyuşmazlığın niteliği itibarı ile çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden, alanında uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulundan rapor alınmasına karar verilerek dosya, tüm ekleri ile dosyaya sunulan ve getirtilen tüm belgelerle birlikte dosya rapor düzenlenmek üzere bilirkişi kuruluna tevdi edilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 05/09/2013 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacının, davalı banka nezdindeki hesaplarından 239.207,50-TL. ve 305.554,00-TL. olmak üzere toplam 544.761,50-TL. ile ve 93.310,00-USD’nin davalı bankanın Şube Müdürü dava dışı … tarafından çekildiği, davalı bankanın noter tasdiksiz ve sınırları açıkça belirtilmemiş bir vekaletname/temsil yetkisi ile kendi personelinin banka müşterileri üzerinde temsilci/vekil olarak işlem yapmasına olanak sağlayarak hem bankacılık uygulama ve teamüllerine hem de güven kurumu olarak daha ağır nitelikteki basiretli iş adamı gibi davranma yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği, davacının dava dışı …’e kendi hesaplarıyla ilgili işlem yapmak üzere sınırsız vekâlet/temsil yetkisi verdiği, böylece davacının dava dışı …’in yapacağı işlemlerden dolayı doğacak zarara rıza göstermiş sayılacağı, bilirkişi heyetindeki üyelerden teknik bilirkişi Dr…. ise 22/08/2013 tarihli ek görüşünde özetle; dava konusu olayla ilgili teknik bilirkişilerin yaptığı çalışmalarda gerek… Bankası A.Ş.’nin Genel Merkezi’nde, gerekse dosyadaki deliller üzerinde yapılan incelemelerde olayda teknik olarak asıl aydınlatılması gereken hususla ilgili olarak davalı …’ndaki kayıtlara ulaşılamadığı, davalı bankanın bütün şubelerindeki hesap hareket loglarının istendiği, ancak log bilgilerine ulaşılamadığı, sonuç olarak log kayıtları olmadan sağlıklı bir sonuca ulaşmanın da mümkün olmadığı yönünde görüş bildirmiştir.
Anılan bilirkişi kurulu raporuna karşı tarafların yaptığı itirazlar sonrasında mahkememizce ek rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 01/04/2014 tarihli ek raporda özetle; kök raporda teknik bilirkişinin belirttiği, “dava konusu olayla ilgili teknik bilirkişilerin yaptığı çalışmalarda gerek …Bankası A.Ş.’nin Genel Merkezi’nde gerekse dosya üzerindeki delillerde yapılan incelemelerde olayda teknik olarak asıl aydınlatılması gereken alan olan … Bankası’ndaki kayıtlara bir türlü ulaşılamadığı ve sonuç olarak ellerindeki bu log kayıtları olmadan bir sonuca ulaşmanın mümkün olmadığı,” şeklindeki ek beyan ve görüşe istinaden … tarafından gönderilen CD’nin incelendiği, incelenen kayıtlara göre davacı …’ın hesap listesi ve hesaplarına ait hesap hareketlerinin bulunduğu, davalı taraftan tespit esnasında işlenilen hesap tam dökümü, sistem ve hesap log kayıtlarının tespit esnasında veremedikleri ve daha sonra bu bilgilerin bir kısmım CD olarak gönderdiği, davalı banka tarafından sunulan CD’deki bu hesap numaraları ve hesap hareketleri bankanın genel merkezinde bankacı bilirkişi ile inceleme yaparak görmek istedikleri bilgilerin bir kısmı olduğu, CD’de Excel ve Word tablolar halinde sunulmuş belgeler olduğu ve güvenilirliği mahkemenin tasarrufunda olduğu, Excel ve Word dosyalan üzerinde oynama yapılabileceği, bunların sağlıklı olup olmadıkları konusunda karar verebilmek için aktardıkları ham dataların görülmesinin gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir.
Yine bilirkişi ek raporuna karşı tarafların yaptığı itirazlar sonucunda mahkememizce 2. kez ek rapor alınmak üzere dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve ek rapor alınmıştır. Bilirkişi kurulu tarafından tanzim olunan 29/11/2014 tarihli 2. ek raporda ise özetle; … Bankası’nın Ataşehir’de bulunan bilgi işlem merkezinde yapılan incelemede sistem kayıtlarındaki ham veri dosyalarına birlikte ulaşıldığı, davacı …’a ait hesap listesi ve hesaplarına ait hesap hareketlerinin bulunduğu, ham veriler üzerinde yapılan çalışma sonucunda; CD’deki bu hesap numaraları ve hesap hareketleri ile son tespitte elde edilen ham veri şeklindeki hesap numaraları ve hesap hareketlerinin aynı olduğunun tespit edildiği yönünde görüş bildirilmiştir.
2. ek bilirkişi raporuna karşı tarafların yaptığı itirazlar sonucunda mahkememizce 3. kez aynı heyetten ek rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi kurulunun düzenlediği 11/11/2015 tarihli 3. ek raporda ise özetle; uyuşmazlığın, davacıya ait olan ve davalı banka nezdindeki mevduat hesaplarından dava dışı … tarafından çekilen paralardan davalı bankanın sorumlu olup olmayacağının belirlenmesi noktasında olduğu, dava dosyasında davacı tarafından davalı bankaya verilen 20/09/2007 tarihli beyanın hukuki niteliğinin, aslında bir sözleşme olan “vekâlet” değil, mülga Borçlar Kanunu’nun 32 ve devamı maddelerinde düzenlenen ve tek taraflı olarak verilen bir temsil yetkisi olduğunun kabul edilmesi gerektiği, keza davacının bankaya yazdığı yazının içeriğinde açıkça dava dışı …’e hesapları ile ilgili tasarrufta bulunmak üzere temsil yetkisi verildiği hususunun beyan edildiği, davalı bankanın kendi çalışanlarının müşterilerinden aldığı “dilediği zaman dilediği kadar hesaplardan para çekebilir” şeklindeki sınırları belirsiz bir vekâletname/temsil yetkisi ile müşteri hesaplarında işlem yapılmasına böylece suistimale olanak sağlayarak güven kurumu olma niteliğine ve özel basiretli iş adamı gibi davranma yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği, davacının davalı banka kusurlu olsa da kendini temsil yetkisi verdiği dava dışı …’in temsilci olarak davalı banka ile yaptığı işlemlerden dolayı uğradığı zarara peşinen rıza göstermiş olduğunun kabul edilmesi gerektiği, bu halde davalı bankanın sorumluluktan kurtulmuş olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
3. ek bilirkişi raporu üzerine davacı vekili 11/11/2015 tarihinde 3. ek bilirkişi raporuna karşı da itiraz dilekçesi sunmuş ve itirazında sonuç olarak mahkememizden yeni bir heyetten bilirkişi raporu alınması talebinde bulunmuştur.
Mahkememizce; dosyada alınan kök ve ek bilirkişi raporları mevcut hali ile uyuşmazlığı çözmeye yeterli görülmediğinden, tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları ile dosyada alınan önceki raporlar ve tüm dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesi bakımından uyuşmazlığın çözümü için yeni bir bilirkişi kurulundan rapor alınmasına karar verilmiştir. Bunun üzerine dosya mahkememizce; bilirkişi olarak Emekli Bankalar Yeminli Başmurakıbı …, Emekli Banka Müfettişi-Banka Müdürü … ve finans konusunda uzman …’ten oluşan yeni bir bilirkişi heyetine rapor düzenlenmek üzere tevdi edilmiştir.
Mahkememizce oluşturulan yeni bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporların dosya arasında olduğu görülmüştür.
Yeni bilirkişi heyetinden Emekli Bankalar Yeminli Başmurakıbı … ile Emekli Banka Müfettişi-Banka Müdürü … tarafından düzenlenerek dosyaya sunulan 29/01/2019 tarihli raporda özetle; davacının mevduat hesaplarından Şube Müdürü … tarafından TL (Türk Lirası) mevduat hesaplarından toplam olarak 596.761,50-TL., döviz hesaplarından ise 93.310,00-USD tutarında nakit çekilişin yapıldığı, davacının döviz hesaplarından ayrıca 28/09/2009 tarihinde 20.204,05-USD tutarında para çekildiği ancak, paranın Şube Müdürü tarafından mı yoksa davacı tarafından mı çekildiğine dair herhangi bir bilgiye ulaşılamadığı, davacı tarafından çekildiğinin banka tarafından belgelendirilmesi durumunda 93.310,00-USD’lik tutarın … tarafından çekildiğinin ortaya çıkacağı, aksi takdirde söz konusu hesaptan çekilen nakit tutarın 93.310,00-USD’den 113.514,05-USD’ye baliğ olmasının söz konusu olduğu, dava konusu işlemler nedeniyle hem davacının hem de davalı bankanın müterafik kusurlarının bulunduğunu, davalı bankanın çalışanlarının kusurlu davranışlarından dolayı sorumluluğuna karar verilmesi ve bunun sonucunda zarar görenin zararını tazmin etmesi durumunda personeline rücu ettiği, İstanbul … Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmekte olan davada davacı …’ın dava dışı …’den 600.000,00-TL. tutarında tahsilat yaptığına yönelik ifadesinin bulunduğu hususu göz önüne alındığında, davacının zararlarına yönelik olarak bankanın sorumluluk tutarının üzerinde tahsilat yaptığının anlaşıldığı, davacının davalı bankanın Şube eski müdürü …’den sorumluluk tutarından fazlasıyla tahsilat yapması nedeniyle davalı bankanın sorumluluğunun da ortadan kalktığı yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Yeni bilirkişi heyetindeki diğer bilirkişi … ise dosyaya ayrık rapor sunmuştur. Finans uzmanı bilirkişi … tarafından tanzim edilen 28/01/2019 tarihli ayrık raporda ise özetle; davalı banka Şube Müdürü tarafından yapılan çekimlerin temel dayanağının davacı tarafından dava dışı …’e verilen ve tüm mevduat hesapları üzerinde para çekilişine yönelik geniş tasarrufta bulunma yetkisini içeren 20/09/2007 tarihli yetki – talimat yazısı olduğu, yetki – talimat yazısının içeriği incelendiğinde, davacı ile Şube Müdürü … arasındaki ilişkinin, olağan ve olması gereken müşteri – banka ilişkisinin dışına çıktığının görüldüğü, davacının Şube’ye teslim ettiği 20/09/2007 tarihli talebinde; “Şubeniz nezdinde bulunun tüm hesaplarımdan Şubeniz Müdürü …’in dilediği zaman, dilediği miktarda para çekebilmesini istiyorum. Gereğinin yapılmasını rica ederim.” şeklindeki ifadesiyle hesapları üzerinde Şube Müdürü …’i yetkili kıldığının davalı tarafın beyanları ve dosya sunduğu belgelerden tespit edildiği, 5549 sayılı kanun kapsamında yürürlüğe giren Suç Gelirlerinin Aklanmasının Ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik’in 14/2. maddesinde “işlemlerin gerçek kişi müşteri adına başka bir kişi tarafından yapılması durumunda müşteri adına hareket eden kişinin kimlik tespiti 6 ncı maddeye göre yapılır. Ayrıca müşteri adına hareket eden kimsenin yetki durumu noter onaylı vekâletname üzerinden teyit edilir. Adına hareket edilen müşterinin kimlik tespiti 6 ncı maddeye göre yapılamadığı durumda noter onaylı vekâletname üzerinden yapılır.” şeklinde hüküm yer aldığından bu yönetmelik hükmü dikkate alındığında, davacı tarafından verilen vekaletnamenin noter onaylı olmaması nedeniyle geçersiz olduğunun ileri sürülebileceği, anılan yönetmeliğin dayanağını oluşturan 5549 sayılı yasanın düzenlenme amacının, suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine ilişkin usûl ve esasları belirlemek, bu bağlamda işlem yapacak olanların sahte kimliklerle işlem yapmalarım önlemek olduğu, somut olayda ise yetkili kılınan kişinin banka müdürü olup sahte kimlikle bir işlemin yapılması söz konusu olmadığı, işlemi yapan kişi ile ilgili olarak noter onaylı vekaletname teyidi alınmasını gerektirir bir durumun da söz konusu olmadığı ve burada bankanın sorumluluğunun bulunduğundan söz edilemeyeceği, davacının vermek zorunda kaldığı “ibraname ile bağlı değildir (BK. md. 29/1)” denilerek ekonomik bunalım nedeniyle müzayaka durumundan yararlanılarak alınan ibranamenin geçersiz olduğu sonucuna varıldığı, somut olayda davacının ekonomik bunalım yaşayarak müzayaka halinde kaldığı, ibranamenin imzalanmaması halinde ekonomik mahvının oluşacağı yönünde herhangi bir somut delile rastlanmadığı, genel nitelik taşımayan, miktar belirtilmek suretiyle düzenlenen, bu bakımdan da bir örtülü ibra niteliğini taşımayan, bütün bu nedenlerle de geçerlilik koşulları taşıyan davacının imzaladığı ibraname nedeniyle de davalı bankanın sorumluluğuna gidilemeyeceği sonucuna varıldığı, davacının davalı bankanın müdiresine vermiş olduğu yetki belgesinin geçerli olduğu, davacının hesabından çekilen bedellerin bu yetki belgesine dayandığı dolayısıyla da davalı bankanın sorumluluğuna gidilemeyeceği, bir an için davacının vermiş olduğu vekaletnamenin geçersiz olduğu kabul edilse dahi davacının banka müdiresinin yapmış olduğu işlemleri benimsediği dolayısıyla da işlemlere onay verdiği, bu nedenle de davacının alacak talebinin yerinde olmadığı, davacının vermiş olduğu vekaletnamenin geçersiz olduğu, banka müdiresinin yapmış olduğu işlemlerden davacının haberinin olmadığı ve işlemleri benimsemediği, zımni olarak muvafakat vermediği kabul edilse dahi, davacının vermiş olduğu ibraname dikkate alındığında da davalının sorumluluğuna gidilmesinin mümkün olamayacağı yönünde görüş ve kanaat bildirmiştir.
Dosyada alınan en son 28/01/2019 tarihli bilirkişi kurulu raporu ve yine aynı tarihli ayrık rapor içeriği gerekçeli, denetlenebilir, dosya içeriğine uygun ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğünden, mahkememizce de benimsenmiş ve hükme esas alınmıştır.
Dosyaya celbedilen İstanbul … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında bulunan 06/10/2011 tarihli duruşma tutanağının tetkikinden anlaşıldığı üzere davacı … vekili Av…. duruşmadaki beyanında müvekkilinin (…’ın) bankaya ibraname verdiğini doğrulamış ancak ibranamenin serbest irade ile verilmediğini iddia etmiştir. Aynı duruşmada davacı … müşteki sıfatıyla verdiği ifadesinde özetle; ibranameyi hangi verdiğini dilekçesinde açıkladığını, kendisini yanılttıklarını, kendisine hesabıyla ilgili hiçbir açıklama yapılmadığını ve bu şekilde kendisinden ibranamenin alındığını, …’in kendisini ibraname verme konusunda ikna ettiğini, bu hadise ortaya çıktıktan sonra …’in kendisine zararına karşılık olarak 600.000,00-TL. tutarında ödeme yaptığını, bu ödemenin 300.000,00-TL.’sinn nakit olarak kalanının da 3 tane gayrimenkul olanak yapıldığını, gayrimenkullerin birisinin dükkan, diğer ikisinin ise bodrum kat mesken olduğunu, hepsinin tutarının aralarında 600.000,00-TL. olarak tespit edildiğini belirtmiştir.
Davacı … tarafından imzalanarak davalı bankaya teslim edilen 22/10/2010 tarihli “BEYANNAME – İBRANAME” başlıklı belgede; davacıya ait … Şubesi nezdinde bulunan tüm mevduat, kredi ve döviz hesaplarının 22/10/2010 tarihi itibariyle bakiyeleri çıkarılarak listelenmiş, davacı tarafından listelenen tutarlar dışında davalı bankadan başkaca herhangi bir hak ve alacağının bulunmadığı, ibraz edilen mevduat cüzdanları dışında adına düzenlenmiş başkaca bir mevduat cüzdanı bulunmadığı, ileride başkaca bir cüzdanın varlığını ileri sürerek bankadan ve banka şubelerinden herhangi bir hak talep edilmeyeceği, listelenen tutarlar dışında bankadan herhangi bir alacak ve borcun bulunmadığı hususları kesin olarak kabul edilmiş ve davalı banka her yönü ile ibra edilmiştir.
Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir. Buna göre ibra, nitelikçe olumsuz bir ikrar sözleşmesidir. Diğer bir anlatımla ibraname; alacaklının alacak hakkında vazgeçmesini ve bu sebeple borçlunun da borçtan kurtulmasını sağlayan bir sözleşmedir. İbra sözleşmesi, borcu sona erdiren hallerden biri olup, bir edimi yerine getirme yükümlülüğünü hukuken ortadan kaldırır. Bununla birlikte, borçlunun borcunu ortadan kaldırdığı gibi alacaklının alacak hakkını da sonra erdirir. İbra sözleşmesinin hukuksal olarak varlık kazanması, gerçekleşmesi; alacaklı ve borçlu durumundaki kişilerin ya da onların gerçek temsilcilerinin iradelerinin birbirine yönelmesini ve ibra konusunda bu iradelerin birleşmesini gerektirir.
Her ne kadar davacı … ceza dosyasındaki ifadesinde kendisine hesabıyla ilgili hiçbir açıklama yapılmadan elinden ibraname alındığını iddia etmiş ise de 22/06/2010 tarihli “BEYANNAME – İBRANAME” başlıklı belge içeriği incelendiğinde; davalı bankanın…Şubesi nezdinde bulunan davacıya ait tüm mevduat, kredi ve döviz hesaplarının 22/10/2010 tarihi itibariyle bakiyeleri çıkarılarak listelenmiş dolayısıyla davacıya ibra tarihi itibariyle hesapları ile ilgili olarak gerekli ve yeterli bilgi verilmiştir. Davacının aksine beyanlarını aynı kuvvette yazılı belge ile ispat etmesi gerektiğinden ve davacı somut dosyada bu yöndeki iddialarını ispat edemediğinden mahkememizce davacının ibranamenin davalı banka tarafından kendisine hesaplarıyla ilgili herhangi bir açıklama yapılmadan elinden alındığı yönündeki beyanlarına itibar edilmemiştir. Davacı taraf gerek ceza dosyasındaki gerekse mahkememizdeki beyan ve ifadelerinde 22/06/2010 tarihli ibranameyi imzaladığını kabul etmiş olduğundan, mahkememizce davalı bankanın sunmuş olduğu ibranamedeki imzanın davacı …’a ait olduğu kanaatine varılmıştır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dosyada alınan ve mahkememizce benimsenen bilirkişi kurulu rapor ve ek raporları, dosyaya getirtilip-sunulan belgeler ile toplanıp değerlendirilen tüm delillere göre; davacı tarafça huzurdaki davada davalı bankanın Kapalıçarşı/İstanbul nezdindeki hesaplarından Şube Müdürü dava dışı … tarafından çekilen paraların kendisine iadesi talep edilmiş ise de; mahkememizce benimsenen bilirkişi kurulu ve ayrık raporlarında dayanak ve gerekçeleriyle açıklandığı üzere, davacının verdiği yetki belgesi ile Şube nezdindeki tüm hesaplarından para çekme konusunda dava dışı Şube Müdürü …’i yetkili kıldığı, davacının verdiği yetki belgesinin geçerli olduğu ve davacının böylelikle … tarafından yapılacak tüm işlemlere peşinen icazet verdiği, dava dışı … tarafından davacının verdiği yetki üzerine hesabından para çekildiği, davacının 22/10/2010 tarihli ibraname ile davalı bankayı ibra ettiği, ibranamede davalı bankaya yönelik tüm taleplerinden feragat ettiği ve davalı bankadan herhangi bir talepte bulunmayacağını açıkça bildirdiği, her ne kadar davacı imzaladığı ibranameyi içeriğini bilmeyerek imzaladığını iddia etmiş ise de; davacının bizzat imzalayarak verdiği ibranamenin hataya ve hileye dayandığını inandırıcı bir delille ispat edemediği, dolayısıyla davacının bu yöndeki beyanlarına itibar edilemeyeceği, böylelikle geçerlilik koşullarını taşıyan ve davacı taraf imzasını taşıyan ibraname ile davalı bankanın ibra edildiği, dolayısıyla davacı hesabından çekilen bedellerin iadesi isteminde davalı bankanın sorumluluğuna gidilemeyeceği, ayrıca davacı …, müşteki-müdahil olarak katıldığı İstanbul … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında yapılan 06/10/2011 tarihli ifadelerinde; davalı bankanın Şube Müdürü …’den nakit ve taşınmaz almak suretiyle zararlarına karşılık 600.000,00-TL. tutarında tahsilat yaptığını açıkça beyan ettiğinden, davacının mevcut durumda zaten davalı bankanın sorumluluk tutarının üzerinde bir tahsilat yaptığı da dikkate alındığında davalı bankanın uğranılan zarardan herhangi bir sorumluluğunun da bulunmadığı, ayrıca dava dışı …’in usulsüz işlemlerinin ortaya çıkmasından ve davalı bankaya ibraname vermesinden sonra davacının ibra ettiği banka aleyhine huzurdaki davayı açmasının çelişkili davranış yasağına aykırılık teşkil ettiği ve TMK.’nun 2. maddesine aykırı olduğu anlaşılmakla davanın reddine ilişkin olarak aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.

KARAR : Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 54,40-TL karar ilam harcının 148.50-TL peşin harçtan mahsubu ile geriye kalan 94,10-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/1 maddesi uyarınca hesap ve taktir olunan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan gider avansından geriye kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dair; HMK’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar davacı asil ve vekilinin yüzüne karşı, karşı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.

Katip …
¸e-imzalı

Hakim …
¸e-imzalı