Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2011/491 E. 2019/909 K. 20.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2011/491 Esas
KARAR NO : 2019/909

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 26/09/2011

BİRLEŞEN İSTANBUL 38. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2012/121 KARAR NO: 2012/256

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 11/05/2012
KARAR TARİHİ : 20/11/2019

Yukarıda tarafları ve konusu yazılı asıl ve birleşen davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı banka tarafından davalı …’na kullandırılan 2 ayrı kredi sözleşmesine müvekkilinin 40.000-TL. limitle kefil olduğunu, ancak daha sonra öğrenildiği üzere kredinin önceki kredi hesaplarının kapatılması amacıyla kullanıldığının, ayrıca sözleşmelerde tahrifat yapılarak davalı …Şti.’ye kefil olunduğunun ve kefalet miktarının değiştirildiğinin anlaşıldığını, borcun asıl borçlular tarafından ödenmemesi nedeniyle davalı …Şti. için 61.790,97 TL., davalı … için 43.019,87 TL. kefalet ödemesi yapıldığını, davalı Mahmut için yapılan kefalet sözleşmesinde iradenin fesada uğratılması nedeniyle iptal edilmesi gerektiğini, diğer davalı …Şti. yönünden yapılan sözleşmenin tahrifat nedeniyle iptalinin gerektiğini, ilgililer hakkında açığa atılan imzanın kötüye kullanılması ve görevi kötüye kullanma suçlamasıyla kamu davası açıldığını ileri sürerek ve dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle kefalet sözleşmelerine istinaden davalı bankaya ödenen toplam 104.810,84-TL. alacağın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılardan … vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı bankanın …Şube Müdürü olduğunu, kredi ve kefalet sözleşmelerinin geçerli olduğunu, davacının kefalet aktinden kaynaklı bankaya ödemiş olduğu miktarı, kredi sözleşmesinin asıl borçlularına rücu etmesi gerektiğini, müvekkiline karşı dava açılamayacağını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
Davalılardan banka vekili cevap dilekçesinde bildirdiği nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile dava dışı … arasında akdedilen Genel Kredi Sözleşmesine istinaden krediler kullandırıldığını, davalının kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığını, kullandırılan kredilerin çekilen ihtara rağmen ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için İstanbul … icra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyasından başlatılan takibe davalı tarafça itiraz edildiğini ve takibin durduğunu ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle itirazın iptaline, davalının icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin iradesi dışında haksız yere kefil yapıldığını, davaya konu icra takibinin ve talep edilen alacağın usulsüz işlemler nedeniyle batıl olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuş; davacının kötüniyet tazminatına mahkumiyetini talep etmiştir.
Mahkememizce birleşen davada takibin başlatıldığı İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün… esas sayılı dosyası getirtilmiş ve dosya içerisine alınmıştır. İcra dosyası üzerinde yapılan incelemede, davacı tarafça davalı borçlu kefil ve diğer takip borçluları hakkında davaya dayanak yapılan Genel Kredi Sözleşmesine göre ödenmeyen kredi borcunun fer’ileri ile birlikte tahsili amacıyla ilamsız icra takibine girişildiği, ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 günlük yasal süre içerisinde davalı borçlunun vaki itirazı üzerine takibin durduğu ve yasal 1 yıllık süre içerisinde davacı tarafça, itirazın bertarafına yönelik dilekçede ileri sürülen nedenlerle eldeki davanın açıldığı görülmüştür.
Asıl dava; davalı banka tarafından kullandırılan kredi borcunun asıl borçlular tarafından ödenmemesi nedeniyle, kefil sıfatıyla davacı tarafça ödenen kredi borcunun davalılardan tahsili istemine; birleşen dava ise kullandırılan kredi borcunun geri ödenmemesi üzerine alacağın tahsili amacıyla davalı ve diğer kredi borçluları hakkında başlatılan icra takibine yapılan itirazın İİK’nın 67.maddesi gereği iptali istemine ilişkindir.
Birleşen davanın, başlatılan takibin ve vaki itirazın niteliği gereği, kullandırılan kredi nedeni ile takipte talep edilen alacağın varlığı ile miktarını kanıtlamak yükümlülüğü birleşen davacı tarafa aittir. Bu kapsamda, birleşen davacı tarafça bildirilen deliller toplanmış, genel kredi sözleşmeleri ile eklerinin ve kullandırılan krediye ilişkin kredi borçlularına tebliğ edilen hesap kat ihtarının dosya arasında olduğu görülmüştür.
Asıl ve birleşen davada taraflarca ileri sürülen iddia ve savunmalara göre uyuşmazlığın niteliği itibarı ile çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden; alanında uzman bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu raporundan alınmasına karar verilerek, dosya, dosya ekleri ve dosyaya getirtilen- sunulan belgeler üzerinde inceleme yapılmabı için dosya bankacı bilirkişi …, SMMM bilirkişi …, Borçlar Hukuku konusunda uzman Prof. Dr. … ve Prof. Dr….’dan oluşan bilirkişi kuruluna tevdi edilmiş, adı geçen bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 01/12/2013 tarihli raporunun dosya arasında olduğu görülmüştür.
Dosyada alınan 01/12/2013 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle; Asıl dava yönünden; davalı banka ile davalı kredi lehtarı … arasında 02/09/2007 tarihinde 67.301,97-TL. tutarlı Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığı, söz konusu genel kredi sözleşmesini davacı kefilin de 67.301,97-TL. kefalet limiti dahilinde müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış olduğu, taraflar arasında akdedilen Genel Kredi Sözleşmesinin 20. maddesi hükmü uyarınca, banka defter ve kayıtlarının delil vasfına haiz olduğunun kabul edilmiş olduğunu, bu nedenle değerlendirmenin banka kayıtları esas alınarak yapıldığı, taraflar arasındaki Genel Kredi Sözleşmesinde kefilin/lerin sorumlu olacakları kefalet limitinin açıkça 67.301,97 TL olarak gösterilmiş olduğu, sözleşmede kefalet limiti gösterilmemiş olsa bile sözleşmenin ilk kısımlarında 1. maddede kredi limitinin 40.000,00-TL olarak gösterilmiş olmasının bu kredi limitinin aynı zamanda kefalet limitini de içerdiğinin yerleşik Yargıtay kararlarıyla da sabit olduğu, bahse konu Genel Kredi Sözleşmesi (GKS) tetkik edildiğinde, davalı …’na kullandırılan kredi miktarının 40.000.00-TL olduğu, bu kredinin 48 ay vadeli işletme ihtiyaç kredisi olarak kullandırıldığı, bahse konu kredinin 48 aylık vadesi içinde işleyecek faizi ve ferileri ile birlikte toplam ödenecek borcun 67.301,97 TL olduğu, sözleşmenin 62, 63, ve 64. sayfalarının incelenmesinde rakam ve yazı ile kefalet limitinin 67.301,97 TL olarak gösterilmiş olduğu, kefalet akdi bölümünde kefalet limiti ile ilgili olarak herhangi bir oynama ve düzeltme işleminin yapılmamış olduğunun görüldüğü, davacının sözleşmedeki sıfatının “kefil” olması nedeniyle, sözleşmenin kefalet akdi bölümündeki şahsi imzasının ve bunun yanında gösterilen kefalet limitinin davacıyı bağlayıcı olduğu, kefalet limitinin açıkça 67.301,97-TL. olarak yazılmış olması nedeniyle ortada geçerli bir kefaletten söz edilebileceğinin aşikar olduğu, yine davalı banka ile davalılardan …Şti. arasında 17/04/2007 tarihinde 65.920,04 TL. tutarında Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığı, davacı kefilin söz konusu Genel Kredi Sözleşmesini 65.920,04 TL kefalet limiti dahilinde müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış olduğu, sözleşmede kefilin/lerin sorumlu olacakları kefalet limitinin 65.920,04 TL olarak açıkça gösterilmiş olduğu, davalı …Şti.’ne kullandırılan kredi miktarının 40.000.-TL olduğu, bu kredinin 48 ay vadeli ticari işletme kredisi olarak kullandırıldığı, bahse konu kredinin 48 aylık vadesi içinde işleyecek faizi ve fer’leri ile birlikte toplam ödenecek borcun 65.920,04 TL olduğunun görüldüğü, sözleşmenin 62., 63. ve 64. sayfaları incelendiğinde rakam ve yazı ile kefalet limitinin 65.920,04-TL. olarak gösterildiği, kefalet akdi bölümünde kefalet limiti ile ilgili olarak herhangi bir oynama/düzeltme işleminin yapılmamış olduğunun görüldüğü, davacının sözleşmedeki sıfatının kefil olması nedeniyle sözleşmenin kefalet akdi bölümündeki şahsi imzası ile gösterilen kefalet limitinin davacıyı bağlayacağı, kefalet limitinin açıkça 65.920,04-TL olarak yazılmış olması nedeniyle ortada geçerli bir kefaletin olduğu, sözleşme ve kefalet akdinde davalı bankanın verilen kredinin kredi lehtarınca nerede harcandığını denetleme ve/veya takip etme gibi bir yükümlülüğünün bulunmadığı, kredi lehtarının aldığı krediyi dilediği gibi ihtiyaç duyduğu alanlarda kullanabileceği ve bunun üzerinde serbestçe tasarruf hakkına sahip olduğu, bu nedenle kredinin geri ödenmesi sırasında bizzat davacının kefil sıfatıyla ödediği miktarı geri istemesinin yerinde olmadığı, Birleşen dava yönünden ise; taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 21. maddesinde; “Kredi, taşınır veya taşınmaz rehini ile teminata bağlanmış veya teminat olarak verilmiş olan senetlerin henüz vadeleri gelmemiş olsa bile, banka her zaman alacağının kısmen veya tamamen muacceliyet kazanması halinde, müşteriye karşı haciz yolu ile veya iflas yolu ile takibe geçebilir. Ayrıca banka her türlü alacağı için ihtiyati haciz veya ihtiyati tedbir karan alıp uygulayabilir. .. Müşteri, bu konudaki itirazlarından peşinen vazgeçer.” şeklinde, 19. maddesinde; “Müşteri temerrüt durumunda borcunu ve bu borcuna, bankaca kredilere uygulanan en yüksek faiz oranına % 50’sinin ilavesi suretiyle bulunacak oran üzerinden temerrüt faizi uygulanmasını ve bu şekilde hesaplanan faizi, bu faizin vergisini ve diğer eklentilerini ve bankanın her türtü masrafları ile birlikte ödemeyi kabul ve taahhüt eder” şeklinde hüküm bulunduğu, davacı bankanın 01.12.2009 tarih ve 2009/79 sayılı Faiz Genelgesine göre Ticari Kredi Genel Cari Faiz Oranının yıllık %26 olarak belirlenerek şube ve ilgili birimlerine deklare edildiği, yine 14.05.2012 tarih ve 2012/38 sayılı faiz oranları genelgesi ile de oranın %26 olduğunun görüldüğü, 01.12.2009 ile kat tarihi 13.01.2011 döneminde temerrüt faiz oranlarının değişmediği, bahsedilen faiz Genelgesi ile deklare edilen akdi faizin %26 olduğu, dolayısıyla bu akdi faiz oranının sözleşmenin 19. maddesi hükmüne göre %50’sinin ilavesi ile %39 (26 x 1,50 ) oranında temerrüt faizi hesaplandığı, tespit edilen temerrüt faizinin yıllık %39 oranında olduğu, ödeme Emrinde talep edilen temerrüt faizinin de %39 oranında olduğu, dolayısıyla talep edilen temerrüt faizi ile tespit edilen temerrüt faizinin aynı seviyede olduğu, bu nedenle talep edilen yıllık %39 oranındaki temerrüt faizinin banka mevzuatına göre uygun ve yerinde olduğu kanısına varıldığı, dolayısıyla talep edilen %39 oranındaki temerrüt faizinin diğer bankalara göre yüksek olmadığı ve makul seviyede olduğu, ayrıca hak ve nefaset bakımından hakkın suistimali ya da aşırı kazanç elde edilmesine yol açabilecek düzeyde olmadığı, temerrüt tarihi itibariyle 11.292,68-TL. Alacak hesaplandığı, ödeme emrinde ise 11.250,03-TL. talep edildiği, yapılan hesaplamaya göre takip tarihi itibariyle toplam 15.808,62-TL. alacak hesaplandığı, davacı bankanın ise 16.053,50-TL. alacak talebinde bulunduğu, bu durumda takdiri mahkemeye ait olmak üzere 244,88-TL. fazla talebin yerinde olmadığı, İstanbul Anadolu … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılıp yapılmayacağı hususunda takdirin mahkemede olduğu, özetle; asıl dava yönünden davacının müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla kefaletinin geçerli olduğu, davacı kefilin, kefil sıfatıyla yapmış olduğu ödemelerin kefalet hukukuna uygun olduğu, bu nedenle özellikle davalı bankadan geri istenilmesinin yerinde olmadığı, dosya içeriğinde bulunan sözleşmeye göre davacının müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla kefaletinin geçerli olduğu, davacı/kefilin, kefil sıfatıyla yapmış olduğu ödemelerin kefalet hukukuna uygun olduğu, bu nedenle özellikle davalı bankadan geri istenilmesinin yerinde olmadığı, birleşen dava yönünden ise; davacı banka ile dava dışı kredi borçlusu şirket (kredi lehtarı) arasında Genel Kredi Sözleşmesi akdedildiği, bu sözleşmeyi davalı kefilin de müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış oldukları, anılan sözleşme kapsamında kullandırılan kredinin öngörülen süre içinde ödenmemesi nedeniyle, davacı bankanın davalı/kefil hakkında takip ve dava hakkının bulunduğu, davalı kefilin, sözleşmede gösterilen kefalet limiti toplamının 67.301,97 TL olduğu, temerrüt tarihi itibariyle hesaplanan asıl alacak tutarının 11.250,03 TL. olduğu nazara alındığında hesaplanan asıl alacağın, kefalet limitinden daha düşük seviyede olması nedeniyle davalı kefilin borcun tamamından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, davacı bankanın takip talep tarihi olan 26.04.2011 itibariyle alacaklarının asıl alacak (talep gibi): 11.250,03 TL, işlemiş faiz: 4.059,78 TL, gider vergisi (BSMV) 202,98 TL ve ihtarname masrafı 295,83 TL olmak üzere, toplam 15.808.62 TL olduğu, takipte 244.88 TL fazla talepte bulurulduğu, asıl alacak tutarı tamamen tahsil edilinceye kadar yıllık %39 oranında temerrüt faizi ve bu faiz üzerinden %5 oranında gider vergisi (BSMV) ile birlikte istenilebileceği belirtilerek görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Mahkememizce yargılama sırasında İstanbul Anadolu … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında verilen 05/03/2013 tarihli 2010/891 E. ve 2013/34 K. sayılı mahkumiyet kararının kesinleşip kesinleşmediği ilgili mahkemeden sorulmuş, dosyanın Yargıtay’da olduğunun bildirilmesi üzerine ceza dosyasında verilen kararın akıbeti huzurdaki dava yönünden bekletici mesele kabul edilerek kesinleşmesi beklenmiştir. Daha sonra Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 21/06/2016 tarihli 2014/6841 E. ve 2016/6552 K. sayılı kararı ile İstanbul Anadolu 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 05/03/2013 tarihli 2010/891 E. ve 2013/34 K. sayılı mahkumiyet kararı, “… Bankası … Şubesi’nde görev yapan sanığın icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçunun faili olamayacağı, unsurları oluşmayan atılı suçtan sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği…”gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkememizce yargılama sırasında bekletici mesele yapılan İstanbul Anadolu … Asliye Ceza Mahkemesi dosyası sonucu beklenmiştir.
İstanbul Anadolu … Asliye Ceza Mahkemesi daha sonra Yargıtay bozma ilamına göre verdiği 27/09/2016 tarihli, 2016/337 E. ve 2016/494 K. sayılı kararı ile sanıklar … ile …’in ayrı ayrı beraatlerine karar vermiştir. Bu karar ise 26/02/2019 tarihinde kesinleşmiştir.
Kefalet sözleşmesi; kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir. kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir. Kefalet Sözleşmesi asıl borç akdinden ayrı ikinci derecede ve bağımsız bir sözleşmedir.
Bir Kefaletin Geçerli Olabilmesi İçin; 1-Yazılı şekilde yapılması, 2-Kefilin sorumlu olacağı belirli bir miktarın açıkça gösterilmesi, 3-Kefalet edilen borcun geçerli bir borç olması ve 4-Kefilin medeni hakları kullanma ehliyetinin bulunması gerekir. Kefalet sözleşmesi, kefil ile alacaklının karşılıklı ve birbirine uygun iradelerinin birleşmesi ile meydana gelir. Kefalet sözleşmesiyle kefil, asıl borçlunun borcunu alacaklıya karşı ifa edememesi tehlikesini kişisel olarak üstlenmektedir. Kefil, asıl borçlunun borcunu ödememesi durumda, söz konusu borçtan şahsen sorumlu olacağını taahhüt etmektedir. (Fahrettin ARAL – Borçlar Hukuku – Özel Borç İlişkileri – Ankara 2007, s. 437). Daha yalın bir anlatımla bu sözleşme ile kefil, borçlunun asıl borcu ifa edememesi riskini üzerine alır. (Özen, B.: Kefalet Sözleşmesi, İstanbul 2008, s. 6.)
Dosyada alınan bilirkişi kurulu raporu, gerekçeli, denetlenebilir, dosya içeriğine uygun ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğünden, mahkememizce de benimsenmiş ve hükme esas alınmıştır.
Somut olayda; yukarıdake açıklamalar ışığında taraflar arasında geçerli Genel Kredi Sözleşmeleri akdedildiği, akdedilen sözleşmeleri kefil sıfatıyla imzalayanların kefaletlerinin geçerli olduğu, kefillerin müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış oldukları, sözleşme kapsamında kullandırılan kredinin öngörülen süre içinde ödenmemesi nedeniyle kefiller asıl borçlunun riskini üzerine aldıklarından, kefalet limiti içerisinde olan borcun tamamından müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları kanaatine varılmış, asıl ve birleşen davada tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, incelenen birleşen davaya dayanak takip dosyası, alınan ve benimsenen bilirkişi raporu, toplanıp hep birlikte değerlendirilmiştir.
Buna göre; asıl davada davalı …Şti.’ye yönelik açılan dava davacı tarafça 15/12/2016 tarihli duruşmada, davalı …’na yönelik açılan dava ise davacı tarafça 19/12/2016 tarihli dilekçe ile takipsiz bırakılmış ve yasal 3 aylık süre içerisinde de taraflarca yenilenmediğinden, bu davalılara karşı açılan davanın HMK.’nın 150. vd maddeleri gereğince açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
Asıl davada; diğer davalılar yönünden yapılan yargılama sonrasında ise benimsenen bilirkişi kurulu raporunda dayanak ve gerekçeleriyle ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, davacının davalı banka ile davalı … arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesini 67.301,97-TL. kefalet limiti ile, davalı banka ile davalı …Şti. arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesini ise 65.920,04 TL kefalet limitiyle müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, imzalanan kefalet sözleşmelerinin yasada aranan şartları ihtiva ettiği ve geçerli olduğu, kefil sıfatıyla yapılan ödemelerin hukuka uygun olduğu, bu nedenle kullandırılan kredi borcunun asıl borçlular tarafından ödenmemesi nedeniyle davalı bankanın, davalı banka personeli olan diğer davalıların herhangi bir sorumluluklarının bulunmadığı, davalılardan … ile …’in mahkememizce yargılama sürecinde bekletici mesele yapılan İstanbul Anadolu 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin kesinleşen 27/09/2016 tarih, 2016/337 E. ve 2016/494 K. sayılı kararı ile beraat ettikleri dikkate alındığında davalılar …, … ve … Bankası T.A.O.’na yönelik olarak açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Birleşen dava yönünden yapılan yargılama sonrasında; davalı banka ile davalı … arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında, davacı banka tarafından dava dışı gerçek kişiye kullandırılan ve ödenmeyen kredinin fer’ileriyle birlikte tahsili için alacaklı davacı tarafça, kredi sözleşmesine müşterek ve müteselsil kefil olan davalı hakkında girişilen ilamsız icra takibinde, bilirkişi kurulu raporunda dayanak ve gerekçeleriyle açıklandığı üzere davacı bankanın, takip tarihi itibariyle 11.250,03 TL asıl alacak, 4.059,78 TL işlemiş faiz, 202,98 TL BSMV ve 295,83 TL masraf olmak üzere toplam 15.808,62 TL alacağının bulunduğu; kefalet sözleşmesinin yasal unsurları taşıması nedeniyle geçerli olduğu, kredi sözleşmesini 67.301,97 TL kefalet limitiyle müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzalayan davalı gerçek kişinin borcun tamamından kefalet limiti ile sorumlu tutulması gerektiği; benimsenen bilirkişi raporu ile tespit edilen 15.808,62 TL likit alacak miktarına yönelik davalı borçlunun vaki itirazının haksız olduğu ve İİK’nun 67.maddesi gereğince iptalinin gerektiği, bu miktarları aşan davacı isteminin açıklanan nedenlerle yerinde olmadığı anlaşılmış; alacak likit ve itiraz haksız olduğundan ve davacı tarafça başlatılan dava konusu icra takibi 6352 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği 05/07/2012 tarihinden önceki tarihli olduğundan, 6352 sayılı kanunun 38. maddesi ile İİK.’na eklenen geçici 10. madde uyarınca icra inkar tazminatı oranı %40 olması gerektiği gözetilerek davalı aleyhine kabul edilen 15.808,62-TL’nin %40’ı olan 6.323,44-TL. icra inkar tazminatına hükmedilmek, reddedilen miktar yönünden alacaklının kötü niyetinin kanıtlanamamış olması nedeniyle davalı-borçlu tarafın kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmek suretiyle yukarıda açıklanan nedenlerle aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.

KARAR : Gerekçede açıklandığı üzere;
1-) Asıl davada davanın;
A) Davalılar …Şti. ve … yönünden HMK 150/5 maddesi gereğince açılmamış sayılmasına,
b) Davalılar …, … ve … Bankası T.A.O. yönünden reddine,
2-) Birleşen İstanbul 38. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/121 E. sayılı dosyasında davanın kısmen kabulü ile;
a) İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasındaki 11.250,03-TL. asıl alacak, 4.059,78-TL. işlemiş faiz, 202,98-TL. BSMV, 295,83-TL. ihtarname masrafı olmak üzere toplam 15.808,62-TL’ye ilişkin itirazın iptaline, asıl alacak 11.250,03-TL.’ye takip tarihinden itibaren %39 oranında temerrüt faizi ve bu faiz üzerinden %5 gider vergisi uygulanmak suretiyle takibin diğer kayıt ve şartlarda aynen devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine,
b) Birleşen dava davalısının kabul edilen kısım üzerinden %40 üzerinden hesaplanan 6.323,44-TL. icra inkar tazminatından sorumlu tutulmasına,
ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
3-Alınması gerekli 44,40-TL karar ve ilam harcının 1.556,45-TL peşin harçtan mahsubu ile geriye kalan 1.512,05-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davalılar … ve …bank TAO vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 11.134,87-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine,
5-Davalı … Bankası tarafından yapılan 43,20-TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalı … Bankası T.A.O’ya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avanslarından geriye kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN;
1-Davalı taraf harçtan muaf olmakla harç alınmasına yer olmadığına,
2-Davacı tarafından yatırılan 238,40-TL peşin harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Alınması gerekli 1.079,88-TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 238,40-TL harcın mahsubu ile geriye kalan 841,48-TL harcın davalıdan alınıp maliyeye gelir kaydına,
3-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/1. Maddesi uyarınca hesap ve taktir olunan 2.725,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
4-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/2. Maddesi uyarınca hesap ve taktir olunan 244,88-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 45,45-TL’nin kabul ve red oranına göre 44,76-TL’sinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan 29,50-TL’nin kabul ve red oranına göre 0,45-TL’sinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
Mahkememizin bu kararına karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde (HMK 345/1) mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle bölge adliye mahkemesi ilgili hukuk dairesince incelenmek üzere tarafların istinaf yasa yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair davacı- karşı davalı/Vekili ile davalı-karşı davacılardan …bank vekilinin yüzüne karşı diğer tarafların yokluğunda verilen karar açıkça okunup anlatıldı.

Katip
¸e-imzalı

Hakim
¸e-imzalı