Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2011/445 E. 2021/227 K. 24.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2011/445 Esas
KARAR NO: 2021/227

DAVA:Alacak
DAVA TARİHİ:04/08/2011
KARAR TARİHİ:24/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 05/03/2010 tarihinde yemek ve kantin hizmetleri sağlanması konusunda 3 (üç) yıllık sözleşme imzalandığını, müvekkili şirketin sözleşmeden kaynaklanan edimlerini en iyi şekilde yerine getirme gayreti içerisinde olduğunu, ancak davalı tarafından 13/05/2011 tarihinde otomotiv sektörünü etkileyen olumsuz koşullar gerekçe gösterilerek sözleşmenin tek taraflı olarak feshedildiğini, sektörde oluşan krizin öngörülebilir nitelikte olduğunu, böyle bir krizin varlığı mevcut olsa dahi bunun sözleşmenin feshi için haklılık oluşturmayacağını, davalının yapmış olduğu fesih nedeniyle müvekkilinin kâr kaybına uğradığını, aniden ortaya çıkan iş kaybı nedeniyle bünyesinde çalıştırdığı bir kısım işçileri işten çıkarmak ve bunların kıdem tazminatlarını ödemek zorunda kaldığını, böylece müvekkilinin zarara uğradığını belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; sözleşmenin feshi sebebiyle fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak müvekkilinin yoksun kaldığı kâr kaybı için şimdilik 50.000,00-TL., fesih nedeniyle aniden işlerin küçülmesi sonucu bir kısım işçilerin işten çıkarılması nedeniyle bunlara ödenmek zorunda kalınan kıdem tazminatı bedeli 54.542,66-TL.’nin toplamı 104.542,66-TL.’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde özetle; müvekkili firmanın 2008 yılında başlayan ekonomik krizden en çok etkilenen sektörlerden biri olan otomotiv sektöründe faaliyet gösterdiğini, taraflar arasında akdedilen sözleşmede; sözleşmenin herhangi bir nedenle süresinden önce feshedilmesi halinde tarafların birbirlerinden karşılıklı olarak tazminat talep etmeyeceklerini kararlaştırmış olduklarını, davacının süresinden önce sözleşmenin feshi nedeniyle müvekkilinden tazminat talep etmesinin sözleşmeye aykırı olduğunu ve zarar adı altında ödediğini iddia ettiği kıdem tazminatları ile kâr mahrumiyetini müvekkili firmadan talep edemeyeceğini belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; davanın reddine, vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin ise davacı karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; taraflar arasında akdedilen sözleşmenin davalı tarafça haksız olarak feshedildiği iddiasıyla, davacı yanın uğradığını iddia ettiği zararların tazminine yönelik olarak açılmış alacak davasıdır.
Davacı taraf delil olarak; 05/03/2010 tarihli sözleşme, tarafların ticari defter ve kayıtları, faturalar, bilirkişi incelemesi, tanık beyanı, keşif ve sair delillere dayanmıştır. Davalı taraf ise; 05/03/2010 tarihinde taraflar arasında imzalanan sözleşme, davacı şirkete ait ana sözleşme, davacı şirketin kuruluş tarihi ve şubeleri ile ilgili bilgiler, son beş yıllık vergi beyannameleri, emsal Yargıtay kararları ve ikamesi mümkün diğer delillere dayanmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden, mahkememizce 29/06/2012 tarihli ara karar ile iddia, savunma ve toplanan deliller üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 30/05/2013 tarihli raporda özetle; taraflar arasında 05/03/2010 tarihinde imzalanan sözleşmenin 6.1.1 maddesinde sözleşme süresinin 3 (üç) yıl olarak belirlenmiş olduğu, davalı tarafından davacıya gönderilen 13/05/2011 tarihli yazı ile sözleşmenin 08/07/2011 tarihi itibariyle feshedileceğinin bildirildiği, sözleşmenin normal sona erme tarihinden yaklaşık 20 (yirmi) ay önce feshedildiğinin görüldüğü, davalı tarafın göndermiş olduğu fesih bildiriminde fesih gerekçesi olarak “otomotiv sektörünü etkileyen olumsuz koşullar ve başkasından daha düşük bir teklif alınması” hususlarının gösterildiği, bu tür sebeplerin sözleşmenin süresinden önce feshedilmesi için haklı ve hukuka uygun bir gerekçe teşkil edemeyeceğinin açık olduğu, bu nedenle davalı tarafından yapılan fesih bildiriminin haklı olmadığının kabulünün gerektiği, davacının uğradığı zararlar nedeniyle davalıdan genel hükümlere göre tazminat talep etme hakkının bulunduğu, her ne kadar sözleşmenin 6.2.1 maddesinde; “sözleşmenin süresinden önce feshedilmesi taraflara herhangi bir tazminat yetkisi vermez” hükmüne yer verilmiş ise de anılan hüküm doğmamış bir haktan feragat niteliğinde ve TMK.’nun 23. maddesine aykırı olduğundan geçersiz olduğu, davacı tarafın 818 sayılı BK.’nun 96. maddesi çerçevesinde sözleşmenin haksız bir şekilde feshedilmesi dolayısıyla uğramış olduğu her türlü zararın tazminini isteyebileceği, davacının müspet zararının tazmini talebinin yerinde olduğu ve davalının sözleşmeyi haksız bir şekilde feshetmesi dolayısıyla zararı tazmin etmesi gerektiği, bu çerçevede davacının, davalıdan 20 ayda elde etmesi muhtemel (mahrum kaldığı) kârın ödenmesini, sonuç olarak 102.833,20-TL. ile 2.127,15-TL. tutarındaki fesih tazminatını davalıdan talep edebileceği şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulu raporu taraf vekillerine usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davacı şirket vekili tarafından 13/06/2013 tarihli dilekçe ile, davalı vekili tarafından ise 04/07/2013 tarihli dilekçe ile bilirkişi kurulu raporuna ayrı ayrı itiraz edilerek yeniden rapor alınması talep edilmiştir.
Mahkememizce 24/09/2013 tarihli duruşmada; gerekirse yerinde inceleme de yetkisi verilerek, davacı ve davalı tarafın tüm itirazlarını karşılayacak nitelikte ek rapor düzenlemeleri için dosyanın kök raporu düzenleyen bilirkişi heyetine tevdi edilerek ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 13/01/2014 tarihli ek raporda özetle; taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2000 yılında başladığı, son yapılan sözleşmeden önceki dönemlerin de dikkate alınması halinde davacı tarafından talep edilebilecek kıdem tazminatı alacağının 54.542,66-TL. olacağı, taraflar arasında yapılan 05/03/2010 tarihli son sözleşmenin dikkate alınması halinde ise davacı tarafından talep edilebilecek kıdem tazminatı miktarının 12.534,18-TL. olacağı, taraflar arasında en son 05/03/2010 tarihli sözleşme yapıldığından, yapılan bu son sözleşmeyle diğer sözleşme ilişkilerinin ve bu sözleşmelere dayanan taleplerin sona ermiş olduğu, taraflar arasındaki ilişkinin yenilendiği, dolayısıyla yapılan son sözleşmeye istinaden alınan işçilerin ve bu işçilere ödenen kıdem tazminatlarının esas alınması gerektiği, sözleşmenin normal sona erme tarihine kadar olan 20 aydaki davacı net kâr kaybının (9.344,08 x 20 ay) 186.881,60-TL. olduğu, ancak somut olayda, sözleşmenin normal sona erme tarihine kadar olan 20 aydaki davacı net kâr kaybının tamamı değil de sözleşmenin süresinden önce bitmesi nedeni ile davacının aynı şartlarda başka bir iş bulması için geçmesi gereken makul süre dikkate alınarak ve bu sureyle sınırlı olarak kâr kaybı hesabının yapılması gerektiği, sözleşmenin süresinden önce bitmesi nedeni ile davacının başka bir iş bulma olasılığının ve süresinin ne kadar olduğu hususunun uzmanlık alanları dışında kaldığı ve davacıya kâr kaybı nedeniyle ödenmesi gereken tazminat miktarının hesaplanamadığı şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Ek bilirkişi kurulu raporu taraf vekillerine usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davacı şirket vekili tarafından 04/02/2014 tarihli dilekçe ile, davalı vekili tarafından ise 13/02/2014 tarihli dilekçe ile bilirkişi kurulu ek raporuna ayrı ayrı itiraz edilerek yeniden rapor alınması talep edilmiştir.
Mahkememizce 04/03/2014 tarihli duruşmada; bilirkişi heyetine sektör bilirkişisi … de dahil edilmek ve tarafların itirazları ayrı ayrı tartışılmak suretiyle davacının mahrum kalındığı kâr ile uğramış olduğunu iddia ettiği kıdem tazminatı zararının tespiti bakımından yargısal denetime elverişli ve hükme esas olacak şekilde ek rapor düzenlenmek üzere dosyanın bilirkişi kuruluna tevdi edilerek yeniden ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 04/09/2014 tarihli 2. ek raporda ise özetle; sözleşmenin süresinden önce sona ermesi nedeniyle davacının iş bulma olasılığı ve süresi düşünüldüğünde, işçilerin bir işten çıkartıldıktan sonra başka bir iş bulmaları için işe iade davalarında en az 4, en çok 8 aylık ücret tutarında tazminat belirlenmekte olduğu, pratikte ise bu sürenin 6 ay olarak ele alınabileceği, bir işçinin iş bulduktan sonra çalışmaya başlamasının pratikte en fazla 1 hafta süreceği, bir şirketin başka bir şirket ile çalışmaya başlamasının ise şirket bulunduktan ve anlaşmaya varıldıktan sonra gerekli hazırlıklar için bile birkaç ay süreceği, uzun süreli sözleşmelerin yapıldığı dava konusu gibi olaylarda davacı şirketin çalışabileceği başka bir şirket bulabilmesi, sözleşme yapması, bu iki şirketin hazırlıklarını yapması, eğer varsa çalıştıkları diğer şirketler ile sözleşmelerinin sona ermesini beklemeleri, çalışabilmek için eleman istihdam etmeleri vs. sebepler göz önünde bulundurulduğunda dava konusu sektör de göz önünde bulundurularak mahrum kalınan kâr hesaplamasında 12 ay süreyi ele almanın uygun olacağı, taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2000 yılında başladığının dikkate alınması halinde davacı tarafından talep edilebilecek kıdem tazminatı alacağının 54.542,66-TL. olacağı, taraflar arasında yapılan 05/03/2010 tarihli son sözleşmenin dikkate alınması halinde ise davacı tarafından talep edilebilecek kıdem tazminatı alacağının 12.534,18-TL, olacağı, davacının mahrum kalınan kârı, davacı şirketin başka iş bulma süresi olan 12 ay ve net satış kârının son dönemlerin ortalaması (%6,36) üzerinden yapılan hesaplama ile (9.344,08 x 12 ay) 112.128,96-TL. olarak hesaplandığı şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
04/09/2014 tarihli 2. ek bilirkişi kurulu raporu da taraf vekillerine usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davacı şirket vekili tarafından 09/10/2014 tarihli dilekçe ile, davalı vekili tarafından ise 22/10/2014 tarihli dilekçe ile 04/09/2014 tarihli bilirkişi kurulu 2. ek raporuna ayrı ayrı itiraz edilerek yeniden rapor alınması talep edilmiştir.
Mahkememizce 11/12/2014 tarihli duruşmada; dosyada aldırılan kök rapor ve ek raporların karar vermeye elverişli olmadığı kanaatine varılarak dava konusu olayda hem davacı hem de davalı tarafın ticari defterlerinin incelenmesi suretiyle ve taraflar arasındaki ilişkinin defterlere yansıyış şekli başlangıçtan itibaren değerlendirilmek suretiyle mali işlerden anlayan YMM bilirkişisi, dava konusundan anlayan gıda sektörü bilirkişisi ve sözleşme bilirkişisi marifetiyle tarafların defterleri üzerinde yerinde inceleme yetkisi de verilmek sureti ile iddia, savunma, toplanan deliller değerlendirilerek davacının talep edebileceği kazanç kaybı ile kıdem tazminatları yönünden karar vermeye ve denetime elverişli bilirkişi raporu aldırılmasına karar verilmiştir.
Yeni oluşturulan bilirkişi kurulu tarafından dosyaya sunulan 02/04/2015 tarihli raporda özetle; davalı tarafın sözleşmeyi 3. maddede belirtilen fesih sebebinin gerçekleştiğini ispat etmesi halinde haklı nedenle ve tazminatsız olarak feshedebileceği, sözleşmede fesih halinde tazminat ödenmemesinin ancak haklı fesih halleri için hüküm ifade ettiği, fesih halinde ifa menfaati olan tarafın diğerinden kâr kaybı talep edileceği, ancak bu kârı elde etmek için yapılan masrafın ayrıca istenemeyeceği, bu nedenle kıdem tazminatlarına ait talebin yerinde olmadığı, davacının sözleşme feshedildiği için başka bir sözleşme yapma imkanı bulup bulmadığının ise ispata muhtaç olduğu, davacının başka sözleşme akdetme kapasitesi var ise sonraki sözleşmenin bu sözleşmenin feshinin sonucu olduğunun kabul edilemeyeceği, ancak bu sözleşmenin yerine başka bir sözleşmenin kusurlu olarak yapılmadığı söylenebiliyorsa makul bir süre içinde böyle bir sözleşme yapmamakla kusurlu olarak addedilecek davacının ancak makul süre için kâr kaybı talebinde bulunacağının kabul edilebileceği, sözleşme süresi boyunca davacı şirketin 2010 (% 6,07) ve 2011 (% 3,50) yılı için faaliyet kârlılığı esas alındığında 16 aylık süre zarfında toplam 114.181,98-TL. faaliyet kârı elde etmesi gerektiği, taraflar arasındaki sözleşme fesih edilmemiş olsaydı davacı şirket sözleşmenin devamı halinde kalan 20 aylık süre zarfında mahrum kalınan kâr kaybının ise 16 ay boyunca toplam 114.181,95-TL. faaliyet kârı olmak üzere aylık 114.181,98-TL. / 16 ay = 7.136,37-TL. ortalama faaliyet kârı, 20 ay için 7.136,37-TL. x 20 ay = 142.727,48-TL. ortalama faaliyet kârından yoksun kaldığı ve bu tutarı davalı taraftan talep edebileceği, hesaplamada fesih nedeniyle yapılmayan masrafların bu bedelden indirildiği şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
02/04/2015 tarihli bilirkişi kurulu raporu taraf vekillerine usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davacı şirket vekili tarafından 27/04/2015 tarihli dilekçe ile, davalı vekili tarafından ise 21/04/2015 havale tarihli dilekçe ile rapora ayrı ayrı itiraz edilerek yeniden rapor alınması talep edilmiştir.
Mahkememizce 25/06/2015 tarihli duruşmada; taraflar arasındaki sözleşmenin başlangıç ve bitiş tarihleri de değerlendirilerek, davacı tarafın aynı koşullarda ne kadar süre içerisinde iş bulabileceği ile bulabileceği işten elde edilecek gelir miktarı ve süresi göz önüne alınarak ve de kıdem tazminatı ile ilgili tarafların itirazlarını da değerlendirilmek suretiyle dosyanın aynı bilirkişi heyetine tevdi edilerek ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından düzenlenerek dosyaya sunulan 02/11/2015 tarihli ek raporda ise özetle; davacı şirketin aynı nitelikte bir işin ne kadar süre içerisinde bulunabileceğine ilişkin olarak hesaplama yapılması yönündeki itirazında haklı olmadığı, BK.’nun 98/2. maddesi nedeniyle borca aykırılıklarda da uygulanan BK.’nun 44. maddesinin zarar görene zararı büyütmeme yükümlülüğü yüklediği, eğer bu yükümlülük yerine gelmez ise zararın azaltılabileceği andan itibaren zararın ileri sürülmesinin mümkün olmayacağı, davacının dosyaya sunduğu Yargıtay kararlarının bireysel olarak kaydedilmiş hizmet sözleşmelerine ilişkin olduğu, huzurdaki davaya konu sözleşmenin ise edim yükü doğuracak bir sözleşme olduğu ve ticari hayatın içinde birden fazla kişi ile sözleşme akdetmenin mümkün olduğu, sektörün buna elverişli olmadığının ispatlanmadığı sürece BK.’nun 44. maddesinin uygulanması gerektiği, kâr yoksunluğu yanında kıdem tazminatı taleplerinin ileri sürülemeyeceği, işçilerin fesih nedeniyle işten çıkarılmasının sözleşmenin feshi nedeniyle bile olsa birden çok kişiye hizmet veren bir ticari kuruluşta sözleşme feshinin böyle bir zarar doğuracağının karşı taraf için öngörülebilir bir zarar olmadığı, sonuç olarak; taraflar arasındaki sözleşme feshedilmemiş olsaydı davacı şirketin sözleşmenin devamı halinde kalan 20 aylık süre zarfında mahrum kaldığı kâr kaybının 16 ay boyunca toplam 114.917,46-TL. faaliyet kârı olmak üzere aylık 114.917,46-TL. / 16 ay = 7.182,34-TL. olduğu, ortalama faaliyet kârının 20 ay için 7.182,34-TL. x 20 ay =143.646,82-TL. olduğu ve davacının bu tutarı davalı taraftan talep edebileceği, davacının fesih sonrası yeni iş bulması için makul olarak nitelenebilecek sürenin ise 12 ay olarak kabul edilmesi halinde 1 aylık hesaplanan faaliyet kârı olarak 7.182,34-TL. esas alındığında 12 aylık süre için 86.188,09-TL. kâr kaybının hesaplandığı, tüm sözleşme süresi boyunca kâr yoksunluğu talebinin BK.’nun 44. maddesi çerçevesinde mümkün olup olmadığının ise mahkemenin takdirlerinde olduğu şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Davacı vekili 09/03/2016 tarihinde dosyaya sunduğu ıslah dilekçesi ile; dava dilekçesinde toplam 50.000,00-TL. olarak talep ettikleri kâr kaybı taleplerini 136.881,60-TL. daha artırarak toplamda 186.881,60-TL.’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili 27/11/2017 tarihli duruşmada konuya ilişkin olarak …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında verilen ve emsal nitelikteki kararın bir örneğini dosyaya sunduklarını, anılan kararın halen Yargıtay’da temyiz incelemesinde olduğunu beyan etmiştir.
Bunun üzerine mahkememizce 12/04/2018 tarihli duruşmada verilen 1 nolu ara karar ile …. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne yazı yazılarak … E. sayılı dosyanın Yargıtay’dan dönüp dönmediğinin bildirilmesi istenmiştir. Bunun sonrasındaki birkaç celsede ise mahkememizce …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyanın Yargıtay’dan dönüşü beklenmiştir.
Mahkememizce 11/03/2020 tarihli duruşmada; …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında verdiği ve Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleşen karar dikkate alınarak; gerek davacının ödediği kıdem tazminatlarından dolayı davalıdan talep ettiği alacakları, gerekse mahrum kaldığını iddia ettiği kâr kaybının tespiti bakımından dosyanın 23/10/2015 tarihli ek raporu düzenleyen bilirkişi heyetine tevdi edilerek ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından düzenlenerek dosyaya sunulan 30/10/2020 tarihli 2. ek raporda ise özetle kesinleşen …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında verilen karar da dikkate alınarak yapılan incelenme neticesinde; sözleşmenin devam ettiği 16 aylık süre boyunca taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı olarak davacının toplam 187.224,93-TL. faaliyet kârı elde ettiği, bu durumda söz konusu ticari ilişkiden elde edilen aylık ortalama faaliyet kârının (187.224,93 / 16) = 11.701,55-TL. olarak hesaplandığı, kâr kaybı hesabında davacının sözleşmenin erken feshi ile aynı şartlarda başka bir iş bulması için geçmesi gereken makul sürenin ise 7 (yedi) ay olarak dikkate alınması gerektiği, buna göre toplam kâr kaybının (11.701,55 x 7) = 81.910,85-TL. olarak hesaplandığı ve davacının bu tutarı davalı taraftan kar kaybı olarak talep edebileceği, öte yandan sözleşmenin erken feshedilmesinden kaynaklı olarak davacı tarafından işten çıkarılan işçilere ödenen kıdem tazminatı miktarının 54.926,76-TL. olarak hesaplandığı ve bu tutarın da davacı şirket tarafından davalı taraftan talep edebileceği şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
30/10/2020 tarihli bilirkişi kurulu raporu taraf vekillerine usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı vekili tarafından 13/11/2020 tarihli dilekçe ile, davalı vekili tarafından ise 17/11/2020 havale tarihli dilekçe ile rapora karşı ayrı ayrı itiraz edilmiştir.
Mahkememizce 27/01/2021 tarihli duruşmada; dosyada alınan bilirkişi kurulu kök ve ek raporları ile dosyada toplanan delillerin, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarının uyuşmazlığı çözmeye yeterli olduğu anlaşılmakla tahkikatın mevcut hali ile tamamlanmasına karar verilmiştir.
İddia, savunma, dosyada alınan bilirkişi kök ve ek raporları, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri ile tüm dosya kapsamı birlikte diğerlendirildiğinde; taraflar arasında akdedilen 05/03/2010 tarihli sözleşmenin 3 (üç) yıl süreli olduğu, sözleşmenin davalı şirket tarafından süresi henüz dolmadan 20 ay önce tek taraflı olarak feshedildiği, belirli süreli sözleşmelerin özellikleri gereği ancak sürenin sonunda ya da tarafların birbirlerine sözleşmeyi yenilemeyeceklerini beyan etmeleri halinde fesholunacağı, bu nedenle yasada veya sözleşmede bir sebep öngörülmedikçe sözleşmenin tek taraflı olarak sona erdirilmesinin mümkün olmadığı, davalı tarafın sözleşmeyi süresinden önce sona erdirmesi için mutlaka haklı bir nedene dayanmasının ve bunun ispat etmesinin gerekli olduğu, oysa somut olayda davalının sözleşmeyi fesih gerekçesi olarak “otomotiv sektöründeki mali zorlukları” göstermiş olmasının sözleşmenin süresinden önce feshedilmesi için haklı ve hukuka uygun bir gerekçe oluşturmayacağı, bu nedenle davalı tarafça sözleşmenin haksız şekilde feshedildiği, öte yandan taraflar arasındaki sözleşmede, sözleşmenin süresinden önce feshedilmesi halinde tarafların birbirinden herhangi bir tazminat talep etmeyeceklerine dair hüküm mevcut ise de; henüz doğmamış bir haktan önceden feragat edilemeyeceğinden ve tasarruf ehliyetinin sınırlanması anlamına gelen bu yöndeki bir sözleşme hükmü açıkça Türk Medeni Kanunu’nun 23. maddesine aykırı olduğundan bu yöndeki sözleşme hükmünün geçersiz olduğu, buna göre davacı şirketin 818 sayılı BK.’nun 96. maddesi çerçevesinde sözleşmenin haksız olarak feshinden kaynaklanan zararlarının davalıdan tazminini talep edebileceği, davacı şirket tarafından kıdem tazminatı ödemelerine ilişkin olarak fiş dökümleri ile kıdem tazminatı dökümlerinin dosyaya sunulduğu, buna göre davacı tarafça sözleşmenin erken feshi nedeniyle işten çıkarmak zorunda kaldığı işçilerine ödenen toplam kıdem tazminatı miktarının 54.542,66-TL. olduğu ve bu miktarın davacı şirket tarafından davalıdan talep edilebileceği, konusunda uzman bilirkişi heyetince tespit edildiği üzere davacı şirketin sözleşmenin davalı tarafça erken feshi sonucunda iş kaybına uğradığı, aynı şartlarda başka bir iş bulması için geçmesi gereken makul sürenin ise 7 (yedi) ay olduğu, davacı şirketin bilirkişi heyetince incelenen ticari defter, kayıt ve gelir tablolarına göre taraflar arasındaki sözleşmenin devam ettiği 16 aylık süre boyunca taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı olarak davacı yanın elde ettiği faaliyet kârının 187.224,93-TL. olduğu, bunun 1 (bir) aylık karşılığının ise (187.224,93 / 16) = 11.701,55-TL. olduğu, kâr kaybı hesabında davacı şirketin sözleşmenin erken feshi sonucu aynı şartlarda başka bir iş bulması için geçmesi gereken makul sürenin ise 7 (yedi) ay olduğu dikkate alındığında; davacının davalıdan talep edebileceği toplam kâr kaybı miktarının (11.701,55-TL. x 7) = 81.910,85-TL. olduğu, davacının bunun dışında kalan taleplerinin ise haklı ve yerinde olmadığı kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
KARAR: Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen kabulü ile; 81.910,85-TL. kâr kaybından kaynaklanan alacak, 54.542,66-TL. kıdem tazminatlarından kaynaklanan alacak olmak üzere toplam 136.453,51-TL. alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacı tarafın fazlaya ilişkin isteminin ise reddine,
2-Alınması gerekli 9.321,14-TL. karar ve ilam harcından 3.890,09-TL. peşin harç ve ıslah harcı toplamının mahsubu ile kalan 5.431,05-TL. harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 3.890,09-TL. peşin harç ve ıslah harcı toplamının davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan 18,40-TL. başvuru harcı, 2,90-TL. vekalet harcı, 4.950,00-TL. bilirkişi ücreti, 401,25-TL. posta gideri olmak üzere toplam 5.372,55-TL. yargılama giderinden, davanın kabul ve red oranı dikkate alınarak hesaplanan 3.036,58-TL.’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, geriye kalan kısmının ise davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 16.913,08-TL. vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
6-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 13.922,22-TL. vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
7-Davalı tarafça yapılan 17,00-TL. yargılama giderinden davanın kabul ve red oranı dikkate alınarak hesap olunan 7,39-TL.’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, geriye kalan kısmının ise davalı üzerinde bırakılmasına,
8-Taraflarca yatırılan gider avansının harcanmayan kısmının karar kesinleştikten sonra ilgilisine iadesine,
Dair; HMK.’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere bir başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda açıkça okunup, usulen anlatıldı. 24/03/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır