Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2011/174 E. 2020/142 K. 12.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2011/174 Esas
KARAR NO : 2020/142

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 23/03/2011
KARAR TARİHİ : 12/02/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile dava dışı üçüncü kişiler arasında yapılmış finansal kiralama sözleşmelerine istinaden, alacağın temini amacıyla borçluların taşınmazları üzerinde tesis edilecek ipoteklere ilişkin gayrimenkul değer tespitinin, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında yapılmış 17/02/2005 tarihli Ekspertiz ve İpotek Alımı Hizmet Protokolü gereği davalı şirkete yaptırıldığını, kredi borçlarının ipotek veren dava dışı borçlularca ödenmemesi üzerine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan takiplerde, üzerine ipotek tesis edilmiş gayrimenkullerin satış değerlerinin, davalı şirket tarafından belirlenen değerlerin çok altında olduğunu, davalının oluşan zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle uğranılan zarara ilişkin şimdilik 250.000 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça icra müdürlüğü aracılığı ile yaptırılan kıymet takdirinin küresel kriz döneminde hazırlandığını, müvekkili şirket tarafından yapılan değerleme raporları ile icra müdürlüğü aracılığıyla alınan kıymet takdir raporları arasında fark olmasının doğal olduğunu ancak, bu hususun değerlemenin gerçeğe aykırı olduğunu göstermeyeceğini, diğer yandan gayrimenkullerin kriz ortamlarında ve cebri satış koşullarında fiyatlarının çok daha fazla düşeceğini, değerlemenin hazırlandığı dönemde piyasa rayiçleri ile uyumlu olduğunu, davacının icra müdürlüğünce yaptırılan kıymet takdirlerine de itiraz etmediğini, müvekkilinin dava konusu olayda yükümlülüklerini yerine getirdiğini ve kusuru bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Dava; dava dışı üçüncü kişilere kullandırılacak kredilere teminat (ipotek) olarak gösterilecek taşınmazların değer tespitinin (kıymet takdiri) davalı tarafça değerinden fazla belirlendiği ve icrai satışta daha düşük bedelle satılmaları nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davacı taraf, dava konusu olayda kredilerin temini için üzerine ipotek tesis edilecek taşınmazların değerlerinin davalı tarafça fazla belirlenmesi ve icra müdürlüğünce yapılan kıymet takdirlerinde daha düşük bedelden satılmaları nedeniyle zarara uğradıklarını ileri sürmüş; davalı taraf ise, değerlemenin hazırlandığı dönem rayiç değerlere göre yapıldığını ve kusurlarının bulunmadığını savunmuştur.
Sözleşmenin yapıldığı tarih itibariyle olaya uygulanması gereken 818 sayılı BK’nın 96.md (6098 sayılı TBK’nın 112.md) gereğince; borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini kanıtlamadıkça alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.
Anılan düzenlemeye göre, borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesinden dolayı alacaklının doğmuş bir zararının bulunması zorunlu olup; doğmuş zarardan borçlu, kusursuzluğunu kanıtlayamadığı sürece sorumludur.
Somut olayda davacının dilekçesinde belirttiği takip dosyaları getirtilmiş; yapılan incelemede, taraflar arasındaki sözleşme kapsamında davalı tarafından değerleme raporlarını hazırladığı taşınmazlar üzerinde 3.kişilere davacı tarafça kullandırılan kredilerin teminatı olarak ipotekler tesis edildiği, borcun ödenmemesi üzerine ipotek veren kredi borçluları hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takiplerine girişildiği ve icra dairelerince yaptırılan kıymet takdirlerine herhangi bir itiraz yapılmaksızın kesinleşen kıymet takdirleri üzerinden ipotekli taşınmazlar paraya çevrildiği görülmüştür.
Davacı tarafça dava dışı 3.kişilere kullandırılan kredilerden dolayı ödenmeyen borçtan, birinci derecede krediyi kullanan 3.kişiler sorumludur. Davacı tarafça 3.kişiler hakkında doğrudan icra takibine girişildiğine göre; öncelikle kredi borcunun 3.kişilerden tahsili yoluna gidilmeli, bu konuda tüm yasal yollar tüketilmeli, buna rağmen zarar tazmin edilememiş ve davalı borçlu da kusursuzluğunu kanıtlayamamış ise bu durumda borçlunun sorumluluğuna gidilmelidir.
Bunun yanında rehinle temin edilmiş bir alacağın, rehnin paraya çevrilmesi sonucu elde edilecek bedelden tamanen karşılanamaması durumunda, alacaklı İİK’nın 150/f ve 152.maddeleri gereğince alacağı bir rehin açığı belgesi ile alacağın karşılanamayan kısmı için borçlunun diğer mallarının haczini isteyebilir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları ile dosya kapsamından davacı tarafın; kredi borçluları hakkında başlattığı icra takiplerinde, icra müdürlüğünce yaptırılan kıymet takdirlerine İİK’nın 128/a md gereğince şikayet/itiraz hakkını kullanmadığı gibi, rehinle temin edilip tamamı tahsil edilmediği ileri sürülen alacağın kalan kısmı için rehin açığı belgesi alınarak kredi borçlularının diğer malları hakkında haciz istenildiği iddia ve ispat edilmemiştir. Bu durumda zararın henüz doğduğundan bahsedilemeyeceği gibi, zararın doğduğu kabul edilse bile zararın doğmasına, davacı tarafın kıymet takdirlerine itiraz etmemesinin ve bu nedenle taşınmazların düşük bedellerle satılmalarının neden olduğunun kabulü gerekir. Dolayısı ile davalının, henüz doğmamış veya doğmuş olsa bile yukarıda değinilen nedenle (zararın doğmasına davacının ihmalinin sebebiyet vermiş olması nedeniyle) sorumluluğundan bahsedilemez.
Yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde görülmeyen davanın reddine ilişkin aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gerekli olan 54,40 TL maktu karar ve ilam harcının, başlangıçta yatırılan 29.298,51 TL peşin harçdan mahsubu ile bakiye 29.244,11 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 93.989,66 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
4-Davalı tarafından yapılan 4,57 TL vekalet pulu, 1.700 TL bilirkişi ücreti, 206.30 TL keşif harcı, 100 TL vasıta gideri, 55,70 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 2.066,57 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 12/02/2020

Başkan …
¸e-imzalı
Üye …
¸e-imzalı
Üye …
¸e-imzalı
Katip …
¸e-imzalı

Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.