Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/263 E. 2023/609 K. 27.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2023/263 Esas
KARAR NO:2023/609

DAVA:Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Menfi Tespit)
DAVA TARİHİ:25/02/2014
KARAR TARİHİ:27/09/2023

Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Menfi Tespit) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı banka tarafından … San. ve Tic.I.td.Şti ve … adına kullandırılacak kredilerin teminatı olarak tarih ve tutarı boş olan senet düzenlendiğini ve bu senetin müvekkili tarafından da imzalandığını, tarih ve tutarı sonradan doldurulan bu senede dayanılarak davalı tarafından müvekkili adına ….İcra Müdürlüğünün …-Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, müvekkilinin … San ve Tic.Lld.Şti.’nde bulunan toplam 700,000.00-TL hissesinin 600.000,00-TL sini …’e 100.000,00- TL hissesini ise …’a hisse devir ve temlik sözleşmesi ile devrettiğini, müvekkilinin … … ortağı olduğu şirketin diğer hissedarları ile anlaşamadığı için 21/07/2011 tarihinde hisselerini devrederek şirketten ayrıldığını ve davalı bankaya da buna ilişkin bildirimde bulunulduğunu, müvekkilinin kefaletten vazgeçtiğini bildirdiği tarihe kadar davalı bankadan kredi kullanılmadığını, davalı tarafından müvekkiline 11/03/2013 (tarihinde … .Noterliği … yevmiye numaralı ihtarname gönderilerek müşterek borçlu/ müteselsil kefil sıfatıyla toplam 349,352.00-TL borcu olduğu bildirildiğini, kambiyo takibine konu olan senet incelendiğinde sonradan doldurulduğu ve geçerli olmadığının anlaşıldığını, takip konusu senedin keşide tarihinin 18/03/2011 vade tarihinin 23/0l/2013 olduğunu, yani bu senedin gerçek bir senet olabilmesi için keşide tarihinde borç doğurucu bir işlemin veya kredinin bulunması gerektiğini, davalı kayıtları incelendiğinde de görüleceği üzere senedin keşide edildiği tarihte herhangi bir borç doğurucu işlemin söz konusu olmadığını, davacının kefaletinin geçerli olabilmesi için kredinin geri ödeme planında ve çekilen tutarları gösterir belgelerde kefilin imzasının olması gerektiğini, bu senedin alınmak istenen kredinin teminatı olarak verildiğini, ancak davalıdan kaynaklanan sebeplerle kredi alınamadığını, davalı bankaya ihtarnameyle bildirimde bulunmalarına rağmen müvekkilinin ortak olduğu dönemde kullandırmadığı krediyi sonradan kullandırarak kötü niyetli işlem yaptığını, davalı bankanın icra takibine konu ettiği gibi bir alacağının ve müvekkilinin davalıya herhangi bir borcu olmadığını belirterek, davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, takip konusu senedin geçerli bir senet olmadığından iptaline, davalının yapmış olduğu takipte haksız ve kötü niyetli olması sebebiyle İİK gereğince takip tutarının % 20’sinden az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesine ve yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kefaletin, borçlu şirketin ortağı olup olmamakla da ilgili bir husus olmayıp şirket hissesinin devredilmiş olmasının da kefaleti sonlandıran bir sebep olarak kabul edilmeyeceğini, davacı tarafın da müvekkil Banka ile akdettiği sözleşme ile bu haklarından peşinen feragat etmiş olduğundan davacı tarafın kefaletten tek taraflı bir irade beyanıyla vazgeçmesinin mümkün olmadığını, Yargıtayın konuya ilişkin içtihatlarının da aynı yönde olduğunu, keşide edilen ihtara rağmen borcun ödenmediğini, davacı tarafın iddialarının aksine icra takibine konu bononun tüm unsurları havi bir kambiyo senedi olup takibinde de itirazsız olarak kesinleştiğini belirterek, öncelikle yasal unsurları taşımayan dava dilekçesinin iptaline, esasa girilmesi halinde haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, kambiyo senedine bağlı icra takibinden dolayı İİK 72. maddesine göre menfi tespit davasıdır.
Talep hakkında yapılan yargılamada ilk olarak mahkememizce verilen 2014/… esas, 2017/… karar sayılı 08/03/2017 tarihli kararda davanın kabulü ile davacının ….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında ve bu dosyada takibe konu edilen senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, takip konusu senedin davacı yönünden iptaline, kötü niyet tazminatı isteminin şartları oluşmadığından reddine karar verilmiş, kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, İstanbul BAM 14.Hukuk Dairesinin 2018/… esas, 2020/… karar sayılı, 18/06/2020 tarihli ilamı ile, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/… esas, 2021/… karar sayılı 01/04/2021 tarihli ilamı ile; “davacı takibe konu bonoyu avalist sıfatıyla imzalamış olup, mülga 6762 sayılı TTK’nun 614 maddesi ve yürürlükteki 6102 sayılı TTK’nun 702. maddesi uyarınca avalist asıl borçlu gibi sorumlu olduğundan, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş” denilerek hükmün bozulmasına karar verilmiş, mahkememizce 06.10.2021 tarih, 2021/… E ve 2021/… K sayılı kararla Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2022/…-… esas, 2023/… karar sayılı, 01/03/2023 tarihli ilamı ile, “Somut olayda davacı, asıl borçlu gibi sorumlu olup davacı aval veren tarafından senedin zorunlu şekil şartlarına ilişkin bir eksiklik ileri sürülmemiş, sadece bononun teminat senedi olduğundan bahisle geçersiz olduğu ileri sürülmüştür. Oysa ki, Türk Ticaret Kanunu’nun 702 nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da, aval verenin taahhüdü geçerlidir. Başka bir deyişle, lehine aval verilenin borcu geçersiz olsa bile aval veren bu geçersizliği ileri süremez. Zira, bononun teminat senedi olduğunun ileri sürülmesi şahsi def’i niteliğindedir ve bu def’inin az yukarıda açıklanan hüküm nedeniyle davacı avalist tarafından ileri sürülmesi mümkün değildir. Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki delillere, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” denilerek direnme kararının bozulmasına kesin olarak karar verilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/7. maddesine göre Hukuk Genel Kurulu kararına uymak mecburi olduğundan, bozma gerekçesine göre;
Dava, menfi tespit istemine ilişkin olup; takip davacının avalist olduğu bonoya dayanılarak yapılmıştır. Davacı, davalıdan kredi kullanan dava dışı şirketin ortağı iken 21.07.2011 tarihinde ortaklıktan ayrıldıktan sonra davalıya gönderdiği 08.03.2012 tarihli ihtarname ile, kredi kullanan şirketin ortaklığından ayrıldığını, 21.07.2011 tarihinde sorumluluğunun sona erdiğini, bu tarihten sonra kullanılacak kredilerden dolayı sorumluluk kabul etmediğini bildirmiştir. Davalı ise dava dışı borçlu şirkete kullandırılan kredilerin aynı sözleşmeye dayanılarak kullandırıldığını ve dava konusu icra takibinin davacının kefilliğine değil, avalist sıfatına dayalı olarak yapıldığını savunmuştur. Her ne kadar mahkememizce, asıl borçlu ile davalı banka arasındaki kredi sözleşmeleri ve davacının bu sözleşmelere kefaleti incelenmek suretiyle sonuca gidilmiş ise de davacı takibe konu bonoyu avalist sıfatıyla imzalamış olup, mülga 6762 sayılı TTK’nun 614 maddesi ve yürürlükteki 6102 sayılı TTK’nun 702. maddesi uyarınca avalist asıl borçlu gibi sorumlu olduğundan, davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 269,85 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 7.371,35 TL harçtan mahsubu ile bakiye 7.101,50 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından sarf edilen 150,35 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
5-Davalı duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden, reddedilen dava değeri itibariyle avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca yapılan hesaplama neticesinde 66.429,60 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Dosyada kullanılmayan bakiye gider avansının HMK.’nın 333. ve HMK. yönetmeliğinin 47/1. maddeleri uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa ödenmesine,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde Yargıtay nezdinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 27/09/2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır