Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/872 E. 2023/623 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/872 Esas
KARAR NO:2023/623

DAVA:Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:28/01/2016
KARAR TARİHİ:28/09/2023

…. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … sayılı 07/12/2016 tarihli kararında “Davacıların davasının reddine” karar verildiği, davacılar vekilinin kararı istinaf ettiği, Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin 2020/… Esas 2022/… Karar 30/03/2022 tarih sayılı kararı ile kararın kaldırılmasına …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sırasına kaydedildiği, …. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09/06/2022 tarih, … Esas – … Karar sayılı görevsizlik kararı ile dosyanın mahkememize tevzi edilmesi üzerine yapılan incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesi ile; … gazetesinin … tarihli nüshasında yayınlanan “…” başlıklı haberin gerçek dışı haber olduğunu, haksız ve kasıtlı olarak kamuoyunu davacı aleyhine yönlendirmek ve provoke etmek amaçlı olduğunu, …operasyonları kapsamında … terör örgütü tarafından kurgulanan ve internete yüklenen bir takım ses kayıtları ile insan ve kurumlar suçlu gösterilmeye çalışıldığını, dönemin İstanbul Başsavcısı … tarafından ses kayıtlarını ileri süren Savcı …’ın yaptığı işlemlerin usulsüz ve kanuna aykırı olduğu, bu yüzden dosyanın elinden alındığının beyan edildiği, Savcı … hakkında… Cumhuriyet Başsavcılığı 2015/… soruşturma no ile görevi ihmalden soruşturma açıldığı ve … Ağır Ceza Mahkemesi … sorgu kararı ile siyasal ve askeri casusluk , silahlı terer örgütüne üye olmak ve T.C. Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs suçlarından arandığını, söz konusu ses kayıtları hakkında hiçbir araştırma gayretine girilmeksizin yayınlanan haberler nedeniyle gazeteciliğin etik değerlerinden uzaklaşıldığını, davalılar tarafından 1 Kasım 2015 genel seçimleri öncesi kamuoyunu yanıltarak oy temin etmek, davacı tarafın itibarını zedelemek amaçlı sözöde haberlerin yapıldığını, asılsız haberlerle davacıların manevi, mesleki ve ticari itibarlarını ihlal ettiğini, gerçek dışı haberciliğin basın özgürlüğü kapsamında korunamayacağını, mesnetsiz haber ve iftiraların yayınlanmış olması ile bu yayınları yapan kişinin hukuken sorumlu olacağını, bu nedenlerle her bir davacı için 100.000 TL toplam 200.000 TL manevi tazminatın yayın tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı … … vekili cevap dilekçesi ile; davanın husumet yokluğundan reddine, milletvekilliği görevi gereği kamuoyunu yakından ilgilendiren hadiselere ilişkin olması sebebiyle açıklamalarda bulunmasının kamu yararı olduğunu, davaya konu haber ifade özgürlüğünün gereği olduğu, kişilik haklarına saldırı amacı gözetilemeyeceğini bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
ÇEKİŞMELİ VAKIALAR HAKKINDA TOPLANAN DELİLLER :
(1)Taraflara usulüne uygun olarak tebligatlar yapılmış olup; Dava konusu yayın, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı …’nın beyanlarının yer aldığı haberler, …CBS 2015/… Soruşturma Nolu İddianame, Emsal Tekzip ve Erişimin Engellenmesi Kararları, Yargıtay Kararları, Tanık Beyanları, Bilirkişi İncelemesi.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava; … gazetesinin … tarihli nüshasında yayınlanan “…” başlıklı yayın hakkında basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkin davadan ibarettir.
Yapılan yargılama, tarafların iddia ve savunmaları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Tüm bu bilgiler ışığında; Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır.
Davaya konu … tarihili … gazetesinde “…” başlıklı haber ile “… … …, … Grubu’na kayyum atanmasıyla ilgili tüm basın camiasının geçmişteki hesaplamaları bir tarafa bırakarak yapılan hukuksuzluklara karşı demokratik cephe oluşturulması gerektiğini söyledi” alt başlıklı yazı da “kayyum atanan üyelerin birinin … meclis üyesi, diğerinin de … grubunun çalışanı olmasının olayın siyasi gerekçelerle yapıldığının kanıtı olduğunu belirten …, “Çünkü kayyum atadığınız zaman en azından bağımsız üyelerden atamak zorundasınız….’li meclis üyesini, … grubu gibi 630 milyon dolar rüşvetle satın alındığı gibi delilleri, görüntüleri iddianamesi ortada olan ve … grubu tarafından …’nin yargıçları ve savcıları tarafından kapatılmış bir soruşturmanın yani bir suç eşyası olan … grubundan adam atayarak da herkese bütün namuslu insanlara meydan okumak kabul edilebİlir bir şey değil. Şunu herkesin bilmesini istiyorum; eşkıya dünyaya hükümdar olmaz. Bu çetesinin sonu 1 Kasımda gelecek.1 Kasımdan sonra herkes ne demek istediğimizi anlayacak. Eğer zaten böylesi bir suç çetesini yani uluslararası savaş suçlarından, yolsuzluk suçlarına cinayet emirlerinden, hukuk devleti katliamına kadar her türlü suçu işlemiş bir suç örgütünün ömrünün uzun olması beklenemez. Muhakkak ki halkımız bununla hesaplaşacaktır. Şuna üzülüyorum gelecek nesillerden hiç kimse …’ye oy verdiğini kabul etmeyecek….’ye olduğu gibi. Bu onlar için büyük bir utunçtır” diye konuştu.” şeklinde haber yapıldığı görülmüştür.
Bu haber içeriğinde “…. … grubu gibi 630 milyon dolar rüşvetle satın alındığı gibi delilleri, görüntüleri iddianamesi ortada olan…” ve “… bir suç eşyası olan … grubundan…” şeklindeki açıklamalar bakımından davalı … …’nun siyasi kimliği nedeniyle halkı bilgilendirme ve kendi değer yargısını ortaya koymasına ve yayınlayan davalı … gazetesinin buna dair açıklamayı yayınlamasında herhangi bir engel bulunmamakla birlikte davalıların basına yansıyan haberlere göre bu dosyayı yürüten savcı hakkında soruşturma olduğu ve savcı hakkında tutuklama kararı çıkartıldığı göz önüne alındığında bu haberlerin gerçekliğini araştırmadan açıklama yapmak suretiyle davacıların yolsuzluk yaptığını iddia ettiği, yayının görünür gerçekliğe uygun olmadığı, haberin verilmesinde kamu yararının bulunmadığı ve kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik olmadığı, toplumsal ilginin varlığının amaç güdülmediği, objektif sınırlar içinde kalmadığı, basın özgürlüğü kapsamını aştığı ve doğrudan kişilik haklarına saldırı mahiyetinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Manevi tazminatın miktarı ile ilgili olarak; 6098 Sayılı TBK’nun 58.maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Somut olayda; olayın gelişimi, tarafların konumu, olay tarihi, davalıların kullandığı ifadeler, eylemin davacılar üzerindeki etkisi ile yukarıdaki ilkeler göz önüne alındığında, davanın 20.000,00 TL’lik bölümünün kabulüne, fazla talebin reddine karar verilmiş olup hükmedilen 20.000,00 TL’nin 10.000,00 TL’si … A.ş. Yönünden, 10.000,00 TL’si ise … A.ş. yönünden ayrı ayrı hükmedilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile 20.000,00 TL manevi tazminatın haberin yayınladığı … tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Aradan geçen zaman dikkate alınarak davacıların yayın yapılması isteminin reddine,
3-Davacı … A.Ş. Yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 10.000,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı … A.Ş. Yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 10.000,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı … A.Ş.’nin manevi tazminat davası yönünden Red olunan mikar üzerinden davalı … … ve davalı … A.Ş.’ye karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 10.000,00-TL vekalet ücretinin işbu davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı … A.Ş’nin manevi tazminat davası yönünden Red olunan mikar üzerinden davalı … … ve davalı … A.Ş.’ye karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 10.000,00-TL vekalet ücretinin işbu davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 1.366,20-TL karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 3.415,50-TL’nin mahsubu ile bakiye 2.049,3‬0-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
8-Davacı tarafından yapılan bilirkişi ücreti ve posta masrafı olmak üzere toplam 768,50-TLnin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 76,85 TLsinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, bakiye kısmın kendi üzerinde bırakılmasına,
Ayrıca davacı tarafından dava açılırken yatırılan harçtan 1.366,20 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından hüküm kurulmasına yer olmadığına,
10-Davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, 5235 sayılı Kanun’un 33-(1), 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341-(1) ve devamı maddeleri uyarınca, gerekçeli kararın usulen taraflardan her birine tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre dahilinde, Mahkememize dilekçe ile başvurmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 28/09/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır