Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/690 E. 2023/4 K. 09.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/690
KARAR NO :2023/4

DAVA:Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:13/10/2022
KARAR TARİHİ:09/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacıya ait … plaka sayılı aracın … plaka sayılı aracın sebep olduğu 10/06/2020 tarihli kaza nedeniyle hasarlandığını, SBM kayıtlarına göre davacıya ait aracın kazada %0, … plakalı aracın ise %100 kusurlu olduğunu, davacının 22/06/2020 tarihinde davalı sigorta şirketine başvuru yapmasına rağmen sigorta şirketinin kanunun emrettiği 8 işgünü içinde ödemekle zorunlu olduğu tazminatı ödemediğini, bunun üzerine 26/03/2021 tarihinde … sayılı dosyası ile değer kaybı tazminatı talep edildiğini 29/07/2021 tarihinde K-2021/102610 numarası ile karar verildiğini, davacının borcu tahsil etmek amacıyla 22/06/2020 tarihinde davalıyı temerrüde düşürdüğünü ancak borcunu 29/06/2021 tarihinde tahkim yargılaması sırasında vekil … banka hesabına ödeme suretiyle tahsil edebildiğini, davacının talep ettiği tazminatının temerrüde düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücünün de aynı olmayacağını ve davacının zarara uğrayacağını, dosyada tahsil edilen yasal faizi ile alacaklı davacının zararını karşılar nitelikte bir bedel olmadığını, bu nedenlerle fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile davacının alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500 TL’sinin davalıdan avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; talep edilen munzam zarar trafik poliçesi teminat haricinde bir zarar olup davalı şirketten talep edilmesinin mümkün olmadığını, munzam zararın meydana gelebilmesinin temel koşullarından birisi olan munzam zararın tazmini için borçlunun kusurlu olmasının gerektiğini, somut olayda ise davalı şirketin hiçbir şekilde kusuru bulunmadığını, davalı şirketin süresi içerisinde tüm değerlendirmeleri yapıp ödemelerini yaptığını, fiilen uğranılan zararın somut veri ve belgelerle tevsik edilmesi gerektiğini, soyut anlatımlar, muhtemel kar kayıpları, elde edilmesi tahmin edilen gelir kalemlerinin, ülkede salt yüksek enflasyon bulunmasının munzam zararın ispatı için yeterli olmadığını, munzam zararda alacaklının zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu ispat etmesi gerektiğini, yargılamanın gecikmesi nedeniyle borçluya munzam zarar tazmin ettirilemeyeceğini, davalı sigorta şirketinin davacının başvurusunu usul ve yasaya uygun olarak değerlendirdiğini ve ödeme yaptığını, dolayısı ile davalı şirketin sorumluluğunu yerine getirdiğini ve temerrüde düşmediğini, her halde hükmedilecek faizin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz kabul edilmemesi halinde ödeme tarihinden itibaren yasal faiz olması gerektiğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Taraflara usulune uygun davetiye tebliğ edilmiş olup, Sigorta Tahkim Komisyonunun … sayılı dosyası, poliçe, araç trafik tescil kayıtları celp olunmuştur.
Mahkememizce davacı vekiline 12/12/2022 tarihli celsedeki beyanı doğrultusunda ıslah dilekçesi sunması için bir haftalık kesin süre verilmiş, davacı tarafça verilen kesin süre içinde ıslah dilekçesi sunulmamıştır.
Dava; Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi hükmüne dayanılarak açılan alacağın geç tahsil edilmesi nedeniyle geçmiş günler faizi ile karşılanmadığı iddia edilen Aşkın (munzam) zararın tahsili istemine ilişkindir.
Tarafların iddia ve savunmaları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Uyuşmazlık, davacının temerrüt faizi ile karşılanamayan zararının bulunup bulunmadığı ve munzam zararın koşullarının oluşup oluşmadığı, davalı sigortanın varsa zarardan sorumlu olup olmadığı noktasındadır.
Somut olayda, davalı şirket sigortalısı … plakalı araç ile davacıya ait … plakalı araç arasında 10/06/2020 tarihinde vuku bulan kaza olayı ile ilgili olarak davacı tarafça yapılan 26/03/2021 tarihli başvuru sonucunda Sigorta Tahkim Komisyonu’nun 29/07/2021 tarih 2021/102610 K sayılı kararı ile “davalı tarafça yargılama sürecinde belirlenen değer kaybı tutarı, fer’ileri ve vekalet ücreti dahil olmak üzere yargılama giderleri ödenmiş olduğundan(davalı sigorta vekili tarafından toplam 6.448,24-TL’nin 29/06/2021 tarihinde ödendiği) talep konusu ve yargılama giderleri hakkında hükme yer olmadığına” şeklindeki kesin karar verilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Munzam (aşkın) zarar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 122/1. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.
Dava konusu edilen zararın yasal dayanağını oluşturan Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi hükmüne göre, borcun ödenmemesi veya geç ödenmesi nedeniyle alacaklı geçmiş günler için öngörülen faizle karşılanamayacak bir zarara uğramış ise, borçlu, geç ödemeden dolayı kendisinin hiçbir kusurunun bulunmadığını kanıtlamadıkça bu zararı da karşılamak zorundadır. Yasa bu hüküm ile alacaklıya temerrüt faizini aşan zararını borçludan isteme olanağı tanımıştır. Ancak bunun için uğranılan zararın varlığı ve miktarının alacaklı tarafından kanıtlanması gerekir. Zarar kanıtlandığı takdirde borçlu, ödemenin geç yapılmasında kendisinin hiçbir kusurunun bulunmadığını kanıtlaması halinde bu zararı ödeme yükümlülüğünden kurtulabilir. O halde, munzam zararın ödenmesi söz konusu olduğunda kusur, bir unsur olarak yer almaktadır. Kısacası, munzam zarar davasında davacı, zararın varlığını ve miktarını; davalı ise, borcun geç ödenmesinde kusurunun olmadığını kanıtlayacaktır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 19.06.1996 gün ve 1996/5-144 esas 1996/503 karar sayılı kararında da değinildiği üzere; bu konuda kanıtlanması gereken, belli paranın gününde ödenmemesinden doğan zarardır. Alacaklı, borcun kendisine geç ödenmesi yüzünden uğradığı zararın ne olduğunu ve miktarını kanıtlamak durumundadır. Doğaldır ki bu zarar paranın zamanında ödenmemesinden dolayı mahrum kalınan olası (muhtemel) kar ya da varsayılan (farzedilen) gelir değildir. Bu zarar davacının öz varlığından, ekonomik ve sosyal faaliyetlerinden, toplum içindeki statüsünden, başına gelen olaylardan kaynaklanan somut olgular nedeniyle uğramış olduğu zarardır. Hal böyle olunca davada istenen zararı doğuran somut olayın ve bu nedenle uğranılan zararın kanıtlanması gerektiği açıktır.
Munzam zararın tazmini için alacaklı, uğradığı zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu somut olgulara dayanarak inanılır, kesin ve net bir biçimde kanıtlamak zorundadır. Genel ve soyut nitelikteki enflasyonun ya da bankalarda mevduat için ödenen faizin temerrüt faizinden yüksek oranda olması, munzam zararın gerçekleştiği ve kanıtlandığı anlamına gelmez. davacının enflasyon ve mevduat faizinin yüksekliği gibi genel olguları değil, şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı zarar gördüğünü kanıtlaması gerekir. Aksi halde soyut ve doğrudan davacının zararını ifade etmeyen, genel ekonomik gelişmeler TBK’nın 122. maddesinde sözü edilen munzam zararın tazminini gerektirmez(Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin 14.12.2015 Tarih, 2015/5164 E.-18416 K. Sayılı kararı).
Bunun gibi, borçlunun borcunu ödemede temerrüde düşmesi durumunda, alacaklının başkaca bir hususu kanıtlamadan sadece ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumu TBK’ nin 122. maddesindeki munzam zararın kanıtı olarak göstermesi ve ekonomik gelişmelerin getirdiği olumsuzluğun gerçek zarar olarak kabulü mümkün değildir. Zira, alacaklının somut olarak herhangi bir zarara uğradığını kanıtlamaksızın salt enflasyon (ya da onun yarattığı diğer olumsuzluklar) oranında bir zarara uğradığının varsayılması, 3095 sayılı Kanunla belirlenen faiz oranlarını mahkeme kararıyla enflasyon oranına çıkaracak niteliktedir. Bu ise mümkün değildir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2012/11-418 Esas 2012/9874 Karar sayılı ilamı; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2007/11-668 Esas 2007/798 Karar sayılı ilamı).
Bu halde TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan-munzam zararın, Ülkede varlığı kabul edilen genel ekonomik olumsuzlukların (enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri vb. gibi) “malum ve meşhur” olgular olarak kabulü ile değil, bunlar dışında davacının durumuna özgü somut olaylarla kanıtlanması gerekir. Davacı ileri sürdüğü munzam zararını somut olgularla kanıtlamadıkça zarar miktarının saptanması gerçekçi olmayıp varsayımsal kalacaktır.
Somut olayda davacı taraf, enflasyonun olumsuz etkisi sonucu paranın satın alma gücündeki düşüş nedeniyle munzam zararı oluştuğunu, tahsil edilen yasal faizin alacaklının zararını karşılar nitelikte olmadığını belirterek zararın hesaplanmasını ileri sürmüş ise de, davacı tarafın iddiası bu haliyle, muhtemel kâr kaybına ve farz edilen gelire ilişkin olup, munzam zarar niteliğinde olmadığı gibi ,soyut iddia olarak ileri sürülen bu hususlar somut ispat vasıtası olarak dikkate alınması da mümkün değildir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04/03/2020 tarih, 2019/1237 Esas, 2020/2367 Karar sayılı; 23/01/2018 tarih, 2016/6577 Esas, 2018/556 Karar sayılı; 16/12/2014 tarih, 2014/13210 Esas, 2014/19839 Karar sayılı ilamları). Buna göre zararın ne şekilde oluştuğunu konusunda ispat külfeti üzerinde olan davacının munzam zararın varlığını somut deliler ile ispatlayamadığının kabulü gerekmiş ve davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE
2-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 80,70-TL’nin mahsubu ile 99,20 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından belgelendirilen bir yargılama masrafı olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden, reddedilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca 500,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(11)-(13) maddesi ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.560,00-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazine adına gelir kaydına,
7-Dosyada kullanılmayan bakiye gider avansının HMK.’nın 333. ve HMK. yönetmeliğinin 47/1. maddeleri uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa ödenmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, HMK 342.maddesine uygun olarak düzenlenmiş dilekçenin, HMK 343.maddesi gereğince Mahkememize ve Mahkememize gönderilmek üzere başka yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilmesi ve HMK 344.maddesinde belirtilen harç ve giderlerin yatırılması sureti ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar tefhim edildi, usulen anlatıldı.
09/01/2023

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza