Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/620 E. 2023/418 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/620
KARAR NO :2023/418

DAVA:Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:16/09/2022
KARAR TARİHİ:08/06/2023

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait … plakalı araç ile davalı sigorta şirketi tarafından sigortalı olan … plakalı araç arasında maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, bu kaza sonucunda davalı sigorta şirketi tarafından sigortalı olan … plakalı aracın %100 kusurlu bulunduğunu, müvekkilinin 05/04/2021 tarihinde davalı-borçlu sigorta şirketine başvuru yapılmış olmasına rağmen sigorta şirketinin kanunun emrettiği 8 iş günü içerisinde ödemekle zorunda olduğu tazminatı ödemediğini, müvekkilinin haklarını(tazminatını) sebepsiz yere ödemeyerek ihlal ettiğini, ödemekle zorunlu olduğu tazminatı sürümceme de bırakarak sebepsiz zenginleşmeye gittiğini, tahsil etmeleri gereken tazminat alacaklarının yasal süresinde tahsil edilemediğini, alacağın zamanında tahsil edilememesinden ve avans faizi aşan zararın ortaya çıkmış olması sebebiyle zarar taleplerine ilişkin huzurdaki davayı açma zaruretinin doğduğunu, müvekkilinin borcu tahsil etmek amacıyla 05/04/2021 tarihinde borçluyu temerrüde düşürdüğünü ancak borcunu Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde başvuru yaparak …. sayılı Uyuşmazlık Hakem Heyeti Kararı sonucunda elde ettiği ilam ile 27/07/2022 tarihinde icra kanalı ile tahsil edebildiğini, müvekkilinin davalıdan talep ettiği ödemenin temerrüde düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücünün de aynı olmayacağını ve müvekkilinin zarara uğrayacağını, dosyada tahsil edilen avans faizi ile alacaklının müvekkilinin zararını karşılar nitelikte bir bedel olmadığını, ülkedeki enflasyon ve alım gücünün düşmesi durumu göz önüne alınarak müvekkilinin yararına munzam zararının olduğunu beyanla; müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00 TL’sinin davalıdan avans faizi ile tahsilini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın toplam 500,00 TL bedelli olarak belirsiz alacak davası ikame ettiğini, dava dilekçesinin sonuç ve istem kısmında davacı tarafın “6100 say. HMK 107.maddeye uygun olarak” şeklinde beyanda bulunarak müvekkili şirket yönünden belirsiz alacak davasının açık bir şekilde ifade edildiğini, davacının anılan alacak kalemleri açısından mezkur davayı açmasında hukuki yararının olmadığını ve hukuki yararın kendiliğinden gözetilecek bir dava şartı olduğunu, davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenmesi gerektiğini, dava konusu alacağın karşı tarafın vereceği bilgi veya belgelerle belirlenecekse, alacağın belirsiz kabul edilmesi gerektiğini, mezkur davada ise böyle bir durum olmamakla birlikte davacı tarafın oluştuğunu iddia ettiği zararı bildiğini ve sembolik miktar ile dava ikame ettirdiğini, belirsiz alacak davasının açılması bakımından davacı tarafın hukuki yararının bulunmadığını, mahkemece ek süre verilmeden davanın usulden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, nitekim Yargıtay uygulamasında da belirsiz alacak davası şeklinde açılamayacak durumlarda ek süre verilmemesini ve doğrudan usulden reddine karar verilmesi şeklinde kararlar bulunduğunu, dava konusu trafik kazasından kaynaklı talep edilen alacakların zaman aşımına uğradığını, zaman aşımı itirazlarının kabul edilerek davanın reddine karar verilmesini, davacı tarafça ikame edilen davada müvekkili şirketin herhangi bir kusuru olmaması nedeniyle sorumluluğunun bulunmadığını, İşbu sebepten dolayı davanın husumet yokluğu nedeniyle de reddine karar verilmesini, davacı tarafın müvekkili şirkete yaptığı başvuru sonucunda belirlenen tutarın ve …. sayılı Uyuşmazlık Hakem Heyeti’nin vermiş olduğu ilam ve davacının bu ilamla başlatmış olduğu icra takibi sonucu belirlenen tutarın davacı tarafa müvekkili şirket tarafından eksiksiz olarak ödendiğini, sigorta şirketine yapılan başvuru sonucunda , Uyuşmazlık Hakem Heyeti’nın vermiş olduğu karar ve davacı tarafın bu karar neticesinde yapmış olduğu icra takibi neticesinde belirlenmiş olan tüm kalemlerin davacı tarafa ödendiğini, davacı tarafın zararının fazlasıyla karşılandığını, davacı tarafça munzam zarar oluştuğunun soyut bir iddia olarak ileri sürülmüş olsa da sunulan dekontlardan da görüldüğü üzere 45.919,23 TL’nin davacı tarafa ödendiğini, davacı tarafın tüm zararının karşılanmış olduğunun dekontlardan da anlaşıldığını, müvekkili şirket tarafından yapılan ödemeler neticesinde eksik ödeme veya munzam zarar oluşmadığını, alacağını tahsil edememesi veya faizi aşan zararın ortaya çıkmış olduğu iddiasının soyut bir iddia olarak kalması dışında müvekkili şirketin sorumluluğunda olan bir durum olmadığını, sözleşmeye bağlılık yani ahde vefa ilkesi uyarınca mahkemece dava konusu kazadan kaynaklı istem bakımında ZMMS Genel Şartları dikkate alınarak yargılamaya devam edilmesi ve hüküm kurulması gerektiğini, müvekkili şirket nezdinde sigortalı aracın kazadaki kusur oranı nispetinde müvekkili şirketinin sorumluluğunun bulunduğunu, bu kapsamda kusur oranının Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Kurulu’ndan alınan rapor ile tespit edilerek yargılamaya devam edilmesi gerektiğini, meydana gelen kazada müvekkili şirketin sigorta teminatı kapsamına aldığı aracın herhangi bir kusurunun bulunmadığını, bu kapsamda davanın reddine karar verilmesi gerektiğini beyanla; Öncelikle usule ilişkin itirazlarının kabulü ile davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
ÇEKİŞMELİ VAKIALAR HAKKINDA TOPLANAN DELİLLER :
(1)Taraflara usulüne uygun olarak tebligatlar yapılmış olup; uyuşmazlık hakem heyeti kararı, ….İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası sureti, ekspertiz raporu, trafik sigorta poliçesi, ödeme dekontları, kaza tespit tutanağı, hasar dosyası, araç tescil özet raporu, Sigorta tahkim komisyonu uyuşmazlık dosyası mahkememiz dosyası arasına alınmıştır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava; TBK 122. md. hükmüne dayanılarak açılan alacağın geç tahsil edilmesinden kaynaklı munzam zararın tahsili istemine ilişkindir.
….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı tarafından davalı aleyhine Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Kararı … sayılı 24/06/2022 tarihli ilamı uyarınca 17.515,58 TL maddi tazminat, 605,52 TL yargılama giderleri, 5.100,00 TL ilam vekalet ücreti, 1.737,28 TL, 1,05TL, 8,80 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 24.968,23 TL üzerinden takip başlatıldığı anlaşılmıştır.
Davacı taraf meydana gelen trafik kazası nedeniyle davalıya sigortalı aracın %100 oranında kusurlu olduğunu, Karayolları Trafik Kanunu 99. Maddesine göre; ” Sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar. ” Sigorta şirketlerinin kendilerine ihbar olduğu tarihten en geç 8 iş günü içerisinde ödeme yükümlülüğünün olduğunu, borçlunun 05/04/2021 tarihinde temerrüde düştüğünü, fakat davalı yanın bu tazminatı zamanında ödemediğini, kusursuzluğunu da ispat edemeyerek mahkeme ilamıyla 27/07/2022 tarihinde icra kanalıyla ödemek zorunda kaldığını, Munzam zararın borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki fark olup diğer bir anlatımla temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğu kurallarına bağlı bir zarar şeklinde tanımlanabileceğini, Munzam zarardan kaynaklanan tazminat borcunun doğması için aranan kusurun borçlunun temerrüde düşmekteki kusuru olduğunu, burada zararın doğmasına yol açan bir kusur ilişkisi aranmayacağını, sorumluluk için borçlunun temerrüde düşmedeki kusurunun varlığının asıl olduğunu, kural olarak munzam zarar alacaklısının, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağının varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararını, zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmekle yükümlü olduğunu, alacaklının, borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olduğunu ispatla yükümlü olmadığını, davacının aktifinde ki azalmanın ortada olduğunu, ülkedeki enflasyon ve alım gücünün düşmesi durumu dikkate alınarak uğranılan zararın tespit edilmesini talep etmiştir.
Tarafların iddia ve savunmaları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Uyuşmazlık, davacının temerrüt faizi ile karşılanamayan zararının bulunup bulunmadığı ve munzam zararın koşullarının oluşup oluşmadığı, davalı sigortanın varsa zarardan sorumlu olup olmadığı noktasındadır.
Somut olayda, davalı şirket sigortalısı … plakalı araç ile davacıya ait … plakalı araç arasında vuku bulan kaza olayı ile ilgili olarak davacı tarafça yapılan başvuru sonucunda Sigorta Tahkim Komisyonu’nun 24/06/2022 tarihli “başvurunun kısmen kabulü ile, 17.515,58 TL tazminatın 16/11/2021 gününden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte ödenmesine” şeklindeki karar verildiği, davacı tarafından ….İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyasıyla başlatılan takip neticesinde davalı tarafından 27/07/2022 ödeme yapıldığı anlaşılmıştır.
Munzam (aşkın) zarar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 122/1. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.
Dava konusu edilen zararın yasal dayanağını oluşturan Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi hükmüne göre, borcun ödenmemesi veya geç ödenmesi nedeniyle alacaklı geçmiş günler için öngörülen faizle karşılanamayacak bir zarara uğramış ise, borçlu, geç ödemeden dolayı kendisinin hiçbir kusurunun bulunmadığını kanıtlamadıkça bu zararı da karşılamak zorundadır. Yasa bu hüküm ile alacaklıya temerrüt faizini aşan zararını borçludan isteme olanağı tanımıştır. Ancak bunun için uğranılan zararın varlığı ve miktarının alacaklı tarafından kanıtlanması gerekir. Zarar kanıtlandığı takdirde borçlu, ödemenin geç yapılmasında kendisinin hiçbir kusurunun bulunmadığını kanıtlaması halinde bu zararı ödeme yükümlülüğünden kurtulabilir. O halde, munzam zararın ödenmesi söz konusu olduğunda kusur, bir unsur olarak yer almaktadır. Kısacası, munzam zarar davasında davacı, zararın varlığını ve miktarını; davalı ise, borcun geç ödenmesinde kusurunun olmadığını kanıtlayacaktır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 19.06.1996 gün ve 1996/5-144 esas 1996/503 karar sayılı kararında da değinildiği üzere; bu konuda kanıtlanması gereken, belli paranın gününde ödenmemesinden doğan zarardır. Alacaklı, borcun kendisine geç ödenmesi yüzünden uğradığı zararın ne olduğunu ve miktarını kanıtlamak durumundadır. Doğaldır ki bu zarar paranın zamanında ödenmemesinden dolayı mahrum kalınan olası (muhtemel) kar ya da varsayılan (farzedilen) gelir değildir. Bu zarar davacının öz varlığından, ekonomik ve sosyal faaliyetlerinden, toplum içindeki statüsünden, başına gelen olaylardan kaynaklanan somut olgular nedeniyle uğramış olduğu zarardır. Hal böyle olunca davada istenen zararı doğuran somut olayın ve bu nedenle uğranılan zararın kanıtlanması gerektiği açıktır.
Munzam zararın tazmini için alacaklı, uğradığı zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu somut olgulara dayanarak inanılır, kesin ve net bir biçimde kanıtlamak zorundadır. Genel ve soyut nitelikteki enflasyonun ya da bankalarda mevduat için ödenen faizin temerrüt faizinden yüksek oranda olması, munzam zararın gerçekleştiği ve kanıtlandığı anlamına gelmez. davacının enflasyon ve mevduat faizinin yüksekliği gibi genel olguları değil, şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı zarar gördüğünü kanıtlaması gerekir. Aksi halde soyut ve doğrudan davacının zararını ifade etmeyen, genel ekonomik gelişmeler TBK’nın 122. maddesinde sözü edilen munzam zararın tazminini gerektirmez(Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin 14.12.2015 Tarih, 2015/5164 E.-18416 K. Sayılı kararı).
Bunun gibi, borçlunun borcunu ödemede temerrüde düşmesi durumunda, alacaklının başkaca bir hususu kanıtlamadan sadece ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumu TBK’ nin 122. maddesindeki munzam zararın kanıtı olarak göstermesi ve ekonomik gelişmelerin getirdiği olumsuzluğun gerçek zarar olarak kabulü mümkün değildir. Zira, alacaklının somut olarak herhangi bir zarara uğradığını kanıtlamaksızın salt enflasyon (ya da onun yarattığı diğer olumsuzluklar) oranında bir zarara uğradığının varsayılması, 3095 sayılı Kanunla belirlenen faiz oranlarını mahkeme kararıyla enflasyon oranına çıkaracak niteliktedir. Bu ise mümkün değildir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2012/11-418 Esas 2012/9874 Karar sayılı ilamı; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2007/11-668 Esas 2007/798 Karar sayılı ilamı).
Bu halde TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan-munzam zararın, ülkede varlığı kabul edilen genel ekonomik olumsuzlukların (enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri vb. gibi) “malum ve meşhur” olgular olarak kabulü ile değil, bunlar dışında davacının durumuna özgü somut olaylarla kanıtlanması gerekir. Davacı ileri sürdüğü munzam zararını somut olgularla kanıtlamadıkça zarar miktarının saptanması gerçekçi olmayıp varsayımsal kalacaktır.
Somut olayda davacı taraf, enflasyonun olumsuz etkisi sonucu paranın satın alma gücündeki düşüş nedeniyle munzam zararı oluştuğunu, tahsil edilen yasal faizin alacaklının zararını karşılar nitelikte olmadığını belirterek zararın hesaplanmasını ileri sürmüş ise de, davacı tarafın iddiası bu haliyle, muhtemel kâr kaybına ve farz edilen gelire ilişkin olup, munzam zarar niteliğinde olmadığı gibi ,soyut iddia olarak ileri sürülen bu hususlar somut ispat vasıtası olarak dikkate alınması da mümkün değildir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04/03/2020 tarih, 2019/1237 Esas, 2020/2367 Karar sayılı; 23/01/2018 tarih, 2016/6577 Esas, 2018/556 Karar sayılı; 16/12/2014 tarih, 2014/13210 Esas, 2014/19839 Karar sayılı ilamları),(Emsal için bkz.İst.BAM 43 HD 2021/1316 E 2022/403 K sayılı kararı). Buna göre zararın ne şekilde oluştuğunu konusunda ispat külfeti üzerinde olan davacının munzam zararın varlığını somut deliler ile ispatlayamadığı da nazara alınarak belirtilen tüm bu nedenlerle davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
(1)Davanın REDDİNE,
(2)Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 179,90-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70-TL harçtan mahsubu ile bakiye 99,20-TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
(3)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
(4)Davalı tarafından belgelendirilen bir yargılama masrafı olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
(5)Davalı duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden, reddedilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca 500,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
(6)Dosyada kullanılmayan bakiye gider avansının HMK.’nın 333. ve HMK. yönetmeliğinin 47/1. maddeleri uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa ödenmesine,
(7)6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(11)-(13) maddesi ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.560,00-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsiliyle Hazine adına gelir kaydına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, 5235 sayılı Kanun’un 33-(1), 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341-(1) ve devamı maddeleri uyarınca, gerekçeli kararın usulen taraflardan her birine tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre dahilinde, Mahkememize dilekçe ile başvurmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 08/06/2023

Katip …
✍e-imzalıdır.

Hakim …
✍e-imzalıdır.