Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/282 E. 2022/309 K. 29.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/282 Esas
KARAR NO :2022/309

DAVA:İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:14/08/2014
KARAR TARİHİ:29/04/2022

Mahkememizin 2021/304 esas sayılı dosyasından tefrik edilerek mahkememizin 2022/282 esas sırasına kaydedilen İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı kuruluşun … Başmüdürlüğüne bağlı 12 PTT merkezine ait posta tekeli dışında kalan posta gönderilerinin taşınması ve dağıtılması işinin 07/01/2002 tarihli sözleşme gereğince bu tarihten itibaren davalı şirketler tarafından yerine getirildiğini, dava dışı 3.kişi olan davalı şirket çalışanlarından bir kısmının 17/10/2003 tarihinde iş akdinin fesh edidiğini, şahıslar tarafından işçilik alacaklarının tahsili istemi ile davacı kuruluş ve davalı şirketler aleyhine ….İş Mahkemesinde dava açıldığını, kararlar taraflarından temyiz edilmiş ise de Yargıtay 9.Hukuk Dairesi tarafından onandığını, dava dışı 3.kişi olan davalı firma işçilerine bir kısım işçilik alacakları ve ferileri için davacı idarece icra dosyasına 186.598,64 TL ödendiğini, taraflar arasında akdolunan sözleşme ve eki şartnamelerin ilgili maddeleri ve yargı kararları gereğince ödenen söz konusu miktarların davalı şirketlerden tahsili için ….İcra Müdürlüğünün… esas sayılı dosyası üzerinden davalı şirketler aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalı şirketlerin itirazı nedeniyle takibin durduğunu, bu nedenlerle itirazın iptali ile 205.923,10 TL (186.598,64 TL asıl alacak + 19.324,46 TL icra dosyasına ödemenin yapıldığı tarihten takibin başlatıldığı tarihe kadar işlemiş faiz olarak) tahsiline ve icranın bu şekilde kaldığı yerden devamına, %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin merkezi … /İstanbul olup yargı çevresi itibarı ile … Mahkemelerinin yetkili olduğunu, dava süresinde açılmamış olduğundan zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, davacının işçilere karşı muvazalı işlem yapmış olması nedeniyle sorumlu olduğuna, davalı şirketlerin ise davaya konu işçilerin bu nedenle başlangıçtan itibaren davacının işçisi olarak kabul edilmiş olması nedeniyle husumetini bulunmadığına ilişkin kesinleşmiş olan mahkeme kararı mevcut iken davanın öncelikle mahkeme kararları da dikkate alınarak husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemek üzere davaya konu işçilere ödenen ücret fark alacağının nedeni davacı kurumun muvazalı işlem yapmış olması ve işçilerin başlangıçtan itibaren işvereni olarak kabul edilmiş olması olup, davanın kabulü halinde dahi ücret fak alacağının davalı şirketlerden rücuen talep edilemeyeceğini, davaya konu işçiler tarafından açılan dosyalarda hükme esas alınan bilirkişi raporunda muvazaa olması halinde dahi davalı şirketlerin ücret fark alacağından sorumlu olmayacağı tespiti yapıldığını, bu alacağın davacı kurumun kendi kusurundan kaynaklı olarak ödemiş olduğu bir bedel olup davalı şirketlerden talep etmesinin hukuken mümkün olmadığını, davalı şirketin işçiler üzerindeki hakimiyetinin sembolik düzeyde kaldığını, bu nedenle işçilik alacaklarından dolayı davalı şirketlerin sorumlu oldukları yönündeki iddiayı kabul etmediklerini, davada muvazanın kabul edilmemesi halinde dahi ücret fark alacağı dışında kalan alacaklar bakımından davacı idare tarafından davalı şirkete hiçbir ödeme yapılmadığı halde rücu edilmesinin haksız ve kanuna aykırı olduğunu, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti tutarları yönünden ise gerek birim fiyat hizmet alım sözleşmesinde gerekse teknik şartnamede herhangi bir hüküm ve açıklık bulunmadığını, hal böyle iken davacı tarafın bu alacaklar bakımından rücu talebinde bulunmasının taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olduğunu, davacının kendisinden talep edilen alacağı süresinde ödemeyerek miktarın artmasına kusuru ile neden olduğunu, davacının kusuru ile artan bedelden davalı şirketin sorumlu tutulamayacağını, davacının zamanında ödeme yapmayarak artmasına sebebiyet verdiği icra masrafları, icra vekalet ücreti ve takip tarihinden ödeme tarihine kadar olan faizlerden dolayı artan zararından davalı şirketin sorumlu olmadığını, işçilerin sevk ve idaresinin idareye ait olup işçilerin işe alınması ve işten çıkarılmasının da idare tarafından yapıldığını, teknik şartnamelerin tek yanlı ve şart işlem niteliğinde idari bir işlem olduğunu, tamamen idarenin tek yanlı iradesi ile düzenlendiğini, ihale süresinin sonunda hangi personellerin işe devam edeceğini idarenin belirlediğini, bu nedenlerle öncelikle davanın husumet yokluğu nedeniyle, zamanışımı ve husumet itirazları kabul görmez ise davanın esastan reddine, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Mahkememizin … karar sayılı 27/10/2017 tarihli ilamı ile davanın kabulü ile ….İcra Müdürlüğünün… esas sayılı takip dosyasında davalılar tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin aynen devamına karar verilmiş, mahkememiz kararına davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuş, İstanbul BAM 45.Hukuk Dairesinin 2020/213 esas 2021/264 karar tarihli ilamı ile;
“Dava konusu olayda davacı ile davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeriyle ilgili olarak İş Kanunundan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusudur ve işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla getirilmiş olan sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir. Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 818 sayılı Borçlar Kanunun 146.maddesinde “Borcun mahiyetinden hilafı istidlal olunmadıkça, müteselsil borçlulardan her biri alacaklıya yapılan tediyeden birbirine müsavi birer hisseyi üzerilerine almaya mecburdur. Ve hissesinden fazla tediyede bulunan, fazla ile diğerlerine rücu hakkını haizdir. Birinden tahsili mümkün olmayan miktar, diğerleri arasında mütesaviyen taksim olunur.” (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 167. maddesi “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.”) şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümleri ve genel hukuk prensipleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmesi gerekmektedir
Ayrıca, İş Kanunu’nun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır.
Posta Kanunun 10. maddesinde PTT İdaresinin posta ulaştırmalarını düzenlemek için gerçek ve tüzel kişilerle ve taşıma ortakları ile sözleşme yapabileceği, PTT idaresinin postaların ayrım ve dağıtım işlerini ihale yoluyla 3. şahıslara gördürebileceği düzenlenmiştir.
Taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi ile sözleşmenin eki niteliğinde bulunan idari ve teknik şartnamede,5584 Sayılı Posta Kanunun 2,10 ve 16. Maddeleri dayanılarak PTT Genel Müdürlüğü Avrupa Yakası PTT Başmüdürlüğü Eminönü bölgesi 12 PTT merkezine ait posta tekeli dışında kalan gönderilerin ihale yoluyla gerçek ve tüzel kişilere (müteahhide) taşıttırılması ve dağıttırılması hizmetinin 17.07.2001 tarih, 24465 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan ve yürürlüğe giren PTT Genel Müdürlüğü Alım ve Satım Yönetmeliğine göre pazarlıksız ihaleye çıkılmak suretiyle yaptırılmasını kapsadığı belirtilmektedir. Teknik Şartnamenin 29. maddesinde ”Elemanların İş Kanunu ve diğer kanunlardan doğan haklarından müteahhit sorumludur.” 8. maddesinde tekliflerin hazırlanmasında yol bedeli, yemek bedeli, iş kıyafet bedeli, fazla mesai ücreti, asgari ücret, SSK ve işsizlik sigortası gibi işçilik alacakların nasıl ve hangi oranda hesaplamaya dahil edileceği belirlenmiştir.
Taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi ile sözleşmenin eki niteliğinde bulunan idari ve teknik şartnamede, çalışan işçilerin hak ve alacaklarından yüklenicinin yani davalının sorumlu olacağı açık bir şekilde düzenlenmiştir. Tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme ve şartname hükümleri, tacir sıfatına haiz her iki tarafı da bağlayacağından, davacı … ….İş mahkemesinde görülen 16 ayrı mahkeme ilamı gereğince ödemiş olduğu miktarın tamamını, davalılardan sözleşme uyarınca rücuen tahsilini talep hakkına sahiptir.
Davaya konu somut olayda ise dava dışı 16 işçi yönünden açılan alacak davaları sonucunda davacı aleyhine ayrı ayrı icra takipleri başlatıldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında düzenlenen sözleşmeler, dava dışı işçilerin özlük dosyaların öncelikle dosya arasına alınması ve incelenmesi gerekmektedir.
Bilirkişi heyet raporunda mukavele, şartname ve mahkeme kararları kapsamında davacının davalı ortaklığa rücu edebileceği tutarın 205.601,03 TL olarak belirtilmiş ise de; her bir iş mahkemesi dava dosyasında yapılan masrafların, ve taleple bağlı kalınmak suretiyle davacının talep ettiği alacak kalemleri yönünden tarafların sorumlulukların başladığı ve sona erdiği tarihler nazara alınmak suretiyle ayrı ayrı hesaplama yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bilir kişi raporunda sözleşmenin tarafların hangi alacak kaleminden , hangi dönemler kapsamında ve hangi oranda sorumlu olduklarının tespit edildikten sonra davacının rücu edebileceği nihai miktar belirtilmelidir. ” şeklinde mahkememiz kararı kaldırılarak dava mahkememizin 2021/304 esas numarasına kaydedilerek yargılamaya devam olunmuş ve mahkememizin … esas 19/04/2022 tarihli celsesi 2 nolu ara kararı gereğine davalı Öncü Güvenlik Sistemleri . . .Ltd Şti yönünden dosyanın tefrik edilerek mahkememizin … esas numarasına kaydedilmiştir.
Dava, dava dışı 16 işçi tarafından işçilik alacaklarının tahsili talepli açılan davalar sonucunda verilen mahkeme ilamlarının icraya konulması nedeniyle davacı tarafça ödenen bedel ve yargılama giderlerinin sözleşme hükümleri kapsamında davalı şirketin sorumlu olduğu iddiası ile ödenen bedellerin davalıdan tazmini istemine dayalı olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yapılan yargılama, davacı tarafın iddiaları, davalının beyanları, İstinaf ilamı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki uyuşmazlığın, İş Mahkemesi kararlarına istinaden yapılan ödemelerin, hizmet alım sözleşmesi ve eki niteliğindeki hizmet işleri genel şartnamesi gereği davalının sorumluluğuna dayalı olarak rücüen tahsili amacıyla yapılan takibe davalının itirazı noktasında toplanmakta olup, dava itirazın İİK.’nın 67. Maddesine dayalı iptali istemine ilişkindir.
Anılan maddede “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. (Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. “hükümlerine amirdir.
…. İcra Müdürlüğünün… takip sayılı dosyasının taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu icra takibi olduğu, borçlunun itirazını 7 günlük yasal süre içinde yaptığı, iş bu davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Dosyanın incelenmesinde davalının sicilden terkin edilmiş olduğu, bu nedenle davacı vekiline davalı şirketin ihyası için dava açmak üzere süre ve yetki verildiği, davacı vekili tarafından bu süre içerisinde ihya davasının açılmadığı gibi, mahkememizin 2021/304 esas sayılı dosyasında 3 nolu celsede ihya davası açılmayacağının da açıkça belirtildiği, buna göre tüzel kişiliği sona ermiş olan davalıya husumet yöneltilemeyeceği, husumetin HMK 114/1-f maddesi uyarınca dava şartı olduğu ve HMKnun 115/1.maddesi uyarınca mahkemece davanın her aşamasında resen değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla, davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenler ve dosya içeriğine göre;
1-Davacının davasının pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 5.100,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Harçlar tarifesi gereği alınması gereken 80,70TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 26,00TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, tarafların yokluğunda, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul BAM istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 29/04/2022

Katip …
E-İMZALI

Hakim …
E-İMZALI