Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/468 E. 2023/631 K. 04.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/468
KARAR NO:2023/631

DAVA:Sıra Cetveline İtiraz, Kayıt Kabul
DAVA TARİHİ:06/01/2015
KARAR TARİHİ:04/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan Sıra Cetveline İtiraz, Kayıt Kabul davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin … madde üretimiyle uğraştığını, müflis şirket … San. ve Tic. A.Ş.’nin müvekkili … Ltd. Şti.’den … madde aldığını ve bununla ilgili müflis şirkete fatura kesildiğini, … madde üretimi, satımı ve tesliminin özel hususlara tabi olduğunu, satılan … madde tesliminin gerekli izinler alındıktan sonra kolluk kuvvetleri huzurunda alıcıya teslim edildiğini, nitekim davacı şirketin de … maddeleri kolluk kuvvetleri nezdinde müflis şirket yetkililerine teslim etmiş olduğunu, bunlara ilişkin … Emniyet Müdürlüğü’nde kayıtlar mevcut olduğunu, ancak bu … maddelerin bedelinin müflis şirket tarafından hala ödenmediğini, fatura kapsamında yer alan … maddelerin bedelinin müflis şirkete teslime götürülmesi için düzenlenen sevk irsaliyeleri ve … Emniyet Müdürlüğü’nden alınan barut ve … maddelere ait taşıma izin belgelerinin de dilekçe ekinde bulunduğunu, müflis şirket tarafından davacı şirketten teslim alınan ancak ödenmeyen … madde bedellerine ilişkin olarak yani borca ilişkin olarak … … Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyasından icra takibi yapılmış olduğunu, takibin kesinleştiğini, gerekli işlemlerin yapıldığını ancak borçlu şirketin iflas ettiğinden alacaklarının tahsil edilemediğini, müflisin iflasının açıklandığının öğrenilince oluşturulan iflas idaresine masa alacaklarını oluştururken davacı şirketin … … Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyasından icra takibinin konusunu oluşturan alacağına da masada yer verilmesi için taraflarınca başvuruda bulunulduğunu, ancak iflas idaresince söz konusu takip dayanağı alacağın tereddüt içerdiği ve varolup olmadığının tespiti için yargılama gerektirdiği gerekçesi ile alacağın kaydı talebinin reddedildiğini beyanla, davanın kabulü ile alacak kayıt taleplerinin reddi konulu iflas idaresinin kararının iptaline, ….İflas Müdürlüğü’nün … İflas dosyasındaki müflis şirket olan … San. ve Tic. A.Ş.’nin iflas masasına, … … Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyasında alacaklı olarak yer alan davacı … … Maddeleri Ltd Şti’nin, müflis şirketin iflas tarihi olan 18/02/2014 tarihi itibariyle 217.794,38TL miktarındaki alacağın kaydının yapılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; usul ve yasaya aykırı açılan davanın reddi ile, sıra cetveline itiraz davasında, ispat yükünün davacı alacaklıya ait olduğunu, alacağın mevcudiyetini ve miktarını, davacının ispat etmek zorunda olduğunu, itiraz edilen alacağa karşı borçlunun itiraz etmemiş olması sebebiyle ödeme emrinin kesinleşmiş ve itiraz etmesine rağmen itirazı kaldırılmış olsa bile, davalı alacağının mevcudiyetini ispat yükü altında olduğunu, bu durumun alacağın varlığı hakkında karine teşkil etmediğini, buna ek olarak, sıra cetvelinin ilgili kararında belirtildiği üzere, iflas idaresi memurluğunun davacı tarafından takibe dayanak olarak sunulmuş belgelerden mutabakat metnindeki müflis şirket adına atılan imzanın müflis şirketi temsil kabiliyeti olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi gerektiği kanaatine vardığını, aynı şekilde, her ne kadar davacının mahkememizde açtığı bu davaya ilişkin dava dilekçesinde satıldığı iddia edilen … maddelerin kolluk kuvvetleri huzurunda müflis şirkete teslim edilmiş olduğunu belirtmişse de, ibraz edilen … madde teslim tutanağının imzasız olması nedeniyle yargılamayı gerektirdiğinden sebeple alacağın reddi gerekmiş olduğunu, bir an için davacının alacak kaydı talebinin kabulü düşünülse bile, talebe konu alacağın meblağına ilişkin kapak hesabının hatalı olarak müflis şirketin iflas tarihi olan 18/02/2014 yerine alacak kaydı talebi yapılan tarih olan 20/06/2014 tarihi itibariyle hesaplandığını, dolasıyla, toplan faiz miktarının yanlış hesaplanmış olduğundan sebeple yine reddinin söz konusu olacağını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından da ifade edildiği üzere kayıt kabul davalarında “İspat yükü kural olarak masaya yazdırılması gereken bir alacağı bulunduğunu iddia eden davacı alacaklıdadır. Alacaklı masaya kayıt talebinde bulunurken alacağının sebep ve delillerini bildirmeli; alacağını genel hükümlere göre ispat etmelidir.” şeklinde belirtildiği üzere alacaklının alacağını yeterli ve çelişkiden uzak şekilde belirlenmesinin gerekli olduğunu, bu nedenle alacağını ispat edemediğinden sıra cetveline kaydının reddi gerektiğini beyanla, usul ve yasaya aykırı açılan davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava sıra cetveline itiraz sureti ile kayıt kabul talebidir.
Mahkememizin 2015/… esas, 2018/… karar sayılı, 07/03/2018 tarihli kararı ile, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, 156.356,31 TL asıl alacak, 20.879,99 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 177.236,30 TL’nin davacı … … Mad.Ltd.Şti.’nin müflis ….İflas Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasındaki Müflis … San.ve Tic.A.Ş.’nin iflas masasına 4.sıradan alacak olarak kayıt ve kabulüne, kalan kısımlar yönünden davanın reddine karar verilmiş, Mahkememiz kararına karşı davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul BAM 45.Hukuk Dairesinin 2020/… esas, 2021/… karar sayılı 23/06/2021 tarihli ilamı ile, “davacı tarafça davaya konu edilen alacağın kaydının yapılması talebinin reddine dair verilen kararda hiçbir ödeme emrine itiraz edilmediği, aynı zamanda takibe dayanak belgelerden biri olan mutabakat metninde ki imzanın temsil kabiliyetini haiz olup olmadığına kanaat getirilemediği belirtilmiş olması karşısında bu konunun da incelenmesi gerekmektedir. Bu amaçla; … madde teslim tutanaklarında ismi belirtilen güvenlik görevlisi teslim alan sorumlu ateşleyici kısmında yer alan kişilerin tutanakların düzenlendiği tarihte müflis şirkette çalışma kaydının bulunup bulunmadığının SGK dan sorgulanması, dosyada yer alan mutabakat metninin de aslının dosya arasına alınması suretiyle imzanın müflis şirketi temsil kabiliyetine haiz olup olmadığının araştırılması için metnin düzenlendiği tarihteki şirketi temsile haiz kişilerin ilgili ticari sicil müdürlüğünden listesinin, adres bilgilerinin istenilmesi ve imzaya ait beyanlarının alınabilmesi için gerekli olması halinde isticvap davetiyesi de çıkarılması ve varılacak sonuca göre imza incelemesi gerekeceğinin dikkate alınması gerekmektedir. Her ne kadar mali müşavir bilirkişi tarafından davacı şirketin delil listesinde bulunan 2012 yılına ait muavin defter dökümleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda muhasebe yönünden inceleme yapılmış ise de; iş bu raporun hükme esas alınamayacağı yukarıda belirtilen sebeplerden de anlaşılmakta olup, yargılamanın sağlıklı yapılabilmesi ve usul ekonomisi nazara alınarak davalı müflis şirketin icra takibine konu edilen dönemlerine ilişkin ticari defter ve kayıtlarının incelenmeli, müflis şirketin yetkililerine tekrar sorgulama yapılmalı ve ticari defterleri inceleme için hazır etmelerine yönelik meşruhatlı tebligat çıkarılması gerekmektedir. ” denilmek suretiyle mahkememiz kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
BAM ilamı uyarınca, ….Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/… esas, 2014/… karar sayılı 18/02/2014 tarihli karar örneği getirtilmiş, incelendiğinde, … San.ve Tic..A.Ş.’nin 18/02/2014 tarih saat 11:06 itibarı ile iflasına karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 2014/… esas, 2015/… karar ve 22/06/2015 tarihli ilamı ile hükmün onanmasına karar verilmekle hükmün 18/05/2017 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. SGK’dan işyeri tescil bilgisi ile 01/2011-12/2012 dönemleri arasında çalışan sigortalıları gösteren dönem bordroları getirtilmiştir ve yeniden duruşma açılarak yargılamaya devam olunmuştur.
Bilindiği üzere kanun koyucu, uzayan yargılamaların önüne geçmek amacıyla temel adli yasalarda 2000li yılların başından beri köklü değişikliklere gitmiştir. Neredeyse Cumhuriyetle yaşıt olan TMK, BK, TTK, HUMK, TCK, CMUK gibi kanunları ilga ederek, yerlerine yeni kanunlar ihdas etmiştir. Hatta yargının iş yükünü azaltarak, mevcut yargılamaların bir an evvel neticelenmesi için alternatif çözüm yolları olan uzlaşma, arabuluculuk ve hedef süre gibi düzenlemelere gidilmiştir.
Kanun koyucunun yirmi seneyi aşkın zamandır kanuni satıhta ortaya koyduğu bu gayretin, maalesef uygulayıcılar-yargılama sujeleri tarafından içselleştirilememesi, bu köklü düzenlemelerden evvelki mesleki alışkanlıkların terkedilememesi sebebiyle, kanun koyucunun bu iradesinin uygulamada tecelli edemediği görülmektedir.
Öte yandan eldeki dava, icra takibinde alacaklının bir an evvel alacağına kavuşmasını amaçlayan bir sıra cetveline itiraz davası olup, 2004 sayılı İİK’nın 18. maddesinde de kıyasen işaret edildiği üzere icra hukukuna dair işler acil mevaddandır. Bu sebeple İİK 142/2. maddesinde sıra cetveli davaları basit yargılama usulüne tabi dava olarak nitelenmiştir.
Bununla beraber, hukukunuzda bir kısım istisnalar bulunsa da yargılamalarda esas olan HMK 147 ve devamı maddelerine göre duruşma açılmasıdır. Bu, doktrinde “yüz yüzelik ilkesi” olarak tanımlanan ve HMK 197. Maddesinde ifadesini bulan bir husutur. Anılan maddede delillerin, tarafların huzuru ile tartışılmasının gereğine işaret edilmiştir. Bunun içindir ki, medeni usul hukukunda duruşma esastır ve celp edilen deliller duruşmada tartışılır. Bu bağlamda tarafların duruşmalarda hazır bulunmaları büyük ehemmiyet arz etmektedir.
Ne var ki somut olayın incelenmesinde, 06.01.2015 tarihinde açılmış olmasına rağmen, kanun koyucunun uzayan yargılamaların önüne geçilmesi için yaptığı bunca düzenlemeye rağmen, İİK 18 ve 142/2. Maddesindeki takip hukukuna dair işlerin acil mevaddan olduğuna dair düzenlemesine rağmen davacı tarafın 07.12.2016 tarihinden itibaren yapılan hiçbir duruşmaya iştirak etmediği görülmüştür. Hatta sürekli mazeret verilmesi ve mazeretin belgelendirilmemesi sebebiyle 18.10.2017 tarihli 5. celsede dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir. Davacı taraf, mahkemenin mazereti kabul etmemesine bir itirazda bulunmamıştır. Yani davacı, mahkemenin mazeretin yerinde olmadığı yönündeki tespitine râm olmuş ve dosyanın yenilenmesini talep etmiştir.
İstinaf kaldırma kararı sonrasında dahi, daha evvelden bir defa dosya işlemden kaldırılmış olmasına rağmen davacı taraf tüm celselere mazeret dilekçesi sunmuş ve 19.04.2023 tarihli celsede mazereti yine kabul görmemiştir. Bu ikinci mazeretin yerinde olmadığına dair mahkeme tespitine de, davacının 09.05.2023 tarihli dilekçesinde itiraz edilmemiş, mahkemenin mazereti red kararının yerinde olduğu davacı tarafça da zımnen kabul edilmiştir.
O halde, eldeki dosya evvela 18.10.2017 tarihli celsede ve sonra da 19.04.2023 tarihli celsede olmak üzere iki defa işlemsiz bırakılmıştır. Eldeki dava İİK 142/2. Maddesine göre basit yargılama usulüne tabi bir dava olup, 320/4. maddesine göre bir defa işlemsiz bırakılabilir. O halde 19.04.2023 tarihli ikinci işlemsiz bırakılan celsede, dosyanın işlemden kaldırılmasına değil, davanın açılmamış sayılmasına karar vermek gerekir iken sehven yeniden işlemden kaldırma kararı verildiği görülmüştür.
Bu sebeple, yeniden celse açılmış olması taraflara yargılamaya devam hakkı vermeyeceğinden, ikinci işlemden kaldırma kararından dönülerek davanın açılmamış sayılmasına karar vermek gerekmiştir.
Öte yandan, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gereken 19.04.2023 tarihli celseden sonra davacının 03.10.2023 tarihli dilekçeyle çekildiğini beyan etmesi de sonuca etkili görülmemiştir. Zira davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gereken 19.04.2023 tarihli celsede vekilin vekalet görevi devam etmektedir.
Ayrıca HMK 82. maddesine göre avukatın vekalet görevi istifa dilekçesi verdiği anda sona ermez. İstifa dilekçesinin asile tebliğinden itibaren iki hafta daha avukatın görevi devam eder. Bu süre geçmeden tahakkuk edecek duruşma, keşif, inceleme, istiktap, isticvap, istinaf, temyiz vs yargılama işlemlerinde bulunmak mecburiyeti devam eder. Yani davacı vekilinin, istifa dilekçesini sunduğu günün ertesi günü yapılan 04.10.2023 tarihli celsede dahi görevi devam etmektedir. HMK 82. maddesindeki tebliğden itibaren 2 haftalık bekleme süresi düzenlemesi sebebiyle görevi devam etmesine rağmen, davacı vekili bu celseye katılmamış ve mazeret de beyan etmemiştir. Bu sebeple son celseye davacı mazeret bildirmediğinden, bu celse dahi dava takipsiz bırakıldığından HMK 320/4. maddesi gereği açılmamış sayılma kararı vermek mümkün görülmüş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın açılmamış sayılmasına,
2-Alınması gerekli 269,85 TL karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 27,70 TL’nin mahsubu ile bakiye 242,15 TL’nin davacıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin takdiren üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından sarf edilen 32,48 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 17.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendini vekil ile temsil eden davalıya verilmesine,
6-Dosyada kullanılmayan bakiye gider avansının HMK.’nın 333. ve HMK. yönetmeliğinin 47/1. maddeleri uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa ödenmesine,

Dair, taraf vekillerinin yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 2 Hafta süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine İSTİNAF yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 04/10/2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır