Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/271 E. 2022/677 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/271 Esas
KARAR NO:2022/677

DAVA:Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ:13/04/2021
KARAR TARİHİ:09/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA: Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesi ile, tarafların kat karşılığı inşaat işleri yapan müteahhitler olduğunu, gecekondu önleme bölgesi içinde kalan ve çoğunlukla kaçak yapıların bulunduğu … ilçesi … Mah 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında riskli alan olarak belirlendiğini, tarafların her birinin münferiden …, … ve …, numaralı adalarda hak sahipliği bulunan kişilerle parsel azlı inşaat yapmak üzere irtibat kurduklarını ve anlaşma sağlandıklarını, bu arada … belediyesi yetkililerinin müteahhitler ile görüştüklerini, belediyenin talebi üzerine ferdi olarak hareket eden müteahhitlerin kendi aralarında şirket kurduklarını, bu şekilde kurulan şirketlerin her birinin belediyenin iştiraki olan … ile 30/12/2011 tarihli müşavirlik sözleşmesi imzaladığını ve … … isimli inşaata başlandığını, davalı şirketlerin … Projesi için kendi aralarında … İnş Taah Tur ve Tic AŞ- … Yapı ve İnş Tic Ltd Şti Adi Ortaklığını kurduklarını, davacının ise kendi adına münferiden projeyi yürütmeye başladığını, bu kapsamda davacı şirkete isabet eden bağımsız bölümlerin doğrudan davacı tarafından satışa sunulduğunu ve bir bölümünün satıldığını, tarafların … … inşaatının tamamını alt taşeron olarak … İnş Tur San ve Tic AŞ ünvanlı şirkete verdiklerini, davacı ve davalı şirketlerin ortakları olan gerçek kişilerin bir araya gelerek … … Projesiyle ilgili olarak prensip anlaşması yaptıklarını, kararlaştırılan prensipler üzerine taraflar arasında iş ortaklığı ve taşeronluk sözleşmesi imzalandığını, arsa sahiplerinin sayı olarak çoğunluğunun davalı şirketlerin oluşturduğu adi ortaklıkta kalmasının davalı şirketler lehine mal avantaj oluşturduğunu, davacı şirkette kalan arsa sahibi sayısının az olması ve yüksek tutarlı maliyet aktarımı düzenlenmesi sonucu davacıya gerçekte olmayan kara bağlı kurumlar vergisi, stopaj ve KDV yükümlülüğü ile karşı karşıya kaldığını, bu ilave maliyetin yaklaşık 6.000.000TL olduğunu, davalı şirketlerin talebi üzerine düzenlenen aktarım faturaları dolayısıyla davacının KDV, kurumlar vergisi, stopaj ile karşı karşıya kaldığını, davacının bu işlemden zararı doğduğunu, süreç içinde projenin tüm imalatlarıyla tamamlandığını, bağımsız bölümlerin satışının sona erdiğini, davacının, alacağının ödenmesini iyi niyetle beklediğini ancak davalıların ödeme yapmadığını, bunun üzerine ihtarname gönderilen borcun ödenmesinin talep edildiği beyanla, öncelikle taşınmaz üzerindeki bağımsız bölümde davalı şirketlerin her birinin 1/3 oranındaki mevcut hisselerinin üçüncü kişilere devir ve satışının önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalıların davacının zararından sorumlu olduklarından şimdilik 1.0000TLnin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda TCMB avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, taraflar arasındaki ortaklık ilişkisinin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zaman aşımı itirazları bulunduğunu, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davacının taleplerinin haksız olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmelerin yazılı olarak yapıldığını, davacı ve davalıların bir adi ortaklık oluşturduklarını, bu nedenle davacının fazla olarak bazı zararlarının oluştuğu, ancak beyan ettiği zararlarının diğer adi ortaklıklar yönünden bir kar elde etmediğinin belli olmadığını, ayrıca davacı ile beyan edildiği şekilde bir sözleşme veya ortak kararın söz konusu olmadığını, davacının kendi beyanına göre muhasebe kayıtlarını düzelttiğini, kendi kayıtlarını düzeltmiş olmasının davalı tarafa bir yükümlülük yüklemeyeceğini, davacı tarafın kendi beyanına göre de maliyet girdisinin söz konusu olacağının, davacının dürüst tacir olmadığını, ortaklık durumunun ortaklık tarihinden sonraki dönemi kapsayacağını, davacının söz konusu faturalardan dolayı bir alacağının olmadığını beyan etmekte olduğunu, bu durumda beyan ettiği taleplerine ilişkin yazılı bir sözleşme ibraz etmesi gerektiğini, ancak böyle bir sözleşmeden söz edilmediğini, davacının yıllar önce bedelini aldığı taşınmazlar için daha sonra fatura düzenleyerek bu kez ödeyeceği kurumlar ve diğer vergilerini davalıdan almaya çalışmakta olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Taraflara usulune uygun davetiye tebliğ edilmiş olup, ihtarnameler, müşavirlik anlaşması ve sözleşmesi, adi ortaklık sözleşmesi, prensip anlaşması, iş ortaklığı ve taşeronluk sözleşmesi, ….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası, tapu kayıtları, Ba-Bs formları celp olunmuştur.
Dava, davacı ile davalı şirketlerin oluşturduğu adi ortaklık arasında akdedilen sözleşme uyarınca gerek sözleşme hükümleri, gerekse tarafların sözleşmede yer alan hükümleri sözlü olarak değiştirmeleri sonrası davacı şirketin davalı şirketlerden oluşan alacağının tahsili, mümkün olmadığı takdirde davacı ile davalılar arasındaki ilişkinin adi ortaklık ilişkisi bulunması sebebiyle adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi talebine ilişkindir.
Yargılama devam ederken davacı vekili vermiş olduğu 08/06/2022 tarihli dilekçesi ile tarafların sulh olduğunu beyan etmiş, mahkememizin 09/11/2022 tarihli oturumda ise davadan feragat ettiklerini, yargılama gideri ve vekalet ücreti talepleri olmadığını beyan etmiş, davalılar vekili de aynı oturumda tarafların sulh olduğunu, yargılama gideri ve vekalet ücreti talepleri olmadığını beyan etmiştir.
Dosyanın tetkikinde davacı vekilinin dosyada mevcut vekaletnamesinde davadan feragate yetkisi olduğu görülmüştür.
Davadan feragat 6100 sayılı HMK’nun 307 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre feragat, davacının talep sonucunda kısmen veya tamamen vazgeçmesi diye tanımlanmıştır. Feragatin kayıtsız ve şartsız olacağı, dilekçe ile veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılabileceği belirtildikten sonra hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağı açıkça belirtilmiştir. Davacının davasından feragat ettiği görülmekle, davacının davasından feragati nedeniyle HMK 307 ve 311 maddeleri uyarınca feragat kesin hüküm gibi sonuç doğurduğundan karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ve dosya içeriğine göre;
1-Feragat kesin hüküm gibi sonuç doğurduğundan FERAGAT UYARINCA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Taraf vekillerinin beyanları nazara alınarak vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, tarafların yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
3-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 80,70TL karar ve ilam harcının peşin olarak alınan 17.077,50TLden mahsubu ile fazla alınan 16.996,80TLnin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(11)-(13) maddesi ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.360,00-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazine adına gelir kaydına,
5-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 Hafta süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine İSTİNAF yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı09/11/2022

Başkan …
E-İMZALI
Üye …
E-İMZALI
Üye …
E-İMZALI
Katip …
E-İMZALI