Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/23 E. 2023/214 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/23 Esas
KARAR NO:2023/214

DAVA:Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:22/09/2014
KARAR TARİHİ:30/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin EPDK tarafından regüle edilen LPG piyasasında faaliyet gösteren dağıtıcı lisansına sahip köklü bir şirket olduğunu, davalı şirket ile akdedilen 27/01/2012 imza – 31/12/2015 bitiş tarihli “Otogaz Bayilik Sözleşmesi” gereğince otogaz istasyonunda müvekkil şirketin markası altında ve müvekkil şirketten satın alacağı Otogaz’ı müşterilerine satmak amacıyla bu sözleşmeyi imzaadığını ve sözleşme koşullarına uyacağını kabul ve taahhüt ettiğini, davalı şirketin … 1. Noterliğinden 16/05/2013 tarih … yevmiye numaralı tek yanlı fesih bildirimi içeren ihtarname ile sözleşmenin 5 yıl daha uzatılmasına dair 01/03/2010 tarihli beyan ile devam edegelmekte olan sözleşmelerin fesh edildiğini,27/01/2012 tarihli Otogaz Bayilik Sözleşmesine göre süresinden önce fesh edilen bu durumda Aygaz’a ceza şartı ve bakiye kalan sözleşme süresi için net kar mahrumiyeti ödemeyi davalının kabul ettiğini, davalı şirketin tek taraflı haksız olarak fesih etmesi neticesinde sözleşmenin 25. Md gereği 100.000-Euro cezai şartını ve sözleşmenin kalan süresi 2 yıl 7 ay 15 gün için sözleşmenin 40. maddesinde belirtilen kıstasa uygun olarak hesaplanacak kar mahrumiyetinin tahsilini davacının talep edebileceğinin açıkça yazıldığı, dava tarihindeki Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden hesaplanan Türk Lirası karşılığını ve kâr mahrumiyetini 16/05/2013 fesih tarihi itibari ile ticari faizi ile birlikte davalılardan tahsilini, Otogaz Bayilik Sözleşmesinin 25., 38., 40. ve diğer maddelerine istinaden 40.000,00-TL ceza şartının, 20.000,00-TL kâr mahrumiyetinin davalılardan tahsilini,yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirket ile 2000 yılında müvekkili … ile başlayan ticari ilişkinin 16/05/2013 tarihine kadar devam ettiğini, müvekkil şirketin 2011 yılından itibaren yaşanan ekonomik krizinde etkisiyle nakit sıkıntısı çekmeye başlaması sonucu ticari kârlılığının düştüğünü ve akaryakıt alamaz hale geldiğini, davacı şirket ile 2005 tarihine kadar uzatılmış bir sözleşmeleri var iken peştemaliye adı altında bir miktar para alabilmek için 2012 yılında yeni bir sözleşme daha yapıldığını, 27/01/2012 tarihinde yapılan protokole göre 55.000,00-TL peştamaliye ödemesi alan müvekkilinin nakit sıkıntısı nedeniyle ödeme yapamadığını, 24/04/2013 tarihinde davalı şirkete yazılan mektupta davacı şirkete akaryakıt istasyonunu kiraya vermeyi planladığını yazdığını ancak davacının bu mektuba cevap vermemesi üzerine iflas etmemek için istasyonu kiraya verdiğini, cezai şart istemi açısından davacının yasal bir dayanağı olmadığını ve müvekkilinin yaşadığı ekonomik zorlukta zaten davacı şirketten mal alıp satma durumunun söz konusu olmaması nedeniyle kar mahrumiyetinin bulunmadığını, tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
ÇEKİŞMELİ VAKIALAR HAKKINDA TOPLANAN DELİLLER :
(1)Taraflara usulüne uygun olarak tebligatlar yapılmış olup; sözleşmeler, ihtarnameler, … İcra Müdürlüğü’nün … Esas, … Esas sayılı dosyaları, … 8. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, ticari defter ve kayıtlar mahkememiz dosyası arasına alınmıştır.
(2)… Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılarak, davalıların tutmakla yükümlü oldukları ticari defter ve kayıtları üzerinde iddia ve itirazlar ile taraflar arasındaki sözleşme hükümleri ile taraflar arasındaki ticari ilişkiye yönelik 27.01.2012 tarihli “Protokol”, 27.01.2012 tarihli Otogaz Bayilik Sözleşmesi, 30.04.2013 tarihli “Ek Protokol” , karşılıklı ihtarnameler , davalının sözleşmeyi feshi, 27.01.2012 tarihli “Protokol” ün 3.maddesinde yazılı Toplam Dağıtım Marjının Tespiti ve Paylaşımı ve 9.maddelerinin nasıl uygulandığının değerlendirilerek, takdiri mahkemeye ait olmak üzere sözleşmenin 27.01.2012 imza tarihinden itibaren fesih tarihine kadar davalının ay bazında LPG alım miktarları listesinin (sözleşme süresince alınan ürün miktarının) belirlenmesi ayrıca davalı şirketin 16.05.2013 fesih tarihinden sonra dahi Otogaz satışını sürdürüp sürdürmediğinin, hangi firmadan sağladığının 2013 -2014 -2015 yılına ait ticari defterler üzerinde inceleme yapılarak rapor alınması istenmiş, bilirkişiler tarafından düzenlenen 20/04/2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda özetle; taraflar arasında akdedilen 27/01/2012 tarihli otogaz bayilik sözleşmesinin incelenmesinde davalının feshinin haklı sebebe dayanıp dayanmadığının hukuki değerlendirmesi sayın mahkemeye ait olmak üzere sözleşmenin 25.maddesinde cezai şart miktarının açıkça tespit edildiği, buna göre davacının talep edeceği cezai şart miktarının 100.000 Euro olduğu, davacının talebi doğrultusunda dava tarihindeki TCMB döviz satış kuru üzerinden yapılan hesaplama neticesinde cezai şart miktarının 251.540 TL olduğu, ancak davacı tarafın talebi ile bağlı kalınmak şartıyla talep edilen cezai şart miktarının 40.000 TL olduğu, davacının davalıya sattığı LPG miktarını ay bazında davalı ticari defterlerindeki kayıtlarının 153.Ticari Mallar hesabında kayıtlı olduğu, kayıtların incelenmesinde davalı şirketin davacı şirketten 27/01/2012 tarihinden fesih tarihine kadar 1.270.788,78 TL tutarında Otogaz alımı yaptığı, 24/04/2013 tarihinden sonra davacıdan otogaz almadığı, 16/05/2013 tarihinde sonra da davalı şirketin otogaz satışını sürdürmediğinin tespit edildiği, davalı şirketin fesihten itibaren geriye doğru bir yıllık alımları toplamının 954.233,99-TL olduğu, sözleşmenin bitiş tarihinin 31/12/2015, fesih tarihinin ise 16/05/2013 olduğu, bakiye sözleşme süresinin 2 yıl 7 ay 15 gün olup bakiye kalan sözleşme süresince toplam otogaz alımı değerinin 2.507.125,49-TL olarak tespit edildiği, 27/01/2012 tarihli protokolün 3. maddesine göre davacının dağıtım payının %47,5 olduğu, davacının toplam kar mahrumiyetinin ise 1.190.884,61-TL olduğu, ancak davacının talebi ile bağlı kalınmak kaydı ile talep edilen kar mahrumiyeti miktarının 20.000,00-TL olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirmiştir.
(3)Tarafların iddia ve savunmaları, dosyada toplanan deliller nazara alınarak, bilirkişiler …, …’a tevdii edilen dosyada tanzim olunan 26/10/2016 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davaya konu taraflar arasında imzalanan sözleşme ve ve sözleşmenin eki olan protokol maddeleri, davacı şirketin ticari defterleri incelendiğinde, sözleşmenin haksız olarak tek taraflı fesih edildiği sonucuna varılması halinde taraflar arasında akdedilen Otogaz LPG bayilik sözleşmesinin 25.maddesi gereği davacının 100.000,00-Euro ceza talep hakkı bulunduğu, davanın 28/06/2013 tarihinde açıldığı dikkate alındığında davacının 251.830 TL cezai şart talep hakkı doğduğu, fakat davacının dava dilekçesinde 40.000,00-TL ceza şartı talep ettiğinden talebi bağlılık gereği davacının 40.000,00-TL cezai şartı talep edebileceği, fesih tarihinden sözleşme bitimine kadar davacının alabilecek kar payının 1.283.314,26-TL olarak hesaplandığı, fakat davacının dava dilekçesinde 20.000,00-TL kar mahrumiyeti ile bağlılık gereği davacının 20.000,00-TL kar mahrumiyeti talep edebileceği yönünde görüş ve kanaat bildirmiştir.
(3)Mahkememizce, BAM kararı doğrultusunda Mahkememizde daha önce bilirkişilik yapmış olan bilirkişi heyetine bir sektör uzmanı eklenerek ilamdaki eksiklikler konusunda, yapılacak hesaplama yönteminde açık ve anlaşılabilir olarak belirtilerek davalı vekilinin karardan önceki rapora itirazlarının da değerlendirmek suretiyle açık anlaşılabilir, hükme elverişli rapor hazırlanması için dosya akaryakıt konusunda sektör uzmanı Hızır Yılmaz Abdurrahmanoğlu, mali müşavir … ve nitelikli hesaplama uzmanı Prof. Dr. …’a tevdii edilmiş, tanzim olunan 12/10/2021 tarihli bilirkişi heyet raporunda özetle; davalının gönderdiği fesih ihtarından önce başka dağıtım firmasıyla kira sözleşmesi akdettiği, davalının yaşamış olduğu finansal sorunların erken fesih için haklı sebep sayılamayacağı bu nedenlerle akdedilen sözleşmelerin haksız olarak feshedildiği, haksız feshin bir sonucu olarak akdedilen sözleşmeler gereği davalı tarafından davalının kar mahrumiyeti ve cezai şart taleplerini karşılaması gerektiği, sözleşme gereği 100.000 Euro x 2,5154 = 251.400TL cezai şart alacağının doğduğu, ancak Davacı tarafın 40.000 TL cezai şart talep ettiği, sözleşme süresi sonuna kadar yeni bayilik elde edilememesinden dolayı kar mahrumiyeti hesabının bu tarihe kadar yapıldığı ve hesaplanan tutarın 179.360,55-TL olduğu, ancak davacının 20.000,00-TL kar mahrumiyeti talep ettiği yönünde görüş ve kanaat bildirmiştir.
(4)Bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş olup, davalının daha önce incelemesi yapılan ticari defterleri de dikkate alınarak gelen yazı cevaplarıyla birlikte cezai şart alacağı ve kar mahrumiyeti miktarlarının davalının ekonomik mahvına sebep olup olmayacağı hususunda rapor hazırlanması için dosya bilirkişi heyetinde görev alan mali müşavir …’ya tevdii edilmiş olup, tanzim olunan 19/07/2022 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; davalı şirketin 2018-2019-2020 yıllarında varlıklarının incelendiği, dava konusu ana para talepleri kabul edildiğinde davalı şirketin öz kaynak tutarı 1.742.136,81-TL olacağı, fakat bu tutar tespit edilirken sadece talep edilen ana paralar ile tespit edildiği, yine davacı şirket aleyhine 5 adet icra takibi olduğu takiplerde talep edilen toplam tutarın 613.922,29-TL olduğu, bu tutarın 2020 yılı öz kaynak tutarından mahsup edilip edilemeyeceğinin mahkemenin takdirinde olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava; acentelik sözleşme kapsamında cezai şart ve kar mahrumiyeti alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkememizin 12/01/2017 tarih, 2014/910 Esas, 2017/32 Karar sayılı kararı ile; “…yapılan yargılama safahatı içerisinde taraflar arasında acentelik ilişkisinin mevcut olduğu hususunda taraflar arasında herhangi bir çekişme yoktur. Bilirkişiler tarafından düzenlenen raporla taraflar arasındaki acentelik ilişkisinin mevzuata uygun olarak düzenlenmiş olduğunu, taraflar arasındaki ilişkinin sınırlarının tespit edilmiş olduğunu, feshi koşullarının belirlendiğini tespit etmiş, davalıların davacıya acentelik ilişkisi nedeniyle taleple bağlı kalınmak üzere 40.000 TL cezai şart ve 20.000 TL kar mahrumiyet zararı olmak üzere toplam 60.000 TL borcu bulunduğu anlaşılmakla alacağın 16/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline…” dair karar verilmiş, karara karşı davalılar vekilince yasal süre içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi’nin 2020/145 Esas, 2020/443 Karar sayılı, 17/12/2020 tarihli ilamı ile; “Kâr mahrumiyeti ve cezai şart talep edilebilmesi için davalı bayiinin borca aykırı davranması ve bu borca aykırı davranış nedeniyle davacı dağıtıcının sözleşmeyi feshetmesi ya da davalının haklı sebep olmadan sözleşmeleri feshetmiş olması gerekmektedir. Davalı, ekonomik olarak zor durumda olması nedeniyle sözleşmenin haklı fesh edildiği iddiasında bulunulmuş ise de, bu durumun tacirler arasında haklı neden sayılmayacağı, öncelikle sözleşmenin feshinde hangi tarafın haklı olduğunun açık ve somut gerekçelerle ve delillere dayalı olarak ortaya konulması gerektiği ancak bu konuda yeterli delilin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Sözleşme feshedildikten sonra müspet zarar talep edilebilmesi için sözleşmede bu yönde açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir. Taraflar arasında imzalanan 4 yıl süreli ve cezai şart yanında kâr mahrumiyeti talep edilebileceği yönünde düzenleme içeren 27.01.2012 tarihli bayilik sözleşmesi davalı bayii tarafından 16.05.2013 tarihinde haksız olarak feshedilmiştir. Fesih tarihi ile sözleşmenin sona ereceği 31.12.2015 tarihleri arasında davacı taraf kâr mahrumiyeti talep etmişse de, yapılan hesap yönteminin sözleşmede kararlaştırılan yöntem olup olmadığı konusunda raporda açıklık bulunmamaktadır. Davalı tarafça kar mahrumiyeti hesaplanırken bilirkişinin izlediği yol ve yöntemin hatalı olduğunun bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ileri sürüldüğü, 20.05.2016 tarihinde tebliğ edildiği ve süresinde itiraz dilekçesinin sunulduğu, Mahkeme tarafından son celse itirazın bulunmadığı duruşma zaptında yer almış ise de, itiraz dilekçesi sunulduğu ve Mahkeme tarafından değerlendirilmediği, itiraza konu hususlarda bilirkişi raporunda açıklama bulunmadığı, her ne kadar davacı talebi düşük ise de, raporun, bu haliyle hüküm vermeye elverişli olmadığı anlaşılmakla, davada kâr mahrumiyeti talep edilebilecekse sözleşmenin fesih tarihinden sözleşmenin biteceği tarihe kadar olan dönem için kâr mahrumiyeti hesaplanıp TBK’nın 114/2. maddesi atfıyla aynı kanunun 52. maddesi uyarınca kâr mahrumiyeti tazminatından bir indirim yapılmasının gerekip gerekmediği de tartışılarak sonuca gidilmesi gerekecektir.
Yukarıdaki açıklamalara göre ilk derece mahkemesinin uyuşmazlık noktalarını net olarak ortaya koymadığı, bu uyuşmazlıkları ne şekilde aştığını delillere dayalı bir şekilde ve gerekçeli olarak ortaya koymadığı, kararın bu haliyle istinaf denetimine elverişli bir karar olmadığı anlaşılmakla…” denilmek suretiyle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, mahkememiz kararının kaldırılmasına karar verilerek dosya mahkememize gelmiş ve mahkememizin 2021/23 Esas sayılı numarasını almıştır. Kaldırma kararı sonrası taraflara usulüne uygun olarak tebligatlar yapılarak yargılamaya devam olunmuştur.
Yapılan yargılama, tarafların beyanları, İstinaf ilamı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki uyuşmazlığın acentelik sözleşme kapsamında cezai şart ve kar mahrumiyeti alacağının tahsili noktasında toplandığı tespit edilmiş olup, TBK’nın 112. ve devamı maddesine göre; alacaklının, borçludan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tazminat isteyebilmesi için, bu yüzden bir zarara uğramış olması gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet (olumlu) zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir.
Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır. Kuşkusuz kar mahrumiyetini de içine alır. Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur; sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı alır. Burada sözleşmenin feshedilmesinden değil, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir. Menfi zarar ise, uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır.Burada, alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü-, sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilen zarar menfi zarardır. Diğer bir söyleyişle, genel olarak menfi zarar, geçerli olmamasıdan; müspet zarar ise, ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder (HGK’nun 29/09/2010 gün ve 2010/14-386 E.2010/427 K).
Bu açıklamalardan sonra, bilirkişiler kurulunca da tesbit edilen ve mahkememizce de dava konusu olaya, bilimsel verilere ve yürürlükteki mevzuata uygun bulunan anlatımlardan tesbit edilen; taraflar arasında acentelik ilişkisinin mevcut olduğu hususunda taraflar arasında herhangi bir çekişme olmadığı, kâr mahrumiyeti ve cezai şart talep edilebilmesi için davalı bayiinin borca aykırı davranması ve bu borca aykırı davranış nedeniyle davacı dağıtıcının sözleşmeyi feshetmesi ya da davalının haklı sebep olmadan sözleşmeleri feshetmiş olması gerektiği, istinaf ilamında da belirtildiği üzere; davalının ekonomik olarak zor durumda olması nedeniyle sözleşmenin haklı fesh edildiği iddiasında bulunulmuş ise de, bu durumun tacirler arasında haklı neden sayılmayacağı öncelikle sözleşmenin feshinde davalının tarafın haklı olduğuna ilişkin iddiasını açık ve somut gerekçelerle ve delillere dayalı olarak ortaya konulması gerektiği, ancak davalı tarafından bu hususun ispat edilemediğinden taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafça haksız olarak 16.05.2013 tarihinde feshedildiği kanaatine ulaşılmıştır. Taraflar arasında imzalanan 4 yıl süreli ve cezai şart yanında kâr mahrumiyeti talep edilebileceği yönünde düzenleme içeren 27.01.2012 tarihli bayilik sözleşmesinin mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda bilirkişiler tarafından usulüne uygun olarak hesaplama yapılarak düzenlenen raporla; haksız feshin bir sonucu olarak davacının davalıdan kar mahrumiyetini ve cezai şart talep edebileceği, taraflar arasındaki sözleşme gereği 100.000,00-Euro x 2,5154 = 251.400,00-TL cezai şart alacağının doğduğu, ancak davacı tarafından işbu dava ile 40.000,00-TL cezai şartın talep edildiği, yine sözleşme süresi sonuna kadar yeni bayilik elde edilememesinden dolayı kar mahrumiyeti hesabının bu tarihe kadar yapıldığı ve hesaplanan tutarın 179.360,55TL olduğu, ancak davacının işbu dava ile 20.000,00-TL kar mahrumiyeti talep ettiği, ayrıca istinaf kararında sözleşmenin fesih tarihinden sözleşmenin biteceği tarihe kadar olan dönem için kâr mahrumiyeti hesaplanıp TBK’nın 114/2. maddesi atfıyla aynı kanunun 52. maddesi uyarınca kâr mahrumiyeti tazminatından bir indirim yapılmasının gerekip gerekmediği hususu değerlendirildiğinde; davalının yaşadığı finansal sorunlar erken fesih sebebi sayılamayacağı ve sözleşmenin davalı tarafça haksız olarak feshedildiği dikkate alınarak anılan hükümler doğrultusunda tazminatta indirim gerektirmediği kanaati oluşmakla, kaldı ki raporda hesaplanan cezai şart ve kar mahrumiyeti alacaklarına rağmen davacının talebi daha az olduğından bu bağlamda davacının talebiyle bağlı kalınarak tespit edilen işbu alacağın davalılardan tahsiline karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmakla, davanın kabulü ile, 40.000,00-TL cezai şart alacağı, 20.000,00-TL kar mahrumiyeti alacağı olmak üzere 60.000,00-TL’nin sözleşme fesih tarihi olan 16/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
(1)Davanın KABULÜ İLE; 40.000,00-TL cezai şart alacağı, 20.000,00-TL kar mahrumiyeti alacağı olmak üzere 60.000,00-TL’nin sözleşme fesih tarihi olan 16/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
(2)Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 4.098,60-TL karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 1.024,65-TL’nin mahsubu ile bakiye 3.073,95-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazine’ye irat kaydına (Mahkememizin bozma öncesi 15/05/2017 tarihli 2014/910 esas 2017/82 nolu harç tahsil müzekkeresi ile 3.073,95-TL bakiye karar harcının tahsil edilmiş olması halinde, tahsilde tekerrür olmamak şartıyla,)
(3)Davacı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden kabul edilen miktar itibariyle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 9.600,00-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
(4)Davacı tarafından yatırılan 1.024,65-TL peşin harç, 24,30-TL başvuru harcı, 5.100,00-TL bilirkişi ücreti, 1.648,8‬0-TL talimat, tebligat, posta ve müzekkere masraflarından oluşan toplam 7.797,75‬-TL yargılama masrafının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
(5)Davalılar tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
(6)Dosyada kullanılmayan bakiye gider avansının HMK.’nın 333. ve HMK yönetmeliğinin 47/1 maddeleri uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa ödenmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, 5235 sayılı Kanun’un 33-(1), 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341-(1) ve devamı maddeleri uyarınca, gerekçeli kararın usulen taraflardan her birine tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre dahilinde, Mahkememize dilekçe ile başvurmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 30/03/2023

Katip …
✍e-imzalıdır.

Hakim …
✍e-imzalıdır.