Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/207 E. 2022/89 K. 21.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/207
KARAR NO 2022/89

DAVA:Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:12/11/2020
KARAR TARİHİ:21/02/2022

….Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas, … karar sayılı, 16/11/2020 tarihli görevsizlik kararı üzerine mahkememize gönderilen ve Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Davalılardan … … Tic.Ltd.Şti.nin … Tv’nin sahibi olup websitesinde … tarihinde yayınlamış olduğu haberde davacıların kişilik haklarını ihlal eder şekilde saldırılarda bulunduğunu, anılan haberlerde, büyük puntolarla “… …” başlığı ile müvekkiller hakkında; “…’ün yayımları başlamadan önce …’nın sahibi …’nın avukatı, …’ün sahibi …, medya grup başkanı … … ve soyadı bilinmeyen kanal çalışanı olduğu söylenen … isimli şahıs hakkında suç duyurusunda bulundu” şeklinde açıklamalarda bulunulduğunu, akabinde; “…” başlığı ile “Haberlerin başlamasının ardından …’nın avukatının yaptığı suç duyurusunu işleme koyan savcı, …’sa verdiği kararda … …, … ve … isimli şahsın polis tarafından savcılığa geitirlmesini istedi.” açıklamaları ile davacılar hakkında yanıltıcı beyanlarda bulunulduğunu, zira davacıların dava dışı … tarafından yapılan haksız şikayet sebebiyle ifadelerinin alınacağını öğrenmesi üzerine kendi iradeleri ile savcılığa ifade vermeye gittiklerini, bahsi geçen haberde davacıların “Ya yarın kanala geleceksin konuşulacak ya da o haber olacak senin firman kapanacak ; biz seni bu işten çıkarmak istiyoruz, gelin karşılıklı anlaşalım ; O kadar para kazanıyorsun yalnız yemek olmaz, evlisin küçük çocuğun var Pazartesiye kadar düşün ; Bu süre içerisinde parayı ödemezsen haberi yapıyorum” şeklinde beyanlarda bulunduğu iddia edilerek suçlamaların basın meslek etik ve ilkelerinden uzak şekilde kamuoyuna sunulduğunu, yine haberde, … ve avukatı tarafından yapılan suç duyurusunda müvekkil …’nun: “Sayın Bakanımız … …’nun ismini kullanarak kendisine çok yakın olduğunu, Sayın …’ın kendisini çok sevdiğini, ailecek görüştüklerini beyan etmiştir. Talep ettikleri tutarı müvekkilin vermeyeceğini düşündüğünden tehditlere devam etmek için ARIYORUM … BEY’İ” diyerek
ardından “…. Buradaki mücadelemizi takdir eder. Ben 15 yıl boyunca kendisinin basın müşaviriydim. Onun talimatıyla medyada bir şeyler yapıyoruz. Birbirimiz tanımak adına gel burada program yap. Bunun da adını şimdiden koyalım” şeklinde beyanda bulunduğunun iddia edildiğini, halihazırda söz konusu soruşturma devam ederken davalılar tarafından haber niteliği taşımaktan uzak bir şekilde ve yeterli derecede gerçek/somut bilgiye dayanmaksızın davacılara yönelik iftira boyutundaki açıklamalara yer verilmek suretiyle kamuoyu nezdinde yanlış bir algı yaratılmaya çalışıldığını, ayrıca; Sayın Cumhurbaşkanımızı ve Sayın İçişleri Bakanımızı da zan altında bırakacak ifadelere kasıtlı olarak yer verilen bu haberlerin davacıları itibarsızlaştırma ve karalama amacı güden gerçeği yansıtmayan asılsız haberler olduğunu, anılan haberler ile haksız fiile ilişkin tüm unsurların gerçekleştiğini, bahsi geçen haberlerle davacıların kişilik hakları ihlal edilmiş olup basın özgürlüğü kapsamında korunamayacağını, davalılar tarafından yapılan haberlerin davacıları kötüleyici, herhangi bir araştırmanın ürünü olmayan, haber niteliğine haiz olmayan ve açıkça davacı şirketin ticari itibarını ve marka değerini düşürmeyi hedef alan yayınlar olduğundan bakın özgürlüğü hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilemeyeceğini, somut olayda kamuoyunu aydınlatma amacından bahsetmenin mümkün olmayıp aksine davacılar hakkında yapılan haberlerin tamamen soyut ve haksız hatta iftira niteliğinde olduğunu, davalılarca masumiyet karinesinin ihlal edildiğini, suçluluğu hükmen sabit olmayan davacıları kamuoyuna suçlu olarak yansıtmalarının suçsuzluk karinesinin doğrudan ihlali olduğunu, söz konusu haberlerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğini, yayın organlarının yayın hizmet ilkeleri 6112 sayılı RTÜK Kanununun 8.maddesinde düzenlenmiş olup davalılar yayın hizmet ilkelerine aykırı davrandığından kusurlu olduklarını, bu nedenlerle fazlaya ilişkin her türlü hak ve talepleri saklı kalmak kaydıyla davanın kabulüne, davacı … Yayıncılığı A.Ş.lehine 250.000 TL, … … ve … lehine 1’er kuruş manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
….Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas, … karar sayılı, 16/11/2020 tarihli görevsizlik kararına karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmakla, İstanbul BAM 4.Hukuk Dairesinin 2021/281 esas, 2021/398 karar sayılı 25/02/2021 tarihli ilamı ile, “eldeki dosyada taraflar tacir olup, davaya konu eylem her iki tarafın ticari işletmeleriyle ilgilidir. Tarafları da tacir olan uyuşmazlığın ticari dava olarak Asliye Ticaret Mahkemesinde görülüp çözülmesi gerekmektedir.” denilerek taraf vekillerinin istinaf istemlerinin esastan reddine karar verilmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın husumet-sıfat yokluğu nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, davalı …, … ve …’ın dava konusu haberin içerik sağlayıcısı olmayıp hukuken hiçbir sorumlulukları olmadığını, dava konusu haberin yazarı olmadıklarını, davalıla … ve …’ın haber tarihinde … internet sitesinde görevli oldukları için davalı olarak gösterildiklerini, davalı …’ın ise … internet sitesinin imtiyaz sahibi olduğunu, tarafları tanımadıklarını, husumetlerinin olmadığını, husumet ile ilgili davalı … hakkında verilmiş ve kesinleşmiş ….Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas, … karar sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporu ve kararda davalının hukuk davaları ile ilgili sorumluluğu olmadığının açık ve ne olarak tespit edildiğini, 5651 sayılı yasa gereği içerik sağlayıcı, yer sağlayıcı ve erişim sağlayıcı konumlarda bulunan şahısların internet sitesinin yayınından doğan sorumluluklarının düzenlendiğini, 5651 sayılı kanunun 4,5,6. Maddeleri gereğince internet ortamında kullanıma sunulan içerikten sorumlu olan şahsın, içerik sağlayıcı sıfatına haiz olan gerçek veya tüzel kişi olduğunu, … için … Tan. Dan. Halkla İlişk. Tic. Ltd.Şti. Olduğunu, bu nedenle davanın öncelikle H…., … ve … yönünden husumet nedeniyle reddine karar vermek gerektiğini, davalı … Tan. Dan. Halkla İlişk. Tic. Ltd.Şti.nin adresi … olup … Adliyesinin yetkili olduğunu, yetki yönünden itiraz ettiklerini, arabuluculuk yönünden kendilerine herhangi bir başvuru ulaşmadığını, …. Tan. Dan. Halk. İliş. Tic.Ltd. Şti’nin haber sitesi olan … internet sitesinin, haksız ve hukuksuz olarak kapatıldığını, halen kapalı olup … sitesi üzerinden haber yapmak zorunda bırakıldığını, …. Tan. Dan. Halk. İliş. Tic. Ltd. Şti. kusursuz sorumluluğu dikkate alındığında Davacılar tarafından talep edilen tazminatın sebepsiz zenginleşme hükmünde ağır ve fahiş bir tazminat olduğunu, davaya konu haberin savcılığa yansıyan bir olay ile ilgili olup, haberde savcılığa yansıyan olaylar ve aleni olmuş dava ile ilgili bilgiler olup, aşağılayıcı, küçük düşürücü, incitici ifade olmadığını ve içerik olarak basının haber verme hakkı kapsamı içinde gerçek, görünür gerçek, güncel, yapılmasında kamu yararı bulunan, gündemde olan, muhalefet partilerinin gündeme taşıdığı haber olarak yer aldığını, öz ile biçim arasında dengeyi bozan bir husus olmadığını, aleni olmuş bir dava süreci, yapılmış bir savcılık şikayeti ile ilgili bilgilerden ibaret olduğunu, davalı … Tan. Dan. Halkla İliş.
Tic.Ltd.Şti.içerik sağlayıcı olup hukuk düzeninde, davaya konu haber için Anayasanın 28. Maddesinde 5187 sayılı Basın Kanunun 1. Ve 3. Maddesi ile tanınmış olan hakları kısıtlayacak şekilde davalıya ulaşmış herhangi bir yargı mercii kararı olmadığını, haberin kamu oyunun ilgisi doğrultusunda, güncel ve gerçek/görünür gerçek olarak haber olduğunu, … haberinin basın özgürlüğü ve demokrasi çerçevesinde ve sınırları içinde, ifade özgürlüğü hakkını kullanarak, eleştiri kapsamında yapılmış haber olduğunu, davalının eleştiri hakkının 5187 sayılı Basın Kanunun 1. Ve 3. Maddesi ile Anayasanın 28. Maddesine uygun olarak yapılmış bir haber olduğunu, davalının gazetecilik sınırları içinde toplumun bilgilenmesi ve kamu yararı amacıyla yaptığı, toplumu ilgilendiren bir konuda, aydınlatma, haber verme sınırları içinde olduğunu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemeleri kararında siyaset ile uğraşan kişilerin kendilerine yönelik sert, ağır, hatta incitici eleştirilere katlanması gerektiği hükmünü kurduğunu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınan ifade özgürlüğünün sadece “zararsız ve ilgilenmeye değmez olarak görünen bilgi ve fikirler değil, aynı zamanda rahatsız eden şaşırtan ve gücendiren ” ifadeleri de kapsadığının kabul edilduğunu ve bu ifadeler var olmadan “demokratik bir toplumdan” söz edilemeyeceğinin kabul edildiğini, bu nedenlerle davanın öncelikle usulden, süreden, yetkiden, arabuluculuk ile ilgili başvuru bulunmaması nedeniyle ve esastan reddine, davanın husumet yönünden resen ve süresiz olarak incelenmesi hukuki esas olup davalılar …, … ve … yönünden husumet yönünden reddine, hukuki dayanaktan yoksun iddiaların ve fahiş tazminat talebinin reddine, her durumda indirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, kişilik haklarına saldırı iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir.
İstanbul C.Başsavcılığının … esas sayılı soruşturma dosyası UYAP sisteminden getirtilerek incelendiğinde; müştekilerin … …, …, şüphelinin … , suçun Aleni Olmayan Söyleşiyi Kayda Almak, Hakaret, Suç İşlemek İçin Örgüt Kurmak, Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak, 6415, 7258 ve 6493 sayılı yasalara muhalefet olduğu, 01/04/2021 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, kararda ….Sulh Ceza Mahkemesinin 20/01/2021 tarih… D.iş sayılı kararıyla …’de … hakkında hukuka aykırı yayın yapmaları ve kişilik haklarına ve ticari itibarına zarar vermiş olmalarının tespit edilmesi üzerine … isimli şirketle ilgili cevap ve düzeltme metninin yayınlanmasına karar verildiğinin belirtildiği anlaşılmıştır.
İstanbul C.Başsavcılığının … soruşturma sayılı dosyası UYAP üzerinden getirtilerek incelendiğinde; müştekinin …, şüphelilerin … …, …, Veysi Nazlıcan, meçhul sanık ve …, suçun Başkasını Bir Malı Teslimi veya Malın Alınmasına Karşı Koymamaya Mecbur Kılmak Suretiyle Yağma olduğu, haber kanalına 15.000.000 TL bedelle reklam vermesi hususunda tarafların anlaşmazlığa düştükleri, 17/12/2020 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, ….Sulh Ceza Mahkemesinin … D.iş sayılı dosyası ile takipsizlik kararının kaldırılmasına karar verildiği, bu karara karşı savcılık tarafından kanun yararına bozmaya gidilmiş olup Yargıtay C.Başsavcılığında inceleme aşamasında olduğu anlaşılmıştır.
Davacılar vekiline 6325 Sayılı Kanunun 18/A-(2) maddesi uyarınca arabuluculuğa başvurulup arabulucuk faaliyeti neticesinde anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış suretini mahkememize bildirmesi için 1 haftalık kesin süre verilmiş, verilen kesin sürede istenilen bilgi ve belgelerin bildirilmemesi halinde davanın usulden reddolacağı ihtar edilmiş olup, davacı vekili tarafından beyan dilekçesi ekinde 13.07.2021 tarihinde arabuluculuk başvurusunda bulunduğuna ve 26.08.2021 tarihli anlaşmama son tutanağın düzenlendiğine dair arabuluculuk tutanağının dosyaya sunulduğu anlaşılmış olup, 7155 Sayılı yasa ile değişik 6102 Sayılı TTK’ nun 5/A ve aynı sayılı yasa ile değişik 6325 Sayılı Kanunun 18/A Maddesinin Birinci fıkrası uyarınca ticari davalarda aranan, arabulucuya başvuru şartının yerine getirildiği, arabulucuya başvuru zorunluluğunun Anayasa’nın 36. Maddesinde düzenlenen kişilerin hak arama hürriyetini aşırı derecede zorlaştıracak şekilde yorumlanmaması gerektiği şeklindeki emsal yargı kararları gereği(Bkz İst.BAM 16.HD’nin 2020/1713 Esas, 2020/1569 K) dava şartı olan arabuluculuk başvurusunun sağlandığı değerlendirilerek yargılamaya devam olunmasına karar verilmiştir.
Tarafların iddia ve savunmaları, toplanan deliller ile birlikte tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3.maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini geliştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatarak, ifade özgürlüğünün Sözleşme’nin 10. maddesinin (2) numaralı fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen haber veya fikirler için değil, aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığını, bunun çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olduğunu, bunlar olmaksızın demokratik toplum olamayacağını belirtmiştir. Anılan maddede güvence altına alınan bu hak bazı istisnalara tabi ise de bu istisnaların dar yorumlanması ve bu hakkın sınırlandırılmasının ikna edici olması gerekir. Basın özgürlüğü bağlamında, gazetecilerin kanıtlayamayacağı söylenti ve iddiaların yayınlanması yönünden ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi doğruluk koşulunu makul olmayan, hatta olanaksız bir talep olarak değerlendirip, basının sadece bütünüyle kanıtlanmış olguları yayınlama zorunluluğu ile karşı karşıya bırakılması halinde hemen hemen hiçbir şeyin yayınlanamayacağı, bunun da basın özgürlüğüne zarar vereceği yönündedir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; … Tv’nin … linki bulunan websitesinde … tarihinde yayınlamış olduğu haberin içeriğinin incelenmesinde, … kanalının yasa dışı bahislerle ilgili dikkat çeken haberler yayımladığı, …’ün de içinde bulunduğu … Grubu Başkanı … …’nun “… …’yü mü finanse ediyor” başlıklı yazısına değinildiği, haberin devamında “dikkat çeken suç duyurusu” başlığı altında …’ün yayımları başlamadan önce, …’nın sahibi …’nın avukatının, …’ün sahibi …, … … ve soyadı bilinmeyen kanal çalışanı olduğu söylenen … isimli şahıs hakkında suç duyurusunda bulunulduğu, suç duyurusunda …, … ve … isimli şahsa “Tehdit, Yağma, Şantaj,itibarın zedelenmesi” suçlamalarının yöneltildiğinin belirtildiği haberin devamında da suç duyurusunda yer alan ifadelerin tekrarlanmak suretiyle suça konu edilen açıklamalara yer verildiği, haberin son kısmında da “suç duyurusunun savcılıkça işleme konulduğu savcının 4 Kasım’da verdiği kararda … …, … ve … isimli şahsın polis tarafından savcılığa getirilmesinin istendiği” devamında “…’nun dün yayımlanan yazısından anlaşıldığı üzere, …’ün …’yla kavgasının devam edeceği” şeklinde açıklamalara yer verildiği anlaşılmış olup, internet sitesi içeriğindeki söz konusu haberlerin İstanbul C.Başsavcılığı’nın … sayılı soruşturma dosyasına konu edilmiş bulunan haberlerle ilgili olduğu, dolayısıyla haberin güncel ve kamuya yansımış konularla alakalı olduğu, kamunun haber alma özgürlüğü kapsamında yayınlanan bir haber niteliğinde olduğu ve basın özgürlüğü kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenle; davalı internet sitesinde yayınlanan haberin soruşturma dosyasına konu edilmiş bulunan haberlerle ilgili olması, haberde kamu yararı bulunması, toplumsal ilgi bulunması, güncel olması nedenleriyle yayınlanan görüntü ve yazıların davacının kişilik haklarına saldırı amacı taşımayıp haber niteliğini haiz olduğu, tarafların basın kuruluşu/mensubu olması nedeniyle yapılan eleştiri şiddetli olsa da açıkça kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı müddetçe buna katlanılması gerektiği, aksi durumda hem anayasa hem uluslararası hukuk nezdinde korunan basın özgürlüğünün zarar göreceği, buna göre haber içeriklerinin davacıların manevi haklarına ve ticari itibarına tecavüz etmediği kanaatine varılarak davacıların davasının reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 4.269,38 TL harçtan mahsubu ile 4.188,68 TL harcın kararın kesinleşmesini müteakip davacılara iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden AÜTT 10/3 maddesi uyarınca 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacılardan tahsili ile davalılara verilmesine,
5-Davalı tarafça yapılan 50 TL yargılama giderinin davacılardan tahsili ile davalılara ödenmesine,
5-Dosyada kullanılmayan bakiye gider avansının HMK.’nın 333. ve HMK. yönetmeliğinin 47/1. maddeleri uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa ödenmesine,
6-6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(11)-(13)- (14) maddesi ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.400,00TL
arabuluculuk ücretinin davacılardan tahsiliyle Hazine adına gelir kaydına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, HMK 342.maddesine uygun olarak düzenlenmiş dilekçenin, HMK 343.maddesi gereğince Mahkememize ve Mahkememize gönderilmek üzere başka yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilmesi ve HMK 344.maddesinde belirtilen harç ve giderlerin yatırılması sureti ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar tefhim edildi, usulen anlatıldı.21/02/2022

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza