Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2021/197
KARAR NO:2022/65
DAVA:İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:15/03/2021
KARAR TARİHİ:14/02/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 11/02/2019 tarihli Kat’i Satış Sözleşmesi akdedilmiş olup, sözleşmenin davalı tarafından davacı şirkete kerevit satışına ilişkin olduğunu, sözleşmenin 2.maddesi uyarınca süresinin 01/11/2019 tarihinden 31/10/2022 tarihine kadar olmak üzere 3 yıl olarak belirlendiğini, sözleşmenin 8.maddesi ile taraflardan birinin sözleşme ile yüklenilmiş vecibelerden herhangi birini yerine getirmediği taktirde akde aykırı davranışı nedeniyle 100.000 TL cezai şart ödemeyi taahhüt ettiğini, davalının … 1.Noterliğinin … yevmiye sayılı 30/01/2020 tarihli ihtarnamesi ile herhangi bir haklı neden göstermeksizin sözleşmeyi tek taraflı olarak feshettiğini bildirdiğini, davalının sözleşmeyi haklı ve geçerli bir neden olmaksızın süresinden önce ve ihbar önellerine uyulmaksızın feshettiğini, sözleşmenin 8.maddesi uyarınca davacı şirketin 100.000 TL cezai şart ödemesini tahsile hak kazandığını, söz konusu bakiye alacak için ….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, bu nedenlerle fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla vaki itirazın iptaline, takibin devamına, davalının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı kooperatifin kiralamış olduğu avlak sahasından kerevit av sezonunda kooperatif üyesi balıkçıların avlayacakları kerevitleri kooperatifin sözleşme yapmış olduğu şirkete satarak üyelerine destek olduğunu, davacı şirketin ise sözleşme yapmış olduğu farklı kooperatiflerin avladıkları canlı kerevitleri satın alarak, taze ve donmuş olarak iki farklı imalat yöntemiyle işleyerek, İsveç’e ihraç ettiğini, sözleşmenin 3.maddesine göre, davacının kooperatiften alacağı canlı kerevitleri üretim yöntemi taze ve donmuş olarak ikiye ayrıldığından, sözleşme konusu kerevitlerin de bedelinin taze dönemde farklı, donmuş dönemde farklı olarak belirleneceğini, taze kerevit imalatının her yıl Temmuz ayının sonuna kadar olduğunu, sözleşmenin 6. Maddesinin mücbir sebepler başlığı altında bir takım mücbir sebepten sonra sözleşmeyi düzenleyen taraf olan davacı şirketin sözleşmeyi tek taraflı olarak tazminatsız ve cezai şartı ödeme yükümlülüğü olmadan feshetme yetkisi verdiğini, buna göre davacının ihracat yaptığı şirketten sipariş alamazsa ya da az sipariş alırsa sözleşmeyi tazminatsız ve cezai şartsız feshedebileceğini, buna karşılık davalı kooperatifin fesih hakkının düzenlenmediğini, sözleşmenin 8. Maddesinin cezai şartı düzenlediğini, buna göre tarafların yüklenmiş oldukları vecibelerden herhangi birini yerine getirmedikleri takdirde maktu 100.000,00TL cezai şart ödemeyi kabul ettiklerini, sözleşmenin 10. Maddesinde ise yan edim olarak davalı kooperatifin ihale ile kiralayacağı göl kirasını davacı şirketin ödeyeceğini, sözleşmenin tarafların karşılıklı olarak anlaşması üzerine ifa tarihinden önce ikale sözleşmesi ile sona erdirildiğini, sözleşmenin sona erdirilmesini ilk olarak talep eden tarafın da davacı şirket olduğunu, sözleşmenin yürürlük tarihi 01/11/2019 olup av sezonu 01/07/2020 tarihinde başlayacağından bu tarihten önce sözleşmenin ifasının mümkün olmadığını, av sezon tarihinin 1 Temmuz- 31 Ekim tarihleri arasında olması fakat avlanabilir kerevit stok miktarının yılda bir kez 26 Eylülden 26 Eylül’e belirleniyor ve veriliyor olması sebebiyle davacı şirketin sözleşme yürürlük tarihini bir önceki av sezonunun bittiği 31 Ekim 2019 tarihinin ertesi günü olan 1 Kasım 2019 olarak belirlediğini, buradaki amacın av yasağının bittiği 31 Ekim 2019 tarihinden bir sonraki av sezonunda kullanılabilecek avlanabilir kerevit stok hakkının da davacı şirket tarafından alınmak istenmesi olduğunu, davacı şirketin sözleşmenin imzalandığı tarihte ifanın mümkün olabileceği 2020 av sezonu taze kerevit dönemi olan Temmuz 2020 tarihinde, davalı kooperatifin sahip olacağı bir önceki sezondan satılmayarak kalacak avlanabilir kerevit miktarında yanıldığını, bu nedenle bu durumu fark ettiğinde sözleşmeyi bir sonraki yıl duruma bakarak, taze sezonunda davalının elinde kalacak avlanabilir stok miktarına göre yapmak istediğini, davacı şirketin sözleşmeyi yaparken düşündüğünün aksine davalı kooperatifin av sezonunun başlayacağı 01/07/2020 tarihinden yeni stok miktarlarının verileceği 26/09/2020 tarihine kadar davacı şirkete satabileceği avlanabilir stok miktarının sadece 5 ton kadar olduğunu, daha çok bu dönemde satın alma yapan davacı şirketin taze sezonunu sadece 5 tonla geçirmek istemediğini, bunun yanında 26 Eylülde yeni stok miktarı verileceğini ve bu dönemde de 2019 sezonunda diğer iki kooperatiften sadece 7,5 ton ve 12 ton kerevit satın aldığı için 2020 yılında davacı şirket ve davalının çok az miktarda kerevit alım-satımı yapabileceklerini, bu nedenle her iki tarafın da menfaati yönünde ifasına başlanmamış olan bu sözleşmenin tarafların prensipte anlaşmaları üzerine sona erdiğini, idarenin yeni bir düzenlemeye gideceği duyumlarını alan davacı şirketin davalıyla Ekim ayı başlarında anlaşmayı sonlandırma konusunda anlaşmışken ve davalı da buna güvenerek önceki sezondan devam eden sözleşmesini diğer firmayla uzatmışken bozma sözleşmesinden vazgeçerek arada yazılı bir sonladırma sözleşmesi de olmadığı için Aralık ayında göl kirasının bir taksidini davalı adına ilgili kuruma yatırdığını, bunu fark eden davalı kooperatifin 30/01/2020 tarihli ihtarnameyi gönderdiğini, ödenen göl kirasını da davacıya geri gönderdiğini, alınan duyumlar doğru çıkarak yıllardır aynı şekilde devam eden kerevit avlanabilir stok miktarının belirlendiği tarihin değiştirildiğini ve ilk kez 2020 yılı av sezonunda, ilgili kurum tarafından belirlenen yeni bir düzenlemeye geçildiğini, buna göre kooperatiflerin 2019 sezonundan ellerinde kalan avlanabilir stok miktarlarının iptal edildiğini, dolayısıyla davalı kooperatifin elinde kalan ve az olduğu için davacı şirketin sözleşmeyi sonlandırmak istediği 5 tonluk avlanabilir stok miktarı iptal edilerek bunun yerine Soğula avlak sahasının toplamda 150 ton olan yıllık avlanılabilir stok miktarının Eylül 2019 ihalesinden sonra 2020 yılı için 300 tona çıkarıldığını, bununla birlikte bu 300 tonun ilk 150 tonunun kooperatiflerin 2019 yılından kalan stok haklarının iptal olmasıyla onların yerine yeniden kooperatiflere verildiğini, suna göre davalı kooperatifin davacıyla sözleşme yaptığı av sezonuna ilişkin 5 tonluk avlanılabilir stok miktarı yerine bu iptal edilerek yeniden 50 tonluk stok miktarı sağlandığını, bunun üzerine davacının sanki hiç sözleşmeyi sonlandırma idaresini göstermemiş gibi davalı kooperatifin göl kirasını Aralık ayında ödediğini, sözleşmenin bozulmasında davalının bir menfaatinin olmadığını, menfaati olan tarafın davacı şirket olduğunu, 2020 av sezonunu sadece 5 tonla pas geçmek istemediğini ve buna karşılık da donmuş sezonda sözleşmeyle taahhüt ettiği kerevitleri alma borcundan kurtulduğunu, buna rağmen mevcut avlanabilir stok hakkının değişeceğini öğrendikten sonra sanki hiç bozma sözleşmesi yapılmamış gibi göstermeye çalışıp ceza koşulunu talep ederek ceza koşulunu sözleşme yapmak için baskı aracı olarak kullandığını, ayrıca kabul etmemekle birlikte sözleşme tarafların anlaşmasıyla son erdirilmiş olmasaydı dahi davacı şirket tarafından önceden tek taraflı olarak hazırlanan sözleşmenin hükümlerinin genel işlem koşulu olarak değerlendirilmesi gerektiğini, cezai şart hükmünün davalı kooperatif için fahiş bir ceza olduğunu, bir çok Yargıtay kararında kooperatiflerin tacir olarak tanımlanmadığını, mahkeme bozma sözleşmesinin yapıldığına kanaat getirmez veya genel işlem koşulları kapsamında cezai şartın geçersizliğine karar vermez ise bu defa cezai şartın indirilmesine karar verilmesi gerektiğini, aynı şekilde kooperatiflerin kendine özgü bu durumu sebebiyle aleyhine ticari faizde hükmedilmemesi gerektiğini, bu nedenlerle davanın reddine, %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava itirazın iptali davasıdır.
….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası getirtilerek incelendiğinde; davacı tarafından davalı aleyhine 100.000 TL asıl alacak, 3.561,65 TL faiz olmak üzere toplam 103.561,65 TL üzerinden takip başlatıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır.
HMK’nun 114/(1)-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartı olduğundan HMK’nun 115.maddesine göre dava şartlarının mevcut olup olmadığı mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılabilir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık 01/11/2019 tarihli Kat’i Satış Sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.
6102 Sayılı TTK.nın 4/1.maddesi gereğince “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları”, “ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri” ve “tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin (a), (b), (c), (d), (e) ve (f) bentlerinde belirtilen davalar ticari dava sayılır. Buna göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için ya tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması, ya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması, ya da açılan davanın madde de sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan birinin tacir olmaması veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmesiyle ilgisinin bulunmaması halinde ticari davadan söz edilemez.
1163 Sayılı Kooperatifler Kanununun 1.maddesinde kooperatifler “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar” olarak tanımlanmış, ancak bu ortaklığın ticari ortaklık olduğu belirtilmemiştir. Buna göre kooperatiflerin amacı, diğer ticaret şirketleri gibi kazanç elde etmek ve bunu ortakları arasında paylaşmak olmayıp, ortakların ekonomik menfaatlerini sağlayıp korumak ve gidermektir. Kooperatifler, daha çok sosyal yönü ağır basan ortaklıklar olduğundan tacir olarak kabul edilmeleri mümkün değildir.(Emsal için bkz İst.BAM 15.HD’nin 2021/178 E 2021/240 K sayılı, Yargıtay 3.HD’nin 2016/22805 E 2018/9587 K sayılı kararı).
Yine, 6102 Sayılı TTK.nın 124/1.maddesine göre kooperatifler ticaret şirketleri arasında sayılsa da, “şahıs şirketleri” ve “sermaye şirketleri” arasında gösterilmemiştir.
1163 Sayılı Kooperatifler Kanuna Tabi Tarımsal Amaçlı Kooperatifler; Tarım ve Köyişleri Bakanlığının görev alanında bulunan ve 1163 Sayılı Kooperatifler Kanununa göre kuruluşları yapılan tarımsal amaçlı kooperatif tüzel kişilikleridir. Türlerine göre tarımsal amaçlı kooperatifler:1 Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, 2 Sulama Kooperatifi, 3 Su Ürünleri Kooperatifi, 4 Pancar Ekicileri Kooperatifi’dir. Tarımsal amaçlı kooperatiflerin amacı; yeteri derecede iktisadi güce sahip olmayan gerçek kişilerin meslek ve geçimlerine ait ihtiyaçlarını karşılıklı yardım,dayanışma ve kefalet suretiyle rasyonel bir şekilde ve ekonomik olarak karşılamak ve temin etmektir.
Somut olayda da, davalı kooperatifin su ürünleri kooperatifi olması, ticari işletme niteliğinin bulunmaması ve satış sözleşmesinin de Türk Ticaret Kanununda mutlak ticari davalar arasında sayılmamış olması ve görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu göz önüne alındığında, davada Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu anlaşıldığından, davaya bakmakla mahkememizin görevli olmadığı kanaatine varılmakla, davacının davasının görev nedeniyle reddine, görevli mahkemelerin İstanbul Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunun tespitine dair karar verilerek, aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, 6100 Sayılı HMK.’nın 2. maddesi uyarınca ilgili ihtilaflara bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemelerine ait olduğu, mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla, işbu davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle 6100 sayılı HMK’nun 114/c maddesi uyarınca USULDEN REDDİNE
2-HMK 20. Maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesine müteakip taraflarca 2 haftalık süre içerisinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmesi halinde dosyanın görevli İSTANBUL NÖB. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine, taraflarca 2 haftalık süre içerisinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmediği takdirde RESEN davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğinin ihtarına, ( ihtar edildi )
3-HMK’nun 331/2 maddesi gereğince görevsizlik ve yetkisizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceği, gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkemenin dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceği ön görüldüğünden yargılama giderleri konusunda bu aşamada KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
4-Yargılama, harç ve masrafların ve diğer hususların görevli mahkemece dikkate alınmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, 5235 sayılı Kanun’un 33-(1), 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341-(1) ve devamı maddeleri uyarınca, gerekçeli kararın usulen taraflardan her birine tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre dahilinde, Mahkememize dilekçe ile başvurmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi. 14/02/2022
Katip … Hakim …
e-imza e-imza