Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2021/184
KARAR NO:2021/949
DAVA:İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ:14/01/2016
KARŞI DAVA: Alacak
KARŞI DAVA TARİHİ:12/02/2016
KARAR TARİHİ:06/12/2021
Mahkememizde görülmekte olan asıl dava ve karşı davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı-karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında bir süredir devam eden ABD doları bazında bir cari hesap ilişkisi bulunduğunu, bu ticari ilişki neticesi davacı tarafından davalıya ABD doları cinsinden faturalar kesildiğini, davalının davacıya olan cari hesap borcunun Eylül 2015 itibariyle 20.922,22 ABD dolar olduğunu, ihtarname ile temerrüde düşürülmesine rağmen davalının borcunu ödememesi üzerine…. İcra Müdürlüğü nezdinde icra takibi başladıldığını, davalının takibe itirazı üzerin takibin durduğunu, itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına, 20.922,22 ABD doları alacağın TBK’nın 99/3. maddesi uyarınca aynen veya fiili ödeme günündeki rayice göre TL üzerinden, takip tarihinden itibaren işleyecek TCMB ticari avans faizi ile birlikte hesaplanarak davalıdan tahsiline, toplam alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, bu mümkün olmadığı takdirde davaya alacak davası şeklinde devam olunarak dava konusu alacağın TCMB avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili savunmasında ve karşı davasında özetle; davacı-karşı davalının iddiasına dayanak olarak gösterdiği cari hesap ekstresini kabul etmediklerini, faturanın içeriğinde yasal olarak bulunmaması gereken hususların olduğu iddia edilmişse de bu konuya ilişkin bir açıklama yapılmadığını, faturada usule aykırı hiçbir husus bulunmadığını, müvekkilinin, davacı-karşı davalıya herhangi bir borcu bulunmadığı gibi, esasen aynı ticari ilişki kapsamında alacağının bulunduğunu, davalı- karşı davacı şirkete, iddia ettiği borç kaydına dayanak oluşturacak nitelikte bir kur farkı faturasının da düzenlenmemiş/tebliğ edilmemiş olduğunu, davalı-karşı davacı şirketin son olarak davacı-karşı davalıya kestiği mal faturalarından kaynaklı 24.226,90 TL tutarında bakiye alacağının olduğunu beyanla, asıl davanın reddine, asıl davada davacı aleyhine %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, karşı dava olarak, aynı ticari ilişki kapsamında mevcut 24.226,90 TL tutarındaki alacağın, davalı-karşı davacı tarafından keşide edilen ihtarnamenin davacı-karşı davalıya tebliği tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Asıl dava, ticari satımdan kaynaklı açık hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali; karşı dava ise aynı ilişkiden kaynaklı alacağın tahsili taleplerine ilişkindir.
Uyuşmazlığa esas, …. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının …, borçlunun Karausta olduğu, 60481,95 TL asıl alacak olmak üzere(20.922,22USD karşılığı), 150,82-TL protesto masrafı ve 879,89-TL işlemiş faiz ve protesto gideri ile birlikte toplam 61.512,66 TL alacak için takip başlatılmış olduğu, 01.01.2015 -31.12.2015 dönemine ait cari hesap alacağının takibe konu edildiği, borçlu vekilinin icra dosyasındaki itirazlarında borca, takibe ve ferilerine itiraz ettiğini bildirdiği görülmektedir.
Mahkememizin 2016/44 esas, 2018/129 karar sayılı 05/02/2018 tarihli kararı ile karşı davanın reddine, asıl davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı- karşı davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul BAM 14.Hukuk Dairesinin 2019/381 esas, 2021/98 karar 28/01/2021 tarihli ilamıyla, “Taraflar arasında kur farkı alacağını öngören sözleşme bulunmamakla birlikte, Yargıtay 19. HD’nin 09/09/2015 tarihli, 2015/1604 E- 2015/10786 K. sayılı emsal kararında da belirtildiği üzere, dosyaya ibraz edilen satım konusu mallara ilişkin faturaların bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere bedellerinin öncelikle yabancı para cinsinden gösterildiği ve Vergi Usul Kanunu’ndaki zorunluluk nedeniyle Türk Lirası üzerinden düzenlendiği anlaşılmaktadır. Somut olayda davalı tarafın bu faturalara itiraz ettiğine yönelik bir savunmasına rastlanılmamıştır. Bu durumda, bedeli yabancı para olarak gösterilen faturalar yönünden akdi ilişkinin yabancı para cinsinden kurulduğunun kabulü gerekir.
Yabancı para üzerinden kurulan temel ilişkide fatura tarihindeki kur ile ödeme tarihindeki kur arasındaki farkın istenebilmesi için uygulama ya da teamül aranmaz. Yabancı para üzerinden yapılan alım satımlarda Vergi Usul Kanunu hükümleri gereğince faturaların Türk Lirası üzerinden düzenlenme zorunluluğu bulunduğundan faturalarda belirtilen yabancı paranın Türk Lirası karşılığı kur gözetilerek fatura tarihlerinde ödeme yapılmayıp daha sonra Türk Lirası ile ödeme yapılması durumunda kur farkı istenebilir.
…. Ne var ki; bilirkişi raporundan, davalı- karşı davacının ödemelerini çeklerle yaptığı görülmektedir. Ödemenin çekle yapılması halinde kur farkının fiyatlandırılarak çekin miktar hanesine yazıldığının kabulü gerekip gerekmediği değerlendirilmelidir (Yargıtay 19.HD, T; 20.04.2016 2015/16900 E, 2016/6896 K sayılı ilamı).
Bu hukuki açıklamalar ışığında, ilk derece mahkemesince çekle yapılan ödemeler hiç değerlendirilmeden sonuca gidilmiş, bu husus hiç tartışılmamıştır. Davalı tarafın savunma gerekçesi ve delilleri yukarıdaki hukuki açıklamalar ışığında tartışılarak HMK’nın 297. maddesindeki unsurları taşıyan bir karar verilmelidir.” denilerek mahkememiz kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Mahkememizde yeniden yapılan yargılama ile dosya BAM kararı uyarınca ve taraf itirazlarını irdeler şekilde ek rapor tanzimi için daha önce rapor sunan bilirkişiye tevdi olunmuş, bilirkişi tarafından 07/07/2021 tarihli üst yazı ile gönderilen ek raporda; Kök ve ek raporda belirtildiği üzere; davacının sahibi lehine delil niteliği bulunan 2015 yılı ticari defterlerine göre; davacı şirketin takip tarihi
itibariyle davalı şirketten 54.077,88 TL (20.922,22 USD) alacaklı olduğu, davalı şirketin sahibi lehine delil niteliği bulunan 2015 yılı ticari defterlerine göre ise; davalının, davacı
şirketten 24.226,90 TL alacaklı olduğu, taraflar arasındaki cari hesap farklılığının (54.077,88 TL + 24.226,90 TL) 78.304,78 TL olduğu, cari hesap farklılığının davacının ticari defterlerinde kayıtlı bulunan dövizli cari hesap alacağına 30.06.2015 tarihli dönemsellik ilkesi uyarınca yapılan 78.304,77 TL tutarındaki kur farkı kaydından kaynaklandığı, davacı tarafından kur farkının davalıya fatura edilmediği ancak davacı tarafından düzenlenen 31.03.2014 tarihli 36.416,36 TL ve 31.12.2014 tarihli 14.870,01 TL tutarındaki kur farkı faturalarının davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, Bölge Adliye Mahkemesin kararında “Davalı- karşı davacının ödemelerini çeklerle yaptığı görüldüğü, ödemenin çekle yapılması halinde kur farkının fiyatlandırarak çekin miktar hanesine yazıldığının kabulü
gerekip gerekmediği değerlendirilmelidir” şeklinde karar verildiği, bu kapsamda tarafların ticari defterlerinde kayıtlı çek ödemelerinin mal bedeline istinaden ödendiği, ilgili kur farklarının cari hesap ilişkisinde çeklere dahil edilmediğinin tespit edildiği, izah edilen nedenlerle kök raporundaki görüş ve kanaatini değiştirecek bir husus bulunmadığından; davacının icra takibini USD olarak başlattığı, alacağını icra takip tarihinde 20.922,22 USD asıl alacağa 203,41 USD işlemiş faiz talep edebileceği, davacı şirketin davalı şirketten takip tarihi itibariyle TL olarak cari hesabının 54.077,88 TL alacaklı olduğu ancak davacının icra takibini USD olarak başlattığı, icra takip tarihinde TL çevrilmek suretiyle 20.922,22 USD x 2,8908 TL = 60.481,95 TL asıl alacağa 788,64 TL işlemiş faiz talep edebileceği belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraf vekillerine tebliğ olunmuş, taraf vekilleri tarafından rapora karşı beyan ve itiraz dilekçeleri dosyaya ibraz edilmiştir.
Davalı-karşı davacı vekili 30/09/2021 tarihli dilekçesi ekinde Serbest muhasebeci ve Mali müşavir, KGK/SPK sorumlu denetçi Serap Bilir tarafından düzenlenen 24/09/2021 tarihli ek uzman görüşünü dosyaya ibraz etmiş, buna göre; uyuşmazlık noktasını oluşturan kur farkı talebinin, çeklerin veriliş ve tahsil tarihleri ile mal alım ve karşı satım tarihleri arasında oluşan geriye dönük kur farkı talebinden kaynaklandığı, davacının fatura düzenlenmesi ve çek bedellerine dahil edilmesi suretiyle yapılan kur fiyatlandırması dışında, faturasız ve geriye dönük olarak yaptığı talebin İstinaf Mahkemesi kararında işaret edilen Yargıtay içtihatları karşısında geçersiz olduğu, tarafların ortak iradesiyle faturalı teamül oluştuğu, oluşan bu teamülün geçerli ve kanuna uygun olduğu, buna karşın davacının ticari defterinde yer alan 30.06.2015 Tarih, 78.305 TL tutarındaki tek yanlı ve faturasız kaydın taraflar arası teamüle, tutarlılık ilkesine, fatura düzenlenme zorunluluğuna ilişkin kanun maddelerine, HMK 222/3 madde ve belgelendirme ilkesine aykırı olduğu, taraflar arası ilişkinin sonuna doğru, davacının davalıya nakit ödeme ve çek iadesi yaptığı, bu tarihte kur farkı alacağı olduğunu iddia eden tarafın karşı tarafa ödeme yapmasının ticari yaşamın olağan akışına aykırı olduğu, tüm bunların neticesinde, uyuşmazlık noktasını oluşturan faturasız ve tek taraflı kur farkı kaydı dışında, tarafların birbiriyle örtüşen karşılıklı ticari defter kayıtları sonucunda, davalının davacıya borcu bulurmayıp 01.09.2015 tarihli mal satım faturasından kaynaklı olarak karşı dava tutarı olan 24.223 TL alacaklı olduğu, iş bu alacağa Bakırköy 36.Noterliği, 33058 yevmiye, 07.10.2015 tarihli ihtarnamenin tebliği tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi isteyebileceği, bir an için buraya kadar arz edilen hususlar göz ardı edilse dahi, taraflar arasında mevcut iki adet kur farkı faturasının tamamen TL cinsinden düzenlenmiş olması, mezkur faturalar üzerinde dövize, dövizli cari hesaba, aynen ödemeye ilişkin herhangi bir kayıt veya ibare bulunmaması nedeniyle, uyuşmazlık noktasını oluşturan faturasız kur farkı talebinin de TL cinsinden talep edilebileceği, döviz cinsinden talep edilemeyeceği, ayrıca taleple bağlılık ilkesi gereğince, davacı-karşı davalının icra takip talebi ve dava dilekçesi doğrultusunda döviz cinsinden talepte bulunamayacağı sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Tarafların iddia ve savunmaları, toplanan deliller, BAM ilamı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde;
Taraflar arasında kur farkı alacağını öngören sözleşme bulunmamakla birlikte, Yargıtay 19. HD’nin 09/09/2015 tarihli, 2015/1604 E- 2015/10786 K. sayılı emsal kararında da belirtildiği üzere, dosyaya ibraz edilen satım konusu mallara ilişkin faturaların bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere bedellerinin öncelikle yabancı para cinsinden gösterildiği ve Vergi Usul Kanunu’ndaki zorunluluk nedeniyle Türk Lirası üzerinden düzenlendiği anlaşılmaktadır. Somut olayda davalı tarafın bu faturalara itiraz ettiğine yönelik bir savunmasına rastlanılmamıştır. Bu durumda, bedeli yabancı para olarak gösterilen faturalar yönünden akdi ilişkinin yabancı para cinsinden kurulduğunun kabulü gerekir.
Yabancı para üzerinden kurulan temel ilişkide fatura tarihindeki kur ile ödeme tarihindeki kur arasındaki farkın istenebilmesi için uygulama ya da teamül aranmaz. Yabancı para üzerinden yapılan alım satımlarda Vergi Usul Kanunu hükümleri gereğince faturaların Türk Lirası üzerinden düzenlenme zorunluluğu bulunduğundan faturalarda belirtilen yabancı paranın Türk Lirası karşılığı kur gözetilerek fatura tarihlerinde ödeme yapılmayıp daha sonra Türk Lirası ile ödeme yapılması durumunda kur farkı istenebilir.
Yaptırılan bilirkişi incelemesi ile, davacının delil niteliğine haiz ticari defter kayıtlarına göre davalı şirketten 54.077,88 TL alacaklı olduğu, davalı şirketin sahibi lehine delil niteliğine haiz defter kayıtlarına göre davacı şirketten 24.226,90 TL alacaklı olduğu, kayıtlar arasındaki farkın davacı- karşı davalı tarafından fatura keşide edilmeksizin davalı adına cari hesaba işlenen 78.304,77 TL kur farkından kaynaklandığı, bu ticari ilişki çerçevesinde davacı tarafından keşide edilen tüm faturaların USD üzerinden düzenlenmiş olduğu, davacının takip tarihi itibariyle 20.922,22 USD ‘nin 25.11.2015 tarihindeki efektif satış kuru karşılığı gözetilmek suretiyle 60.481,95 TL tutarında alacaklı olduğu, davalının takipten önce … 20. Noterliğinin 28.09.2015 tarihli ihtarnamesi ile temerrüde düştüğü, ihtarname teblig tarihi olan 30.09.2015 tarihinden itibaren 7 gün sonrası olan 07.10.2015 ile takip tarihi arasındaki süre için bilirkişi tarafından faiz hesabı yapılmakla 1.005,51 Tl işlemiş faiz talep edebileceği,ancak takipte istenilen miktar 879,89 TL olmakla,taleple bağlılık ilkesi gereği bu miktarın gözetilmesi gerektiği yönünde değerlendirme yapılmıştır.
25/10/2017 tarihli bilirkişi ek raporunda; karşı davada , Karausta , aradaki ticari ilişki çerçevesinde …’ tan 24.222,90 TL bakiye cari hesap alacağı bulunduğunu iddia etmekle, zaten …’ın bu miktarı kayıtlarına almak suretiyle bu orandaki karşı alacağı kabul ettiği, dolayısıyla kur farkından kaynaklı alacak hesabının bu miktar gözetilmek suretiyle yapıldığı yönünde rapor düzenlenmiştir. Ne var ki; bilirkişi raporundan, davalı- karşı davacının ödemelerini çeklerle yaptığı görülmektedir. Ödemenin çekle yapılması halinde kur farkının fiyatlandırılarak çekin miktar hanesine yazıldığının kabulü gerekip gerekmediği değerlendirilmelidir (Yargıtay 19.HD, T; 20.04.2016 2015/16900 E, 2016/6896 K sayılı ilamı).
Yapılan yargılama, asıl davada ve karşı davada davacının iddiaları, davalının beyanları, icra takip dosyası, tanzim olunan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı ile davalı arasında cari hesap ilişkisinin yabancı para cinsinden yapılacağına yönelik herhangi bir sözleşme bulunmadığı, ancak taraflar arasındaki cari hesap ilişkisinin incelenmesi suretiyle, davacının düzenlediği bütün faturaların USD cinsinden olduğu, cari hesabın USD cinsinden yürütüldüğü, bu bağlamda taraflar arasında bir mutad uygulama meydana geldiği, cari hesap ilişkisi çerçevesinde 31/03/2014-31/12/2014 tarihlerinde davacı tarafından kur farkı faturasının düzenlendiği ve davalının ticari defterlerinde mevcut olduğu taraflar arasında itilaf olmadığı, taraflar arasındaki anlaşmazlığın davacı tarafından 30/06/2015 tarihinde kesilen 78.304,77TL tutarındaki kur farkı kaydından kaynaklandığı, davacının USD olarak, yabancı para cinsinden ödeme talebinde bulunabileceği, cari hesabın USD olarak tutulduğu anlaşıldığından, davacının kur farkı talep edebileceği, davacı ile davalı arasında 2012 yılında başlayan bir ticari ilişkinin mevcut olduğu, davacı tarafından daha önce 31/03/2014-31/12/2014 tarihlerinde kesilen kur farkı faturalarının da davalı tarafça kabul edilerek ticari defterlere işlenmiş olduğu, dolayısıyla taraflar arasında kur farkı uygulamasının mutad hale geldiği ve bu iki kur farkının davalı ticari defterlerinde kayıtlı olması hususunun davalı tarafından da taraflar arasındaki ilişkinin USD cinsinden olduğuna ve kur farkı talep edilebileceğine ilişkin zımni kabul niteliğini taşıdığı, BAM kararı doğrultusunda yeniden yapılan inceleme sonucunda verilen çeklerin fatura karşılığında verilen mallara yönelik olduğu, kur farkının fiyatlandırılmamış olduğu ve çeklere dahil edilmediğinin bilirkişi raporuyla tespit edildiği, kaldı ki taraflar arasında 2012 yılından itibaren devam eden ticari ilişki kapsamında USD cinsinden düzenlenen fatura bedellerinin çeklerle TL cinsinden ödenmiş olmasına rağmen kur farkı faturalarının da davalı tarafça ticari defterlerine işlenerek ödenmiş olduğu dikkate alındığında 2015 yılında davacı tarafça kaydedilen kur farkı faturasına ilişkin olarak davalı tarafın çeklerle yapılan ödemelerde kur farkı talep edilemeyeceğini ileri sürmesinin basiretli bir tacirden beklenemeyeceği ve dürüstlük ilkesine aykırı olacağı değerlendirilmiş olup, HMK 353/1.a. Maddesi uyarınca BAM kararı doğrultusunda yapılan inceleme neticesinde Mahkememizce verilen önceki kararın usul ve yasaya uygun olduğu değerlendirilmekle buna göre davacının davalıdan 20.922,22 USD (54.077,88 TL) alacaklı olduğu, davacının takipte 203,41 USD işlemiş faiz talebinde bulunabileceği, her ne kadar davacı tarafça takipte avans faizi talep edilmişse de, 3095 sayılı yasanın 4a maddesi uyarınca yabancı para cinsinde alacaklara kamu bankalarının USD cinsine uyguladığı en yüksek 1 yıl vadeli faiz oranının uygulanacağı anlaşıldığından, faiz hususunda USD cinsinden karar vermek gerekmiş, yine davacının icra takibinde asıl isteminin 20.922,22USD alacağın USD cinsinden tahsilinin talep edildiği, TL karşılığının İİK 58/3 mad uyarınca gösterildiği, bu bağlamda takibin yabancı para borcu üzerinden yapıldığı sonucuna varılmış ve takibin USD cinsi para üzerinden devamına karar vermek gerekmiştir.
Öte yandan her ne kadar davalı karşı dava ile 01/09/2015 tarihli 26.779,03 TL bedelli fatura nedeniyle alacaklı olduğunu iddia etmiş ise de, faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, davacının takip tarihinden önce faturayı USD cinsine çevirerek defterlerine 9.177,50 USD olarak kayıt ettiği, işbu fatura bedelinin davacının davalıdan olan 30.099,72 TL alacağından mahsup edilerek düşüldüğü anlaşıldığından karşı davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının KISMEN KABUL – KISMEN REDDİ ile, davalı tarafından…. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın, 20.922,22 USD asıl alacak, 203,41 USD (588,00 TL) işlemiş faiz, ve 150,82 TL protesto masrafı olmak üzere toplam 21.125,63 USD ve 150,82 TL yönünden itirazın iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, takibe takip tarihinden itibaren asıl alacak olan 20.922,22 USD üzerinden 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca USD cinsine kamu bankalarının uyguladığı 1 yıllık en yüksek mevduat faiz oranının uygulanmasına, faize faiz yürütülmemesine,
2-İİK’nun 67/2. maddesi uyarınca hükmedilen alacak bedelinin TL karşılığı olan 61.220,78 TL üzerinden %20 oranında olmak üzere davalı aleyhine 12.244,00 TL icra inkar tazminatına hükmedilmesine, bunun davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Karşı davanın REDDİNE,
4-Asıl davada;
a-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 4.181,99 TL nispi karar harcından peşin alınan 742,93 TL’nin mahsubu ile bakiye 3.439,06 TL’nin davalı-karşı davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
b-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince 8.758,70 TL nispi ücreti vekaletin davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine,
c-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince 291,89 TL ücreti vekaletin davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine,
d-Davacı-karşı davalı tarafından istinaf öncesi yapılan toplam 813,00 TL ve istinaf sonrası yapılan 22,00 TL olmak üzere toplam 835,00 TL yargılama giderinin davanın red ve kabul oranına göre hesaplanan 831,03 TL’sinin davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine, bakiye kısmın davacı-karşı davalı üzerinde bırakılmasına,
Ayrıca bu dava nedeniyle davacı-karşı davalı tarafından yatırılan 776,43 TL harcın davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine,
5-Karşı davada;
a-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 59,30 TL karar harcının peşin alınan 413,73 TL den mahsubu ile fazla alınan 354,43 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı-karşı davacıya iadesine,
b-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince 5.100,00 TL ücreti vekaletin davalı-karşı davacıdan alınarak kendini vekil ile temsil ettiren davacı-karşı davalıya verilmesine,
6)-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, 5235 sayılı Kanun’un 33-(1), 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341-(1) ve devamı maddeleri uyarınca, gerekçeli kararın usulen taraflardan her birine tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre dahilinde, Mahkememize dilekçe ile başvurmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi. 06/12/2021
Katip …
e-imza
Hakim …
e-imza