Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/171 E. 2023/245 K. 12.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/171
KARAR NO :2023/245

DAVA:Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ:08/03/2021

BİRLEŞEN ….ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ….

DAVA:Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ:08/03/2021
KARAR TARİHİ:12/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan asıl ve birleşen davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin çoğunluk pay sahiplerinin kötü yönetiminde olduğunu, davalı şirketin 2019 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısının 09.11.2020 tarihinde toplandığını, toplantının TTK 420
gereğince ertelendiğini, erteleme üzerine Genel Kurul Toplantısının 08.12.2020 tarihinde gerçekleştiğini, davacıların hazır bulunarak muhalefet şerhlerini tutanağa geçirdiklerini, 2 no.lu karar ile faaliyet raporlarının okunduğu ve müzakere edildiğini, faaliyet raporunun kanuni şartları taşımadığını, faaliyet raporunun yönetim kurulu üyelerinin tamamının onayını ve imzasını içermediğini, … tarafından raporun revize edilmesi taleplerinin reddedildiğini ve bu talep ve itirazlara yer verilmediğini, diğer grup şirketlerine verilen borçlara ilişkin bilgilere ve bu borç alacak ilişkilerinin şirket faaliyetleri ve nakit akışları üzerinde oluşturduğu riskler ve geri ödeme planı gibi önemli değerlendirmelere faaliyet raporlarında yer
verilmediğini, borç alma sebeplerinin belirtilmediğini, davalı şirketin şirketler topluluğuna bağlı bir şirket olmasına rağmen faaliyet raporunun şirketin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında doğru bilgiye ulaşmasını sağlamaktan uzak olduğunu, 3 no.lu kararın finansal tabloların onaylanmasına ilişkin olduğunu, TTK m.69 gereğince finansal tabloların açık anlaşılır olmasının gerekmesine rağmen eksik olduğunu, anlaşılır olmadığını belirterek davalı şirketin 08.12.2020 tarihli Genel Kurul Toplantısında alınan 2 ve 3 numaralı kararlarının Kanuna ve dürüstlük kuralına aykırı olması nedeni ile TTK m. 445 uyarınca iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Açılan davada amacın davalı şirket bünyesinde suni itilaflar yaratarak kanunun sağladığı hak ve araçları kötüye kullanmak olduğunu, kendilerini azınlık olarak tanımlayan davacıların şirketin kuruluşundan beri kanunun sağladığı hakların ötesinde yönetim, kontrol, bilgi alma imkanlarına sahip olduklarını, davacıların davalı şirket ile benzer pay sahipliği olan şirketlerde aynı gerekçelerle seri davalar açtıklarını, davada yönetim kurulu seçimine ilişkin 6 no.lu kararın iptalinin talep edilmediğini, genel kurul kararlarının tamamının usul ve hukuka uygun olduğunu, davacıların alacaklı bankalara ihtarname keşide ettiklerini, bu şekilde olumsuz algı yaratıp davalı şirketi borç ödeyemez hale düşürerek ve zor kullanarak paylarını devretmeye çalıştıklarını, genel kurul toplantısındaki sorunların bir kısmının pay sahibinin bilgi alma hakkının kapsamını aştığını, buna rağmen sorulara eksiksiz yanıt verildiğini, 2 no.lu karar bakımından ortada karar bulunmadığını, herhangi bir oylama yapılmadığından hukuki işlem türü olarak karar teşekkül etmediğini, müzakere edilmediği belirtilmiş ise de, 8 sayfanın yalnızca faaliyet raporunun müzakeresine hasredildiğini,
faaliyet raporunun bütün yönetim kurulu üyeleri tarafından imzalanmadığı belirtilmiş ise de, TTK m.390 gereğince söz konusu karar ve işlemlerin çoğunluğunun kararı ile gerçekleştirildiğini, tüm yönetim kurulu üyelerinin izasının bulunduğunu, faaliyet raporunda grup içi borçlanmalara yer verilmediği belirtilmiş ise de davalı şirketin bağlı şirket olmadığını, genel kurul toplantıları dışında pay sahipleri ile bilgilendirme toplantılarının yapıldığını, finansal tablolar açık ve anlaşılır olduğundan 3 no.lu kararı iptali talebinin de reddinin gerektiğini, davacıların ibraya karşı olmalarına rağmen yönetim kurulu üyesi seçilmelerine itirazlarının olmadığını, TTK m. 448/3 gereğince her bir davacı bakımından teminata hükmedilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine, muhtemel zararlara karşılık davacılardan teminat alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; …, … ve … …’nun ibra oylamasında oydan yoksun olduklarını, … … ve … Yatırımları Anonim şirketi’nin ise bahsi geçen üç yönetim kurulu üyesinin ibra edilmeleri yönünde oy kullandığını ve muhalefet şerhlerini toplantı tutanağına geçirtmiş olduğunu, bu doğrultuda, …, … … ve … …’nun, hem ibra edilmeme kararının iptali hem de ibra davasında, … … ve … Yatırımları Anonim şirketi’nin ise ibra edilmeme kararının iptali davasında taraf sıfatını haiz olduğunu, …, …
ve … …’nun ibra edilmemeleri yönünde oy kullanan pay sahiplerinin gerekçelerinden hiçbirinin gerçeği yansıtmadığını ve tüm gerekçelerin tutarsız olduğunu, bu kapsamda; bilgi alma hakları çerçevesinde temin edilen bilgi ve belgelerin makul ve yeterli bir süre içerisinde detaylı analizinin yapılabilmesinin mümkün olmadığı yönündeki gerekçenin tamamen gerçeği çarpıtmak
amacına yöneldiğini, zira, bilgi alma talebi kapsamında sorulan soruların yanıtlarının çok daha kapsamlı bir biçimde anılan pay sahiplerinin de mevcut olduğu, davalı şirkette 3 aylık periyodlarla hem yönetim kurulu üyelerinin hem de tüm pay sahiplerinin katılımına imkân verecek şekilde
yönetsel irade oluşturulması ve bilgilendirme amaçlı toplantılar düzenlendiğini; yalnızca yönetim kurulu üyelerinin değil, tüm pay sahiplerinin davalı şirketin yönetimine ve üst düzey yöneticilerin gözetimine aktif biçimde katılmalarının fiilen sağlandığını, son derece kısa periyotlarla, davalı şirketin borç, alacak ve nakit durumu hakkında e-posta yoluyla tüm pay sahiplerinin bilgilendirilmesi sistemi benimsendiğini, tüm pay sahiplerinin bugüne dek yapılan tüm genel kurul
toplantılarına katılıp finansal tabloları tasdik etmesi ve yönetim kurulu üyelerini ayrı ayrı ibra etmiş olması vakıasının bilgilendirilme hususunun en büyük göstergesi olduğunu, tüm yönetim kurulu üyelerinin, TTK hükümlerinden doğan ve yönetim kurulu üyeliği sıfatına bağlanan tüm hak ve yetkilerden eşit derecede yararlandıklarını; yönetime eşit ölçüde katılmış olduklarını; … …, … ve …’nun ibra edilmemesi yönünde oy kullanan pay sahiplerinin, kendi ifadeleri ile, Yönetim Kurulunda “menfaat temsilcisi” olarak adlandırdıkları … tarafından temsil edildiklerini, anılan pay sahiplerinin, kendi menfaat temsilcileri olarak adlandırdıkları bu yönetim kurulu üyeleri eliyle de her an hem yönetim kurulu başkanından hem de üst yönetimden bilgi ve belge istemek hakkına sahip olduklarını, davalı şirketin kullandığı kredilere ilişkin sözleşme, talimat ve talepler ile para transferlerine ilişkin talimatlarda dahi bu yönetim kurulu üyelerinden en az birisinin imzasının
bulunduğu, şirket iradesinin oluşturulmasında belirleyici ve bütünleyici bir rol oynadıklarında tereddüt bulunmadığını ve bu kapsamda şirketin “… Ailesi” olarak adlandırdıkları bir grup tarafından yönetildiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, ibra etmemeye gerekçe gösterilen hiçbir hususun gerçeği yansıtmadığını, ibra etmeme kararının kötüniyetli olarak zarar verme ve paylarını fahiş fiyattan devretme amacına yönelmiş olduğunu, ibra etmeme yönünde oy kullanan pay sahiplerinin “menfaat temsilcisi” olarak nitelendirdikleri yönetim kurulu üyelerini ibra etmiş olduklarının, buna özel çıkarlarının sebep olduğunu ve bu sebeplerle…, … ve … …’nun ibra edilmesi gerektiğini ileri sürerek, gündemin 4
nolu maddesi uyarınca alınan…, … ve … …’nun ibra edilmemesi yönündeki kararın iptalini ve…, … … ve … …’nun ibralarına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Gündemin 4. maddesi uyarınca alınan…, … ve … …’nun ibra edilmemesi yönündeki kararın kanuni ve esas sözleşmesel nisaplara ve TTK m. 436’da öngörülen sınırlamalara uyularak alındığını ve pay sahiplerinin iradesini yansıttığını, kararın iptalini gerektirir herhangi bir husus olmadığını, ibranın reddi kararının tek başına uygulanabilir nitelik taşımadığını, bu konudaki tartışmaların yönetim kurulu üyelerine karşı açılacak sorumluluk davasında ele alınması gerektiğini ve bu nedenlerle davacıların davayı açmakta hukuki yararının olmadığını savunarak davanın usulden aksi halde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. sayılı dosyasında, asıl davanın davacıları …, … vekili sunduğu fer’i müdahale dilekçesinde özetle; kendilerinin de davalı şirketin pay sahibi olduğu ve şirkette azınlık konumunda olduklarını, davacıların ise davalı şirkette çoğunluk pay sahibi olduğunu, sadece davalı şirketin değil diğer grup şirketlerinin yönetiminde de davacılar ile problem yaşandığını, davalı şirketin 8.12.2020 tarihinde gerçekleşen 2019 yılı olağan genel kurulunda alınan faaliyet raporlarının müzakeresi ve finansal tabloların onaylanmasına ilişkin 2 ve 3 numaralı kararlara karşı açılan iptal davasının İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/171 E. sayılı dosyası altında görülmekte olduğunu, davacıların olumsuz oyu nedeniyle özel denetçi atanması talebinin genel kurulda reddedilmesi üzerine TTK m. 439 uyarınca açılan özel denetçi tayini talepli davanın …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyası altında görülmekte olduğunu, dava konusu kararın iptali halinde başta sorumluluk davası olmak üzere yönetim kurulu üyelerine karşı başvurulacak hukuki yollar ve bu hukuki yollara başvuru neticesinde ortaya çıkacak sonuçlar olumsuz olarak etkileneceğinden davaya fer’i müdahil olarak katılmada hukuki yararları olduğunu beyan etmişlerdir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Taraflara usulune uygun davetiye tebliğ edilmiş olup, 09/11/2020 ve 08/12/2020 tarihli genel kurula ilişkin genel kurul çağrı belgeleri, hazirun tutanakları, genel kurulda alınan kararlar, davalı şirketin pay defteri, ticaret sicil kayıtları, finansal tablolar, e-postalar, whatsapp yazışmaları, bağımsız denetçi raporu, geçmiş senelere ait faaliyet raporları, 2019 yılı faaliyet raporu, yönetim kurulu kararları, ihtarname celp olunmuştur.
Dosya mali müşavir, finans uzmanı ve nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişilerden oluşan bilirkişi heyetine tevdi olunmuş, düzenlenen 08/03/2022 tarihli raporda; davalı şirketin ticari defterlerinin sahibi lehine delil niteliği bulunduğu,
gündemin 2. maddesinde herhangi bir karar alınmadığından butlanından veya iptal edilebilirliğinden bahsedilemeyeceği, davalı şirketin finansal tablolarının gerçeği yansıttığı, gündemin 3. Maddesinde alınan kararın iptal edilebilirliği bakımından herhangi bir sebebinin bulunmadığı, gündemin 4. Maddesinde …, … … ve … ibra edilmemelerine ilişkin kararın dürüstlük kuralına aykırılığı noktasında değerlendirmede takdirin Mahkemeye ait olduğu, Mahkemenin, birleşen davanın davacıların talep ettiği şekliyle bir ibra kararı veremeyeceği sonuç ve kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraf vekillerine tebliğ olunmuş, taraf vekillerinin beyan ve itiraz dilekçeleri doğrultusunda ek rapor tanzimi için dosya yeniden bilirkişi heyetine tevdi olunmuş, düzenlenen 04/01/2023 tarihli ek raporda kök rapordaki görüşlerin aynen geçerli olduğu belirtilmiştir.
Asıl dava, davalı şirketin 08/12/2020 tarihinde yapılan genel kurulda alınan 2 ve 3 nolu kararların iptaline yönelik, birleşen dava ise aynı tarihli genel kurulda alınan 4 nolu kararın iptali ile o kararda ibra edilmeyen yöneticilerin ibrasına karar verilmesine ilişkindir.
Tarafların iddia ve savunmaları, toplanan deliller, alınan bilirkişi kök ve ek raporu ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
TTKnun 445.maddesinde ” 446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” denilmekte olup, TTKnun 446/1.maddesinde ise toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten kişilerin iptal davası açabilecek kişiler olarak düzenlenmiştir. Yargıtay kararları uyarınca, salt karara olumsuz oy vermek iptal davası açmak bakımından yeterli olmayıp, ek olarak muhalefet şerhinin tutanağa geçirilmesini istikrarlı bir şekilde aramaktadır. Muhalefet şerhinin, karardan sonra verilmesi lazımdır. Toplantının başında veya daha karar alınmadan verilen muhalefet iptal davası açma hakkı vermez.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde … ticaret sicil numarası ile kayıtlı davalı şirketin kuruluş sözleşmesinin 20/12/1976 tarihinde tescil edildiği, şirketin tescilli sermayesinin 52.000.000,00 TL olduğu, Yönetim Kurulu üyelerinin Zeynep Ayşe Mumtaş, … … ve … olduğu, asıl
ve birleşen davalar kapsamında davacılar tarafından iptali talep edilen davalı şirketin 08/12/2020 tarihli genel kurul toplantısının 2.maddesi ile 2019 yılı faaliyet yılına ilişkin yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunun okunup müzakere edildiği, 3.maddesi ile 2019 yılına ait finansal tabloların onaylanmasının görüşüldüğü ve onaylanma yönünde karar alındığı, 4.maddesi ile yönetim kurulu üyeleri … ibra edilirken, …’nun ibra edilmediği, genel kurul toplantısında şirketin 52.000.000 sermayesinin tümünün temsil edildiği, toplantı yeter sayısının sağlandığı ve toplantı boyunca korunduğu, alınan 1 ve 5 numaralı kararların oybirliği, kalan kararların ise oyçokluğu ile karar yeter sayılarına uygun olarak alındığı anlaşılmıştır.
Asıl davada davacılar tarafından iptali talep edilen 2.madde ile pay sahiplerinin faaliyet raporu ve şirketin faaliyetleri ile ilgili beyanlarına yer verildiği, TTK’nun 68/3. Maddesinde, yıl sonu finansal tabloların, bilanço ile gelir tablosundan oluştuğu düzenlenmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 514. Maddesine göre, yönetim kurulu, geçmiş hesap dönemine ait, Türkiye Muhasebe Standartlarında öngörülmüş bulunan finansal tablolarını, eklerini ve yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunu, bilanço gününü izleyen hesap döneminin ilk üç ayı içinde hazırlayıp genel kurula sunmakla yükümlüdür. Bunun yanı sıra TTK’nın 437/1. Maddesi uyarınca, finansal tablolar, konsolide finansal tablolar, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, denetleme raporları ve yönetim kurulunun kâr dağıtım önerisi, genel kurulun toplantısından en az onbeş gün önce, şirketin merkez ve şubelerinde, pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulmalıdır. Her pay sahibi, gideri şirkete ait olmak üzere gelir tablosuyla bilançonun bir suretini isteyebilir. Ayrıca TTK’nın 515. maddesi, Anonim şirketlerin finansal tabloları, Türkiye Muhasebe Standartlarına göre şirketin malvarlığını, borç ve yükümlülüklerini, öz kaynaklarını ve faaliyet sonuçlarını tam, anlaşılabilir, karşılaştırılabilir, ihtiyaçlara ve işletmenin niteliğine uygun bir şekilde; şeffaf ve güvenilir olarak; gerçeği dürüst, aynen ve aslına sadık surette yansıtacak şekilde çıkarılır, şeklindedir. TTK madde 516/1 uyarınca; Yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, şirketin, o yıla ait faaliyetlerinin akışı ile her yönüyle finansal durumunu, doğru, eksiksiz, dolambaçsız, gerçeğe uygun ve dürüst bir şekilde yansıtır. Bu raporda finansal durum, finansal tablolara göre değerlendirilir. Raporda ayrıca, şirketin gelişmesine ve karşılaşması muhtemel risklere de açıkça işaret olunur. Bu konulara ilişkin yönetim kurulunun değerlendirmesi de raporda yer alır.
Mahkememizce yaptırılan denetlenebilir ve hüküm kurmaya elverişli olduğuna kanaat getirilen bilirkişi heyet raporu ile de yapılan tespitler nazarında; davacılar tarafından faaliyet raporunda grup şirketlerine verilen borçların gösterilmediği, mevzubahis borç alacak ilişkilerinin şirket faaliyetleri ve nakit akışları üzerinde oluşturduğu riskler ve geri ödeme planı gibi önemli değerlendirmelere yer verilmediği, borç alma sebeplerinin belirtilmediği, davalı şirketin şirket topluluğuna bağlı bir şirket olmasına rağmen raporun şirketin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında doğru bilgiye ulaşılmasını sağlamaktan uzak olduğu iddia edilmiş olmakla birlikte dosyada mevcut önceki dönem faaliyet raporları incelendiğinde, grup şirketleri ve ilişkili taraflara verilen borçların hiçbir zaman bir risk olarak değerlendirilmediği, raporların tümünün oybirliği ile kabul edilip imzalandığı, 2019 yılı faaliyet raporunda da yine ilişkili şirketlerle olan borç alacak ilişkilerine yer verilmediği, raporun davacıların yönetim kurulundaki temsilcileri … da dahil olmak üzere oybirliği ile imzalandığı, öte yandan söz konusu bilgilerin faaliyet raporunda yer almamakla birlikte şirketin mali tablolarında ve yönetim kurulunun pay sahiplerine Genel kuruldan önce yazılı olarak verdiği 07/12/2020 tarihli Bilgi Alma Talebine İlişkin Yanıt ve Değerlendirmeler ile Finansal Tabloların İtiraz Edilen Noktalarına Yanıt ve Değerlendirmeler başlıklı belgelerle detaylı olarak pay sahiplerinin bilgisine sunulduğu, verilen bilgilerin şirketin yasal ticari defterleri ve mali kayıtları ile uyumlu olduğu, dosyaya sunulu periyodik olarak pay sahiplerine gönderilen e-postalar ve eklerinde yer alan Excel dosyalarında da davalı şirketin borç, alacak ve nakit durumu ve bütçesi hakkında işletme raporları, kar/zarar tabloları, haftalık nakit akış tabloları, otellerin doluluk oranları, ilişkili tarafların davalı şirketle arasındaki borç-alacak durumu, davalı şirket içinde diğer ortakların zaman içinde değişen iştirak durumu ve davalı şirketin taraf olduğu davaların durumları ve avukatlık hizmeti için alınan faturalar gibi belge ve bilgilerin paylaşıldığı, kaldı ki, davalı şirketin TTK 397 vd.düzenlemeleri uyarınca denetime tabi bir şirket olduğu, Yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu içinde yer alan finansal bilgilerin, denetlenen finansal tablolar ile tutarlı olup olmadığı ve gerçeği yansıtıp yansıtmadığının da denetim kapsamı içinde olduğu ve davalı şirketin 25/02/2020 tarihinde imzalanan yıllık faaliyet raporunun denetimden geçtiği, faaliyet raporlarının şirketin durumunu yansıttığı, hukuka, kanun, esas sözleşme ve dürüstlük kurallarına bir
aykırılık bulunmadığı, gerekli nisapla alındığı anlaşıldığından bu maddeye yönelik açılan davanın reddine kara vermek gerekmiştir.
İptali talep edilen genel kurul kararının 3.maddesi ile finansal tabloların onaylanmasına ilişkin olup davacılar tarafından kararın kanun ve dürüstlük kuralına aykırı olduğundan bahisle iptali talep edilmiştir. Mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi ile, davalı şirketin 2018 ve 2019 yılı gelir tabloları ile bilançolarının incelenmesi neticesinde şirketin karlılığını artırdığı, kayıtlı olan değerlere göre borca batık halde bulunmadığı ve sermaye tutarı olan 52.000.000 TL’nin özkaynaklar içinde korunduğu, davalı şirketin 2018 yılında dönen varlıkları kısa vadeli yabancı kaynaklarından düşükken 2019 yılında dönen varlıkların kısa vadeli yabancı kaynakları karşılar pozisyonda olduğu, bağımsız denetçi tarafından mali tablolara olumlu görüş verildiği, şirketin defter kayıtları ile finansal tablolar arasında bir uyumsuzluk olmadığı, finansal tablolar incelendiğinde davacıların bilgi alma haklarının kısıtlandığını iddia ettikleri konularda bilgilere yer verildiği, buna göre hangi ilişkili tarafa ne miktarda borç verildiği ile ilgili, banka kredileri ile ilgili ayrıntılı bilgilere yer verildiği , ilişkili kişilerden elde edilen adat faiz gelirleri rakamının 6.466,015 TL olduğu tespit edilmiştir. Bağımsız denetçi raporunda, finansal borçların mutabakatı ve yüklenilen kredi maliyetlerinin ilişkili şirketlere yansıtılması kilit denetim konularından birisi olarak değerlendirilerek denetimde ilişkili şirket mutabakatlarının sağlandığı adatlandırma hesaplamaları ve faturalarının kontrol edildiğinin ayrıca belirtildiği, dolayısı ile finansal tabloların şirketin gerçek durumunu yansıttığı, finansal raporlama standartı TFRS’ye TTK m.515 hükmüne ve davalı şirketin ticari defter kayıtlarına uygun olduğu finansal tabloların onaylanmasına ilişkin genel kurulun 3.maddesinde alınan kararların iptalini gerektirir bir durum bulunmadığı anlaşılmakla asıl dava yönünden açılan davanın sübut bulmadığından reddine karar verilmiştir.
Birleşen dava yönünden 08/12/2020 tarihli genel kurul toplantısının 4.maddesi uyarınca yönetim kurulu üyeleri …’nun oy çokluğu ile ibra edilmedikleri, …’nın ise ibra edildikleri, birleşen dosya davacıları tarafından 4.madde uyarınca alınan kararların iptali ve ibra edilmeyen yönetim kurulu üyeleri…, … ve …’nun ibralarına hükmedilmesi talep edilmiştir. İbra kararları da ağırlaştırılmış nisaba tabi olmayıp adi nisaba tabidir. Söz konusu gündem maddesi için gerekli yeter sayılarının sağlandığı, bu hususta yönetim kurulu üyelerinin ibraları ile ilgili “oydan yoksunluk ” hali incelendiğinde, ilgili hüküm olan TTKnun 436/2 maddesinde “şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haciz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz” denilmekte olup, bu hüküm çerçevesinde yönetim kurulu üyeleri kendi ibralarında kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını, hem kendi ibralarında hem de diğer yönetim kurulu üyelerinin ibralarında da kullanamazlar. İlgili genel kurul toplantı tutanağına bakıldığında, söz konusu ibra kararında, ibra edilen yönetim kurulu üyesinin oy hakkından yoksunluğunun dikkate alındığı ve oy kullandırılmadığı bu bağlamda kararın kanuna aykırılık taşımadığı, …, … ve … ‘nun yönetim kurulu üyesi olmayan asıl dosya davacılarının oyları ile, usulsüz işlemleri, … ve …’ın yönetimden dışlanmaları, onlara bilgi verilmemesi, grup şirketleri aleyhine sonuçlar yaratacak işlemler yapılması gerekçe gösterilerek ibra edilmedikleri anlaşılmıştır. Tüm dosya kapsamı doğrultusunda bilirkişi heyeti tarafından da yapılan tespitler ile, asıl dosya davacılarından …’nın yönetim kurulunda yıllara sari biçimde yer aldıkları, birkaç istisna haricinde şirketin tüm yönetim kurulu kararlarının, ibra etmeme yönünde oy kullanan kişilerin temsilcisi olduğu belirlenen …’nın katılımı ile alındığı, pay sahiplerine düzenli olarak şirketin iş ve işlemleri hakkında raporlar gönderildiği, şirket iş ve işlemleri ile aylık raporların müzakere edildiği toplantılara tüm yönetim kurulu üyelerinin katıldıkları ve oybirliği ile karar aldıkları, finansal tabloların mevzuata ve şirket defter kayıtlarına uygun tutulduğu, bununla birlikte faaliyet raporunda bazı bilgilere yer verilmediği, şirket yönetim kurulunda imza yetkileri olmakla birlikte … grubu olarak nitelendirilen temsile yetkili kişilerin imzası olmaksızın şirketi temsil edemedikleri, … grubu yönetim kurulu üyelerinin ise birisinin sınırsız tek başına, ikisinin ise birlikte imzalarıyla şirketi temsil edebildikleri, şirket pay sahipleri arasında grup şirketlerine verilen borçlar ve yeniden yapılandırma sürecine ilişkin anlaşmazlıkların yaşandığı hususları dikkate alındığında; finansal tabloların faaliyet raporlarının onaylanmış olması dikkate alındığında, aynı yönetim
kurulunda yer alan ve birlikte karar alan bir kısım yönetim kurulu üyeleri hakkında ibra kararı verip bir kısmı içinse ibra etmeme kararı verilmesinin dürüstlük ve eşitlik ilkesine aykırılık oluşturduğu, bu nedenle yönetim kurulu üyeleri …’nun ibra edilmeme kararının TTK 445 madde gereği iptaline karar vermek gerekmiş, öte yandan faaliyet yılının tamamını içeren iş ve işlemlerden ibra edilmelerine yönelik ibra davasının dinlenme şartı bulunmadığı, birleşen dosya davacılarının somut iş ve işlem belirtmeyerek faaliyet yılı itibarı ile ibra talep ettikleri, bu hususun maddi vakıaların açıkça ortaya konulması gerekliliğini ihlal ettiği, mahkemenin yönetim kurulunun o yıl içerisindeki bütün iş ve işlemlerini, kanuna , ana sözleşmeye uygunluk yanında şirket menfaatlerine uygunluk bakımından da denetlenmesini gerektirecek olup bu tür bir denetiminin ise mümkün olmadığı anlaşılmakla birleşen davanın kısmen kabul kısmen reddi ile davalı şirketin 08/12/2020 tarihinde yapılan 2019 yılı olağan genel kurul toplantısında gündemin 4.maddesi ile alınan davacılar … ve … ve…’ın ibra edilmeme yönündeki kararının iptaline, ibra kararı verilmesi yönündeki istemin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl dava yönünden açılan davanın sübut bulmadığından reddine,
2-Birleşen dava yönünden davanın KISMEN KABUL / KISMEN REDDİ ile, davalı şirketin 08/12/2020 tarihinde yapılan 2019 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan gündemin 4. Maddesi ile alınan davacılar … …, … ve …’nun ibra edilmeme yönündeki kararının iptaline, ibra kararı verilmesi yönündeki istemin reddine,
2-Asıl dava yönünden;
a)Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 120,60 TL’nin tahsilde tekerrür olmamak üzere davacılardan müteselsilen alınarak Hazine’ye irat kaydına,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin tahsilde tekerrür olmamak şartıyla davacılardan müteselsilen alınarak davalıya verilmesine,
c)Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
d)Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından hüküm kurulmasına yer olmadığına,
3-Birleşen dava yönünden;
a)Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 120,60 TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
c)Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin tahsilde tekerrür olmamak şartıyla davacılardan müteselsilen alınarak davalıya verilmesine,
d)Davacılar tarafından yapılan 160,30 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara ödenmesine,
e)Davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından hüküm kurulmasına yer olmadığına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 Hafta süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine İSTİNAF yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.12/04/2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdı