Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/98 E. 2020/692 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2020/98 Esas
KARAR NO:2020/692

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 05/09/2013
KARAR TARİHİ: 19/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 28/06/1972 yılında davalıdan 20.000-TL değerinde 40 adet nama yazılı hisse senedi aldığını, aynı tarihte müvekkilin babasının 100.000-TL karşılığında 200 adet hisse senedi aldığını, davalı banka tarafından 1973 yılında bu hisse senetleri karşılığında ilk temettü ödemesini aldığını ancak bu tarihten sonra herhangi bir ödeme yapılmadığını, davalı bankanın bu tarihten sonra sermaye arttırımına gittiğini ve bir kısmı bedelli bir kısmı ise bedelsiz olmak üzere hisse dağıtımı yaptığını, davalı bankaya başvurulması ve ihtarname gönderilmesine rağmen müvekkiline tam olarak ne kadar hisse senedi olduğuna dair net bir bilgi verilmediğini, müvekkiline ve merhum babasına ait hisse senetlerinin dağıtılan bedelsiz hisse senetleri de dahil olmak üzere dava tarihi itibariyle miktarının tespiti ile bugüne kadar kendisine ödenmemiş olan kar paylarının tespitini, yargılama ve avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle müvekkil banka merkezinin … bulunması nedeniyle görev yönünden itirazlarının kabulü ile davanın yetkili ve görevli … Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesini, zamanaşımı sürelerinin geçmiş olması nedeniyle davayı kabul etmediklerini, davacının müteveffa babasına ait hisse senetleri hakkındaki talebi ile ilgili olarak tek başına dava ehliyetinin bulunmadığını, huzurdaki haksız ve hukuka aykırı davadan önce davacıya gerekli bilgilendirmelerin yazılı olarak yapıldığı gibi temettü ödemelerinin de gerçekleştirildiğini, bu nedenle davanın reddine karar verilerek yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
ÇEKİŞMELİ VAKIALAR HAKKINDA TOPLANAN DELİLLER :
(1)Davacı vekilinin dava dilekçesi ile birlikte ve sonraki aşamalarda; 01/06/2013 ve 01/08/2013 tarihli yatırım özetini, menkul kıymet hareket ekstrelerini dosyaya delil olarak sunduğu görüldü.
(2)Davalı vekilinin cevap dilekçesi ile birlikte ve sonraki aşamalarda; 21/12/2012 tarihli hisse senedi değişim makbuzunu dosyaya delil olarak sunduğu görüldü.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava; tespit davasıdır.
Davacı … vekilinin 19/02/2018 tarihli dilekçesi ile Mahkeme kararını temyiz etmesi üzerine dosya Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ne gönderilmiş olup, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2019/195 Esas 2019/7049 karar sayılı 11/11/2019 tarihli ilamında; “.. 4721 sayılı TMK’nın 640. maddesine göre birden çok mirasçı bulunması hâlinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana geleceği, mirasçıların terekeye elbirliğiyle sahip olacakları, sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf edecekleri ve TMK’nın 702/1. maddesinde ise elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkının, ortaklığa giren malların tamamına yaygın olduğu düzenlenmiştir. Anılan hükümlere göre miras ortaklığı mirasın tümü üzerinde söz konusu olduğundan, tereke payları ayrılmaksızın ortaklığa dahil olan mirasçılara aittir. Tereke üzerinde ortaklık devam ettiği sürece, mirasçıların somut ve bağımsız payları mevcut değildir. TMK’nın 640. maddesine göre, mirasçılar arasında iştirak halinde mülkiyet hükümleri geçerli olup, mirasçılar tereke üzerinde ancak oybirliği ile tasarruf edebileceklerinden davanın, diğer mirasçıların muvafakatlarının sağlanması veya TMK’nın 640/3 madde ve fıkrası uyarınca yetkili mahkemece terekeye temsilci tayin ettirilmesi suretiyle görülmesi gerekir. İştirak halindeki terekeye dahil bir hakka dayanarak mirasçılardan birinin sadece kendi payına yönelik olarak açtığı dava ise dinlenilemez. Bu durumda mahkemece, anılan hususlar nazara alınarak davacının aktif dava ehliyeti konusunda bir değerlendirme yapılmaksızın ve TMK’nın 644. maddesi uyarınca mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüştürülüp dönüştürülmediği de araştırılmaksızın uyuşmazlığın esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, re’sen bozmayı gerektirmiştir.” denilmek suretiyle hükmün bozulmasına karar verilerek dosya mahkememize gelmiş ve mahkememizin 2020/98 esas numarasını almıştır. Bozma sonrası taraflara usulüne uygun olarak tebligatlar yapılarak yargılamaya devam olunmuştur.
Tüm dosya kapsamında tarafların beyanları, bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde; davacı, kendisi ve müteveffa babasına ait hisse senetlerinin ve ödenmemiş olan kar paylarının tespitine yönelik dava açmıştır. Dava dilekçesine ekli …. Noterliği’nin … yevmiye numaralı davacının babası …’in mirasçılarını gösteren mirasçılık belgesinde, …’in 24/12/2006 tarihinde vefat ettiği, ölümüyle oğlu (davacı) … ve eşi …’in mirasçı olarak kaldığı anlaşılmaktadır. Mahkememizce 02/11/2017 tarih 2017/478 Esas 2017/1313 K. Sayılı kararında davacının davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığından davasının reddine karar verilmiş, temyiz başvuru sonucunda, Yargıtay 11. HD. İlamıyla dava dilekçesi ekindeki 15/10/2012 tarihli mirasçılık belgesiyle davacının tek başına mirasçı olmadığı, iştirak halindeki terekeye dahil bir hakka dayanarak mirasçılardan birinin sadece kendi payına yönelik olarak açtığı dava ise dinlenilemeyeceği belirtilmiştir. Bozma ilamı sonrası yargılama devam ederken; davacı vekilince 17/06/2020 tarihli dilekçesi ile müvekkilinin babasından intikal eden diğer mirasçı olan anne …’in 15/02/2016 tarihinde vefat ettiği ve tek mirasçının müvekkil davacı olduğunu beyan etmiştir. Sunulan dilekçenin ekindeki …. Noterliği’nin … yevmiye numaralı …’e ait mirasçılık belgesi incelendiğinde, 15/02/2016 yılında vefatıyla oğlu …’in tek mirasçı olarak kaldığı anlaşılmaktadır. Netice itibariyle davacının babasının davanın açılış tarihi olan 05/09/2013 tarihinden önce 24/12/2006 vefat ettiği, mirasçılık belgesinden de anlaşılacağı üzere, davacı hariç murisin eşinin de mirasçı olduğu, iştirak halindeki terekeye dahil bir hakka dayanarak mirasçılardan birinin sadece kendi payına yönelik olarak açtığı dava dinlenemezken davacı vekilince sunulan mirasçılık belgesinde diğer mirasçı anne …’in de 15/02/2016 tarihinde yargılama devam ederken vefat ettiği anlaşılmakla eldeki davada davacının tek mirasçı olarak kaldığı tespit edilmiştir.
Davacı dava dilekçesinde açıkça hisse senetlerinin ve ödenmemiş olan kar paylarının tespitini talep etmiştir. Davacının açmış olduğu dava bir hukuki ilişkinin varlığının veya yokluğunun belirlenmesine ilişkin 6100 Sayılı HMK 106. Maddesinde düzenlenmiş olan tespit davasıdır. HMK. nun 106. maddesinin 2. fıkrasına göre; “Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır.” Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür. Ancak eda davası açılması mümkün olan hallerde tespit davası açılmasında hukuki yarar yoktur. Çünkü eda davası sonunda verilen hüküm aynı zamanda dava konusu hukuki ilişkinin var olup olmadığı tespit edilir. Hal böyleyken tespit davası ile istenen hukuki koruma eda davası ile elde edilebilecek ise davacının tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur. Kaldı ki, tespit davası açılabilmesi için hukuki ilişki ve hukuki yarar şartının bulunması zorunludur. Davacı, hisse senetlerinin ve davalı tarafından ödenmemiş olan kar paylarının bulunduğunu açacağı bir eda davasında ileri sürüp ispat edebilir. 6100 sayılı HMK’nun 114/h maddesi ile de davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartları arasında sayılmıştır. Burada sözü edilen hukuki yarardan maksat, davacının sübjektif hakkına hukuki korunma sağlanması hususunda mahkemeye başvurmasında hali hazırda hukuken korunmaya değer bir yararın bulunmasıdır. Başka bir deyişle, davacı hakkına kavuşmak için hali hazırda mahkeme kararına muhtaç bir konumda değilse onun hukuki yararının bulunduğundan söz etmek mümkün değildir. Somut olayda davacı iş bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunduğunu iddia ve ispat etmiş değildir. Diğer taraftan, ilerde açılacak bir eda davasında ileri sürülecek ve kanıtlanacak hususların ayrı bir dava konusu yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Öte yandan davacı vekili tarafından …’in mirasçılık belgesinin bozma ilamından sonra dosyaya sunulmuş olduğu dikkate alınarak, mahkememizce yeni bir delile veya bilgiye dayanılarak karar verildiği, yeni bir bilgi ve belgenin sunulmuş olması nedeniyle Yargıtay bozma ilamına direnme kararının varlığından söz edilemeyeceğinden bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş, davacının tek mirasçı olduğu gözetilmiş, davacının dava dilekçesindeki talepleri, açacağı eda davasıyla ileri sürülebilir talepler olduğu ve tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığından HMK 106/2.,3. Fıkraları uyarınca davacının tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığından davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
(1)6100 Sayılı HMK 106/2.,3. Fıkraları uyarınca davacının tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığından davanın REDDİNE,
(2)Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 24,30 TL harçtan mahsubu ile bakiye 30,10 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
(3)Davacı tarafından yapılan bozma öncesi ve sonrası yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
(4)Davalı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden reddedilen davanın niteliği yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca maktu vekalet ücretinden aşağı bir ücret takdir edilemeyeceğinden takdiren 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
(5)Davalı tarafından belgelendirilen bir yargılama masrafı olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
(6)Dosyada kullanılmayan bakiye gider avansının HMK.’nın 333. ve HMK. yönetmeliğinin 47/1. maddeleri uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa ödenmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın usulen taraflardan her birine tebliğinden itibaren on beş günlük yasal süre dahilinde, Mahkememize dilekçe ile başvurmak suretiyle Yargıtay nezdinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 19/11/2020

Katip …
✍e-imzalıdır.

Hakim …
✍e-imzalıdır.