Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/769 E. 2022/95 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/769 Esas
KARAR NO:2022/95

DAVA:Genel Kurul Kararının İptali (Kooperatif Genel Kurul Kararının İptali)
DAVA TARİHİ:29/12/2020
KARAR TARİHİ:23/02/2022
Y
Mahkememizde görülmekte olan Genel Kurul Kararının İptali (Kooperatif Genel Kurul Kararının İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA: Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesi ile, davacının, gerek borsaya kote iken gerekse borsada işlem görmediği mevcut durumda Sermaye Piyasası Kurulu Ortaklıklar Finansmanı Dairesi Başkanlığı denetimine tabi binlerce hissedarı olan bir şirket olduğunu, davalı … AŞ’nin 30/10/2020 tarihli ve …-4-… sayılı kararının ile “Payları Yakın İzleme Pazarında işlem gören ve 06/04/2020 tarihinde uyarılan şirketinizin faaliyetlerini devam ettiremeyecek seviyede finansal durumunun bozulmuş olması nedeniyle Kotasyon Yönergesinin 23/1-d maddesi kapsamında Borsa kotundan çıkarılmasına karar verilmiştir” denilmek suretiyle davacı … borsa kotundan çıkardığını ve 30/10/2020 tarihinden sonra davacının borsada işlem görmeyen binlerce hissedarı olan bir şirket olduğunu, bu kararın telafisi güç ve imkansız zarara neden olacağını, … AŞ’nin davacıyı borsa kotundan çıkarma kararında faaliyetlerini devam ettiremeyecek seviyede finansal durumunun bozulmuş olması nedenine dayandığını, davacı şirketin finansal durumunun bozulmasının söz konusu olmadığını, davacı şirketin 06/04/2020 tarihinden bu yana finansal durumunun daha da iyileştiğini, davalının, borsa kottan çıkarma kararının mevzuata uygun olmadığı gibi, hiçbir gerekçe tespit, tutanak vs.ye dayanılmadığını, Covid 19 tüm dünyayı etkilerken, süreler durmuşken, davalının sürelerin durdurulduğu sırada 06/04/2020 tarihinde uyarıda bulunduğunu, bundan yaklaşık 6-7 ay sonra hayatın olağan akışına aykırı bir şekilde 30/10/2020 tarihinde davacıyı kottan çıkardığını, davalının, davacıyı kottan çıkarırken hiçbir gerekçe vs.sunmadığı gibi borsa kotundan çıkarmadan önce davalıya süre vermediğini, davacının, SPK’na tabi bir şirket olup, SPK tarafından incelenen bir şirket olduğunu, davalının kararının hükümsüz olduğunun davacı şirketin faaliyetlerini devam ettiremeyecek seviyede finansman sıkıntısına düşmüş olmadığından, borsa kotundan çıkarma şartlarının oluşmadığının tespiti gerektiğini beyanla, davalının 30/10/2020 tarih ve …-4-… sayılı kararının, hisselerin borsada işlem görmemesine, yatırımcıların hisselerini satabileceği bir pazarın olmamasına ve hisselerinin piyasa değerinin düşmesine, davacı şirketin ve hissedarların telafisi güç ve imkansız zararlara uğramasına sebep olacağından ihtiyati tedbir kararı verilerek dava konusu kararın uygulanmasının durdurulmasına, davanın kabulüne, 30/10/2010 tarihinde davacı şirketin faaliyetlerini devam ettiremeyecek seviyede finansal durumunun bozulmuş olmadığının tespitine, borsa kotundan çıkarılma şartının oluşmadığının tespitine, kararın verildiği anda yok hükmünde, hükümsüz olduğunun tespitine, kararın hükümsüzlüğüne/iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili mahkememize vermiş olduğu cevap dilekçesi ile, davalının SPK uyarınca kurulmuş bir anonim şirket olup, 6362 sayılı Kanun ve … AŞ borsacılık faaliyetlerine ilişkin esaslar yönetmeliği hükümleri uyarınca kotasyona ilişkin düzenlemeler yapmak, borsa kotundaki sermaye piyasası araçlarının kottan çıkarma koşullarının oluşup oluşmadığını takip etmek ve gözden geçirmek, kottan çıkarma koşullarının oluştuğu şirketler hakkında gerekli işlemleri yapmakla yetkili ve görevli olduğunu, davacının da dahil olduğu … Grubu şirketlerinin kottan çıkarılmasıyla sonuçlanan finansal durumlarındaki bozulmanın yıllar içinde devam eden bir sürecin sonucu olduğunu, şirketin ilk olarak 22/02/2016 tarihinde kotasyon yönergesinin 35.maddesi kapsamında uyarıldığını, vade sonu 12/02/2016 olduğu halde bononun itfasının vade sonunda gerçekleştirilmediğini, …’in 12/02/2016 tarihli KAP açıklamasında nakit pozisyonundaki beklenmedik değişme nedeniyle borcun ödenmediğini açıkladığını, …’in ihraç ettiği borçlanma aracının itfasını gerçekleştirememesi üzerine davacı şirket ve grubun borsada işlem gören diğer şirketlerinin incelemeye alındığını, …’in 31/12/2015 tarihli finansal tablolarında sermaye kaybı olması nedeniyle şirketin 20/04/2016 tarihinde tekrar uyarıldığını ve söz konusu kararın KAP’ta ilan edildiğini, daha önce sermaye kaybı konusunda iki kez uyarılan …’in bu hususta bir iyileşme sağlayamaması ve aktifinin %78ini oluşturan … Enerji’nin %100 pay sahibi olduğu … AŞ’deki paylarına haciz konulması üzerine 11/08/2016 tarihinde yakın izleme pazarına alınmasına karar verildiğini, yakın izleme pazarında işlem gören ve daha önceki uyarılar nedeniyle yakından takip edilen davacının 31/12/2019 dönemi finansal tablolarını yayımlaması sonrasında yapılan inceleme neticesinde, finansman sıkıntıları, vergi, SGK, personel borçları, borsaya kotasyon ücreti borçları bulunan ve kefil olduğu krediler nedeniyle hakkında takiplere geçildiğini, davacının faaliyetlerini devam ettiremeyecek seviyede finansman sıkıntısına düştüğü anlaşıldığından, davacının kotasyon yönergesinin 22/1-d mad kapsamında uyarıldığını, davacının kotasyon yönergesinin 23/1-d mad kapsamında uyarıldığını, söz konusu uyarının 06/04/2020 tarihinde KAPta yayımlandığını, şirketin faal fiziki mekanı kalmadığının anlaşıldığını, şirketin 31/12/2019 dönemi finansal tablolarına bağımsız denetçi tarafından şartlı görüş verildiğini, davacının, 2019 ve 2020 yılında gelir elde edemediğini ve finansal durumunda düzelme olmadığını, şirketin 30/06/2020 tarihli ara dönem finansal tablolarında bu kez başka bağımsız denetçi tarafından yine şartlı görüş verildiğini, 2020 yılının ilk 9 ayında hiç gelir elde edemediğini, borsa tarafından verilen kararların tümünün inceleme raporlarına, şirket kayıt ve belgelerine ve değişik bağımsız denetçiler tarafından düzenlenen raporlara dayandığını, davacının iddialarının haksız olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Taraflara usulune uygun davetiye tebliğ edilmiş olup, … AŞ’nin 30/10/2020 tarih ve …-4-… sayılı kararı, finansal tablolar, bağımsız denetim raporu ve faaliyet raporu, Kamu Aydınlatma Platformu açıklamaları, faaliyet raporları, e-postalar, bağımsız denetim raporları, kesin mühlet kararı, konkordato kesin mühlet ilanı, yazışmalar, inceleme raporları, KAP duyuruları, vergi dairesi kayıtları, özel durum açıklaması, celp olunmuştur.
Tarafların iddia ve savunmaları, dosyada toplanan deliller nazara alınarak dosya bilirkişiye tevdi edilmiş olup, bilirkişi Öğr Üyesi Prof Dr …, Muhasebe Müdürü Finans Uzmanı … ve Sermayeye Piyasası Uzmanı Dr … tarafından tanzim olunan 13/12/2021 tarihli bilirkişi raporunda; davacı şirketin dosyada bulunan finansal verileri ve Kamuoyu Aydınlatma Platformu (KAP)’ndan temin edebilen geçmiş dönemlere ilişkin finansal tablo ve raporları incelendiğinde, mali yetersizlik ve ekonomik katma değer üretememe probleminin sadece kottan çıkarılma kararının verildiği döneme özgü bir problem olmadığını, davacı şirketin yıllardır devam eden finansal sıkıntılar içinde olduğu hususunun kolayca tespit edilebildiğini, nitekim bu yetersizlikleri nedeniyle gerekli tedbirlerin alınabilmesini teminen, davacı şirketin 2016 yılından itibaren davalı tarafından müteaddit defalar uyarıldığı husunun gerek dava dosyasından gerekse KAP’ta yapılan özel durum açıklamalarından (ÖDA) anlaşılabildiğini, davacı şirketin finansal tablo ve raporlarının incelendiğinde, problemin sadece öz sermaye yetersizliği değil, şirketin kazan yaratır nitelikteki faaliyetlerinin bulunmamasından da kaynaklandığını, davacı şirketin bir holding olup, iştirakleriyle olan ilişkilerinin bir holding şirketinin sürdürülebilirliği için gerekli olan nitelikte görünmediğini, dosyadaki belgelere göre, personeli, kazançlı bir üretim ve gelir yapısı, hatta aktif bir adresi ve fiziki mekanı olmayan bir şirketin, borsa kotunda kalarak sürekliliğini sağlamasının mümkün görünmediğini, somut ve kazançlı faaliyeti, personeli hatta aktif bir fiziki mekanı bulunmayan, birikmiş faaliyet zararları nedeniyle öz sermayesinin tamamına yakınını kaybettiğini, iştiraklerine karşı olan taahhütleri nedeniyle ilave finansal baskı altında bulunan ve bu öz kaynak yetersizliğini müteaddit uyarılara rağmen dört yılı aşkın bir sürede giderememiş olan bir şirketin borsa kotundan çıkarılmasında hukuk, hakkaniyet ve mevzuat hükümlerine aykırılık bulunduğunun iddia edilmesinin makul ve yerinde olmadığını, TTKna göre dahi sürdürülebilirliği olmayan bir şirketin, düzenleme eksikliği iddiasıyla gerektiği beyan olunan ilave şekli şartların yerine getirilmediği düşüncesiyle borsa kotunda kalmaya devam etmesi gerektiği iddiasının kabulünün mümkün olmadığını, davacı şirketin finansal durumunun bozuk olmadığı iddiasının dayanağı olarak kredi borcunun bulunmadığı hususunu vurguladığını, kredi borcunun, bir şirketin bilançosunun pasifinde yer alan kalemlerden sadece birisi olduğunu, kredi borcu olmayan şirketin öz kaynak problemi yaşamayacağı gibi bir varsayımdan hareket ettiği anlaşılan söz konusu iddianın da isabetli olmadığını, davacı şirketin 2015 yılından itibaren öz sermayesinin negatife döndüğünü, biriken zararları nedeniyle de 2020 yılı itibariyle tamamını kaybetmiş durumda olduğunu, şirketin kredi borcu olmadığı için finansal yapısının bozuk olmadığı iddiasının tekzibi için söz konusu…’nın tek başına yeterli görünmediğini, davacı şirketin 26/08/2021 tarihli…’sında ön görülen sermaye arttırım sürecinin tamamlanması ve SPK’dan gerekli izin ve onayların alınabilmesi durumunda, davacı şirketin finansal yapısının iyileştirilmesinin mümkün olabileceğini, ancak bu durumun ileride gerçekleşse dahi, 2020 yılı itibariyle finansal yapısının bozuk ve TTK madde 376 kapsamında sermayesini kaybetmiş bir şirket olarak kottan çıkarılması kararının isabetsiz olduğu anlamına gelmeyeceğini, dava dilekçesinde belirtildiği görülen pandemi koşullarının, yaratılan öz kaynağın türü dikkate alındığında, pandemi koşullarından etkilenen hususlardan olmadığını, pandemi döneminde borsaların alım-satıma kapanmadığını, bilakis gayet hareketli bir dönem geçirdiğini, ayrıca pandeminin muhasebe kaydı yapılmasını engelleyici bir etkisinin de olmadığını, Borsa yönetim kurulu tarafından söz konusu yetkinin genel müdüre devrine ilişkin bir karar bulunduğunu ve söz konusu kottan çıkarma kararının da bu yetki delegasyonu çerçevesinde verildiğini, davacı şirketin bu türden bir yetki delegasyonunun mümkün olmaması gerektiği, kottan çıkarma kararının münhasıran sadece borsa yönetim kurulu tarafından verilmesi gereken bir karar olduğu konusunda bir kanaati varsa, itirazın söz konusu yetki devrinin isabetsizliği yönünde ve idari mercilerden başlayarak yapılmasının uygun olacağını, mevcut düzenlemeler çerçevesinde yapılan bir yetki delegasyonu kapsamında verilen kottan çıkarma kararının mevzuata uygun olmadığı iddiasının isabetli olmadığının düşünülmekte olduğunu, “Kottan çıkarma kararının hiçbir gerekçe, tespit veya tutanağa dayanmadığı” iddiasının, davalı tarafça dosyaya ibraz edilen ve KAP’dan temin edilebilen geçmiş yıllarda yapılmış uyarılar dikkate alındığında isabetli olmadığını, yıllar içinde yapılan ve KAP’ta duyurulan müteaddit uyarılara rağmen sadece kottan çıkarma kararının tebligat yazısında, yıllara sari sürecin tekrar edilmemiş olmasının “hiçbir gerekçe, tespit veya tutanağa dayanmadan yapılan bir idari işlem” olduğu iddiasına dayanak yapılmasının isabetli görülmediğini, davalı tarafından kottan çıkarma kararına ilişkin sunulan belgeler ve kottan çıkarma kararı öncesinde yapılan uyarılar dikkate alındığında, sunulan belgelerin yeterli olduğunu, kottan çıkarma kararının verilme sürecinde hayatın olağan akışına ve mevzuat düzenlemeleri kapsamında bir aykırılıktan söz edilmesinin mümkün olmadığını, dava dilekçseinde pamdemi koşullarının müteaddit defalar tekrar edilmesine rağmen, davacı şirketin problemlerinin pandemi döneminde başlamadığını, finansal tablo ve raporlar incelendiğinde, davacı şirketin finansal durumunun pandemi öncesinde de bozuk olduğunu, pandeminin sadece, bozuk bir finansal yapının sürdürülmesini imkansız hale getirmiş olmasının mümkün olabileceğini, ancak uzun vadede sürdürülemez nitelikte bariz olan bir yapının “daha fazla sürdürülememesi pandemi yüzünden oldu” denilerek pandeminin şirketin kotta kalmaya devam etmesinin gerekçesi haline getirilmesinin de mümkün görülmediğini, davacı şirketin SPK’ya tabi ve halka açık anonim ortaklık statüsünde olmasının, o şirketin borsa kotasyon şartlarını otomatik olarak sağladığı ve asla kaybetmeyeceği anlamına gelmeyeceğini, halka açılma dönemlerinde SPK ve BİST başvurularının, ilgili kurumlar nezdinde ayrı ayrı yürütülen süreçler olduğunu, davacı şirketin SPK denetiminde olması, BİST’in kendi mevzuatında yer alan kotasyon şartlarının sağlanıp sağlanmadığı konusunda denetim ve gözetim yetkisinin olmadığı anlamına yorumlanamayacağını, sonuç olarak davacı şirketin finansal durumunun, faaliyetlerini devam ettiremeyecek seviyede bozulmuş olduğunu, bu çerçevede alınan gerekçeye istinaden davalı tarafından alınan kottan çıkarma kararının ilgili mevzuat, davacı şirketin finansal tablo ve raporları ile somut olayın özellikleri çerçevesinde hukuken yerinde olduğunu, davacı şirket tarafından dermeyan edilen iddiaların kabul edilebilir nitelikte bulunmadığını belirtmişlerdir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş olup rapora karşı beyanlar dosyaya ibraz edilmiştir.
Dava, davacı şirketin … AŞ’de işlem gören hisselerinin borsa kotundan çıkartılması sebebiyle söz konusu işlemin hükümsüzlüğünün tespiti ve iptaline ilişkindir.
Yapılan yargılama, davacı tarafın iddiaları, davalının savunması, tanzim olunan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı şirketin bir yatırım holding olup, faaliyet konusunun, şirket kurma, şirketlere direkt ve/veya dolaylı ortak olunması, nakdi/gayrinakdi finansal ve operasyonel destek sağlanması ve esas sözleşmesinde belirtilen diğer ekonomik faaliyetlerde bulunmakta olduğu, davalının ise SPK uyarınca kurulmuş bir anonim şirket olup, 6362 sayılı Kanun ve … AŞ borsacılık faaliyetlerine ilişkin esaslar yönetmeliği hükümleri uyarınca kotasyona ilişkin düzenlemeler yapmak, borsa kotundaki sermaye piyasası araçlarının kottan çıkarma koşullarının oluşup oluşmadığını takip etmek ve gözden geçirmek, kottan çıkarma koşullarının oluştuğu şirketler hakkında gerekli işlemleri yapmakla yetkili ve görevli olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın ise, davacı şirketin davalı … AŞ’de işlem gören hisselerinin 30/10/2020 tarih ve …-4-… sayılı kararı ile borsa kotundan çıkartılması sebebiyle, davacı şirketin faaliyetlerini devam ettiremeyecek seviyede finansal durumunun bozulmuş olmadığının tespiti, borsa kotundan çıkarılma şartının oluşmadığının tespiti ve yine kararın verildiği anda yok hükmünde, hükümsüz olduğunun tespiti, kararın hükümsüzlüğüne/iptali noktasında toplandığı tespit edilmiştir.
Mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu tanzim olunan ve mahkememizce de kabul gören bilirkişi raporuna göre, davacı şirketin dosyada bulunan finansal verileri ve Kamuoyu Aydınlatma Platformu (KAP)’dan temin edilebilen geçmiş dönemlere ilişkin finansal tablo ve raporları incelendiğinde, mali yetersizlik ve ekonomik katma değer üretememe probleminin sadece kottan çıkarılma kararının verildiği döneme özgü bir problem olmadığı, davacı şirketin yıllardır devam eden finansal sıkıntılar içinde olduğu, işbu yetersizlikleri nedeniyle gerekli tedbirlerin alınabilmesini teminen davacı şirketin 2016 yılından itibaren davalı … AŞ(BİST) tarafından müteaddit defalar uyarıldığı hususu gerek dava dosyasından gerekse KAP’ta yapılan Özel Durum Açıklamalarından (ÖDA) anlaşılabilmektedir.
Davacının Finansal Tablo ve Raporları üzerinde yapılan incelemelerde; problemin sadece öz sermaye yetersizliği değil, şirketin kazanç yaratır nitelikte faaliyetlerinin bulunmamasından kaynaklandığı, davacının iştirakleri ile olan ilişkilerinin, bir holding şirketinin sürdürülebilirliği için gerekli olan nitelikte olmadığı, davacının aradan geçen zamanda faaliyetlerinin sürdürülebilirliği için ihtiyaç duyduğu öz kaynağı temin edememesinin asıl nedeninin, kazançlı ve verimli bir iş modeline sahip olduğunu kanıtlayamaması olduğu, asıl problemin dava dilekçesinde beyan edilen hususlardan çok, kazançlı ve sürdürülebilir bir faaliyet yapısına ve iş modeline sahip olduğunun, finansman sağlayacak potansiyel yatırımcılar gibi, borsaya da gösterilememesinden kaynaklı olduğu, personeli, kazançlı bir üretim ve gelir yapısı, hatta aktif bir adresi ve fiziki mekanı olmayan bir şirketin borsa kotunda kalarak sürekliliğini sağlamasının mümkün olmadığı, her ne kadar davacı tarafça davacı şirketin …’un uyarısından sonra karını sürekli arttırdığı iddia edilmiş ise de, davacı şirketin mali yapısının yetersizliğine ilişkin davalı tarafından önceki yıllarda yapılmış uyarıların ihmal edildiği, sadece kottan çıkarma öncesinde yapılan 06/04/2020 tarihli son uyarının, o konuda muhatap olunmuş yegane uyarı olarak kabul edildiği, oysa davacı şirketin 2016 yılından itibaren müteaddit defalar davalı …’un uyarılarına muhatap olduğu, davacı şirketin sürekli arttırdığı beyan edilen kazanç rakamları ile sağlıklı bir finansal yapıya kavuşulması bir tarafa, birikmiş muaccel borç ve taahhütlerin finansman yükünün dahi sürdürülmesinin mümkün olmadığı, davacının 2020 yılı itibariyle sermayesinin tamamına yakınını kaybetmiş olduğu, elde edildiği söylenen kazanç rakamlarının, personel istihdam edilerek, üretim ve satış yapılarak yada asli faaliyet konusu olan iştiraklerden temettü geliri tahsil edilerek elde edilmiş kazançlar olmadığı, ilave bir faaliyet veya varlığına sahip olunmadığı halde, sadece bazı varlıkların nakde çevrilmesi veya sahip olan varlıkların muhasebe değerinin artması nedeniyle elde edilen kazançlar olduğu, herhangi bir üretken faaliyeti, dolayısıyla kaliteli gelir imkanı olmayan şirketin her dönem aynı yöntemle kar üreterek kazanç ve faaliyet sürekliliğini sağlaması ve özkaynak kaybını bu yöntemle gidermesinin mümkün olmadığı, ayrıca davacı şirketin 17/06/2021 tarihli Özel Durum Açıklamasına göre davacının, kefil olduğu iştiraklerinin kredilerine ilişkin dava süreçlerinde adli yardım talebinde bulunulduğunun kamuya duyurulduğu, bir taraftan adli yardım talebinde bulunma ihtiyacı olan davacının, diğer taraftan mali yetersizliği nedeniyle borsa kotundan çıkartılmasına itiraz ederek huzurdaki davayı açmış olduğu tespit edilmiştir.
Borsa kotundan çıkarma kararının mevzuata uygun olmadığı ve hiçbir gerekçe, tutanak vs.’ye dayanmadığına ilişkin iddialar yönünden ise, Borsa yönetim kurulu tarafından söz konusu yetkinin genel müdüre devrine ilişkin bir karar bulunduğu ve söz konusu kottan çıkarma kararının da bu yetki delegasyonu çerçevesinde verildiği, davalının kottan çıkarma kararına ilişkin sunulan belgeler ve kottan çıkarma kararı öncesi yapılan uyarılar dikkate alındığında, sunulan belgelerin yeterli olduğu, davacı tarafından Covid 19 salgını nedeniyle sürelerin durduğu dönemde usulsüz uyarı yapıldığı ve kottan çıkarıldığı iddiasına yönelik olarak yapılan incelemede, Covid 19 salgınının 2020 yılından itibaren tüm dünyada hayatı etkilediği, ancak bu dönemde her tür işlemin ve faaliyetlerin devam ettiği, hatta söz konusu dönemin, gerek işlem, gerekse yatırımcı sayısı, gerekse fiyat hareketleri bakımından yüksek olduğu bir dönem olduğu, bir taraftan davacı şirketin pandemi koşullarına rağmen kar elde ettiği ve mali durumunu iyileştirdiği, şirketin finansal durumunun bozuk olmadığı yönündeki iddialar yer alırken, diğer taraftan davacı şirketin faaliyetlerini devam ettiremeyecek seviyede sıkıntıya düşmüş olduğu yönündeki iddiaların çelişki oluşturduğu, davacı şirketin problemlerinin pandemi döneminde başlamadığı, ilk tespit ve uyarıların 2015 ve 2016 yıllarında pandeminin söz konusu olmadığı, finansal tablo ve raporları incelendiğinde, davacı şirketin finansal durumunun pandemi öncesinde de bozuk olduğu, finansal durumunun faaliyetlerini devam ettiremeyecek seviyede bozulmuş olduğu, bu çerçevede davalı tarafından alınan kottan çıkarma kararının ilgili mevzuat, davacı şirketin finansal tablo ve raporları ile somut olayın özellikleri çerçevesinde kararın hukuken yerinde olduğu anlaşılmakla, davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ve dosya içeriğine göre;
1-Davacının davasının SUBUT BULMADIĞINDAN REDDİNE,
2-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 80,70TL karar harcının peşin alınan 54,40TLden mahsubu ile bakiye 26,30TLnin davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince 5.100,00TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Davalı tarafından yapılan 52,50TL posta masrafı yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin takdiren üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 Hafta süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine İSTİNAF yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 23/02/2022

Başkan …
E-İMZALI
Üye …
E-İMZALI
Üye …
E-İMZALI
Katip …
E-İMZALI